Fav10 Sorgu Odası - Hafta 59 - Sorgudaki İsim: Tolstoyevski

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Part IV akşama doğru gelir, şimdi Part III'ü cevaplamaya çalıaşacağım, klavye hatalarından dolayı baştan affola. :)

Benim sorum kişisel sorulardan ziyade biraz başka alanlara yönelik. Daha doğrusu senin bu konuda nasıl düşündüğünü öğrenmek için soruyorum. Umarım programda bu tür sorular sormak yasak değildir. @mrt-06

1. Bilimde 'Bilinmezlik' ilkesinin olması senin için neler ifade ediyor?

2. Türkiye'ye belli suçlara 'Tecavüz, Vatana İhanet, Süpyancılar v.b.' idam gelmesini doğru buluyor musunuz? Nedenleriyle birlikte açıklayabilir misin?

3. Bizi bir türlü AB almamalarına karşın AB'ye girme konusunda ısrar edilmesini doğru buluyor musun? Niçin?

4. Sence Rüzgar'ın kayadan alıp götüreceği sadece tozu mu?

5. Yaptığın bazı sert eleştirilerden sonra yanlış yaptığını düşünüp keşke yapmasaydım dediğin önemli bir olay oldu mu?

6. Sorulara her zamanki verdiğin cevaplardan daha uzun cevaplar bekliyorum
emoji4.png
şimdiden kolay gelsin.

4-) Aslında çok uzun söyleyeceğim pek bir şey yok bu soruda. Şunu diyebilirim ki, rüzgar tek başına ancak toz götürür, lakin daha güçlü gelir ve arkasına zaman adlı arkadaşını da alırsa o kaya tuz buz olur. O yüzden otoriteye karşı her daim birlikte hareket etmek zorunludur. Rüzgâr bana her daim özgürlük denen şeyi çağrıştırmıştır, rüzgârın ruhunda özgürlük var. Bu rüzgar tutsak edildiğinde ve birlikte hareket edildiğinde güçlenerek fırtınaya dönüşür, kasırga ve hortum da fırtınanın bir çeşitidir ki, kayayı un ufak edebilir, Hiçbir otorite güçlerini birleştirmiş öfke dolu rüzgar karşısında ayakta duramaz.

5) Bu soruyu siyasi olarak mı yoksa genel hayat olarak mı sorduğunu çözemedim ama ikisini de cevaplayayım. Genel hayat olarak, lisede 2 öğretmenimi çok eleştirmiştim, birinin nedenini tam hatırlamıyorum ama ötekisi sözlü notlarını tiyatroya gitmemize, verdiği kitapları okumamıza göre veriyordu, sınav dönemimde olunduğu için sınıfın yarısı karşı çıkmıştı ben de dahil. Neyse, zaman içinde tutunduğum sert eleştirilere karşı pişman oldum o konuda, o hoca sayesinde kaç yıldır arada sırada da olsa tiyatroda gitmeyi sever oldum.
Siyasi olarak, zamanında Atatürk'ü yerden yere vurulcasına çok fazla eleştirirdim. Gerek hslifeliği kaldırması, gerek laikliği getirmesi, gerek padişahlığı devam ettirmemesi, gerek döneminde takındığı Totaliter yönetim ve daha birçok sebepten ötürü. Zaman içinde, halkı ve ülkenin ve coğrafyanın hâlini gördükçe ve bir takım etkenler neticesinde it gibi pişman oldum ve değerini çok iyi anladım, şu anda onun yerinde olsam ondan bile daha aşırıya giderdim herhalde bu konularda. O yüzden çok büyük konuşmamak gerektiğini öğrendim. Zaman zaman günümüz hükümetine karşı da, başkanlığa karşı da acaba biz yanılıyoruz onlar haklı mı diye sorguladığım da oldu. Ama her defasında hayat görüşümün de etkisiyle bu hükümetin ve politikalarının benle taban tabana zıt olduğunu gördüm. Acaba dedikleri gibi bu adam gerçekten büyük bir adam mı, bu kadar ölümüm onun arkasından gidiyorlar diye düşündüğüm de oldu yakın dönemlerde. Sonra, nasıl bir dünya lideri yahut büyük bir lider, 7 düvel tarafından kandırılmış olabilir ki diye sordum kendime? Kardeşim esat, bitsin bu hasret, megri megri, Obama kandırdı İsrail kandırdı PKK kandırdı o kandırdı bu kandırdı.. Hayır adamın kendisi de itiraf ediyor, aldatılmışız diye sık sık. Hâl böyleyken nasıl bu liderin arkasından gidebilirim ki, açıkçası bana tüm bunlara rağmen onu desteklemek insan aklına hakaret geliyor, ne diyelim. Günün birinde insanların hiçbir insanın vazgeçilmez ilah olmadığını temenni ediyorum. Sorular için tekrar teşekkürler. :)

@Tolstoyevski Benim hakkımda ne düşünüyorsun? :A ( uzun olsun merak ettim. son zamanlarda baya sıkı fıkıyız çünkü. :A )
Forumda en sevdiğin üyelerden birisin, bir dönem iyice kopmuştun forumdan ama neyseki son zamanlara toparladın :A Reel hayatında da oldukça hareketli, aksiyonlu bir yaşamının olmasından mütevellit (hep bu kelimeyi kullanmak istemiştim :D) o enerjiyi foruma da yansıtıyorsun şüphesiz. Game of Thrones gibi bir diziyi hiç izlememiş olmama her zaman şaşırmışımdır tabi. Bu arada geçmişe göre sen de fikir yapısı olarak ciddi manada ve olumlu olarak bir hayli değiştin, bu uykudan uyanmış olma halini de kendimle özdeştirdiğim için zaman içinde aramızın fıkı sıkı olması kaçınılmazdı elbet :A
1 yıl içinde fikir yapısı olarak çok daha üste çıkacağını, sürekli yukarıya tırmanacağını görebiliyorum eğer gayret edersen
Ve unutma, çiftdüşün. :)


@darksall'ı bilir misin. Ne düşünüyorsun onunla ilgili.:A

Açıkçası şu ana kadar forumdayken hiçbir mesajına rastlamadım, doğal olarak kendisi hakkında da hiçbir fikrim olmadı, tanışmak nasip olmadı. Ama ilginçtir, benim adıma açıkmış sözlük konusunu @Darksall açmış ve hakkımda güzel şeyler söylemişti. :A O yüzden hiç tanımasam da yeri ben de ayrı olacaktır, umarım yakın zamanda foruma tekrardan döner. :)

İlerde çocuğun sana eşcinsel olduğunu açıkladı, nasıl karşılardın? :D

Ve aynı soru sana da geliyor 5 yıldır evlisin ve eşinin lezbiyen olduğunu öğreniyorsun tepkin ne olurdu? :A
1)Açıkçası neşeyle, ooo çok güzel aferin tarzında karşılamazdım. Özellkle oğlumsa bu durumdan hiç memnun olmazdım. Ama öyle erkek arkadaşyla eve gelmesini, kendini reklam etmediği yani cinsel yönünü ön plana çıkarmadığı sürece ne yapabilirim ki saygı duymaktan başka, sonuçta büyük söz büyük lokma demişler. :)

2) Bence imkânsıza yakın bir durum olurdu, lezbiyen demek erkekten cinsel olarak hiç istek duymamak belki de iğrenmek demektir bizim erkeklerden iğrendiğimiz gibi. Haliyle 5 yıl boyunca bunu sürdürmesi ve Anlayamam pek mümkün değil gibi. Ama Biseksüelse işler değişir bak, sonuçta Biseksüel olması durumunda erkeğe de kadına da aynı yaklaşacağı için anlayabilmek çok zor olur.

Eğer boşanmak istemiyorsa benim de boşanmak gibi bir talebim olmazdı Biseksüel olması durumunda, sonuçta erkek eli değmiyor, önemli olan o. Ama kız arkadaşının da evimizde kalmasını isteseydi, nasıl bir tutum sergilerdim bilmiyorum.. :A


Cinler hakkinda ne düşünüyorsun ? Benim hakkımda ne düşünüyorsun?

Zamanında karşı komşunun kızına cinler musallat olmuştu, kız delirmiş gibi tabakları vazoları kırıp atıyordu. Oysa gayet sağlıklıydı, birden bire olması çok ilginçti. Çocuk olduğum için söylenenlere direkt inanmıştım, tabi o zamanla psikolojiden, metafizikten, maddeden bihaberim. Yine de o olay içimde hep acaba gerçek miydi kuşkusu uyandıracaktır.

Fakat şunu anladım ki, cinlere ne kadar inanırsanız, o kadar korkarsınız. Ne kadar inanmazsanız, o kadar korkmazsınız. Son yıllarda cinlerin varlığına inancın giderek zayıfladı, Ama olmadıklarına asla emin olamam, tıpkı uçan spagetti canavarının olup olmadığına asla emin olamayacağım gibi. :)

2) Seni gördüğümde aklıma hep Ömer Hayyam gelir. Resmen ruh ikizi gibisiniz, okumadıysan bi ara Rubailerini oku, resmen sana yazmış adam. :A
Senin özgürlükçü yönünü her zaman sevmiş ve örnek almışımdır. Ayrıca içki kültürüne de saygı duyuyorum, ben hayatımda hiç içmediğim için o kültür konusunda cahilim, günün birinde şarap tatmaya karar verirsem senden tavsiye alırım. :A


Görüşlerine sıkı sıkıya tutunman yüzünden seninle tartışmak her zman sonuçsuz kalmıştır ama aynısını benim için de siz diyorsunuz büyük ihtimalle :A
Siyaset dışında pek bir tartıştığımız olmadı, hatta sinema konusunda oldukça fazla ortak yönümüz var. The Matrix has you :A


Odaya hoş geldin öncelikle. Şaşırttın beni girmekle. :D

Benim hakkımda ne düşünüyorsun?

En sevdiğin filmler, yönetmenler? O sektörde olmayı istedin mi hiç, istediysen hangi meslekti?

Film, dizi senaryoların var mı? Varsa anlatr mısın, anlatmak istemiyorsan özelden yolla bana. :D

Şeriatçıyken boş zamanlarında kafa kesiyor muydun? :A

Kapitalizmde zengin olmak mı, sosyalizmde aynı olmak mı? :D

Küpe, dövme, piercingin var mı? -yok da iştr soruya böyle başlamak gerek.s - Yaptırmayı/takmayı düşünüyor musun? Nerelerine?

Ara ara sorarım artık. Bu konuda tartışma çıkacak aha da buraya yazıyorum. :A

1) BHND yi geçelim bence, bu zamana kadar bilmiyorsan ND'mi daha ne diyeyim :A
2) Matrix, Ateşböceklerinin Mezarı, Godfather, Pulp Fiction, Ben Hur... Yönetmen olarak da Stanley Kubrick, Tarantino, Lars Von Trier, Fincher.

Evet hep istemişimdir yönetmen olup Türkiye'ye Oscar getirmeyi :A Gerçekten yönetmen olmak isterdim ama sadece istek, herhangi bir eyleme dökme isteği pek olmadı ve olmayacak gibi bu saatten sonra. :)

2) Hayır, senaryo işiyle de hiç ilgim olmadı ve bence yönetmenlikten daha zor bir iş. Arada sırada öylesine hikâyeler karaladığım oluyordu hobi olarak ama vakit olmadığı için o da unutuldu. :)

3) Hayır, hatırlamıyorum. :)

4) Ne cevap versem bencilce olacak. Eğer Koç, Sabancı gibi bir ailede doğsaydım sosyalizmde eşit olmak der miydim, hiç sanmıyorum. Ekonomik olarak alt tabakada doğduğum için kapitalizmden zengin olmak şıkkı da bana çok uzak ve çok sinir bozucu geliyor. Ama en orta yollusu olarak, Sosyalizmde herkesin hak ettiği ferah ekonomiye sahip olduğu yani emeklerin adil şekilde ödendiği bir ütopya olsun isterdim. Eşitlik her zaman adalet değildir, adil olan Fırsat eşitliğini sağlamak.

5) Hayır yok, hiç olmadı ve küpe ile piercingi hiçbir zaman takmayı düşünmüyorum. Dövme de hiç yaptırmadım ama asla olmayacak diye kesin konuşmuyorum, böyle güzel ve anlamlı kelime ya da sembol halinde bir dövme çok hoşuma giderse neden olmasın, kolumun iç yani kıl olmayan tarafı gayet makul duruyor. :A


Tolstoy ve Dostoyevski güçlerini birleştirseydi ne olurdu? (Sakın ben meydana gelirdim deme)


Bu iki soruyu çok düşündün mü? :A

Sen meydana gelirdin :A
Şaka bir yana, ikisi de kendilerine has adamlar. Tür olarak yakın olsalar da üslup ve içerik olarak bir hayli uzaklar ve Tolstoy'un tadını ancak Tolstoy, Dostoyeveski'nin tadını ancak Dostoyevski verir. İkisi oturup bir kitap yazmaya karar verseydi belki de güçler çatışması olacağı için vasat bir eser ortaya çıkardı, bilemeyiz. :)
 
Son düzenleme:
Part IV akşama doğru gelir, şimdi Part III'ü cevaplamaya çalıaşacağım, klavye hatalarından dolayı baştan affola. :)



4-) Aslında çok uzun söyleyeceğim pek bir şey yok bu soruda. Şunu diyebilirim ki, rüzgar tek başına ancak toz götürür, lakin daha güçlü gelir ve arkasına zaman adlı arkadaşını da alırsa o kaya tuz buz olur. O yüzden otoriteye karşı her daim birlikte hareket etmek zorunludur. Rüzgâr bana her daim özgürlük denen şeyi çağrıştırmıştır, rüzgârın ruhunda özgürlük var. Bu rüzgar tutsak edildiğinde ve birlikte hareket edildiğinde güçlenerek fırtınaya dönüşür, kasırga ve hortum da fırtınanın bir çeşitidir ki, kayayı un ufak edebilir, Hiçbir otorite güçlerini birleştirmiş öfke dolu rüzgar karşısında ayakta duramaz.

5) Bu soruyu siyasi olarak mı yoksa genel hayat olarak mı sorduğunu çözemedim ama ikisini de cevaplayayım. Genel hayat olarak, lisede 2 öğretmenimi çok eleştirmiştim, birinin nedenini tam hatırlamıyorum ama ötekisi sözlü notlarını tiyatroya gitmemize, verdiği kitapları okumamıza göre veriyordu, sınav dönemimde olunduğu için sınıfın yarısı karşı çıkmıştı ben de dahil. Neyse, zaman içinde tutunduğum sert eleştirilere karşı pişman oldum o konuda, o hoca sayesinde kaç yıldır arada sırada da olsa tiyatroda gitmeyi sever oldum.
Siyasi olarak, zamanında Atatürk'ü yerden yere vurulcasına çok fazla eleştirirdim. Gerek hslifeliği kaldırması, gerek laikliği getirmesi, gerek padişahlığı devam ettirmemesi, gerek döneminde takındığı Totaliter yönetim ve daha birçok sebepten ötürü. Zaman içinde, halkı ve ülkenin ve coğrafyanın hâlini gördükçe ve bir takım etkenler neticesinde it gibi pişman oldum ve değerini çok iyi anladım, şu anda onun yerinde olsam ondan bile daha aşırıya giderdim herhalde bu konularda. O yüzden çok büyük konuşmamak gerektiğini öğrendim. Zaman zaman günümüz hükümetine karşı da, başkanlığa karşı da acaba biz yanılıyoruz onlar haklı mı diye sorguladığım da oldu. Ama her defasında hayat görüşümün de etkisiyle bu hükümetin ve politikalarının benle taban tabana zıt olduğunu gördüm. Acaba dedikleri gibi bu adam gerçekten büyük bir adam mı, bu kadar ölümüm onun arkasından gidiyorlar diye düşündüğüm de oldu yakın dönemlerde. Sonra, nasıl bir dünya lideri yahut büyük bir lider, 7 düvel tarafından kandırılmış olabilir ki diye sordum kendime? Kardeşim esat, bitsin bu hasret, megri megri, Obama kandırdı İsrail kandırdı PKK kandırdı o kandırdı bu kandırdı.. Hayır adamın kendisi de itiraf ediyor, aldatılmışız diye sık sık. Hâl böyleyken nasıl bu liderin arkasından gidebilirim ki, açıkçası bana tüm bunlara rağmen onu desteklemek insan aklına hakaret geliyor, ne diyelim. Günün birinde insanların hiçbir insanın vazgeçilmez ilah olmadığını temenni ediyorum. Sorular için tekrar teşekkürler. :)


Forumda en sevdiğin üyelerden birisin, bir dönem iyice kopmuştun forumdan ama neyseki son zamanlara toparladın :A Reel hayatında da oldukça hareketli, aksiyonlu bir yaşamının olmasından mütevellit (hep bu kelimeyi kullanmak istemiştim :D) o enerjiyi foruma da yansıtıyorsun şüphesiz. Game of Thrones gibi bir diziyi hiç izlememiş olmama her zaman şaşırmışımdır tabi. Bu arada geçmişe göre sen de fikir yapısı olarak ciddi manada ve olumlu olarak bir hayli değiştin, bu uykudan uyanmış olma halini de kendimle özdeştirdiğim için zaman içinde aramızın fıkı sıkı olması kaçınılmazdı elbet :A
1 yıl içinde fikir yapısı olarak çok daha üste çıkacağını, sürekli yukarıya tırmanacağını görebiliyorum eğer gayret edersen
Ve unutma, çiftdüşün. :)




Açıkçası şu ana kadar forumdayken hiçbir mesajına rastlamadım, doğal olarak kendisi hakkında da hiçbir fikrim olmadı, tanışmak nasip olmadı. Ama ilginçtir, benim adıma açıkmış sözlük konusunu @Darksall açmış ve hakkımda güzel şeyler söylemişti. :A O yüzden hiç tanımasam da yeri ben de ayrı olacaktır, umarım yakın zamanda foruma tekrardan döner. :)


1)Açıkçası neşeyle, ooo çok güzel aferin tarzında karşılamazdım. Özellkle oğlumsa bu durumdan hiç memnun olmazdım. Ama öyle erkek arkadaşyla eve gelmesini, kendini reklam etmediği yani cinsel yönünü ön plana çıkarmadığı sürece ne yapabilirim ki saygı duymaktan başka, sonuçta büyük söz büyük lokma demişler. :)

2) Bence imkânsıza yakın bir durum olurdu, lezbiyen demek erkekten cinsel olarak hiç istek duymamak belki de iğrenmek demektir bizim erkeklerden iğrendiğimiz gibi. Haliyle 5 yıl boyunca bunu sürdürmesi ve Anlayamam pek mümkün değil gibi. Ama Biseksüelse işler değişir bak, sonuçta Biseksüel olması durumunda erkeğe de kadına da aynı yaklaşacağı için anlayabilmek çok zor olur.

Eğer boşanmak istemiyorsa benim de boşanmak gibi bir talebim olmazdı Biseksüel olması durumunda, sonuçta erkek eli değmiyor, önemli olan o. Ama kız arkadaşının da evimizde kalmasını isteseydi, nasıl bir tutum sergilerdim bilmiyorum.. :A




Zamanında karşı komşunun kızına cinler musallat olmuştu, kız delirmiş gibi tabakları vazoları kırıp atıyordu. Oysa gayet sağlıklıydı, birden bire olması çok ilginçti. Çocuk olduğum için söylenenlere direkt inanmıştım, tabi o zamanla psikolojiden, metafizikten, maddeden bihaberim. Yine de o olay içimde hep acaba gerçek miydi kuşkusu uyandıracaktır.

Fakat şunu anladım ki, cinlere ne kadar inanırsanız, o kadar korkarsınız. Ne kadar inanmazsanız, o kadar korkmazsınız. Son yıllarda cinlerin varlığına inancın giderek zayıfladı, Ama olmadıklarına asla emin olamam, tıpkı uçan spagetti canavarının olup olmadığına asla emin olamayacağım gibi. :)

2) Seni gördüğümde aklıma hep Ömer Hayyam gelir. Resmen ruh ikizi gibisiniz, okumadıysan bi ara Rubailerini oku, resmen sana yazmış adam. :A
Senin özgürlükçü yönünü her zaman sevmiş ve örnek almışımdır. Ayrıca içki kültürüne de saygı duyuyorum, ben hayatımda hiç içmediğim için o kültür konusunda cahilim, günün birinde şarap tatmaya karar verirsem senden tavsiye alırım. :A



Görüşlerine sıkı sıkıya tutunman yüzünden seninle tartışmak her zman sonuçsuz kalmıştır ama aynısını benim için de siz diyorsunuz büyük ihtimalle :A
Siyaset dışında pek bir tartıştığımız olmadı, hatta sinema konusunda oldukça fazla ortak yönümüz var. The Matrix has you :A




1) BHND yi geçelim bence, bu zamana kadar bilmiyorsan ND'mi daha ne diyeyim :A
2) Matrix, Ateşböceklerinin Mezarı, Godfather, Pulp Fiction, Ben Hur... Yönetmen olarak da Stanley Kubrick, Tarantino, Lars Von Trier, Fincher.

Evet hep istemişimdir yönetmen olup Türkiye'ye Oscar getirmeyi :A Gerçekten yönetmen olmak isterdim ama sadece istek, herhangi bir eyleme dökme isteği pek olmadı ve olmayacak gibi bu saatten sonra. :)

2) Hayır, senaryo işiyle de hiç ilgim olmadı ve bence yönetmenlikten daha zor bir iş. Arada sırada öylesine hikâyeler karaladığım oluyordu hobi olarak ama vakit olmadığı için o da unutuldu. :)

3) Hayır, hatırlamıyorum. :)

4) Ne cevap versem bencilce olacak. Eğer Koç, Sabancı gibi bir ailede doğsaydım sosyalizmde eşit olmak der miydim, hiç sanmıyorum. Ekonomik olarak alt tabakada doğduğum için kapitalizmden zengin olmak şıkkı da bana çok uzak ve çok sinir bozucu geliyor. Ama en orta yollusu olarak, Sosyalizmde herkesin hak ettiği ferah ekonomiye sahip olduğu yani emeklerin adil şekilde ödendiği bir ütopya olsun isterdim. Eşitlik her zaman adalet değildir, adil olan Fırsat eşitliğini sağlamak.

5) Hayır yok, hiç olmadı ve küpe ile piercingi hiçbir zaman takmayı düşünmüyorum. Dövme de hiç yaptırmadım ama asla olmayacak diye kesin konuşmuyorum, böyle güzel ve anlamlı kelime ya da sembol halinde bir dövme çok hoşuma giderse neden olmasın, kolumun iç yani kıl olmayan tarafı gayet makul duruyor. :A




Sen meydana gelirdin :A
Şaka bir yana, ikisi de kendilerine has adamlar. Tür olarak yakın olsalar da üslup ve içerik olarak bir hayli uzaklar ve Tolstoy'un tadını ancak Tolstoy, Dostoyeveski'nin tadını ancak Dostoyevski verir. İkisi oturup bir kitap yazmaya karar verseydi belki de güçler çatışması olacağı için vasat bir eser ortaya çıkardı, bilemeyiz. :)
Evet benimde en sevdiğim üyelerden birisisin, umarım hep forumda olursun.:relaxed::relieved:

Evet düşüncelerim değişti özellikle sorgulamayı öğrendim zamanla. Dediğin gibi daha da gelişir düşüncelerim. :D GOT konusuna gelince zamanında TWD ile rakipti bi ara oradan gıcık kaptım o yüzden olabilir. :A
 
İlk soru klasik olacak ama BHND :D

Ayrıca herkese yapmam ama bir soru daha soracağım, gelecekte şartlar olgunlaştığında yurt dışına yerleşmeyi düşünür müydün ve cevabın olumluysa hangi kıtaya/ülkeye yerleşmek isterdin?
 
Part IV akşama doğru gelir, şimdi Part III'ü cevaplamaya çalıaşacağım, klavye hatalarından dolayı baştan affola. :)



4-) Aslında çok uzun söyleyeceğim pek bir şey yok bu soruda. Şunu diyebilirim ki, rüzgar tek başına ancak toz götürür, lakin daha güçlü gelir ve arkasına zaman adlı arkadaşını da alırsa o kaya tuz buz olur. O yüzden otoriteye karşı her daim birlikte hareket etmek zorunludur. Rüzgâr bana her daim özgürlük denen şeyi çağrıştırmıştır, rüzgârın ruhunda özgürlük var. Bu rüzgar tutsak edildiğinde ve birlikte hareket edildiğinde güçlenerek fırtınaya dönüşür, kasırga ve hortum da fırtınanın bir çeşitidir ki, kayayı un ufak edebilir, Hiçbir otorite güçlerini birleştirmiş öfke dolu rüzgar karşısında ayakta duramaz.

5) Bu soruyu siyasi olarak mı yoksa genel hayat olarak mı sorduğunu çözemedim ama ikisini de cevaplayayım. Genel hayat olarak, lisede 2 öğretmenimi çok eleştirmiştim, birinin nedenini tam hatırlamıyorum ama ötekisi sözlü notlarını tiyatroya gitmemize, verdiği kitapları okumamıza göre veriyordu, sınav dönemimde olunduğu için sınıfın yarısı karşı çıkmıştı ben de dahil. Neyse, zaman içinde tutunduğum sert eleştirilere karşı pişman oldum o konuda, o hoca sayesinde kaç yıldır arada sırada da olsa tiyatroda gitmeyi sever oldum.
Siyasi olarak, zamanında Atatürk'ü yerden yere vurulcasına çok fazla eleştirirdim. Gerek hslifeliği kaldırması, gerek laikliği getirmesi, gerek padişahlığı devam ettirmemesi, gerek döneminde takındığı Totaliter yönetim ve daha birçok sebepten ötürü. Zaman içinde, halkı ve ülkenin ve coğrafyanın hâlini gördükçe ve bir takım etkenler neticesinde it gibi pişman oldum ve değerini çok iyi anladım, şu anda onun yerinde olsam ondan bile daha aşırıya giderdim herhalde bu konularda. O yüzden çok büyük konuşmamak gerektiğini öğrendim. Zaman zaman günümüz hükümetine karşı da, başkanlığa karşı da acaba biz yanılıyoruz onlar haklı mı diye sorguladığım da oldu. Ama her defasında hayat görüşümün de etkisiyle bu hükümetin ve politikalarının benle taban tabana zıt olduğunu gördüm. Acaba dedikleri gibi bu adam gerçekten büyük bir adam mı, bu kadar ölümüm onun arkasından gidiyorlar diye düşündüğüm de oldu yakın dönemlerde. Sonra, nasıl bir dünya lideri yahut büyük bir lider, 7 düvel tarafından kandırılmış olabilir ki diye sordum kendime? Kardeşim esat, bitsin bu hasret, megri megri, Obama kandırdı İsrail kandırdı PKK kandırdı o kandırdı bu kandırdı.. Hayır adamın kendisi de itiraf ediyor, aldatılmışız diye sık sık. Hâl böyleyken nasıl bu liderin arkasından gidebilirim ki, açıkçası bana tüm bunlara rağmen onu desteklemek insan aklına hakaret geliyor, ne diyelim. Günün birinde insanların hiçbir insanın vazgeçilmez ilah olmadığını temenni ediyorum. Sorular için tekrar teşekkürler. :)


Forumda en sevdiğin üyelerden birisin, bir dönem iyice kopmuştun forumdan ama neyseki son zamanlara toparladın :A Reel hayatında da oldukça hareketli, aksiyonlu bir yaşamının olmasından mütevellit (hep bu kelimeyi kullanmak istemiştim :D) o enerjiyi foruma da yansıtıyorsun şüphesiz. Game of Thrones gibi bir diziyi hiç izlememiş olmama her zaman şaşırmışımdır tabi. Bu arada geçmişe göre sen de fikir yapısı olarak ciddi manada ve olumlu olarak bir hayli değiştin, bu uykudan uyanmış olma halini de kendimle özdeştirdiğim için zaman içinde aramızın fıkı sıkı olması kaçınılmazdı elbet :A
1 yıl içinde fikir yapısı olarak çok daha üste çıkacağını, sürekli yukarıya tırmanacağını görebiliyorum eğer gayret edersen
Ve unutma, çiftdüşün. :)




Açıkçası şu ana kadar forumdayken hiçbir mesajına rastlamadım, doğal olarak kendisi hakkında da hiçbir fikrim olmadı, tanışmak nasip olmadı. Ama ilginçtir, benim adıma açıkmış sözlük konusunu @Darksall açmış ve hakkımda güzel şeyler söylemişti. :A O yüzden hiç tanımasam da yeri ben de ayrı olacaktır, umarım yakın zamanda foruma tekrardan döner. :)


1)Açıkçası neşeyle, ooo çok güzel aferin tarzında karşılamazdım. Özellkle oğlumsa bu durumdan hiç memnun olmazdım. Ama öyle erkek arkadaşyla eve gelmesini, kendini reklam etmediği yani cinsel yönünü ön plana çıkarmadığı sürece ne yapabilirim ki saygı duymaktan başka, sonuçta büyük söz büyük lokma demişler. :)

2) Bence imkânsıza yakın bir durum olurdu, lezbiyen demek erkekten cinsel olarak hiç istek duymamak belki de iğrenmek demektir bizim erkeklerden iğrendiğimiz gibi. Haliyle 5 yıl boyunca bunu sürdürmesi ve Anlayamam pek mümkün değil gibi. Ama Biseksüelse işler değişir bak, sonuçta Biseksüel olması durumunda erkeğe de kadına da aynı yaklaşacağı için anlayabilmek çok zor olur.

Eğer boşanmak istemiyorsa benim de boşanmak gibi bir talebim olmazdı Biseksüel olması durumunda, sonuçta erkek eli değmiyor, önemli olan o. Ama kız arkadaşının da evimizde kalmasını isteseydi, nasıl bir tutum sergilerdim bilmiyorum.. :A




Zamanında karşı komşunun kızına cinler musallat olmuştu, kız delirmiş gibi tabakları vazoları kırıp atıyordu. Oysa gayet sağlıklıydı, birden bire olması çok ilginçti. Çocuk olduğum için söylenenlere direkt inanmıştım, tabi o zamanla psikolojiden, metafizikten, maddeden bihaberim. Yine de o olay içimde hep acaba gerçek miydi kuşkusu uyandıracaktır.

Fakat şunu anladım ki, cinlere ne kadar inanırsanız, o kadar korkarsınız. Ne kadar inanmazsanız, o kadar korkmazsınız. Son yıllarda cinlerin varlığına inancın giderek zayıfladı, Ama olmadıklarına asla emin olamam, tıpkı uçan spagetti canavarının olup olmadığına asla emin olamayacağım gibi. :)

2) Seni gördüğümde aklıma hep Ömer Hayyam gelir. Resmen ruh ikizi gibisiniz, okumadıysan bi ara Rubailerini oku, resmen sana yazmış adam. :A
Senin özgürlükçü yönünü her zaman sevmiş ve örnek almışımdır. Ayrıca içki kültürüne de saygı duyuyorum, ben hayatımda hiç içmediğim için o kültür konusunda cahilim, günün birinde şarap tatmaya karar verirsem senden tavsiye alırım. :A



Görüşlerine sıkı sıkıya tutunman yüzünden seninle tartışmak her zman sonuçsuz kalmıştır ama aynısını benim için de siz diyorsunuz büyük ihtimalle :A
Siyaset dışında pek bir tartıştığımız olmadı, hatta sinema konusunda oldukça fazla ortak yönümüz var. The Matrix has you :A




1) BHND yi geçelim bence, bu zamana kadar bilmiyorsan ND'mi daha ne diyeyim :A
2) Matrix, Ateşböceklerinin Mezarı, Godfather, Pulp Fiction, Ben Hur... Yönetmen olarak da Stanley Kubrick, Tarantino, Lars Von Trier, Fincher.

Evet hep istemişimdir yönetmen olup Türkiye'ye Oscar getirmeyi :A Gerçekten yönetmen olmak isterdim ama sadece istek, herhangi bir eyleme dökme isteği pek olmadı ve olmayacak gibi bu saatten sonra. :)

2) Hayır, senaryo işiyle de hiç ilgim olmadı ve bence yönetmenlikten daha zor bir iş. Arada sırada öylesine hikâyeler karaladığım oluyordu hobi olarak ama vakit olmadığı için o da unutuldu. :)

3) Hayır, hatırlamıyorum. :)

4) Ne cevap versem bencilce olacak. Eğer Koç, Sabancı gibi bir ailede doğsaydım sosyalizmde eşit olmak der miydim, hiç sanmıyorum. Ekonomik olarak alt tabakada doğduğum için kapitalizmden zengin olmak şıkkı da bana çok uzak ve çok sinir bozucu geliyor. Ama en orta yollusu olarak, Sosyalizmde herkesin hak ettiği ferah ekonomiye sahip olduğu yani emeklerin adil şekilde ödendiği bir ütopya olsun isterdim. Eşitlik her zaman adalet değildir, adil olan Fırsat eşitliğini sağlamak.

5) Hayır yok, hiç olmadı ve küpe ile piercingi hiçbir zaman takmayı düşünmüyorum. Dövme de hiç yaptırmadım ama asla olmayacak diye kesin konuşmuyorum, böyle güzel ve anlamlı kelime ya da sembol halinde bir dövme çok hoşuma giderse neden olmasın, kolumun iç yani kıl olmayan tarafı gayet makul duruyor. :A




Sen meydana gelirdin :A
Şaka bir yana, ikisi de kendilerine has adamlar. Tür olarak yakın olsalar da üslup ve içerik olarak bir hayli uzaklar ve Tolstoy'un tadını ancak Tolstoy, Dostoyeveski'nin tadını ancak Dostoyevski verir. İkisi oturup bir kitap yazmaya karar verseydi belki de güçler çatışması olacağı için vasat bir eser ortaya çıkardı, bilemeyiz. :)
Beni sevip sevmediğini belirtmemişsin :A
 
Bilsem niye sorayım abi soruyu? Part bilmem kaçta istiyorum bhnd'üğünü. :D

Bir de dipnot düşeyim. Gay ve lezbiyenler karşı cinsleriyle ilişkiye girmekten iğrenmezler. Yani senin karın olacak kişi için demiyorum ancak gay/lezbiyen olup da evlenen çocuk doğuran kişiler vardır mutlaka.
 
yeşilçam ustalarından çok zor bir kıyaslama sorusu sorucam sana ikisinide seviyorum diyip sıyrılmak yok 1 tık yukarıda olarak bir seçim yapacaksın @Tolstoyevski :A :A :A

kuru kafayı zor durumda bırakmışımdır inş :Z @mrt-06

1: Kemal Sunal mı ? Şener Şen mi ?

2: Cüneyt Arkın mı ? Kadir İnanır mı ?

3: Türkan Şoray mı ? Fatma Girik mi ?

4: Zeki Alasya mı ? Metin Akpınar mı ?

5: Erol Taş mı ? Bilal İnci mi ?

6 : Ayhan Işık mı ? Yılmaz Güney mi ?

7: Ediz Hun mu ? Kartal Tibet mi ?

8: Tarık Akan mı ? Halit Akçatepe mi ?

9: Hulusi Kertmen mi ? Ali Şen mi ?

10: buda bonus soru olsun Nuri Alço mu ? Tecavüzcü Coşkun mu ? :F
 
yeşilçam ustalarından çok zor bir kıyaslama sorusu sorucam sana ikisinide seviyorum diyip sıyrılmak yok 1 tık yukarıda olarak bir seçim yapacaksın @Tolstoyevski :A :A :A

kuru kafayı zor durumda bırakmışımdır inş :Z @mrt-06

1: Kemal Sunal mı ? Şener Şen mi ?

2: Cüneyt Arkın mı ? Kadir İnanır mı ?

3: Türkan Şoray mı ? Fatma Girik mi ?

4: Zeki Alasya mı ? Metin Akpınar mı ?

5: Erol Taş mı ? Bilal İnci mi ?

6 : Ayhan Işık mı ? Yılmaz Güney mi ?

7: Ediz Hun mu ? Kartal Tibet mi ?

8: Tarık Akan mı ? Halit Akçatepe mi ?

9: Hulusi Kertmen mi ? Ali Şen mi ?

10: buda bonus soru olsun Nuri Alço mu ? Tecavüzcü Coşkun mu ? :F
Süper olmuş. :A
 
Sence Türkiye, Rusya'ya mı daha yakın olmalıdır Amerika'ya mı?
 
Referandum sonuçlarını mı daha şikeli buldun en favori şarkı etkinliğinin sonuçlarını mı.:A
 
Part IV
Diğer part yarın gelecek, sorulara devam. :D

Odaya hoş geldin öncelikle. Şaşırttın beni girmekle. :D

Benim hakkımda ne düşünüyorsun?

En sevdiğin filmler, yönetmenler? O sektörde olmayı istedin mi hiç, istediysen hangi meslekti?

Film, dizi senaryoların var mı? Varsa anlatr mısın, anlatmak istemiyorsan özelden yolla bana. :D

Şeriatçıyken boş zamanlarında kafa kesiyor muydun? :A

Kapitalizmde zengin olmak mı, sosyalizmde aynı olmak mı? :D

Küpe, dövme, piercingin var mı? -yok da iştr soruya böyle başlamak gerek.s - Yaptırmayı/takmayı düşünüyor musun? Nerelerine?

Ara ara sorarım artık. Bu konuda tartışma çıkacak aha da buraya yazıyorum. :A
Forumda en fazla konuştuğum ve yakın olduğum üyelerden birisin. Karakter olarak sonradan açılan, ilk başta mesafeli olan ama açıldı mı arkadaş canlısı olan birisin bence. Kişisel olarak kavram karmaşası içinde gibisin, özellikle cinsel kimliğini fark etmiş ve toplumla ters düşmüş olmanın getirdiği stresli ve karmaşık bir ruh hali hakim. Biseksüellik ile eşcinsellik arasında kararsız olduğunu ve en geç 30 yaşından sonra eşcinsel olduğunu ilan edeceğini düşünüyorum, bu süreçte kendine olan güvenini tazelemeye ve kendi ayaklarının üzerinde yürümeye çalışacaksın... Budur :D


Benim hakkımda ne düşünüyorsun?

Adın nedir? Neden söylemek istemiyorsun? :A

Öncelikle daha önce de bu mevzu olmuştu adın çok mu bilindik ya da absürt diye. :A Hayır, ne öyle Abdulrezzak ya da Abdulcabbar, Hüsamettin gibi bir isim ne de Ahmet, Ali, Mehmet, Mustafa vb gibi. İsmimle hiçbir problemim olmadı şu ana kadar. Buna rağmen forumda kullanmayı reddetme sebebim, Reel dünya ile forum arasında hiç değilse kimliğimi katmak istemememden dolayı. Yani reel kimliğim sadece reelde kalsın isterim, sonuçta internet forumlarının en ayırt edici özelliği kendine kullanıcı adı seçip onu kullanmaya devam etmendir. :A

50 bin lira karşılığında bir erkekle seks yapar mısın? :D

1 saniye bile düşünmedim, kesinlikle asla yapmam öyle bir şey. Ama 10 MİLYON dolar ya da 50 milyon dolar gibi bir rakam teklif etseler öyle bir çırpıda reddetemezdim sanırım, 1 günlük düşünme süresi isterdim sonuçta tüm hayatım üstelik yedi sülaleme yetecek kadar parayla birlikte kurtulacak, 50 milyon dolar karşılığında erkek erkeğe..? Hatero olduğum için Şu hayatta en iğrendiğim şeylerden biridir erkek erkeğe ilişki. Ama işin ucunda 50 milyon dolar var, bu paranın binde biriyle o ilişki anıma dair hafızamı bile sildirebiliriim para bol sonuçta :A Üstelik kendi haremimi bile kurabilirim ama... Yine de çok zor bir soru olurdu, kabul etsen bir dert, etmesen bir dert. 50 milyon dolar!...

Sana bir ütopya tasarlaman gerektiği söyleniyor. Nasıl bir yer tasarlardın ve ismi ne olurdu?

Uzun uzun yaz okuyayim :A

Sevdiğimi söylemedim ama hissettirdim, anla işte. :A

Öyle ha demeyle ütopya inşa edilmez ki şimdi :A
2 tane var aslında, biri ötekinin ilk aşaması yani Totaliter devlet şekli, Birini ütopya devletinin yönetim şekli Aristokratik Demokrasi olurdu. Ya aile kurumu ortadan kalkar ve her çocuk sütten kesildiği andan beri devlet tarafından yetiştirilir ya da devlet yönetimine sadece kimsesiz çocuklar alınır. Tam olarak fırsat eşitliği ilkesi olmazsa olmaz kural olarak kabul edilir. Zengin çocuğu, fakir çocuğu, kral çocuğu diye bir ayrım olmaz, kimin hamuru sağlamsa ve devlet yönetiminde yetenekliyse o yönetim akademi okuluna girer. Diğer çocuklar da hangi alanlara yetenekliyse o alanlarda eğitim görür. Yönetim akademisinde yıllarca belki 10-15 yıl eğitim görülür. Her anlamda ve dolu dolu bir eğitimdir, günümüzdeki ezberci eğitimle alakası olmayan, hayattan bir eğitim. Hem devlet yönetimi hem genel kültür hem spor hem müzik, her alandan eğitim.. Fakat sürekli bir sınava tabii tutulurlar, sürekli bir ayıklanma gerçekleşir. Atıyorum okula 500 kişi girmişse ancak 5-25 civarı bir mezun verilir o dönemden, geri kalanlar yani diğerlerindem daha zayıf düşenler sürekli elenir ve yine kendi istekleri doğrultusunda hizmet ya da herhangi bir sektörde eğitim görür.
Yönetim akademisinden her sene bir avuç seçkin öğrenci mezun olur böylelikle. Bu seçkin öğrenciler Millet Meclisi görevi gören Büyük Parlamentoya girerler. Ama en alt seviyeden girerler. Tıpkı memuriyette olduğu gibi Parlamentoda kast ve ödül sistemi vardır, hak edenler sürekli yükselir
Bunun için özel bir takım değerlendirmeler mevcuttur kalıplaşmış. Ülke yömetini ve siyaseti hakkında sadece bu Büyük Parlemantoya girmiş insanlar söz sahibi olabilir ancak burada bile herkes eşit oy hakkına sahip değildir. Yönetim Akademisinden yeni mezun olmuş o bir avuç seçkin öğrenci Parlamentoya yeni girdiğinde 1.Seviyeden üyelik hakkına sahip olurlar. Parlamentoda 10 seviye üyelik vardır, seviye yükseldikçe ülke siyasetini etkileyen oylamalar ve görüşmelerde kat sayınız daha büyük olur. Seviye yükseltmek için ise sürekli çalışmak ve hakkını vermek gerekir ülke yönetiminin. Bir takım sınavlarla uzun zaman aralıklarında seviye atlamalar olur. Üst seviyelere gelene kadar her insan orta yaşını çoktan doldurur, 10.seviye içinse en az 55 en çok 75 yaşında olmak zorunludur. 10.seviyede sadece bir avuç bilge yönetici vardır, bunlar bu aşamaya gelene kadar yıllanmış şarap gibi değerli olmuşlardır eleme süzgecinin sonuna geldikleri için. Bunların başında kendi aralarından seçtiği bir lider vardır, bu lider ve bilgeler ekibi ülkenin en yetkin ve üst mertebesidir yönetim konusunda, son söz onlardan sorulur. Alt seviyeler ise milletin tamamını temsil eder ve sorunları, şikayetleri ve kanunları ilk bunlar söz konusu eder...

Böyle bir yönetim sonrasında asırlarca yıl sonra 2.ütopyama doğal geçiş söz konusu olur.
İnsan denen mekanizma hayvanla üstinsan arasında bir köprüdür. Ne üstinsandır ne hayvan. Hayvanlardan kalma hayvansı güdüleri, hırsları, istekleri onun özgürlüğünü elinden alır ve üstinsana geçişini engeller. Üstinsanlık ise bizi yani 2017 nin insanlığını bile bizim mağara ilkel insanlarını gördüğümüz gibi, ilkel görecektir gelecekte. Zihinsel olarak bizim mağara insanı ile aramızdaki fark kadar, bizden üstün olacaklardır.

Böylelikle bu bilinç evrimi geçirmiş üstinsanlığın dünyasında Devlet adlı mekanizma söz konusu olmayacak, ilkel insanlık tarihinin bir parçası olarak tarihin tozlu sayfasına gömülecektir. Devlet olmadığı gibi polis, asker ve doğal olarak ülke sınırları da olmayacak. Yani tam bir anarşist dünya olacak. Kaos da olmayacak, çünkü biz ilkel insanlar çoktan silinmiş olacağız dünyadan, üstinsanlığın dünyasında ise kaos söz konusu olamayacak. İnsanlığın böyle tümden bir bilinç evrimine geçirmesi belki asırlarca sürecek ve 3000 leri bulacak ama her halükarda, birinci ütopyadakine benzer bir devlet sisteminden ve de azalmış dünya nüfusundan geçmeleri gerekecek. :)
 
Part IV
Diğer part yarın gelecek, sorulara devam. :D


Forumda en fazla konuştuğum ve yakın olduğum üyelerden birisin. Karakter olarak sonradan açılan, ilk başta mesafeli olan ama açıldı mı arkadaş canlısı olan birisin bence. Kişisel olarak kavram karmaşası içinde gibisin, özellikle cinsel kimliğini fark etmiş ve toplumla ters düşmüş olmanın getirdiği stresli ve karmaşık bir ruh hali hakim. Biseksüellik ile eşcinsellik arasında kararsız olduğunu ve en geç 30 yaşından sonra eşcinsel olduğunu ilan edeceğini düşünüyorum, bu süreçte kendine olan güvenini tazelemeye ve kendi ayaklarının üzerinde yürümeye çalışacaksın... Budur :D




Öncelikle daha önce de bu mevzu olmuştu adın çok mu bilindik ya da absürt diye. :A Hayır, ne öyle Abdulrezzak ya da Abdulcabbar, Hüsamettin gibi bir isim ne de Ahmet, Ali, Mehmet, Mustafa vb gibi. İsmimle hiçbir problemim olmadı şu ana kadar. Buna rağmen forumda kullanmayı reddetme sebebim, Reel dünya ile forum arasında hiç değilse kimliğimi katmak istemememden dolayı. Yani reel kimliğim sadece reelde kalsın isterim, sonuçta internet forumlarının en ayırt edici özelliği kendine kullanıcı adı seçip onu kullanmaya devam etmendir. :A



1 saniye bile düşünmedim, kesinlikle asla yapmam öyle bir şey. Ama 10 MİLYON dolar ya da 50 milyon dolar gibi bir rakam teklif etseler öyle bir çırpıda reddetemezdim sanırım, 1 günlük düşünme süresi isterdim sonuçta tüm hayatım üstelik yedi sülaleme yetecek kadar parayla birlikte kurtulacak, 50 milyon dolar karşılığında erkek erkeğe..? Hatero olduğum için Şu hayatta en iğrendiğim şeylerden biridir erkek erkeğe ilişki. Ama işin ucunda 50 milyon dolar var, bu paranın binde biriyle o ilişki anıma dair hafızamı bile sildirebiliriim para bol sonuçta :A Üstelik kendi haremimi bile kurabilirim ama... Yine de çok zor bir soru olurdu, kabul etsen bir dert, etmesen bir dert. 50 milyon dolar!...



Sevdiğimi söylemedim ama hissettirdim, anla işte. :A

Öyle ha demeyle ütopya inşa edilmez ki şimdi :A
2 tane var aslında, biri ötekinin ilk aşaması yani Totaliter devlet şekli, Birini ütopya devletinin yönetim şekli Aristokratik Demokrasi olurdu. Ya aile kurumu ortadan kalkar ve her çocuk sütten kesildiği andan beri devlet tarafından yetiştirilir ya da devlet yönetimine sadece kimsesiz çocuklar alınır. Tam olarak fırsat eşitliği ilkesi olmazsa olmaz kural olarak kabul edilir. Zengin çocuğu, fakir çocuğu, kral çocuğu diye bir ayrım olmaz, kimin hamuru sağlamsa ve devlet yönetiminde yetenekliyse o yönetim akademi okuluna girer. Diğer çocuklar da hangi alanlara yetenekliyse o alanlarda eğitim görür. Yönetim akademisinde yıllarca belki 10-15 yıl eğitim görülür. Her anlamda ve dolu dolu bir eğitimdir, günümüzdeki ezberci eğitimle alakası olmayan, hayattan bir eğitim. Hem devlet yönetimi hem genel kültür hem spor hem müzik, her alandan eğitim.. Fakat sürekli bir sınava tabii tutulurlar, sürekli bir ayıklanma gerçekleşir. Atıyorum okula 500 kişi girmişse ancak 5-25 civarı bir mezun verilir o dönemden, geri kalanlar yani diğerlerindem daha zayıf düşenler sürekli elenir ve yine kendi istekleri doğrultusunda hizmet ya da herhangi bir sektörde eğitim görür.
Yönetim akademisinden her sene bir avuç seçkin öğrenci mezun olur böylelikle. Bu seçkin öğrenciler Millet Meclisi görevi gören Büyük Parlamentoya girerler. Ama en alt seviyeden girerler. Tıpkı memuriyette olduğu gibi Parlamentoda kast ve ödül sistemi vardır, hak edenler sürekli yükselir
Bunun için özel bir takım değerlendirmeler mevcuttur kalıplaşmış. Ülke yömetini ve siyaseti hakkında sadece bu Büyük Parlemantoya girmiş insanlar söz sahibi olabilir ancak burada bile herkes eşit oy hakkına sahip değildir. Yönetim Akademisinden yeni mezun olmuş o bir avuç seçkin öğrenci Parlamentoya yeni girdiğinde 1.Seviyeden üyelik hakkına sahip olurlar. Parlamentoda 10 seviye üyelik vardır, seviye yükseldikçe ülke siyasetini etkileyen oylamalar ve görüşmelerde kat sayınız daha büyük olur. Seviye yükseltmek için ise sürekli çalışmak ve hakkını vermek gerekir ülke yönetiminin. Bir takım sınavlarla uzun zaman aralıklarında seviye atlamalar olur. Üst seviyelere gelene kadar her insan orta yaşını çoktan doldurur, 10.seviye içinse en az 55 en çok 75 yaşında olmak zorunludur. 10.seviyede sadece bir avuç bilge yönetici vardır, bunlar bu aşamaya gelene kadar yıllanmış şarap gibi değerli olmuşlardır eleme süzgecinin sonuna geldikleri için. Bunların başında kendi aralarından seçtiği bir lider vardır, bu lider ve bilgeler ekibi ülkenin en yetkin ve üst mertebesidir yönetim konusunda, son söz onlardan sorulur. Alt seviyeler ise milletin tamamını temsil eder ve sorunları, şikayetleri ve kanunları ilk bunlar söz konusu eder...

Böyle bir yönetim sonrasında asırlarca yıl sonra 2.ütopyama doğal geçiş söz konusu olur.
İnsan denen mekanizma hayvanla üstinsan arasında bir köprüdür. Ne üstinsandır ne hayvan. Hayvanlardan kalma hayvansı güdüleri, hırsları, istekleri onun özgürlüğünü elinden alır ve üstinsana geçişini engeller. Üstinsanlık ise bizi yani 2017 nin insanlığını bile bizim mağara ilkel insanlarını gördüğümüz gibi, ilkel görecektir gelecekte. Zihinsel olarak bizim mağara insanı ile aramızdaki fark kadar, bizden üstün olacaklardır.

Böylelikle bu bilinç evrimi geçirmiş üstinsanlığın dünyasında Devlet adlı mekanizma söz konusu olmayacak, ilkel insanlık tarihinin bir parçası olarak tarihin tozlu sayfasına gömülecektir. Devlet olmadığı gibi polis, asker ve doğal olarak ülke sınırları da olmayacak. Yani tam bir anarşist dünya olacak. Kaos da olmayacak, çünkü biz ilkel insanlar çoktan silinmiş olacağız dünyadan, üstinsanlığın dünyasında ise kaos söz konusu olamayacak. İnsanlığın böyle tümden bir bilinç evrimine geçirmesi belki asırlarca sürecek ve 3000 leri bulacak ama her halükarda, birinci ütopyadakine benzer bir devlet sisteminden ve de azalmış dünya nüfusundan geçmeleri gerekecek. :)
@berkann yorumun burç yorumu gibi olmuş. :A
 
@berkann yorumun burç yorumu gibi olmuş. :A

Ütopya hakkında yorumun ne en çok o zaman aldı yoksa daha çok soruyu cevaplayacaktım. :A

Eflatun'dan esinlendiğimi de belirteyim ama ileriki aşaması yani 2.ütopya bambaşka bir şey ve asıl ütopya odur. :)
 
Ütopya hakkında yorumun ne en çok o zaman aldı yoksa daha çok soruyu cevaplayacaktım. :A

Eflatun'dan esinlendiğimi de belirteyim ama ileriki aşaması yani 2.ütopya bambaşka bir şey ve asıl ütopya odur. :)
Orayı daha okumadım. :A Yavaş yavaş sıkıldıkça girip okuyorum. :D
 
Harika bir heterosun. En hetero sensin. Helal. :A İşe birazcık drama katsaydım 50 bin lira da yeterdi. .s @Tolstoyevski

Neyse yorumunda itiraz edecek bir şey bulamadım. Ama eksik yanları var doğal olarak. :D
 
Harika bir heterosun. En hetero sensin. Helal. :A İşe birazcık drama katsaydım 50 bin lira da yeterdi. .s @Tolstoyevski

Neyse yorumunda itiraz edecek bir şey bulamadım. Ama eksik yanları var doğal olarak. :D

Yemin olsun ki 50 bin asla söz konusu olmaz öyle bir durumda. :A Ben 50 milyonu bile düşünürüm derken abarttığımı mı düşündün? İstersen @mrt-06 ya soralım, erkek erkeğe ilişkiye girmen karşılığında 50 milyon dolar teklif ediyorlar, ne derdin @mrt-06 ? :A

Orayı daha okumadım. :A Yavaş yavaş sıkıldıkça girip okuyorum. :D
 
Yemin olsun ki 50 bin asla söz konusu olmaz öyle bir durumda. :A Ben 50 milyonu bile düşünürüm derken abarttığımı mı düşündün? İstersen @mrt-06 ya soralım, erkek erkeğe ilişkiye girmen karşılığında 50 milyon dolar teklif ediyorlar, ne derdin @mrt-06 ? :A
İlla destekletmene gerek yok ya. Genelin bu tip bir şey diyeceğini tahmin ediyorum zaten ama ne bileyim neyse. :D
 
Yemin olsun ki 50 bin asla söz konusu olmaz öyle bir durumda. :A Ben 50 milyonu bile düşünürüm derken abarttığımı mı düşündün? İstersen @mrt-06 ya soralım, erkek erkeğe ilişkiye girmen karşılığında 50 milyon dolar teklif ediyorlar, ne derdin @mrt-06 ? :A
50 milyon dolar da az değilmiş :A Bizim paralayla yaklaşık 200 milyon TL yapar o da eski parayla 200 trilyon. Bu kadar parayla hafızamı sildiririm nasıl olsa. :A Of sorgudaki isim ben değilim bana sormayın. :SS
 
Part IV
Diğer part yarın gelecek, sorulara devam. :D


Forumda en fazla konuştuğum ve yakın olduğum üyelerden birisin. Karakter olarak sonradan açılan, ilk başta mesafeli olan ama açıldı mı arkadaş canlısı olan birisin bence. Kişisel olarak kavram karmaşası içinde gibisin, özellikle cinsel kimliğini fark etmiş ve toplumla ters düşmüş olmanın getirdiği stresli ve karmaşık bir ruh hali hakim. Biseksüellik ile eşcinsellik arasında kararsız olduğunu ve en geç 30 yaşından sonra eşcinsel olduğunu ilan edeceğini düşünüyorum, bu süreçte kendine olan güvenini tazelemeye ve kendi ayaklarının üzerinde yürümeye çalışacaksın... Budur :D




Öncelikle daha önce de bu mevzu olmuştu adın çok mu bilindik ya da absürt diye. :A Hayır, ne öyle Abdulrezzak ya da Abdulcabbar, Hüsamettin gibi bir isim ne de Ahmet, Ali, Mehmet, Mustafa vb gibi. İsmimle hiçbir problemim olmadı şu ana kadar. Buna rağmen forumda kullanmayı reddetme sebebim, Reel dünya ile forum arasında hiç değilse kimliğimi katmak istemememden dolayı. Yani reel kimliğim sadece reelde kalsın isterim, sonuçta internet forumlarının en ayırt edici özelliği kendine kullanıcı adı seçip onu kullanmaya devam etmendir. :A



1 saniye bile düşünmedim, kesinlikle asla yapmam öyle bir şey. Ama 10 MİLYON dolar ya da 50 milyon dolar gibi bir rakam teklif etseler öyle bir çırpıda reddetemezdim sanırım, 1 günlük düşünme süresi isterdim sonuçta tüm hayatım üstelik yedi sülaleme yetecek kadar parayla birlikte kurtulacak, 50 milyon dolar karşılığında erkek erkeğe..? Hatero olduğum için Şu hayatta en iğrendiğim şeylerden biridir erkek erkeğe ilişki. Ama işin ucunda 50 milyon dolar var, bu paranın binde biriyle o ilişki anıma dair hafızamı bile sildirebiliriim para bol sonuçta :A Üstelik kendi haremimi bile kurabilirim ama... Yine de çok zor bir soru olurdu, kabul etsen bir dert, etmesen bir dert. 50 milyon dolar!...



Sevdiğimi söylemedim ama hissettirdim, anla işte. :A

Öyle ha demeyle ütopya inşa edilmez ki şimdi :A
2 tane var aslında, biri ötekinin ilk aşaması yani Totaliter devlet şekli, Birini ütopya devletinin yönetim şekli Aristokratik Demokrasi olurdu. Ya aile kurumu ortadan kalkar ve her çocuk sütten kesildiği andan beri devlet tarafından yetiştirilir ya da devlet yönetimine sadece kimsesiz çocuklar alınır. Tam olarak fırsat eşitliği ilkesi olmazsa olmaz kural olarak kabul edilir. Zengin çocuğu, fakir çocuğu, kral çocuğu diye bir ayrım olmaz, kimin hamuru sağlamsa ve devlet yönetiminde yetenekliyse o yönetim akademi okuluna girer. Diğer çocuklar da hangi alanlara yetenekliyse o alanlarda eğitim görür. Yönetim akademisinde yıllarca belki 10-15 yıl eğitim görülür. Her anlamda ve dolu dolu bir eğitimdir, günümüzdeki ezberci eğitimle alakası olmayan, hayattan bir eğitim. Hem devlet yönetimi hem genel kültür hem spor hem müzik, her alandan eğitim.. Fakat sürekli bir sınava tabii tutulurlar, sürekli bir ayıklanma gerçekleşir. Atıyorum okula 500 kişi girmişse ancak 5-25 civarı bir mezun verilir o dönemden, geri kalanlar yani diğerlerindem daha zayıf düşenler sürekli elenir ve yine kendi istekleri doğrultusunda hizmet ya da herhangi bir sektörde eğitim görür.
Yönetim akademisinden her sene bir avuç seçkin öğrenci mezun olur böylelikle. Bu seçkin öğrenciler Millet Meclisi görevi gören Büyük Parlamentoya girerler. Ama en alt seviyeden girerler. Tıpkı memuriyette olduğu gibi Parlamentoda kast ve ödül sistemi vardır, hak edenler sürekli yükselir
Bunun için özel bir takım değerlendirmeler mevcuttur kalıplaşmış. Ülke yömetini ve siyaseti hakkında sadece bu Büyük Parlemantoya girmiş insanlar söz sahibi olabilir ancak burada bile herkes eşit oy hakkına sahip değildir. Yönetim Akademisinden yeni mezun olmuş o bir avuç seçkin öğrenci Parlamentoya yeni girdiğinde 1.Seviyeden üyelik hakkına sahip olurlar. Parlamentoda 10 seviye üyelik vardır, seviye yükseldikçe ülke siyasetini etkileyen oylamalar ve görüşmelerde kat sayınız daha büyük olur. Seviye yükseltmek için ise sürekli çalışmak ve hakkını vermek gerekir ülke yönetiminin. Bir takım sınavlarla uzun zaman aralıklarında seviye atlamalar olur. Üst seviyelere gelene kadar her insan orta yaşını çoktan doldurur, 10.seviye içinse en az 55 en çok 75 yaşında olmak zorunludur. 10.seviyede sadece bir avuç bilge yönetici vardır, bunlar bu aşamaya gelene kadar yıllanmış şarap gibi değerli olmuşlardır eleme süzgecinin sonuna geldikleri için. Bunların başında kendi aralarından seçtiği bir lider vardır, bu lider ve bilgeler ekibi ülkenin en yetkin ve üst mertebesidir yönetim konusunda, son söz onlardan sorulur. Alt seviyeler ise milletin tamamını temsil eder ve sorunları, şikayetleri ve kanunları ilk bunlar söz konusu eder...

Böyle bir yönetim sonrasında asırlarca yıl sonra 2.ütopyama doğal geçiş söz konusu olur.
İnsan denen mekanizma hayvanla üstinsan arasında bir köprüdür. Ne üstinsandır ne hayvan. Hayvanlardan kalma hayvansı güdüleri, hırsları, istekleri onun özgürlüğünü elinden alır ve üstinsana geçişini engeller. Üstinsanlık ise bizi yani 2017 nin insanlığını bile bizim mağara ilkel insanlarını gördüğümüz gibi, ilkel görecektir gelecekte. Zihinsel olarak bizim mağara insanı ile aramızdaki fark kadar, bizden üstün olacaklardır.

Böylelikle bu bilinç evrimi geçirmiş üstinsanlığın dünyasında Devlet adlı mekanizma söz konusu olmayacak, ilkel insanlık tarihinin bir parçası olarak tarihin tozlu sayfasına gömülecektir. Devlet olmadığı gibi polis, asker ve doğal olarak ülke sınırları da olmayacak. Yani tam bir anarşist dünya olacak. Kaos da olmayacak, çünkü biz ilkel insanlar çoktan silinmiş olacağız dünyadan, üstinsanlığın dünyasında ise kaos söz konusu olamayacak. İnsanlığın böyle tümden bir bilinç evrimine geçirmesi belki asırlarca sürecek ve 3000 leri bulacak ama her halükarda, birinci ütopyadakine benzer bir devlet sisteminden ve de azalmış dünya nüfusundan geçmeleri gerekecek. :)
İlk soruma cevap bulamadım, onu da bekliyorum. :A

Eğer bir gün forumdan gitmeyi falan düşünürsen adını söyle bana, bir merakla ölüp gitmemi istemezsin herhalde? :bhr:
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...