En Son İzlediğiniz Film? 🎞

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan şirin
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Diğer isim %99 doğrudur zaten. :A

Sıkıcı bulunan filmleri genelde seviyorum ben. Bakarım yakın zamanda, senin listene geçebilirim. :A
Biraz önceki mesajından sonra listeme geçmen iyi bir şey mi kötü bir şey mi bilemedim ama harika attım yine de. :A
 
  • İlginç
Reactions: phoebebuffay
Altın Palmiye ödüllü filmler serisinden devam ediyorum. Şu ana kadar bu ödülü kazanan izlediğim bütün filmleri beğenmiştim fakat son izlediklerim hayal kırıklığı yaşattı. Filmler biriktiği için detaylara girmeden kısa yorumlar yapacağım. Böyle çok beğenilen, ödüllü filmlerle ilgili kötü şeyler söylemekten biraz çekinsem de yine de yorumlarımı esirgemeyeyim dedim. :A


I, Daniel Blake

Sağlık sorunları yüzünden işini bırakmak zorunda kalan bir marangozun, işsizlik fonuna başvurması ve hasta olduğunu kanıtlamaya çalışması süreci üzerinden sistem, toplum ve kapitalizm eleştirisi yapan bir filmdi. Adamın yaşadığı bu zorlu süreci ve yan hikaye olarak da aşevinde tanıştığı beş parasız kalan genç bir annenin yaşadığı zorlukları izliyoruz.

Derdini yalın bir dille anlatan güzel ve başarılı bir filmdi. Böyle filmler vasıtasıyla en gelişmiş ülkelerde bile her şeyin gülistanlık olmadığını, sistemde ciddi sorunların olduğunu, sefalet içinde yaşayan birçok insanın olduğunu görüyoruz.

7.5/10


Barton Fink

İstemediği şekilde kötü senaryolar yazmak zorunda kalan bir senaristin yaşadığı süreci anlatarak sıradan bir şekilde başlayıp ikinci yarısında absürtleşerek gerilim-kara mizah tarzı bambaşka bir filme dönüşen bir yapımdı. Çok kötü olmasa da üzerimde hiçbir etki bırakmayan pek beğenemediğim bir film oldu maalesef.

5.8/10


Paris, Texas

Paris manzaraları eşliğinde güzel bir aşk-yol filmi seyretmek beklentisiyle açtığım fakat çok daha farklı bir şeyle karşılaştığım bir film oldu. Filmin Paris ile uzaktan yakından ilgisi bile yokmuş. :A

Yalnızlık temasının hakim olduğu, ailesini bırakıp toplumdan uzaklaşan ve yıllarca ortalıkta görünmeyen bir adamın yıllar sonra dönüp dağılan ailesini birleştirmeye çalışmasını anlatan bir filmdi.Kazandığı ödüller ve IMDb puanından dolayı overrated bulduğum ortalama bir film olduğunu söylemeliyim. Güzel bir yönetmenlik, çok da iyi olmayan bir senaryo vardı.

6.5/10


Blue is The Warmest Colour

15 yaşındaki bir kızın duygularını, kendini keşfetme ve gelişim sürecini anlatan lgbt temalı bir aşk filmiydi. Fena başlamamıştı aslında ilerledikçe filmden soğudum maalesef. Gereğinden uzun süresiyle izlerken sıkıldığım, abartılı sahneleriyle pek de sevemediğim bir film oldu. Ama oyunculuklar oldukça başarılıydı.

5.5/10


Dancer In The Dark

Yönetmenin izlediğim 2.filmi. Dogville'i farklı tarzı, simgesel yapısı, tiyatrosal anlatımıyla oldukça beğenmiş ve farklı bulmuştum fakat bu filmi hiç ama hiç sevemedim maalesef.

Aşırı derecede saçma ve abartılı bir senaryosu vardı filmin. Yönetmenin tarzını bildiğim için kadının adama biriktirdiği paradan bahsettiği sahneden itibaren filmin nasıl ilerleyeceğini tahmin etmek hiç zor olmadı. Sadece tek bir sahnede şaşırdım, o da filmin en absürt sahnesi olan kadının adamı resmen paramparça ederek öldürdüğü sahneydi. Yönetmenin gerçekçi bir film yapmak gibi bir amacının olmadığının farkındayım ama böyle aşırı gerçekdışı filmleri hiç sevemiyorum maalesef. Absürt derecede dram-dram içim boğuldu izlerken. Karakterin aptallığına sinir oldum. Neyse daha fazla konuşmak istemiyorum senaryo hakkında... Sinematografi olarak da kötü bir filmdi. Çekimler, filmin renk tonu vs hiç sevemedim. Güzel oyunculuklar ve fena olmayan müzikler hatrına:

3/10


The Conversation

Gözetleme uzmanı, casusluk yapan bir adamın işi gereği takip edip gözetlediği bir çiftin konuşma kayıtlarından cinayete kurban gideceğinden şüphelenmeye başlamasıyla yaşadıklarını anlatan bir psikolojik gerilim filmiydi. Film çok ilgi çekici ve güzel bir şekilde başladı fakat bu çekiciliği koruyamadı ve bir miktar sıkıcı bir şekilde devam etti. Bir önceki yorumumda bahsettiğim Blowup'tan esinlenmiş Coppola bu filminde. Ben onun kadar beğenmesem de yine de başarılı bir yapımdı. Ses kurgusu müthişti, müzikler güzeldi. İzlediğim son filmlerden sonra iyi geldi. :A

7/10
 
Altın Palmiye ödüllü filmler serisinden devam ediyorum. Şu ana kadar bu ödülü kazanan izlediğim bütün filmleri beğenmiştim fakat son izlediklerim hayal kırıklığı yaşattı. Filmler biriktiği için detaylara girmeden kısa yorumlar yapacağım. Böyle çok beğenilen, ödüllü filmlerle ilgili kötü şeyler söylemekten biraz çekinsem de yine de yorumlarımı esirgemeyeyim dedim. :A


I, Daniel Blake

Sağlık sorunları yüzünden işini bırakmak zorunda kalan bir marangozun, işsizlik fonuna başvurması ve hasta olduğunu kanıtlamaya çalışması süreci üzerinden sistem, toplum ve kapitalizm eleştirisi yapan bir filmdi. Adamın yaşadığı bu zorlu süreci ve yan hikaye olarak da aşevinde tanıştığı beş parasız kalan genç bir annenin yaşadığı zorlukları izliyoruz.

Derdini yalın bir dille anlatan güzel ve başarılı bir filmdi. Böyle filmler vasıtasıyla en gelişmiş ülkelerde bile her şeyin gülistanlık olmadığını, sistemde ciddi sorunların olduğunu, sefalet içinde yaşayan birçok insanın olduğunu görüyoruz.

7.5/10


Barton Fink

İstemediği şekilde kötü senaryolar yazmak zorunda kalan bir senaristin yaşadığı süreci anlatarak sıradan bir şekilde başlayıp ikinci yarısında absürtleşerek gerilim-kara mizah tarzı bambaşka bir filme dönüşen bir yapımdı. Çok kötü olmasa da üzerimde hiçbir etki bırakmayan pek beğenemediğim bir film oldu maalesef.

5.8/10


Paris, Texas

Paris manzaraları eşliğinde güzel bir aşk-yol filmi seyretmek beklentisiyle açtığım fakat çok daha farklı bir şeyle karşılaştığım bir film oldu. Filmin Paris ile uzaktan yakından ilgisi bile yokmuş. :A

Yalnızlık temasının hakim olduğu, ailesini bırakıp toplumdan uzaklaşan ve yıllarca ortalıkta görünmeyen bir adamın yıllar sonra dönüp dağılan ailesini birleştirmeye çalışmasını anlatan bir filmdi.Kazandığı ödüller ve IMDb puanından dolayı overrated bulduğum ortalama bir film olduğunu söylemeliyim. Güzel bir yönetmenlik, çok da iyi olmayan bir senaryo vardı.

6.5/10


Blue is The Warmest Colour

15 yaşındaki bir kızın duygularını, kendini keşfetme ve gelişim sürecini anlatan lgbt temalı bir aşk filmiydi. Fena başlamamıştı aslında ilerledikçe filmden soğudum maalesef. Gereğinden uzun süresiyle izlerken sıkıldığım, abartılı sahneleriyle pek de sevemediğim bir film oldu. Ama oyunculuklar oldukça başarılıydı.

5.5/10


Dancer In The Dark

Yönetmenin izlediğim 2.filmi. Dogville'i farklı tarzı, simgesel yapısı, tiyatrosal anlatımıyla oldukça beğenmiş ve farklı bulmuştum fakat bu filmi hiç ama hiç sevemedim maalesef.

Aşırı derecede saçma ve abartılı bir senaryosu vardı filmin. Yönetmenin tarzını bildiğim için kadının adama biriktirdiği paradan bahsettiği sahneden itibaren filmin nasıl ilerleyeceğini tahmin etmek hiç zor olmadı. Sadece tek bir sahnede şaşırdım, o da filmin en absürt sahnesi olan kadının adamı resmen paramparça ederek öldürdüğü sahneydi. Yönetmenin gerçekçi bir film yapmak gibi bir amacının olmadığının farkındayım ama böyle aşırı gerçekdışı filmleri hiç sevemiyorum maalesef. Absürt derecede dram-dram içim boğuldu izlerken. Karakterin aptallığına sinir oldum. Neyse daha fazla konuşmak istemiyorum senaryo hakkında... Sinematografi olarak da kötü bir filmdi. Çekimler, filmin renk tonu vs hiç sevemedim. Güzel oyunculuklar ve fena olmayan müzikler hatrına:

3/10


The Conversation

Gözetleme uzmanı, casusluk yapan bir adamın işi gereği takip edip gözetlediği bir çiftin konuşma kayıtlarından cinayete kurban gideceğinden şüphelenmeye başlamasıyla yaşadıklarını anlatan bir psikolojik gerilim filmiydi. Film çok ilgi çekici ve güzel bir şekilde başladı fakat bu çekiciliği koruyamadı ve bir miktar sıkıcı bir şekilde devam etti. Bir önceki yorumumda bahsettiğim Blowup'tan esinlenmiş Coppola bu filminde. Ben onun kadar beğenmesem de yine de başarılı bir yapımdı. Ses kurgusu müthişti, müzikler güzeldi. İzlediğim son filmlerden sonra iyi geldi. :A

7/10
Evet, ikinci tahminim tutmuş. Hatta film de tutmuş. :A (Gerçi Dogville de olabileceğini düşünmüştüm sevmediğin filmin. :A)

Şimdi bu kadar sert eleştirince ikinci kez izlemeye korktum filmi. :A Çok ciddi bir konuyu müzikal şeklinde çok değişik bir şekilde işlemesi hoşuma gidip, kalıcı pozitif etkiler bırakmıştı. Fakat Trier'ın filmleri zordur, doğru modda izlemek gerekir. Melancholia'yı da ilk izlediğimde çok sevip ikincisinde o kadar sevememiştim. :A

Hem Dogville hem de Dancer in the Dark'ı tekrar izlemek istiyorum bir ara...
 
  • Güldürdün
Reactions: phoebebuffay
Evet, ikinci tahminim tutmuş. Hatta film de tutmuş. :A (Gerçi Dogville de olabileceğini düşünmüştüm sevmediğin filmin. :A)

Şimdi bu kadar sert eleştirince ikinci kez izlemeye korktum filmi. :A Çok ciddi bir konuyu müzikal şeklinde çok değişik bir şekilde işlemesi hoşuma gidip, kalıcı pozitif etkiler bırakmıştı. Fakat Trier'ın filmleri zordur, doğru modda izlemek gerekir. Melancholia'yı da ilk izlediğimde çok sevip ikincisinde o kadar sevememiştim. :A

Hem Dogville hem de Dancer in the Dark'ı tekrar izlemek istiyorum bir ara...
İkinci kez izlemelisin bence, o puanı hak etmiyor çünkü... :A Şu son günlerde zaten sıkılıyordum, bu film tüm hayat enerjimi aldı götürdü. Film bittikten sonra bir süre duvara bakarak müzik dinledim sadece. :A

Dogville güzel filmdi. Yorumda da bahsettiğim gibi simgesel ve tiyatrosal anlatımı sayesinde filmdeki aykırılık ve abartılar beni rahatsız etmemişti ama bu film için aynı şeyleri diyemeyeceğim. Yönetmenin başka hiçbir filmini izlemem bundan sonra muhtemelen. :A
 

1621784453893.png
1621784470519.png
1621784481347.png



Benim için son dönemin en başarılı Zombi filmiydi.

Görsel efectler; akıcılık,aksiyon,düşmeyen tempo,mantıklı bir kurgu ve seneryo içindeki gizli dram..
Ve açık kapı lı biten son.

2.30 saat nasıl geçti anlamadım.

Ben çok beğendim.

10--9

Bu arada film bir​

Zack Snyder filmi.​

 

Elephant

90'larda Amerika'da iki lise öğrencisinin okula silahlı saldırı yaparak birçok insanı öldürdüğü katliamdan esinlenerek yapılmış film.

80 dakika gibi kısa bir süresi olmasına rağmen aşırı derecede durağan ve sakin bir film olduğunu söylemeliyim. Filmin 3'te 1'i karakterlerin okul koridorlarında yürüdüğü sahnelerle geçiyor desem abartı olmaz. Diyalog çok az, müzik yok. 1 saat boyunca farklı karakterlerin çok da önemli olmayan günlük sıradan rutinlerini izliyoruz. Böyle yazınca eleştiriyormuşum gibi oldu ama çok sevdim ben filmin bu özelliğini. Sanki bir film değil de dışarıdan bir gözle bir okuldaki sıradan bir günün manzarasına tanıklık ediyormuşum gibi hissetim, kendimi o lisedeymiş gibi hissettim. Çekim teknikleri çok başarılıydı.

Bu oldukça sakin geçen ve çok beğendiğim ilk 1 saatlikten sonra filmin patlamasını beklediğim son 20 dakika ise bir miktar hayal kırıklığı yaşattı. Daha heyecanlı ve aksiyonlu bir final bekliyordum şahsen. Beklediğim ambiyansı tam olarak yakalayamadım. Okula silahlı saldırı yapılıyor ama karakterler böyle bir olaya göre oldukça sakin. Gerçi filmi karakterlerin gözünden değil de dışarıdan olanlara tanık olacak şekilde izlediğimiz için normal de sayılabilir bu durum. :A 9 puan alabilecek bir filmdi ama son kısımlar yeterince tatmin etmediği için:

8/10


Rosetta

Son dönemlerde izlediğim yoksulluk ve sefalet temalı 1548.film. :A Fena bir film değildi aslında ama 1999 gibi birbirinden harika filmlerin olduğu bir yılda Cannes jürisi hangi mantıkla bunu en iyi film seçmiş anlamadım.

Rosetta adında alkolik ve sorunlu bir anneyle birlikte bir karavanda yaşayan, yoksul ve üstüne işsiz kalan genç bir kızın yaşadığı dramatik hayattan bir kesit izliyoruz filmde. Abartıdan uzak, sahici ve yalın bir şekilde. Bir yanda annesiyle yaşadığı problemler, bir yanda parasal sorunlar, bir yanda iş araması ama bulamaması. Bunların üstüne bir de seyirciyi inanılmaz derecede bunaltan çekim teknikleri... Filmin yönetmenliğini ve bu çekim tekniğini hiç beğenmedim.

Teknik açıdan beğenmesem de genel olarak iyi bir filmdi. Aslında filmin ortalarında sıkılmıştım ve filme dair düşüncelerim vasat olduğu yönündeydi ama final sahnesiyle birlikte düşüncelerim olumlu anlamda düşündü. Çok basit ama aynı zamanda etkileyici ve sahici bir sonla bitti film. Çok hoşuma gitti.

7/10


Entre Les Murs

Son dönemlerde izlediğim sistem eleştirisi üzerine kurulan 1826.film. :A Fransa'da 14-16 yaş grubundaki farklı ırklardaki öğrencilerden oluşan bir sınıf üzerinden eğitim sisteminin eleştirildiği, otorite ve disiplinin gerekliliğinin sorgulandığı bir filmdi.

İzlerken öğrencilerin boşboğazlığından ve sinir bozuculuğundan ötürü biraz sinirim bozuldu açıkçası. :ABiraz abartılıydı filmin dili, bu kadar da olmaz dedirtti 1-2 sahnede. Öğretmen olmayı düşünsem ve üzerine bu filmi izlesem öğretmenlikten vazgeçerdim sanırım. :A

Yer yer içimi bunaltsa ve sinirimi bozsa da genel olarak başarılı bir filmdi.

7/10

Bu arada 3 filmde de müzik kullanımı sıfırdı sanırım. Her film için geçerli olmasa da bence müzik çok önemli bir faktör...
 
  • Beğendim
Reactions: bazinga

The Tree of Life

İzlediğim en tuhaf ve kasıntı yapımdı sanırım. Tam bir konusu bile olmayan, birbirinden aşırı alakasız şeylerin gösterildiği, belgeselimsi filmimsi bir şeydi. Din-evrim-dünya-evren-big bang-dinazorlar-varoluş-doğum-ölüm... gibi evrene ve hayata dair kavramların görüntüleri/simülasyonları eşliğinde bir aile dramı izledik. Tuhaftı yani, çok sıkılmadım aslında ama sevemedim de...

4.5/10


Sex and The City

İzlediğim iç bunaltan filmlerden sonra çerezlik bir şeyler izlemek istedim. Dizisini vasat bulmuştum ama film bulamayınca bunu izleyeyim bari dedim. Beni tatmin de etti şahsen. Tahmin ettiğim gibi çok boş, klişe, biraz da saçma ama kısmen eğlenceli bir filmdi. Kafa dağıtmak için izlenebilir. Bu dizinin ve serinin en sevmediğim yanı biraz fazla abartı ve gerçeküstü olması. Sırf reyting/gişe için ortaya hollywood klişeleri eşliğinde salt cinsellik ve ilişkiler üzerine kurulu bir yapım yerine daha hayatın için ve samimi bir yapım olsaydı daha kaliteli bir dizi-film olabilirdi. :)

6.3/10


Sex and The City 2

Kızların bu sefer Orta Doğu'ya Abu Dhabi'ye tatile gitmesiyle burada başına gelenlerin anlatıldığı, yine ilki gibi boş ama eğlenceli bir devam filmiydi. Abu Dhabi sahneleri oldukça eğlenceliydi bence, Samantha filmin yıldızıydı. 1-2 kötü yorumlanabilecek gereksiz sahne olmasaymış daha iyi olurdu ama yine de keyifle izlediğim bir film oldu. Bence ilkinden de daha iyiydi, niye bu kadar düşük puanlar almış anlamadım. :)

6.5/10
 
  • Beğendim
Reactions: bazinga
Yine filmler birikti. 1-2 cümlelik kısa yorumlar yapacağım. Zaten yorumlanacak çok bir detayı olmayan çerezlik filmlerdi genel olarak. :A


Kicking and Screaming

Doğru düzgün bir konusu bile olmayan, ergenlikten çıkamayan yetişkin karakterlerden ve boş diyaloglardan oluşan kötü bir filmdi.

4.5/10


Force Mejaure

Bu filmin de doğru düzgün bir konusu yoktu. Bütün film basit bir olay üzerine kurulmuş ve bu olay üzerinden insan ilişkileri sorgulanmış. Hayal kırıklığı yaşattı, vasat hatta vasat altı buldum.

5.3/10


Nightcrawler

Geceleri bölgede yaşanan cinayetleri ve suç olaylarını yakalayıp kameraya kaydederek bu görüntüleri haber ajansına satan sosyopat bir karakterin daha fazla para kazanmak ve yükselmek uğruna yaptıklarını gösteren güzel ve akıcı bir filmdi. Her ne kadar filmi beğensem de senaryodaki bazı kısımlar çok mantıklı gelmedi bana, eksiklikler vardı.

İyi yansıtılmış karanlık bir atmosfere sahip film. Bu da içine girmemizi kolaylaştırmış. Jake Gyllenhaal'ın imajı ürkütücüydü, karakterine çok iyi gitmiş. Adamın tipine bakınca normal biri olmadığını anlıyorsun zaten. Çok iyi bir performans çıkartmış.

7/10


Rainy Day in New York

Pek bir şeyin anlatılmadığı hafif kara mizah yüklü boş bir Woody Allen filmiydi. Aradığım yağmurlu bir New York eşliğindeki iç ısıtan romantik filmi bulamadım. Başrol çocuğa ve karaktere gıcık oldum. :A

5.5/10


Vicky Cristina Barcelona

Çarpık ilişkiler üzerine kurulu, bir adam üç kadın şeklinde dört kelimeyle özetleyebileceğimiz bir Woody Allen filmi. İçi çok dolu bir senaryosu olmasa da oldukça beğendiğim bir film oldu. Akıcıydı ve keyifli vakit geçirdim. Bir filmden beklentim de budur zaten. :A

Karakterler güzel ve derinlikli bir şekilde yazılmış, işlenmiş. Bu özelliğiyle de türevlerinden ayrılan kaliteli bir film olmuş diyebilirim. Keşke ismini aldığı Barcelona daha ön planda olsaymış ve şehrin güzelliklerini bolca görebilseymişiz.

Daha izlemediğim çok filmi olsa da yönetmenin şimdilik en sevdiğim filmi oldu.

8/10
------

@bazinga yavaştan senin listene geçeceğim sanırım. :A
 
  • Beğendim
Reactions: bazinga
Yine filmler birikti. 1-2 cümlelik kısa yorumlar yapacağım. Zaten yorumlanacak çok bir detayı olmayan çerezlik filmlerdi genel olarak. :A


Kicking and Screaming

Doğru düzgün bir konusu bile olmayan, ergenlikten çıkamayan yetişkin karakterlerden ve boş diyaloglardan oluşan kötü bir filmdi.

4.5/10


Force Mejaure

Bu filmin de doğru düzgün bir konusu yoktu. Bütün film basit bir olay üzerine kurulmuş ve bu olay üzerinden insan ilişkileri sorgulanmış. Hayal kırıklığı yaşattı, vasat hatta vasat altı buldum.

5.3/10


Nightcrawler

Geceleri bölgede yaşanan cinayetleri ve suç olaylarını yakalayıp kameraya kaydederek bu görüntüleri haber ajansına satan sosyopat bir karakterin daha fazla para kazanmak ve yükselmek uğruna yaptıklarını gösteren güzel ve akıcı bir filmdi. Her ne kadar filmi beğensem de senaryodaki bazı kısımlar çok mantıklı gelmedi bana, eksiklikler vardı.

İyi yansıtılmış karanlık bir atmosfere sahip film. Bu da içine girmemizi kolaylaştırmış. Jake Gyllenhaal'ın imajı ürkütücüydü, karakterine çok iyi gitmiş. Adamın tipine bakınca normal biri olmadığını anlıyorsun zaten. Çok iyi bir performans çıkartmış.

7/10


Rainy Day in New York

Pek bir şeyin anlatılmadığı hafif kara mizah yüklü boş bir Woody Allen filmiydi. Aradığım yağmurlu bir New York eşliğindeki iç ısıtan romantik filmi bulamadım. Başrol çocuğa ve karaktere gıcık oldum. :A

5.5/10


Vicky Cristina Barcelona

Çarpık ilişkiler üzerine kurulu, bir adam üç kadın şeklinde dört kelimeyle özetleyebileceğimiz bir Woody Allen filmi. İçi çok dolu bir senaryosu olmasa da oldukça beğendiğim bir film oldu. Akıcıydı ve keyifli vakit geçirdim. Bir filmden beklentim de budur zaten. :A

Karakterler güzel ve derinlikli bir şekilde yazılmış, işlenmiş. Bu özelliğiyle de türevlerinden ayrılan kaliteli bir film olmuş diyebilirim. Keşke ismini aldığı Barcelona daha ön planda olsaymış ve şehrin güzelliklerini bolca görebilseymişiz.

Daha izlemediğim çok filmi olsa da yönetmenin şimdilik en sevdiğim filmi oldu.

8/10
------

@bazinga yavaştan senin listene geçeceğim sanırım. :A
Şu başlığa yorum yapmayı özledim. Birkaç hafta sonra bomba gibi dönüyorum inşallah. :A

Listeye geçmen güzel de bu filmlerdeki puanlarla geçmezsin inşallah. :A

Gerçi yorumlarına az çok katılıyorum. Sadece ilk filmi izlemedim. :A Force Majeure net overrated film ama çıkış noktası aşırı iyi bence, bu sayede de akılda kalıcı bir film. :A
 
  • Güldürdün
Reactions: phoebebuffay
Şu başlığa yorum yapmayı özledim. Birkaç hafta sonra bomba gibi dönüyorum inşallah. :A

Listeye geçmen güzel de bu filmlerdeki puanlarla geçmezsin inşallah. :A

Gerçi yorumlarına az çok katılıyorum. Sadece ilk filmi izlemedim. :A Force Majeure net overrated film ama çıkış noktası aşırı iyi bence, bu sayede de akılda kalıcı bir film. :A
Yani aslında o çıkış noktası üzerinden ilişkiler iyi bir şekilde ele alınmış ama ben biraz farklı bir beklentiyle izlediğimden pek sevemedim. Bana hitap etmedi. :A

Listene geçiyorum ama yavaşlarım gibi, sınavlarım yaklaşıyor. Yüksek puanlarla gelirim diye düşünüyorum, gerçi arada Palm Springs gibi yüksek puan verdiğin vasat film de çıkabilir ama çıkmaz umarım. :A
 
  • Güldürdün
Reactions: bazinga

North By Northwest

Bazı filmler vardır, üzerlerinden ne kadar zaman geçerse geçsin izlenebilitesinden -böyle bir kelime var mı emin değilim ama :A- hiçbir şey kaybetmezler. Godfather mesela, 50 yıl önce izleyenlere hissettirdikleriyle 2021'de izleyenlere hissettirdikleri hemen hemen aynıdır bence. Bu film için ise aynısı tam olarak geçerli değil maalesef. 60 yıl öncesi için çığır açacak cinste bir film ama günümüz gözüyle izleyince aşırı etkileyici bir iş olmaktan uzak.

Üstte de belirttiğim gibi benim çok etkilendiğim ve bayıldığım bir film olmadı ama yine de günümüz için bile oldukça iyi bir film tabii. Senaryo ve olay örgüsü güzeldi, her ne kadar içerisinde saçma ve zorlama sayılabilecek sahneler bulundursa da...

Örnek verecek olursam BM'de konuştuğu kişinin başkası tarafından fırlatılan bıçakla öldüğü ve suçun kendisine kaldığı sahne oldukça zorlama ve saçma bir sahneydi. Biri geliyor onca kişinin olduğu bir ortamda birisini bıçak fırlatarak öldürüyor ve aynı ortamda tek bir kişi bile onu görmüyor. :A Adamın hiç tepki vermeden anında bıçağa sarılması da ayrı bir saçmalıktı. Cinayet üzerine kalsın diye uğraştı resmen. :A

Bir de final sahnesi tuhaftı, sanki aradaki kısımlar kesilmiş gibi uçurumdan tren sahnesine ani bir geçiş oldu ve film bitti direkt. Göze batan cinsten bir geçiş olsa da finali oldukça beğendim yine de. :A



Son olarak oyunculukları da çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Fazla kötülemiş gibi oldum ama başlıca kusurlarından bahsettim sadece. :A

7.8/10


Amadeus

Öncelikle 3 saatlik süresine rağmen baştan sona kadar oldukça sürükleyici ve akıcı bir filmdi. Güçlü bir hikaye, güzel bir kurgu, iyi bir prodüksiyon, çok iyi oyuncular, başarılı bir yönetmenlik vardı.

Filmin gerçeklikten uzak olduğu şeklinde çokça yorum var. Çok bilgimin olmadığı bir konu ama senaryo büyük ölçüde kurguysa keşke filmin başında bir uyarı geçseydi ama bunu yapmadıkları gibi direkt biyografik film olarak geçiyor her yerde.

Genelde Salieri'nin karakterinin yanlış yansıtıldığı şeklinde yorumlar vardı, Mozart'ın karakteriyle ilgili pek böyle bir şey görmedim ve de buna şaşırdım açıkçası. Ben mi yanlış düşünüyorum, bilmiyorum ama çok karikatürize edilmiş bir karakter vardı karşımızda. Mozart gerçekte de deli dolu bir kişiliğe sahip olabilir ama filmdeki deli doluluktan ziyade problemli ve abartılı bir kişilikti. Kahkahası falan sinirimi bozdu, filmden biraz soğumama neden oldu açıkçası. Eğer gerçekte de filmdeki gibi biriyse sanatsal kimliğini bir kenara bırakarak kişilik olarak pek sevemediğim bir isim olurdu. Bir de kendisi kısa ömründe 600'den fazla eser besteleyecek kadar yetenekli ve çalışkan biri ama film bunu yeterince hissettiremedi sanki. Gerçi izleyenlerin çoğunda Mozart'a hayranlığının artmasına vesile olmuş film, böyle düşünen olarak bu konuda yalnızım sanırım. :A

Aslında en sevdiğim filmler arasına girebilirdi ama filmdeki Mozart karakterini sevememem buna biraz engel oldu...

8.2/10
 
  • Güldürdün
Reactions: bazinga
4872448.jpg-c_310_420_x-f_jpg-q_x-xxyxx.jpg


Demin izledim filmi...

Aslında konusu değişik geldi kendi adıma ama biranda bitmesi hoşuma gitmedi.

Seyirlik bir film. 10 üzerinden 6
 

Serpico

3.izleyişim oldu bu. Al Pacino'nun gençlik filmlerini belli aralıklarla tekrar tekrar izliyorum. Serpico da kendisinin en sevdiğim 6.filmi olur. :A

Polis teşkilatındaki yozlaşmayı ve yolsuzlukları gerçekçi bir şekilde gözler önüne seren ve bu yozlaşmış düzene karşı çıkan genç bir polisin hikayesini anlatan harika bir biyografik film. Serpico'nun en büyük hedefi dedektif olmak fakat bu yolsuzluklara ve rüşvetlere ortak olmayıp işini hakkıyla yaptığı için buna engel olunan ve sevilmeyen biri. Film boyunca bu yozlaşmış sistemi ortadan kaldırmak için çabalıyor fakat sistemdeki alttan üste herkes bu yolsuzluklara dahil olduğu için çabaları sonuç vermiyor.

Sesini anca finalde başından vurulduktan sonra duyurabildi ve kendisine dedektiflik rozeti verildi. Fakat kendisi isyan ederek rozeti reddetti ve sonrasında görüyoruz ki İsviçre'ye taşınmış.

Durağan bir film. Sevebilmek için filmin içine girilmesi ve karakterle empati yapılması lazım, aksi takdirde sıkıcı bulunabilir. Al Pacino harika bir performans çıkarmış yine ve Godfather'dan sonra üst üste 2.kez Oscar'a aday olmuş. Sidney Lumet de çok iyi bir yönetmenlik ortaya koymuş. Kendisinin beğenmediğim filmi yok henüz. Fotoğrafik açıdan da o dönemin Amerika'sı çok iyi bir şekilde yansıtılmış ayrıca.

8.5/10


L'Auberge Espagnole

Paris'ten Barcelona'ya erasmus yapmaya giden bir üniversite öğrencisinin serüvenini izlediğimiz ortalama bir gençlik filmiydi. Derinlik katılmaya çalışılsa da çerezlik bir film olmaktan çok da öteye gidememiş bence. Yüksek puanı ve övgü dolu yorumları çok da hak etmediğini söyleyebilirim. 2 tane de devam filmi var, onları da birkaç hafta sonra izlerim artık. :)

Bu konu filmden ziyade bir diziye daha müsaitmiş aslında. :A

6.5/10
 
  • Beğendim
Reactions: bazinga

Celeste & Jesse Forever (2012)

Yine uzun bir aradan sonra bu konuya dönebildim...

Rashida Jones ve Andy Samberg gibi iki sevdiğim oyuncuyu buluşturması nedeniyle Netflix'e geldiğinde direkt dikkatimi çeken bir film oldu. Ben aslında komedi yönü daha ağır bir film bekliyordum ama dramı daha yoğun bir film çıktı.

İngilizcedeki anlamını çevirmenin en zor olduğu kelime kalıplarından biri olan "take for granted"ın örneği gibi bir film olmuş. Birbirleriyle aşırı iyi anlaşan bir çift bazı anlaşmazlıkları nedeniyle ayrılıyorlar ve bu ikisi için de hiç kolay olmuyor. Özellikle de bir taraf için...

Filmdeki her şeyi epey gerçekçi buldum. Fakat çiftin anlaşamadığı noktalara biraz daha değinilse karakterlerle daha iyi bağ kurabilirdik. Yer yer tempo fazla düştü ve ilgimi kaybettiğim oldu. Yine de izlediğime memnun kaldığım bir film oldu...

Unutmadan ne güzel bir girişti o öyle...

6.5/10
 

Spanglish

Güzel başlayıp ikinci yarıda biraz vasatlaşan bir romantik komedi-dram filmiydi. Latin kadının çocuğu ve diğer karakterlerle olan ilişkisi çok tatlı ve eğlenceli bir şekilde işlenmiş, o sahneleri izlemek oldukça keyifliydi. Çocuk karakterini çok sevdim. Fakat problemli karı-koca çiftin hem karakterleri hem de aralarındaki ilişki çok yapay ve klişe bir şekilde işlenmiş ve filmi biraz bayatlaştırmış. Yine de tatlı ve hoş sayılabilecek bir filmdi...

6.5/10


Dances With Wolves

Bana çok hitap etmeyen ve bu konuda izlediğim ilk filmdi ama beklentimin üzerinde çıktı ve çok beğendim. 4 saatlik süresine rağmen genel olarak sıkılmadan izledim ama süresinin bu kadar uzun tutulmasına çok da gerek yokmuş. (3 saatlik versiyonu da olduğunu biliyorum ama ben kendi izlediğim versiyona göre yorum yapıyorum sonuçta. :A) Defalarca uzun uzun atların koşuşunu, doğa manzaraları vb şeyler izledik. Bunlar filmin durağanlaşmasına neden olsa da bir yandan da çok güzel bir pastoral hava katmış.

İçerik olarak uzun uzun yorum yapmayacağım ama kısaca kızılderililerin yaşamını, adamın onların arasına girmesi ve o toplumun bir parçası olma sürecini, kızılderili-amerikalı çatışmasını -ya da buna ön hazırlığı da denilebilir- izliyoruz.

Kevin Costner hem oyunculuk hem de yönetmenlik olarak çok iyi bir performans çıkarmış. Diğer bütün oyuncular da aynı şekilde çok iyiydi. Çok iyi bir prodüksiyondu, çok emek verilmiş filme.

Çok iyi bir filmdi genel olarak ama hikayenin varılmak istenen noktasının aktarıldığı son 1 saatlik dilim falan daha iyi olabilirmiş. Ben filmin ilk yarısından, adamın o toplumun bir parçası olma sürecinin anlatıldığı kısımlardan daha fazla keyif aldım.

8.5/10
 
  • Harika
Reactions: bazinga

The Past

Yönetmenin A Separation ve About Elly'den sonra izlediğim 3.filmi oldu. Hikayenin bu sefer İran'da değil Paris'te geçmesi diğer iki filmden ayıran en önemli özelliğiydi. Bunun da etkisiyle daha az trajedi içeren daha sakin bir yapım olmuş.

Yine bu film de karakterler arası çatışmalar, anlaşmazlıklar ve belirsizlikler üzerine kurulmuş. Gerçeği arıyoruz, diğer iki filmdeki gibi yoğun miktarda olmasa da suçlu-suçsuz kavramlarını sorguluyoruz. Yine gerçekçi ve derinlikli yazılmış karakterlerin kısa bir zaman diliminde yaşadıklarına tanıklık ediyoruz.

Yönetmenin önceki 2 filmiyle kıyaslamamdan da anlaşılabileceği gibi onlarla çokça benzer noktaları olan, farklı olayların aynı biçimde ele alındığını düşündüğüm bir filmdi. Olumsuz düşünüyormuşum gibi oldu ama çok da düşünmüyorum aslında. Biraz kendini tekrarlama durumu olsa da yönetmenin kendine özgü bir tarzı ve üslubu olması güzel bir şey. Ama araya mutlaka yeni bir şeyler de serpiştirilmeli tabii ki.

Gayet iyi bir filmdi, güzel bir atmosfer kurulmuş. Oyunculuklar başarılıydı. Süresi biraz daha kısa tutulsa daha iyi olabilirdi ama yine de akıcı ve sıkmayan bir film olmuş. About Elly ve A Separation'daki gibi daha vurucu bir son beklerdim ama iyiydi yine de...

7.7/10
 
  • Beğendim
Reactions: bazinga