En Son İzlediğiniz Film? 🎞

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan şirin
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
O ikisini izledim işte başka izleme geri kalanı etkinliklerde izleriz her sezon bir tane. Ama tabii bu sezonki animeyi de kimse izlemezse kendimize özel anime programı yaparız.
Yürüyen Şato'yu izlemek istiyordum ben ama.


Bence yine pek ilgi görmeyecek, ama umarım yanılırım.
Bunu izleriz belki bir sonraki etkinlikte?

 
Forumdan çıktıktan sonra aklıma geldi bir de izlediğim anime o var, Mayazaki filmi değil diye aklıma gelmedi başta.


Sen onu şimdi izle de Yürüyen Şato'yu etkinliğe alırız.
 
A Simple Life - 2011 yapimi - zamaninda izlenmeli.
- film gerçek bir hikayeyi ele aliyor ve guzel işlenmiş ve yazilmiş bir senaryoya sahip.
- filmde 4nesil(60 yil) Leung ailesine hizmet eden bir kadinin ve Andy Leungun hikayesini anlatiyor.
- filmin guzel bir tarafida başrolun kendi hikayesinde oynamasi.
- filmin en guzel taraflarindan biri Hong Kongdaki insanlarin sade ve munazzam yaşamlari.
- renkler/mekanlar çok guzeldi ++ filmin çekildigi aylar dogru seçilmişti.
- filmin yildizi: Andy Lau - Deanie ip
- senaryo guzel yazilmişti, ama bence bazi sahnelerde çok ayrintili yazilmişti, belki yonetmenin tercihi olmuştur.
- Soundtrack/muzikler çok iyi ve yerindeydi, bazi sahnelerde sanki hiç duymadim.
- filmin RT(Rotten To matoes) puani 92%, IMDB puani:7.6.
- filmi tahmin ettigim gibi festival seyircisi sevmiş ve bi çok festivaalden odulle donmuş.(Wikipediada mevcut)
- ben filmi begendim, belki çok sonra yine izlerim, benim IMDB puanim 9.
 

Some Like It Hot

Oldukça eğlenceli ve komik bir film olmuş. Çoğu sahnesi güldürdü.
Birisinin yatta Sugar'la öpüşüyor olması, diğerinin milyyoner adamla tango yaptığı sahnede; tango yapılan sahneye geçtikçe kahkaha attım.
Jeck Lemmon'un mimikleri harikaydı.


Senaryosu günümüzde bile gideri olan bir senaryo bence. Özellikle içine düştükleri haller çok komik geldi bana.


Marilyn Monroe'nun abartıldığını düşünmüştüm ben hep ama gerçekten güzelmiş.
Ama yine de orada burada kızlarımızın ağzına sakız olması hoşuma gitmiyor.


Genel olarak severek izlediğim, beklediğimden daha fazla zevk aldığım bir film oldu. Dönemini de göz önünde bulundurarak biraz hormonlu puan veriyorum, ama şimdilik hak ettiğini düşünüyorum.

9/10
 
Son Durak 3 (Final Destination 3)

Fazla söze gerek yok efsane. 🙂 Binlerce kez tüm serisini izledim yine geriliyorum , zevkle izliyorum.


Tüm serisini bitireceğim tekrardan.
D En sevdiğim seri ile başladım


10\10
 

Diğer zombi filmlerine göre çok farklı ve aslında farklı olduğu kadar da çok iyi olduğunu söyleyebilirim.

Jonathan Levine hem yazıyor, hem de yönetiyor. İlerleyiş bir kere iyi. Korku diye geçiyor ama aslında korkuyla uzaktan yakından alakası bile yok. Korku yerine, romantik komedi desek, bir de yanına fantastik desek, tamamdır.

Sıkıcı değildi. "Nasıl gidecek" diye meraklı gözlerle izletiyor. Zombi filmleri genelde soğuk oluyor ama bu aksine sıcak. Alacakaranlık tarzı bir durum ama burada imkansızlıklar var. İmkansızlıklar aşılıyor.

Nicholas Hoult'un başarılı performans sergilediğini düşünüyorum. Baştan sona zombi gibi davranmak zordur. Teresa Palmer da iyiydi tabi ki. Jonathan Levine'nin de başarısı var böyle bir işin çıkmasında.

Zombiler, sadece zombi değiller burada. Zombinin ayrı bir türü de var. Bu da daha farklı bir bakış açısı sunuyor. Anlatım şekli olarakta çok iyiydi.

Sıkıcı değildi, akıcıydı. Kimi zaman durağandı gerçi. İşin içine romantizm katınca haliyle durağan oluyor. Fantastik bir kurguya sahipti. Bu tarz filmlere göre daha farklı, daha samimi ve daha iyiydi.

9/10
 
Before The Fall (Napola) - 2004 yapimi - 40li yillardaki nazilere meraklilara için guzel seçenek.
- film II.dunya savaşinda Napolada geçen dramatik bir hikayeyi anlatiyor.
- film harika bir casta sahipdi, hatta ornek filmlerden biri olabilir bence.
- o donemi anlatan hikayeler zaten kotu olmaz, bu hikayede bu kagideden mustesna degildi.
- senaryo guzel ve yerinde yazilmişti, ama boyle bir anlatimin sonu daha iddiali, şaşirtici, akilda kalici olmaliydi.
- yonetmenlik tarafindan bakilirsa, iyidi ama daha ayrintili ve bagiran duygular beklerdim.
- belki bu aci hikayeye uygun olsun diye soguk işik kullanmiş olabilr, ama işikdan once zaten dogru zamanlama bu hissi yaratiyor.
belki bu anlamda onceki izledigim film A Simple Life'i ornek verebilirim.
- 40/50/60lari çok sevdigim için, o zamana ait objeleri/eşyalari/mekanlari daha sik gormek isterdim.
- filmde bence butun oyuncular çok başariliydi ama adet bozulmasin diye:
- filimin yildizi: Michael Lerchenberg - Max Riemelt - Tom Schilling - Devid Striesow.
- soundtrack/muzikler guzel ve yerindeydi.
- filmin bir guzel tarafi, nazilerin muntazam hayatlariydi.
- filmi bir daha izlermiyim, buyuk ihtimal.
- filmi begendim, ama yinede IMDB puanim 7.
 
Son düzenleme:

Sessiz sinema döneminin sıkça duyduğum isimlerinin başında gelen bir Buster Keaton filmi. O dönemki çoğu sinemacı gibi hem yönetmiş hem de oynamış.

Uzun zamandır sessiz film izlemiyordum başlarda biraz adapte sorunu yaşasam da sonraları uyum sağladım. Bence gayet iyi bir filmdi. Buster Keaton da sessiz film konusunda oldukça yetenekliymiş.

Süresi kısaydı ve bu iyiydi. Zaten film de oldukça akıcıydı. Ayrıca filmin içerisinde akılda kalır ve zekice düşünülmüş sahneler de vardı.

Kısacası, daha önce sessiz film izleyip sevmiş bir insanın seveceğini düşündüğüm bir film. IMDB puanı da oldukça iyi.


Puanım: 8/10
 

Yine bir Jonathan Levine filmi. Filmin senaristi Will Reiser bizzat kendisi yaşamış kanseri. Bu da filmde etkili oluyor.

Hayatınızın %50'ye bağlı olmak, ölümle burun buruna kalmakta demek aynı zamanda. "Son şans", o %50'yi kullanmak. Kansere yakalanmış birisinin ne kadar zorluklar yaşayacağını da anlattılar. Etkileyici bir dille, etkileyici bir şekilde anlattılar.

Aslında aşırı dram yüklü bir film olacağını düşünmüştüm ama aksine komedi yönü de vardı. Joseph Gordon-Levitt etkili oyunculuğu vardı. Bir de Sett Rogen vardı, onu atlamayalım. Sett Rogen iyi güldürdü. Joseph Gordon-Levitt ağlattı.

Yaşanmışlıklar her zaman önemli olduğunu her izlediğim filmde görüyorum. Gerçekten esinlenmeler bu filmde fazlasıyla vardı. Senarist bir kere yaşamış bunu, haliyle etkili bir iş çıkıyor ortaya. Bazı sahneler güldürdü, bazı sahneler ağlatma noktasına kadar getirdi.

Beğendiğimi söyleyebilirim rahatlıkla. Akıcıydı, iyi bir şekilde ilerliyordu. Hiç sıkmıyordu. İyi bir yerde biteceğini de belli ediyordu. Gerçi biraz daha ayrıntıya girip, daha bir etkileyici bitirebilirlerdi diye düşünüyorum. O konuda ufak tefek eksiklik olduğunu hissediyorum.

9/10
 
A Perfect Getaway - 2009 yapimi - Mystery/Thriller sevenleri tatmin eder mi? bilmem.
- film IMDBye gore en iyi 40 yaratici senaryoya sahiplerin arasinda.
- ama iyi hikaye ve senaryo işi kurtarmiyor + iyi yonetmenlik lazim.(bu filme/bana gore)
- yonetmenligi begenmedim, sanki CBSin polisiye dizilerini izlermiş gibi bir tad birakti.
- daha iyi gorsel grafikler ve Mystery/Thriller filmine yakişan bir tarz beklerdim.
- ayni şey soundtrack/muzikler içinde geçerliydi, Hawaii fiveO'un ilk sezonlarinda bu kadar rahatsiz eden muziklerde vardi.
- filmin yildizi: Steve Zahn - Kiele Sanchez.
- filmin başlangiçini çok sevdim.
- filmin en iyi sahnesi bence 50.dakikadan sonrayi kapliyor.
- film RT(Rotten Tomatoes) dan 60% puan almiş.
- filmi begendim, Mystery/Thriller tarzina biraz uzak olsamda, emin olmadan tavsiye ederim.
- benim IMDB puanim 5.
 

Farklı kurguya sahip bir filmdi. Filmin sonu başındaydı aslında. Bu güzel bir şey miydi, bilmiyorum.

Oyunculuklar iyiydi. Özellikle Kevin Spacey. Zaten bu filmle Oscar almış, diğer adayları izlemedim ama bence Oscar'lık bir performans sergilemiş. Diğer oyuncular da iyiydi ama çok iyiydi diyemem. Annette Bening adaylık kazanmış ama ben pek adaylık bir şey göremedim açıkçası.

Hikaye bana basit geldi. Ama asıl önemli olan bu basitliği kırıp, ortaya elde tutulur bi iş çıkarmakta. Bunu da gayet iyi başarmışlar. Dolayısıyla senaryo gayet iyiydi. Durgun bir olay anlatılmasına rağmen hiç sıkılmadan izledim. Gayet akıcı bir senaryo vardı.

Sonuç olarak, yine severek izlediğim bir Kevin Spacey filmi oldu. Sıkılmadan izlenilebilecek güzel bir film.

Puanım: 8.5/10
 

David Koepp hem yönetiyor, hem de John Kamps ile birlikte yazıyor. Konu olarak klişeydi biraz ama olay bisiklet olunca daha farklı bir görüntü verdi.

Aslında hareketlilik bakımından çok iyiydi. Genel olarak bisiklet üzerinde geçtiği için film, tam olarak oyunculuklar ortaya çıkmadı. Şu bir gerçek; bu bisiklet üzerine giden filmle, bisiklete olan sevgisi artar ya da sevmeye başlar bir anda.

Joseph Gordon-Levitt sanırım dublör kullanmamış çok fazla ya da hiç kullanmamışta olabilir. Öylese büyük başarıdır tabi ki. Böylesine bir filmde dublör olmadan zor rol yapılır. Michael Shannon bir yandan komik; bir yandan da psikopat bir karakteri canlandırıyordu.

Çekim, çekim açılarını beğendim. Bisikletçinin kafasında kurduğu stratejik düşünceler de ayrı bir iyi. Bir de şu teslimat olayının içine iyi bir akıl oyunu katsalardı. Bu şekliyle biraz fazla klişe oldu

Sıkıcı değildi ama nedense süresinden daha uzun hissi verdi. Konusu klişeydi, basitti ama bisiklet olayıyla renklendi.

8/10
 

Heat

Çok uzundu. Bu kadar uzun olmasına gerek yoktu. 50 dakikası olmasaydı ya da en azından 2 saat 10 dakika falan olsaydı çok daha iyi olurdu. Çünkü film tam beni yakalamış, sürükleyici oldu derken bir sonraki sahnede yine sadece altyazıyı okuyarak geçti. En son
banka soygunu
sahnesiyle ritmini düşürmeden ilerledi.

Bence senaryo basitti. Polisiye sevdiğim bir tür ama önce Mystic River, sonra da Heat'i beklediğim kadar beğenmeyince sevdiğimden emin olamıyorum.
Ama sıradan polisiye yerine beni şaşırtacak polisiyeleri seviyorum. Film bittikten sonra bakıyorum da aklımda kalan pek bir sahne yok. Sıradan bir film yapıyor bu, benim için filmi.

Sonuç olarak bence oyuncular sayesinde bu kadar yüksek puana ulaşmış abartılmış bir film. Çok beklentiye girmeden ve uzun bir boş zamanınızda izlyebilirsiniz.

7/10
 

Çok uzun süresine rağmen risk alıp izleyip beğendiğim filmlerden birisi de bu film oldu. Film 160 dakika ve bunun 90 dakika kadarı mahkeme salonunda geçiyor. Buradan da anlaşıldığı gibi diyaloglar üzerine kurulu bir film.

Pek hareketli bir film olduğu söylenemez. Ama kesinlikle sıkıcı değildi. Yani en azından ben sıkılmadım. Senaryo çok iyiydi. Özellikle Paul Biegler karakterinin savcılarla olan diyalogları, atışmaları filmi daha da güzelleştirmiş. Genel olarak tek mekanda geçmesine, tek bir konuya odaklanmasına rağmen sıkmadı. Aslında film bu yanıyla 12 Angry Men'e benziyor. Ama tabii ki bu filmi 12 Angry Men'le karşılaştırmak bu filme haksızlık olur.


Oyunculuklar, kadın oyuncu hariç çok iyiydi. James Stewart yine çok başarılıydı. Aldığı adaylığı da kesinlikle hak etmiş. Savcı ve ithal savcı karakterlerini canlandıran oyuncular da gayet iyiydi, rollerinin hakkını vermişler.

Kısacası, zamanına göre değerlendirirsek, çokça övgüyü hak ediyor film. Ayrıyeten kendisinden sonra çekilen bu tür filmlere de ilham kaynağı olmuş bir film. Hukuka ilgi duyan ve hukuk okuyan falan varsa bence onlar için de kaçırılmayacak bir film.

Puanım: 9/10
 

Bir Barry Levinson filmi. Başrollerde usta oyuncular Tom Cruise ile Dustin Hoffman. Çok beğendiğim bir film.

Dram yüklü ve içinde eğlenceli sahnelerin de bulunduğu çok iyi bir film. Şu bir gerçek; Dustin Hoffman mükemmel bir performans sergiliyor. Engelli biri bu kadar iyi canlandırılır. Karakteri gerçekten engelli gibi hissettirdi.

Dustin Hoffman'ın karakterine bir parantez açmak lazım. Bu karakter 2009 yılında hayata gözlerini yuman Kim Peek'ten esinlenmiş. Olağanüstü bir yetenek doğrusu. Dünyada böyle yetenekli insanların sayısı çok fazla değil.

Tom Cruise'a da ayrı parantez açmak lazım. Genç yaşlarında iyi performans sergilemiş. Rol aldığı filmler arasında en fazla ön plana çıkan film desek, yanılmam sanırım. O yaştaki tipi de acayip.

Filmin başı sıkıcıydı ve bir de filmin sonunun daha iyi bitebilirdi. Çok iyi bir film olduğunu düşünüyorum ve böyle filmlerin olmasını çok iyi karşılıyorum.

9.5/10
 
Transformers kayip cagi izledim.Cok guzeldi.Aralari falan cikarirsak 2.30 saat surdu.Her saniye arabalar falan patladi cok masrafli olmus yani
 

Orta halli bir gençlik filmiydi. Film çok iyi değildi ama izlerken sıkılmadım. Filmin komedi yönünü tamamen Jon Cryer oluşturuyordu. Giyim tarzı, haraketleri konuşması filan çoğu yerde güldürdü


Dram yönünüde işte zengin erkek fakir kız aşkı oluşturuyordu.

Öyle çok iyi olmasada o dönemi görmek için izlenebilir.

7/10
 

Braveheart

Geçen yazdan beri izleme listemde olan ancak uzun süresinden dolayı bir türlü izlemeye cesaret edemediğim bir filmdi. Sonunda bugün izledim. Ve izlemek için geç kaldığımı anladım.

Gerek hikayesi, gerek görselliği, gerek sürükleyiciliğiyle çok iyi bir filmdi. 3 saatlik bir film yapacaksınız elinizde bir hikaye olmalı. -LOTR gibi bu film gibi-

Tek olumsuz yönü, biraz İskoç tarafı tutulmuş gibi geldi bana. Tabi filmi izlemeden önce konu hakkında hiçbir bilgim yoktu. Ama sonradan araştırınca,
İngiliz kralının oğlu gay değilmiş. Yani böyle bir kayıt bulamadım.
Zaten Mel Gibson da tarihle uyuşmayan birkaç şey olduğunu açıklamış. Ama yine de filmin muhteşemliğine gölge düşürmedi bu.

Ayrıca müzikleri çok iyiydi. Zaten gayda sesini severim ben.

Genel olarak bence çok iyi bir film. Uzun süresine rağmen hiç sıkılmadan izledim. Imdb'de daha yükseklerde olmalı. Keşke bizim de böyle bir filmimiz olsa.

9/10