En Son İzlediğiniz Film? 🎞

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan şirin
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi


Harika Şeyler Listesi

Tiyatro güncelerim devam ediyor.
Kısaca konudan bahsetmek gerekirse annesinin intihar teşebbüsünden sonra onu hayata döndürmek için harika şeyleri kendince listelemeye başlayan bir çocuğun gençlik + yetişkinliğe uzanan öyküsünü izliyoruz. Hikaye 90'ların İngiltere'sinde geçse de her yaştan her kesimin kolayca sevebileceği şekilde Türkçeye aktarılmış. Üstelik sadece oyuncu değil izleyicilerin interaktif katılımını da izlediğimiz için işler daha eğlenceli bir hal alıyor. Benim izlediğim gösterimde seçilen seyirciler hikayeye öylesine çabuk adapte oldu ki oyundan aldığımız keyif iyice arttı. Zaten Bora Akkaş da yüksek enerjisiyle izleyicinin oyundan kopmasına izin vermiyor. Aslında kendisinin televizyon nezdinde biraz şanssız olduğunu düşünüyorum çünkü kendini gösterebileceği işlerde (hele o İçimizden Biri faciası neydi öyle..) göremiyoruz. Oysa Annemin Yarası, Yeşilçam ve buradaki performansları gösteriyor ki aslında kendi jenerasyonunun en yetenekli oyunculardan biri. Sonuç olarak tıpkı adıyla olduğu gibi içeriğiyle de insana mutluluk verip pozitif enerji yükleyen çok tatlı bir oyundu o yüzden mutlaka izlenmesini tavsiye ediyorum.


Not: İzleyiciler arasında Sevinç Erbulak da vardı ve oyunun kısa bir parçasına o da katıldı. Kendisinin tiyatro efsanelerinden biri olduğunu biliyorum ama henüz herhangi bir oyununu görme şansım olmadı. Kim bilir belki bir gün onu da sahnede canlı izlemek nasip olur.


8/10
 
Reactions: bazinga

Bizim Küçük Çaresizliğimiz (2011)

Beklentimin yüksek olduğu bir filmdi ama hayal kırıklığı oldu. Özgün ve ilgi çekici anları olsa da konu bütünlüğü olarak zayıf kalmış, ne anlattığı nereye varmak istediği anlaşılamayan bir film olmuş. Kitabı varmış ve çok daha iyiymiş, onu seven filmi de daha çok severmiş ama durumum yoktu okuyamadım, film bittikten sonra öğrendim.


4.5/10
 
Barış Bıçakçı'nın romanından uyarlama. Aslında kitap gibi bir filmdi, çok fena gömmüşsün filmi.


Seyfi Teoman'ın ikinci uzun metrajlı filmiydi ve sonrasında da zaten trafik kazasında hayatını kaybetti.
 
Reactions: bazinga

The Piano Teacher (2001)

Haneke rahatsız bir adam.
Amour dışında sevmeye yaklaştığım bir filmi çıkmayacak sanırım. 1-2 filmini daha deneyeceğim ama olmazsa pes edeceğim.


Isabelle Huppert'ın başarılı performansı dışında zayıf bir filmdi. Enteresan psikolojik sorunlara sahip bir karakter analizi. Sevmesi zor karakterleri ve kasvetli yapısıyla ne amaca hizmet ettiği pek anlaşılamayan bir film. Psikolojiye çok derin merakı olanlar için ilgi çekici olabilir belki...

3/10
 

Red Rocket, "The Florida Project" filmiyle adını duyuran Sean Baker'in 2021 yapımı filmi. O filmde olduğu gibi senaryoyu Chris Bergoch ile birlikte yazıyor ama bu kez temposu üst düzey. İki saatlik bir film ama yoruyor. Bu ağır gitmesiyle değil, temposunun yüksek olmasıyla alakalı. Temposu yüksek, çok çılgın bir film.

Mikey Saber bir porno yıldızıdır ama işi bitmiş bir porno yıldızı. Pili bitik bir şekilde annesinin ve kayınvalidesinin yaşadığı Teksas'a döner, zor da olsa evden içeri girmeyi başarır. Onun için bundan sonra hayatı dört aşamalıdır: Eşi Lexy ve kayınvalidesi ile yaşamı, iş bulmaya çalışırken iş diye uyuşturucu işine girmesi, arkadaşı Lonnie ile gezip tozmaları, donat dükkanında tanıştığı ve porno yıldızı yapmak istediği Strawberry. Mikey'nin sıradan giden hayatı, arkadaşıyla birlikte yaşadığı bir olay yüzünden değişmeye başlar. Bu değişim hem aile yaşamını, hem iş hayatını, hem de porno yıldızı yapmak istediği kızla olan yaşantısını değiştirecektir.

Sean Baker çok tempolu bir filme imza atmış. Film iki saat olmasına rağmen çok tempolu ilerliyor. Hatta bazen sahne geçişleri de bir o kadar hızlanıyor. Konusu dolayısıyla aykırı sahneleri de var. Filmin en ilginç noktası, Mikey'nin rutinin arkadaşının yaptığı bir hata yüzünden bozulması ve olayların çığ gibi büyümesi, Kurguda kırılma noktası, Mikey'nin rutinin bozulması. Özellikle film, yüksek temposu için bile izlenir.

7/10
 
Reactions: bazinga

Criminal Lovers (1999)

François Ozon'un en enteresan filmlerinden biriydi. Modern bir Hansel ve Gretel uyarlamasıymış. Zaten gerçekçilik penceresinden bakmamak gereken bir film. Zor bir konu, çok yanlış yerlere çekmenin mümkün olduğu bir senaryosu var. Seyir zevki açısından başarılı ve ilgi çekici buldum. İçeriğinin daha iyi olmasını isterdim.

5.5/10
 

A Woman Is a Woman (1961)

Godard'da 2'de 0 yaptık maalesef. Belli ki pek anlaşamayacağımız bir yönetmen olacak. Zaten çoğunluk beğenisini kazanan çok fazla filmi de yok. Muhtemelen yakın olmayan gelecekte iki önemli filmini daha izleyip Godard defterini kaparım.


Sanırım bazı anları o dönem Amerikan sinemasının parodisi gibi olmuş. Eğlenceli anları hiç yok diyemem. Anna Karina güzelliği çarpıcıydı. Fakat bütün olarak pek iyi vakit geçirtemedi ne yazık ki.

4/10
 

Vera Drake (2004)

Nihayet beğendiğim bir film.


Bu yılki Altın Aslan ödüllü Happening ile benzer noktaları olan bir filmdi. İkisi de Altın Aslan kazanmış, ikisi de kürtajla ilgili, ikisi de yakın tarihi dönemi işliyor ve günümüzde kürtajın yasal olduğu ülkelerdeki yasak dönemi dramını ele alıyor...

Tabii iki film olaylara farklı gözlerden bakıyor. Vera Drake'i zenginleştiren nokta tamamen iyi niyetle karşılıksız yapılan bir şeyin açtığı hukuk mücadelesi. Film de zaten bu kısmın başladığı ikinci yarıda açılıyor ve bu kısımdan öncesi tamamen ilgi çekici. Yoksa ilk kısım oldukça sıkıcı bir şekilde işleyişe sahip...

Başrolde Imelda Staunton olağanüstü iyi oynamış. Oscar adaylığını hak etmiş, Hillary Swank'e ikinci Oscar'ını vereceklerine Imelda teyzemize verselermiş keşke...

Daha kısa olsa ve ilk kısmı daha akıcı olsa çok daha yüksek puan verebilirdim...

7/10
 

Küçük Şeyler (2019)

Beyaz yakalıların durumunu iyi anlatan bir filmdi. Sen hayatını işe adarsın, kendini işinle tanımlarsın ama bir anda kapının önüne konursan bu filmdeki gibi kalakalırsın ortada... Özellikle işin maddi bağımlılık boyutu üzücü. Bir ev almanın bile hayatını adaman gereken bir şey olması üzücü...

Filmin bazı abartılı sahnelerini sevmedim ama genel olarak tespitlerini başarılı buldum. Yerli sinemanın taşradan ve alt sınıftan sıyrılabildiği ender filmlerden olması da değerli olmuş. Alican Yücesoy da iyi performans göstermiş.

6.5/10
 

Pig, Michael Sarnoski'nin ilk uzun metrajlı film yönetmenliği. Başrolde kaliteli bir oyuncu ama düşük puanlı gişe oyuncusu olarak öne çıkan bir oyuncu var, Nicolas Cage. Oyuncu bu filminde oldukça farklı bir görüntüye sahip, görmeye alışık olduğumuz tarzların epey dışında.

Filmde Oregon'un vahşi bölgesinde yaşayan Rob'un bir gün ona yardım eden domuzu kaçırılır. Rob, Portland'a gidip geçmişiyle de yüzleşmek zorunda kalacaktır. Köpeğinin ölümü yüzünden aksiyon üstüne aksiyon yaşayan John Wick gibi bir şey bekleyenler hayal kırıklığına uğrayacaktır, konusu bu ama içinde aksiyon diye bir şey yok.

Beslediği hayvanla ilgili çok fazla bir sahne yok, gönül bağı olan hayvanına karşı geçmişiyle yüzleşmeye çalışan bir adam var, domuz aslında bu konuda bir bahane. Çok ağır tempoda ilerliyor film, Rob karakterinin çok fazla derinliği yok. Rob gizemini korumaya devam ediyor, gizemi biraz açılıyor ama karakter yine gizemini koruyor. Aslında konusu iyi ama Rob daha derinlemesine bir karakter olabilirdi bence. Süresi 90 dakika ama ağır tempoda ilerlediği için daha uzun bir film hissi veriyor. Kötü bir film değildi ama bence yetersizdi. En azından Nicolas Cage'i farklı bir rolde görebildik.

5/10
 
Reactions: bazinga

Up for Love (2016)

Benedetta sonrası farkına vardığım Virginie Efira hayranlığım nedeniyle listeme aldığım bir filmdi. Virginie Efira olağanüstü bir kadın. Hem çok güzel hem pek yetenekli. Oscarlı Jean Dujardin'i The Artist sonrası sanırım ilk kez başrol olarak izledim. Onun da rolü ilgi çekiciydi. Çeşitli yollarla boyunun küçültülmesi çok ilginç olmuş.

Film, romantik komedi klişelerinden beslenen ama bunu da iyi beceren ve içinde güzel mesajlar barındıran cinstendi. Yüksek beklenti girmeyeni memnun edecek, keyifli bir film.

6/10
 
Reactions: Araf

A Magnificent Haunting (2012)

Ferzan Özpetek ile son derece iyi ilk karşılaşmamızın tesiri çabuk geçti. Hiç sevemediğim bir film oldu maalesef.


Konuyu sevmedim, böyle abartılı gerçeküstü yapımlara bağlanmakta zorlanıyorum. Bu filmi de büyük ölçüde boş gözlerle izleyip tamamlamaya çalıştım. Sezen Aksu şarkıları, Sude ve Cem Yılmaz da olmasa iyice işkenceye dönecekti...

3.5/10
 
Reactions: Araf
Ben de hiç sevememiştim ama ben yine 5 puan vermiştim. Ferzan Özpetek'te fazla derine inmene gerek yok aslında, çoğunda hayal kırıklığına uğrarsın.
Harem Suare'yi falan hiç izlemeye kalkma bu arada, o da bu tarz. Doksanların en cesur filmlerinden ama kurgusu kötü.
Facing Windows dışında biraz hayal kırıklığı.
 
Reactions: bazinga
Hangisini izleyeyim üçüncü film olarak?
 
Hangisini izleyeyim üçüncü film olarak?
Mine Vaganti'yi izleyebilirsin ama BluTV'den izleme. En son izlemeye kalktığımda alt yazı ve dublaj uyumsuzluğu vardı. Türkçe dublaj yapınca uyumlu, orijinal dil yapınca uyumsuz gidiyor, alt yazı da tabii arada kayıp gidiyor. Çok saçma yapmışlar.
Tabii en meşhur filmlerinden birisi de His Secret Life ya da Le Fate Ignoranti, şu anda Disney Plus diziye çekiyor.
Mine Vaganti ile ilgili son bir not: Sezen Aksu var içinde. Şarkısı da yakışıyor filme.
 
Reactions: bazinga


Oyunu konusunda bilgim yoktu ama salonda ki 15 17 yaş kitlesi bayağı bir belli etti olayı..

Keyifli ve sürükleyici bir film ki devamı olacak şekilde bitirilmiş.

Bazı gerçeklik zorlayan sahneleri olsada, macera, aksiyon sevenler için çerezlik bir film

10 üzerinden 7 yeterlidir.
 

Benedetta, 83 yaşındaki birçok kült filmlere imza atmış Hollandalı yönetmen Paul Verhoeven'ın filmi. Filmin uyarlama kaynağı, tarihçi olan Judith C. Brown'un "Immodest acts" isimli kitabı, Türkçeye çevirdiğimizde "Utanmaz Davranışlar" diye geçiyor ve kitabın alt başlığı ise, "The Life of a Lesbian Nun in Renaissance Italy" olarak geçiyor, o da "Rönesans İtalya'sında Lezbiyen Bir Rahibenin Hayatı". Kısacası biyografik bir kitaptan uyarlanma.

Film İtalya'da geçiyor, çekim yeri İtalya ve Fransa, filmde genel olarak Fransızca konuşuluyor ve arada da Latince kelimeler duyuluyor. Tabii film 1600'lü yıllarda Pesica isimli komünde geçiyor. Bulunduğu mekan itibariyle Orta Çağ Avrupa'sını andırıyor ama tabii Yeni Çağ Avrupa'sında geçiyor. Hristiyanlık üzerine geçtiği için kafalarda Orta Çağ görüntüsü çıkabilir ama Rönesans İtalya'sında geçiyor.

Benedetta'nın rahibe adayı olarak çocukken geldiği ve 18 yıl ilerisine gittiği, Bartolomea isimli genç bir rahibe adayının da manastıra gelmesiyle birlikte Benedetta'nın etrafında gelişen olaylar anlatılıyor. Genel olarak "mucize"ler etrafında dönüyor olaylar. İsa ile iletişim kurduğunu iddia eden Benedetta, zaman içerisinde "mucize" bir isim haline gelir. Bunun yanında bir de manastırda aşk yaşar. Bir müddet sonra olaylar büyüdükçe büyür, iş papalığa kadar gider.

Öncelikli olarak çok cesur bir konusu var, ki konusunun cesur olması kadar senaryosu ve sahneleri de cesur. Hristiyanlık konusu üzerine olup da, dine ters düşen eşcinsellik teması bu filmde işleniyor. İçinde bolca Jesus sahneleri de var. Tabii "mucize" diye adlandırılan sahneler pek çok açıdan yapay duruyor ama tabii karakter bu "mucize" üzerinden ilerliyor. Eşcinsellik teması da filmin hareketlilik noktası.

Filmin oluşturduğu mekan ve tasarım yönünden dikkat çekici bir tarafı var. Belki senaryo, bilhassa son sahneler daha iyi olabilirdi ama genel olarak ortalamayla iyi arasında gidip gelen bir filmdi. "Djam" ile birinci karakter olarak kendini gösteren ve sempatk oyunculuğuyla dikkat çeken Daphne Patakia, bu filmde ikinci karakter olmuş ama muhtemelen bu filmden sonra kendisini daha fazla izleriz. Daphne gibi Belçika doğumlu olan Virginie Efira'nın oynadığı en farklı rol olabilir. Yönetmenin tecrübesi kadar, Charlotte Rampling ile Lambert Wilson tecrübesini ortaya koymuş film boyunca. Kısacası ortalamayla iyi arasında bir filmdi.

6.5/10
 

Through the Olive Trees (1994)

Rahmetli Abbas amca bu filmde de yine dağ bayır dolaşıp çekmiş bir şeyler.


Köker üçlemesinde bu film suyunun suyu gibi olmuş maalesef. Bugüne kadar en az sevdiğim Kiarostami filmi oldu. Film uzun süre boyunca ilgimi hiç çekemedi, önemsiz olaylar silsilesi gibiydi. Sonlara doğru Hüseyin'in cahil eş istememe olayından sonrası ise nispeten ilgi çekici hale gelmeye başladı. İyi de final yaptı. İlk kısım 3/10, ikinci kısım 7/10 desek, ortalaması:

5/10
 
Reactions: Araf
Bence en iyi filmlerinden birisiydi ama evet, suyunun suyu gibi. İlk film normal bir şekilde gidiyor, ikincisi ilk filmle bağlantılı tarzda gidiyor ve üçüncüsü üçüyle de bağlantılı ama özellikle ikincisiyle. Çok katmanlı bir üçleme. Biraz belgesel havalarında, gerçekle kurgu iç içe geçmiş gibi. Hani neyin kurgu, neyin gerçek olduğu tam anlamıyla çözülemiyor. Yoruyor biraz, biraz da sinir bozucu ama bunlar aynı zamanda insanın hoşuna da gidiyor ya da en azından benim hoşuma gitmişti. Çok farklı bir üçleme.
 
Reactions: bazinga


Tüm serilerini ve Netflixde ki dizi versiyonu izlemiş biri olarak; 1 ay geçde olsa izledim.

Tabi bu filmi daha iyi anlamak adına son seridende haberinizin olması gerekiyor.

Klasik Scream işte... Anlatılmaz ki izlemek lazım..

Bol vahşet bol kan ve korku filmlerinde ki anlamsız klişeler,
Hastaneden kan gövdeyi götürürken ortada hiç kimsesin olmaması yada şerifin kapısının önünde bağrış çağrış bıçaklanırken koca mahallede 1 kişi olmaması gibi

Sürükleyici bir filmdi. Sonunda bu filmleri çok izleyen biriyseniz
Zaten katilin çıktığı kişiyi görünce şaşırmazsınız,hep acaba dediğiniz o kişi katil işte

10 üzerinden 7.5 uygun
 
Reactions: bazinga