Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Primal Fear, sinemaya Edward Norton’ı kazandıran film.
Edward Norton’ı bir anda Hollywood’un en parlak genç aktörleri arasına sokan Primal Fear kanlı bir cinayetle başlıyor. Öldürülen bir rahip, öldürense kilisenin sahip çıktığı kimsesiz bir genç. İyi ama babası gibi sevdiğini iddia ettiği Rahip Rushman’ı neden öldürmüş olabilir ki bu ürkek bakışlı, çekingen ve çelimsiz genç? Neredeyse bir pop yıldızı kadar ünlü ceza avukatı Martin Vail’in hiç para almadan üstlenmeyi kabul ettiği davada ilk yanıtlanması gereken soru bu işte. Vail ve ekibinin yaptığı araştıma sırasında katil zanlısı Aaron Stampler’ın cinsel tacize uğradığının anlaşılması bir anda her şeyin seyrini değiştirecektir. Üstelik genç Aaron yaşadığı travmalar sonucu ruhsal dengesini de yitirmiş ve çoklu kişilik bozukluğu emareleri göstermeye başlamıştır. Ne var ki bunu mahkemede ispat etmek hiç kolay değildir ve kameralara olan tutkusu mesleki hırsını kırbaçlayan Martin Vail’in önünde zorlu ve bir o kadar da riskli bir yol vardır.
Gregory Hoblit’in yönettiği Primal Fear güçlü oyuncu performansları, izleyiciyi bir an bile rahat bırakmayan gerilimi ve sürprizli senaryosuyla izlenmeyi hak eden kaliteli bir gerilim.
İyi ki etkinliğin ilk haftası için seçmişim. Çok iyi bir açılış filmi oldu.
Filmi etkinliğe seçen @gundix123'e de teşekkürler.
Daha önce etkinlik konusunda da söylediğim gibi çok uzun zamandır izlemek istediğim ama bir türlü sıra gelmeyen filmlerdendi. Nihayet izlemiş oldum.
Açıkçası afişinden yola çıkarak ben biraz daha karanlık bir cinayet filmi bekliyordum ama beklediğimin çok dışında bir film çıktı. Daha çok mahkeme filmi olarak nitelendirilebilir ki sevdiğim türlerdendir ve bu filmi de epey beğendim.
Yer yer durağanlaşır gibi olsa da, özellikle giriş faslını biraz fazla uzatsalar da genel olarak oldukça sürükleyici, iyi bir senaryoya sahip ve izleyiciyi birkaç kez şaşırtmayı başaran üst düzey bir yapım.
Filmin kadrosunda pek çok sevdiğim isim vardı. Richard Gere çok filmini izlemediğim ama izlediğimde beğendiğim bir aktör. Burada da gayet iyiydi. Edward Norton kadronun en iyisiydi şüphesiz. Harika oynamış ve Oscar adaylığını hak etmiş. Ödülü de alabilirmiş. Kendisinin şu ana kadar izlediğim en iyi performansı. Laura Linney de hem sağlam performans göstermiş hem de güzelliğiyle büyüledi.
Lost'tan çok sevdiğim Terry O'Quinn'i görmek güzeldi. Aslında onu bir filmde izlemek istemem bu filmi izlemeyi isteme sebeplerimdendi ama hem rolü vasıfsızdı hem de o bıyık neydi Allah aşkına. Neyse, Frasier'ın babası John Mahoney, biricik Olive teyzemiz Frances McDormand ve genç yaşta olmasına rağmen kendini belli eden şimdilerin Brooklyn Nine-Nine'daki Holt'u Andre Braugher'i görmek güzeldi.
Filmle ilgili kafamı kurcalayan tek nokta:
Madem Aaron hiç yoktu hep Roy vardı. Roy gibi her şeyi yapabilecek kapasitede biri nasıl oldu da bu seks skandalına boyun eğdi.
En sonu cidden çok şaşırttı. Çift kişilik olayına pek şaşırmasam da böyle bir son beklemiyordum.
Neticede etkinlikte öne çıkan filmlerden olacağını tahmin ediyorum ve herkese öneriyorum.
aa öncelikle bu filmi öneren @gundix123 e çok teşekkürler harika bir film
edward norton dövüş kulübünden izleyip sevdiğim bir oyuncuydu ama bu ilk filmiymiş ve gerçekten harika oynamış diğer detayları spoide belirteyim
aa bu arada senin sorunada cevap vereyim anladığım kadarıyla @OzaN
galiba roy kendini orada öldürdüğü kişilere karşıda gizlemiş yani aaron karakteri oluşturmuş kendisine yakınlarınada o karakterle oyun oynuyormuş demekki gerçek kişiliğini gösterincede öldürmüş zaten onları hem karakterini gizlemesinin kaymağınıda yedi masum ayağına yatıp
edward norton iyi ve kötü karakteri çok iyi oynamış gerçekten özellikle son sahneye bayıldım meğerse aaron yokmuş suçlarını gizlemek için maske olarak kullanıyormuş roy o karakteri
Mahkeme konulu filmler en sevdiğim türün başında yer alıyor, bu filmde de aradığımı fazlasıyla buldum. Özellikle sürpriz sonu ile golü yiyorsun. İzlediğim en iyi son sahne filmlerinden birisi oldu.
Filmin müziğini çok beğendim, değişik bir etki bırakıyor izleyicide. Mahkeme ortamı güzel yansıtılmış, senaryo da oldukça iyiydi.
Oyunculuklara gelirsek, ilk önce Laura Linney'e aşık olduğumu belirtmeliyim (benim bu orta yaşlarında sarışın kadınlara aşırı zaafım n'olucak? bkz: Claire Danes). Edward Norton için söyleyecek kelime bulamıyorum, vücut dili, jest ve mimikleri, bakışları ve sesini kullanışı ile gerçekten çok başarılı bir performans çıkarmış. Oyunculuğuyla resmen Richard Gere'i dövdü. Brooklyn Nine-Nine'dan genç Andre Braugher, Lost'dan Terry O'Quinn ve Olive Kitteridge'ten Frances McDormand'ı da ayrıca görmek güzeldi. The Affair'den Helen de var idi ama olmasa da olurmuş.
@OzaN aynısını ben yazacaktım, ilave olarak şunları da ekleyim:
Aaron hakkında araştırma yapmak neden kimsenin aklına gelmez? Bu çocuk nasıldır, öfkeli mi kekeme mi, korkak mı atılgan mı diye biri de çıkıp sormadı.
Dediğin gibi baştan beri Roy gibi bir karaktere sahipti de Piskopos'un yaptıklarına nasıl seyirci kaldı?
Melodisi harika, bu şarkıyı yapanları bulsak, hepsini kucaklasak.
Yaklaşık 3 günlük bir işkenceden sonra filmi bitirmiş bulunuyorum. 5-6 kez yarıda bırakmayıda düşündüm. Belki izlenesi birşeyler vardı az puan verip mahcup olmayayım dedim. Ama malesef yok. Filmin tek artısı neredeyse tüm oyuncularının ünlü bilindik, iyi oyunlar olmasıydı. Sadece bir nokta vardı, belki herkes oranın gazına gelmiştir..
Yani bilmiyorum nasıl yorumlayabilirim bunu, ilgi çekici olmayan, şaşırtıcı bir tarafı olmayan. - Katili merak etmemizi pek sağlayamadılar, istemediler zaten. Filmin yarısında çocuğun yaptını gösterip en sonra çift kişiliğe bağladılar. Ta ki... Boynunu söylediği an dedim bu nasıl hatırladı, okadar psikopatlaştım ki birşeyleri yakalamak için salisesinde uyandım olaya.
1. saat: Çocukta bir sıkıntı var.
1.30 çocuk çift kişilik.
2.00 Çok numara yapmış.
Birine bunları anlatsanız yeter.
Filme 5.5 puan biçmiştim kafamda. Bu kadar insan yüksek vermiş orta yolu bulalım, Son 10 dakika için, 0.5, birde oyuncular için 0.5 koyuyorum. İstemeyerekte olsa; 6.5/10
Yaklaşık 3 günlük bir işkenceden sonra filmi bitirmiş bulunuyorum. 5-6 kez yarıda bırakmayıda düşündüm. Belki izlenesi birşeyler vardı az puan verip mahcup olmayayım dedim. Ama malesef yok. Filmin tek artısı neredeyse tüm oyuncularının ünlü bilindik, iyi oyunlar olmasıydı. Sadece bir nokta vardı, belki herkes oranın gazına gelmiştir..
Yani bilmiyorum nasıl yorumlayabilirim bunu, ilgi çekici olmayan, şaşırtıcı bir tarafı olmayan. - Katili merak etmemizi pek sağlayamadılar, istemediler zaten. Filmin yarısında çocuğun yaptını gösterip en sonra çift kişiliğe bağladılar. Ta ki... Boynunu söylediği an dedim bu nasıl hatırladı, okadar psikopatlaştım ki birşeyleri yakalamak için salisesinde uyandım olaya.
1. saat: Çocukta bir sıkıntı var.
1.30 çocuk çift kişilik.
2.00 Çok numara yapmış.
Birine bunları anlatsanız yeter.
Filme 5.5 puan biçmiştim kafamda. Bu kadar insan yüksek vermiş orta yolu bulalım, Son 10 dakika için, 0.5, birde oyuncular için 0.5 koyuyorum. İstemeyerekte olsa; 6.5/10
Farkettiniz mi bilmiyorum ama film 2 saat sürdü? Çocuğun son sahnesi dışında bildiğin normal insanların standart günlerini izlemiş gibi olduk. Sırf son sahnede sahtekarlığını anladık diyemi 10 puan veriyorsunuz yani.
Farkettiniz mi bilmiyorum ama film 2 saat sürdü? Çocuğun son sahnesi dışında bildiğin normal insanların standart günlerini izlemiş gibi olduk. Sırf son sahnede sahtekarlığını anladık diyemi 10 puan veriyorsunuz yani.
Ne bekliyordun ki yani ne olacaktı her sahnede aksiyon mu istiyordun? Bence gayet akıcıydı neredeyse hiç sıkılmadım sade ilk kısmı biraz uzundu sanırım.
Edward Norton'un ilk filmi ve ünlü olmasını sağlayan film. Film biraz sıkıcı başladı zaten durağan bir temposu vardı ama film kendisinden koparmıyordu.Sıkılmadan izledim yani.
Oyunculuklar başta Edward Norton olmak üzere iyiydi. Richard Gere'i de pek sevmem ama iyiydi bu filmde. Bu arada Scarface'deki Manny Ribera da az biraz gözüktü filmde güzel oldu.
Filmdeki ters köşeler iyiydi ama beraberinde mantık hataları getiriyordu:
Şimdi Edward Norton'un oynadığı karakter çift kişilikli olması birinci ters köşeydi. Buraya kadar sıkıntı yok. Ama filmin sonundaki ters köşede karakterin aslında çift kişilikli olmadığı deli raporu almak için böyle bir numaraya başvurduğunu görüyoruz. E bu adam psikologla falan görüştü profesyonel bir psikolog bunu nasıl anlayamaz?
Final müthişti.
Filmde Edward Norton'un karakteri hep zavallı, psikolojisi bozulmuş masum bir çocuk gibi izleyiciye gösteriliyordu. Richard Gere bile karakteri öyle biliyordu. Ama sonunda görüyoruz ki adam hepimizi uyutmuş ve cinayeti bilinçli olarak işleyen zavallı bir psikopatı canlandırıyor. O sahnede işte Richard Gere'in yüzündeki hayal kırıklığıyla beraber olan sahne mükemmeldi.
Müzikleri pek beğenmedim.
Sonuç olarak film gayet başarılıydı. Uzun süresi ve yavaş temposuna rağmen sıkmayan underrated bir film.
Bu site, içeriği kişiselleştirmek, deneyiminize uyarlamak ve kayıt olmanız durumunda giriş yapmanızı sağlamak için yasal düzenlemelere uygun çerezler (cookies) kullanır.
Bu siteyi kullanmaya devam ederek, çerez kullanımına izin veriyorsunuz.
