En Son İzlediğiniz Film? 🎞

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan şirin
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Yok böyle bir film. Ne filmdi be! Tekrar tekrar izlesek de her izleyişte ilk izleyiş tadını veriyor, var mıdır bu kadar gerçekçi bir yapım, bu kadar olağanüstü bir kalite? Gerçekçiliğe laf etmeden önce gerçeğin ne olduğunu açıklamak gerek. :) Görüp, Duyup, Koklayıp, Tadabilip, hissedebildikleriniz ise bunlar sadece beyne iletilen elektrik sinyallerinin yorumlanmasından ibarettir Morpheus'un da dediği gibi. :)

Her izleyişte yeni detaylar görüyoruz. Kahin'in odasında Socrates'in "Kendini bil!" yazısı olması ve o yazının özellikle gösterilmesi bile filmin ana fikrini özetliyor. Hele son sahnede Neo'nun telefonda konuştukları...

Her sahnesi kült, her diyaloğu replik, her anı efsane... 2199'ların İdealar dünyasına bir yolculuk! Ne var ki distopik bir yolculuk. Kim bilir?

Bu açıklanamaz, ama hissedersin. Hayatın boyunca dünyayla ilgili bazı şeylerin yanlış olduğunu hissetmişsindir. Ne olduğunu bilmezsin, ama o ordadır; beynine saplanmış bir kıymık parçası gibi… Seni deli eder. ” (Morpheus)

İnanılmaz olana inan!

Kaşığı eğmeyi boşa deneme. Bu imkansızdır. Bunun yerine sadece gerçeği anlamaya çalış.Tamam mı?
-Gerçek nedir?
-Aslında bir kaşık yok. Eğilen sadece kendinsin.

Beyaz tavşanı izle!

Hiç gerçek olduğuna inandığın bir rüya gördün mü Neo? Ya o rüyadan uyanamazsan? Düşler dünyası ile gerçek dünya arasındaki farkı nasıl anlayacaktın?


Hiç şüphe yok ki 2199 yılında da 2500 yılında da 3000 yılında da da hatırlanacak destansı bir kült film, tüm zamanların gelmiş geçmiş en iyi bilimkurgu şaheseri (yoruma açık değil) ve bana göre gelmiş geçmiş en iyi film. :)


12/10
 

Ve gelelim yıllar sonra izlediğim ama hala aynı heyecanı yaşatan Bilim Kurguların başyapıtı olan kelimelerin kifayetsiz kalacağı bir filme.

Matrix'i izlemeyen yoktur eğer hala varsa bütün işi gücü bırakıp izlesin.Zamanında cd'si vardı bende meğer ne dikkatsiz izlemişim Matrix'i.Buram buram felsefi diyaloglar replikler.Şu anda yaptığımız herşey gerçek değil beyne iletilen dalgalar ile biz bunu yaşıyormuşuz.2199 dünyasında bir fanusun içindeymişiz meğer.Oldukça mantıklı ve İslam'a ters düşmüyor.

Bu felsefenin yanında harika aksiyon ve oyuncular.Resmen muhteşem.Keanu Reeves resmen Neo için biçilmiş kaftan şu anda adamın normal bir filmde oynasa bile bu rolü üstünden atamaz.

İnception'la kıyaslayanlar olmuş.İnception basit bir Matrix çakmasıydı.Kıyaslanması bile hakarettir.İnception normal aksiyon filmi ama Matrix bir felsefe.Kıyaslanamaz bile.

Bu arada az pişmiş biftek eti mi yoksa pirinç lapası mı :D ( @Tolstoyevski) bu soruyu anlamışsındır. :)

12/10
 

Ve gelelim yıllar sonra izlediğim ama hala aynı heyecanı yaşatan Bilim Kurguların başyapıtı olan kelimelerin kifayetsiz kalacağı bir filme.

Matrix'i izlemeyen yoktur eğer hala varsa bütün işi gücü bırakıp izlesin.Zamanında cd'si vardı bende meğer ne dikkatsiz izlemişim Matrix'i.Buram buram felsefi diyaloglar replikler.Şu anda yaptığımız herşey gerçek değil beyne iletilen dalgalar ile biz bunu yaşıyormuşuz.2199 dünyasında bir fanusun içindeymişiz meğer.Oldukça mantıklı ve İslam'a ters düşmüyor.

Bu felsefenin yanında harika aksiyon ve oyuncular.Resmen muhteşem.Keanu Reeves resmen Neo için biçilmiş kaftan şu anda adamın normal bir filmde oynasa bile bu rolü üstünden atamaz.

İnception'la kıyaslayanlar olmuş.İnception basit bir Matrix çakmasıydı.Kıyaslanması bile hakarettir.İnception normal aksiyon filmi ama Matrix bir felsefe.Kıyaslanamaz bile.

Bu arada az pişmiş biftek eti mi yoksa pirinç lapası mı :D ( @Tolstoyevski) bu soruyu anlamışsındır. :)

12/10

Valla ben de kelin mantığını daha doğru buluyorum, cehalet mutluluktur. :) O yüzden gerçek olup olmadığına bakmadan bifteğimi yerdim, robotların dünyasının canı cehenneme. :)
 
Valla ben de kelin mantığını daha doğru buluyorum, cehalet mutluluktur. :) O yüzden gerçek olup olmadığına bakmadan bifteğimi yerdim, robotların dünyasının canı cehenneme. :)
Kel doğru yaptı aslında kendince en mantıklısını.Bir geminin içinde yaşamaktansa dünyada biftek yemek daha mantıklı :A
 
where_the_wild_things_are_james_gandolfini.jpg

Where the Wild Things Are / Arkadaşım Canavar (2009)

Film maratonumun bugünkü ilk konuğu bu filmdi. Aslında düne kadar aklımda yoktu, ama bir yerde dikkatimi çekince hemen listeme ekledim ve pişman olmadım. Spike Jonze, beklendiği gibi ortaya sade ve bir o kadar da içten bir yapım çıkarmış. Hayali arkadaş konusu ilk bakıldığında sıradan görünebilir, ama burada özgün ve farklı bir senaryoya dönüşmüş. Bu arada müziklerin de çok güzel olduğunu ekleyeyim.

Oyunculuklar konusunda pek bir şey diyemem, çünkü yüzünü görebildiğimiz çok az oyuncu var. Başroldeki Max Records'un iyi olduğunu söyleyebilirim, ama ekstra bir numarası yoktu. Hatta canlandırdığı karaktere ara ara gıcık olmadım değil. Ben Türkçe dublajlı izlediğim için dinleyemedim, ama seslendirme kadrosunda da birçok ünlü isim var; belki bir şekilde ilginizi çeker.

Sonuç olarak son zamanların en "underrated" filmlerinden biri, özellikle son kısımlarda biraz duygulanabilirsiniz. IMDb puanının neden bu kadar düşük olduğunu anlamak bile istemiyorum. :)

8/10

KÜNYE
Yönetmen: Spike Jonze
Senaryo: Spike Jonze & Dave Eggers (uyarlama), Maurice Sendak (roman)
Oyuncular: Max Records, Catherine Keener, Mark Ruffalo
Seslendirenler: James Gandolfini, Paul Dano, Catherine O'Hara, Forest Whitaker, Lauren Ambrose, Chris Cooper
 
Son düzenleme:
where_the_wild_things_are_james_gandolfini.jpg

Where the Wild Things Are / Arkadaşım Canavar (2009)

Film maratonumun bugünkü ilk konuğu bu filmdi. Aslında düne kadar aklımda yoktu, ama bir yerde dikkatimi çekince hemen listeme ekledim ve pişman olmadım. Spike Jonze, beklendiği gibi ortaya sade ve bir o kadar da içten bir yapım çıkarmış. Hayali arkadaş konusu ilk bakıldığında sıradan görünebilir, ama burada özgün ve farklı bir senaryoya dönüşmüş. Bu arada müziklerin de çok güzel olduğunu ekleyeyim.

Oyunculuklar konusunda pek bir şey diyemem, çünkü yüzünü görebildiğimiz çok az oyuncu var. Başroldeki Max Records'un iyi olduğunu söyleyebilirim, ama ekstra bir numarası yoktu. Hatta canlandırdığı karaktere ara ara gıcık olmadım değil. Ben Türkçe dublajlı izlediğim için dinleyemedim, ama seslendirme kadrosunda da birçok ünlü isim var; belki bir şekilde ilginizi çeker.

Sonuç olarak son zamanların en "underrated" filmlerinden biri, özellikle son kısımlarda biraz duygulanabilirsiniz. IMDb puanının neden bu kadar düşük olduğunu anlamak bile istemiyorum. :)

8/10

KÜNYE
Yönetmen: Spike Jonze
Senaryo: Spike Jonze & Dave Eggers (uyarlama), Maurice Sendak (roman)
Oyuncular: Max Records, Catherine Keener, Mark Ruffalo
Seslendirenler: James Gandolfini, Paul Dano, Catherine O'Hara, Forest Whitaker, Lauren Ambrose, Chris Cooper
Yapım: 2009, ABD, 101 dk.
Netten mi film izlemeye başladın? :A
 

images (18).jpg


Çok hoş bir bağımsız filmdi, süresi kısa ve oldukça keyifli. İntihar edenlerin başka bir boyutta yaşadıklarını konu alıyor, öyle bilimkurguya ve aşırı fanteziye kaçmadan oldukça sade biçimde yapmışlar. İzlerken insanın içi rahatlıyor, gerçekten izlemesi çok keyifliydi. Melankolik filmler içinde Melancolia kadar karamsar olmasa bile türünün en iyilerinden.

Senaryo zaten özgün, müzikleri olsun oyunculukları olsun, replikleri her biri harika. Özellikle filmin başında çalan şarkıyı çok beğendim, Eugene karakterini oynayan adamın oyunculuğu ve doğallığı da çok iyiydi.

Eugene ve ailesinin kendilerine en iyi aileyiz demeleri çok iyiydi. :D Bütün aile intihar etmiş ve kader :)

Acaba gerçekten öyle bir boyut var mıdır?


7.5/10
 

İzlediğim ilk Lars von Trier filmiydi. Hakikaten güzel filmdi. Diyaloglar, senaryo ve filmin geçtiği atmosfer muazzamdı. İlk başta neden bu filmin tiyatro gibi çekildiğine anlam verememiştim ama filmi izleyince önemini anladım.

Film derin, analiz gerektiren, üzerine düşünüp yorumlama gerektiren bir film. Filme Amerika'nın göçmen politikası üzerine eleştiri olduğunu söylüyor. Aslında filmdeki sömürüyü görünce ben de filmin böyle bir mesaj verebileceğine hak verdim. Ayrıca jenerikte akan fotoğraflar filmin geçtiği dönem yani 1930'lu yıllardaki Amerikan göçmenlerinin fotoğrafları. Film böyle bir mesaj vermiş olabilir elbette ama ben Lars von Trier'in daha çok insan doğası ve psikolojisiyle ilgilenen bir yönetmen olduğunu düşünüyorum. Bu filmde de kibir, merhamet gibi kavramlara ağırlık vermiş ve dinlere gönderme yapmış. Mesela köpeğin adının Musa olması, işte 7 biblo ve 7 çocukla 7 büyük günahı sembolleştirmesi vs...

Ayrıca şunu da anladım ki Lars von Trier seyirciyi provoke etmeyi seven bir yönetmen. Film kesinlikle sinir bozuyor ve rahatsız ediyor. Bunda yönetmenin ve oyuncuların başarısı büyük. Nicole Kidman harikaydı özellikle.

Finalde de herkesin içinin yağları erimiştir muhtemelen.:)

Sinemanın bir sanat olduğunu hatırlatan bir film ayrıca. Ben sinemayı sanatı için seviyorum diyen herkes izlemeli.

8.5/10
 

Çok kötü filmdi be. Dünya'nın en sıkıcı filmi. Entelektüel bir şey yapayım diye kasmış da kasmışlar. Öncelikle söyleyeyim, filmi anladım. Yani anlamama gibi bir durum yok.

Film dünyanın en sıkıcı açılışını yapıyor. O 8 dakikalık sekans 8 saat gibi. Yönetmen adeta bir ön eleme yapmış. O 8 dakikaya dayanabilirseniz filmi izleme hakkını kazanıyorsunuz.:) Aslında film bana da melankoliyi hissettirmiş oldu o bakımdan başarılı buluyorum. Nasıl mı hissettirdi? Film bitince artık gitmiş olan 130 dakikamı düşündüm ve onun geri gelemeyeceğini düşünerek melankoliye kapıldım. Evet, o 130 dakika uçup gitmişti.

Ben böyle her şeyi sembolleştirmeye çabalayan filmleri sevmiyorum. Gerekli yerde kullanılsa benim de hoşuma gider ama olmamış.

Film öyle çok ahım şahım bir şeyi de anlatmıyor ha. Hani 2001 gibi bir şey olsa manası çok derin falan derim. Birbirine zıt 2 kız kardeşin olacak olan bir gezegenler çarpışması üzerinden psikolojik tahliller çıkarmaya çalışan bir film. Arada Claire ve birkaç karakter üzerinden de burjuvaziyi eleştirmiş falan filan.

Oyunculuklar iyiydi ama bu film üzerinden çok da yorum yapmak istemiyorum. Gerçi Charlotte Gainsbourg'u beğenmedim abartılı oynamış.

Net kötü film. İzleyecek olanlar fularsız izlemesin.:)

3.5/10
 
Son düzenleme:

Çok kötü filmdi be. Dünya'nın en sıkıcı filmi. Entelektüel bir şey yapayım diye kasmış da kasmışlar. Öncelikle söyleyeyim, filmi anladım. Yani anlamama gibi bir durum yok.

Film dünyanın en sıkıcı açılışını yapıyor. O 8 dakikalık sekans 8 saat gibi. Yönetmen adeta bir ön eleme yapmış. O 8 dakikaya dayanabilirseniz filmi izleme hakkını kazanıyorsunuz.:) Aslında film bana da melankoliyi hissettirmiş oldu o bakımdan başarılı buluyorum. Nasıl mı hissettirdi? Film bitince artık gitmiş olan 130 dakikamı düşündüm ve onun geri gelemeyeceğini düşünerek melankoliye kapıldım. Evet, o 130 dakika uçup gitmişti.

Ben böyle her şeyi sembolleştirmeye çabalayan filmleri sevmiyorum. Gerekli yerde kullanılsa benim de hoşuma gider ama olmamış.

Film öyle çok ahım şahım bir şeyi de anlatmıyor ha. Hani 2001 gibi bir şey olsa manası çok derin falan derim. Birbirine zıt 2 kız kardeşin olacak olan bir gezegenler çarpışması üzerinden psikolojik tahliller çıkarmaya çalışan bir film. Arada Claire ve birkaç karakter üzerinden de burjuvaziyi eleştirmiş falan filan.

Oyunculuklar iyiydi ama bu film üzerinden çok da yorum yapmak istemiyorum. Gerçi Charlotte Gainsbourg'u beğenmedim abartılı oynamış.

Net kötü film. İzleyecek olanlar fularsız izlemesin.:)

3.5/10

Dogville, Trier'in en başarılı filmi ve en az Breaking The Wawes ile Dancer İn Dark kadar sevilir. Bu üçü çoğunluk tarafından olumlu karşılanır ve beğenilmeme katsayısı düşüktür. Fakat Melankoli, Nemfomanyak ve özellikle Antichrist sinema tarihinin en aykırı filmleri listesindedir. Ya çok beğenilir ya da nefret edilir, hele hele Antichrist...

Fakat Melankoli bu saydığım ikisinden daha az aykırı, puanı da o kadar düşük değil hatta hiç değil. Daha önce de demişim, izlediğim en gerçekçi kıyamet temalı filmdir, bana bu filmden daha gerçekçi kıyamet temalı film gösteremezsin. :) Bilimkurgudan ziyade buram buram psikoloji ve Jean Paul Sartte'in Varoluş Felsefesi vardır her bir detayda. Melankoli unsuru ve ölüm karşısında çaresizlik izleyenin iliklerine kadar yansıtılır. Fakat dediğim gibi beğenen çok beğenir, beğenmeyen nefret eder genelde, ortası çok az görülür ve kesinlikle kişinin o anki ruhsal durumu da etkilidir. :)

Trier'in daha izlemediğim filmleri var fakat izlediğim 7 film içinden en sevdiğim Melancolia, en başarılı bulduğum Dogville oldu. Melancholia bence bir başyapıt ve bu kadar yavana atılacak kadar boş bir yapım değil? :) Antichrist filminde F.Nietszche etkisi var zaten Trier'in tüm filmlerinde Nietzsche'nin etkisi görülür hele Dogville'da

"
Fazla Merhamet, en büyük kibirdir!"
(Merhameti gördüğün yerde öldür?)

O yüzden Antichrist yorumunu daha çok merak ediyorum, dünyanın en manyak filmlerinden biri. Giriş sahnesi Melancolia düzeyi ama daha bir değişik. :)

https://fav10.net/forum/threads/en-son-İzlediğiniz-film.116139/page-162#post-2381836
 

Güzel, samimi bir film olmuş. Süresi daha kısa olsa iyi olurmuş, bana süresi fazla gibi geldi. Vermek istediği mesajı zaten vermişti. :) Sonlara doğru sıktı biraz film, onun haricinde iyiydi.

Erkek başrol oyuncusunu beğendim. Adam gittiği her yerde birileriyle tanıştı, onlarla olan diyaloglar hoştu. Ben en baştaki karı-kocayı ve şu üstü açık kız ve uzun saçlı erkeği beğendim. :) Ha bi de tarlada çalıştığı adamı sevdim. ''Her insan hata yapar'' diyerek veda etti garibim. :D

Film, ailesini ve hayatını bırakıp yalnız olmak, mutlu olmak isteyen Cris'in ya da Alex'in diyeyim doğayla mücadelesini anlatıyor. Cris için mutlu olmanın yolu para, şöhret değil. Bence öyle. :F

Film aynı zamanda gerçek bir hikayeden esinlenmiş. Filmde çalan şarkıları da beğendim ben. :)

Sonda adamın ölmesini hiç beklemiyordum ben. :( Ben kesin olarak ailesine gidecek veya ablasıyla bir iletişim kuracak falan diye bekliyordum. Üzüldüm ölmesine. :(

7.5/10
 
Dogville, Trier'in en başarılı filmi ve en az Breaking The Wawes ile Dancer İn Dark kadar sevilir. Bu üçü çoğunluk tarafından olumlu karşılanır ve beğenilmeme katsayısı düşüktür. Fakat Melankoli, Nemfomanyak ve özellikle Antichrist sinema tarihinin en aykırı filmleri listesindedir. Ya çok beğenilir ya da nefret edilir, hele hele Antichrist...

Fakat Melankoli bu saydığım ikisinden daha az aykırı, puanı da o kadar düşük değil hatta hiç değil. Daha önce de demişim, izlediğim en gerçekçi kıyamet temalı filmdir, bana bu filmden daha gerçekçi kıyamet temalı film gösteremezsin. :) Bilimkurgudan ziyade buram buram psikoloji ve Jean Paul Sartte'in Varoluş Felsefesi vardır her bir detayda. Melankoli unsuru ve ölüm karşısında çaresizlik izleyenin iliklerine kadar yansıtılır. Fakat dediğim gibi beğenen çok beğenir, beğenmeyen nefret eder genelde, ortası çok az görülür ve kesinlikle kişinin o anki ruhsal durumu da etkilidir. :)

Trier'in daha izlemediğim filmleri var fakat izlediğim 7 film içinden en sevdiğim Melancolia, en başarılı bulduğum Dogville oldu. Melancholia bence bir başyapıt ve bu kadar yavana atılacak kadar boş bir yapım değil? :) Antichrist filminde F.Nietszche etkisi var zaten Trier'in tüm filmlerinde Nietzsche'nin etkisi görülür hele Dogville'da

"
Fazla Merhamet, en büyük kibirdir!"
(Merhameti gördüğün yerde öldür?)

O yüzden Antichrist yorumunu daha çok merak ediyorum, dünyanın en manyak filmlerinden biri. Giriş sahnesi Melancolia düzeyi ama daha bir değişik. :)

https://fav10.net/forum/threads/en-son-İzlediğiniz-film.116139/page-162#post-2381836
Bu filmden sonra Trier'e ara verdim. :)
 
Bu filmden sonra Trier'e ara verdim. :)

Valla aykırı, sert ve izlemesi zor filmleri de seviyorsun diye biliyordum ama sen bilirsin. :) Tek diyebileceğim özellikle Antichrist'in atıyorum Godfather izler gibi izlenilemeyeceği, düz izlersek gider 2001'e bile 2 puan veririz. :)

Her filmde görülenlerin aksine, kadının şeytani bir varlık olduğu, Tanrı'ya ve İsa'ya karşıt gelinen, şeytandan yana olunan ve her şeyden önce Nietzsche'nin Antichrist kitabından ilham alınan dünyanın en aykırı filmlerinin başı. Nefret edilse bile sinema tarihine aykırılığı açısından geçtiği kabul görmüş, nefret edilmiş bir yapıt. Ne manyak filmdi ama :D
 
Valla aykırı, sert ve izlemesi zor filmleri de seviyorsun diye biliyordum ama sen bilirsin. :) Tek diyebileceğim özellikle Antichrist'in atıyorum Godfather izler gibi izlenilemeyeceği, düz izlersek gider 2001'e bile 2 puan veririz. :)

Her filmde görülenlerin aksine, kadının şeytani bir varlık olduğu, Tanrı'ya ve İsa'ya karşıt gelinen, şeytandan yana olunan ve her şeyden önce Nietzsche'nin Antichrist kitabından ilham alınan dünyanın en aykırı filmlerinin başı. Nefret edilse bile sinema tarihine aykırılığı açısından geçtiği kabul görmüş, nefret edilmiş bir yapıt. Ne manyak filmdi ama :D
Yahu tamam aykırı seviyorum ama her aykırı film iyi olacak diye bir şey yok. Nedenböyle argümanlar ürettiğini anlamıyorum. Mesela diyelim ki biri tek mekanda geçen bir filmi beğenmiyor sen ama 12 Angry Men'de öyleydi diyorsun. Ama her tek mekan filmi 12 Angry Men kadar iyi olmayabilir.

Sen de filmi tanıtırken süper film demiyorsun mesela çok aykırı, çok manyak bir film diyorsun. Ama bunlar filmin iyi olduğu anlamına gelmez diye düşünüyorum.
 
Yahu tamam aykırı seviyorum ama her aykırı film iyi olacak diye bir şey yok. Nedenböyle argümanlar ürettiğini anlamıyorum. Mesela diyelim ki biri tek mekanda geçen bir filmi beğenmiyor sen ama 12 Angry Men'de öyleydi diyorsun. Ama her tek mekan filmi 12 Angry Men kadar iyi olmayabilir.

Sen de filmi tanıtırken süper film demiyorsun mesela çok aykırı, çok manyak bir film diyorsun. Ama bunlar filmin iyi olduğu anlamına gelmez diye düşünüyorum.

En azından başarılı olduğu yani amacına ulaştığı anlamına geliyor bence. Yani Antichrist filminin yapılma amacı her şeyden önce aykırı olmak? Ve "kaliteli" anlamında fazlasıyla aykırı bir iş çıkmış. Bir filmi beğenip beğenmemem o filmin kalitesini doğrudan etkilemez, öyle bir mantık yoktur. Bridge Spies'i de hiç beğenmedim ama kendince teknik açıdan kaliteli iş olduğunu da hiç inkar etmedim. Elbette her aykırı film kaliteli olacak diye bir şey yok fakat bu film aykırı filmler listesinin "en başına" oynar, işte o yüzden önemli ve başarılı olduğunu düşünüyorum. Beğenip beğenmeme ölçütü ise tamamen kişiden kişiye değişir, 1 de verilir 9 da çünkü zaten filmin asıl özelliği de bu.
 
Uzun yıllardır,aylardır ha bugün ha yarın izleyeceğim diye diye sonunda geçenlerde se7en'i izledim :D

Dizinin yayınlandığı yıla bakarsak 1995 yapımı olmasına rağmen film sanki şimdiki zamanda yayınlanmış dönem film polisiyesi gibi geldi.Bazıları sıkıldısa ben sıkılmadım çünkü bana filmde ki diyaloglar sürükleyici geldi .Brad Bitt ve Morge Fremaan oyunculuklarını her zaman ki gibi çok beğendim yine o rolü hissetirdiler. Filme tek eleştiri noktam son sahnesi oldu ben az çok tahmin ettim, biraz daha düşündürücü olabilirdi.Son sahneden ötürü 2 puan kırdım .

Puanım: 8/10
Bundan yaklaşık olarak 1.5 yıl önce önermiştim bu filmi (17 Temmuz 2014'te önermişim). Daha yeni izliyor. :D