En Son İzlediğiniz Film? 🎞

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan şirin
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Hiç sanmıyorum, dediğin gibi belki baştan sona izlemediğin için de olabilir ya da kişiden kişiye de değişebilir. Ama gerçekten iğrençliğin sınırına vurulmuş, gerçek hayatta yaşanamayacak derecede iğrenç ve hiç aklıma gelmezdi öyle bir olay. Trainspotting ise Recep İvedik'in daha cesur hali. Tamam klozetin içine girdiği sahne harbi iğreçti ama komikti de. Bu filmde ise komik detay yok. :)

Düşünsene tabağına gelmiş tavuk hareket ediyor ve adet kanı fışkırıyor, ne iğrenç insan tavuktan soğur .

Hem tuvalet sahnesi, hem de kahvaltı yaparken çarşaftan dağılan boklar. Gülemedim ben maalesef. :D

Kan fışkırmamış ki, akmış sadece. Belki filmin eskiliğinden tavuk hareket etmesi fazla mekanik geldi. Oyuncak bebeği kurarsın da hareket eder ya. Etkilenmedim kısaca. :D
Çizi'nin reklamında da buzdolabındaki yemekler hareket ediyor, üstelik ses de çıkarıyor. :A
 

Filme başladığımda gençtim, bittiğinde ihtiyarlamış olduğumu fark ettim. Oldukca zorlayıcı bir dram. Afişine baktığımda Inception vari bir bilim kurgu bekliyordum açıkçası, Birdman kalitesinde ama ondan çok çok daha karmaşık bir kurguya rastladım.

Sonlarına doğru kafam karman bir oldu, kim kimdi şu kimdi Ellen kimdi Cande kimdi hangisi gerçek hangisi ne derken başımın ağrıdığını ve filmin bittiğini fark ettim. Tamam karmaşık, içine girilmesi zor bir film. Ama en azından Eraserhead gibi saçmalık değil, belli bir mantık ve zeka söz konusu. Oldukça yerinde tespitleri, hayata ve varoluşa dair aforizmaları vardı. Müziği pek dikkat çekmesi ama yönetmenlik ve oyunculuklar üst düzey.

Aslında gerek kurgu gerek edebi güç bakımından Birdman'den çok daha üstün bir film fakat bir şeyleri eksik ya da bir şeyleri gereğinden fazla, o yüzden Birdman' benim gözümde daha iyi.

Karakterlerin gözümüzün önünde yaşlanması çok başarılıydı, resmen insanoğlunun kısa ömrünü gördük, zihin ve varoluş durumları. Filmin kimin zihninde bittiğini ya da esas meselenin tam olarak ne olduğunu bilmek istemiyorum, ben ne görmüşsem benim için odur önemli olan, isterse yönetmen aksini söylesin böyle filmler için pek de mühim değil.


7.5/10
 

Güzel bir psikolojik gerilim filmiydi. Yavaş ilerliyor gibi gözüksede filmin içinden kopmadan sonuna kadar başarıyla izletiyor kendini. Seyir zevki yüksek konusu itibariyle gerilim ve gizemi güzel harmanlanmış bir film.

Bilinçaltı ve rüyalarla ilerleyen beyin yakan bir film. Her sahnesi farklı çözüm diyorsun ordan başka bir gizem ortaya çıkıyor öylece kalıyorsun. Son sahnesi de vurucu etkiye sahipti.

Kesin sonunda adam şizofren çıkar diyordum meğer yanılmışım. Adamımız ölüm yatağındayken kendi bilincinde olayları kurgulamış.Hayalmiş o sahneler

Tim Robbins'in izlediğim ilk filmi olmasına rağmen biraz mesafeliydim ama rolü yaşamış. Güzel bir oyunculuk çıkarmış ortaya.

"Eğer ölmekten korkuyorsan ve hayata sarılıyorsan, hayatını almaya çalışan şeytanlar görürsün.. Ama kendinle barışırsan, o zaman şeytanlar gerçek bir melek olup seni bu dünyadan kurtarırlar.."

8/10
 
Son düzenleme:

Güzel bir psikolojik gerilim filmiydi. Yavaş ilerliyor gibi gözüksede filmin içinden kopmadan sonuna kadar başarıyla izletiyor kendini. Seyir zevki yüksek konusu itibariyle gerilim ve gizemi güzel harmanlanmış bir film.

Bilinçaltı ve rüyalarla ilerleyen beyin yakan bir film. Her sahnesi farklı çözüm diyorsun ordan başka bir gizem ortaya çıkıyor öylece kalıyorsun. Son sahnesi de vurucu etkiye sahipti.

Kesin sonunda adam şizofren çıkar diyordum meğer yanılmışım. Adamımız ölüm yatağındayken kendi bilincinde olayları kurgulamış.Hayalmiş o sahneler

Tim Robbins'in izlediğim ilk filmi olmasına rağmen biraz mesafeliydim ama rolü yaşamış. Güzel bir oyunculuk çıkarmış ortaya.

"Eğer ölmekten korkuyorsan ve hayata sarılıyorsan, hayatını almaya çalışan şeytanlar görürsün.. Ama kendinle barışırsan, o zaman şeytanlar gerçek bir melek olup seni bu dünyadan kurtarırlar.."

8/10

Esaretin Bedeli'ni izlemedin mi 😵
 

Slovakya sinemasından insanı huzurlu kılan masalsı bir yapıt. Adamlar resmen hayallerimin yaşamını sinemaya aktarmış, izlerken inanılmaz mutlu oldum en azından böyle hayatlar da var diye. :)

Into The Wild tarzı fakat ondan hem daha gerçekçi hem de daha gerçek dışı bir film. Ölmüş dedesinin Terk edilmiş bahçesine taşınan tembel bir dostumuzun hikayesi. Masal tadında karakterler, dünyalar güzeli Helena. Ah Helena! Hayallerimin kadını resmen. İnanılmaz güzeldi be! Bahçedeki muşamba fantezisi de çok iyiydi be...

Filmde konuk karakter olarak gördüğümüz Çoban, Rousseou, Wintgeinstein ve kitabı hediye eden adam karakterlerinin verdiği mesajlar filmin edebi değerini de üst sınıra taşımış. Özellikle Rousseou (düğüne yetişme derdindeki adam)'ın eğitim hakkında söyledikleri on numara tespitlerdi.


Buram buram doğa, buram buram köy kokan bir yapım. Mistik ve gerçeküstü detaylar da masal işçiliğinde verilmiş, öyle ki ne kadar gerçeküstü olsa bile insanın gerçekten öyle bir şey olduğuna inanası geliyor. :)

Son sahnede Helena'nın havada yükselmesi de böyle masalsı filme yakışır bir finaldi, babanın söylediği "Her şey olması gerektiği gibi" sözü de buna uygun bir dipnot. Ben böyle insanların olduğuna inanıyorum açıkçası, 7 milyar insan var, neden olmasın Helena gibi insanlar? :) Kim olmadığını kanıtlayabilir ki? Biraz materyalizmden sıyrılmak gerek.

Şehir hayatından sıkılan, bunalan ve Biraz olsun doğal köy yaşamı isteyenlerin izlemesi gereken bir film kesinlikle, sinir strese çok iyi geleceğinden eminim.

Doğma büyüme İstanbullu olarak, bu filmden sonra şehir adamı olmadığıma bir kez daha karar verdim. Ne zaman olur veya olur mu bilmiyorum ama günün birinde ben de filmdeki gibi bir hayat yaşamak istiyorum sessiz sakin doğayla iç içe...

9.1/10




rüya ve bilinçaltı sinemasının en derin arkaplanlı filmlerinden olsa gerek. Çekim tekniği kalitesi ve özgünlüğü bir yana, modern insan hakkında yapılan atıflar ve geçmiş-gelecek-şimdiki hayat karmaşası içinde insan varoluşu, bilinçaltısı ve duyguları üzerine bir deneme. Pişmanlıklar ve özlemler, aldatılmış hissi ve Dogville'de de gördüğümüz gibi "fazla merhamet en büyük kibirdir." vurgusu...

8.0/10


 
Son düzenleme:

Crazy, Stupid, Love.

Çook uzun zamandır listemde olan bir türlü izleyemediğim bir filmdi ve nihayet izledim. :D

Yani iyi bir filmdi genel olarak ama ben komedi dozu daha yüksek bir şey bekliyordum. Hiç güldürmedi, yine de vakit geçirmelik izlenebilecek bir film. En azından konusu çok sıradan değildi ve iyi oyuncu kadrosunun da etkisiyle sıkmadan izlettirdi kendini.

Steve Carell'in buradaki rolü The Office'teki rolüne benziyordu az çok. Ryan Gosling'in karakterini pek sevmesem de fena iş çıkarmamış. Emma Stone her zamanki gibi harikaydı ama süresi fazla değildi. Analeigh Tipton'u da görmek güzeldi, filmin başlarında uzun süre nereden tanıdığımı düşünüp bulamamıştım. IMDb yardımıyla Manhattan Love Story'deki kız olduğunu anladım. :A

6/10


Melancholia

Çok acayip bir filmdi. Bu filmle birlikte şunu anladım ki Lars von Trier muhteşem bir yönetmen. Bazı yönetmenler üstü kapalı mesaj vereceğim, imge kullanıp orijinal olacağım diye kafalarına estiği gibi acayiplikler çekiyorlar ama Lars von Trier öyle değil. Gerçekten izlenebilir olan, sürükleyici bir şekilde olay örgüsüne sahip arka planda da düşünmeye iten ilgi çekici filmlere imza atıyor...

Filmin tek kötü yanı depresyona sokması. :) Gerçekten ağır depresif bir film ve doğru bir zamanda izlenmeli. İki farklı film gibi ilerliyor aslında ve özellikle ikinci kısımdaki düşünce çok orijinal ve ilgi çekici. En azından daha önce böyle bir şey izlediğimi hatırlamıyorum. Dünyanın sonunu beklemek?

Kirsten Dunst muhteşemdi. Geçen hafta Eternal Sunshine of the Spotless Mind'da hayran kalmıştım, bu haftada burada hayran kaldım. Bence Oscar adayı da olmalıymış o yıl. Neyse ki Cannes'da kazanmış ödülü. :) Charlotte Gainsbourg da çok iyiydi tabii hakkını vermek gerek. :)

8/10
 

Crazy, Stupid, Love.

Çook uzun zamandır listemde olan bir türlü izleyemediğim bir filmdi ve nihayet izledim. :D

Yani iyi bir filmdi genel olarak ama ben komedi dozu daha yüksek bir şey bekliyordum. Hiç güldürmedi, yine de vakit geçirmelik izlenebilecek bir film. En azından konusu çok sıradan değildi ve iyi oyuncu kadrosunun da etkisiyle sıkmadan izlettirdi kendini.

Steve Carell'in buradaki rolü The Office'teki rolüne benziyordu az çok. Ryan Gosling'in karakterini pek sevmesem de fena iş çıkarmamış. Emma Stone her zamanki gibi harikaydı ama süresi fazla değildi. Analeigh Tipton'u da görmek güzeldi, filmin başlarında uzun süre nereden tanıdığımı düşünüp bulamamıştım. IMDb yardımıyla Manhattan Love Story'deki kız olduğunu anladım. :A

6/10


Melancholia

Çok acayip bir filmdi. Bu filmle birlikte şunu anladım ki Lars von Trier muhteşem bir yönetmen. Bazı yönetmenler üstü kapalı mesaj vereceğim, imge kullanıp orijinal olacağım diye kafalarına estiği gibi acayiplikler çekiyorlar ama Lars von Trier öyle değil. Gerçekten izlenebilir olan, sürükleyici bir şekilde olay örgüsüne sahip arka planda da düşünmeye iten ilgi çekici filmlere imza atıyor...

Filmin tek kötü yanı depresyona sokması. :) Gerçekten ağır depresif bir film ve doğru bir zamanda izlenmeli. İki farklı film gibi ilerliyor aslında ve özellikle ikinci kısımdaki düşünce çok orijinal ve ilgi çekici. En azından daha önce böyle bir şey izlediğimi hatırlamıyorum. Dünyanın sonunu beklemek?

Kirsten Dunst muhteşemdi. Geçen hafta Eternal Sunshine of the Spotless Mind'da hayran kalmıştım, bu haftada burada hayran kaldım. Bence Oscar adayı da olmalıymış o yıl. Neyse ki Cannes'da kazanmış ödülü. :) Charlotte Gainsbourg da çok iyiydi tabii hakkını vermek gerek. :)

8/10

Oha Melancholia'yi ciddi ciddi beğenmişsin, genel zevklerinden ötürü hiç beklemiyordum beğeneceğini. :D LVT konusunda kesinlikle katılıyorum, bu adamı tanıdıktan sonra ufkum genişledi resmen. Çok sıradışı bir tip, seviyorum bu adamı. :)

Nhmphomonaic'i saymazsak Antichrist'den sonra en aykırı filmiydi Melancholia, herkese hitap etmeyen sadece belli ruh halinde olanlara hitap eden müthiş bir film. En sevdiğim özel filmlerden biri. Gelmiş geçmiş en gerçekçi bilim kurguların başında gelir. :)
 

Steven Spielberg 2002 yılından gelecek teknolojisinde neler olacağını müthiş bir kurguyla anlatmış. Bugün veya gelecekte bile güncelliğini koruyacak olması da filmin ne kadar başarılı olduğunun kanıtı. :)

Bilim Kurgu filmlerine olan ön yargımın yersiz olduğunu anlamaya başladım. Nitekim bilim kurgu olması acaba dedirtsede yanına aksiyon ve gizem de eklenince ortaya çok iyi bir film ortaya çıkmış. Kovalamaca sahneleri ve aksiyon sahneleri büyük keyif verdi. Baştan sona kadar gizemini koruması da önemli bir detay.

Tom Cruise aksiyon filmleri için doğmuş resmen. Bu filmde de iyi bir performans çıkarmış. Collin Farell de klasını konuşturmuş yine :)

8/10
 
Son düzenleme:

@Danger UA! Tavsiyen için sağol :)

Vasat başlayıp sonlara doğru gittikçe güzel ve ilgi çekici olmaya başlayan ve zirvede bitiren nadir filmlerden biri. İlk başları çok vasat olmasına rağmen orta kısımlardan sonra ilgi çekici olmayı başardı. Hele sonu benim düşündüğümden baya farklı çıktı. Mükemmel bir ters köşe var.

Rüyalar ve Psikoloji ile ilgili analizleri filmin ilgi çekici noktalarından bir tanesi. Psikolojik-Gizem türündeki filmleri sevenlerin kaçırmamalı lazım. Ayrıca Bilim Kurgu ve Dram da işin içine girince filmin seyir zevki inanılmaz derecede yükseliyor. Çok iyi bir kurgusu var. Senaryoya diyecek söz yok zaten.

40 yıl düşünsem böyle bir son geleceğini tahmin etmezdim. Tom Cruise kazadan sonra yüz
yapısı değiştikten sonra kız arkadaşı ve en yakın arkadaşı onu terk edince bir süre yalnız yaşadıktan sonra intihar ediyor.Daha önceden Bitmeyen Hayat adında bir kurulusla sözleşme imzalamasından ötürü son yaşadığı olaylardan çoğu hafızasından silinip kaldığı yerden yaşamına devam ediyor. Şu sokakta uyandıktan sonra kız arkadaşı yanına geldiği sahneden itibaren son sahneye kadar olan sahnelerin hepsi rüya. Hani şu hapiste konuştuğu doktor kız arkadaşını öldürdüğü olayların hepsi rüya içinde yaşanan bir kabus. İşler kontrolden çıkınca Teknik servis gelip olayları anlatıyor ve Tom Cruise intihar ederek gerçek hayata dönüş yapmış oluyor

Tom Cruise filmde yıldızlaşmış adeta. Penelope Cruz ve Cameron Diaz da güzel oyunculuk ortaya çıkartmışlar. Filmin başrolleri çok iyi zaten.

7.5/10

İmdb puanına bakıp izlememezlik etmeyin :)
 
İzlediğim ilk Zeki Demirkubuz filmiydi. Açıkçası hiç ağır bir film değildi bence. Haluk Bilginer ve Güven Kıraç mükemmel oynamış. Haluk Bilginer'in filmin ortasındaki 7 dakikalık tiradı mükemmeldi. Öyle bir sahne ki sırf o monologtan bir film çıkmış. Ayrıca filmde karakterlerin geçmişini bize yavaş yavaş aradaki diyaloglar aracılığıyla vermesini sevdim. Sonu da mükemmeldi.

O 7 dakikalık tiradı baya baya izledim de, hatta merak edip filmi de aradım, bulamadım. Link varsa atar mısın?
 
Sağolasın. Biz de ağır adamız ya, sıkıntı değil. :D Daha önce Zeki Demirkubuz'un 'yeraltı'sını izlemiştim, o da ağırdı ama bitirebildim. Haluk Bilginer'in o efsane ses tonuyla o sahneye kattığı renk efsaneydi, onun için bile izlemeye değer. :)
Yeraltı'nı izleyen bunu hayli hayli izler. :D İyi seyirler. :)
 

Paris, je t'aime

Pek çok yönetmen ve oyuncuyu bir arada bulundurduğundan sık sık karşıma çıkan bir filmdi ve nihayet izleyebildim.

İlginç bir deneme olmuş ama çok beğendiğimi söyleyemem. Kısa hikayelerden bazıları epey iyiydi ama bazıları çok vasattı. İlk hikayeler genel olarak daha ilgi çekiciydi 3-4 taneden sonra ilgi çekiciliğini kaybetmeye başladı.

Coenlerin Steve Buscemi ile çalıştıkları kısa film güzeldi.

Tom Tykwer'ınkini merak ediyordum yönetmenlik anlamında en iyisi o olmuş. Natalie Portman'ın onun filminde olduğunu bilmiyordum güzel sürpriz oldu. :love1:

Aralarında çok uçuk kaçıklar vardı mesela vampirli olan. :D

6/10