1. Bölüm | 2. Bölüm | 3. Bölüm | 4. Bölüm | 5. Bölüm
Şehriban: Zerrin, senin ne işin var burada?
Zerrin: Hazır her şeyi öğrenmişken ben de geleyim dedim işte, ne var?
Hafize: Kocanı nasıl atlattın?
Zerrin: Uyuyordu horul horul. Hem ben onun horultusuna kalacak kadın değilim. Nerede atraksiyon, orada ben...
(Şehriban onu da aralarına almak zorunda kalırken, kamera İpek ve Çiçek'e geçer. Kızlar eve girer girmez babaları, dedeleri ve küçük kardeşlerini görür ve şok olur.)
Galip: Kızlar, siz mi geldiniz?
İpek: Annem sizin kahvehanede olacağınızı söylemişti...
Galip: Dedeniz orada durmak istemedi...
Alican: Oysa okeyde de yenecektim herkesi. Herkes bana hayran kaldı, hayran...
Servet: Vallahi sigara kokusundan içim karardı. Önceleri sigara herkesin eline yakışmazdı. Onu tutmak bile belli bir asalet ve bilgelik isterdi... Ama şimdi herkesin elinde, parası olan alıyor işte...
Çiçek: Evet, neyse biz içeriye geçelim. Geliriz sonra...
(Kızlar şaşkınlıkla odalarına geçip plan yapmaya başlarken, kamera tekrar restorana döner. Deniz ve Ozan yemeğe devam ederken, Nihal ile Fatih de hala birbirlerini fark etmemişlerdir.)
Nihal: Off, Deniz! Hadi artık, bir şeyler söyle...
Fatih: Hadi, oğlum! Devam edin konuşmaya...
(Genç kadın yanındaki adamın ne yaptığını merak ettiği için soru sormaya yönelir. O sırada Fatih de yüzünü Nihal'e döner. Genç adam, karşısındakinin birkaç gündür izini sürmeye çalıştığı o kadın olduğunu anlar.)
Nihal: Sen...
Fatih: Evet, ben...
Nihal: Sen bana "bacım" diyen o adamsın... Kıro şey işte, ne olacak?
Fatih: (kendine gelerek) Pardon, ama istediğimi söyleyebilirim. Burası özgür bir ülke... Ayrıca, özür dilerim...
Nihal: Söylemezsin, bana "bacım" diyemezsin! Hem kuru özür de yetmez...
Fatih: Bir çaya ne dersin? Belki de...
Nihal: Ben kahveyiciyim, hem istemiyorum senin ısmarlayacağın şeyi de. Ayrıca ufak at da civcivler yesin, o kadar da değil...
(Fatih, garsonu çağırıp siparişini yaparken kamera Deniz ve Ozan'a geçer.)
Deniz: Biliyor musun, Nihal'in sesi dönüp duruyor kafamda. O benim en yakın arkadaşım da...
Ozan: Ben de arkadaşım Fatih'in sesini duyuyorum sanki, buradaymış gibi...
Deniz: Neyse, sana bir şey diyeceğim. Bu gece bana çok şey öğretti Ozan...
Ozan: Ne gibi?
Deniz: Bütün erkeklerin öküz olmadığını öğrendim mesela. Sen daha önce gördüklerimden çok farklısın Ozan...
Ozan: Sen de diğer kadınlardan çok farklısın. Para manyağı oldu tüm kadınlar, ama sen...
Deniz: Öyle olduğuma sevindim...
(Çift konuşmalarına devam ederken Çiğdem ise kıskançlık krizlerine girmekle meşguldür.)
Çiğdem: Şimdi düşüp bayılacağım, diri diri gömün beni... Ozan'ın karşısındaki o kadın şimdi ben olacaktım, var ya...
Zerrin: Düşüncesi bile korkunç...
Çiğdem: Zerrin Abla, ayıp oluyor ama...
Şehriban: Vallahi bizim oğlan ne buldu bunda, hiç anlamadım...
Hafize: Daha yüzünü bile görmediğiniz biri için neler diyorsunuz? Hem, gönül ferman dinlemiyor ki...
Çiğdem: Çirkin bir şeydir işte, ne olacak?
Şehriban: Göreceğiz bakalım...
Çiğdem: Daha evlenecektik, düğünümüzde bu takım elbiseyi giyecekti... Tabii ondan önce İlkay Abla'da kına gecesi yapacaktık... Çocuklarımız olacaktı, hatta adları da Seyfi ve Nazlı olacaktı... Ama o gitti, bunu tercih etti...
(Çiğdem konuşmaya devam ederken kamera İpek ve Çiçek'e geçer. Kızlar planlarını yapıp salona girmek üzereyken telefon çalar. Arayan Alper ve Barış'tır.)
Alper: Çalıkuşum, durumlar nasıl evde?
İpek: Off, unuttum aklımdaki her şeyi! Tam salona girecekken aranılır mı ama nazar boncuğum?
(O sırada Galip ve Servet yatmak için odalarına geçmektedir. İpek telefonunu kapatıp ikisini de durdurur.)
İpek: Hayrola, nereye?
Galip: Odaya geçeceğiz kızım, uyuyacağız...
Çiçek: Demin annem aradı bizi... Şey dedi, şey... Babaannemle birlikte sizi restoranda bekliyorlarmış...
Galip: Restoran mı? Şakadır o, şaka...
İpek: Annemin hiç de şaka yapar gibi bir hali yoktu. Sizi bekliyorlarmış...
Çiçek: Nur Lokantası'nda...
Servet: Bizimkilerin o lüks yerde ne işleri olur ki?
(Kızlar baba ve dedelerini bir şekilde ikna edip evden çıkarmayı başarırlar. O sırada ise kamera Deniz ve Ozan'a döner.)
Deniz: Bana aileni anlatsana... Nasıl bir ortamda büyüyorsun?
Ozan: Nereden başlasam ki... Bizim aile biraz kalabalık. Annem Şehriban mesela, deli dolu bir kadın. Bana çok düşkün. Babaannem Hafize de öyle. Babam Galip ile dedem Servet de dünyalar tatlısı adamlar. İpek ve Çiçek'e hiç girmiyorum, başlarında kavak yelleri esiyor. Bir de küçük kardeşim Alican var. Bir görsen, nasıl tatlı...
Deniz: (duygulanarak) Çok güzelmiş gerçekten...
Ozan: Ne oldu, farkında olmadan üzdüm mü seni?
Deniz: Yok ya, ne bileyim... Benim ailem seninki gibi değil. Kalabalık, sıcak, samimi... Benim bir annem Zuhal var, bir de erkek kardeşim Alper... Babam da iş gezisinden dönerken çok vahim bir trafik kazası geçirip vefat etti...
Ozan: Özür dilerim, deşmek istemezdim yaranı...
Deniz: Önemli değil, alıştım zaten... Ama sana bir tavsiyem var, ailenin değerini iyi bil lütfen... Onları sakın üzme, tamam mı?
Ozan: Tamam, deneyeceğim bunu...
Deniz: (elini tutarak) Deneme, yap lütfen...
(Deniz ve Ozan'ın konuşması sürerken kamera birkaç masa ötedeki Fatih ile Nihal'e geçer. İkili kahve içmekte, diğer yandan da kaynaşmaya başlamışlardır.)
Fatih: İşlerin bu kadar hızlı yürüyeceğini düşünmüş müydün hiç?
Nihal: Bak, aramızda senin sandığın gibi bir şey olamaz...
Fatih: Ama olmaya başladı, kabul et...
Nihal: Şimdiden bu ilişki muhabbetlerine girmeyelim lütfen...
Fatih: Yani bir ilişkimiz olduğunu kabul ediyorsun?
Nihal: Etmiyorum, hem etsem bile daha adlarımızı bilmiyoruz. (elini uzatarak) Ben Nihal bu arada...
Fatih: (elini uzatarak) Ben de Fatih...
(O sırada kamera eve döner. Alper ve Barış da evin boşalmasından sonra oraya gelmiş ve gençler fermuar parçasını aramak için yatak odasında toplanmışlardır.)
İpek: Sevda çiçeğim, sen şuraya bak... Çiçek, sen şu dolabı ara... Barış, sen buraya göz gezdir... Ben de şuralara bakayım...
(İpek, Çiçek, Alper ve Barış kayıp fermuar parçasını aramak için ortalığı alt üst etmiştir. Uzun bir süre boyunca aradıktan sonra Çiçek fermuarı bulmuştur.)
Barış: Sultanım benim, aferin sana...
Alper: Cilveleşmenin sırası değil, çıkalım hemen...
(Gençler kapıya baktıklarında sürpriz birinin durduklarını görürler. Bu, evin en küçüğü Alican'dır ve gördüğü manzaraya çok şaşırmıştır. Öte yandan Galip ve Servet de restorana gelmiştir. Şehribanların oturduğu masayı bulmak için göz gezdirirken Çiğdem onları fark etmiştir.)
Çiğdem: Şehriban Abla, Hafize Teyze? Bunlar sizinkiler değil mi?
(Şehriban ve Hafize o yöne doğru bakarlar ve kocalarını görürler.)
Hafize: Bizimkilerin ne işi var burada?
Şehriban: (şaşkınlıkla önüne dönerek, sessizce) Bu gece çok zor geçecek, çok...
6. BÖLÜM - Eski Hatıralar...
(Enis, Deniz ve Ozan'ı birlikte görünce küplere binmiştir. Bir süre daha onlara baktıktan sonra büyük bir sinirle oradan çıkmıştır. O çıkar çıkmaz ise içeri Zerrin girmiş ve hemen Şehribanların masasına oturuvermiştir.)
Şehriban: Zerrin, senin ne işin var burada?
Zerrin: Hazır her şeyi öğrenmişken ben de geleyim dedim işte, ne var?
Hafize: Kocanı nasıl atlattın?
Zerrin: Uyuyordu horul horul. Hem ben onun horultusuna kalacak kadın değilim. Nerede atraksiyon, orada ben...
(Şehriban onu da aralarına almak zorunda kalırken, kamera İpek ve Çiçek'e geçer. Kızlar eve girer girmez babaları, dedeleri ve küçük kardeşlerini görür ve şok olur.)
Galip: Kızlar, siz mi geldiniz?
İpek: Annem sizin kahvehanede olacağınızı söylemişti...
Galip: Dedeniz orada durmak istemedi...
Alican: Oysa okeyde de yenecektim herkesi. Herkes bana hayran kaldı, hayran...
Servet: Vallahi sigara kokusundan içim karardı. Önceleri sigara herkesin eline yakışmazdı. Onu tutmak bile belli bir asalet ve bilgelik isterdi... Ama şimdi herkesin elinde, parası olan alıyor işte...
Çiçek: Evet, neyse biz içeriye geçelim. Geliriz sonra...
(Kızlar şaşkınlıkla odalarına geçip plan yapmaya başlarken, kamera tekrar restorana döner. Deniz ve Ozan yemeğe devam ederken, Nihal ile Fatih de hala birbirlerini fark etmemişlerdir.)
Nihal: Off, Deniz! Hadi artık, bir şeyler söyle...
Fatih: Hadi, oğlum! Devam edin konuşmaya...
(Genç kadın yanındaki adamın ne yaptığını merak ettiği için soru sormaya yönelir. O sırada Fatih de yüzünü Nihal'e döner. Genç adam, karşısındakinin birkaç gündür izini sürmeye çalıştığı o kadın olduğunu anlar.)
Nihal: Sen...
Fatih: Evet, ben...
Nihal: Sen bana "bacım" diyen o adamsın... Kıro şey işte, ne olacak?
Fatih: (kendine gelerek) Pardon, ama istediğimi söyleyebilirim. Burası özgür bir ülke... Ayrıca, özür dilerim...
Nihal: Söylemezsin, bana "bacım" diyemezsin! Hem kuru özür de yetmez...
Fatih: Bir çaya ne dersin? Belki de...
Nihal: Ben kahveyiciyim, hem istemiyorum senin ısmarlayacağın şeyi de. Ayrıca ufak at da civcivler yesin, o kadar da değil...
(Fatih, garsonu çağırıp siparişini yaparken kamera Deniz ve Ozan'a geçer.)
Deniz: Biliyor musun, Nihal'in sesi dönüp duruyor kafamda. O benim en yakın arkadaşım da...
Ozan: Ben de arkadaşım Fatih'in sesini duyuyorum sanki, buradaymış gibi...
Deniz: Neyse, sana bir şey diyeceğim. Bu gece bana çok şey öğretti Ozan...
Ozan: Ne gibi?
Deniz: Bütün erkeklerin öküz olmadığını öğrendim mesela. Sen daha önce gördüklerimden çok farklısın Ozan...
Ozan: Sen de diğer kadınlardan çok farklısın. Para manyağı oldu tüm kadınlar, ama sen...
Deniz: Öyle olduğuma sevindim...
(Çift konuşmalarına devam ederken Çiğdem ise kıskançlık krizlerine girmekle meşguldür.)
Çiğdem: Şimdi düşüp bayılacağım, diri diri gömün beni... Ozan'ın karşısındaki o kadın şimdi ben olacaktım, var ya...
Zerrin: Düşüncesi bile korkunç...
Çiğdem: Zerrin Abla, ayıp oluyor ama...
Şehriban: Vallahi bizim oğlan ne buldu bunda, hiç anlamadım...
Hafize: Daha yüzünü bile görmediğiniz biri için neler diyorsunuz? Hem, gönül ferman dinlemiyor ki...
Çiğdem: Çirkin bir şeydir işte, ne olacak?
Şehriban: Göreceğiz bakalım...
Çiğdem: Daha evlenecektik, düğünümüzde bu takım elbiseyi giyecekti... Tabii ondan önce İlkay Abla'da kına gecesi yapacaktık... Çocuklarımız olacaktı, hatta adları da Seyfi ve Nazlı olacaktı... Ama o gitti, bunu tercih etti...
(Çiğdem konuşmaya devam ederken kamera İpek ve Çiçek'e geçer. Kızlar planlarını yapıp salona girmek üzereyken telefon çalar. Arayan Alper ve Barış'tır.)
Alper: Çalıkuşum, durumlar nasıl evde?
İpek: Off, unuttum aklımdaki her şeyi! Tam salona girecekken aranılır mı ama nazar boncuğum?
(O sırada Galip ve Servet yatmak için odalarına geçmektedir. İpek telefonunu kapatıp ikisini de durdurur.)
İpek: Hayrola, nereye?
Galip: Odaya geçeceğiz kızım, uyuyacağız...
Çiçek: Demin annem aradı bizi... Şey dedi, şey... Babaannemle birlikte sizi restoranda bekliyorlarmış...
Galip: Restoran mı? Şakadır o, şaka...
İpek: Annemin hiç de şaka yapar gibi bir hali yoktu. Sizi bekliyorlarmış...
Çiçek: Nur Lokantası'nda...
Servet: Bizimkilerin o lüks yerde ne işleri olur ki?
(Kızlar baba ve dedelerini bir şekilde ikna edip evden çıkarmayı başarırlar. O sırada ise kamera Deniz ve Ozan'a döner.)
Deniz: Bana aileni anlatsana... Nasıl bir ortamda büyüyorsun?
Ozan: Nereden başlasam ki... Bizim aile biraz kalabalık. Annem Şehriban mesela, deli dolu bir kadın. Bana çok düşkün. Babaannem Hafize de öyle. Babam Galip ile dedem Servet de dünyalar tatlısı adamlar. İpek ve Çiçek'e hiç girmiyorum, başlarında kavak yelleri esiyor. Bir de küçük kardeşim Alican var. Bir görsen, nasıl tatlı...
Deniz: (duygulanarak) Çok güzelmiş gerçekten...
Ozan: Ne oldu, farkında olmadan üzdüm mü seni?
Deniz: Yok ya, ne bileyim... Benim ailem seninki gibi değil. Kalabalık, sıcak, samimi... Benim bir annem Zuhal var, bir de erkek kardeşim Alper... Babam da iş gezisinden dönerken çok vahim bir trafik kazası geçirip vefat etti...
Ozan: Özür dilerim, deşmek istemezdim yaranı...
Deniz: Önemli değil, alıştım zaten... Ama sana bir tavsiyem var, ailenin değerini iyi bil lütfen... Onları sakın üzme, tamam mı?
Ozan: Tamam, deneyeceğim bunu...
Deniz: (elini tutarak) Deneme, yap lütfen...
(Deniz ve Ozan'ın konuşması sürerken kamera birkaç masa ötedeki Fatih ile Nihal'e geçer. İkili kahve içmekte, diğer yandan da kaynaşmaya başlamışlardır.)
Fatih: İşlerin bu kadar hızlı yürüyeceğini düşünmüş müydün hiç?
Nihal: Bak, aramızda senin sandığın gibi bir şey olamaz...
Fatih: Ama olmaya başladı, kabul et...
Nihal: Şimdiden bu ilişki muhabbetlerine girmeyelim lütfen...
Fatih: Yani bir ilişkimiz olduğunu kabul ediyorsun?
Nihal: Etmiyorum, hem etsem bile daha adlarımızı bilmiyoruz. (elini uzatarak) Ben Nihal bu arada...
Fatih: (elini uzatarak) Ben de Fatih...
(O sırada kamera eve döner. Alper ve Barış da evin boşalmasından sonra oraya gelmiş ve gençler fermuar parçasını aramak için yatak odasında toplanmışlardır.)
İpek: Sevda çiçeğim, sen şuraya bak... Çiçek, sen şu dolabı ara... Barış, sen buraya göz gezdir... Ben de şuralara bakayım...
(İpek, Çiçek, Alper ve Barış kayıp fermuar parçasını aramak için ortalığı alt üst etmiştir. Uzun bir süre boyunca aradıktan sonra Çiçek fermuarı bulmuştur.)
Barış: Sultanım benim, aferin sana...
Alper: Cilveleşmenin sırası değil, çıkalım hemen...
(Gençler kapıya baktıklarında sürpriz birinin durduklarını görürler. Bu, evin en küçüğü Alican'dır ve gördüğü manzaraya çok şaşırmıştır. Öte yandan Galip ve Servet de restorana gelmiştir. Şehribanların oturduğu masayı bulmak için göz gezdirirken Çiğdem onları fark etmiştir.)
Çiğdem: Şehriban Abla, Hafize Teyze? Bunlar sizinkiler değil mi?
(Şehriban ve Hafize o yöne doğru bakarlar ve kocalarını görürler.)
Hafize: Bizimkilerin ne işi var burada?
Şehriban: (şaşkınlıkla önüne dönerek, sessizce) Bu gece çok zor geçecek, çok...
- 6. BÖLÜM SONU -