Denizdeki Meteor 1.Bölüm | Yeni Dizi

cookies

Tecrübeli Üye
Konu Sahibi
Katılım
6 Ekim 2012
Mesajlar
29,742
Reaksiyon puanı
18,793
Puanı
1,060
Yaş
26
Öncelikle @MayısKralı ndan ozur diliyorum babaannem bizi birakmadi ben yeni geldiğim için.Bir de gelirken kaza olmuş orda durduk ondan bu kadar gecikti.


DENİZDEKİ METEOR: BAŞLANGIÇ~ AFRODİT'İN MEKANINDA


Annesi Türk babasıysa uzaylıydı onun... Denizde yüzerken hep insan tarafıyla yüzmeye çalışıyordu çünkü Atacan uzaylılar tarafından yarı uzaylı olduğu için aşağılanan biri olmuştu ve peşinde kötü adamlar vardı.Denizde yüzerken tek düşünebildiği şey aşık olmak istemesiydi ve belki de sonra düşmanlarına hiç yakalanmadan o sevdiği kızla dalacaktı denizlere, okyanuslara, göllere, havuzlara... Belki de tamamen normal olan bir sürü çocuğu olacaktı ama bunun için bir kıza aşık olmalıydı ve şansının açık olması gerekiyordu.

Atacan böyle düşünürken Zeynep, Çiğdem ve Melek üçlüsü gözetliyordu onu.Aralarında konuşurlarken Yiğiti ne kadar beğendiklerine dair yarış yapıyorlardı adeta.Bu üçlü İstanbul'un göbeğinden yani Bağcılardan kopup gelmişlerdi Kıbrıs'a ve şimdi gördükleri manzara muazzamdı.Zeynep kızı Çiğdemle yıllar önce kocası onu terk ettikten sonra kalakalmıştı gencecik yaşında.Evet ! Zeyneple kızı Çiğdem arasında 15 yaş vardı ve bu Çiğdem için pek te hoş değildi.Çünkü annesiyle arasında hem az yaş farkı olduğu için hem de annesi bakımlı bir kadın olduğu için hemen hemen aynı yaşlarda duruyorlardı.Hatta bir - iki kişi annesini Çiğdem'in küçük kız kardeşi sanmıştı.Melek ise Çiğdemin teyzesiydi ve o da en az annesi kadar bakımlı ve taş gibi kadındı.Taş gibi olmak genlerinde var sanardınız ama Çiğdem neydi o zaman ? Üvey falan mıydı ? Hayır tabi ki.Çiğdem daha önce bundan şüphelenmişti ve bir Dna testi yaptırmıştı sonraysa yüzde 100 annesinin kızı olduğu ortaya çıkmıştı.Belki de babasına çekmişti ama babasının kim olduğunu bile bilmiyordu ki !

'Off bebeğim taş gibi bu çocuk hastası oldum. ' diyen Melek haklıydı tabi ki.Meteordu o hem de en hasından....
Çiğdem' in annesi Zeynepse salyalarını akıtarak çocuğu videoya çekiyordu.Çiğdem onların ikisinden de sıkıldı ve onlardan uzak yerlere doğru yürümeye başladı.Sanki o yürürken hava daha çok esmeye başlıyordu ve yürüdüğü yerlerdeki her şey uçuşmaya başlıyordu.Çiğdem korkarak arkasına baktığında arka tarafı gayet sakin duruyordu ama önüne geri döndüğündeyse her şeyin uçuştuğunu gördü.Böyle bir şey daha önce kızımızın başına bir defa daha gelmiş ve hemen ardından ağladığındaysa yağmur yağmaya başlamıştı... Çiğdem arkasına doğru geri geri koşmaya başladı ve birden kendini yerde buldu.Üstündeyse bir ağırlık vardı.

Üstüne birinin oturduğunu anlayan Çiğdem 'Kalk üstümden ayı ! Beni ezmekten utanmıyor musun ? ' diye bağırınca üstündeki koca popolu adam kalktı ve Çiğdemi de belinden tutup ayağa kaldırdı.Çiğdem çocuğu biraz dikkatle inceledi ve 'Sen sabah bana sarkıntılık yapan iğrenç garsonsun ! Beni mi takip ediyordun ? Seni pis sapıkk ! ' diyerek çocuğu kovalamaya başladı.Çocuğu kovalarken rüzgar hortuma dönüsmeye başlamıştı.Hayvanlar kaçışıyordu.Daha önce hiç görmediği Kıbrısa özgü olduğunu düşündüğü bir tatlı yanından geçip giderken eliyle yakaladı ve yuvarlak, bembeyaz tatlıyı yemeye başladı.Bir yandansa olanca hızıyla koşuyordu çünkü kendini durduramıyordu.Sanki bir güç ona koşmasını emrediyordu.

Koşarken aklından geçen şeylerden biri Kıbrısa neden geldiğiydi.Bir ara yine Kıbrısa gelmişti ve yine bu tarz olaylar olmuştu acaba bu olay Kıbrısla alakalı bir şey miydi ?
Koşarken önündeki garsonun peşinden gitmek yerine ayakları onu ormana doğru yönlendirdi.Giderek ormanın derinliklerine doğru gidiyordu ve bu onu ürkütüyordu 'İmdaaat ! Yardım edin ! ' diye defalarca bağırmasına karşılık gelen tek yanıtsa kuşların ve bir takım böceklerin sesiydi.
O an aklına durmanın tek çaresi olarak bir yere çarpmak geldi ve gözüne cılız ve ölmek üzere olan bir ağacı kestirdi.O ağaca doğru son sürat koşarken birden ne olduğunu bile anlamadan kendini havada buldu.Çiğdem bir çeşit tuzaklardan birine yakalanmıştı ve işin kötü tarafı bu ağın içinde koşma yeteneğini kaybetmişti.Belki de koşma yeteneğini kaybetmeseydi ağın içinde koşmaya çalışarak ağı yırtardı ve kurtulurdu içinden.
Etrafına olabilecek en hızlı şekilde göz gezdirirken bir yandan 'İmdaaat! ' diye bağırıyordu bir yandansa cep telefonunun çekip çekmediğini kontrol ediyordu.Kahrolsun ki cep telefonu çekmiyordu.Onu bir hışımla cebine geri koyduktan sonra bir adamın 'Ordan kurtulman imkânsız Çiğdem... ' dediğini duydu ve kafasını sesin geldiği yöne doğru çevirdi.
Adam 20li yaşlarında duran hafif zayıf, sarı saçlı ve bir kitleye göre yakışıklı kabul edilecek düzeydeydi. 'Nedenmiş o siz kimsiniz ? '
'Bizler dünyadaki uzaylıları avlayan bir kurumuz ve sen de uzaylıların hızlı denilen grubuna aitsin... '

Hızlı grubu da neydi ? Onu da geçti uzaylısın da ne demekti ?
'Kamera var değil mi buralarda ? Ha söyle bana nerde kamera el sallayayım oraya.Ne biçim hotel bu ya ? Cratos hotele bir daha gelirsem beter olayım.Böyle şaka mı olur ? '
'Ne şakasından bahsediyorsun sen ? Sen şakayla gerçeği karıştırmışsın! Ben gayet ciddiyim ve sen bizim test etmemiz için üretilecek olan yarı uzaylı soyunun en genç üyesini karnında taşıyacaksın ! '
Şimdi ağlayacaktı Çiğdem.Ne saçmalıyordu bu adam böyle ? 'Ya sen ne diyorsun ? Ne demek karnında yarı uzaylı bir cocuk taşıyacaksın ? İmdaaaaaaat '

'Ne dediğimi duydun Çiğdem sen o yarı uzaylı çocuğu taşıyacaksın ve doğuracaksın.Biz de çeşitli testler için onu kullanacağız seniyse....hmmm.. belki hafızanı silip uzaylılara karşı savaşan ve yarı uzaylı- yarı tanrı olan Afrodit'in doğduğu Kıbrısa süreriz ! '

Delirecekti Çiğdem..O kendisinin normal bir kız olduğunu düşünüyordu ne saçmalıyordu bu adam ? Tam adama bağırıp küfredecekti ki başka bir adam konuştu 'Hayır Alperyus sen bunu yapmayacaksın ! Anneme ve bana yaptığınız şeyi Çiğdeme yapmayacaksın, yapamayacaksın ben buna izin vermeyeceğim ! '

O an konuşan adam ortaya çıktı ve Alperyusla Çiğdem kafalarını o yöne doğru çevirdiler.Gelen kişinin kim olduğunu gördüğünde Çiğdem çok şaşırdı çünkü bu gelen çocuk az önce gözetledikleri Denizdeki Meteordu!
*Demek gerçekten de meteormuş* diye düşünen Çiğdem tam Allaha dua edecekti ki karnına çok büyük bir sancı girdi ve ağzından kocaman bir 'Aaaah! ' sesi çıktı.Atacan ve Alperyus aynı anda kıza doğru döndüler ve Atacan 'Bunu yapmayacaktın Alperyus o kız daha çok genç ve ne o ne de doğacak olan çocuk yaşayacaklarını hak etmiyor ! ' diye bağırdı.Daha sonraysa ellerine ışın kılıçlarını aldılar ve dövüşmeye başladılar.
'Seni de o kızı da ve karnındaki yarı uzaylıyı da ait olduğunuz yer olan Crown malikanesine kapatılacaksınız.Malum annen hala elimizde! '
'Ulan anneme hele bir zarar verin sizi öldürürüm anladınız mı beni ? Veyahut sizi değil giderim şu en son teknolojiyle ürettiğiniz yarı uzaylı bebeği koyduğunuz kızı öldürürüm.Malum uzaylı bir annesi olmadan o bebek yaşayamaz ve sizinde projeniz çöpe gider '
Alperyusla Atacan bu laf dalaşının üzerine birbirlerine daha sert saldırmaya başladılar.

Çiğdemse karnındaki ağrıyla yerinde duramıyordu sanki karnında bir yaratık vardı da hareket ediyormuş gibiydi ! Ve işte o an Çiğdeme dank etti.Çiğdem hamileydi ve ne ara ne şekilde hamile kaldığını anlayamadan son bir 'Ahhh' sesiyle beraber bayıldı...

2. Bölüm Fragman :
Afrodit her zamanki gibi Kıbrısta yatağının üstünde oturuyordu ve yanındaki hırçın delikanlıya bakıyordu.Bu delikanlıyı Kıbrısta bir mağarada bulmuştu ve bulduğu gibi daha önceki bin iki yüz elli dört kişiye olduğu gibi ona da aşık olmuştu ve delikanlı da Afrodit'in cazibesine dayanamayıp onla birlikte olmuştu.Afrodit'in son şıpsevdiliği olacaktı bu.Çünkü babası Zeus Afrodit'i Volkan Tanrısı Hepaistos'la evlendirecekti.