En Son İzlediğiniz Film? 🎞

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan şirin
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

I Am Sam

Eleştirmenler tarafından bu kadar haksızca gömülen bir filme daha rastlamadım herhalde. Mis gibi dramdı. Ne demek 100 üzerinden 28 Metaritic puanı? :dizzy:

Sean Penn harika oynamış, Oscar adaylığını hak etmiş. Bugüne dek izlediğim en iyi performansı diyebilirim herhalde. (Mystic River'ı izleyeli çok oldu gerçi oradaki performansını pek anımsayamadım)

Dakota Fanning de harikaydı. Ayrıca çok da sevimliydi. SAG'de aday olması çok iyi olmuş.

Güzel, etkileyici bir filmdi. Belki sonu daha iyi bağlanabilirdi. Bir de yönetmenin bu işlerden pek de anlamadığı belliydi. Teknik açıdan pek kaliteli bir iş çıkmamış.

8/10
 

İzleyeyim diye başladım, bir baktım, o kadar da sıkıcı değil. Üst düzey bir tarafı yok ama sıkıcı değildi en azından. İzle ve unut tarzında bir Cem Yılmaz filmi. Film içinde film kısmı genelde bana yapmacık gelir, o bu filmde olduğu için biraz yapmacık geldi.

7/10


Ülkücü şehit Mustafa Pehlivanoğlu'nun hayatını anlatan, televizyon filmi havasında olan -ki TRT yapımı- bir filmdi. Gürkan Uygun ile İpek Tuzcuoğlu'nun performansı çok iyiydi. Hatta bazı yerlerde duygulandırdılar.


Bu film bana 'Bi Küçük Eylül Meselesi' filmini anımsattı, tabi aynı yapımdan çıkma. İki filmde de sonlarda damgayı vurmayı amaçlıyorlar. Doğrusu 'Bi Küçük Eylül Meselesi', benim gözümde Kerem Deren faktörüyle önde. Bu film de iyiydi tabi, sonda Sezen Aksu'nun 'Öyle Birini Sevdim Ki' şarkısı filmi özetliyor. Başta merak ettiriyor, flashback sahneleriyle gülümsetiyor ve olayların aslına gelince damgayı vuruyor.

8/10


Film bana sanat filmlerini çağrıştırdı. Üst düzey bir çekim tekniği kullanılmamış gibi, izlemek kolay değil gibiydi. Filmde baştan sona boşluklar oluştu izlerken, o boşlukları da dolduramadım. Behzat Ç.'de oynayan çoğu oyuncu burada da yerini almıştı aynı zamanda, çoğu tanıdık simaydı. Erdal Beşikçioğlu ve Sezin Akbaşoğulları'nın uyumu söz konusuydu filmde ve bir sürü mükemmel replik çıktı. Filmde bol bol edebiyat yapıldı. Ara ara sıksa da izletti, Arif karakterinin yerine koydum kendimi, çoğu hareketini de tasvip etmedim, sonda da iyi bir şekilde son verdi olaya.

7.5/10

'Pek Yakında' ve 'Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku'yu uzun zamandır izleyeceklerim listesinde tutuyordum, bitirdiğim iyi oldu.

Bu aralar yerli filmlere sarmıştım, izlediklerim iyiydi.
 

E.T. the Extra-Terrestrial

Steven Spielberg'ün sinema tarihi için önemli klasiklerinden biri.

Günümüz gözüyle izleyince belki çok sıradışı, ilgi çekici gelmeyebilir ama döneminin çok ötesinde bir iş. Kendinden sonra gelecek pek çok filme de ilham kaynağı olmuş bir iş.

E.T. çok sevimliydi. :D

Filmin süresi fazla uzatılmış, özellikle son kısmında filmi bitirmemek için direnmiş resmen üstat. :)

Puanımı yüksek tutmamda aslen çocuklara hitap eden bir film olması da etkendir. Böyle kaliteli çocuk filmi günümüzde bile çok yok. :)

8/10
 
No One Tell

Fransız yapımı cinayet/polisiye filmi bile romantik oluyormuş. Senaryoda bazı şeylerin tam olarak cevabını alamadım ya da ben kaçırdım.
Adam Fransa'nın arka sokaklarında bir adamla karısıyla seviştiği için kavga ediyordu. Sonrasında arabaya geçince blöf yaptım falan diyordu da tam anlayamadım, neye niçin blöf yaptığını? :/

Müzikleri güzeldi, kullanılan şarkılar da hoşuma gitti.
Bu müziğin 2.10-3.00 arası çok tanıdık geldi. Acaba bir Türk dizisinde falan mı vardı? @Forumdash @mrt-06

Yavaş işleyen, yer yer sıkıcı bir filmdi. Av Mevsimi'yle benzer konusu olan bu filmmiş bir de. Tavsiye etmem pek.

7/10
Bu filmle ilgili düşüncem aynen böyle.


Grindhouse

İlginç bir projeydi. Nasıl yorumlayacağımı da bilemedim. :D Bilmeyenler varsa anlatayım iki filmin bir arada gösterime sunulmasıyla oluşmuş bir proje. Araya da fragman tarzında küçük kısa filmler serpiştirmişler. Orijinal bir fikir de olmasaymış da olurmuş hani. :D

Filmlere geçelim...


Planet Terror

Tek kelimeyle berbattı. Sin City'nin yönetmeni diye Robert Rodriguez'e saygımız var ama bu nedir birader.

Komik desen değil, ilgi çekici desen değil ne bileyim aksiyonu tat vermiyor. Tatsız, tuzsuz bir şey. Bundan daha kötü bir film düşünüyorum ama bulamıyorum belki Mad Max 2 olabilir.

1/10


Death Proof

Diğer filmin üstüne iyi gelse de Tarantino'nun en zayıf işi olduğu aşikar. Zaten kendi de itiraf etmiş bu durumu.

Yine bol bol ayaklı sahne vardı. :D Kız takımı kadrosu güzeldi. :D

Bana Mad Max: Fury Road'u hatırlattı. Teknik açıdan onun yanına yaklaşamaz ama içeriği daha dolu en azından...

6/10

Grindhouse olarak bakınca toplam ortalama da:

4/10
Tarantino beklentisiz öylesine eski dönem B filmlerine ilgisinden çekmiş galiba. Ben sadece Death Proof'u izledim. Allah'tan sadece onu izlemişim. :D
 
Bu filmle ilgili düşüncem aynen böyle.


Tarantino beklentisiz öylesine eski dönem B filmlerine ilgisinden çekmiş galiba. Ben sadece Death Proof'u izledim. Allah'tan sadece onu izlemişim. :D
Pek kasmadığı belli cidden, bence pişman olmuştur 10 film hakkından birini ona harcadığı için. :D
 

A Clockwork Orange

İzlediğim dördüncü Stanley Kubrick filmi oldu.

Alex ve çömez arkadaşlarının şiddet içeren cezaevine olan kısım oldukça sıkıcıydı. Benim için film Alex'in kobay olduğu anlardan sonra başladı. Değişim süreci çok etkileyiciydi. Sisteme eleştirisel yapısı dönemine göre, hatta günümüze göre de çok cesurcaydı.

Alex rolünde Malcolm McDowell harikalar yaratmış, hayranlıkla izledim. Başından geçen olaylar bana Requiem For A Dream filmindeki gerginliği yaşatttı.

Yönetmenin çekimleri, dekoru, kullanılan müzikler ve objeler çok etkileyiciydi. Özellikle Beethoven'ın 9. senfonisinin filmde farklı kullanımı harikaydı.

İnsan, yaptıklarının cezasını mutlaka çeker.

8/10

(İlk 45 dakikalık kısım çok sıkıcıydı, buna rağmen sanatsal değerini göz önünde bulundurarak daha az bir puan vermeye gönlüm razı olmadı.)
 

Kesinlikle çok kaliteli bir gerilim-gizem filmi. Filmin en başından sonuna kadar gizemini koruyan ve sürekli teoriler ürettiğiniz bir film. ''Katilin kim'' olduğunu çok ustaca saklamışlar ve sürekli hedef şaşırtan bir havası var. Bunun yanında insanların ayıplamalarına rağmen şiddet görüntülerine olan ilgisine dair de göndermede bulunulmuş. Bir bakıma alt metin de diyebiliriz.

Yönetmen , genç yaşına rağmen çok iyi bir film ortaya çıkarmış. Sürekli filmin içinde kalmanızı başarmış. Kesinlikle izlemeniz lazım.

Şu karanlık tünelde kibrit yakarak ilerledikleri sahne bence filmin zirve anıydı. O sahnede acaba katil Chema mı çıkacak diye düşünürken yine bir ters köşe yaptılar ve katil Bosco çıktı. Psikopatlar insanların ilgisini çeken yakışıklı ve zeki tiplerden çıkarmış. Filmden sonra biri yorumlarda yazmıştı. Yönetmen buna gönderme yapmış
@Danger UA!

Olayların geçtiği mekanlar da bu tarz filmler için çok iyi seçilmiş. Hiç düşünmeden izleyin gitsin.

8.5/10
 
Son düzenleme:

Canım Kardeşim

İzlemediğim önemli klasik Türk filmlerindendi ve Tarık Akan'ın anısına izlemek istedim.

Filmin en önemli artısı sanırım yaşattığı nostaljik hissiyattı. Onun dışında pek bir özelliği yoktu. Müzikler efsane ama çok yoğun kullanılması etkileyiciliğini azaltmış. Yani eleştirmek istemiyorum çok ama fakirliğin, hastalığın daha iyi anlatıldığı bir sürü film var. Senaryosu çok sıradan. Etkilemesi gereken yerlerde beni pek etkilediğini söyleyemem.

Filmde pek çok ustayı görmek güzeldi de Kemal Sunal'ın yeri yine ayrıydı. Çok az gözüktüğü kısımda güldürmeyi başardı. :D

6/10
 

Manyak bir aksiyon filmiydi. Esasında ikinci filmi izlemek için izledim. İkinci filmine yapılan övgüler ve puanı netiticesinde uzun zamandır listemdeydi, ilk filmi daha düşük puanlı olmasına rağmen (7,6) bence oldukça keyifliydi. Esas konunun ikinci filme saklandığı aşikar, bunda konudan çok müthiş dövüş sahneleri gördük. Filmin %85'lik kısmı dövüş kısımlarından ibaret, ama hiç sıkmıyor. Hani Oldboy'da bir dövüş sahnesi vardı ya çekiçli, işte o tür sahnelerin tüm filme yayıldığını düşünün...
Kuduz Köpek karakteri dehşetti. Adam gerçek hayatta da dövüş uzmanıymış, tam bir köpek.

Bu arada en sevmediğim şey başıma geldi sanırım, filmi İngilizce dublajlı izledim indirdiğim Torrent yüzünden. :( Fakat öyle başarılı dublaj ki film boyunca acaba dublaj mı değil mi inanın tam kestiremedim, dudaklarından anlamaya çalıştım. Tabi çekik gözlere Amerikan aksanı gitmemesi ayrı sıkıntı oldu. Keşke orijinal dilinde izleseydim diye içimde kalacak. Eğer ikinci film orijinal dilde değilse mecburen silmek zorunda kalacağım tabletten. :(

7.3/10
 
Moderatörün son düzenlenenleri:

The Departed

DiCaprio hayranlığımı artıran filmlerden biri. Bu filmden uyarlama Show TV'de dün akşam yayınlanmaya başlayan 'İçerde' dizisine başlamışken filmi bir kez daha izledim. Her izlediğimde daha da çok hoşuma gidiyor.

İlk yarım saati biraz karışık, ortası biraz daha heyecanlandıran, son 1 saati ise müthiş gerilim içinde geçen harika bir film.

Oyunculuklara gelince her karakterin sivrildiği sahneler kesinlikle mevcut. Jack Nicholson ve Leonardo DiCaprio müthiş bir performans ortaya koymuşlar. Matt Damon'ı da unutmamak gerek. Film boyunca yer yer insanı elinde olmadan sinirlendirse de oldukça başarılı olduğunu söylemeden geçmeyelim. Ve her zamanki gibi Scorsese'nin dahice olan olay zinciriyle birleşince ortaya harika bir yapım çıkmış.

Bu arada, Scorsese & DiCaprio işbirliğinin izlemediğim tek filmi Gangs of New York. Süresi çok uzun diye izlemeye elim bir türlü gitmemişti ama filmlere yoğunlaştığım bu dönemde en kısa zamanda izlemeyi düşünüyorum.

9/10
 

Gone with the Wind

Klasik gibi klasik. :)

Bugüne kadar izlediğim en uzun süreli film oldu. Süresinin uzunluğu nedeniyle gözümü çok korkutan ve bu nedenle sürekli ertelediğim bir filmdi ki nihayet vaktim varken izledim. :)

Birkaç parçaya bölmemin de etkisi vardır mutlaka ama süresinin uzunluğunu hiç hissetmedim. Dönemin kısıtlı imkanlarını da göz önüne alırsak gerçekten harika bir iş çıkarılmış.

Vivien Leigh, Scarlett rolüyle harikaydı. Filmin başarısındaki en büyük pay sahibi. Kazandığı Oscar'ı sonuna kadar hak etmiş. Pek de güzelmiş. :)

Clark Gable'ın izlediğim ikinci filmi oldu. İkisinde de aslında benzer rollerde. Kendisini izlemek epey keyifli. :)

Sinema tarihinin en önemli klasiklerinden ve bunu hak ediyor.

8.5/10
 

A Very Long Engagement

Amelie hayranı olarak Audrey Tautou ve Jean-Pierre Jeanet'i yeniden buluşturan bu filmi izlemek aklımın bir köşesindeydi hep nihayet izledim.

Parça parça olarak filmde pek çok güzel sahne vardı ama bir bütün olarak çok sevdiğimi söyleyemem.

Yönetmenin kendine has tarzı çok hoş, pek çok sahnede vay be dedirtti. Lakin filmin ana konusu değişik olsa da bir türlü beni içine çekemedi.

Audrey Tautou yine çok iyiydi. Marion Cotillard'ın filmde olduğunu bilmiyordum çok hoş sürpriz oldu. Onun sahneleri harikaydı. Böyle bir rolde görmek de şaşırttı doğrusu. :D

Keşke ana konusu da güzel olsaydı da daha yüksek puan verebilseydim:

6/10
 

The Fall

Sevmeyeceğimi bildiğim bir film olmasına rağmen daha fazla dayanamayıp izledim belki severim umuduyla. Ne yazık ki umduğumdan da kötü bir film çıktı.

OzaN's Bottom 50 listesinin üstlerini zorlayacak bir iş. :):) Ya bir film bu kadar mı gerçeklikten kopuk, yapmacık olur. Normalde sevimli olsun diye konulmuş küçük kız bile o kadar itici, o kadar yapmacıktı ki katlanmakta zorlandım. Nesinin övüldüğünü anlayamadığım çok kötü bir film. Sinematografisi iyi sayılır bir tek ki o da karın doyurmuyor.

3/10
 
  • Olmamış
Reactions: Tolstoyevski

Blue Jasmine


Ben, kahkaha attıran güldüren filmler yerine akılda kalıcı düşündüren komedi filmlerinin taraftarıyım. Bu yüzden Woody Allen'ın eski komedi filmlerini çok seviyorum. Tabii son dönem filmleri çok ciddileştiği için bana hitap etmiyor. Yakın zamanda Irrational Man dışında pek bir filmini izlediğimi hatırlamıyorum. Bu filmi de kraliçe Cate Blanchett için izledim zaten.

Film konu itibariyle pek sarmasa da oyunculuklar aldı götürdü filmi diyebilirim. Cate Blanchett mükemmel oynamış. Benim için her zaman en yetenekli kadın oyuncular listesinin en başında yer alıyor. Canlandırdığı kişinin karakterine bürünmeyi başarabilen, çok kaliteli, nadir oyunculardan biri. Dünyanın en güzel en zarif en yetenekli aktrisi kesinlikle. Avustralya'nın dünyaya en büyük armağanıdır. :)

"Ginger" rolüyle Sally Hawkins filmin bir diğer öne çıkan oyuncusuydu. Filmde müzik kullanımı Woody Allen'ın eski filmlerini hatırlattı, gayet güzeldi. :)

Netice itibariyle, senaryodaki eksikliğe rağmen yine de hiç sıkmadan izletti.

7.5/10
 

The Mist

Previously on AMC's The Walking Dead. :A

Frank Darabont'un The Walking Dead'e hazırlık projesi gibi olmuş. Hem bu filmdeki iyi oynayanların çoğunu oraya aktarmış hem de konu itibariyle benzerlik mevcut.

Sevdiğim bir tür değil normalde ama türünün iyilerinden olduğu söylenebilir. Özellikle ilk kısmında insanların verdiği tepki çok ilgi çekiciydi. Türlü türlü tuhaf yaratıklar çıkmaya başlayınca ise olay ilgi çekiciliğini kaybetti.

Tabii sonu efsaneydi.

Bahtsız bedevilik böyle bir şey. :D

6 puan ile 6.5 arasında kararsız kaldım ama:

6.5/10
 

The Mist

Previously on AMC's The Walking Dead. :A

Frank Darabont'un The Walking Dead'e hazırlık projesi gibi olmuş. Hem bu filmdeki iyi oynayanların çoğunu oraya aktarmış hem de konu itibariyle benzerlik mevcut.

Sevdiğim bir tür değil normalde ama türünün iyilerinden olduğu söylenebilir. Özellikle ilk kısmında insanların verdiği tepki çok ilgi çekiciydi. Türlü türlü tuhaf yaratıklar çıkmaya başlayınca ise olay ilgi çekiciliğini kaybetti.

Tabii sonu efsaneydi.

Bahtsız bedevilik böyle bir şey. :D

6 puan ile 6.5 arasında kararsız kaldım ama:

6.5/10

Her şeyden önce, din fanatikliğinin, yobazlığın nasıl tehlikeli bir şey olduğunu gözler önüne sermiş yegane film. Teknik olarak üst düzey olmasa bile bu tekniğe uyumayacak derecede üst düzey mesajları mevcuttu. The Walking Dead ile kıyaslamak yakışmamış, o ancak 3.sınıf yapımlarla kıyaslanabilir. :)
 
Her şeyden önce, din fanatikliğinin, yobazlığın nasıl tehlikeli bir şey olduğunu gözler önüne sermiş yegane film. Teknik olarak üst düzey olmasa bile bu tekniğe uyumayacak derecede üst düzey mesajları mevcuttu. The Walking Dead ile kıyaslamak yakışmamış, o ancak 3.sınıf yapımlarla kıyaslanabilir. :)
The Walking Dead'de de pek çok mesaj veriyor. Fazla hafife alıyorsun. Draması daha sağlam ve etkileyici. Tabii biri dizi biri film olduğundan kıyaslamak doğru değil, kıyas değil benzetim yaptım. İkisi de olağanüstü bir durumdaki insan psikolojisini işliyor. :)