3 farklı koldan ilerleyen bir hikaye. Birincisi ve ana teması Can Manay'ın Duru'ya olan deli saçması tutkusu ve aşkı ve bunu elde edebilmek için yaptığı manyak şeyler. İkincisi Özge Egeli karakterinin Can Manay'a sorduğu o soru yüzünden başına gelenler. Bunun sonucunda onurlu ve erdemli kişiliğinin getirdikleri, Sadık Murat Kolhan destekli gizemi araştırma, sırları ortaya çıkarma ve işin polisiye kısmı. Üçüncüsü ise işin sanat kısmı. Dans olsun, müzik olsun, okuldaki hikaye olsun. Buna bir de Bilge'nin hikayesini ekleyebiliriz ki bence kendisi hikayede en dikkat çekici karakterlerden. Bu üç farklı kolda da yer yer basitliklere kaçılsa da en sonunda tatmin eden şekilde bitirlmiş en azından bu sezon için.
En sevdiğim şeylerdendir bir hikayede yan karakterlerin dahi bir derinliğe sahip olması ve ana hikayeye bir şekilde etki etmesi. Bu hikaye de öyle. Her bir karakter kendince bir tarza sahip ve hepsi bir şekilde bir yerden hikayeye dahil olup bir yere sahip oluyor. Ve bu hikayede en az 6 7 karakter var bir hayali ve amacı olan, derinliği olan. Bunları da neredeyse tüm oyunculukların muazzam olması bize çok iyi geçiriyor. Karakterlerin hepsinin psikolojik durumları bir şekilde yansıtılıyor ve oyuncular da başarılı bir biçimde altından kalkıyorlar. Ve hikayenin yaptığı bir çok tespit var. Anlattığı çok şey var. Sanat konusunda, ilişkiler konusunda, adalet konusunda, güç konusunda, para konusunda. Ne bileyim gerçek anlamda bir çok yerde derin felsefe yapmış ve sözünü sakınmamış yazan ablamız. Helal olsun.
Can Manay... Tam bir sosyopat, psikopat, manyak ve kafadan tırlak bir herif. Aslında baş karakter ama tam bir anti kahraman. Bu psikolojik durumu, geçmişi, akıl hastanesinde yatması, ailesinin bilinmeyen durumu. Böyle bir durumdan çıkıp star olmuş bir adam. İnanılmaz detaycı, her şeyi istediği gibi yapmak isteyen, her istediğini bir şekilde elde eden, müthiş planlı ilerleyen, kontrolü her daim elinde tutan bir adam. Hayatına gireni çıkanı hep bir plan dahilinde belirleyen dediğim gibi manyak bir adam. Böyle bir adamın aşkı da böyle oluyor işte. Bazen bir takıntı gibi görünüyor hatta belki de öyle. Adam belki de aşk için değil de ben bir şeyi elde edemedim cümlesini kurmamak için, alt olmamak için türlü şeyler yapıyor. Çünkü öyle bir ego var adamda. Karşısındaki onu ne kadar istemese de onu elde etmek için öyle planlar öyle oyunlar yaptı ki en sonunda olan oldu ve Duru o malum son sahnede geldi çaresizce kollarına. Hikayesinde hala bazı bilinmeyenler var. Nasıl hasta olduğu açıklanmadı hala. Annesiyle babasının Manay'lar olmadığı söylendi.Eti'nin ona yaptıkları onu kurtarıp psikolojik durumunu düzeltmekten fazlası yani. Aşkını da elde ettiğine göre o tramvayı tekrar yaşayacağı kesin gibi. O sahneleri ve bilinmeyenlerin açıklanmasını merakla bekliyorum. Ozan Güven'e diyecek tek kelime yok. Hayatının performansı olmuş, muazzam olmuş. Bu karakteri ondan başkası belki de oynardı ama bu özel seviyeye çıkabilir miydi hiç bilmiyorum. Gerçekten cuk oturmuş ve başka biri oynasa aynı tadı alamazdık diye düşünüyorum.
SMK. Namı diğer Sadık Murat Kolhan... Hikayede bence esas kızdan öte çok daha kritik bir yerde olan bir karakter. Yine psikolojik olarak çok değişken olan, her istediğinin olmasını isteyen, bu istekeleri doğrultusunda sert görüntüsünün altında çok farklı şeyler yapan bir adam. Aslında girişi klasik mafyalar gibi oldu ama öyle olmadığını her sahnede anladık. Baya baya kendine has bir karakter. Eşiyle ilgili yaşadıkları, yaşadıklarının sonucunda Can Manay'la olan ilişkisi. Bir sahnede diyordu ben onu öldürürüm çok basit bir iş. Ama benim istediğim onu alt etmek. İki karakterin de egosu ve büyüklüğü çok benziyor birbirine. Can'ın elindeki koza benzer bir koz bulma isteği doğrultusunda karakterinde bir çok değişikliğe yol açacak Özge'yle tanışıyor. Onu tanıdıkça şaşırıyor ve adamın modu değişiyor. Elinde her güce sahip bir şekilde resmedilen bu adam bu kız karşısında neye uğradığını şaşırıyor. Aslında karakterin de naifliği burdan anlaşılıyor. Kimi sahnelerde alakası olmayan yerde Özge'ye yediklerine dikkat etmesini falan söylüyor. Bu gibi küçük detaylarda adamın içindeki naifliği anlayabiliyorsunuz. Adamın kafası karma karışık. Finalde ise yaptığı hatanın bedelini ödedi doğrusu. Gerçekleri tam olarak anlatmazsa hele Özge gibi bir karaktere bunun bedelini ödeyecekti elbet. Çok yarım kaldı orası önümüzdeki sezon en merak ettiğim kısımlar orası doğrusu. Osman Sonant'ın müthiş bir oyuncu olduğunu zaten biliyordum Leyla ile Mecnun'dan. Farklı bir çok işleri ve rolleri de vardı. Burada da ne kadar geniş bi skalası olduğunu bir çok farklı role girebildiğini yine kanıtlamış oldu. Diziye renk katmış çeşitlilik katmış performansı.
Gelelim hikayede dikkatimi çeken diğer iki karaktere. Bilge ve Özge elbette. Bilge karakterinin her geldiği sahnede dikkatimi ona vermekten kendimi alamadım. Karakter öyle güzel işlendi ki baştan sona müthişti her şeyiyle. Psikoloji okuyan ailesiyle türlü zorluklar yaşamış, annesi gözleri önünde kendini asmış, abisi akıl hastası, babası alkolik ve sorunlu. Böyle bir durumdan çıkmış ve tam burslu psikoloji okuyor. Hocası da Can Manay.
Okulda bursunun kesilmesi muhabbeti oralarda olan Can Manay'la ilişkisi sonrasında yaptıklarıyla onun asistanlığına kadar ilerlemesi. Hikayenin bu kısmında da karakter kendini gösteriyor ve bir çok yerde Can'ın yapması gereken şeyleri o yapabilecek konuma geliyor. Çünkü gerçekten okuyan ve müthiş bilgili bir karakter. Hayalleri için neler yaptığını da gördük zaten.
Can'la tanıştıktan sonra yaşadığı değişim de gözle görülüyor zaten. Tedirgin ve heyheyli bir karakterden kendinden emin ne yaptığını bilen ve finalde Can Manay'a Eti'lik yapacak konuma kadar gelen bir karakter. Karakterin gidişatını yine merakla bekliyor olacağım.
Özge karakteri ise ciddi anlamda anlaşılamayan bir karakter. Korkusuz, adalet duygusunu delicesine önemseyen, çekinmeden doğru bildiğini söyleyen, gerçekten yaptığı işi hakkıyla yapan biri. Aslında onda da takıntıya vardığı yerler olduğunu görmemek mümkün değil. Ama kadın haklı, sonuna kadar haklı. Bu hakkını ölüme gidecek olsa bile savunacak kadar deli. Geçmişi ve yaşadıkları da bunu ona sürüklemiş. Babasının durumu ve onda yansıttıkları, annesini erken kaybetmesi. Hayatı gerçekten rezalet bir durumdayken gazeteciliği hakkıyla yapması ona pahalıya mal oluyor. Can Manay'a o soruyu sorarak sonu gelmeyen bir yola giriyor gerçekten. Kişiliğinin getirisi olarak pes etmiyor, neyle karşılaşırsa karşılaşsın savaşmaya devam ediyor. Cidden bir savaşçı. Büyük ihtimal Can Manay'ın bilinmeyen sırlarını ailesini falan da öğrenecektir hikayenin finalinde. Keza bu hırsla ve tutkuyla yapamayacağı şey yok. SMK ile ilişkileri de çok değişik ve güzel işlenmiş. Bakalım nereye gidecek onu da ilerde göreceğiz elbet.
Diğer karakterlerin de hepsinin kendine göre derdi ve bir amacı var. Hepsinin bir hayali ve hayali doğrultusunda yaptığı şeyler var. Hepsine ayrı ayrı değinmek isterdim ama o kadar karakter tahallülü yapacak durumda değilim maalesef, ilgimi çekenleri yazdım bitti işte.
Ki bu yazdıklarım sadece diziden gördüklerimdi. Kitapta bu hikayenin çok daha derin işlendiğine eminim. Son olarak gerilim müziklerinden de oldukça tatmin olduğumu söylemeliyim. Dizinin teknik olarak da çok üst düzey olduğunu söyleyebilirim. Koy Netflix'e oynasın ayarında. Baya üst düzey bir iş olmuş. Kitabı okur muyum bilmiyorum belki yine bir hırs yapıp okurum ama dizisinin beni tatmin ettiğini söyleyebilriim. Böyle her karakterin aynı derinliğe ve ayrı özgünlüğe sahip olduğu işler beni oldukça kendine çekiyor. Neyse Çi'yi bekleyelim bakalım.