Bölüm mükemmel gidiyor. Normalde çok sevinirdim ama şimdi giderayak böyle bir bölüm olduğu için çok üzülüyorum. Öncelikle Feris'in sesini bile duymak o kadar iyi geldi ki anlatamam. Dicle "Feris hanım" dediğinde ya sesini duymazsak diye düşünmemden bir saniye sonra sesinin duyulması harikaydı. Ayrıca o haline rağmen EGO'daki olaylara yön vermesiyle yine bir marka olduğunu gösterdi. En azından ses kaydıyla da olsa Canan Ergüder'in bölümün parçası olabilmesine çok ama çok sevindim.
Miro orijinalde ölüyor diye burada da ölmesine gerek yoktu. O zaman da anlam verememiştim şimdi de veremiyorum ama Ayşenil Şamlıoğlu o sahnede adeta ciğer yaktı diyebilirim.
O köpekle alıp veremediğiniz neydi bre gafiller.
Mustafa Kemal Atatürk adı yazılırken ıslıkla İzmir Marşı'nın çalması, Dicle ve Barış'ın yarı çıplak şekilde dakikalarca sarmaş dolaş olması derken yine Türkiye'nin şu dönemdeki en laik ve modern dizisi olduğunu tekrar gösterdi.
Bölüm adeta DicBar fanlarına özel yazılmış çünkü yönetmenin Barış için "Yunan tanrısı" demesi (gerçekte de demişti) ve Dicle-Barış ikilisinin dizi başlamadan önce adlarının Güneş-Efe olması gibi ufak detaylara bile değinilmesi çok keyifliydi. Bu kadar ince detaylara dikkat edebilen birinin 8. bölümde değil 35. bölümde gelmesi bu diziye o kadar çok şey kaybettirdi ki anlatamam. Yine bölümün genelindeki referanslar ve göndermeler de bomba gibiydi ve özellikle her dizide oynayan figüran teyzenin gelmesine, her bölüm arkadan geçen kıvırcık figürana diyalog yazılmasına bayıldım.
İyi ki Uğraş Güneş
Ceyda'nın dağdan gelip bağdakileri kovması ve fotoğrafı bile kaldırtması.
Ama orijinalinin aksine EGO ekibi son anda kendini kurtaracak gibi görünüyor o yüzden merakla o anları bekliyorum.