Little Children, senaristliğini ve yönetmenliğini Todd Field'ın üstlendiği bir film. Filmin uyarlaması aynı isimli Tom Perrotta romanında. İsmi aile filmi havasında ama film tam anlamıyla yetişkin filmi. Filmi izlerken kafamda canlanan film, American Beauty oldu. Belki o film kadar vurucu değildi ama yine de iyi bir filmdi.
Filmde bir banliyöde yaşayan insanların hayatına odaklanıyor. Öyle sıradan da değil. Sarah ev kadını ve mutsuz; Brad ev adamı (baro sınavından geçemediği için işsiz) ve mutsuz. İkisi de çocuk sahibi. Ronnie teşhircilikten sabıkalı, dışarı çıkmış ve annesi May ile birlikte banliyöde evde kalmaktadır. Sarah'ın eşi Richard iyi bir iş sahibi ama pornografi bağımlısı, Brad'in eşi Kathy işiyle biraz fazla meşgul. Bir de Larry var, Larry de polisken yaşadığı bir durum yüzünden psikolojisi bozulmuş. Bu aykırı karakterlere bir de anlatıcı ekleyin, olay masalsı bir filme dönüşüyor. Olaylar masalsı değil ama anlatıcının ses tonuyla film farklı bir havada.
Ronnie ile başlıyor film ve çevredeki insanların tepkileri de kendini gösteriyor. Sarah'ın çocuk parkında arkadaşlarıyla birlikte otururken Brad'i fark etmesiyle, daha sonra işlerin çığrından çıkacağı olayların başlangıcı oluyor. Tabii Brad'in hayranı olan arkadaşları da küsüyor Sarah'a, büyük şok oluyor. Hayal eden kadınların hayalleri çalınmış oluyor böylece ve teoride eşlerini bir kenara bırakıp, başka birisine takılı kalıyorlar. O sırada onların hayalini pratiğe döken Sarah oluyor.
Eşlerinin kendileriyle ilgilenmeyince Sarah da, Brad de mutsuzluğunu mutluluğa çevirmek için olayı cinsel birlikteliğe döküyor. Aslında birlikte mutlular mı, yoksa mutsuz oldukları ortamdan kaçış mı, onu aslında filmin sonunda görüyoruz. Sarah ile Brad'in aslında hoşlandıkları şey, belki de hazdan başka bir şey değildi. Sarah çocuğunu kaybetme korkusuyla, Brad kaykaydan düşüp kanlar içerisinde baygın bir şekilde yatıp eşi Kathy'i arayana kadar olayın hazdan öteye gidemediği görünüyor ya da aslında belli bir düzeni değiştirmek zordur, risklidir, ikisi de buna göze alamıyor, böyle de diyebiliriz. Brad'in eşi Kathy zaten Brad ile Sarah'ın arasında bir şey olabileceğini yemekte çözmeye başlamıştı bile.
Ronnie'ye ayrı parantez: Yaptığı büyük bir hata yüzünden bütün çevre Orta Çağ'da cadı görmüşçesine saldırıya geçti. Evet, muhtemelen insanların normal olarak böyle reaksiyon göstereceği açık. Tabii Larry gibi ileri gidip olayı şova dönüştürenler de çıkacaktır ama tabii bu durumda May gibi kişiler de zarar görecektir. Larry'nin de polis olduğu dönemde alışveriş merkezinde yanlış anlama sonucu bir çocuğu vurduğunu, bu psikolojiyle hareket ettiğini de belirteyim. Kısacası filmdeki psikolojik yön fazlasıyla mevcut.
Eşlerinin kendileriyle ilgilenmeyince Sarah da, Brad de mutsuzluğunu mutluluğa çevirmek için olayı cinsel birlikteliğe döküyor. Aslında birlikte mutlular mı, yoksa mutsuz oldukları ortamdan kaçış mı, onu aslında filmin sonunda görüyoruz. Sarah ile Brad'in aslında hoşlandıkları şey, belki de hazdan başka bir şey değildi. Sarah çocuğunu kaybetme korkusuyla, Brad kaykaydan düşüp kanlar içerisinde baygın bir şekilde yatıp eşi Kathy'i arayana kadar olayın hazdan öteye gidemediği görünüyor ya da aslında belli bir düzeni değiştirmek zordur, risklidir, ikisi de buna göze alamıyor, böyle de diyebiliriz. Brad'in eşi Kathy zaten Brad ile Sarah'ın arasında bir şey olabileceğini yemekte çözmeye başlamıştı bile.
Ronnie'ye ayrı parantez: Yaptığı büyük bir hata yüzünden bütün çevre Orta Çağ'da cadı görmüşçesine saldırıya geçti. Evet, muhtemelen insanların normal olarak böyle reaksiyon göstereceği açık. Tabii Larry gibi ileri gidip olayı şova dönüştürenler de çıkacaktır ama tabii bu durumda May gibi kişiler de zarar görecektir. Larry'nin de polis olduğu dönemde alışveriş merkezinde yanlış anlama sonucu bir çocuğu vurduğunu, bu psikolojiyle hareket ettiğini de belirteyim. Kısacası filmdeki psikolojik yön fazlasıyla mevcut.
8/10