En Son İzlediğiniz Film? 🎞

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan şirin
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Filmle ilgili yorumum için tıklayın.
 

Uzun süredir izlemek istiyordum.Robin Williams anısına izleyeyim dedim.

Film mükemmeldi.Robert De Niro sen insan mısın? Adam ustaların ustası büyük efsane.Krize girdiği,tik yaptığı sahnelerde olağanüstü oynadı.Sadece mimik olarak değil karakterin peltek konuşmasını da çok iyi yapmış.Biraz iddialı olacak ama sinema tarihinde şimdiye kadarki en iyi 10 performans arasına rahat girer.Robin Williams da çok iyiydi.Keşke bu kadar erken gitmeseydi.:(


Bu filmi izleyince basit şeyleri yapabildiğinize şükredeceksiniz.Hayatta basit şeylerin önemini vurguluyor film.Birçok etkileyici sahneye sahipti.

Robin Williams'ın hastalarda refleksin olduğunu keşfettiği sahne,Robert De Niro'nun tikinden dolayı kafasını sabit tutamayıp kitap okuyamaması,kadınla dans ettiği sahnede tikinin durması çok iyiydi.

Müzikler çok iyiydi.

Steven Zaillian yine mükemmel bir senaryo yazmış.Sadece film olsa konusuna inanmayacaksınız ama gerçek hikaye olması çok etkileyici.

Mükemmel bir film diyebilirim.Herkes izlemeli.Robert De Niro şimdiye kadar gördüğüm en iyi engelli rolünü canlandırmış.

10/10
 

Filme ilgili yorumum için tıklayın.
 
Jennifer Carpenter'ı ilk kez farklı bir rolde izledim. Zaten onun için izledim filmi. :D Konusu da ilgi çekiciydi, hiç sıkılmadan izlediğim bir film oldu.

Çok heyecanlı sahneler vardı neredeyse hiç dinmedi hep olaylar olaylar 😱 Kendimi de oldukça kaptırdım bkz:
Angela çatıda yalnız kaldığında o gudubet şey ona saldırmaya çalıştı o ara ona vuruyorum diye kendi bacağıma yumruk atmışım :D
Jennifer'ı ağlarken görmek istemiyorum artık :( Komedi filminde oynasın hep gülsün, o güzel gözlerine hüzün yakışmıyor. Filmin ilk dakikalarında süperdi :bhr:
Oyunculuğu yine üst düzeydeydi
özellikle yine çatıda Scott ile birlikte o şeyden saklanmaya çalışırken sessiz sessiz ağlaması beni benden aldı. Çok iyiydi.
Son sahne büyük merak uyandırdı en kısa zamanda izleyeceğim 2. filmi de.
En şaşırdığım sahne
adamlardan biri çıkmaya çalışınca keskin nişancı tarafından vurulması tam da ***'lik bir sahneydi 😱
Film bitti ama soru işaretleri devam ediyor. Hiçbir şeyin cevabı verilmedi bir de üstüne sorular birikti. Angela'ma bir şey olmaz inşallah :T
Imdb'si beklediğimin altında ama bence 9/10 luk bir filmdi. :) :)

Edit: Filmin orijinali Rec'in imdb si biraz daha yüksek: 7.5 Orijinalinin aynısı diye yorumlar yapılmış. Onu da bir izlemek gerek :D
 
Son düzenleme:

Owen Wilson'un izlediğim 2.filmiydi ve bu filmde çok iyiydi. Bu adamın tarzını çok beğendim diğer filmlerini izlicem.

Filme gelirsek bence farklı bir komediydi. Karılarının 1 hafta bekar hayatı yaşamalarına izin verdiği 2 erkeğin maceraları anlatılmış. Sesli güldüren sahneleri çok fazla var. İzlerken adamların hali bile güldürüyor. Özellikle Fred'in halleri çok fenaydı ya, karısına çaktırmadan diğer kızlara baktığını sanıyor ama karısı onu izliyor :D

8/10
 

Matt Damon'ın bayadır izlemek istediğim efsane aksiyon serisinin ilk halkası.

Film aslında ilgi çekici bir şekilde başladı.Kim olduğunu bilmeyen bir adam ama yeteneklerinin farkına varıyor.Kendisini tanımaya başladıkça şaşırıyor.

Yılına göre de çok çok iyi çekildiğini söyleyeyim.Film belki çok eski olmayabilir ama sonuçta bir dram filmi olmadığı için teknoloji çok önemli.Kapaklı telefonlar falan biraz sırıttı tabi.:D

Aksiyon sahneleri çok iyiydi.Özellikle şu sahne:

Arabayla merdivenden aşağı indikleri sahne gerçekten sağlamdı.Genel olarak o takip sahnesi çok iyi ve heyecanlıydı zaten.

Filmde anlamadığım tam netleştiremediğim bazı noktalar var ama devam filmlerinde gizem yavaş yavaş çözülecek zaten.

Müzikler mükemmeldi.

Doug Liman da çok başarılıydı.Bazı sahnelerde çekim açılarını falan beğenmesem de başarılıydı.

Bu film bence aksiyona yeni bir soluk getirmiştir.Daha o yıllarda Steven Seagal,Dolph Lundgren gibi 80'lerden kalma kas yığınları halen daha film yapacağım diye kasıyorlardı.Ancak Matt Damon'un donuk ifadesiyle beraber kült bir casus filmi çıkmış ortaya.

8.3/10
 

TRT'de görünce kaçırmadan izledim.Dublaj da olsa Godfather Godfather'dır.:D Eğer sinema bir sanatsa bu tarz filmler sayesinde sanattır.Bu film tam anlamıyla bir klasik efsanedir.

Kaçıncı kez izledim hatırlamıyorum artık.Her gördüğümde her aklıma geldiğinde izlerim.İzledikten sonra da her zaman etkisi altına alır beni.

Yönetmen Francis Ford Coppola sadece bu seriyle benim için en iyi yönetmendir.Zaten sırf bu seriyle 5 Oscar kazandı kendisi.IMDB Top 250 listesinde ilk 3'te iki filmi var.Bunlar ne kadar efsane olduğunu kanıtlar nitelikte.

Al Pacino aşırı karizma,büyük oyuncu.Karakterini oynamaz yaşar.Michael'e öyle bir hayat vermiştir ki tüm zamanların en iyi 5 anti kahramanları arasındadır.

Robert De Niro da Al Pacino'dan sonra büyük efsanedir.Bu filmde de Vito'yu aynı ilk filmdeki gibi canlandırmış.Yani Vito'nun gençliği aynen böyle olabilirdi.

Lee Strassberg de birçok efsane oyuncunun yetiştiği Actors Studio'nun kurucusu.Yani Robert De Niro ve Al Pacino'nun yetiştiği aktörlük okulunun.O da çok iyi iş çıkarmış.

Bu filmi ilk izlediğimde Michael'ın geçirdiği karakter evrimi beni çok şaşırtmıştı.İlk filmde olayların içine pek girmek istemeyen,ailesinden uzak bir görüntüdeydi.Bu filmde ise zekasının yanına acımasızlık ekleniyor.Ve bu sayede işlerinde başarılı olsa da bu durum onu yalnızlığa sürüklüyor.Godfather mafya çete filminden önce bir aile dramıdır bana göre.

Birçok etkileyici sahneyi içinde barındırır:

Mahkeme sırasında Vicenzo'nun Frank'e öyle bir bakışı vardı ki adam çark etti resmen.:D

Kay'in bebeği aldırttığını söylediği sahnede Michael'in siniri gözünden okunuyordu.O an işte oyunculuk bu dedim.

Vito'nun Fanucci'yi öldürdüğü sahne müthiş kurgulanmış.

Michael'ın Fredo'yu dudaktan öptüğü sahne de müthişti.

Michael'ın sonda Kay'in suratına hiç kimse yokmuş gibi kapattığı bir sahne var ki.İnanılmaz..

Zatürre olan Fredo ağlarken Vito'nun gözlerindeki hüzün.İşte efsane oyunculuk.Robert De Niro,Al Pacino bu adamlardan iyisi yok hakikaten.

Sonu çok vurucuydu:

Michael Fredo'yu öyle sıkı sardı ki artık affetti sanıyorsunuz.Ama tekneden Anthony'i aldırınca birşeyler olacağını anlıyorsunuz.Ve sonda eski aile yemeği geliyor gözüne.Artık o ailesinden kimse yanında değildir.Michael'ın bu acımasızlığı onu iyice yalnızlaştırmış.

Bu sahneler böyle gider.

Müzikleri desen zaten şimdiye kadarki en iyi film müziği bence.

Kısacası bu film efsanelerin efsanesidir.Her şeyi kusursuzdur.Her şeyi en iyisidir.

10/10
 
Son düzenleme:

İlk filmde yarım bırakılan daha halen Bourne'un hatırlayamadığı şeyler vardı.Heyecanla izlemeye başladım.

Bu filmde bir yönetmen değişikliğine gidilmiş.Paul Grengrass Doug Liman'ın yokluğunu hissettirmemiş bence.

Bu filmin de ilginç bir konusu vardı.Bu serinin en çok sevdiğim özelliklerinden biri de farklı farklı yerlerde çekilmesi.Neredeyse her sahne farklı bir şehirde.:D

İlk film daha sürükleyiciydi bence ama bu da iyiydi.Yine heyecanlı takip sahneleri,gerilimli aksiyon sahneleri oldukça iyiydi.Dövüş sahnelerinin de başarılı olduğunu söylemeliyim.

Marie'nin daha filmin başında öleceğini tahmin etmemiştim.

Bu arada filmin sonunda çalan Moby-Extreme Ways şarkısı mükemmel üstüne basmadan geçemeyeceğim.:)

Seri 3.filmde doruk noktasına ulaşacak bence.Yarın izleyeceğim büyük ihtimal.

8/10
 

Yönetmen koltuğunda Türk sinemasının efsane yönetmenlerinden Aram Gülyüz oturuyordu. Başrolde Gürgen Öz ile Seda Bakan vardı. Başrol dışındaki oyuncular da iyiydi.

Aslında iyi bir filmdi ama nedense yarım kalmışlık hissine kapıldım. Sanki biraz daha ayrıntıya girilse, daha bir iyi olurdu. Yıldan yıla geçiş olduğu için arada sesli güldüğüm oldu. İşin içine siyasetin girdiği de oldu ama olayı komik bir dille anlattılar.

Şöyle ki;
Bir baba düşünün, herkesi hor gören bir de evlat. Baba ölür ve o evladına bir yüzük, bir araba (Süper Türk Canavarı) ve mektup. Araba, babasının çocukluğuna döndürüyor. Tarihler 1973 yılı, tam 40 yıl geriye. Babasının sayesinde bir kızla tanışır, o kızı çok sever. Geçmişte tabi bunlar. Ülkücü abinin kardeşi Yasemin, solcuya tutulur. Solcu da ülkücü kardeşi. Tolga da kavuşturur. Geri döner ve ne olsun, kavuşturdukları çiftin kızı. Tolga ile Deniz evlenir.

Babası sayesinde Tolga, bütün gerçekleri görür. Babasının nasıl hayatı olduğunu, hayat nasıl kazanıldığını ve Süper Türk Canavarı'nın nasıl çıktığını. Evlenme olayı da babası sayesinde oluyor.

Ayrıca kızı etkilemek için Tolga'nın gelecekteki şarkıları kullanarak etkilemeye çalışması da marifet doğrusu. Orası ayrı bir komiklikti.

Her ne kadar yarım kalmışlık hissine kapılsam da, o zamanı iyi yansıttığını söyleyebilirim. Arada sesli güldüğüm oldu. Sonuçta zaman değişimi insanı güldürür.

Sıkıcı değildi. Konusu çok iyiydi, senaryo da öyle diyebilirim ama daha da detaya inip, daha iyi bir film ortaya çıkabilirdi diye düşünüyorum.

7.5/10
 

Zamanım varken film hakkında yorumumu yazayım, film boşluğu doldurmak için gelmiş, iyi ki gelmiş ben o görüşü savunuyorum çünkü Hızlı ve Öfkelinin işi değildi bu, kendi ismiyle geldi ve kadro gerçekten iyi.

Karakterlere gelirsek;

Aaron Paul: Başrole gerçekten yatışan bir isim olmuş, ismi gerçekten tanıdık geliyor fakat hatırlayadım şuan.

Imogen Poot: Gerçekten Aşık oldum desem yeridir, ingiliz şivesi çok iyi muhtemen bu büyük etkendir, film geçmişi var fakat bu kadar ana noktaya ilk kez gelmiş diye düşünüyorum, inceleyemedim tam. Bazı arkadaşlar sağolsun yanlış film bildirimi atıyorlar. :(

2 ana karakter yeterli bunun dışında takımda 4 kişi daha var. Birbirleri için herşeyi göze alan tipler diyebiliriz.

Hikaye çok iyiydi ve bana göre çok iyi uygulandı. Başroller yani muazzamdı ben kendimi filme kaptırdım bir ara sonrada mutlu birşekilde ayrıldım, 2 filmi olacak mı bilmiyorum ama olmasından yanayım. Senenin en iyi yapımı olabilir benim için. :)

Bu filmde, bana bu şarkıyı kazandırdı. :)


IMDB PUANI: 6.8
Sinemalar.com: 8.1


Filmler bize birşeyleri hissettirmek içindir, ben istediğimi aldım.

Puanım: 9
 
Son düzenleme:

Zamanım varken film hakkında yorumumu yazayım, film boşluğu doldurmak için gelmiş, iyi ki gelmiş ben o görüşü savunuyorum çünkü Hızlı ve Öfkelinin işi değildi bu, kendi ismiyle geldi ve kadro gerçekten iyi.

Karakterlere gelirsek;

Aaron Paul: Başrole gerçekten yatışan bir isim olmuş, ismi gerçekten tanıdık geliyor fakat hatırlayadım şuan.

Imogen Poot: Gerçekten Aşık oldum desem yeridir, ingiliz şivesi çok iyi muhtemen bu büyük etkendir, film geçmişi var fakat bu kadar ana noktaya ilk kez gelmiş diye düşünüyorum, inceleyemedim tam. Bazı arkadaşlar sağolsun yanlış film bildirimi atıyorlar. :(

2 ana karakter yeterli bunun dışında takımda 4 kişi daha var. Birbirleri için herşeyi göze alan tipler diyebiliriz.

Hikaye çok iyiydi ve bana göre çok iyi uygulandı. Başroller yani muazzamdı ben kendimi filme kaptırdım bir ara sonrada mutlu birşekilde ayrıldım, 2 filmi olacak mı bilmiyorum ama olmasından yanayım. Senenin en iyi yapımı olabilir benim için. :)

Bu filmde, bana bu şarkıyı kazandırdı. :)


IMDB PUANI: 6.8
Sinemalar.com: 8.1


Filmler bize birşeyleri hissettirmek içindir, ben istediğimi aldım.

Puanım: 9
Aaron Paul , Breaking Bad de oynuyordu Jesse karakteri :D
 
Belli ki The Conjuring ile dalga geçmişler, herhangi bir yorum göremedim ama odur yani. :) Okadar kaliteli bir film üzerinden komediye girmek hoş birşey değildi ama yinede zaman zaman o saçmalıklar güldürdü. Bence "Marlon Wayans" büyük bir tebriği hakediyor, o olmasa film boşluk. The Conjuring'de bu işi yapan 2 tane değerli insan vardı, gerçekten eleman önceki filmde de vardı, o film tabanında yine. Fakat bu filmde onların yerine konulan çift vasat ötesiydi.

Dediğim gibi Marlon'un garip saçmalıklarını başkası yapsa izlenmezdi, sayfadada millet ona iyi yorumlar yaptığını düşünürsek, arkadaşın oynadığı filmlere bakacağım biraz gerçekten yetenekli, daha önce izledim diye hatırlıyorum.

Fragmanda da var bu söz çok iyidi "Call 911 Tell them the dog is white" :D Gerçekten saçma olsa da film güldürücüydü, bu elemanı muhtemelen korkunç bir film serisinden hatırlıyor olabilirim, o da saçmalama öge olsada güzeldi benim adıma.



IMDB Puanı: 4.7
Sinemalar.com: 6.5


Aslında puanı verirken diğer puanlamalardan etkiledim ama vericez birşeyler. :(

Benim Puanım: 7.5
 

Lee Sternthal ile Brian Klugman'ın hem senarist, hem de yönetmen olduğu filmin, film olma hikayesi de bir hayli ilginç. İkili filmi 1999'da kaleme almış, Bradley Cooper'a teklif edilmiş ve kabul etmiş. Cooper karakteri 10 yıl sonra canlandırması gerekmiş ve 2012 itibariyle vizyona girdi.

Açıkcası birçok yönden etkileyici bir filmdi ama arada yapmacığa kaçan sahneler de vardı. Yapılan hata ve hatanın bedelini gösteriyor.

Etkilendiğim;
Rory Jansen değil de, yaşlı adamın hikayesi daha bir anlamlı geldi, etkileyiciydi Rory Jansen ile yaşlı adam karşı karşıya geldiğinde başladı aslında hikaye.

Düşünüldüğünde;
Emek hırsızlığı, çok büyük bir yanlışlık. Rory Jansen, yaşlı adamın yazısını çalmış ve sonra yaşlı adam çıkıp gelince, vicdanen rahatsızlığa düşmüştü. Bu herhangi bir kişinin başına geldiğinde iyi şeyler yaşayamayacağı ortada.

Bradley Cooper iyiydi ama asıl filmi etkili kılan Jeremy Irons'tu. Zoe Saldana'nın rolü etkileyici gelmedi. Dennis Quaid filmin anlatıcısıydı ama yine de kendini iyi gösterdi ve Olivia Wilde'nin rolü de çok fazla değildi.

Her ne kadar yavaşlık olsa da, tam anlamıyla beklenen etkileyicilik olmasa da, sıkıcı bir anlatım olmadığı ortada. Ara ara sahneler kesildi. Film, son sahnesiyle biraz soru işareti bıraktı. Ters köşe yaptı da denilebilir.

7.5/10