En Son İzlediğiniz Film? 🎞

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan şirin
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi


Anatomy of a Murder

12 Angry Men kadar olmasa da Witness for the Prosecution ayarında zevkle izlediğim harika film. Özellikle son 1,5 saat mahkemede geçen sahneler süperdi. Hikayesi, konunun ilerleyişi ve gelişimi; karakterleri, oyuncuları ve sağ gösterip sol vuran finali ile sinema sanatının güzelliğini gözler önüne seriyor.

It's a Wonderful Life ve Rear Window filmlerinin ardından James Stewart'tan bir müthiş oyunculuk performansı daha. Sinema tarihi bu kadar sempatik, sevimli ve zarif bir aktörle karşılaşmamıştır. Onu izlerken nedense çok rahat hissediyorum kendimi.

Lee Remick, masmavi gözleriyle çok güzeldi. Aynı zamanda baştan çıkarıcıydı. James Stewart ile karşılıklı kozlarını paylaşan savcıların oyunculukları da çok iyiydi.

Hukuk sisteminin işleyişini gözler önüne serdiler tamam, verilen mesajı aldık. İnsan merak ediyor yine de, Laura gerçekten tecavüze uğradı mı? Kocası bilerek isteyerek mi öldürdü yoksa aklı başında mıydı? En sonda avukatın ücretini ödemeyip mahkemede kendisini savunma için kullandığı sözlerden dalga içeren bir mesaj bırakınca, taammüden cinayet bana yakın gelmeye başladı.

Tonton hakim amcadan bahsetmeyi unutuyordum az daha. Filmin seyir zevkini artıran en büyük unsurların başındaydı.

9/10
 

O Brother, Where Art Thou?

@Danger UA! yerin dibine soksa da merak ettiğim Coen filmlerinin başında geliyordu. Bunun sebebi aptal karakterlerin olduğu komedilerin hoşuma gitmesi. Dumb and Dumber tarzında bir şeyler bekliyordum ama beklediğimi bulamadım.

Karakterler aslında güzeldi. George Clooney çok iyiydi. Tim Blake Nelson da. John Torturro iticiydi. Aslında filmi şimdi izleme sebeplerimden biri de oydu. Hazır The Night Of ile sevmişken... :):)

Senaryo yeterince iyi değildi. Yer yer fazla kopukluklar vardı. Yer yer de güldürmeyi başardı ama. Şu kurbağa olayına çok güldüm. :D

Sonuç olarak yetersiz bir film. Fargo ve The Big Lebowski ile zirve yapan Coenlerin düşüşe geçtiği film olmuş.

5.5/10
 
Dublajlı film-dizi izlemek adetim olmasa da Tv2'de fragmanı görünce ilgimi çekti bakayım dedim. Beklediğim gibi ortalama üstü güzel bir filmdi. Fazla sıkılmadan izledim.
Zirveye Giden Yol'un sahibi vali değil Stephen'mış meğer. :D Pat diye bitti film.
7/10
 

Beautiful City

Asghar Farhadi'nin izlemek istediğim ilk dönem filmlerinden biriydi. Diğer Farhadi filmlerinden farklı olarak konuya bağlanmam epey zaman aldı. İlk 30-40 dakika epey sıkıldım ama sonra konuya bağlandıktan sonrası gayet iyiydi. Merakla izledim.

Filmin sonunda A'la'nın verdiğin kararın Akbar'ın kararıyla aynı noktaya gelmesi ilginçti. Ya cinayet ya unutmak? Tabii fazla basite indirgenmiş, her zaman bir üçüncü yol da bulunabilir?

Farhadi'nin sonraki filmlerine göre bir diğer farkı da teknik kalitenin düşük olması. About Elly ve sonrasındaki filmlerindeki görüntü yönetmenliğiyle bununki arasında dağlar kadar fark var. Gerçi izlediğim sürümün kalitesiz olması da böyle düşünmeme bir nebze sebep olmuş olabilir.

7/10
 


...And Justice for All

Amerikan yozlaşmış hukuk sistemini gözler önüne seren iyi bir film.

Haksızlıklara tahammül edemeyen şerefli ve dürüst bir avukatı canlandıran Al Pacino, oyunculuğuyla resmen şov yapmış. Ne desem oyunculuğu hakkında sanki hep bir şeyler eksik kalacak o kadar mükemmel oynamış ki filmi onunla birlikte yaşıyorsunuz. Normalde orta derece olarak nitelendirilebilecek bir filmi, müthiş oyunculuğuyla iyi kategorisine taşımış.

Hiç suçu olmadığı halde aylarca cezaevinde yatmasına rağmen, deliller 3 gün geç geldiği için tahliye olamayan, tecavüze uğrayan, son olarakta öldürülen Jeff için çok üzüldüm. Onu tahliye etmeyen hakimin başka bir davada avukatlığını üstlenen Arthur'un mahkemede ters köşe yapıp 10 yıl ceza almasını sağladığı sahneler harikaydı.

Özellikle her hakim, savcı ve avukatların izlemesi gereken bir film. İzledikten sonra nasıl vicdani bir sorumluluğun içinde bulunduklarını sorgulamaları gereken bir film.

8/10
 
-Şaban Oğlu Şaban-

Kemal Sunal , Şener Şen , Halit Akçatepe ve Adile Naşit : Türkiye'nin en efsane 4lüsünün buluştuğu efsane film.Her Türk evladının izlemesi gereken bir film.

Konusu Tavuk Teyze'nin (Adile Naşit) kaybolan elmas'ının bulunması.Bu elması ancak bizim gizli körler pardon gizli polisler bulabilir : Şaban ve Ramazan.

Şaban'ın -neredeyse- her denileni ikiletmesi ayrı bi komiktir.Ramazan'ın "niaa" demesi ve efsane gülüşü de unutulmazdır.

Film de sadece 1 belaltı espri vardır.(günümüz de bu oran +%80 dir).

Şener Şen'inin bağırmaları ve Adile Naşit'in tavuk ile karışık ağlayıp , gülmeleri izleyenleri kahkaha attırmaya yetiyor.

10/10 ~Tartışmasız~
 


The Devil's Advocate

Yaklaşık 10 yıl kadar önce TGRT'de izlediğim fakat hiçbir şey hatırlamadığım ender filmlerden.

Hırsın ve kibrin hayatımızı ne yöne götürdüğünü gösteren bir film. Sonunu tahmin ettirmeyen, şaşırtan, bazen de sinirlendiren, replikleri mükemmel bir film. (Takdire şayan Al Pacino replikleri barındırır). Söylenen sözler düşündürtüyor, ve acaba diyorsunuz.

Al Pacino yine döktürüyor, yine döktürüyor... Keanu Reeves'in Matrix'le beraber gösterdiği en muazzam performans. Charlize Theron oyunculuğunun yanı sıra güzelliğiyle de büyüledi.

Al Pacino'nun dil attığı meşhur asansör sahnesi. :)

5a3ip.jpg

Film bittikten sonra ise elde kalanlar insanın ufkunu açan nitelikteki mesajlar ve filmi izlemiş olmanın verdiği huzur oluyor.

8.5/10
 

Arizona Dream

Hiçbir filmini izlemediğim ama sinemasını merak ettiğim yönetmenlerden biriydi Emir Kusturica ve bu filmiyle açılışı yapmak istedim.

Fena film değildi aslında ama konusunu sevmedim. Yönetmenin farklı bir mizah anlayışı var. Çoğu yer gayet ciddi gidiyordu ama zaman zaman öyle absürt şeyler vardı ki çok acayipti. :D Şu intihar sahnesi efsaneydi mesela. :D

Filmdeki replikler çok iyiydi. Keşke bir de konusu iyi olsaydı. Süresi de bir 20 dakika kısa olsaymış tam olabilirmiş. Bu hali vasatın az üstü. :)

6.5/10
 


One Flew Over the Cuckoo's Nest


Hep erteleyip (ağır tempolu, hafif sıkan bir film bekliyordum) unuttuğum filmi izleyebildim sonunda.

İlk olarak söylemeliyim ki, benim gibi bir tarafta izlerim diye bekleten varsa, hepsini bir kenara bırakıp bu filmi izlesin. Gerçekten hiç sıkılmayacak ve süper oyunculuklar karşısında filmin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız?

Delilerin arasında deli taklidi yapıp ve orayı güzelleştirmek için çalışan bir adam.. Özgürlüğü, hayatı dolu dolu yaşamayı, çılgınlığı çok iyi yansıtmış bizlere McMurphy.

McMurphy karakterini ustaca canlandıran Jack Nicholson'a hayran kalmamak mümkün değil. Hastanedeki hastalarla iletişimi, onları deli olmadıklarına inandırma çabaları ve gerçekten hayatın tadını çıkarmalarını sağlaması çok etkileyiciydi.

Başhemşire Louise Fletcher gerçekten de rolünün hakkını vermiş.

Hangimiz sinir olmadık, hangimiz Billy Bibbit'in kendine yaptığını görünce boğmak istemedi bu iğrenç hemşireyi? :bağır:

Finali etkiledi ve içimi burktu; fakat bence olması gerektiği gibiydi.

9/10
 

The Body

Forumdaki beğeniler üzerine izlediğim bir filmdi.

İlk 50 dakika: Bunu mu beğenmişler, bildiğin vasat hatta yer yer sıkıcı bu.

Son 10 dakikaya kadar olan kısım: Vay, beğenmelerinin bir sebebi varmış da yine de ne bileyim.

Son 10 dakika:

giphy.gif


Güzel, beklenmedik bir senaryosu var gerçekten. Yönetmenin ilk filmi olmasına rağmen fena iş çıkarmamış ama bu senaryoyla daha da iyi bir film yapılabilirmiş. Birkaç yıl sonra remake'ini yaparlarsa şaşırmam. :)

Bunu seven The Skin I Live In'i de sever. Onu seven bunu da sever. :)

8.5 puana çıksam mı diye düşündüm ama:

8/10
 


One Flew Over the Cuckoo's Nest


Hep erteleyip (ağır tempolu, hafif sıkan bir film bekliyordum) unuttuğum filmi izleyebildim sonunda.

İlk olarak söylemeliyim ki, benim gibi bir tarafta izlerim diye bekleten varsa, hepsini bir kenara bırakıp bu filmi izlesin. Gerçekten hiç sıkılmayacak ve süper oyunculuklar karşısında filmin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız?

Delilerin arasında deli taklidi yapıp ve orayı güzelleştirmek için çalışan bir adam.. Özgürlüğü, hayatı dolu dolu yaşamayı, çılgınlığı çok iyi yansıtmış bizlere McMurphy.

McMurphy karakterini ustaca canlandıran Jack Nicholson'a hayran kalmamak mümkün değil. Hastanedeki hastalarla iletişimi, onları deli olmadıklarına inandırma çabaları ve gerçekten hayatın tadını çıkarmalarını sağlaması çok etkileyiciydi.

Başhemşire Louise Fletcher gerçekten de rolünün hakkını vermiş.

Hangimiz sinir olmadık, hangimiz Billy Bibbit'in kendine yaptığını görünce boğmak istemedi bu iğrenç hemşireyi? :bağır:

Finali etkiledi ve içimi burktu; fakat bence olması gerektiği gibiydi.

9/10

Böyle bir filme bu kadar düşük puan verdiğini görünce ben:
giphy.gif
 


The Apartment


Başta hikaye anlatımı fazlasıyla basit geldiğinden yer yer sıkılsam da ikinci yarısı hikaye derinleşti ve izlemesi oldukça keyifli hale geldi.

Romantik film pek sevmeyen biri olarak, bu filmde duygu da komedi de çok sağlam ve kıvamında veriliyor. Özgün senaryosu ve oyunculuklarıyla bıktırmadan seyirciye merak ve heyecan içinde izletmeyi başarıyor.

Jack Lemmon acayip inandırıcı oynamış, 'En İyi Oyuncu' Oscar'ını niye alamamış şaşırdım doğrusu. Elmer Gantry filmindeki rolü ile Burt Lancaster Oscar'ı kucaklamış. O filmi de izleyip ondan sonra karar vereceğim. :) Filmin 'En İyi Senaryo', 'En İyi Yönetmen' ve 'En İyi Film' Oscar'larını alması büyük başarı tabi ki.

Sonu kötü bitecek diye korkmuştum ama rahat bir nefes aldım. :)

Baxter, kariyerinden vazgeçerek son bir hamleyle Kubelik'in kalbini çalmayı başardı. Tersi olsa çok pis küfredecektim. :)

8.5/10
 


Sunset Blvd.


Witness for the Prosecution, Double Indemnity ve The Apartment'ın ardından Sunset Blvd. izlediğim dördüncü Billy Wilder filmi oldu. Yakın bir zamanda Some Like It Hot filmini de izlemek istiyorum.

Yönetmenin imzasını attığı filmler 21 kere Oscar'a aday olmuş ve 7 tane Oscar heykelciğini kazanmış. Sinemanın kilometre taşlarından olan büyük yönetmene sadece şapka çıkarmak ve bize böyle güzel filmleri sunduğu için teşekkür ediyorum.

Noir tarzını hoş bir şekilde veren gayet güzel bir film. Hayatını kameralara adamış bir oyuncunun, unutulmayı kabullenmemesi üzerine tekrar sinemalarda boy gösterme isteğini anlatıyor.

Norma Desmond'u canlandıran Gloria Swanson'un performansını hayranlıkla seyrettim. Son sekanstaki müthiş oyunculuğunun yanı sıra...

...Charlie Chaplin kılığında taklit yeteneği harikaydı.

Filmin son sahnesini en başına koymak da kesinlikle orjinal bir düşünceydi.

8.5/10
 

Brazil

İzlediğim en uçuk filmlerden biriydi. Terry Gilliam imzası olduğuna şaşırmamalı. :)

Açıkçası filmi pek seveceğimi düşünmüyordum ama yine de merak ettiğimden izlemek istiyordum. İlk kısımlarıyla beni baya yanılttı. Gerçekten çok ilgi çekici, yer yer absürtlükleriyle sesli güldüren ve bürokrasi üzerine iyi eleştiriler yapan güzel bir film buldum.

Fakat ikinci yarısında film iyice uç noktalara uçarak takip etmesi, katlanması zor bir hale geldi.

Filmi izleme sebeplerimden biri Robert De Niro idi ama kendisi 2 dakika falan gözüktü herhalde. :D Super Mario rolünü oynamış filmde. :A

İlk yarısı 8 ise ikinci yarısı 4. Ortalaması:

6/10
 

Oldukça ağır bir dram filmi, bilim kurgu türünde olmasına rağmen bilim kurguyu sadece araç olarak kullanmışlar o yüzden biraz hayal kırıklığına uğradım. İnsanların klonlanladığı ama klonlanan bu yeni insanların sadece gerçek insanlara organ bağışı yapmak için yaşadığı, belli bir yaşa gelince bunu yapmak zorunda kaldıkları ve dolasıyla öldükleri ilginç bir dünya, gelecekte geçmiyor, paralel evren olabilir.

Sanatsal teknikteki filmlerden sıkılma katsayım genelde oldukça düşük olmasına karşın bu filmde yer yer sıkıldığımı hissettim. Oldukça kasvetli bir film ama konusu gereği öyle, durağan olması da ondan kaynaklı. Konu olarak bence gelecekte önemli bir mesele haline gelebilecek olayı ele almaları dikkate değer. Klon insanların da ruhları var mıdır, onları istediğiniz gibi kullanmak etik midir? Ki bu filmde anlatılanlara göre bu doğuştan klon halde dünyaya gelen insanlar sayesinde normal klonsuz halde doğal yollardan doğan insanların kanser vb türden ölme riski oldukça azalmış hatta yok edilmiş gibi bir şey...

Lakin konusunda sindiremediğim bir husus var; bu klon insanlar niçin kaderine razı oluyor? Elin şerefsizi yaşayacak diye kendi organlarının alınmasına ses çıkarmıyor? Niçin hiç kaçmaya çalışmıyor? Ben onların yerinde olacaktım var ya, terör eylemleri gerçekleştirirdim terör, sırf zengin bir züppe yaşasın diye ben öleceğim öyle mi? Eyvallah ama yanımda yüzlerce kişiyi de götürürsem kabul...

Bu gibi ayrıntılardan hiç bahsedilmemiş olması eksi yönü filmin, belki de bunlar doğuştan itaatkar halde dünyaya getiriliyordur ama en azından bundan söz edilebilirdi filmde... Bu arada Keira Knightley değil ama başroldeki Kathy'i oynayan oyuncu harikaydı. Üstelik çocukluk halini oynayan kıza inanılmaz benziyor, aynı şekilde Knightley ve çocukluk hali de oldukça benzer. Bu açıdan bir film...

Filme ismini veren Never Let Me Go şarkısı da harikaydı.
Filmi izlemeyecek olsanız bile şarkıyı tavsiye ederim hele İngilizce biliyorsanız, keşke İngilizce bilseydim şu şarkı çok daha etkileyici olurdu.. @OzaN

7.0/10
 
Son düzenleme:

Oldukça ağır bir dram filmi, bilim kurgu türünde olmasına rağmen bilim kurguyu sadece araç olarak kullanmışlar o yüzden biraz hayal kırıklığına uğradım. İnsanların klonlanladığı ama klonlanan bu yeni insanların sadece gerçek insanlara organ bağışı yapmak için yaşadığı, belli bir yaşa gelince bunu yapmak zorunda kaldıkları ve dolasıyla öldükleri ilginç bir dünya, gelecekte geçmiyor, paralel evren olabilir.

Sanatsal teknikteki filmlerden sıkılma katsayım genelde oldukça düşük olmasına karşın bu filmde yer yer sıkıldığımı hissettim. Oldukça kasvetli bir film ama konusu gereği öyle, durağan olması da ondan kaynaklı. Konu olarak bence gelecekte önemli bir mesele haline gelebilecek olayı ele almaları dikkate değer. Klon insanların da ruhları var mıdır, onları istediğiniz gibi kullanmak etik midir? Ki bu filmde anlatılanlara göre bu doğuştan klon halde dünyaya gelen insanlar sayesinde normal klonsuz halde doğal yollardan doğan insanların kanser vb türden ölme riski oldukça azalmış hatta yok edilmiş gibi bir şey...

Lakin konusunda sindiremediğim bir husus var; bu klon insanlar niçin kaderine razı oluyor? Elin şerefsizi yaşayacak diye kendi organlarının alınmasına ses çıkarmıyor? Niçin hiç kaçmaya çalışmıyor? Ben onların yerinde olacaktım var ya, terör eylemleri gerçekleştirirdim terör, sırf zengin bir züppe yaşasın diye ben öleceğim öyle mi? Eyvallah ama yanımda yüzlerce kişiyi de götürürsem kabul...

Bu gibi ayrıntılardan hiç bahsedilmemiş olması eksi yönü filmin, belki de bunlar doğuştan itaatkar halde dünyaya getiriliyordur ama en azından bundan söz edilebilirdi filmde... Bu arada Keira Knightley değil ama başroldeki Kathy'i oynayan oyuncu harikaydı. Üstelik çocukluk halini oynayan kıza inanılmaz benziyor, aynı şekilde Knightley ve çocukluk hali de oldukça benzer. Bu açıdan bir film...

Filme ismini veren Never Let Me Go şarkısı da harikaydı.
Filmi izlemeyecek olsanız bile şarkıyı tavsiye ederim hele İngilizce biliyorsanız, keşke İngilizce bilseydim şu şarkı çok daha etkileyici olurdu.. @OzaN

7.0/10
Uzun listelerimde olan filmlerden ama ne zaman sıra gelir bilemem, şarkı güzel. :)
 

Midnight Express

Şu meşhur skandal filmi izleyeyim dedim. Ben daha önce açık açık hiçbir filmde bir millete ve ülkeye bu kadar açık açık küfür edildiğini görmedim. Resmen Hollywood'taki Ermeni lobisinin çektirdiği bir film.

Normalde bu tarz şeylere pek takılmam, sonuçta bir Hollywood filmi ama bu film o kadar maksatlı ki! Zaten gerçekteki karakter filmden hayal kırıklığı yaşadığını söylemiş. Karakterlerin Türkçesi berbattı, komikti resmen. Filmde bir tek savcı düzgün Türkçe konuşuyordu o da Türkiye doğumlu bir Ermeniymiş. Şaşırtmadı tabi. Bir de filmde dikkatimi çeken ince ayrıntılar vardı. Mesela bozlaklar, MHP afişleri falan Türkiye'de çekilmeyen bir film için fazla ayrıntılıydı.

Sinematik açıdan çekilen bir film olmadığı için bu filmi sinematik açıdan da değerlendirmek yanlış diye düşünüyorum. "Oğullarınızı ve kızlarınızı s..... Çünkü hepiniz domuzsunuz." Bir millet hakkında açık açık daha önce böyle küfür edilmiş midir?

1/10
 
Son düzenleme:

Gone Baby Gone

Uzun zamandır izlemek istediğim bir filmdi, nihayet izledim. Böylece Ben Affleck'in yönetmenlik filmografisini de tersten tamamlamış oldum. :)

Açıkçası beklediğimi tam anlamıyla bulamadım ama yine de iyi bir filmdi.

Film acayip bir şekilde Zodiac kokuyor. Havası, atmosferi çok benziyor. İlginçtir ikisi de aynı yıl çıkmış. Tabii Zodiac daha usta işi, daha iyi bir film ama bu film de çok gerisinde kalmıyor.

Film ilgi çekici başladı, ortalara doğru ilgi çekiciliğini azalttı ve bir ara tamamen kaybetti. Fakat son düzlüğe gidilirken atağa kalkarak +0.5 puanı kaptı benden. :)

Bu yıl Oscar'ın en güçlü adaylarından olan Casey Affleck öyle çok ilgimi çeken bir oyuncu değil. Buradaki performansı da çok güçlü değil bence. Michelle Monaghan filmin en iyisiydi. Oscar adayı olan Amy Ryan da iyi oynamış ama karakterini hiç sevmediğimden olsa gerek beni pek etkilemedi. Morgan Freeman ise bildiğimiz gibi, görünmesi yeter. :):) Bunlar dışında da kadroda pek çok ünlü isim vardı Titus Welliver, Ed Harris, Michael Kenneth Williams...

İyi bir film ama daha iyi bir film olabilirmiş. Ben Affleck filmleri sıralı tam liste :)

Argo > The Town > Gone Baby Gone (Yani gittikçe iyiye gidiyor sonucu çıkabilir, o halde gelsin Live by Night :))

7/10