Sunar...
4. BÖLÜM
Çiğdem: Gerçek olamaz bu adam. Yani Yunan tanrıları gibi, boy, pos, endam...
Melek: Çiğdem, beni işe almak ister misin? Yerleri paspaslarım, tuvaleti temizlerim; ama yeter ki onunla aynı ortamda nefes alayım.
Çiğdem: O kasları gördün değil mi?
Melek: Görmemek için deli veya kör olmak lazım. Gülüşü de çok güzel...
Çiğdem: (aynaya bakarak) Ama ben onun yanında hizmetçi gibi duruyorum! Düşünsene adam böyleyse evleneceği kadın altın suyuna batırılmış olmalı.
Melek: Neyse ki bu acil durumlar için makyaj ekipmanları yanımda.
(Çiğdem ve Melek makyajlarını tazeledikten sonra Yusuf'un yanına döner.)
Çiğdem: Bizi tercih ettiğiniz için pişman olmayacaksınız.
Yusuf: Evet, zaten çok methini duydum buranın. En iyisi sadede gireyim.
Çiğdem: (kısık sesle) Nereye girersen ben de gelirim, yeter ki sen iste.
Yusuf: Efendim?
Çiğdem: Bizim için büyük zevk demiştim.
Yusuf: Eşim için sürpriz bir düğün organize etmeyi planlıyorum. (ufak bir kağıt çıkararak) Sevdiği tüm şeylerin bir arada olmasını istiyorum, bu yüzden yardımınız lazım.
Çiğdem: Müstakbel eşinizin zevkleri de sizin kadar güzelmiş... Yani "sizin kadar" derken beni yanlış anlamayın...
Yusuf: (tebessüm ederek) O zaman bu akşam yemeğe çıkıp detayları konuşsak nasıl olur? Tabii bir sevgiliniz yoksa, sonuçta çok güzel bir kadınsınız. (Çiğdem'in eline ufak bir buse kondurarak) Eee, ne dersiniz bu teklife?
Çiğdem: Evet demeyen kadının aklına şaşarım! Yani evet.
(Çiğdem bu teklif karşısında sevinçten deliye dönerken Selim de Esra'ya şirketi gezdirmektedir.)
Selim: Burası dinlenme odası, burada dinleniyoruz. Şurası da konferans odası, burada da konferans yapıyoruz.
Esra: Anladığım kadarıyla bu işe pek gönüllü değilsin.
Selim: Hayır, hayır. Sizin gibi güzel bir hanımefendi varken gönülsüz olmak mümkün mü? Sadece garip geldi.
Esra: Gezerken bu ülkeyi ne kadar özlediğimi fark ettim. Birçok ülke gezdim ama Türkiye'deki doku hiçbir yerde yok.
Selim: Eğer bir mahsuru yoksa bunları bu akşam bir yemekte konuşalım diyorum, dostça bir teklif.
Esra: Aslında çok güzel olur. Bu aralar taşınma telaşı yüzünden yorgunum, kafam dağılır.
***
(Öte yandan Kaan ve Zeynep ise hala başlarındaki yeni belayla uğraşmaktadır.)
Kaan: Ama Tülay Teyze, sen de haklısın ama bizim de kendimize ait bir hayatımız var. Neyse, en iyisi sonra konuşalım.
Zeynep: Yalnız kadında nasıl bir gırtlak varsa buradan duydum söylediklerini.
Kaan: Kızgın değilsin, değil mi?
Zeynep: Hayır, neden kızgın olacağım ki? Daha önce hiç görmediğim bir adam salonumda duruyor ve gerçekten çok mutluyum, sevgi kelebeği gibiyim!
Kaan: Merak etme, halledeceğim ben. Bir iş bulmasını sağlarım, ardından yeterli parayı kazandıktan sonra kendine yeni bir ev tutar.
Zeynep: Oldu olacak, bir de evlendirelim! Bunlar bir günde olmaz ki Kaan, o zamana kadar bizde mi kalacak bu çocuk?
Deniz: (kapıdan başını uzatarak) Yalnız ben 30 yaşındayım.
Zeynep: Ev yetmedi, bir de odamıza mı giriyorsun dikizci?!
Deniz: Buzdolabı nerede, çok açım da.
Zeynep: (beş kardeş yaparak) Sen buna açsın, gel doyurayım istersen!
***
10 Haziran Cumartesi, 19:18
(Çiğdem yemek öncesi hazırlıklarını tamamlamış, son rötuşları yapmaktadır.)
Çiğdem: İyi göründüğüme emin misin, bence hala bir şeyler eksik.
Melek: Ne yaparsan yap onun yanında biraz şey görüneceksin, kaçarı yok.
Çiğdem: Sağol Melek, gerçekten çok iyi motive ediyorsun.
(O sırada bir korna sesi duyulur, Yusuf gelmiştir.)
Çiğdem: Geldi! Ben gidiyorum!
Melek: Hemen inme, biraz beklet. Fazla hevesli görünürsün yoksa.
Çiğdem: Melek, adamla alt tarafı iş görüşeceğiz.
Melek: Belli olmaz orası. Bir gün iş konuşursunuz, ertesi gün kaç tane çocuk yapacağınızı.
(Çiğdem hızla evden çıkarken Yusuf arabadan inip onun için kapıyı açar.)
Çiğdem: Bu kadar zahmete hiç gerek yoktu aslında, çok mahçup oldum.
Yusuf: Sizin edeceğiniz yardımın yanında benimkisi hiç kalır, hadi gidelim.
***
10 Haziran Cumartesi, 21:04
(Melek, Zeynep ve Kaan'ın evine gelmiştir. Ancak kapıyı çaldığında karşısında Deniz'i görmesi onun için pek de iyi olmayacaktır.)
Melek: Sen... Burada ne yapıyorsun? Yoksa... (onu itip içeri girerek) Zeynep, eğer rehin alındıysan iki kere ses çıkar!
Deniz: Olanları açıklamama bir izin versen...
Zeynep: Hay Zeynep kadar taş düşsün başınıza, buradayım!
Melek: Evinizde biri var, bilmem farkında mısın?
Zeynep: Kendisi Kaan'ın kuzeni oluyor, Deniz.
Deniz: Aslında biz kendisiyle tanışıyoruz, dün tatsız bir karşılaşmamız olmuştu.
Melek: Tatsız mı? Bana sarkıntılık ettin, ben de kendimi savundum!
Deniz: Ben mi anlatamıyorum, yoksa sen mi anlamamakta ısrar ediyorsun?
Melek: Şimdi de salak mı olduk? Seni gebertirim marul kafa!
(Öte yandan Çiğdem ve Yusuf da restorana gelmiştir.)
Çiğdem: Burası da en az sizin kadar güzel bir yermiş. Yani "güzel" derken "yakışıklı" demek istemiştim. Aslında yakışıklı da demek istememiştim. Tabii ki yakışıklısınız ama... Of!
Yusuf: Çiğdem Hanım, lütfen sakin olun. Biraz ani bir teklif oldu, heyecanlanmanız çok normal. Ama artık gecenin tadını çıkaralım.
(Bu beklenmedik ilgiden fazlasıyla memnun olan Çiğdem, kafasını bir anlığına çevirir ve gördüğü manzara karşısında şok olur. Çünkü az ileride Selim güzel bir kadınla birlikte oturmaktadır. Öte yandan Selim de Çiğdem'i fark etmiş ve onun kadar şaşırmıştır. Ancak gecenin sürprizleri bu kadarla sınırlı olmayacaktır.)
4. BÖLÜM SONU
