Harry Potter hem kitaplarıyla hem de film serisiyle çocukluğumda önemli yeri olan bir seri. Hatta Home Alone serisi dışında doğru düzgün ilk izlediğim yabancı filmlerden olduğu da söylenebilir. Eşsiz büyülü dünyasının yerinin hiçbir zaman dolabileceğine inanmıyorum...
Buna rağmen bu buluşma için doğrusu çok da heyecanlı değildim. Başlamadan önce 1 saat 40 dakika talk-show gözümü korkutmuştu ama daha 5-10 dakika geçtiğinde ne kadar yanlış düşüncelerde olduğumu gördüm. Zaten talk-showdan ziyade belgesele daha yakın bir format olmuş ve çok başarılıydı. Seriye topluca bir bakış atıp arka planda yaşananları dinlemek, yer alan oyuncuların seri hakkında görüşlerine tanıklık etmek, yönetmenlerin vizyonlarını dinlemek çok değerliydi. Seriye yeniden bir başlayasım gelmedi değil ama birkaç yıl sonra soğuk bir kış döneminde inşallah diyelim.
Keşke Alan Rickman yaşasaydı da o da bir parçası olabilseydi bu belgeselin.
Çok büyük oyuncuydu Snape rolüyle Oscar adaylığı alamaması da üzücü.
Serinin en büyük başarısının casting olduğunu da bir kez daha görmüş olduk. Üç küçük başrol gerçekten hem çok yetenekli hem de çok düzgün karakterli kişilerden seçilmişler. Yıllar içinde çok iyi bir ortamda yaşayıp hep birbirleriyle yakın arkadaşlık ilişkisinde kalabilmişler. Gerçekten hayatlarını adadılar bir anlamda bu projeye ve karşılığı gerçekten buna değerdi.
Son olarak Hermione Granger ve Emma Watson sevgim bir kez daha depreştiğini belirteyim.
Bu kez gerçekten son olarak da son kısımlarda gözlerimin dolduğunu, epey duygulandırdığını belirteyim...
Böyle kaliteli şeylere daha çok ihtiyacımız var.
9/10