Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Eleni Karaindrou'nun senfonilerini uzun zamandır dinliyorum meğersem çoğu müziğini bu film için bestelemiş tesadüfen Ekşi'de gördüm, hemen izledim. Film bayağı uzun, bazı yerlerde fazlasıyla sıkıldım (haliyle fazla sanat filmi izlemediğim için hatta çok çok nadir o da zorla. .ss) ama bu müzikler için değdi.
Ayrıca sanırım ilk kez Yunan filmi izlemiş oldum, oyuncuların hiçbirini de tanımıyorum. Bazı yerlerinde ağladım, iskele sahnesi içime işledi sanki o nasıl ağlamaydı... Eleni.
Farklı bir Uzakdoğu yapımı. Sanırım daha önce hiç bu kadar diyalogsuz film izlememiştim. İlginç ama güzeldi, sürükleyici değil ama sürükleyici .
Şunu anladım ki Uzakdoğu Kültürü bize bayağı yakın. En azından Amerikan -Avrupa -Afrika kültürüne oranla.
Biraz Madam Bovary tadı da yok değil ama çok farklı. Sanat filmi tanımına tam olarak oturuyor. Aşkın ve insan ilişkilerinin konuşmadan da yapılabileceğinin, önemli olanın da zaten o olduğunun dikkatini çekiyorlar. Hep denir ya kelimeler kifayetsiz kalır diye, işte ondan da esinlenilmiş.
Akıl hastanesinde (hapis de olabilir) kaldığı sıralar gardiyanla oyun oynadığı sahneler ve gardiyanın küfürleri çok iyiydi.
Kadının kocasının da yaşadığı tam bir dram. Filmde kötü olarak gösterilmiş olsa da asıl mağduriyeti o görüyor.
Oldukça kaliteli bir yapımdı. Konu olarak başlarda Requeim For a Dream kıyasladım ama teknik olarak farklılar aslında. Requiem direkt sadece trajedi olarak konuyu göstermişti, Transpotting de pek rahatlatıcı olmasa da yine de araya absürt gibi türler serpiştirilmiş, o yüzden Requiem For A Dream kadar rahatsız edici değil. Ama yine de bir Requiem değil elbet
Bebeğin ceset şekli ve elemanın halüsilasyon olarak tavanda emekleyen ceset bebeği görmesi, başını çevirmesi filan gerçekten fazlasıyla korkunçtu.
Directed by Doug Liman. With Franka Potente, Matt Damon, Chris Cooper, Clive Owen. A man is picked up by a fishing boat, bullet-riddled and suffering from amnesia, before racing to elude assassins and attempting to regain his memory.
www.imdb.com
Fena değildi ama çok da iyi değildi. Bir iki fizik sınırını aşan sahne hariç o kadar göze batacak bir şey yoktu. Serinin ilk bölümü olduğu için açık kapı bitmesi anlaşılır bir şey tabi. Yine de vasatın ortası diyebiliriz. C sınıfı bir yapım.
Başlarda ön yargı ile yaklaştım ama film giderek içine sardı. Zaten o küçük kızın sevimliliği bile filmi izlemek için sebep. Ömrümde o kadar tatlı velet görmedim.
Genel olarak olay örgüsü, yapımcı firmanın diğer filmleri gibi. Ama nihayetinde çocukların izlemesi için yapılmış film sonuçta, başarısı ise yetişkinlerin de izleyebilmesinde geliyor.
her zamanki gibi film olumsuz başlar, kötüler ile mücadele ile gelişir ve mutlu son.
Güzel bir seriydi. İlk filmde Brian De Palma farkı var. İlk film kesinlikle klasik bir ajan filmi değil. Jean Reno, Jon Voight gibi artı isimler de cabası. Güzel şaşırtmalar vardı. Brian De Palma tarzını konuşturmuş. Yine her zamanki gibi gözlere yapılan yakın zoomlar ön plandaydı. Genelde De Palma filmlerinde hep unutulmaz epik bir sahne olur. Mesela Scarface'deki son çatışma sahnesi, The Untouchables'daki bebek arabasının düşme sahnesi gibi. Bu filmde de o sahne ne zaman gelecek derken bence o sahne şuydu:
Bilgisayar odasına girdikleri sahnede gerilim üst düzeydeydi. Müthiş bir sahneydi kesinlikle. İlginçtir ki bu serinin bence en iyi sahnesi olan bu sahnede tek bir silah bile patlamıyor. Hatta tek kelime bile yok.
3. film zayıftı. J.J Abrams normal ortalama bir aksiyon filmi çekmiş. 4. film ise eğlenceliydi. Teknolojik aletler güzeldi. Ethan Hunt'un tırmanma sahneleri de güzeldi.
1. Film: 8.5/10
3. Film: 6/10
4. Film: 7.5/10
Bond Serisi (Quantum Of Solace Hariç)
Malum bu yıl Spectre'yi bekliyoruz. Tabi bu seride son zamanlardaki en kaliteli aksiyon filmlerine sahip genel kanıya göre. İlk film Casino Royale güzeldi. Mads Mikkelsen'in oyunculuğu, poker sahneleri çok hoştu. Daniel Craig Bond rolüne uymuş. Ama Skyfall Javier Bardem'in oyunculuğu dışında basit bir filmdi. Ha bir de Adele'nin müthiş müziği.
Casino Royale: 8/10
Skyfall: 6/10
Ocean Serisi
Bu seriyi de neden bu kadar beklettim hiç anlamıyorum. Neredeyse tüm sevdiğim oyuncular var. Hepsini teker teker saymaya gerek yok. Hepsi iyiydi. İlk film seyir zevki olarak en akıcı ve senaryo olarak en başarılı filmdi. 2. film Bruce Willis'in sahneleri dışında sıkıcıydı. 3. film de öyle çok başarılı değildi ama Al Pacino farkı vardı.
Sanırım bu yaz en çok Tom Cruise filmleri izledim ve genelde hepsi iyi çıktı. Nedense son dönemlerde Tom Cruise filmlerinden aldığım zevki diğerleirnden alamıyorum.
Kahrolsun insanlık kahrolsun toplum kahrolsun merhamet!
Sinirleri alt üst eden bir yapıt!
Film boyunca sinirden duvarlara yumruk attım, elbet acıtmayacak bir biçimde.
Böylesine anormal bir film haliyle böylesine anormal tepkiler verdirtiyor.
Filmin tekniği zaten apayrı bir dünya.
Daha önce "hayatımda izlediğim en farklı " diyebileceğim birkaç film izlemiştim, işte bu film o listenin direkt başına geçti! Bundan da daha farklı, daha manyak bir film var mıdır acaba dünyada?
Filmin tekniğini kırk yıl düşünsem bulamazdım, o nasıl işleniş nasıl mekan öyle? Bildiğiniz tiyatro sahnesinde ama apayrı bir kafayla bütün film ve mekan?
Filmin tekniği dışında, eğer insanoğlundan nefret etmek istiyorsanız bu filmi izleyin! Sinirlerimi böyle altüst eden bir yapıta pek ender rastlanır. Kahrolsun hümanizm!
Not: spoiler; şiddet, nefret ve kin dolu sözler içermektedir.
-
-Spoiler --
Filmin son dakikasına kadar resmen sinir küpü olmuştum . Hele Grace in hâlâ merhamet göstermesi yüzünden kafayı yiyordum az kalsın. Neyseki Babasının tavsiyesi üzerine çıktığı yürüyüşte çok doğru kararlar verdi. Bütün kasabanın gebermesi beni o kadar rahatlattı ki! Gebermesi diyorum Çünkü bu uygunsuz kelimeden daha uygununu haketmiyorlar
Hele çocukları tek tek geberirken ağlayan gözlüklü şerefsiz kadın! İçimin yağları eridi eridi göl oldu! Bibloları kıran ellerin kırılsın!
Ne iğrenç insanlardı yahu öyle? Var. Böyle insanlar dünyada yığınla var. Ve bunları öldürmek en adil şey. Virüsü temizlemezsen zarar verir dünyaya!
İntikam güçtür!
Ama keşke daha farklı bir intikam olsaydı. Ne bileyim daha da acı çekselerdi! Diri diri yakılsalardı! Hepsi mübah bunlara. Önce erkeklerin organı kesilse ve ağızlarına zorla itiştirip bir güzel dayaktan sonra derileri yüzülseydi! Kadınların hepsine türlü işkenceler yapılsaydı! Çocukların bile ölmesine sevindim? Bu öyle bir film işte. O veledi ölünceye kadar dövselerdi bir güzel. Ne bileyim, alayının karınları deşirseydi ama hemen ölmeselerdi!
Köpek zincirlerine takılıp arabaya bağlansalar ve öyle sürüklenselerdi! En sonda da olabilecek en acı verici yöntem ile defolsalardı bu dünyadan!
Spoiler
Halbuki filmin başında gayet sakindim ve bu kin ve nefret dolu yazıları yazacağım hiç aklıma gelmezdi. Ki eskiden de böyle bir üslup ve düşünce tarzını yakıştırmazdım kendime, ama bu filmi izledikten sonra tüm dengem bozuldu. Anti-Hümanizmin ne kadar gerekli bir şey olduğunu yeniden anladım. Elbette bu nefret dolu yorumum bile filmin yapılma amacı aslında, böyle kin kusmamak elde değil.
Yönetmen, adam tam bir manyak. Yine yapmış yapacağını. Yine apaykırı bir iş. Yine Nitszche felsefesi buram buram.
--
Merhameti gördüğün yerde öldüreceksin!
Merhamet, en büyük kibirdir
--
Böyle giderse favori yönetmenlerim listesinde Kubrick ten sonraki isim olması hiç sürpriz olmaz
Bu adamın nedense her filminde kadın ön planda. Ve sürekli "kadın ve toplum " kavramı Niçesel açıdan ele alıyor. İnsanın sinirleriyle oynamakta üstüne yok.
Sinema okullarında ders olarak okutulan filmlerden biri. Mekan kavramı olmaksızın bir film nasıl başyapıt olarak çekilirmiş, soyut mekan nasıl kullanılırmış, onu eğitiyorlar.
Bence sinema ile iyi kötü ilgilenen herkesin muhakkak ama muhakkak izlemesi gerekir, bu kadar farklı bir yapımı izlememek büyük kayıp olur. Süresi uzun olsa da hiç sıkıcı değil, ben tek partta bitirdim ama iki partta da pekala izlenebilir iki günde. İmdb puanı zaten ortada, Top 100 düzeyinde bir film. Yakında listeye girer büyük ihtimalle. Nefretle öneriyorum. @cevaa@OzaN@Danger UA!@sokak sanati@Maskeli Fedai
@OzaN. İki part halinde 1.30 saat - 1.30 saat olarak kolaylıkla izlenebilir. Bu aslında orta süreli bir film, bu uzunsa Rüzgar Gibi Geçti, Arabistanlı Lawrence, Bir Zamanlar Amerika da gibi filmler nedir ?
@OzaN. İki part halinde 1.30 saat - 1.30 saat olarak kolaylıkla izlenebilir. Bu aslında orta süreli bir film, bu uzunsa Rüzgar Gibi Geçti, Arabistanlı Lawrence, Bir Zamanlar Amerika da gibi filmler nedir ?
Evet ama onlardan farklı olarak bu film daha sürükleyici ve merak ögeli. Breking Bad sürükleyiciliği var
Hiç olmazsa dizi gibi 60 ar dakikadan üst üste 3 günde de biter? Sıkmaya gerek yok nasılsa. Ama filmi izlememek büyük kayıp olur, Hani John Molkovich Olmak filmine farklı deniyordu, bu filmin yanında bir hiç kalır onu belirteyim.
Ayrıca Nicole Kidman faktörünü de unutmamak gerek, hem çok iyi oyunculuk çıkarmış hem de çok güzel çıkmış.
Evet ama onlardan farklı olarak bu film daha sürükleyici ve merak ögeli. Breking Bad sürükleyiciliği var
Hiç olmazsa dizi gibi 60 ar dakikadan üst üste 3 günde de biter? Sıkmaya gerek yok nasılsa. Ama filmi izlememek büyük kayıp olur, Hani John Molkovich Olmak filmine farklı deniyordu, bu filmin yanında bir hiç kalır onu belirteyim.
Ayrıca Nicole Kidman faktörünü de unutmamak gerek, hem çok iyi oyunculuk çıkarmış hem de çok güzel çıkmış.
Otobüs dışında çok film izleyemiyorum. İzlesem de haftasonu aynı gün içinde bitiriyorum. Bu film otobüste izlenmesi, diğer türlüye de uymuyor, yine de aklımın bir köşesine yazdım.
Otobüs dışında çok film izleyemiyorum. İzlesem de haftasonu aynı gün içinde bitiriyorum. Bu film otobüste izlenmesi, diğer türlüye de uymuyor, yine de aklımın bir köşesine yazdım.
O halde zaman bulunca, rahat bir zamanda listenin başlarında olmasını öneririm, birkaç ay sonra olsa bile olsun.
Şunu da belirteyim, filmin kalitesi bir yana ama filmden nefret de edebilirsin, özellikle Lars Von Trier tekniğini pek sevmiyorsan. Yani düşük beklenti ile izlemek en sağlıklısı.
Directed by Lars von Trier. With Björk, Catherine Deneuve, David Morse, Peter Stormare. An east European girl goes to America with her young son, expecting it to be like a Hollywood film.
www.imdb.com
Yine Trier yine kadın ve toplum. Ama bu filminde onlardan farklı olarak kadın düşmanlığı söz konusu değil. Bir takım eleştiri unsurları var ama daha çok Anti Hümanzim görüşünde.
Yine sinirim bozulmadı değil. Normalde müzikali sevmem ama yönetmenin hatrına izledim ve iyi ki izlemişim, müzikal kısımları da çok hoştu. Başroldeki Björk adlı sanatçı oyunculuğun dibine vurmuş. Normal hayatta ünlü bir şarkıcı imiş ama ben daha ilk defa duydum.
Olay örgüsü bakımından buram buram dramatik bir yapım. İzlerken için burkulması ve sinirin bozulmaması çok zor. Kahrolası insanlık!
o şartlar altında zar zor biriktirdiği o emek parasını sanki çalmış durumuna düşmesi, karaktersiz polis adamın her şeyi mahvetmesi... Beni en çok sinir eden, Selma nın bunları anlatmaması, boş yere ölüme gitmesi.
Ama yine de özellikle sonu çok sağlamdı.
Oyunculuklar , zaten bu adamın hiçbir filminde kötü oyunculuk görmedim. Diyecek hiçbir şey yok o bakımdan.
Tanıdık sima olarak John Abruzzi vardı. Burada da adam gibi adamdı.
Ayrıca Oz'un Vali'si de, yine aynı karakter ve tip yapısı olarak karşımıza çıkmış.
Yönetmenliğe gelirsek, her zamanki klasik Trier tekniği. Mükemmele yakın çekim tekniği ve tarzı. Gerçekten sinema tarihine geçmek ve en büyük birkaç yönetmenden biri olmak, bu adamın elinde. Ama istiyor mu bunu? Sanırım hayır.
Kahrolsun insanlık kahrolsun toplum kahrolsun merhamet!
Sinirleri alt üst eden bir yapıt!
Film boyunca sinirden duvarlara yumruk attım, elbet acıtmayacak bir biçimde.
Böylesine anormal bir film haliyle böylesine anormal tepkiler verdirtiyor.
Filmin tekniği zaten apayrı bir dünya.
Daha önce "hayatımda izlediğim en farklı " diyebileceğim birkaç film izlemiştim, işte bu film o listenin direkt başına geçti! Bundan da daha farklı, daha manyak bir film var mıdır acaba dünyada?
Filmin tekniğini kırk yıl düşünsem bulamazdım, o nasıl işleniş nasıl mekan öyle? Bildiğiniz tiyatro sahnesinde ama apayrı bir kafayla bütün film ve mekan?
Filmin tekniği dışında, eğer insanoğlundan nefret etmek istiyorsanız bu filmi izleyin! Sinirlerimi böyle altüst eden bir yapıta pek ender rastlanır. Kahrolsun hümanizm!
Not: spoiler; şiddet, nefret ve kin dolu sözler içermektedir.
-
-Spoiler --
Filmin son dakikasına kadar resmen sinir küpü olmuştum . Hele Grace in hâlâ merhamet göstermesi yüzünden kafayı yiyordum az kalsın. Neyseki Babasının tavsiyesi üzerine çıktığı yürüyüşte çok doğru kararlar verdi. Bütün kasabanın gebermesi beni o kadar rahatlattı ki! Gebermesi diyorum Çünkü bu uygunsuz kelimeden daha uygununu haketmiyorlar
Hele çocukları tek tek geberirken ağlayan gözlüklü şerefsiz kadın! İçimin yağları eridi eridi göl oldu! Bibloları kıran ellerin kırılsın!
Ne iğrenç insanlardı yahu öyle? Var. Böyle insanlar dünyada yığınla var. Ve bunları öldürmek en adil şey. Virüsü temizlemezsen zarar verir dünyaya!
İntikam güçtür!
Ama keşke daha farklı bir intikam olsaydı. Ne bileyim daha da acı çekselerdi! Diri diri yakılsalardı! Hepsi mübah bunlara. Önce erkeklerin organı kesilse ve ağızlarına zorla itiştirip bir güzel dayaktan sonra derileri yüzülseydi! Kadınların hepsine türlü işkenceler yapılsaydı! Çocukların bile ölmesine sevindim? Bu öyle bir film işte. O veledi ölünceye kadar dövselerdi bir güzel. Ne bileyim, alayının karınları deşirseydi ama hemen ölmeselerdi!
Köpek zincirlerine takılıp arabaya bağlansalar ve öyle sürüklenselerdi! En sonda da olabilecek en acı verici yöntem ile defolsalardı bu dünyadan!
Spoiler
Halbuki filmin başında gayet sakindim ve bu kin ve nefret dolu yazıları yazacağım hiç aklıma gelmezdi. Ki eskiden de böyle bir üslup ve düşünce tarzını yakıştırmazdım kendime, ama bu filmi izledikten sonra tüm dengem bozuldu. Anti-Hümanizmin ne kadar gerekli bir şey olduğunu yeniden anladım. Elbette bu nefret dolu yorumum bile filmin yapılma amacı aslında, böyle kin kusmamak elde değil.
Yönetmen, adam tam bir manyak. Yine yapmış yapacağını. Yine apaykırı bir iş. Yine Nitszche felsefesi buram buram.
--
Merhameti gördüğün yerde öldüreceksin!
Merhamet, en büyük kibirdir
--
Böyle giderse favori yönetmenlerim listesinde Kubrick ten sonraki isim olması hiç sürpriz olmaz
Bu adamın nedense her filminde kadın ön planda. Ve sürekli "kadın ve toplum " kavramı Niçesel açıdan ele alıyor. İnsanın sinirleriyle oynamakta üstüne yok.
Sinema okullarında ders olarak okutulan filmlerden biri. Mekan kavramı olmaksızın bir film nasıl başyapıt olarak çekilirmiş, soyut mekan nasıl kullanılırmış, onu eğitiyorlar.
Bence sinema ile iyi kötü ilgilenen herkesin muhakkak ama muhakkak izlemesi gerekir, bu kadar farklı bir yapımı izlememek büyük kayıp olur. Süresi uzun olsa da hiç sıkıcı değil, ben tek partta bitirdim ama iki partta da pekala izlenebilir iki günde. İmdb puanı zaten ortada, Top 100 düzeyinde bir film. Yakında listeye girer büyük ihtimalle. Nefretle öneriyorum. @cevaa@OzaN@Danger UA!@sokak sanati@Maskeli Fedai
Evet bütün film öyle geçiyor, bir kroki gibi mekanlar ayrılıyor. Tabi karakterler kendilerini sokaktaki evlerde yani normal ortamda kaldıklarını sanıyor ama biz tiyatro sahnesi olarak görüyoruz. Evler filan hayali ve içleri gözüken saydam yapıda. Manyak bir film vesselam.
Tuncel Kurtiz'in son filmi.. Tuncel Kurtiz yine döktürmüş. Yıldırım Paşam çok iyiydi, çok güldürdü. Binnur Kaya süperdi yine ama o Cevdet ile yakışmamışlar. Binnur çok yaşlı kalmış yanında.
Tüm oyuncular, oyunculuklar çok iyiydi. Hiç birine laf edemem. Konusu çok iyi değildi ama sıcak, samimi bir film olmuş.
Filmde özellikle kargalı sahneler güldürdü. Karganın yaşı 122, adı Hulusiymiş. Karga en sonunda işe yaradı.
Neyse kısaca beğendim filmi, ne zamandır izleyemedim. Hep izleyeyim deyip unuttum. Güzel ve samimi filmler listemde yer aldı film...
Bu site, içeriği kişiselleştirmek, deneyiminize uyarlamak ve kayıt olmanız durumunda giriş yapmanızı sağlamak için yasal düzenlemelere uygun çerezler (cookies) kullanır.
Bu siteyi kullanmaya devam ederek, çerez kullanımına izin veriyorsunuz.
