En Son İzlediğiniz Film? 🎞

Araf

Emekli
Katılım
25 Temmuz 2011
Mesajlar
38,599
Reaksiyon puanı
23,220
Puanı
1,060
Konum
Aydın

Selamsız, İstanbul'da Üsküdar ilçesine bağlı bir semtin adı, filmdeki ise hayali bir kasaba olduğunu söyleyebiliriz; çünkü filmde İstanbul'a dair hiçbir şey yok. Filmin çekimleri Kütahya'nın Tavşanlı ilçesine bağlı olan Gölcük Köyü'nde yapıldı. Filmdeki yer de, tam anlamıyla filmin ismiyle uyumlu, tam da terk edilmiş bir yerleşke gibi görünüyor, hiç kimsenin "selam" bile vermediği, uğramadığı bir yerleşke gibi.

Cumhurbaşkanı geziye çıkacaktır ve belediye başkanı gazetede bu haberi okuyunca umuda kapılır; çünkü trenle yolculuk yapacaktır ve o tren Selamsız kasabasından da geçecektir. Belediye meclisinde fikir alışverişinden sonra bir karar alır; kasabaya Cumhurbaşkanı geçerken bando ve halkla ona selam verecektir. Böylece tren duracak ve Cumhurbaşkanı, halkının sesini duyacaktır. Yapmak istediği iş oldukça zor olacaktır; çünkü halk gibi, belediye de fakirdir. Bando şefi için gazeteye ilan verilir ve geriye halktan seçilen amatör isimlerle bando takımı kurmak kalır. Onları destekleyen halk kadar, desteklemeyenler de çıkacaktır.

Filmde Başkan Latif Şahin karakteriyle, Bando Şefi Murat karakterinin kendi içinde ayrı hikayeleri var. Odak nokta da zaten bu iki karakter. Yüksek makamdaki kişilere umut bağlayan halk anlatılıyor filmde ve anlatılan nokta değerli. Latif ve Murat karakteri dışındaki karakterler film adına biraz zayıf kalmış ve filmin de bazı yerlerde amatör bir ruhu da var. Bu detayları bir kenara bırakırsak, izlemeye değer bir film.

7/10
 
  • Beğendim
Reactions: bazinga

Araf

Emekli
Katılım
25 Temmuz 2011
Mesajlar
38,599
Reaksiyon puanı
23,220
Puanı
1,060
Konum
Aydın
Where Is the Friend's House? (1987)

Nihayet çok uzun bir aradan sonra karşıma tam puanı hak eden bir film çıktı. :Z

Sinema sanatının zirve noktalarından biri olmuş. Bu kadar sıradan bir konudan bu kadar gerilim dolu bir iş çıkarabilmek büyük başarı. Gerek görüntü yönetmenliği, gerek kurgusu gerek yönetmenliğiyle hemen her sahnesi ders niteliğinde bir işti. Çocuk psikolojisini en iyi yansıtan filmlerden biriydi. Büyüklerin umarsızlığının, öğretmenlerin yüksek beklentilerinin ne gibi sonuçlar doğurabileceğinin çok çarpıcı bir örneğiydi. Abbas Kiarostami'nin büyük bir usta olduğuna da iyice ikna olduğum film oldu ayrıca. Majid Majidi de sanırım bu filmin etkisinde imza atmış kendi başyapıtlarına. (Bu filmi de etkileyen bilmediğim başka İran yapımı filmler olabilir elbet.)

Filmi çok sevmemin nedenlerinden biri de İran'daki köy atmosferini çok iyi yansıtmalarıydı. Bazı detayları çocukluğumdaki kendi köyüme benzettim ve filmle bağ kurmamı çok kolaylaştırdı bu.

Top 250 listeme çok yüksek sıralardan giriş yapacak bir başyapıt. Keşke etkinlik oylamasında da seçilseymiş, yüksek ihtimal etkinlik şampiyonu olabilirmiş. Konusunu okuyunca da sezmiştim aslında bu durumu ama kulüp üyelerimizin takdiri. :A

10/10
İran sinemasının hayranısın da, tam puan vermen şaşırtıcı. Ben de yüksek vermiştim ama bu kadar değil. :A
 
  • İlginç
Reactions: bazinga

bazinga

Admin
Katılım
1 Şubat 2007
Mesajlar
93,001
Reaksiyon puanı
49,676
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Web Sitesi
izleryazar.com

Bulantı (2015)

Yıllardır BluTV listemin en dip köşelerinde bekleyen filmlerdendi, zaten izlemek istiyordum kalkmak üzere oluşu biraz daha hızlandırdı.

Benzer konu ve mekanlar etrafında dolaşan klasik bir Zeki Demirkubuz filmi. Fakat işini iyi yapanlarından. Ağır temposuna rağmen epey sürükleyiciydi. Final sahnesine bayıldım, Ercan Kesal'li sahne de çok iyiydi. Sırf bu iki sahne bile 1 puan yukarı çekmiş olabilir.

Ahmet, kendisini yalnızlığa mahkum eden bir adam. Ailesini kaybediyor, kendisine aşırı iyi davranan sevgilisini kaybediyor. Fakat çok geçmeden yalnızlık onun içini acıtmaya başlıyor. Aile özlemi onu temizlikçisiyle yakınlaştırıyor. Tek gerçek ilişkiyi onunla kurmaya başlıyor. Hatalarından pişman ve onlarla yeni bir aile kurmayı da hakettiğini düşünmüyor. En sonundaki çaresiz hissedip, hiçbir şey söyleyemeyip ağlamaya başlaması da bu nedenden...

7/10
 
  • Beğendim
Reactions: Araf

Sherlock

Süper Mod.
Katılım
7 Eylül 2016
Mesajlar
32,069
Reaksiyon puanı
47,672
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Where Is the Friend's House? (1987)

Nihayet çok uzun bir aradan sonra karşıma tam puanı hak eden bir film çıktı. :Z

Sinema sanatının zirve noktalarından biri olmuş. Bu kadar sıradan bir konudan bu kadar gerilim dolu bir iş çıkarabilmek büyük başarı. Gerek görüntü yönetmenliği, gerek kurgusu gerek yönetmenliğiyle hemen her sahnesi ders niteliğinde bir işti. Çocuk psikolojisini en iyi yansıtan filmlerden biriydi. Büyüklerin umarsızlığının, öğretmenlerin yüksek beklentilerinin ne gibi sonuçlar doğurabileceğinin çok çarpıcı bir örneğiydi. Abbas Kiarostami'nin büyük bir usta olduğuna da iyice ikna olduğum film oldu ayrıca. Majid Majidi de sanırım bu filmin etkisinde imza atmış kendi başyapıtlarına. (Bu filmi de etkileyen bilmediğim başka İran yapımı filmler olabilir elbet.)

Filmi çok sevmemin nedenlerinden biri de İran'daki köy atmosferini çok iyi yansıtmalarıydı. Bazı detayları çocukluğumdaki kendi köyüme benzettim ve filmle bağ kurmamı çok kolaylaştırdı bu.

Top 250 listeme çok yüksek sıralardan giriş yapacak bir başyapıt. Keşke etkinlik oylamasında da seçilseymiş, yüksek ihtimal etkinlik şampiyonu olabilirmiş. Konusunu okuyunca da sezmiştim aslında bu durumu ama kulüp üyelerimizin takdiri. :A

10/10
10 puan şaşırttı, ben de çok beğenerek 8 veya 9 vermiştim sanırım. :A Gerçekten çok iyi bir film, çok doğal ve son derece gerçekçi...
 
  • Harika
  • Güldürdün
Reactions: Araf and bazinga

Araf

Emekli
Katılım
25 Temmuz 2011
Mesajlar
38,599
Reaksiyon puanı
23,220
Puanı
1,060
Konum
Aydın

Inception, Christopher Nolan'ın bilinçaltı ve rüyayı mükemmel bir şekilde işlediği bir filmi. Hemen sinematografisine gidelim, Wally Pfister. Filmin müziklerine gidelim Hans Zimmer. Senaryo ve yönetmenlik çok başarılı, sinematografi çok başarılı ve filmin müzikleri de. Bunları tamamlayan oyunculuklar oluyor. 2011 yılında gerçekleşen Oscar ödül törenlerinde bu film sadece üç ödül kazanıyor ve ödülü kazananlardan birisi de görüntü yönetmeni olan Wally Pfister. En iyi film de seçilebilirdi ama en azından sinematografisi değer gördü.

Filmde rüya anında insanların bilinçaltına girerek sırlarını çalan hırsız Cobb'un hikayesi anlatılıyor. Son kurbanı olan Saito'nun bilinçaltında dolaşırken hayatını kaybeden karısı Mal'i görür ve sır çalma işlemi başarısız olur. Şimdi artık uluslararası kaçak duruma düşen Cobb'a, Saito ile birlikte çalışmak, fikir yerleştirerek mükemmel başlangıca dönerek bu durumdan kurtulmaya çalışacaktır. Cobb için uzun ve zorlu bir yolculuk beklemektedir.

Rüya ve bilinçaltı konusu işlenirken filmin akademik bir üslubu da devreye giriyor. Rüya ve bilinçaltı konusu, akademisyenin öğrenciye anlatması gibi anlatılıyor. Bir kere izlemek yetmez, birden fazla kere izlenmesi gereken bir film. Hatta filmle ilgili birtakım okumalar da yapılmalı. Bu sayede filmin değeri daha da artabilir.

9/10
 

Araf

Emekli
Katılım
25 Temmuz 2011
Mesajlar
38,599
Reaksiyon puanı
23,220
Puanı
1,060
Konum
Aydın

Nolan kardeşlerinin yazdığı, Christopher Nolan'ın yönetmenlik yaptığı Interstellar filmi, Nolan filmografisinde önemli yer tutan filmlerden birisi. Coen kardeşler kadar ön plana çıkmasa da, Nolan kardeşler de iyi filmlere imza atan iki isim. Jonathan'ın daha çok senarist kimliği ve dizi yapımcısı, dizi yaratıcısı kimliği var. Jonathan, Person of Interest'in yaratıcısı ve Westworld'ün de eşi Lisa Joy ile birlikte yaratıcılarından. Jonathan abisinin gölgesinde kalmış gibi görünse de, aslında o da onun kadar iyi bir isim. Bu iki isim de birbirine çok şey borçlu. Filme gelince Hans Zimmer yine müziklerini yapıyor ve sinematografisinde bu kez farklı bir isim var. Uzun yıllar filmlerinin görüntü yönetmenliğini yapan Wally Pfister yok, yerine Hoyte Van Hoytema var. Bundan sonraki filmlerinde de görüntü yönetmeni kendisi ve muhtemelen yeni gelecek filmlerinde de görüntü yönetmeni olacaktır. Christopher Nolan'ın ekibi de işte böyle standart oluyor; yazarı belli, müziğini yapan belli, görüntü yönetmeni belli. Buradan Nolan'ın takım çalışmasını inandığı sonucunu rahatlıkla çıkarabiliriz.

Filmde eşinin kaybetmiş Cooper'ın, çocukları ve eşinin babasıyla Mısır tarlarlarında çiftçi olarak çalışmasını, oradan da 10 yaşındaki şaşırtıcı zekasıyla dikkat çeken Murph'ün de yardımıyla yıldızların ötesinde yaşamın olup olmadığını araştırmaya hazırlanan bir grup bilim insanın davet etmesi üzerine yıldızlararası yolculuğu anlatılıyor. Çiftçi demiştim başta, teknik kapasitesi yüksek bir bilim insanı Cooper aslında, evet. Yolculuk esnasında olay hem uzayda yolculuğa, hem de zamanda yolculuğa doğru gidiyor.

Filmin sinematografisi başarılı her Nolan filminde olduğu gibi, görüntü yönetmenini değiştirse bile yaş tahtaya basmaz Nolan görüldüğü gibi, yine göz doldurucu bir sinematografi. Hans Zimmer müzik anlamında zirve zaten. Oyuncu kadrosunda da sürpriz isimler bile çıkabiliyor her geçen dakika, öyle bir film. Tek sıkıntı var kendi açımdan, o da uzay temalı filmleri izlerken sıkılarak izliyor olmam. Bu da o filmlerden birisi oldu. İyi bir filmdi ama, bana göre en azından şimdilik iyinin üstünde bir film değil.

7/10
 
  • İlginç
Reactions: bazinga

bazinga

Admin
Katılım
1 Şubat 2007
Mesajlar
93,001
Reaksiyon puanı
49,676
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Web Sitesi
izleryazar.com

Mystery Train (1989)

Uzun bir aradan sonra birkaç gündür ne film izleyebiliyorum ne de yorum yazabiliyorum. Bu yorumu aradan çıkaralım bari.

Jarmusch'un en merak ettiğim filmlerindendi ama beklentimin çok altında kaldı. Elvis'in doğduğu şehir olan Memphis'ten yola çıkıp burada her şeyin Elvis'e bağlandığı üç hikayeyi birleştirmek ilginç bir fikir olmuş.

Fakat hikayelerin hiçbiri doğru düzgün tatmin edici bir yere bağlanmıyor. Yer yer eğlendiren, ilginçliklerle dolu hikayeler kalıyor geride. En iyisi Japon çiftin hikayesiydi bence ama Romalı ablayı da sevdim. Steve Buscemi'li hikaye en vasatıydı maalesef.

6.5/10
 
  • Beğendim
Reactions: Araf

Araf

Emekli
Katılım
25 Temmuz 2011
Mesajlar
38,599
Reaksiyon puanı
23,220
Puanı
1,060
Konum
Aydın

Türk sinemasının usta yönetmenlerinden Ertem Eğilmez'in son yönettiği film. 1989 yılında hayata gözlerini yumdu usta yönetmen. Bu filminde senaryoyu televizyon dizilerinden tanıdığımız Gani Müjde genç yaşında yazıyor. Şener Şen ile Müjde Ar kendi isimleriyle eşlik ediyor filme. Şener Şen, aynı Muhsin Bey'de olduğu gibi arabesk kültürüne karşı Uğur Yücel ile aynı projede buluşuyor.

Film baştan sona absürd, filmi bu kadar iyi kılan da absürd olması. Baştan sona da klişe kokuyor ama bu bilinçli bir klişe. Yeşilçam sinemasında görülen bütün klişeler Şener ile Müjde karakterinin üzerinde toplanmış, üstüne absürd sosu eklenmiş ve böyle bir film çıkmış ortaya. Film hem yeşilçam sinemasını tiye alıyor, hem de arabesk kültürünü klişe ve absürd sosuyla eleştiriyor. Bu detaylarıyla bence seksenli yıllarda çıkmış en iyi komedi filmlerinden birisi olabilir.

9/10
 

bazinga

Admin
Katılım
1 Şubat 2007
Mesajlar
93,001
Reaksiyon puanı
49,676
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Web Sitesi
izleryazar.com

About Endlessness (2019)

Roy Andersson'un tamamını izlediğim ilk filmi oldu. (Pigeon'lı filmine sanki yıllar önce başlayıp yarıda bırakmıştım ama hiç başlamamış da olabilirim emin değilim.)

Yönetmenin aykırı tarzını az çok biliyordum, hazırlıklıydım. Genelde bu tip aykırılığı marifet sayan, genel sinema kurallarını tamamen hiçe sayan işleri pek sevmem hatta nefret ederim. Fakat bu filmden nefret etmedim. İlgimi çeken bazı kısımları oldu. Görüntü yönetmenliğini çok başarılı buldum. Süresinin kısa tutulması da çok mantıklı olmuş.

Fakat bunlar filmi sevdiğim anlamına gelmesin. Onlarca birbirinden kopuk hikayenin bir araya gelmesinden oluşmuş çok tuhaf ve deneysel bir işti.

4.5/10
 
  • İlginç
Reactions: Araf

Araf

Emekli
Katılım
25 Temmuz 2011
Mesajlar
38,599
Reaksiyon puanı
23,220
Puanı
1,060
Konum
Aydın

About Endlessness (2019)

Roy Andersson'un tamamını izlediğim ilk filmi oldu. (Pigeon'lı filmine sanki yıllar önce başlayıp yarıda bırakmıştım ama hiç başlamamış da olabilirim emin değilim.)

Yönetmenin aykırı tarzını az çok biliyordum, hazırlıklıydım. Genelde bu tip aykırılığı marifet sayan, genel sinema kurallarını tamamen hiçe sayan işleri pek sevmem hatta nefret ederim. Fakat bu filmden nefret etmedim. İlgimi çeken bazı kısımları oldu. Görüntü yönetmenliğini çok başarılı buldum. Süresinin kısa tutulması da çok mantıklı olmuş.

Fakat bunlar filmi sevdiğim anlamına gelmesin. Onlarca birbirinden kopuk hikayenin bir araya gelmesinden oluşmuş çok tuhaf ve deneysel bir işti.

4.5/10
Şiirsel tarzda hikayeli bir film yapmış yönetmen, bence çok iyi olmasa da iyiydi. Bir de üçlemesi var, henüz izlemedim ama onlar da bu tarz anlatımı var olsa gerek herkese hitap etmeyen. Üçleme birbirinden bağımsız olabilir ama sırayla izlemek istersen: 2000 yapımı Songs from the Second Floor, 2007 yapımı You, the Living ve 2014 yapımı A Pigeon Sat on a Branch Reflecting on Existence. Bu üçlemeye Yaşayanlar Üçlemesi (The Living Trilogy) deniyor.
 
  • Beğendim
Reactions: bazinga

Araf

Emekli
Katılım
25 Temmuz 2011
Mesajlar
38,599
Reaksiyon puanı
23,220
Puanı
1,060
Konum
Aydın

Atıf Yılmaz'ın yönetmenliğini üstlendiği Değirmen, Reşat Nuri Öztekin'in romanından Barış Pirhasan tarafından senaryolaştırılan bir film. Komedi yönü olan bir film ama "kara komedi" desek daha doğru olur. Film bizi 1914'e, yani Osmanlı'nın var olduğu döneme götürüyor.

Filmde Kaymakam Halil Hilmi'nin Sarıpınar ilçesinde Naciye (Nadya) isimli Bulgar kızının yöre halkının sorun haline gelmesi ve yöre halkının tepkisiyle başlıyor. Halil Hilmi, Naciye'nin eğlencesine katılır ve Naciye dans etmeye başlayınca zelzele çıkra ve Halil Hilmi'ye de olanlar olur. Sonrasında ilçe halkının da içinde bulunacağı zelzele adı altında ilginç olaylar gelişmeye başlar, olay devlet adamlarına kadar gider.

O dönemin sistemine eleştiri söz konusu kara komedi türüyle ama günümüze de uyarlarsak, yine aynı, değişen hiçbir şey yok ve yine halkı düşünme yok.

7/10
 
  • Beğendim
Reactions: bazinga

Sherlock

Süper Mod.
Katılım
7 Eylül 2016
Mesajlar
32,069
Reaksiyon puanı
47,672
Puanı
1,060
Konum
İstanbul

Nolan kardeşlerinin yazdığı, Christopher Nolan'ın yönetmenlik yaptığı Interstellar filmi, Nolan filmografisinde önemli yer tutan filmlerden birisi. Coen kardeşler kadar ön plana çıkmasa da, Nolan kardeşler de iyi filmlere imza atan iki isim. Jonathan'ın daha çok senarist kimliği ve dizi yapımcısı, dizi yaratıcısı kimliği var. Jonathan, Person of Interest'in yaratıcısı ve Westworld'ün de eşi Lisa Joy ile birlikte yaratıcılarından. Jonathan abisinin gölgesinde kalmış gibi görünse de, aslında o da onun kadar iyi bir isim. Bu iki isim de birbirine çok şey borçlu. Filme gelince Hans Zimmer yine müziklerini yapıyor ve sinematografisinde bu kez farklı bir isim var. Uzun yıllar filmlerinin görüntü yönetmenliğini yapan Wally Pfister yok, yerine Hoyte Van Hoytema var. Bundan sonraki filmlerinde de görüntü yönetmeni kendisi ve muhtemelen yeni gelecek filmlerinde de görüntü yönetmeni olacaktır. Christopher Nolan'ın ekibi de işte böyle standart oluyor; yazarı belli, müziğini yapan belli, görüntü yönetmeni belli. Buradan Nolan'ın takım çalışmasını inandığı sonucunu rahatlıkla çıkarabiliriz.

Filmde eşinin kaybetmiş Cooper'ın, çocukları ve eşinin babasıyla Mısır tarlarlarında çiftçi olarak çalışmasını, oradan da 10 yaşındaki şaşırtıcı zekasıyla dikkat çeken Murph'ün de yardımıyla yıldızların ötesinde yaşamın olup olmadığını araştırmaya hazırlanan bir grup bilim insanın davet etmesi üzerine yıldızlararası yolculuğu anlatılıyor. Çiftçi demiştim başta, teknik kapasitesi yüksek bir bilim insanı Cooper aslında, evet. Yolculuk esnasında olay hem uzayda yolculuğa, hem de zamanda yolculuğa doğru gidiyor.

Filmin sinematografisi başarılı her Nolan filminde olduğu gibi, görüntü yönetmenini değiştirse bile yaş tahtaya basmaz Nolan görüldüğü gibi, yine göz doldurucu bir sinematografi. Hans Zimmer müzik anlamında zirve zaten. Oyuncu kadrosunda da sürpriz isimler bile çıkabiliyor her geçen dakika, öyle bir film. Tek sıkıntı var kendi açımdan, o da uzay temalı filmleri izlerken sıkılarak izliyor olmam. Bu da o filmlerden birisi oldu. İyi bir filmdi ama, bana göre en azından şimdilik iyinin üstünde bir film değil.

7/10
Yakışmadı imla adam…
 

The_Erinch

Favori Üye
Katılım
24 Kasım 2019
Mesajlar
21,217
Reaksiyon puanı
31,087
Puanı
1,060
Konum
Manisa
9844522.jpg


Demin izledim.
Bu filmin süresi kısa bence..içindeki olay özgün ve eğlenceli.

bugüne kadar yapılan tüm oyunlardan kurtulanların hapsedildiği bir oyun için film süresi çok kısaydı.

heyecan ve gerilim damağınızda kalıyor.

genede izlenebilir; keyifli.

10 üzerinden 6 veriyorum...
 
  • Beğendim
Reactions: bazinga

Araf

Emekli
Katılım
25 Temmuz 2011
Mesajlar
38,599
Reaksiyon puanı
23,220
Puanı
1,060
Konum
Aydın
Bizim forumda da zamanında epey tartışıldı bu film.. :A 7 veren çoktu.. :A
Aynen, yorumları okumuştum. Nolan filmografisinde izlemediğim, eksik olan filmlerden birisiydi. Birçok filmini de izledim öncesinde ve sanırım uzay söz konusu olduğu için izlemek için bu kadar erteledim. Bilim konusu bile söz konusu olduğunda sıkılan birisiyim bu arada, ki filmi sevmeyen çoğu kişi bilim konusunda sıkılan insanlardır. Teknik olarak filme lafım yok tabii ama anlatılan konu sıkıyor. :D
 
  • Güldürdün
Reactions: Maskeli Fedai

Araf

Emekli
Katılım
25 Temmuz 2011
Mesajlar
38,599
Reaksiyon puanı
23,220
Puanı
1,060
Konum
Aydın

Xavier'in hani Erasmus programıyla Barcelona'ya gidip arkadaşlıklar kurduğu ve türlü türlü maceralara girdiği The Spanish Apartment var ya, işte onun devam filmi bu film. Cédric Klapisch filmde sakız gibi uzayabilen karakterler oluşturmuştu. Hani bu seri istenirse daha da devam edebilir, öyle bir film. Bu film de zaten üçlemenin ikinci filmi.

Mükemmellik takıntısı olan ve sürekli arayış içerisinde olan Xavier'in beş yıl sonraki hayatını izliyoruz. Erasmus programının getirdiği bir iş mi yapıyor, hayır. Kendisi yazar ve aynı zamanda senarist, tam da bir yazarın anlatısı gibi bir anlatım var filmde zaten. Fransa'da aradığı imkanları bulamayan Xavier, William'ın Paris'e gelmesiyle birlikte William'ın ablası Wendy ile birlikte Londra'da çalışmaya başlayacak ve William'ın da Rusya'da evlenme macerasıyla olaylar Rusya'ya da taşınacaktır.

Bu film, ilk filme göre bir tık aşağıda kalıyor ama özellikle son bir saatiyle hikayeyle bağ kurdurmayı başarıyor. Birinci bölümde öğrencilik yıllarını yaşatan film, ikinci bölümde o yıllardan sonraki yaşantıyı yaşatmayı başarıyor. Film adına tek sorun Xavier karakterinin biraz fazla uç noktalara gitmesi ve sabit noktada duramaması. Bu uç noktalara sürekli gitme durumu biraz abartıya da kaçıyor.

7/10
 
  • Beğendim
Reactions: bazinga