En Son İzlediğiniz Film? 🎞

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan şirin
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

İçine kapanık, liseye yeni başlamış gencin açılış hikayesi. Hem de ne açılma. Logan Lerman, Emma Watson ve Ezra Miller başrolde.

Charlie'yi kendime benzettim. Ben de hemen hemen böyleydim. Sonradan çok iyi açılıyor, orası ayrı bir konu. İçinde gereksiz bulduğum sahneler olmasına rağmen iyi bir gençlik filmi ortaya çıkmış.

Emma Watson'ın kısa saçıyla çok farklı göründüğü, güzel olduğunu da söylemem mümkün. Farklı bir hava katmış.

Sıkıcı değildi. Her geçen dakikada daha eğlenceli oldu, sonlara doğru biraz dram oldu. Şaşırtıcı şeyler oldu. Bazı sevmediğim sahneler de oldu, "olmasa da olur" dediğim tarzda sahneler. O sahneelr olmasaydı çok daha iyiydi.

8/10
 

https://fav10.net/forum/threads/recep-İvedik-4-2014-film-bilgileri-yorumları.213667/#post-1989264

Bir tane daha film izledim. Bu kez elit bir film.
Onu da ilerleyen saatlerde yorumlarım.
 

Eğlenceli, aksiyonlu ve komik bir filmdi. Öncelikle Johnny Depp reyiz olduğu için filmi izlicektim ama konusuda tam istediğim gibiydi ve bi taşla iki kuş vurdum gibi bişey oldu


2 arkadaşın haftasonu tatile gitmesi ve olaylar olaylar


Filmde Johnny Depp diğerine göre biraz daha sapık bi roldeydi ve böyle olunca her sahnesinde sesli güldürdü reyiz
Özellikle doktorum diye kızı kandırması çok iyiydi


Diğer karakterlerde çoğu yerde güldürdü
Güvenlik görevlisinin her sahnede yere düşmesi filan iyiydi


9/10
 

Greg Timmermans ile Laura Verlinden'in başrolde yer aldığı film. Nic Balthazar'ın senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığı film. Çok sağlam bir film, beğendim. İngilizce dışında bir dilde izledim.

Rain Man'i izledikten sonra özellikle Otizm'le ilgili bir film olduğu için dikkatimi çekmişti. Otizm hastalığı olan insanlar çok özel insanlar, her ne kadar büyük bir rahatsızlığı olsalar da. Bunu yine bu filmde gördüm.

Greg Timmermans'in performansı çok iyiydi. Karakterini çok iyi yansıttı. Tam bir Otizm hastalığı olan birini canlandırıyormuş gibi hissettim. Hele sonlara doğru daha bir her şey belirginleşiyor, daha bir iyi film olduğu ortaya çıkıyor.

8/10
 

Çok uzun zamandır watchlistimdeydi.Bugün izledim sonunda.Film harikaydı.

Filmi izlemeden önce yol filmi olduğunu bilmiyordum.Büyük bölümü yollardaydı.Yolda geçen filmler hep hoşuma gitmiştir.

Film eğer bir kadın oyuncu ödülü de alsaymış altın beşliyi almış olacakmış.


Dustin Hoffman mükemmeldi.Harika oynamış.Bence bu tarz roller arasındaki en iyi performansı göstermiş.(Jack Nicholson-One Flew Over The Cuckoos Nest ile beraber tabi.
)

Tom Cruise fena değildi.Çıldırmaları güldürdü zaman zaman.


Barry Levinson çok iyi yönetim göstermiş.

Müziklere gelirsek Hans Zimmer desem fazla birşey dememe gerek kalmaz heralde.


Bence türün diğer örnekleri(Forrest Gump,Guguk Kuşu) gibi filmlerden aşağı kalır yanı yoktu.

Puan:9/10
 

En iyi savaş filmlerinden bir tanesi olarak gösterilen bir filmdi.

Oliver Stone müfrezedeki iç karışıklıkları gözler önüne sermiş.Askerlerin bu durumda yaşadığı çelişkiyi psikolojik durumunu iyi yansıttığını düşünüyorum.

Filmi sıkılmadan izlememe ve beğenmeme rağmen diğer kült savaş filmlerinden iyi değildi.

Charlie Sheen çok genç olmasına rağmen çok iyi performans göstermiş.Tom Berenger ve Willem Dafoe'de öyle.

Filmin konusuna gelirsek müfrezedeki insancıl ve acımasız askerler arasındaki anlaşmazlığı anlatıyordu.
Charlie Sheen'in karakteri filmin sonunda durumu şu şekilde özetliyor yaptığı monologda:
"Biz düşmanla savaşmadık.Birbirimizle savaştık.Asıl düşman içimizdeydi.Savaş benim için sona erdi.Ama hayatımın sonuna kadar içimde devam edecek.Elias'da içimde yaşayacak ruhumu ele geçirmek isteyen Barnes'da.Kendimi bu iki babadan doğmuş çocuk gibi hissediyorum."

Bir de Charlie Sheen'i bazı sahnelerde Apocalypse Now'daki Martin Sheen'e benzettim.Martin Sheen babasıymış meğer.


Puan:7.5/10
 

Dial M for Murder

Etkinlikteki Rebecca'dan önce izleyeyim dedim. İyiki de izlemişim. Bence Hitchcock'un en iyi filmlerinden birisi.

Ben özellikle senaryoyu çok beğendim. Günümüzde karışık bir cinayet yazmak için saçmalamalar olabiliyor, ama o dönemde yazılmış bir şey günümüzde hala orjinalliğini ve karmaşıklığını koruyorsa başarılıdır. Ki film bunu
ilk başta bize katili, cinayetin yapılışını falan göstererek başarıyor.

Anahtar olayı açığa çıkınca vay be dedim.
Aslında katilin de anahtarı olabileceği bilinmeyecek bir şey değildi. Ama nedense izlerken fark etmedim.

Bence bu film her ne kadar Hitchcock'un olsa da aslında senaristindir.

Birkaç sahnesinde sıkıldım. Özellikle
başlardaki katil ve kocanın konuşma sahnesi uzadıkça uzadı. Kesintisiz bir sahne yerine arada karısını ve yazar adamı gösterselerdi sıkılmazdım.

Sıkılmasaydım 9/10 verecektim ama 8.5/10 -dan 9-
 

Macera türü filmleri ayrı bir sempatim olmuştur. Çünkü, uçsuz bucaksız bir yol oluyor ve bu yolda hep ilgi çekici şeyler muhakkak oluyor. Bu da o filmlerden biriydi.

İnsan, hayallerinin peşinden gitmeli daima. Ucunda ölüm kalım savaşı olsa bile. Gerçek hayattan esinlenmiş bir filmde mutlu bir gencin hayatını tanıklık ettim. Hayallerine ulaşıyordu, yaşam savaşı veriyordu. Gerçek hayatta böyle bir şey yaşanıyor, inanılmaz bir şey. Yalnızlıkta bazen mutlu edebilir insanı.

Filmde daha çok 'The Girl Next Door' filmiyle aklımda kalan Emile Hirsch başrolde yer alıyordu. Doğrusu baştan sona başarılı performans sergiliyodu. Gerçek hayatta bir karakteri canlanırmak çok kolay bir şey değildir ama Emile Hirsch bunun üstesinden geldiğini düşünüyorum.

Biyografik bir film, iyi bir senaryo ve iyi bir kadro. Filmde o dönemler çok fazla dikkat çekmeyen isimler kendisini gösteriyordu. Filmde 'Twilight' film serisiyle tanıdığımız genç yaşıyla Kristen Stewart dikkat çekiyordu güzelliğiyle. Bir de filmde 'Hangover' filmi serisiyle tanıdığımız Zach Galifianakis Genelde filmlerdeki müzikleri dikkat etmem ama bu filmdeki müzikler çok dikkat çekiciydi, yani çok iyiydi.

Chris McCandless ya da takma ismiyle Alex Supertramp, gerçek hayatta yaşam mücadelesi vererek zor bir iş başardı. İnsan böyle bir olayın karşısında şaşırmadan edemiyor. Çok daha farklı bir boyutta izleyebilirdik gerçi filmi ama bu haliyle de çok iyi.

Zamanı geri sarıp sarıp, ileriye gidilmesi biraz sıktı. Diğer türlü düz bir şekilde izlediğimde çok çok iyi bir iş.

9/10
 


Kerem Deren yine yapmiş diyebileceğimiz tam seyirlik bi film olmuş
Sonlara doğru bi karmaşayla "noldu noldu noldu" diye sordurarak canımı sıksa da bir haftasonunuzu en güzel ana çevirebilirsiz


Eylül'ü bi an şizofren filan zannettim
Tek'in öldüğünü neden söylemek istemedi ailesi arkdaşları filan onu da anlamadım. Habire hatırlamadın mı? Hatırlamadın mı diye filmin başından beridir aynı repliği sayıklayıp durdular -ki cok can sıkıcıydı.

Bence güzel bi 8/10 hak ediyor yine de
 
Sizofren degilmiydi zaten ?
Bnm anlamadigim bisey var o kadar masalarda tek basina oturmus 2 cay soylemis yaninda biri varmis gibi konusmus dinlemis ama biride cikip kizim sen iyimisin yaninda birisi yok dememis
 
Sizofren degilmiydi zaten ?
Bnm anlamadigim bisey var o kadar masalarda tek basina oturmus 2 cay soylemis yaninda biri varmis gibi konusmus dinlemis ama biride cikip kizim sen iyimisin yaninda birisi yok dememis
Yukardaki postu spoi içine alda sorun olmasın

İşte bu bahsettiğin yerde sonları oluyor. Yukarda dediğim gibi sonları beni çok yordu
 

Keşke daha önce izleseymişim dediğim filmlerden.

Clint Eastwood gerçekten tam bir usta.Hem yönetmen hem oyuncu olmak zordur.Ama ikisini de kendine hayran bıraktıracak şekilde yapıyor Clint usta.

Clint Eastwood mükemmel oynamış.Yanındaki Çinli arakadş da fena değildi.

Bu arada bir şey daha ekleyeceğim Clint ustaya içine kapanık,huysuz,yardımsever ihtiyar rolleri süper gidiyor.Million Dollar Baby'de de görmüştük onu buna benzer bir karakterle.

Filme gelirsek hiç sıkılmadan izlettirdi.Bir an bile sıkılmadım.Zaten Clint Eastwood öyle karizma bir adam ki yaşlanmasına rağmen halen bir Blondie(The Good) havası var adamda.

Konuda klişe fazlaydı ama ırkçılığı eleştiren bir filmdi.Her kim olursa olsun onunla dost olunabileceği anlatılıyordu.Hatta karakterimiz nefret ettiği çekik gözlüleri ailesinden bile daha içten buluyor zamanla.

Bu arada Clint Eastwood'un yaptığı şu espri güldürdü.


Bir keresinde bir zenci,yahudi ve meksikalı bir bara girmiş.Barmen kafasını kaldırıp "....... gidin demiş.
"

Sonuyla ilgili:
Clint babanın westernlerde yaptığı gibi düelloda onları öldürmesini beklerdim ama olmadı.

Ve jenerikte çalan bir kısmını Clint Eastwood'un seslendirdiği Gran Torino şarkısı çok iyiydi.Şarkının müziği de Eastwood'unmuş zaten.

Puan:9/10
 

Dramatik komedi tarzında, içinde suç unsurlarını da barındıran bir film.

Aslında daha çok şehir tanıtımı gibi olmuş, şehirden tam anlamıyla iyi şekilde söz edilmese de. Diyalogları iyi buldum. Kimi zaman güldürdü, kimi zaman doğru noktalara parmak bastı. Çok hızlı bir kurgusu da yoktu. Bu tarz filmler genelde gereksiz ve abartılı diyalogları olur, bunun yanında hızlıca ilerleyen bir senaryosu olur, nerede başladı, nerede bitti anlayamazsın. O anlamda farklıydı. Sonuna kadar sıradan bir film gibi gitti ama sonra darbeyi indirdi. Gerçi sondaki sahneleri biraz abartılı buldum.

Colin Farrell, karakterini çok iyi yansıttı. Bir de Brendan Gleeson, o da iyiydi. Ralph Fiennes, sonda darbeyi vuran kişiyi canlandıdı. Bir de asıl meseleye geleyim. Clémence Poésy çok güzeldi ve çok tatlıydı. Filme güzelliğiyle damgasını vurdu.

7.5/10
 
En son maymunlar cehwnnemini izledim muthisti maymunlar cok iyiydi
8 veriyorum