Fav10 Sorgu Odası - Hafta 59 - Sorgudaki İsim: Tolstoyevski

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Part IV
Diğer part yarın gelecek, sorulara devam. :D


Forumda en fazla konuştuğum ve yakın olduğum üyelerden birisin. Karakter olarak sonradan açılan, ilk başta mesafeli olan ama açıldı mı arkadaş canlısı olan birisin bence. Kişisel olarak kavram karmaşası içinde gibisin, özellikle cinsel kimliğini fark etmiş ve toplumla ters düşmüş olmanın getirdiği stresli ve karmaşık bir ruh hali hakim. Biseksüellik ile eşcinsellik arasında kararsız olduğunu ve en geç 30 yaşından sonra eşcinsel olduğunu ilan edeceğini düşünüyorum, bu süreçte kendine olan güvenini tazelemeye ve kendi ayaklarının üzerinde yürümeye çalışacaksın... Budur :D




Öncelikle daha önce de bu mevzu olmuştu adın çok mu bilindik ya da absürt diye. :A Hayır, ne öyle Abdulrezzak ya da Abdulcabbar, Hüsamettin gibi bir isim ne de Ahmet, Ali, Mehmet, Mustafa vb gibi. İsmimle hiçbir problemim olmadı şu ana kadar. Buna rağmen forumda kullanmayı reddetme sebebim, Reel dünya ile forum arasında hiç değilse kimliğimi katmak istemememden dolayı. Yani reel kimliğim sadece reelde kalsın isterim, sonuçta internet forumlarının en ayırt edici özelliği kendine kullanıcı adı seçip onu kullanmaya devam etmendir. :A



1 saniye bile düşünmedim, kesinlikle asla yapmam öyle bir şey. Ama 10 MİLYON dolar ya da 50 milyon dolar gibi bir rakam teklif etseler öyle bir çırpıda reddetemezdim sanırım, 1 günlük düşünme süresi isterdim sonuçta tüm hayatım üstelik yedi sülaleme yetecek kadar parayla birlikte kurtulacak, 50 milyon dolar karşılığında erkek erkeğe..? Hatero olduğum için Şu hayatta en iğrendiğim şeylerden biridir erkek erkeğe ilişki. Ama işin ucunda 50 milyon dolar var, bu paranın binde biriyle o ilişki anıma dair hafızamı bile sildirebiliriim para bol sonuçta :A Üstelik kendi haremimi bile kurabilirim ama... Yine de çok zor bir soru olurdu, kabul etsen bir dert, etmesen bir dert. 50 milyon dolar!...



Sevdiğimi söylemedim ama hissettirdim, anla işte. :A

Öyle ha demeyle ütopya inşa edilmez ki şimdi :A
2 tane var aslında, biri ötekinin ilk aşaması yani Totaliter devlet şekli, Birini ütopya devletinin yönetim şekli Aristokratik Demokrasi olurdu. Ya aile kurumu ortadan kalkar ve her çocuk sütten kesildiği andan beri devlet tarafından yetiştirilir ya da devlet yönetimine sadece kimsesiz çocuklar alınır. Tam olarak fırsat eşitliği ilkesi olmazsa olmaz kural olarak kabul edilir. Zengin çocuğu, fakir çocuğu, kral çocuğu diye bir ayrım olmaz, kimin hamuru sağlamsa ve devlet yönetiminde yetenekliyse o yönetim akademi okuluna girer. Diğer çocuklar da hangi alanlara yetenekliyse o alanlarda eğitim görür. Yönetim akademisinde yıllarca belki 10-15 yıl eğitim görülür. Her anlamda ve dolu dolu bir eğitimdir, günümüzdeki ezberci eğitimle alakası olmayan, hayattan bir eğitim. Hem devlet yönetimi hem genel kültür hem spor hem müzik, her alandan eğitim.. Fakat sürekli bir sınava tabii tutulurlar, sürekli bir ayıklanma gerçekleşir. Atıyorum okula 500 kişi girmişse ancak 5-25 civarı bir mezun verilir o dönemden, geri kalanlar yani diğerlerindem daha zayıf düşenler sürekli elenir ve yine kendi istekleri doğrultusunda hizmet ya da herhangi bir sektörde eğitim görür.
Yönetim akademisinden her sene bir avuç seçkin öğrenci mezun olur böylelikle. Bu seçkin öğrenciler Millet Meclisi görevi gören Büyük Parlamentoya girerler. Ama en alt seviyeden girerler. Tıpkı memuriyette olduğu gibi Parlamentoda kast ve ödül sistemi vardır, hak edenler sürekli yükselir
Bunun için özel bir takım değerlendirmeler mevcuttur kalıplaşmış. Ülke yömetini ve siyaseti hakkında sadece bu Büyük Parlemantoya girmiş insanlar söz sahibi olabilir ancak burada bile herkes eşit oy hakkına sahip değildir. Yönetim Akademisinden yeni mezun olmuş o bir avuç seçkin öğrenci Parlamentoya yeni girdiğinde 1.Seviyeden üyelik hakkına sahip olurlar. Parlamentoda 10 seviye üyelik vardır, seviye yükseldikçe ülke siyasetini etkileyen oylamalar ve görüşmelerde kat sayınız daha büyük olur. Seviye yükseltmek için ise sürekli çalışmak ve hakkını vermek gerekir ülke yönetiminin. Bir takım sınavlarla uzun zaman aralıklarında seviye atlamalar olur. Üst seviyelere gelene kadar her insan orta yaşını çoktan doldurur, 10.seviye içinse en az 55 en çok 75 yaşında olmak zorunludur. 10.seviyede sadece bir avuç bilge yönetici vardır, bunlar bu aşamaya gelene kadar yıllanmış şarap gibi değerli olmuşlardır eleme süzgecinin sonuna geldikleri için. Bunların başında kendi aralarından seçtiği bir lider vardır, bu lider ve bilgeler ekibi ülkenin en yetkin ve üst mertebesidir yönetim konusunda, son söz onlardan sorulur. Alt seviyeler ise milletin tamamını temsil eder ve sorunları, şikayetleri ve kanunları ilk bunlar söz konusu eder...

Böyle bir yönetim sonrasında asırlarca yıl sonra 2.ütopyama doğal geçiş söz konusu olur.
İnsan denen mekanizma hayvanla üstinsan arasında bir köprüdür. Ne üstinsandır ne hayvan. Hayvanlardan kalma hayvansı güdüleri, hırsları, istekleri onun özgürlüğünü elinden alır ve üstinsana geçişini engeller. Üstinsanlık ise bizi yani 2017 nin insanlığını bile bizim mağara ilkel insanlarını gördüğümüz gibi, ilkel görecektir gelecekte. Zihinsel olarak bizim mağara insanı ile aramızdaki fark kadar, bizden üstün olacaklardır.

Böylelikle bu bilinç evrimi geçirmiş üstinsanlığın dünyasında Devlet adlı mekanizma söz konusu olmayacak, ilkel insanlık tarihinin bir parçası olarak tarihin tozlu sayfasına gömülecektir. Devlet olmadığı gibi polis, asker ve doğal olarak ülke sınırları da olmayacak. Yani tam bir anarşist dünya olacak. Kaos da olmayacak, çünkü biz ilkel insanlar çoktan silinmiş olacağız dünyadan, üstinsanlığın dünyasında ise kaos söz konusu olamayacak. İnsanlığın böyle tümden bir bilinç evrimine geçirmesi belki asırlarca sürecek ve 3000 leri bulacak ama her halükarda, birinci ütopyadakine benzer bir devlet sisteminden ve de azalmış dünya nüfusundan geçmeleri gerekecek. :)
İşte senden beklediğim cevap :A Güzel bir ütopya tasarlamışsın.

Sorularım gelmeye devam edecek :A
 
Siyasi değişiminin yanı sıra bir de din ile ilgili düşüncende farklılaşma olmuş. Bu süreç nasıldı? İlk nerede "lan haşa Allahım tövbe tövbe, bu niye böyle?"dedin?

Ahlak senin için ne ifade ediyor? Alnının teriyle fahişelik yapan birisi neden ayıplanır? Zekasını satan mühendisi alkışlarken; vücudunu satan or*usbuya neden tüü kaka deriz?

Bir zaman makinesiyle geleceğe mi gitmek istersin, geçmişe mi?

Seninle siyasi düşünce olarak ters biriyle birlikte olur musun?
 
Aynı @Doğu'da olduğu gibi sana da değişik bir soru sormk gerek. :A

İnsanın düşünce yapısında istese de istemese de kalıp yargılar vardır. Bu kalıp yargılar yeri geldiğinde ön yargıya ordan da algı seçiciliğine dönüşür. İnsanın olaylara bakış açısı ve olayları algılayışı bununla paralel gelişir. Ülkemizdeki toplumun algı ve düşünce yapısıyla Avrupa'daki herhangi bir gelişmiş ülkedeki toplumun algı ve düşünce yapısı arasındaki farklar sence nelerdir ve bunlar hakkındaki düşüncelerin nelerdir? Tabi Avrupa'da yaşamadığından net fikrin olmayabilir. Eğer yoksa ülkemizde nasıl bir düşünce yapısı olmasını istediğini söyleyebilirsin.

Öncelikle en büyük fark muhafazakar dindar anlayıştır. Bizim şu anki durumumuz Avrupanın skolastik dönem durumuyla toplum yapısı olarak hemen hemen aynı. Tabi o dönemde onlarda kilise gücü vardı, bizde hiç öyle bir şey olmadı ama toplum zihniyeti bakımından çok uzak olunmadığı ortada.. Türkiye'nin en büyük sorunu siyasal islam. Madımak olayında olduğu gibi kitleleri dinle imanla kışkırtıp galeyana getirerek insanları linç ettirebilir, diri diri yaktırtabilir hatta kafasını bile kestirebilirsin bu ülkede. Avrupa'da ise asla böyle bir şey, dinle kitleleri kırdırtma olayı bu çağda söz konusu olamaz hepimizin bildiği üzere. Tabi bunda Hristiyanlığın yani günümüzdeki Hristiyanlığın içinin boşaltılması da erken.. Aslında sadece Türkiye'de değil, tüm ortadoğu Arap yarımadasında da din uğruna gözünü kırpmadan adam öldürecek milyonlar var, bunun sebebi bence dinin temel olarak yapısı ile alakalı olabilir, olmaya da bilir orasını bilemem. Ama Türkiye'de buna rağmen Ortadoğu'ya göre bu kafa kesici kitle daha az. Bunun sebebi de kesinlikle eski Türk gelenekleri ve onların İslamla sentezi olan alevilik, bektaşilik, yesevilik gibi tarikatlar. Bu güzel tarikatlar olmasaydı eminim ki şu anda Mısır gibi çoktan Araplaşmış olurduk, asla böyle bir ülkede yaşamıyor olurduk.

Ülkemizde her zaman dediğim gibi, hep doğu hem batı kültürünün değerini bilen, özgürlük ve demokrasi, insan hakları, hukuk gibi konularda tam bir Avrupalı anlayışına hakim bir toplum yapısı olsun isterim. Kültür olarak ne fazla Doğulu, ne fazla Batılı. İyi değerlendiildiğinde bizim hem Doğunun hem Batının nimetlerinden faydalanmamız gayet mümkün ve birçok millete kısmet olmayan bu şans bizde var, o yüzden kültürel olarak sentez olmasını savunurum ama siyasi konularda ve insan hakları konusunda Doğu tam bir cehennem, tam bir çamur çukurudur. Zaten özgürlük, insan hakları, demokrasi, Cumhuriyet kavramları Batının, Avrupa nın kavramlarıdır. Toplum kendini bu kavramlarla özdeştirmediği sürece devletin de istekli olacağını sanmıyorum, her şey toplumda bitiyor. :)

Hayat senin için ne ifade ediyor?
Her dönemde değişebilen değişimler bütünü olarak ifade ediyor. Yani 5 yıl sonra da başka anlamlar ifade edebilir tıpkı 5 yıl önce başka anlamlar ifade ettiği gibi. Zaten tüm hayatı tek bir anlamın peşinden koşarak geçirmek kadar anlamsız ve sıkıcı bir şey olamaz, benim genel anlam anlayışım da değişmeyen tek şeyin değişim olduğu yönünde. :)




Parasız kalabilir misin?


-Bu devirde mümkün değil, doğduğumuz günden itibaren paraya bağımlı olunan bir dünyada yetişmişiz. O yüzden az da olsa insanın ekonomik özgürlüğü olmalı.

aşk mı sağlık mı?

-Hayatta en önemli üç şey var: Sağlık, Sağlık, Sağlık.

kaç sevgilin oldu bu zamana dek?


-Sıfır :A

FOX mu Kanal D Mİ


-Diziler konusunda Fox'u hiç sevmem gerçi D dizileri de pek farklı değil ama haber özgürlüğü bakımından tercihim FOX olur.

STAR mı show mu


-Show.

tv8 ve acun hakkında ne düşünüyorsun.


-Türk televizyonlarına çağ atlattığını düşünmüyorum. Yetenek yarışması ilk dönemlerinde güzeldi, gerisi tamamen zaman öldürmeye yarayan faydasız eğlenceler.


lost gibi bir dizi yapmak ister miydin yapsan kadroda türklerden ki m olurdu?

-Evet isterdim, çok zengin biri olsam sırf böyle kaliteli diziler de olsun diye elimden geleni yapardım. Kadro hakkında pek düşünmedim ama usta isimlerden olurdu. Kate yerine Beren Saat mesela. :)

erkek tir her şeyi yapar yapacaktır çok sevgilisi olacaktır tabii bu söze katılıyor musun sende??


-Erkeğin doğasında yılda 150-200 çocuk meydana getirebilecek potansiyel varken dişide yılda sadece 1 dir bu rakam. Haliyle toplumdaki erkektir yapar zihniyeti aslında doğanın toplum zihniyetine bir yansımasıdır. Fakat evlilik sözleşmesi yapmış yahut sevgilisine sadakat sözü vermiş bir erkeğin sevgilisini aldatması şeref yoksunluğudur.


@Tolstoyevski diğer sorularım part 2


dram mı gizem mi?

-Gizem.

çocuklar duym. yeniden başlayacak tutar mı hangi gün olmalı?


-Tutmaz, zaten iyice zenginlerin hayatını anlatan itici bir dizi olmuştu son dönemlerinde, eski Çocuklar Duymasın samimiyetinden uzaklaştıkça reytingi düştü. Çarşamba ya da Pazartesi olabilir.

paralel evren cidden var mı sence?

-Açıkcssı uzaylı olma ihtimalinden daha düşük bir ihtimaldir paralel evrenler ama bence varlar, umarım varlardır. :)


hangi burçsun


- Balık

sakalların yaş kaçta cıktı


-Büyük ihtimalle 15'in sonları, 16 civarında yavaştan çıktı.


Çalışmadan sadece tüketerek hayat geçer mi?

Eğer piyango çıkarsa bunu deneyeceğim :A Bence olmaz ama patron için, para kazanmak için çalışmadan olur, ancak servet kazanmayla o da. Yine de piyango çıksa bile hep bir amaç, hep bir çaba gerekir başka şeylerle ilgili. Amaçsız ve çabasız hayat bir süre sonra anlamsızlaşır ve intihara sürükrer. Bizim gibi hayatları Survivor misali hayatta kalmaya çalışacak olanların bu yüzden intihara teşebbüs etmemesi doğaldır. :A

Bazen kendimi sana çok benzetiyorum, sende de oluyor mu durum? :A

Perran Kutman ve Hayat Bilgisi hakkında ne düşünüyorsun? (Kötü yorum olmasın, olacakları biliyorsun. :A)

Siyasi konular dışında elbette oluyor, bazı durumlarda kalp kalbe olduğumuz oluyor :A

Perihan Kutman'ı film dışında sadece Hayat Bilgisi'nde severek izledim, efsane bir rol ve o dönemin jenerasyonunun Mahmut Hocasıydı adeta. Hayranı değilim ama o rolden ötürü her zaman sempatim olacaktır Afet hocaya. Ayrıca benim için Perran değil Perihan Kutman'dır. :A


İlk soru klasik olacak ama BHND :D

Ayrıca herkese yapmam ama bir soru daha soracağım, gelecekte şartlar olgunlaştığında yurt dışına yerleşmeyi düşünür müydün ve cevabın olumluysa hangi kıtaya/ülkeye yerleşmek isterdin?
Düşünce yapısı olarak forumda en yakın isimlerden birisin, forumda eskiye nazaran aktifliğin azalsa da yine açtığın konularla formunu ve kaliteni koruyorsun. Kişisel olarak daha önce pek fazla karşılıklı muhabbet durumumuz olmadığı için o konularda ayrıntıya giremiyorum ama sevdiğim üyelerden birisin, mücadeleye devam. :)

2) Piyango durumları dışında mesleki olarak yurt dışı imkansız gözüküyor. Ancak TIP, mühendislik ya da mimarlık gibi alanların şansı var, bizim pek yok. Ama olur da piyango çıkarsa hiç düşünmeden giderdim ailemle birlikte. Büyük ihtimalle İsviçre, Norveç gibi bir yeri tercih ederdim.

yeşilçam ustalarından çok zor bir kıyaslama sorusu sorucam sana ikisinide seviyorum diyip sıyrılmak yok 1 tık yukarıda olarak bir seçim yapacaksın @Tolstoyevski :A :A :A

kuru kafayı zor durumda bırakmışımdır inş :Z @mrt-06

:F

Yeşilçam'ın dram kısmını hemen hemen hiç sevmem ama çocuklukta az çok izlemek zorunda kaldım, yine de bu isimlerin çoğu hakkkında ayrıntılı izlemişliğim yok. :A

1: Kemal Sunal mı ? Şener Şen mi ?

-Oyunculuk olarak Şener Şen. İnsanlık olarak beraberlik.

2: Cüneyt Arkın mı ? Kadir İnanır mı ?

-Cüneyt Arkın

3: Türkan Şoray mı ? Fatma Girik mi ?

-Şoray

4: Zeki Alasya mı ? Metin Akpınar mı ?

-Metin Akpınar

5: Erol Taş mı ? Bilal İnci mi ?

-Erol Taş

6 : Ayhan Işık mı ? Yılmaz Güney mi

-İkisi de en büyük ustalardan biri ama yönetmenlik ve senaristlik farkıyla Yılmaz Güney

7: Ediz Hun mu ? Kartal Tibet mi ?

-Ediz Hun

8: Tarık Akan mı ? Halit Akçatepe mi ?

-Tarık Akan

9: Hulusi Kertmen mi ? Ali Şen mi?

-İkisini de çok severim ama Hulusi Kertmen

10: buda bonus soru olsun Nuri Alço mu ? Tecavüzcü Coşkun mu ?

-Nuri Alço daha profesyonel geliyor o yüzden Nuri Alço :A




Sence Türkiye, Rusya'ya mı daha yakın olmalıdır Amerika'ya mı?

Bence ikisine de yakın olmamalı, gönül isterdi ki kendi kendine yükselebilsin fakat günümüzde mümkün değil. Benim gönlüm AB'ye yakın olması yönünde. Hatta tıpkı Amerika Birleşik Devletleri gibi AB ülkeleri de tek bir devlet altında yani Avrupa Birleşil Devletleri altında birleşmeli ve Almanya'sı Fransa'sı vb üye tüm ülkeler eyalet konumuna girmeli. Türkiye de bu birleşik devletlerin bir eyaleti olmalı. Ancak öyle Rusya'nın totaliterizmi ile Amerika'nın sözde demokrasi getirici kan emiciliklerini saf dışı bırakabilir dünya.

Fakat bunlar da mümkün değilse, Rusya olacağına Amerika olmalı. Sovyet tayfasının totaliter anti demokratik yönleri hoşuma gitmiyor. Gerekirse dünya gücü olmayalım ama vatandaşım özgürlüklerimiz elimizde kalsın. Deseler ki Türkiye dünyanın en güçlü devleti olacak Ama vatandaşlık özgürlükleriniz kısıtlanacak ya da Türkiye kendi yağında bugünkü gibi kavrulmaya çalışacak ama vatandaşım özgürlükleriniz üst düzey olacak, hangisini seçerdin diye, hiç düşünmeden 2.'yı tercih ederdim. Devletler kutsal filan olmadığı gibi, devlet sadece halk içindir. ÖNEMLİ OLAN halktır.


Referandum sonuçlarını mı daha şikeli buldun en favori şarkı etkinliğinin sonuçlarını mı.:A
Konunun en zor sorusu oldu :A

Bence burun farkıyla referandum sonuçları alır şaibe konusunda :A


İlk soruma cevap bulamadım, onu da bekliyorum. :A

Eğer bir gün forumdan gitmeyi falan düşünürsen adını söyle bana, bir merakla ölüp gitmemi istemezsin herhalde? :bhr:

Gözümden kaçmış o soru sen söyleyince gördüm ben de niye bu bhnd demedi diyordum :A
Askerlik aranda forumda sık sık seni andım, hatta bir kere rüyada bile görmüştüm foruma giriyordun, bende o derece alışkanlık yapmışsın. Aslında neler düşündüğümü söyleme konusunda çok akıcı değilimdir çünkü ben hissettirme taraftarıyım :D Seni de sevdiğimi biliyorsun, fırında olduğumuz sürece herhangi bir ayrılık olmamasını ve böyle gelip gitmesini temenni ederim. :)

Tamam. :A
Siyasi değişiminin yanı sıra bir de din ile ilgili düşüncende farklılaşma olmuş. Bu süreç nasıldı? İlk nerede "lan haşa Allahım tövbe tövbe, bu niye böyle?"dedin?

Ahlak senin için ne ifade ediyor? Alnının teriyle fahişelik yapan birisi neden ayıplanır? Zekasını satan mühendisi alkışlarken; vücudunu satan or*usbuya neden tüü kaka deriz?

Bir zaman makinesiyle geleceğe mi gitmek istersin, geçmişe mi?

Seninle siyasi düşünce olarak ters biriyle birlikte olur musun?

1)En koyu muhafazakar olduğum dönemlerde dâhi içimde hep bir her şeye muhaliflik yanı vardı ama o dönemlerde düşünce yapımdan ötürü daha baskı altındaydı.
Neyse benim sorgulamam şahıslar ve AKP sayesinde başladı, bunlar asla "demek bunlar böyleyse din yanlıştır" gibi bir mantığa sebep olmadı, zaten o mantığa karşıyım. Bunlar, bendeki sorgulama korkusunu yenmeme sebeo oldu, zaman içinde sorgulamak çok daha tatlı gelmeye başladı, en nihayetinde hiçbir korkum kalmadan rahatça sorgulamaya başladım, bu aşamadan sonra çoğu kalıntı ölmüştü artık...
Fakat gün itibariyle dahi, dinden kopmuş değilim. Başta Kur'an olmak üzere kutsal kitapları, tefsirleri ve eleştirileri yazın sakin kafayla okuyacağım. Fakat mesele şu ki, Kuran'ı sorgusuz sualsiz inanarak olımakla her ayetini didik didik edip beyin fırtınası yapıp sürekli sorgulaya sorgulaya eleştirirel şekilde okumak arasında ciddi bir uçurum var. O yüzden dönülmez ufkun akşamındayız denilebilir. :)

2) Ahlak benim için 2.ve 3.kişiye dolaylı ya da dolaysız zarar vermemektir. Eğer yaptığın eylemin karşındaki kişiye hüçbir zararı yoksa, o eylem ahlaka uygundur. Bütün tabular, toplumca ayıplanmış her şey de buna dahil.

Fahişelik meselesinde ise ahlaka uygun olmayan bir tarafın olup olmadığı tartışılsa bile bence de etik değildir. Çünkü o mesleği yapan kadınlar kolaya kaçtıkları için yapar, başka iş olmadığı için değil. Elbette kendi tercihleridir ama toplumun bu tercihleri yapanlara mühendis gibi saygı duymaması da toplumun devamı için zorunludur. Eğer fahişelik de mühendislik gibi saygın bir meslek olarak görülseydi dünyanın hali nice olurdu?

3) Geleceğe. Mümkünse 3000'li yıllara gitmek isterdim ama 100 yıl sonrası bile benim için kabuldür. Çünkü çok merak ediyorum. Geçmişi az çok biliyoruz ama gelecek tam bir bilinmeyen. Bilinmeyen de hep çekici gelir.

4) Eğer aşk durumu varsa ya da mantık evliliğiyse elbette olurdum. Hatta benim için hiçbir problem olmaz, zıt görüşler birbirini daha iyi tamamlar çünkü. Ama işin içine onun radikal ailesi de girerse o zaman işler değişir. :)
 
Burda soruları sen deeeeeeğil, biiiiiiz sorarız biiiiiiiiiz. Sen kimsin ya?

Eğer fahişelik de mühendislik gibi saygın bir meslek olarak görülseydi dünyanın hali nice olurdu? :}

Başka soracak soru bulamadım ya şimdilik. :D Gıcıklık yapasım geldi. :/
 
Burda soruları sen deeeeeeğil, biiiiiiz sorarız biiiiiiiiiz. Sen kimsin ya?

Eğer fahişelik de mühendislik gibi saygın bir meslek olarak görülseydi dünyanın hali nice olurdu? :}

Başka soracak soru bulamadım ya şimdilik. :D Gıcıklık yapasım geldi. :/

Hazır toplu olarak cevaplayıp günceli yakalamışken kötü olmuş aklına soru gelmemesi, biriktirmeddn cevaplayacaktım.. D:D
 
Türkiye'deki eğitim sistemi hakkında düşüncelerin neler?

Birde üniversiteye gitmek istiyor musun?

Cevapla bakalım :A
 
Hazır toplu olarak cevaplayıp günceli yakalamışken kötü olmuş aklına soru gelmemesi, biriktirmeddn cevaplayacaktım.. D:D
Yalnız sorum senin bana sorduğun soru. :D

Feminizm hakkında ne düşünüyorsun?

Bir kadın ve bir erkek (her ikisi de heteroseksüel) sadece arkadaş olabilir mi?
 
Türkiye'deki eğitim sistemi hakkında düşüncelerin neler?

Birde üniversiteye gitmek istiyor musun?

Cevapla bakalım :A

1)@DarkLeqenD'dan alıntı yapıyorum, Türkiye'deki eğitim sisteminin iki eksikliği var,
1)Eğitim
2)Sistem
:A

2)Gitmek istemesem niye yıllardır güzel bir üni için çabalayayım :A Gerçi güzel bir bölüm olmayacak gibi yine ama hiç değilse güzel bir devlet ünisi olsun, siyaset olsun taştan olsun. Ayrıca ekonomik olarak da üniversiteye gitmekten başka yolum yok. :D

Yalnız sorum senin bana sorduğun soru. :D

Feminizm hakkında ne düşünüyorsun?

Bir kadın ve bir erkek (her ikisi de heteroseksüel) sadece arkadaş olabilir mi?

1)Kadın erkek eşitliği eyvallah fakat bunlar pozitif ayrımcılık denen şeyi hiç görmezler. Ayrıca Türkiye'deki feminizm, resmen kadın üstünlüğünü savunur gibi hareket ediyor. Diktatörlüklerin en korkuncu, kadınlar diktatörlüğüdür. :A

2) Duruma ve şartlara göre değişir. Uzaktan gayet rahat ve çok sıkı arkadaş olabilirler ama mesela aynı evde yaşıyorlarsa asla sıradan bir arkadaş olarak kalamazlar, bir yerde bir vakit muhakkak vücutları birbirine yaklaşır, doğal bir çekim kuvveti söz konusu olur. :)
 
Katipliği düşündün mü? Yazma konusunda çok heveslisin çünkü. :A
 
Öncelikle en büyük fark muhafazakar dindar anlayıştır. Bizim şu anki durumumuz Avrupanın skolastik dönem durumuyla toplum yapısı olarak hemen hemen aynı. Tabi o dönemde onlarda kilise gücü vardı, bizde hiç öyle bir şey olmadı ama toplum zihniyeti bakımından çok uzak olunmadığı ortada.. Türkiye'nin en büyük sorunu siyasal islam. Madımak olayında olduğu gibi kitleleri dinle imanla kışkırtıp galeyana getirerek insanları linç ettirebilir, diri diri yaktırtabilir hatta kafasını bile kestirebilirsin bu ülkede. Avrupa'da ise asla böyle bir şey, dinle kitleleri kırdırtma olayı bu çağda söz konusu olamaz hepimizin bildiği üzere. Tabi bunda Hristiyanlığın yani günümüzdeki Hristiyanlığın içinin boşaltılması da erken.. Aslında sadece Türkiye'de değil, tüm ortadoğu Arap yarımadasında da din uğruna gözünü kırpmadan adam öldürecek milyonlar var, bunun sebebi bence dinin temel olarak yapısı ile alakalı olabilir, olmaya da bilir orasını bilemem. Ama Türkiye'de buna rağmen Ortadoğu'ya göre bu kafa kesici kitle daha az. Bunun sebebi de kesinlikle eski Türk gelenekleri ve onların İslamla sentezi olan alevilik, bektaşilik, yesevilik gibi tarikatlar. Bu güzel tarikatlar olmasaydı eminim ki şu anda Mısır gibi çoktan Araplaşmış olurduk, asla böyle bir ülkede yaşamıyor olurduk.

Ülkemizde her zaman dediğim gibi, hep doğu hem batı kültürünün değerini bilen, özgürlük ve demokrasi, insan hakları, hukuk gibi konularda tam bir Avrupalı anlayışına hakim bir toplum yapısı olsun isterim. Kültür olarak ne fazla Doğulu, ne fazla Batılı. İyi değerlendiildiğinde bizim hem Doğunun hem Batının nimetlerinden faydalanmamız gayet mümkün ve birçok millete kısmet olmayan bu şans bizde var, o yüzden kültürel olarak sentez olmasını savunurum ama siyasi konularda ve insan hakları konusunda Doğu tam bir cehennem, tam bir çamur çukurudur. Zaten özgürlük, insan hakları, demokrasi, Cumhuriyet kavramları Batının, Avrupa nın kavramlarıdır. Toplum kendini bu kavramlarla özdeştirmediği sürece devletin de istekli olacağını sanmıyorum, her şey toplumda bitiyor
Hemen hemen beklediğim oranda bir cevap ve katıldığım yerleri çoğunlukta. Tek mesele senin muhafazakarlığa karşı bakış açını anlayamamam. Hani kelimenin anlam olarak karşılığı insanın dinini ön plana alarak yaşaması ve bundan taviz vermeyi çok düşünmemesi gibi düşünüyorum. Bence diğer insanlara zarar vemedikçe ve saygı duydukça aşırısının zararlı olduğunu bilmekle birlikte muhafazakarlığın kötü veya hiç olmaması gereken bir şey olduğunu düşünmüyorum. Senin bahsettiğin kesimi de tahmin edebiliyorum aslında ama bunu tüm muhafazakarlara yaymak pek doğru değil bence. Kendim de dinimi gözeterek yaşayan muhafazakar biriyim. Muhafazakar bir aileden çıkmış biri olarak bir çok konuda o dediğin kesimden farklı bakabiliyorum ve gerektiği yerde eleştirmesini de yapabiliyorum. Hatta çok eleştirdiğim ve konuştuğum zamanlarda bezdirebiliyorum insanları. Meseleye bence bireysel olarak bakmak lazım. Muhafazakarlık kötü veya tümüyle olmaması gereken bir şey değil. Sadece anlamını iyi kavramak ve uygulamasını dozunda yapabilmek lazım. Bunun için de dediğin gibi mesele toplumda bitiyor.
 
Son düzenleme:
Çok zengin bir hayat mı, aşk dolu bir hayat mı? :A
 
Katipliği düşündün mü? Yazma konusunda çok heveslisin çünkü. :A

Katiplik hızla ve atik adamlara göre, benim hızlı yazma gibi bir maharetim hiç olmadı o yüzden katiplik hiç düşünmedim :A Ama adanalı bir iş istiyorum ileride, bakalım artık. :)

Diyarbakır'ı görmek ister miydin :A

Türkiye'nin tüm şehirlerini görmek isterdim Güneydoğu da dahil olmak üzere, kim bilir bir gün neden olmasın :A Önce İstanbul'u keşfetmem lâzım, doğma büyüme İstanbulluyum, gezdiğim gördüğüm ilçe sayısı 5'i geçmez. :A

Hemen hemen beklediğim oranda bir cevap ve katıldığım yerleri çoğunlukta. Tek mesele senin muhafazakarlığa karşı bakış açını anlayamamam. Hani kelimenin anlam olarak karşılığı insanın dinini ön plana alarak yaşaması ve bundan taviz vermeyi çok düşünmemesi gibi düşünüyorum. Bence diğer insanlara zarar vemedikçe ve saygı duydukça aşırısının zararlı olduğunu bilmekle birlikte muhafazakarlığın kötü veya hiç olmaması gereken bir şey olduğunu düşünmüyorum. Senin bahsettiğin kesimi de tahmin edebiliyorum aslında ama bunu tüm muhafazakarlara yaymak pek doğru değil bence. Kendim de dinimi gözeterek yaşayan muhafazakar biriyim. Muhafazakar bir aileden çıkmış biri olarak bir çok konuda o dediğin kesimden farklı bakabiliyorum ve gerektiği yerde eleştirmesini de yapabiliyorum. Hatta çok eleştirdiğim ve konuştuğum zamanlarda bezdirebiliyorum insanları. Meseleye bence bireysel olarak bakmak lazım. Muhafazakarlık kötü veya tümüyle olmaması gereken bir şey değil. Sadece anlamını iyi kavramak ve uygulamasını dozunda yapabilmek lazım. Bunun için de dediğin gibi mesele toplumda bitiyor.

Öncelikle haklısın, her genelleme gibi yaptığım o genelleme de yanlıştı. Ben de yarı muhafskazar bir ortamdan geliyorum, yani baban pek hiç sayılmasa da annem tamı tamına muhafazakardır, elbette asla tartışmam böyle şeyleri onunla, sadece uzaktan konuşmadığımı belirtmek içindi. Ailenin tamamı sağcı ve büyük çoğunluğu milliyetçi, kalanı AKPli ya da Saadete çizgisinde, buna rağmen ben muhafazakarlığa karşıyım. Muhafazakarlık, genelde kendinizin seçmediği, aile tarafından bize Otomatik verilen prangalar ya da değerlerin bürünü. Tabi kelime anlamı olarak muhafazakarlığa karşı değilim hatta cumhuriyet, özgürlük, demokrasi, Atatürk gibi konularda muhafazakar sayılırım ama zaten kimsenin muhafazakarlık kelimesinden anladığı bu değil, tam olarak dindar veya gelenekçi milliyetçi sağcı anlayışta olanlara muhafazakar deniyor. Benim kimseyi yargılama hakkım yok niye muhafazakarsın diye, ama sanıyorum muhafazakarlığa kavram olarak karşı olmaya, saygılı olduğum sürece hakkım var

Gelelim meseleye, 10 muhafazakardan sadece 2-3'ünün milletin kişisel özgürlüklere saygı duracağına kalıbın basarım. Söz gelimi muhafazakar bir köyde elinde içkiyle Rahat rahat gezemez ya da bir KADIN istediği gibi dekolteli dolaşamaz. İçki ya da dekolte, kimsenin karışmaya halkının olmadığı kişisel tercihleridr. Ama muhafskazarlık, yapısı ve yetişme tarzı gereği buna çok ters olduğu için toplumda çatışma meydan gelir. Sonuç? Şort giydi diye tekmelenen kadın, Ramazanda kaldırımda sigara içti diye ölesiye yumruklanan ve bilincini kaybeden adam.. Belki bu suçları işleyen kişiler muhafazakar değil, şerefsizin tekiydi ki öyledir de zaten, muhafskazarlığın bunu öğütlemediğini bilirim. Ama muhafazakar yetişme ortamı kişileri böyle hoşgörüsüz yaptı zamanla. Bugün toplum baskısı denen şey varsa bunun sebebi muhafazakarlıktır. Ayrıca muhafazakarlığın gelişime açık olmadığını da düşünüyorum.

Muhafazakarlık elbette illa ki olmalı, ama reform sonrası Hristiyanlığı GİBİ içi boşaltılmış olmalı. Söz gelimi bugün Türkiye nin muhafskazarlık oranı %86 ise, hedef %15-20'lere düşürmek olmalı. Toplumun refah seviyesinin artması, çağ atlaması, muhasır medeniyetlerin üstüne çıkması buna bağlı. Zira TÜRKİYE öyle ilginç bir ülke ki, yaptı mı tam yapar. Cumhuriyet'in beşiği olan Avrupadan bile daha cumhuriyetçi olur. :

Çok zengin bir hayat mı, aşk dolu bir hayat mı? :A

Aşk zengin etmez ama zenginlik aşka davet çıkarır ne yazık ki :A
Şu anda aşık olmadığım için rahatlıkla zengin bir hayat şıkkını seçiyorum ama aşık olduğum bir dönemdi sorsaydın Aşk dolu hayat derdim. :A
 
Son düzenleme:
Diyelim ki @Doğu senin kankan çok yakınsın yani öyle böyle değil @destere senin hayatını kurtarmış bi doktor yani ona bi can borcun var @MasacRE- 'de gebermek üzere olan ihtiyar moruk pis bir şey ve acilen hastaneye gitmesi gerekiyor. Altında 2 kişilik bir araba var ve bi durakta bu üçü ile karşılaştın yalnızca birini alabilirsin arabaya. Sen kimi alırdın @Tolstoyevski :A @Çiğdem- @cookies
 
Diyelim ki @Doğu senin kankan çok yakınsın yani öyle böyle değil @destere senin hayatını kurtarmış bi doktor yani ona bi can borcun var @MasacRE- 'de gebermek üzere olan ihtiyar moruk pis bir şey ve acilen hastaneye gitmesi gerekiyor. Altında 2 kişilik bir araba var ve bi durakta bu üçü ile karşılaştın yalnızca birini alabilirsin arabaya. Sen kimi alırdın @Tolstoyevski :A @Çiğdem- @cookies
Arabayla durağa dalar bence :F Bizi çok sever :A
 
@Tolstoyevski benim hakkimda ne dusunuyosun :D

Neden uzaya aşıksın :)

Ilerde ne tarz bir kızla evlenmek istersin ?

Diyelim ki kız arkadaşın seni en yakın arkadaşınla aldattı ama senden çocuğu olacak ne yapardin :D
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...