Exxen Gibi - Dizi Yorumları

xdragxx

Emekli
Katılım
26 Şubat 2011
Mesajlar
49,702
Reaksiyon puanı
28,367
Puanı
1,060
Yaş
29
Konum
ANKARA
Yılmazım be
İlkkanım be
Ersoyum be
 

bazinga

Admin
Katılım
1 Şubat 2007
Mesajlar
93,001
Reaksiyon puanı
49,676
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Web Sitesi
izleryazar.com
2x8 (Resimdeki Ünlü)

Yine çok absürt bir konudan çok güzel konu çıkarılmış. :A Küçük .... gözüktükten sonraki kısımlar tatmin ediciydi diyemem ama ilk kısım çok iyiydi. :A

Gerçi İlkkan'ın cücelere ilişkin yaptığı politik doğruculuk sahneleri muhteşemdi. :A

8/10

-----

2x9 (Eşref Hidayet Gürdal Kültür Merkezi)


Halide Edip Akbayram gibi bir şeydi. :A Yine şahane bir girişe sahip bölümdü. Fakat süreyi fazla bonkör kullanmış dizi. Son kısımlar sıkıcılaştı. Yılmaz'ın kapalı alanda sigara içtiği sahnelerde ben bunaldım. :(

8/10

Bu arada Sokak Röportajı, Çaça ve Cosplay bölümlerinde puanımı 9/10 olarak güncelledim. :A
 
  • Beğendim
Reactions: Aserat and Dosi

bazinga

Admin
Katılım
1 Şubat 2007
Mesajlar
93,001
Reaksiyon puanı
49,676
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Web Sitesi
izleryazar.com
2x10 (Sezon Finali)

İzleyeli epey oldu ama bütün sezon yazıp son bölümü yazmamazlık etmeyelim. :D

Roma'da geçen bölümdü. Güldürüp eğlendiren anları olsa da favori bölümlerimden olduğu söylenemez.

7/10
 
  • Beğendim
Reactions: Aserat

MEnes

Moderatör
Katılım
18 Ekim 2015
Mesajlar
17,270
Reaksiyon puanı
19,073
Puanı
860
Konum
İstanbul
Uzun bir şekilde kendime ısrar etmiştim diziyi izlemeyeceğim diye ama sanırım 2 3 haftalık süreçte 2 sezonu da noktalamış bulunmaktayım... Fazlasıyla keyif alarak izlediğim epey üst düzey ve çok kaliteli mizahın olduğu müthiş bir dizi olmuş... Her bölümünde muhakkak saçma sapan goygoylardan tebessüm ettiğimi hatırlarım. Yılmaz ve İlkkan karakterleri çok bizden, çok fazla saçmalayan ama çok da ilgi çekiciliğe sahip olan 2 ruh hastası karakter... Ve bunlar hem çok iyi oynanmış hem çok iyi yazılmış. İkili arasındaki her tartışmayı bazen tekrara düşer gibi gelse de keyifle izledim... Ersoy'un ikinci sezon iyice dahil olmasıyla bu birliktelik daha da keyifli hale geldi diyebilirim...

Bölüm bölüm yorumlamayacağım, o kadarını yapamam ama genel olarak konuşabilirim... Her bölümün farklı farklı temalarda olması, dizinin belirli bir doğrultuda ilerlemiyor oluşu belki diziyi çerezlik gibi gösteriyor olabilir ama bölümler arasında önceki bölümlere ait detayların oluşu bunu belirli bir noktada engelliyor aslında. Aralara bazı detayları serpiştirerek aslında belirli bir düzlemde ve zamanda ilerlediğini gösteriyorlar. Tabi ki konudan konuya atlayarak bu doğrusallığı bazen yok ediyorlar (örnek İlkkan ve Ersoy'un 1'er bölüm arayla veya çok kısa sürede yeni kız arkadaşları bulması veya sürekli onlarla ilgili yeni kızların ortaya çıkması) ama yine de bölümler arasındaki eskiye dair detaylar benim diziden aldığım keyfi genelde arttırıyor diyebilirim. Çoğu bölümünden genel olarak keyif aldım, sıkıldığım bölüm olmadı bile diyebirilim.. Ekstra beğendiğim bölümler ise genel olarak şöyle söylenebilir. 1. sezondan 'Kokariç', 'Erasmus'la Gelen Yamyam', 'İkinci Yol', 'Kan Parası', ve 'Atın Bulunuşu' denilebilir. 2. sezondan ise 'Vücutçu Yalvaç', 'Kuki', 'Sokak Röportajı', 'Çaça ve Cosplay', 'Resimdeki Ünlü', 'Gelin Başı' ve 'Eşref Hidayet Gürdal'... Şimdi bakınca ikinci sezonu çok daha fazla beğenmişim gibi duruyor. Ama genel olarak zaten diziden çok keyif aldım...

Kıyas olarak ise Leyla ile Mecnun'la kıyaslamam bu arada. Exxen Leyla ile Mecnun'u ile dahi kıyaslamam... 2. sezondaki seviyeden sonra Exxen Leyla ile Mecnun'u aktif olarak yine yayınlanan dizilerde benim gözümde zirveye çıkmıştır. Ki daha da duracağımızı sanmıyorum o sezon finalinden sonra... Yine de Gibi haftalık takip edilmeyi hak eden fazlasıyla üst düzey ve kendine has bir iş. Çılgın goygoylarıyla, olayların hep bir şekilde değişik noktalara gitmesiyle ve bunu yine kendine has bir şekilde yapmasıyla izlemesi müthiş keyifli bir iş...

1. sezona ortalama puanım 8.6/10
2. sezona ortalama puanım 9/10
 
Son düzenleme:

MEnes

Moderatör
Katılım
18 Ekim 2015
Mesajlar
17,270
Reaksiyon puanı
19,073
Puanı
860
Konum
İstanbul
3x1

Özlemişiz... Kendine has atmosferi, 0 müzik kullanımı, değişik diyalogları ile Gibi geri döndü... Tebessüm ettiren ve güldüren yerler oldu ama genel olarak çok da büyük bir bölüm değildi yüksek süresine rağmen... Ama karakterleri ve yeni hikayeleri özlemişiz... Bakalım bizi hangi çılgın hikayeler bekliyor bu sezon...

Gibi'de genel olarak konsept belli olduğu için o bölümde yer alan konsepti dikkate alıp üzerine konuşabiliyoruz. Devam eden bir zaman çizelgesi var ve sonraki bölümde bu çizelge aksa da hikaye başka noktalara gidiyor ve önceki bölümdeki olaylar devam etmiyor doğal olarak. Dizinin bu havasını da özlemişim doğrusu. O atmosfere girip orada kalıyorsunuz. Yine Yılmaz, İlkkan ve Erson'un ortak bir arkadaşının üzerinden giden bir bölüm hikayesi vardı. Bir anda ortaya atılan ve daha önce hiç duymadığımız bu isim Tuncay... Bu arkadaşlarının sevgili bulması için bir adak adaması ve o sevgiliyi bulduğunda yapacakları üzerinden ilerleyen hikaye ilgi çekici bir konseptle ilerledi diyebilirim...

Bölüme renk katan karakter ise Nur karakteri oldu gibi. İlkkan'ın ona alenen yürümesi, bunun için yaptıkları ama onun yüz vermemesi ise ayrı bir komikti. Onun dışında bölümde araya atılan Bedo karakteri ve karakterin özelliği acayip iyiydi. Sorulan sorulara bambaşka cevaplar vermesi, Yılmaz'ın onunla anlaşabilmek için geliştirdiği konsept... Bölüm başlarında Yılmaz'ın adağı almak için başvurduğu yöntemler ve Tuncay'la konuşma denemeleri... Yine bölümün başlarındaki cafede gerçekleşen Tuncay'ca sahnesi...

Kızın komaya girdiği ve eve ziyarete gittikleri çılgın sahne... Kız komada yatıyor bunlar sigara içiyor, kurabiye yiyor, boş boş konuşuyor, saçma sapan şeyler üzerine konuşmaları uzatıyor, üstüne ıslak mendil isteyip kızın üstüne kullanılmış mendilleri koyuyorlar... Gerçekten o sahnede fazla güldüm diyebilirim... Tam bir Gibi sahnesiydi... Finalde cenaze sahnesi epey iyiydi. Öğrendiklerinde İlkkan ve Ersoy'un tepkileri, cenazede aralarındaki diyaloglar... Sonra sevinmeleri ve içlerinden gülmeleri... Tuncay'ın yeni adak verdiğini ve 2000'er lira borçlu olduklarını öğrendiklerindeki hareketleri... Çılgın bir sahneydi... Sonrasında ise cafede Bedo ile Nur'un sevgili olduğunu öğrenmemiz çok iyiydi... İlkkan'ın tepkileri ve Yılmaz'ın Bedo için geliştirdiği formülü Nur'a anlatması ve deneysel çalışmalar... Düşük telden de olsa yine de fena olmayan keyifli bir bölümdü...

8/10
 

MEnes

Moderatör
Katılım
18 Ekim 2015
Mesajlar
17,270
Reaksiyon puanı
19,073
Puanı
860
Konum
İstanbul
3x2

İlk bölüme göre daha çok keyif veren tabi ki olumlu anlamda (saçma sapan) sahnelerin olduğu, bunu tam olarak Gibi kıvamında yapan saçmalıkların olduğu iyi bir bölümdü...

Neden kiralık ev baktıklarını bilmediğimiz ekip saçma sapan bir eve geliyorlar ve evin içindeki o iğrençliği hepsi bir güzel gömüyor. Bu gömmeler güldürüyor başta ve sonra terasa çıkıyoruz. Terasta ise bir keskin nişancı mevcut. Ne alaka diyerek başladığımız bölüm Fiji adlı ülkenin ticaret bakanının ölümü üzerine şekilleniyor ve keskin nişancı ile diyaloğa giren ruh hastası tayfamız Portakal'lı Gazoz verilirken Fiji ticaret bakanının ölümüne sebep oluyor... O kadar ruh hastası ve saçma bir sahneydi ki gülmekten kendimi alamadım... Keskin nişancının gazozu tutamaması oradaki karakter tepkileri...

Amir'le olan sorgu sahnesi ve amirle olan her sahne baştan sona ayrı komikti... Ancak olay elbette Bora Kantarcı denen karakterin ortaya çıkmasıyla şekillendi... Ulan her bölüme böyle ruh hastası bir karakter gelecekse biz bu sezondan razı oluruz şimdiden... Deli'nin hikayesini dinlerken gerçekten iyi güldüm diyebilirim. Zaten kendisi de sağlam oynamış ve başta gerçekten zengin hissiyatını verdi. Babana benziyor diye niye Fiji ticaret bakanını öldürüyorsun be kardeşim... Fiji'nin olayın üstünü kapatması ve masraftan kaçmaları, ormandaki amirle olan çılgın sahne... Rakı masasındaki Deli savunucuların diyalogları... Hepsi tam olarak Gibi ruh hastalılığına sahip çılgın sahnelerdi.

Son kısımda evlerine Fiji Cumhuriyeti tarafından hediyeler gönderilen üçlümüz bunu tabi ki kendilerine has şekilde karşıladı... Ersoy'un madalya için girdiği tripler, İlkkan'la kavgaları... 100 doları ve snowboard'u alma muhabbeti... Kardeşim siz hangi kafayla yazıyorsunuz bu işi ya... Keskin Nişancı'nın bunları en sonunda bulması ve oradaki goygoylar da işin cabası oldu... Telefon numarası alma verme ve yine oradaki garip saçmalıklar güldürdü... İlk bölüme göre kesinlikle çok daha derli toplu ve komik bir bölümdü...

8.7/10
 

MEnes

Moderatör
Katılım
18 Ekim 2015
Mesajlar
17,270
Reaksiyon puanı
19,073
Puanı
860
Konum
İstanbul
3x3

Bu... Bu.. Bu ne ruh hastası, ne manyakça, ne deli dehşet bir bölümdü be... İzlerken bu kadar kahkahalar attığım, her sahnesinin ayrı ruh hastası olduğu bir dizi bölümü uzun süredir yaşamamıştım... Bu bölüm tam manasıyla anlatılmaz yaşanır bir bölüm. İnanılmazdı.. Belki de Gibi'nin en iyi bölümüydü... İlk 3'te olduğu kesin... Tekrar tekrar izlenebilecek efsanevi bir bölüm çekmişler, oynamışlar, yaşamışlar... Helal olsun bu ruh hastası ekibe...

Bölüm başlar başlamaz zaten bu bölüm İlkkan'da bir gariplikler olduğunun hissini aldık. Böyle fazla enerjik, fazla hareketli ve gülücükler saçıyordu. Üzüm Gözlüm'den telefon geliyor ve bir anda farklı bir moda giriyor falan... Üstüne Ersoy aynaya bakıyor garip garip. Sonrasında fondeten muhabbeti ve o çılgın balkon sahnesi... Biz seni makyaj yapıyorsun diye aşağılayacak değiliz, ama bunu gizleme açıkça söyle Ersoy... Ya bunlar nasıl diyaloglar, nasıl bir kafanın ürünü... Bölüm boyu buna benzer o kadar ruh hastası sahne var ki gerçekten hangisini yakalayıp hangisine güleceğimi şaşırdım...

Devam ediyoruz ve Serdar kardeşim geliyor... Serdar kardeşimin teyzesine ait muhteşem bir BÜFE var. Her gören hayran hayran bakıyor. 100 yıllık, hatta belki de 200 yıllık muhteşem bir büfe... Bu işlerden anlayan Ersoy büfeyi battaniye ile sarıp iple bağlayalım diyor. Yılmaz'ın Serdar'a bunları söylerken nasıl gülmediğini aklım almıyor... Battaniyeler geliyor ancak uygulamaya geçmeden önce Yılmaz önce Ersoy baksın diyor, sanki böyle hayati bir meseleymiş gibi ama o kadar sakince anlatıyor ki... Bu en ufak ruh hastası detay bile inanılmaz...

Büfe bir şekilde aşağı indiriliyor ve Abdullah abi gelecek... Abdullah abi gelirse güvendeyiz ama İlkkan'ın içi rahat değil. Gitmek istiyor Nazilli'ye. Büfe'nin muhakkak güvende ve sağlıklı bir şekilde teyzemize teslim edilmesi lazım... Yılmaz ise pek istekli değil ve tartışıyorlar aralarında. Sonra Abdullah abi gelemiyor ve Pikap ile genç bir kardeşimiz geliyor. Şahin, Serdar kardeşim ve Muhteşem Üçlü bir şekilde Nazilli'ye gidecekler. Aslında Abdullah Abi göndermişse gözü kapalı güvenmeleri lazımdı ama içlerine kurt düşüyor ekibimizin ve Yılmaz'ın efsanevi ikna ediliş sahnesi eşliğinde yollara koyuluyoruz... Yolculuk sahnesi, çalan müzik, Ersoy'un bi tık fondeten sürmesi ve Nazilli'ye vardık... Bundan sonrası tam olarak kaos ve efsanevi sahneler silsilesi...

İlkkan'ım Şahin kardeşimi sıvadıkça sıvıyor ve Yılmaz ondan tiksiniyor... Ama neyse bir şekilde oturup sakinleşiyoruz... Neticemiz oturak görüyor sonuçta, o kadar yol geldik taa Nazilli'ye... Ancak İlkkan'ım biraz sıkılmış gözüküyor, neden diyoruz yok bir şey abi diyor... Teyze telefonlara cevap vermiyor. Kahveden bir amca bağırıyor teyzen kaplıcaya gitti, dayını ara... Dayı telefonlara cevap vermiyor. Kahveden bağıran amca BÜFE ne güzelmiş diyor... Ekip orada o kadar süre bekliyor evin önünde.. Çilingir çağıralım diyorlar en sonunda ama İlkkan'ın canı hala sıkkın, bir durgunluk var...

Çilingir geliyor ve bu şekilde evi açamayız etik değil diyor... Ne kimlik var, ne belge var ne polis var... Çilingirin bu gergin arkadaşlar tarafından bir dövülmediği kaldı zaten... Ama onlar da İstanbul'dan geldi kardeşim sen de anla biraz. Neyse İlkkan'ı köşeye sıkıştıran Yılmaz'ım sonunda derdini öğreniyor. Blind Date ile 4 aydır Üzüm Gözlü'sü ile konuşuyor İlkkan'ım ve daha önce hiç görmemiş kendisini. O İstanbul'dan Nazilli'ye, kız da İzmir'den Nazilli'ye ve bir buluşma tertip edilmiş. Yılmaz'ın bu (tesadüf)ü öğrendikten sonra verdiği tepkiler, sonra bunu Ersoy'un öğrenmesi ve verdiği tepkiler. Bizi İstanbul'a bu kötü duygularla gönderme İlkkan'ım git buluş şu kızla. Ama İlkkan'ın da nedenleri var... 5 ayrı neden saydı adam 5... Bu sahnedeki Kıvanç Kılınç oyunculuğu inanılmazdı bu arada... İlkkan'ım Melis'i nasıl görmediği bir kız için iptal etsin... İlkkanım 5 maddeyi sayarken Paulo Coelho'dan muhteşem bir insan analizi yapmayı da es geçmiyor... Bunu söylerkenki bağırışı ve bu diyaloğu söylerkenki içselliği çılgıncaydı... Ancak her şeye rağmen bu karaktersizce davranışı kabul etmeyen Yılmaz ve Ersoy ne olursa olsun İlkkan'ın o görüşmeye gitmesini ve o kızcağızın mahçup edilmemesini istiyor. Gencecik bir kızın kalbinin kırılması kabul edilemez...

Gel zaman git zaman polis abimiz geliyor ve Çilingir kardeşimizin artık kapıyı açması bekleniyor. Ancak matkabı evde unutan kardeşimiz polis abimiz tarafından bir güzel dalga geçilerek kalbi kırılıyor. Mesleğine hakaret ediliyor. Üstüne dayak yemediği kalmıştı zaten... Sonra ne mi olsun, duyguları kırılan ve hiçe sayılan hassas meslek sahibi Çilingir kardeşimiz kapıyı açmadan burayı terk ediyor. Ancak önce yolu alamıyor BÜFE yüzünden üstüne Matkap kutusunu unutuyor geride. Ancak matkabı getirmeyip kutuyu getiriyor kardeşim... Her sahnesi ayrı ruh hastası olan bu bölümde BÜFE'yi gören herkesin 1 2 cümle kullanarak ne BÜFE'ymiş be dediği her sahnede ayrı güldüğümü belirtmeden geçemeyeceğim... Polis de, Çilingir de, kahvede oturan çay içen amcalar da, apartmana girip çıkan tüm apartman sakinleri de BÜFE'ye muhteşem gözlerle bakıyor...

Yılmaz'a kendisine çok dokunan bu durum karşısında o kızı bulmaya karar veriyor ve Ceylin hanımın İlkkan'ı bekleyeceği Çat Çat cafeye gidiyor... İnternet cafede buluşma mı ayarlanır.. Neyse yeşil tişörtlü Ceylin Hanım'ı bulan Yılmaz'ım kendisiyle pek hoş olmayan değişik bir tanışma sahnesi yaşıyor. Bu sahnelerde ne kadar güldüğümü kelimelerle tarif edemem gerçekten de... En sonunda Yılmaz'ın patlayı ben de sizi beğenmedim diyip verdiği tepkiler inanılmaz... Böcek gibi bir şey çıktın sen demesi, Yılmaz'ın ben de hoş bir adamım da neyse demesi... En sonunda Ceylin hanıma kendisinin İlkkan'ın arkadaşı olmadığını söyleyip ikna edip birlikte geri dönüşümüz... Ve o çılgınlar çılgını inanılmaz final kısmı, yani 10 dakikalık deli dehşet sekans...

Yılmaz'ımın Ceylin'i getirmesiyle panel muhabbetine dalıyoruz. Kansız İlkkan'ım atmış da atmış. Ceylin'in beni yardımcının alacağını söyleseydin keşke demesi... Yılmaz'ın yine bunu duyunca ne yardımcısı ya demesi... Üstüne Yılmaz'ın masada İlkkan'a sahne boyu bakışı, tepkileri... Panelden bahseden İlkkan'a ne konuştunuz panelde diye soran Yılmazım be... Ersoy'un panel ne demek abi demesi... Paneli varmış. Spinoza'nın bilmem bir şeylerinden bahsedecekmiş. Nazilli'ye çağırıldı bunun için. Nazilli... İlkkan'ın yalanları karşısında Yılmaz'ın o sahnedeki her tepkisi ayrı bir olay, Ersoy'un soruları Yılmaz'ın ben sana sonra anlatacağım demeleri... Ceylin'in de büfeyi övmesiyle o muhteşem tesadüfü tekrar tekrar anlatan İlkkan'ım kadınlar için yapamayacağı şey olmadığını tekrar tekrar kanıtlıyor bu bölüm...

Kahvedeki amcaya telefon geliyor ve bu destansı çılgınlık artık zirveye çıkıyor... Şükrü dayın otobanda kaza geçirmiş diyor amcamız... Amcanın trafik kazasını anlatışı dillere destan... Bi minübüste 9 kişi gidiyorlar otobanda, Manisa köftesi yiyelim mi yemelim mi diye kararsız kalıyorlar, tabi 150 ile gidiyorlar, tam sapağa yakınken aniden karar verirsen takla atarsın tabi. 11 takla atmış araba... Bir tek Şükrü dayısı kurtulmuş, saçı bile bozulmamış dayımın, haber vermiş... 8 kişi öldü mü diye soran Yılmaz'ımın bakışlar... Adamın 8 kişi ölmüş ama Şükrü iyi derkenki garip hareketleri... Devamında peki 11 takla olduğu nasıl sayılmış diye soran Yılmaz'ım... Kameradan saymışlar, tam 11 gibi değil de 10.5 gibi... İşte araba takla ataa ataa ataa gitmiş son taklası tam takla değil, polis yuvarlıyor 11 diyor... Serdar'ın tepkileri ve rahatlaması esnasında yine BÜFE'nin övülmesi kazayı haber veren amca tarafından... Siz ruh hastasısınız...

Bu destansı sahne son kısımla devam ediyor. Kaosun dibiyle... Ersoy'um Ceylin'den makyaj çantası istiyor... Fondeten sürecek ama bir tık sürecek... İlkkan'ın hijyen muhabbeti cilt hastalığı sorgusu... Ve yine bir haber veren amca... Serdar hanginiz sorusu ile geliyor... Anahtarı teslim etmeye geliyor evin ama kara haberle geliyor, dayın vefat etmiş diyor. Bizimkiler şaşırıyor tabi trafik kazasında saçı bile bozulmamış diyorlar ama meğerse adam gelirken tam şu sokağın başında yere yığılmış Şükrü dayımız... Muhtemelen pıhtı atmış. Bu sırada Ersoy'un fondeten sürmesi... Serdar'ın tepkileri... Haberi veren amcanın ya sokağın başı ya, 3 adım daha atsa görecekmişsiniz demesi... Yılmaz'ın tepkileri ve baş sağlığı dileği, Ah benim Serdar'ım demesi ve oradaki başsağlığı cümleleri... Serdar'ın ağlaması, Ceylin'in İlkkan'ın arkadaşını kışkırtması, İlkkan'ın Ceylin'e tepkileri... Yılmaz'ın bir Serdar'a bir Ersoy ve Ceylin'e bakması... Ersoy'un hala fondetenle uğraşması ve en Yılmaz'ın sonunda patlayıp tüm makyaj çantasını yere atması. Ceylin'in hakaretle başlayıp devamında küfürleri, İlkkan'ın arkadaşlarını savunması... Seni hiç beğenmedim kısmı, ayıbınla otur demesi... Üzüm gözlüyüm demesine, boyuna ve saçlarına ve tüm yalanlarına verdiği tepkiler... Ne kadar terbiyesiz ağzı bozuk bir kızsın ve bir kadında en sevmediğim şey yalancılıktır kısmı... Serdar'ın ağlaması, Ersoy'un ağlaması... Yılmaz'ın patlayıp Acı var Acı var diye bağırması... Ersoy'a niye ağlıyorsun diyen Yılmaz'ın tepkileri, İlkkan'la Ceylin'in kavgası...Ersoy'un olmuyor olmuyor olmuyor diye bağırışı, Ceylin'in Nazilli'de ne paneli ya tepkisi ve finalinde artık patlayıp Serdar'ın o destansı BÜFE'ye attığı YUMRUK...

Tüm bunların üstüne İlkkan'ın bir de mektup yazıp Ceylin'le dalga geçmesi... Kardeşim siz RUH HASTASI bir topluluksunuz. Bu nasıl bir sahne, bu nasıl bir bölüm... İzlediğim en çılgın GİBİ bölümü diyebilirim... Ne bölümdü be... Yaz yaz yaz her sahneye ayrı detay çıktı... Her sahnesi ayrı olay diye boşa dememişim gerçekten... O kadar fazla çılgınca ve dikkat çeken detay vardı ki. Büyük ihtimal bu bölümü tekrar seyredeceğim bir ara... Tam anlamıyla efsanevi ve destansı bir bölümdü...

10/10
 

EmreCan

Favori Üye
Katılım
22 Şubat 2019
Mesajlar
11,457
Reaksiyon puanı
11,947
Puanı
710
Konum
İstanbul
3x3

Bu... Bu.. Bu ne ruh hastası, ne manyakça, ne deli dehşet bir bölümdü be... İzlerken bu kadar kahkahalar attığım, her sahnesinin ayrı ruh hastası olduğu bir dizi bölümü uzun süredir yaşamamıştım... Bu bölüm tam manasıyla anlatılmaz yaşanır bir bölüm. İnanılmazdı.. Belki de Gibi'nin en iyi bölümüydü... İlk 3'te olduğu kesin... Tekrar tekrar izlenebilecek efsanevi bir bölüm çekmişler, oynamışlar, yaşamışlar... Helal olsun bu ruh hastası ekibe...

Bölüm başlar başlamaz zaten bu bölüm İlkkan'da bir gariplikler olduğunun hissini aldık. Böyle fazla enerjik, fazla hareketli ve gülücükler saçıyordu. Üzüm Gözlüm'den telefon geliyor ve bir anda farklı bir moda giriyor falan... Üstüne Ersoy aynaya bakıyor garip garip. Sonrasında fondeten muhabbeti ve o çılgın balkon sahnesi... Biz seni makyaj yapıyorsun diye aşağılayacak değiliz, ama bunu gizleme açıkça söyle Ersoy... Ya bunlar nasıl diyaloglar, nasıl bir kafanın ürünü... Bölüm boyu buna benzer o kadar ruh hastası sahne var ki gerçekten hangisini yakalayıp hangisine güleceğimi şaşırdım...

Devam ediyoruz ve Serdar kardeşim geliyor... Serdar kardeşimin teyzesine ait muhteşem bir BÜFE var. Her gören hayran hayran bakıyor. 100 yıllık, hatta belki de 200 yıllık muhteşem bir büfe... Bu işlerden anlayan Ersoy büfeyi battaniye ile sarıp iple bağlayalım diyor. Yılmaz'ın Serdar'a bunları söylerken nasıl gülmediğini aklım almıyor... Battaniyeler geliyor ancak uygulamaya geçmeden önce Yılmaz önce Ersoy baksın diyor, sanki böyle hayati bir meseleymiş gibi ama o kadar sakince anlatıyor ki... Bu en ufak ruh hastası detay bile inanılmaz...

Büfe bir şekilde aşağı indiriliyor ve Abdullah abi gelecek... Abdullah abi gelirse güvendeyiz ama İlkkan'ın içi rahat değil. Gitmek istiyor Nazilli'ye. Büfe'nin muhakkak güvende ve sağlıklı bir şekilde teyzemize teslim edilmesi lazım... Yılmaz ise pek istekli değil ve tartışıyorlar aralarında. Sonra Abdullah abi gelemiyor ve Pikap ile genç bir kardeşimiz geliyor. Şahin, Serdar kardeşim ve Muhteşem Üçlü bir şekilde Nazilli'ye gidecekler. Aslında Abdullah Abi göndermişse gözü kapalı güvenmeleri lazımdı ama içlerine kurt düşüyor ekibimizin ve Yılmaz'ın efsanevi ikna ediliş sahnesi eşliğinde yollara koyuluyoruz... Yolculuk sahnesi, çalan müzik, Ersoy'un bi tık fondeten sürmesi ve Nazilli'ye vardık... Bundan sonrası tam olarak kaos ve efsanevi sahneler silsilesi...

İlkkan'ım Şahin kardeşimi sıvadıkça sıvıyor ve Yılmaz ondan tiksiniyor... Ama neyse bir şekilde oturup sakinleşiyoruz... Neticemiz oturak görüyor sonuçta, o kadar yol geldik taa Nazilli'ye... Ancak İlkkan'ım biraz sıkılmış gözüküyor, neden diyoruz yok bir şey abi diyor... Teyze telefonlara cevap vermiyor. Kahveden bir amca bağırıyor teyzen kaplıcaya gitti, dayını ara... Dayı telefonlara cevap vermiyor. Kahveden bağıran amca BÜFE ne güzelmiş diyor... Ekip orada o kadar süre bekliyor evin önünde.. Çilingir çağıralım diyorlar en sonunda ama İlkkan'ın canı hala sıkkın, bir durgunluk var...

Çilingir geliyor ve bu şekilde evi açamayız etik değil diyor... Ne kimlik var, ne belge var ne polis var... Çilingirin bu gergin arkadaşlar tarafından bir dövülmediği kaldı zaten... Ama onlar da İstanbul'dan geldi kardeşim sen de anla biraz. Neyse İlkkan'ı köşeye sıkıştıran Yılmaz'ım sonunda derdini öğreniyor. Blind Date ile 4 aydır Üzüm Gözlü'sü ile konuşuyor İlkkan'ım ve daha önce hiç görmemiş kendisini. O İstanbul'dan Nazilli'ye, kız da İzmir'den Nazilli'ye ve bir buluşma tertip edilmiş. Yılmaz'ın bu (tesadüf)ü öğrendikten sonra verdiği tepkiler, sonra bunu Ersoy'un öğrenmesi ve verdiği tepkiler. Bizi İstanbul'a bu kötü duygularla gönderme İlkkan'ım git buluş şu kızla. Ama İlkkan'ın da nedenleri var... 5 ayrı neden saydı adam 5... Bu sahnedeki Kıvanç Kılınç oyunculuğu inanılmazdı bu arada... İlkkan'ım Melis'i nasıl görmediği bir kız için iptal etsin... İlkkanım 5 maddeyi sayarken Paulo Coelho'dan muhteşem bir insan analizi yapmayı da es geçmiyor... Bunu söylerkenki bağırışı ve bu diyaloğu söylerkenki içselliği çılgıncaydı... Ancak her şeye rağmen bu karaktersizce davranışı kabul etmeyen Yılmaz ve Ersoy ne olursa olsun İlkkan'ın o görüşmeye gitmesini ve o kızcağızın mahçup edilmemesini istiyor. Gencecik bir kızın kalbinin kırılması kabul edilemez...

Gel zaman git zaman polis abimiz geliyor ve Çilingir kardeşimizin artık kapıyı açması bekleniyor. Ancak matkabı evde unutan kardeşimiz polis abimiz tarafından bir güzel dalga geçilerek kalbi kırılıyor. Mesleğine hakaret ediliyor. Üstüne dayak yemediği kalmıştı zaten... Sonra ne mi olsun, duyguları kırılan ve hiçe sayılan hassas meslek sahibi Çilingir kardeşimiz kapıyı açmadan burayı terk ediyor. Ancak önce yolu alamıyor BÜFE yüzünden üstüne Matkap kutusunu unutuyor geride. Ancak matkabı getirmeyip kutuyu getiriyor kardeşim... Her sahnesi ayrı ruh hastası olan bu bölümde BÜFE'yi gören herkesin 1 2 cümle kullanarak ne BÜFE'ymiş be dediği her sahnede ayrı güldüğümü belirtmeden geçemeyeceğim... Polis de, Çilingir de, kahvede oturan çay içen amcalar da, apartmana girip çıkan tüm apartman sakinleri de BÜFE'ye muhteşem gözlerle bakıyor...

Yılmaz'a kendisine çok dokunan bu durum karşısında o kızı bulmaya karar veriyor ve Ceylin hanımın İlkkan'ı bekleyeceği Çat Çat cafeye gidiyor... İnternet cafede buluşma mı ayarlanır.. Neyse yeşil tişörtlü Ceylin Hanım'ı bulan Yılmaz'ım kendisiyle pek hoş olmayan değişik bir tanışma sahnesi yaşıyor. Bu sahnelerde ne kadar güldüğümü kelimelerle tarif edemem gerçekten de... En sonunda Yılmaz'ın patlayı ben de sizi beğenmedim diyip verdiği tepkiler inanılmaz... Böcek gibi bir şey çıktın sen demesi, Yılmaz'ın ben de hoş bir adamım da neyse demesi... En sonunda Ceylin hanıma kendisinin İlkkan'ın arkadaşı olmadığını söyleyip ikna edip birlikte geri dönüşümüz... Ve o çılgınlar çılgını inanılmaz final kısmı, yani 10 dakikalık deli dehşet sekans...

Yılmaz'ımın Ceylin'i getirmesiyle panel muhabbetine dalıyoruz. Kansız İlkkan'ım atmış da atmış. Ceylin'in beni yardımcının alacağını söyleseydin keşke demesi... Yılmaz'ın yine bunu duyunca ne yardımcısı ya demesi... Üstüne Yılmaz'ın masada İlkkan'a sahne boyu bakışı, tepkileri... Panelden bahseden İlkkan'a ne konuştunuz panelde diye soran Yılmazım be... Ersoy'un panel ne demek abi demesi... Paneli varmış. Spinoza'nın bilmem bir şeylerinden bahsedecekmiş. Nazilli'ye çağırıldı bunun için. Nazilli... İlkkan'ın yalanları karşısında Yılmaz'ın o sahnedeki her tepkisi ayrı bir olay, Ersoy'un soruları Yılmaz'ın ben sana sonra anlatacağım demeleri... Ceylin'in de büfeyi övmesiyle o muhteşem tesadüfü tekrar tekrar anlatan İlkkan'ım kadınlar için yapamayacağı şey olmadığını tekrar tekrar kanıtlıyor bu bölüm...

Kahvedeki amcaya telefon geliyor ve bu destansı çılgınlık artık zirveye çıkıyor... Şükrü dayın otobanda kaza geçirmiş diyor amcamız... Amcanın trafik kazasını anlatışı dillere destan... Bi minübüste 9 kişi gidiyorlar otobanda, Manisa köftesi yiyelim mi yemelim mi diye kararsız kalıyorlar, tabi 150 ile gidiyorlar, tam sapağa yakınken aniden karar verirsen takla atarsın tabi. 11 takla atmış araba... Bir tek Şükrü dayısı kurtulmuş, saçı bile bozulmamış dayımın, haber vermiş... 8 kişi öldü mü diye soran Yılmaz'ımın bakışlar... Adamın 8 kişi ölmüş ama Şükrü iyi derkenki garip hareketleri... Devamında peki 11 takla olduğu nasıl sayılmış diye soran Yılmaz'ım... Kameradan saymışlar, tam 11 gibi değil de 10.5 gibi... İşte araba takla ataa ataa ataa gitmiş son taklası tam takla değil, polis yuvarlıyor 11 diyor... Serdar'ın tepkileri ve rahatlaması esnasında yine BÜFE'nin övülmesi kazayı haber veren amca tarafından... Siz ruh hastasısınız...

Bu destansı sahne son kısımla devam ediyor. Kaosun dibiyle... Ersoy'um Ceylin'den makyaj çantası istiyor... Fondeten sürecek ama bir tık sürecek... İlkkan'ın hijyen muhabbeti cilt hastalığı sorgusu... Ve yine bir haber veren amca... Serdar hanginiz sorusu ile geliyor... Anahtarı teslim etmeye geliyor evin ama kara haberle geliyor, dayın vefat etmiş diyor. Bizimkiler şaşırıyor tabi trafik kazasında saçı bile bozulmamış diyorlar ama meğerse adam gelirken tam şu sokağın başında yere yığılmış Şükrü dayımız... Muhtemelen pıhtı atmış. Bu sırada Ersoy'un fondeten sürmesi... Serdar'ın tepkileri... Haberi veren amcanın ya sokağın başı ya, 3 adım daha atsa görecekmişsiniz demesi... Yılmaz'ın tepkileri ve baş sağlığı dileği, Ah benim Serdar'ım demesi ve oradaki başsağlığı cümleleri... Serdar'ın ağlaması, Ceylin'in İlkkan'ın arkadaşını kışkırtması, İlkkan'ın Ceylin'e tepkileri... Yılmaz'ın bir Serdar'a bir Ersoy ve Ceylin'e bakması... Ersoy'un hala fondetenle uğraşması ve en Yılmaz'ın sonunda patlayıp tüm makyaj çantasını yere atması. Ceylin'in hakaretle başlayıp devamında küfürleri, İlkkan'ın arkadaşlarını savunması... Seni hiç beğenmedim kısmı, ayıbınla otur demesi... Üzüm gözlüyüm demesine, boyuna ve saçlarına ve tüm yalanlarına verdiği tepkiler... Ne kadar terbiyesiz ağzı bozuk bir kızsın ve bir kadında en sevmediğim şey yalancılıktır kısmı... Serdar'ın ağlaması, Ersoy'un ağlaması... Yılmaz'ın patlayıp Acı var Acı var diye bağırması... Ersoy'a niye ağlıyorsun diyen Yılmaz'ın tepkileri, İlkkan'la Ceylin'in kavgası...Ersoy'un olmuyor olmuyor olmuyor diye bağırışı, Ceylin'in Nazilli'de ne paneli ya tepkisi ve finalinde artık patlayıp Serdar'ın o destansı BÜFE'ye attığı YUMRUK...

Tüm bunların üstüne İlkkan'ın bir de mektup yazıp Ceylin'le dalga geçmesi... Kardeşim siz RUH HASTASI bir topluluksunuz. Bu nasıl bir sahne, bu nasıl bir bölüm... İzlediğim en çılgın GİBİ bölümü diyebilirim... Ne bölümdü be... Yaz yaz yaz her sahneye ayrı detay çıktı... Her sahnesi ayrı olay diye boşa dememişim gerçekten... O kadar fazla çılgınca ve dikkat çeken detay vardı ki. Büyük ihtimal bu bölümü tekrar seyredeceğim bir ara... Tam anlamıyla efsanevi ve destansı bir bölümdü...

10/10
Gerçekten bu kadar güldürüyor mu ya? Uzun zamandır izleyeceğim diyip erteliyorum. :A @12.Adam
 
  • Güldürdün
Reactions: MEnes and 12.Adam

EmreCan

Favori Üye
Katılım
22 Şubat 2019
Mesajlar
11,457
Reaksiyon puanı
11,947
Puanı
710
Konum
İstanbul
  • Güldürdün
Reactions: 12.Adam and MEnes