“Yargı”nın senaryosunu ilk okuduğunuzda ne hissettiniz?
- “Yargı”nın ilk iki bölümünü sanıyorum 1.5 saatte nefes almadan okudum. Uzun süredir bir senaryoya böyle heyecanlanmamış, gözlerim dolmamıştı. Hatta kendimi bölüm sonlarında “Hadi! Haydaaa!” gibi nidalar atarken buldum. Hâlâ daha yeni senaryo geldiğinde kendimi odaya kapar, hevesle Onur olarak beklediğim bir kitabı okur gibi okur, sonra Engin olarak tekrardan çalışmaya başlarım. Sema Ergenekon’un kaleminin, yaratıcılığının büyük hayranıyım. Bu nedenle projenin başarılı olacağından hiç şüphem yoktu.
Dizinin bu kadar ilgi görmesini, elde ettiği başarıyı neye bağlıyorsunuz?
- Harika bir hikaye, harika bir senaryo, harika bir oyuncu kadrosu, harika yönetmenler ve harika bir ekip. Bunlar bence en büyük faktörler. Bir de başarıyı dizinin temposunun sürekli yüksek olmasına ve yaratıcı ters köşelerine bağlıyorum. Bir izleyici olarak da “Yargı” gibi projelere hasret kalmıştık diyebilirim. “Yargı”, aynı zamanda izleyiciye fikirler ve teoriler üretme şansı veriyor, adeta interaktif bir hikaye sunuyor. Özetle izleyicinin zekasına saygı duyuyor. Ve bu tabii ki karşılıksız kalmıyor.
Engin, derinliği olan bir rol. Siz nasıl tanımlarsınız? Karakterin kendinizle bağdaştırdığınız özellikleri var mı?
- Ah Engin ah! Engin asla kötü olmayı seçmemiş bir karakter. Sadece sevilmek, özellikle babası Yekta ve sevdikleri tarafından takdir görmek, onaylanmak istiyor. Babasının onu sürekli aşağılaması, sevgisizliği, Engin’in özgüvensiz ve daima onaylanmaya ihtiyacı olan bir insana dönüşmesine sebep olmuş. Gerçek duygularını, sıkışmışlığını, saygı isteğini hep içine atıyor, bastırıyor. Ve ne yazık ki hayatı boyunca yaşadığı bu eziklik ve sevgisizlik onda öfke patlamalarına sebep oluyor. Bu patlamalar yüzünden kendinden bir kez daha nefret ediyor. Çünkü bu tarafını insanlara asla göstermek ve kabul etmek istemiyor. Aslında başından beri tek isteği; var olmak. Yekta bir kez olsun Engin’e gururla sarılsa, olaylar çok daha farklı olabilirdi. Yine de bunların hiçbiri Engin’in bir katil olduğu gerçeğini değiştirmeyecek ve onu haklı göstermeyecek. Engin kendini başka bir yerde ve yolda var etti. Karakterin kendimle bağdaştırdığım tek yönü ise ikimizin de kıvırcık saçlı olması. Ve ikimiz de ceket seviyoruz. (Gülüyor)
Dizi yayına girdikten sonra sokakta nasıl tepkiler aldınız? İzleyici Engin’i sevdi mi, yoksa bir nefret oluştu mu?
- Aslında bu konuda çok endişeliydim. Ciddi tepkiler alacağımı biliyordum. Her şeye de hazırlamıştım kendimi. Beklediğimden daha kötü bir durumla karşılaştım. Çoğu kişi Engin’e hak verdi! İnanamadım. Engin, ailevi ve psikolojik problemlerinden dolayı sempati kazanmış olabilir ama sonuçta öyle ya da böyle bir insan öldürdü ve bunun hiçbir şekilde bahanesi olamaz. Onun dışında seyirci Onur Durmaz ile Engin Tilmen ayrımını çok iyi yaptı, bu konuda mutluyum. “Engin’den nefret ettik ama sizi çok seviyoruz” gibi mesajlar geliyor.
İzleyiciler katilin Engin olduğunu öğrenince çok şaşırdı. Siz başından katili canlandırdığınızı biliyor muydunuz?
- Proje başlamadan önce karakterin ciddi bir dönüşüm yaşayacağına dair ufak bir bilgi almıştım. Fakat ne zaman nasıl ve ne olacağını, hele ki katilin Engin çıkacağını bilmiyordum. Ben de katil olduğumu 5’inci bölümün senaryosu elimize geçtiğinde öğrendim ve bütün ekip bana şakayla karışık tavır aldı. Hâlâ sete gittiğimde “Katil geldi” diyorlar.
En başından Engin’in katil olduğunu bilseydiniz, bu performansınıza yansır mıydı?
- Büyük bir fark olacağını sanmıyorum. Katil olduğumu bilmeden buna benzer bakışlar ekledim. Tabii ki bunda sevgili Ali (Bilgin) ve Beste (Sultan Kasapoğulları) yönetmenlerimin de yönlendirmeleri var. Katil olacağımı hissetmiştim.