Directed by Neill Blomkamp. With Matt Damon, Jodie Foster, Sharlto Copley, Alice Braga. In the year 2154, the very wealthy live on a man-made space station while the rest of the population resides on a ruined Earth. A man takes on a mission that could bring equality to the polarized worlds.
www.imdb.com
Filmi tek başıma indirip, izleme zahmetine girmezdim ama sınıfta getirmişler. Ben de izleyeyim dedim ve izlemiş oldum.
Basit bir senaryo olmasına rağmen, sınıf ortamında bile dikkatimi çeken, boşluklar vardı.
Efektler güzeldi ama senaryosu kötü olan filmin efektlerini ne yapayım?
Sonuç olarak, aksiyon seviyorsanız izlersiniz. Fazlasını beklemeyin.
Bir de bu filmi yöten kişiyle, District 9 gibi bir filmi yöneten kişinin aynı olmalarını ne büyük bir talihsizliktir.
Zaten
izlerken öldürme sahneleri de District 9'dan araklanmış diyi düşünmüştüm. Meğersem yönetmenleri aynıymış.
@Çiğdem- sana bir film buldum şu anda tv 2 de yayınlanıyor filmin orjinal ismi, Le premier jour du reste de ta vie türkçesi ise geri kalan hayatının ilk günü , bir kadın var orta yaş bunalımına girmiş kendisine macera arıyor bu arada procrastination diye bir alışkanlıktan bahsetti bugünün işini yarına bırakma hastalığı
onun açıklamasına ekşi, sözlükte baktım ilginç tanımlamalar var
hanı diyorum sende elini çabuk tut bugünün işini yarına bırakma kısmetini tepme
@Çiğdem- sana bir film buldum şu anda tv 2 de yayınlanıyor filmin orjinal ismi, Le premier jour du reste de ta vie türkçesi ise geri kalan hayatının ilk günü , bir kadın var orta yaş bunalımına girmiş kendisine macera arıyor bu arada procrastination diye bir alışkanlıktan bahsetti bugünün işini yarına bırakma hastalığı
onun açıklamasına ekşi, sözlükte baktım ilginç tanımlamalar var
hanı diyorum sende elini çabuk tut bugünün işini yarına bırakma kısmetini tepme
benden daha iyisinimi bulucan baban beni görse anında kızım kap şu delikanlıyı çok zeki bir damat olacak diyecektir ama ona laf bırakmıyorsun şansımı köreltiyorsun
kuytu yer arıyorduk @Çiğdem- le kimsenin olmadığı bir köşe arıyorduk anında damladınız insanın özeli olmayacakmı hiç
)) ayıp valla
yoo sohbet ediyorduk bu deprem konusunu tartışıyorduk kız çok korkmuş teselli ediyordum
benden daha iyisinimi bulucan baban beni görse anında kızım kap şu delikanlıyı çok zeki bir damat olacak diyecektir ama ona laf bırakmıyorsun şansımı köreltiyorsun
Directed by Spike Jonze. With Joaquin Phoenix, Amy Adams, Scarlett Johansson, Rooney Mara. In a near future, a lonely writer develops an unlikely relationship with an operating system designed to meet his every need.
Directed by Lasse Hallström. With Johnny Depp, Leonardo DiCaprio, Juliette Lewis, Mary Steenburgen. A young man in a small Midwestern town struggles to care for his mentally-disabled younger brother and morbidly obese mother while attempting to pursue his own happiness.
Directed by Paul Haggis. With Don Cheadle, Sandra Bullock, Thandie Newton, Karina Arroyave. Los Angeles citizens with vastly separate lives collide in interweaving stories of race, loss and redemption.
Directed by John Krokidas. With Daniel Radcliffe, Dane DeHaan, Michael C. Hall, Ben Foster. A murder in 1944 draws together the great poets of the beat generation: Allen Ginsberg, Jack Kerouac, and William Burroughs.
www.imdb.com
102 dakikalık filmi 12 saatte izledim aferim bana.
Vasat ImbD'sine ve hakkında tek bir kelime olumlu yorum okumamama rağmen sırf Michael C. Hall'u farklı bir rolde izleyebilmek için izlediğim bir film oldu.
Dediğim gibi MCH için izledim filmi ama yan rol gibiydi uzun bir süre göremedik doğru düzgün görseydim yine gam yemezdim.
En güzel sahnesi kütüphaneye girip kitapların yerlerini değiştirdikleri sahneydi onun dışında pek bir güzelliği yoktu filmin. Diğer güzel yanı da çalan şarkılardı.
Kendilerini asamadıkları sahnede tebessüm ettirdiler, hapishanede de asamayınca güldüm bu sefer.
Oyunculuklar genel olarak iyiydi -tabii en iyisi Michael C Hall'du-.
Filmin eşcinsel yanını hiç bilmiyordum izledikçe görmüş oldum. MCH'e yine gay rolünü vermişler Six Feet Under'da da öyleymiş.
Directed by Robert Stromberg. With Angelina Jolie, Elle Fanning, Sharlto Copley, Lesley Manville. A vengeful fairy is driven to curse an infant princess, only to discover that the child may be the one person who can restore peace to their troubled land.
www.imdb.com
Hic planimda yoktu bu haftasonu sinemaya gitmek. Hele bu filme gidecegimi hic sanmiyordum.
Filme gitmeden önce elimdeki tek bilgi Angelina Jolie'nin rol aldigi bilgisiydi. Ne konusu, ne diger oyuncular yada fragmani falan izlemeden gittim. Afis ilgi cekici degildi acikcasi.
Konusunu basit buldugum bir film lakin konunun isleyis tarzi da olabilir begenmedigim yön olarak. Yani belki baskasina konu cok iyi gelebilir. Icerige 6.5/10 puan veririm.
Efekt, mekanlar, müzik ve görüntü kalitesi bence olaganüstü olmus. Bazi sahneler biraz fazla karanlik oldugu icin 9.5/10 diyorum.
Oyunculuklar iyiydi. Angelina Jolie özellikle mimikleri ile filme damga vurmus. Hic hareket yapmasa o mimikleri yetiyor kaliteli bir oyuncu oldugunu göstermek icin.
Ben filmde özellikle Elle Faning'i cok begendim. Gülümsemesi insani direk kalpten vuruyor. Güzelligi yanisira oyunculugu da iyiydi.
Directed by Frank Miller, Robert Rodriguez, Quentin Tarantino. With Mickey Rourke, Clive Owen, Bruce Willis, Jessica Alba. A movie that explores the dark and miserable town, Basin City, and tells the story of three different people, all caught up in violent corruption.
www.imdb.com
Sin City
Tek kelimeyle özetleyecek olursam, farklıydı.
Filmin kendine has atmosferi beni hemen içine çekti diyebilirim. İzlerken tıpkı çizgi roman gibi diye düşünmüştüm ve öyleymiş de. Film bir çizgi roman uyarlamasıymış. Gerçekten bunu size hissettiren çekimler vardı. Filmin siyah beyaz olması da büyük bir artıydı bence. Siyah beyaz olmasaydı bu kadar etkili olamazdı bu atmosferi yaratmakta. Ayrıca arada kırmızı, mavi, sarı ve bir sahnede rengarenk ışıkları görmemiz de etkileyici ve iyi düşünülmüştü. Yönetmenin başarısı bu da tabiki.
Oyunculuklar iyi sayılırdı, kötü diyemem ama siyah beyaz olması ve çizgi roman gibi olmasından dolayı pek etki bırakamadı hiçbiri bende.
Konu olarak da iyi sayılırdı. Film 3 ayrı hikayeden oluşuyordu. Film boyunca 3 hikayenin birleşmesini bekledim ama hikaye birleşmedi.
Karakterler ve mekan aynıydı bu yüzden bunu düşündürttü film. Bir de 2. hikayeye girilirken, ilk hikayedeki bir sahne tekrarlanıyor gibi geldi. Keşke tekrarlansaydı, ortaya muhteşem bir kurgu çıkardı.
Dediğim olsaydı, kafa karıştırıcılık da olurdu. Daha hoş olurdu bence.
Neyse bu 3 hikayeden en çok beğendiğim ilki oldu. Belki de ilk başladığımda büyük bir merakla izlediğimdendir. 2. hikaye de iyiydi, ancak 3. diğerleri kadar iyi değildi. Yine de idare ederdi.
Lakin izlediğim extended sürümünde olan ama normalde olmayan birkaç şeyi anlamadım. -normalde olup olmadığını bilmiyorum, sadece tahmin ediyorum.
O 3 hikaye dışında 2 kez daha bitip başladı film. İlkinde bir adam kırmızılı bir kadını öldürdü, diğerinde doktor görünümlü bir adam mavi gözlü fahişeye sigara verdi. İkisinde de yazdıklarım olduktan sonra film bitti. Buraların filmle ne ilgili vardı, çözemedim. O adam kimdi? Kırmızılı kadın Nancy miydi?
Müzikler ilgi çekiciydi. Beğendim.
Bir de söylemeden geçemeyeceğim. Abartılar vardı ama çizgi roman uyarlaması olduğundan pek önemsemedim bunu.
İlk başta da dediğim gibi, şu ana kadar izlediklerinizden çok farklı. Sinemaseverlerin ve özellikle çizgi roman severlerin kesinlikle izlemesi gereken bir film. 2. filmini bekliyorum.