İlkokul Aşkları

Gızzz kim küçük..

@RüzgarGülü Yontma Taş
@Yakamoz-Asi Cilalı Taş
@Royal_Highness Abaküs Devri
@Mr.At Fasulye Dönemi
@Angelica ise henüz kainat yok diyorlar 😝😝😝
Bak @Emre Ozansoy İphone döneminden şimdi 🤪🤪🤪
@xemrexxx de Kanuniye yetişmiş 🫢🫢🫢

@HollyDemon ☾☆ içinde Yazıyı bulmuşlar diyor 😄😄
------

Fasulye dönemi derken :A pamuktan fasülye yapıyorduk o dönemler mi :A
Yok canım, fasulye ve çubuklar vardı renkli renkli,o dönem.
 
Aṣktan yana yeterince yandım yanıyorum. Derdimle bıraksın beni dünya, bu saatten sonra ne aṣka inanırım, ne güvenirim. Böyle tahtalı köye giderim..

------



Yakalım reis.. tek arkadaṣımız zaten 🚬
Bu haftasonu rahat 2 paket gitti..
Aslan sütü mü içelim illaki al onu da çıkardım beylerbeyi. Hadi sana gelsin. Ara verecem dediğim günün akşamı yazdiklarina bak etkiledin beni. Verdiğin ara 1 gün bile sürmedi.
 
  • Üzücü
Reactions: Yakamoz-Asi
Aṣktan yana yeterince yandım yanıyorum. Derdimle bıraksın beni dünya, bu saatten sonra ne aṣka inanırım, ne güvenirim. Böyle tahtalı köye giderim..

Yürekten Düşer Bir Damla Yaş
Bir damla gözyaşında boğulurdu deniz gözlerindeki tüm balıklar
Akşamüstü güneşin son çırpınışlarını sığdırırken iki bulut arasına
Gözlerinin içine vururdu güneş, dans ederken parmak uçlarımda kanın her zerresi
Gözlerinin baktığı her yer bayram yeri, papatyaların mayısı olurdu
Bana bakmadığını aynaların kırılmasından anladım.
Bu çatlak duvarlar, kireçten görünmüyordu
Çürümüş gibi hissediyorum kendimi
Ruhunu teslim edene güzelleşiyor çiçeklerin samimiyeti
Acının umutları yitirip karanlıklara savrulmuş bir yanı vardı
Kapana kısılıyorum, her omzun kaldıramadığı bir dört kollusu olurmuş
Mezara koyamadığı bir sevgisi, çiçeklerin dikilemediği her bahçe kış edermiş mevsimi
Gözlerimi her kapadığımda ay gibi doğardın katranlaşmış kimsesizliğimin karanlığına
Yürekten gelir, suskunluğun çığlığı
Çığırtkan bir ses sevginin sedasını doğuruverir cami avlularına
Koşar adım bir ses koparır tüm meyveleri ağacın dallarından
Kovulur uçmağtan, kalbinin süveydasının adıdır tamu
Yaşamaya mahkûm edilirken
Çürümüş gibi hissediyorum kendimi...
Kirli bir noktanın son evresiyim hâlbuki
Ölüm vururken sahillerime...

Yalnızlığın tanrısıdır gülüşünün gözlerimin içine vurmadığı zamanlar
Bir düş görüyorum, her bir zerremin tüyleri dikelmişken
Hakim olamıyorum ellerime, bileklerimde derin kırmızı göletler oluşuyor
Demirin kokusuna öyle içten çekiyorum ki, paslanmayan hiçbir yanım kalmıyor.
Çürümüş gibi hissediyorum kendimi…
Ölümün kıyametimi nakış nakış işlediğini hayal ederken buluyorum kendimi
Senin yüreğimden elveda demeden çekip gittiğinden beri
Sükût bir çığlık gibi doğuyor.
Ayın esrarını çözemiyorum, meleklerin kanat çırpınışları hiç bu kadar acı iniltilerine sahne olmamıştı.
Mahfuz bir gürültü çökerken gecelerime,
Gözlerim bir arayışta kaybolurdu.
Yürekten gelir, yaratılıştaki kimsesizlik
İlk o zaman hisseder de ağlar yeni doğan bebek
Duyamıyorum sesini, kulaklarımda sadece sela sesleri
Onlarda çağırırdı beni mezar taşının omzuna.
Ağlıyorum, acının yükü gözlerimi selleştiriyor.
Çürümüş gibi hissediyorum kendimi…
Yokluğunda.

Yürekten düşer, bir damla yaş toprağına
Kurumuş topraktan çıkıverir tüm yediverenler…
 
Yürekten Düşer Bir Damla Yaş
Bir damla gözyaşında boğulurdu deniz gözlerindeki tüm balıklar
Akşamüstü güneşin son çırpınışlarını sığdırırken iki bulut arasına
Gözlerinin içine vururdu güneş, dans ederken parmak uçlarımda kanın her zerresi
Gözlerinin baktığı her yer bayram yeri, papatyaların mayısı olurdu
Bana bakmadığını aynaların kırılmasından anladım.
Bu çatlak duvarlar, kireçten görünmüyordu
Çürümüş gibi hissediyorum kendimi
Ruhunu teslim edene güzelleşiyor çiçeklerin samimiyeti
Acının umutları yitirip karanlıklara savrulmuş bir yanı vardı
Kapana kısılıyorum, her omzun kaldıramadığı bir dört kollusu olurmuş
Mezara koyamadığı bir sevgisi, çiçeklerin dikilemediği her bahçe kış edermiş mevsimi
Gözlerimi her kapadığımda ay gibi doğardın katranlaşmış kimsesizliğimin karanlığına
Yürekten gelir, suskunluğun çığlığı
Çığırtkan bir ses sevginin sedasını doğuruverir cami avlularına
Koşar adım bir ses koparır tüm meyveleri ağacın dallarından
Kovulur uçmağtan, kalbinin süveydasının adıdır tamu
Yaşamaya mahkûm edilirken
Çürümüş gibi hissediyorum kendimi...
Kirli bir noktanın son evresiyim hâlbuki
Ölüm vururken sahillerime...

Yalnızlığın tanrısıdır gülüşünün gözlerimin içine vurmadığı zamanlar
Bir düş görüyorum, her bir zerremin tüyleri dikelmişken
Hakim olamıyorum ellerime, bileklerimde derin kırmızı göletler oluşuyor
Demirin kokusuna öyle içten çekiyorum ki, paslanmayan hiçbir yanım kalmıyor.
Çürümüş gibi hissediyorum kendimi…
Ölümün kıyametimi nakış nakış işlediğini hayal ederken buluyorum kendimi
Senin yüreğimden elveda demeden çekip gittiğinden beri
Sükût bir çığlık gibi doğuyor.
Ayın esrarını çözemiyorum, meleklerin kanat çırpınışları hiç bu kadar acı iniltilerine sahne olmamıştı.
Mahfuz bir gürültü çökerken gecelerime,
Gözlerim bir arayışta kaybolurdu.
Yürekten gelir, yaratılıştaki kimsesizlik
İlk o zaman hisseder de ağlar yeni doğan bebek
Duyamıyorum sesini, kulaklarımda sadece sela sesleri
Onlarda çağırırdı beni mezar taşının omzuna.
Ağlıyorum, acının yükü gözlerimi selleştiriyor.
Çürümüş gibi hissediyorum kendimi…
Yokluğunda.

Yürekten düşer, bir damla yaş toprağına
Kurumuş topraktan çıkıverir tüm yediverenler…
Bunu bana 10k para ver bu saatte hayatta okumam
 
Yürekten Düşer Bir Damla Yaş
Bir damla gözyaşında boğulurdu deniz gözlerindeki tüm balıklar
Akşamüstü güneşin son çırpınışlarını sığdırırken iki bulut arasına
Gözlerinin içine vururdu güneş, dans ederken parmak uçlarımda kanın her zerresi
Gözlerinin baktığı her yer bayram yeri, papatyaların mayısı olurdu
Bana bakmadığını aynaların kırılmasından anladım.
Bu çatlak duvarlar, kireçten görünmüyordu
Çürümüş gibi hissediyorum kendimi
Ruhunu teslim edene güzelleşiyor çiçeklerin samimiyeti
Acının umutları yitirip karanlıklara savrulmuş bir yanı vardı
Kapana kısılıyorum, her omzun kaldıramadığı bir dört kollusu olurmuş
Mezara koyamadığı bir sevgisi, çiçeklerin dikilemediği her bahçe kış edermiş mevsimi
Gözlerimi her kapadığımda ay gibi doğardın katranlaşmış kimsesizliğimin karanlığına
Yürekten gelir, suskunluğun çığlığı
Çığırtkan bir ses sevginin sedasını doğuruverir cami avlularına
Koşar adım bir ses koparır tüm meyveleri ağacın dallarından
Kovulur uçmağtan, kalbinin süveydasının adıdır tamu
Yaşamaya mahkûm edilirken
Çürümüş gibi hissediyorum kendimi...
Kirli bir noktanın son evresiyim hâlbuki
Ölüm vururken sahillerime...

Yalnızlığın tanrısıdır gülüşünün gözlerimin içine vurmadığı zamanlar
Bir düş görüyorum, her bir zerremin tüyleri dikelmişken
Hakim olamıyorum ellerime, bileklerimde derin kırmızı göletler oluşuyor
Demirin kokusuna öyle içten çekiyorum ki, paslanmayan hiçbir yanım kalmıyor.
Çürümüş gibi hissediyorum kendimi…
Ölümün kıyametimi nakış nakış işlediğini hayal ederken buluyorum kendimi
Senin yüreğimden elveda demeden çekip gittiğinden beri
Sükût bir çığlık gibi doğuyor.
Ayın esrarını çözemiyorum, meleklerin kanat çırpınışları hiç bu kadar acı iniltilerine sahne olmamıştı.
Mahfuz bir gürültü çökerken gecelerime,
Gözlerim bir arayışta kaybolurdu.
Yürekten gelir, yaratılıştaki kimsesizlik
İlk o zaman hisseder de ağlar yeni doğan bebek
Duyamıyorum sesini, kulaklarımda sadece sela sesleri
Onlarda çağırırdı beni mezar taşının omzuna.
Ağlıyorum, acının yükü gözlerimi selleştiriyor.
Çürümüş gibi hissediyorum kendimi…
Yokluğunda.

Yürekten düşer, bir damla yaş toprağına
Kurumuş topraktan çıkıverir tüm yediverenler…

Aṣk ṣair eder adamı.. helal..
------

Bu arada ilkokul diye açmıṣsın Gül, ilkokul aṣkları çoğu zaman platonik olmuyor mu?
 
Son düzenleme:
  • Güldürdün
Reactions: RüzgarGülü
Tr’de bir dönem okumuştum. Öğretmenimin oğlu çok popülerdi. Adı aklımda daha. Çok sonradan öğrendim, onunla gönlünde ben varmışım :A tabi sonradan belli ettiğini anladım ama ben hiç belli etmemiştim :A

Şimdi düşününce bir kaç anım daha varmış aslında ama ileriki yaşlarda :A
 
  • İlginç
Reactions: RüzgarGülü