Dayanılmaz bir tabloydu yoldaşım, ben de dayanamayıp atmıştım...The Shining'e de overrated dendiğini görünce dayanamadım bir olmamış da ben attım
Dayanılmaz bir tabloydu yoldaşım, ben de dayanamayıp atmıştım...The Shining'e de overrated dendiğini görünce dayanamadım bir olmamış da ben attım
Thomas Vinterberg'i yönetmen yap, Mads Mikkelsen'i de oyuncu, ilgi görürdü o zaman.
Summer of '92 (2015)
Netflix'te daha önce görüp es geçtiğim bir filmdi. Fakat tam Avrupa Kupası zamanı ve Danimarka yine tarih yazıyorken izlemenin değerli olduğunu düşündüm. Son tarihinin de geldiğini görünce hemen izledim...
Danimarka'nın Yugoslavya yerine son anda katılıp tarih yazdığı 92 Avrupa Şampiyonasını anlatıyor film. Futbol açısından önemli bir kupaya dair bilmediğim bilgiler edinmemi sağladı. Fakat sinema açısından bakınca klişelerle dolu ortalama bir iş. Danimarka sinemasından beklenecek kıvraklıkta bir senaryosu ya da derinliği yok. Yine de gayet izlenebilir, keyifli sayılabilecek bir film...
6/10
François Ozon'un bence en iyi yapımı In The House filmi. Gerçi sen o filme de 7 puan vermişsin.
The New Girlfriend (2014)
Uzun zamandır ağırlıklı olarak Netflix listemi temizlemek üzerine gidiyordum ve araya Mubi'nin özgün seçkisinden bir şeyler sıkıştırmak çok iyi geldi.
François Ozon'un ilk filmini de kısa sayılabilecek bir süre önce izlemiştim, bu konuyla birlikte ikide iki oldu ve sevdiğim yönetmenler arasına dahil oldu. Yine özgün bir konu, öyle aman aman zekice ilerlemeyen bir senaryo ve kaliteli yönetmenlik sayesinde yüksek sinema keyfi...
Crossdresserlar insanların çoğunun tuhaf bulduğu ve kendisine çok uzak olduğu için anlamakta zorlandığı kimseler. Bu film onları biraz olsun anlayabilmeye yardımcı oluyor. Bu konuda ya da benzer konularda yapılan ilk film olmadığı kesin ama çarpıcı bir şekilde sunarak çok kolay ilgi çekmeyi başarıyor...
Romain Duris başarılıydı ancak Claire'ı oynayan Anais Demoustier'e bayıldım. O nasıl bir güzellikti...
Bazı göze batan noktaları olmasa biraz daha yüksek puanlara da tırmanabilirdi ama bu hali de epey güzeldi...
7/10
Başka hangilerini izledin? İkisi yakın filmler bence ama o film azıcık farkla birinci gibi.François Ozon'un bence en iyi yapımı In The House filmi. Gerçi sen o filme de 7 puan vermişsin.
Henüz bir filmini izlemişim, şimdi diyeceksin "sadece bir filmle mi karar verdin en iyi filmi olduğunu" diye; evet, biraz öyle oldu ama özgün bir yapım sonuç olarak.Başka hangilerini izledin? İkisi yakın filmler bence ama o film azıcık farkla birinci gibi.
1 filmden arasından 1. olmasına sevindim. Demek ki diğer filmlerinin onu geçebilme ihtimali var.Henüz bir filmini izlemişim, şimdi diyeceksin "sadece bir filmle mi karar verdin en iyi filmi olduğunu" diye; evet, biraz öyle oldu ama özgün bir yapım sonuç olarak.
Bu arada BluTV'de François Ozon'a ait şu anda altı film bulunuyor, adaylar arasına o filmlerden birisini de koyabilirsin.
Yeterince yüksek puanladım, muhtemelen hiçbir filmi geçemeyecek gibi geliyor bana.1 filmden arasından 1. olmasına sevindim. Demek ki diğer filmlerinin onu geçebilme ihtimali var.
BluTV'deki François Ozon filmlerinin zenginliğinin farkındayım en az 1 film olacak aday adayları arasında.
Sabah kahvaltısında telefonla başladım, aralıklarla izlemeye devam ettim, akşam ancak bitti. Tek seferde de izleyebilirsin, hatta onu da denedim ama bitmedi. Basık ekranı görmek bayıyor insanı, bir de gece görüntüleri daha komik, ekran kapkaranlık oluyor.@Araf First Cow'a başlayıp yarısında çıkmıştım geçen sene iyi yapmışım gibi gözüküyor. Ne kadar boğucu bir film olduğu ilk 10-15 dakikadan rahatlıkla anlaşılıyordu. Aslında çok ilgi çekici bir dönem ama aşırı sıkıcı işlemiş.
İşin kötüsü muhtemelen filmin yönetmeni birkaç seneye Oscar favorisi bir film yönetecek ve bunu da izlemek zorunda hissedeceğim. Nomadland - Chloe Zhao - The Rider üçgeni gibi...