2016 La La Land / Aşıklar Şehri - Film Yorumları

Puanımı anlamadığım bazı göndermeler ve çok ufak kusurlar nedeniyle sonradan 9.5'a indirdim ama tabii ki de hala yılın en iyi filmi. Kaç gündür şarkılarını dinliyorum hayran kalmamak mümkün değil. :D

Filmi merak ettiğini söyleyen @Sherlock ile @MayısKralı'nın yanı sıra @sokak sanati ve @destere'nin de en kısa sürede izleyip yorum yapmasını diliyorum. :A
 
Puanımı anlamadığım bazı göndermeler ve çok ufak kusurlar nedeniyle sonradan 9.5'a indirdim ama tabii ki de hala yılın en iyi filmi. Kaç gündür şarkılarını dinliyorum hayran kalmamak mümkün değil. :D

Filmi merak ettiğini söyleyen @Sherlock ile @MayısKralı'nın yanı sıra @sokak sanati ve @destere'nin de en kısa sürede izleyip yorum yapmasını diliyorum. :A

Bizim buradaki sinemalara gelmedi maalesef, İzmir'e gidince anca. :(
 
Aman Allahım ne müthiş bir filmdi öyle!! Olağanüstü demek az düşer, 2000'lerin hatta dünya sinema tarihinin gelmiş geçmiş en iyi filmlerinden, hatta gelmiş gelmiş en iyi 5 filmden biridir, yok usta yok yapılan tüm yorumlar az bile kalır... Demek isterdim :)

Yahu arkadaşlarla, diğer sitelerdeki övgü dizen insanlarla farkı bir film mi izledik acaba? Tamam, şüphesiz oldukça güzel, sinematogrif açıdan kaliteli bir film. Filmin müzik ve yönetmenliği kesinlikle Oscar'ı hak ediyor, ancak büyük dallardan yalnızca bu kadarı. Elbette Spotlight gibi bir filmin bile en iyi film Oscar'ı aldığı ortamda bu filmin en iyi film Oscarı almasına asla üzülmem, en azından yönetmenliği vardı derim. Fakat olur da bırak ödülü, aday olmayı bile asla hak etmediği Senaryo dalında ödül alırsa, ki Akademi genelde böyle ters köşeler yapmayı sever, işte o zaman gerçekten ayıp olur.


Filmleri izlerken her 10-15 dakikalık periyotlarda anlık puanımı tutarım, bazen yükselir, bazen düşer, finallere doğru tavan ya da taban yapabilir, en nihayetinde film bitince baştan sona bir değerlendirme yapar öyle noktalarım. Bu film özellikle trafik sahnesiyle gerçekten çok iyi başladı, 8.5 ile başladı ancak finali dışında hiç mi hiç yükselemedi, başkalarını bilemem fakat bende hiçbir çoşku yaratmadı. Böylesine övülen, değil son yılların, 2000'lerin en iyi filmlerinin başında geldiği söylenen, hakkında Interstellar ve Whiplash'ten beri görülmemiş çoşkulu yorumlar yapılan filme elbette yüksek beklentiyle gittim ve film boyunca sürekli o çoşkuyu yakalamak istedim, olmadı.

Filmin aslında teknik olarak olumsuz çok yanı yok, yalnızca kapasitesi asla başyapıt seviyesinde değil, dram-romantik dalında bir ilişki filmi. Filmin en fazla eleştiriyi hak eden kısmı ise kesinlikle senaryosu! Kesinlikle gerçekçi değil ve kesinlikle buram buram klişe, yanlış anlaşılmasın film klişe değil senaryo klişe. Hepimizin bildiği, daha önce izlediği şeylerin "bol makyajlanmış, süslenip püslendirilmiş" hali. Whiplash de konu olarak ilk bakışta özgün değildi, ancak ilerleyen kısımlarında herifin kendinden geçişiyle birlikte apayrı bir boyuta ulaşmıştı her anlamda. Fakat bu filmde öyle bir şey de yok, başı ve sonu az çok tahmin edilebilir cinsten.

Kız seçmelere katılır, seçmelerde ilk başta pek beğenmediz, kız üzülür büzülür sonunda yetenekli olmadığına karar verip bıraktığını söyler, sonra bir telefon gelir, esas oğlan kızı ikna eder, derken 5 yıl sonra bir bakmışız kız yıldız olmuş, filmin başında tezgahtar iken hayranlıkla bakarken kadına filmin sonlarında başka bir tezgahtar ona hayranlıkla bakar. Uuuf ne özgün ne özgün ama!

Erkek ile kız bir takım tesadüflerden sonra birbirinden etkilenir, hoşlanır, çıkmaya birlikte yaşamaya başlarlar, fakat ikisinin de başka hedefleri vardır, erkek sürekli turnelere çıkmaya vr kızı ihmal etmeye başlar. Bir süre sonra böyle olmayacağını anlarlar ve ayrılıp kendi yollarına giderler. Aradan 5 yıl geçmiştir, kız evlenmiş çocuğu olmuştur, kocasını ve işini seviyordur. Sonra bir gün kocasıyla bir mekana giderler, o da ne! Eski sevgilisini görmüştür, sessizce bakışır ve o eski güzel günleri yad ederler. Allahım özgünlükten ölüyorum, bu öyle bir konu ki Samanyolu galaksisinden çıkmış olamaz, büyük ihtimal başka bir galaksiden gelme bir senaryo..

Filmi güzel yapan ise hareketliliği, yönetmenliği. Fakat yönetmenlik de ne bileyim, senaryo zayıf olunca içindeki cevheri yine gösterememiş. Mesela bu filme yakın bir film olan Amelie'de, ki onu da sevmezdim, yönetmenlikle senaryo mükemmel bir uyum içindeydi. Bir filmde yönetmen ve senaryo, kalite anlamında senkronize olmazsa eleştiriyi hak eder.

Filmin müzikleri, özellikle piyano melodisi evet çok iyiydi. Ancak bu alanda bile beklediğim o "müzikal" ahengi bulamadım. Yani bu film Müzikal ise Les Miserables nedir arkadaşlar?

Genel olarak The Artist, Birdman ve Whiplash ile kıyasladım film boyunca, üçünün de yanına yaklaşacak bir etken bulamadım ne yazık ki. The Artist'teki yönetmen işçiliği ve oyunculuk, Birdman'daki senaryo derinliği ve Whiplash'daki çoşku bu filmde yoktu. Ve işe bakar mısınız ki şu anda üçünden de yüksek puana sahip, azalarak düşmesini ve ilk 100'ün altına girmesini temenni ediyorum ancak Interstellar örneğinde de gördüğümüz gibi, genel izleyici kitlesi tuttu mu bir daha zor bırakır.

Film büyük ihtimal bol Oscar alacaktır, isterdim ki sağlam bir rakip çıksın bu filmin alacağı büyük dalları engellesin, fakat sanmıyorum. Oyunculuklardan kesinlikle Oscarı hak eden bir performans göremedim, sırıtmadılar aslında, ortalamanın üstündeydiler ama Oscar boyutu başka bir boyut olmalı. Emma Stone'nin gözleri yine çok güzeldi ama. J.K Simmons ise o kadar uzun o kadar uzun gözüktü ki, gözlerimiz artık kel adamı görmekten bıktı! Tam bir hayal kırıklığıydı oynadığı rol.

Hep olumsuz konuştuk, biraz da olumlu yönlerinden söz etmek gerek,

Öncelikle ilk baştaki trafik sahnesi için son yılların en iyi film açılışlarından biri diyebilirim. 2000'lerin Enler listesine girmesi gerekiyorsa işte bu açılış o listeyi hak ediyor.


Uzay Müzesi sahnesi iyiydi, gelecekte ı tarz bir teknoloji ile uzay boşluğunda süzülüyormuşuz gibi tecrübe edebiliriz aslında?
konserdeki şarkı performans yine çok iyiydi. Ve aynı zamanda finali, finalindeki hayal sahnesi pek etkileyici olmadı yalnızca görsel şölene katkıda bulundu. Finali asıl vurucu yapan detay, bakışmaydı. O bakışma üzerine bile film yapılabilir, yıllar sonra filmden aklımda kalacak tek detay bu bakışmaydı sanırım. Ki filme biraz olsun olumlu bakmama da sebep oldu, ancak asla tek bir bakışma sahnesi, ne kadar iyi olursa olsun filmin genelini çok büyük ölçüde etkilemez hiçbir filmde.

Olumsuz olarak ise öncelikle kurgunun kopuk geldiğini, geçiş sahnelerinin bazen çok hızlı ve aceleci geldiğini söyleyebilirim. Hele son kısımda birden 5 yıl ileriye atlaması, sonra göze hoş gelmesi için o kısımları hayali şekilde hızlıca göstermesi, bilmiyorum tek bildiğim beklediğim o çoşkuyu vermediği. Whiplash ya da The Hatefull Eight in sonunda kendimde geçmiştim, bunda ise film boyunca 4-5 kere esnediğimi hatırlıyorum.

Velhasıl bir The Artist değildi, bir Birdman hiç değildi, bir Whiplash hiç ama hiç değildi!. Son yılların en iyi filmi mi bilmiyorum, fakat son yılların en ne filmi olduğunu gayet iyi biliyorum,
Pn2kN9.png



  • 3.0/10
 
Son düzenleme:
Aman Allahım ne müthiş bir filmdi öyle!! Olağanüstü demek az düşer, 2000'lerin hatta dünya sinema tarihinin gelmiş geçmiş en iyi filmlerinden, hatta gelmiş gelmiş en iyi 5 filmden biridir, yok usta yok yapılan tüm yorumlar az bile kalır... Demek isterdim :)

Yahu arkadaşlarla, diğer sitelerdeki övgü dizen insanlarla farkı bir film mi izledik acaba? Tamam, şüphesiz oldukça güzel, sinematogrif açıdan kaliteli bir film. Filmin müzik ve yönetmenliği kesinlikle Oscar'ı hak ediyor, ancak büyük dallardan yalnızca bu kadarı. Elbette Spotlight gibi bir filmin bile en iyi film Oscar'ı aldığı ortamda bu filmin en iyi film Oscarı almasına asla üzülmem, en azından yönetmenliği vardı derim. Fakat olur da bırak ödülü, aday olmayı bile asla hak etmediği Senaryo dalında ödül alırsa, ki Akademi genelde böyle ters köşeler yapmayı sever, işte o zaman gerçekten ayıp olur.


Filmleri izlerken her 10-15 dakikalık periyotlarda anlık puanımı tutarım, bazen yükselir, bazen düşer, finallere doğru tavan ya da taban yapabilir, en nihayetinde film bitince baştan sona bir değerlendirme yapar öyle noktalarım. Bu film özellikle trafik sahnesiyle gerçekten çok iyi başladı, 8.5 ile başladı ancak finali dışında hiç mi hiç yükselemedi, başkalarını bilemem fakat bende hiçbir çoşku yaratmadı. Böylesine övülen, değil son yılların, 2000'lerin en iyi filmlerinin başında geldiği söylenen, hakkında Interstellar ve Whiplash'ten beri görülmemiş çoşkulu yorumlar yapılan filme elbette yüksek beklentiyle gittim ve film boyunca sürekli o çoşkuyu yakalamak istedim, olmadı.

Filmin aslında teknik olarak olumsuz çok yanı yok, yalnızca kapasitesi asla başyapıt seviyesinde değil, dram-romantik dalında bir ilişki filmi. Filmin en fazla eleştiriyi hak eden kısmı ise kesinlikle senaryosu! Kesinlikle gerçekçi değil ve kesinlikle buram buram klişe, yanlış anlaşılmasın film klişe değil senaryo klişe. Hepimizin bildiği, daha önce izlediği şeylerin "bol makyajlanmış, süslenip püslendirilmiş" hali. Whiplash de konu olarak ilk bakışta özgün değildi, ancak ilerleyen kısımlarında herifin kendinden geçişiyle birlikte apayrı bir boyuta ulaşmıştı her anlamda. Fakat bu filmde öyle bir şey de yok, başı ve sonu az çok tahmin edilebilir cinsten.

Kız seçmelere katılır, seçmelerde ilk başta pek beğenmediz, kız üzülür büzülür sonunda yetenekli olmadığına karar verip bıraktığını söyler, sonra bir telefon gelir, esas oğlan kızı inkar eder, derken 5 yıl sonra bir bakmışız kız yıldız olmuş, filmin başında tezgahtar iken hayranlıkla bakarken kadına filmin sonlarında başka bir tezgahtar ona hayranlıkla bakar. Uuuf ne özgün ne özgün ama!

Erkek ile kız bir takım tesadüflerden sonra birbirinden etkilenir, hoşlanır, çıkmaya birlikte yaşamaya başlarlar, fakat ikisinin de başka hedefleri vardır, erkek sürekli turnelere çıkmaya vr kızı ihmal etmeye başlar. Bir süre sonra böyle olmayacağını anlarlar ve ayrılıp kendi yollarına giderler. Aradan 5 yıl geçmiştir, kız evlenmiş çocuğu olmuştur, kocasını ve işini seviyordur fa. Sonra bir gün kocasıyla bir mekana giderler, o da ne! Eski sevgilisini görmüştür, sessizce bakışır ve o eski güzel günleri yad ederler. Allahım özgürlükten ölüyorum, bu öyle bir konu ki Samanyolu galaksisinden çıkmış olamaz, büyük ihtimal başka bir galaksiden gelme bir senaryo..

Filmi güzel yapan ise hareketliliği, yönetmenliği. Fakat yönetmenlik de ne bileyim, senaryo zayıf olunca içindeki cevheri yine gösterememiş. Mesela bu filme yakın bir film olan Amelie'de, ki onu da sevmezdim, yönetmenlikle senaryo mükemmel bir uyum içindeydi. Bir filmde yönetmen ve senaryo, kalite anlamında senkronize olmazsa eleştiriyi hak eder.

Filmin müzikleri, özellikle piyano melodisi evet çok iyiydi. Ancak bu alanda bile beklediğim o "müzikal" ahengi bulamadım. Yani bu film Müzikal ise Les Miserables nedir arkadaşlar?

Genel olarak The Artist, Birdman ve Whiplash ile kıyasladım film boyunca, üçünün de yanına yaklaşacak bir etken bulamadım ne yazık ki. The Artist'teki yönetmen işçiliği ve oyunculuk, Birdman'daki senaryo derinliği ve Whiplash'daki çoşku bu filmde yoktu. Ve işe bakar mısınız ki şu anda üçünden de yüksek puana sahip, azalarak düşmesini ve ilk 100'ün altına girmesini temenni ediyorum ancak Interstellar örneğinde de gördüğümüz gibi, genel izleyici kitlesi tuttu mu bir daha zor bırakır.

Film büyük ihtimal bol Oscar alacaktır, isterdim ki sağlam bir rakip çıksın bu filmin alacağı büyük dalları engellesin, fakat sanmıyorum. Oyunculuklardan kesinlikle Oscarı hak eden bir performans göremedim, sırıtmadılar aslında, ortalamanın üstündeydiler ama Oscar boyutu başka bir boyut olmalı. Emma Stone'nin gözleri yine çok güzeldi ama. J.K Simmons ise o kadar uzun o kadar uzun gözüktü ki, gözlerimiz artık kel adamı görmekten bıktı! Tam bir hayal kırıklığıydı oynadığı rol.

Hep olumsuz konuştuk, biraz da olumlu yönlerinden söz etmek gerek,

Öncelikle ilk baştaki trafik sahnesi için son yılların en iyi film açılışlarından biri diyebilirim. 2000'lerin Enler listesine girmesi gerekiyorsa işte bu açılış o listeyi hak ediyor.


Uzay Müzesi sahnesi iyiydi, gelecekte ı tarz bir teknoloji ile uzay boşluğunda süzülüyormuşuz gibi tecrübe edebiliriz aslında?
konserdeki şarkı performans yine çok iyiydi. Ve aynı zamanda finali, finalindeki hayal sahnesi pek etkileyici olmadı yalnızca görsel şölene katkıda bulundu. Finali asıl vurucu yapan detay, bakışmaydı. O bakışma üzerine bile film yapılabilir, yıllar sonra filmden aklımda kalacak tek detay bu bakışmaydı sanırım. Ki filme biraz olsun olumlu bakmama da sebep oldu, ancak asla tek bir bakışma sahnesi, ne kadar iyi olursa olsun filmin genelini çok büyük ölçüde etkilemez hiçbir filmde.

Olumsuz olarak ise öncelikle kurgunun kopuk geldiğini, geçiş sahnelerinin bazen çok hızlı ve aceleci geldiğini söyleyebilirim. Hele son kısımda birden 5 yıl ileriye atlaması, sonra göze hoş gelmesi için o kısımları hayali şekilde hızlıca göstermesi, bilmiyorum tek bildiğim beklediğim o çoşkuyu vermediği. Whiplash ya da The Hatefull Eight in sonunda kendimde geçmiştim, bunda ise film boyunca 4-5 kere esnediğimi hatırlıyorum.

Velhasıl bir The Artist değildi, bir Birdman hiç değildi, bir Whiplash hiç ama hiç değildi!. Son yılların en iyi filmi mi bilmiyorum, fakat son yılların en ne filmi olduğunu gayet iyi biliyorum,
http://i.hizliresim.com/Pn2kN9.png


  • Oscar adaylıklarım

En İyi Yönetmen
En İyi Müzik
En İyi Şarkı
En İyi Makyaj ve Saç Stili (Emma'nın saçları neydi öyle şampuan reklamındaki gibi müthiş)
En İyi Ses Miksajı

İlerleyen günlerde birkaç tık üste ya da alta inip çıkabilir.

  • 7.3/10
En çok senin yorumunu merak ediyordum. Beklediğim dozda geldi. :) Umarım alta inmez üste çıkar, soundtrack albümünü dinlersen üste çıkma şansı var. :)

Senaryoyu konudan ibaret görmemek lazım. Replik kalitesi, akıcılık, kurgu falan pek çok şey senaryonun içinde. Evet ana konusu basit ve pek yeni bir şey değil ama bir bütün olarak bakınca film gayet özgün. Daha önce kullanılan pek çok şeyi çok farklı lezzette bir paket halinde sunmayı başarıyor.

Bence de senaryoda aksaklıklar var ve filmin mükemmelliğini gölgeliyor. Oscar'da senaryo ödülünü kazanmayı haketmiyor olabilir (rakiplerini de görmek gerek) ama adaylığı hak ediyor. Gayet iyi bir senaryo çünkü genel anlamda. Bir senaryonun iyi olması için daha önce hiçbir filmde olmayan bir konuya sahip olması gibi bir şart yok. :)
 
Aman Allahım ne müthiş bir filmdi öyle!! Olağanüstü demek az düşer, 2000'lerin hatta dünya sinema tarihinin gelmiş geçmiş en iyi filmlerinden, hatta gelmiş gelmiş en iyi 5 filmden biridir, yok usta yok yapılan tüm yorumlar az bile kalır... Demek isterdim :)

Yahu arkadaşlarla, diğer sitelerdeki övgü dizen insanlarla farkı bir film mi izledik acaba? Tamam, şüphesiz oldukça güzel, sinematogrif açıdan kaliteli bir film. Filmin müzik ve yönetmenliği kesinlikle Oscar'ı hak ediyor, ancak büyük dallardan yalnızca bu kadarı. Elbette Spotlight gibi bir filmin bile en iyi film Oscar'ı aldığı ortamda bu filmin en iyi film Oscarı almasına asla üzülmem, en azından yönetmenliği vardı derim. Fakat olur da bırak ödülü, aday olmayı bile asla hak etmediği Senaryo dalında ödül alırsa, ki Akademi genelde böyle ters köşeler yapmayı sever, işte o zaman gerçekten ayıp olur.


Filmleri izlerken her 10-15 dakikalık periyotlarda anlık puanımı tutarım, bazen yükselir, bazen düşer, finallere doğru tavan ya da taban yapabilir, en nihayetinde film bitince baştan sona bir değerlendirme yapar öyle noktalarım. Bu film özellikle trafik sahnesiyle gerçekten çok iyi başladı, 8.5 ile başladı ancak finali dışında hiç mi hiç yükselemedi, başkalarını bilemem fakat bende hiçbir çoşku yaratmadı. Böylesine övülen, değil son yılların, 2000'lerin en iyi filmlerinin başında geldiği söylenen, hakkında Interstellar ve Whiplash'ten beri görülmemiş çoşkulu yorumlar yapılan filme elbette yüksek beklentiyle gittim ve film boyunca sürekli o çoşkuyu yakalamak istedim, olmadı.

Filmin aslında teknik olarak olumsuz çok yanı yok, yalnızca kapasitesi asla başyapıt seviyesinde değil, dram-romantik dalında bir ilişki filmi. Filmin en fazla eleştiriyi hak eden kısmı ise kesinlikle senaryosu! Kesinlikle gerçekçi değil ve kesinlikle buram buram klişe, yanlış anlaşılmasın film klişe değil senaryo klişe. Hepimizin bildiği, daha önce izlediği şeylerin "bol makyajlanmış, süslenip püslendirilmiş" hali. Whiplash de konu olarak ilk bakışta özgün değildi, ancak ilerleyen kısımlarında herifin kendinden geçişiyle birlikte apayrı bir boyuta ulaşmıştı her anlamda. Fakat bu filmde öyle bir şey de yok, başı ve sonu az çok tahmin edilebilir cinsten.

Kız seçmelere katılır, seçmelerde ilk başta pek beğenmediz, kız üzülür büzülür sonunda yetenekli olmadığına karar verip bıraktığını söyler, sonra bir telefon gelir, esas oğlan kızı ikna eder, derken 5 yıl sonra bir bakmışız kız yıldız olmuş, filmin başında tezgahtar iken hayranlıkla bakarken kadına filmin sonlarında başka bir tezgahtar ona hayranlıkla bakar. Uuuf ne özgün ne özgün ama!

Erkek ile kız bir takım tesadüflerden sonra birbirinden etkilenir, hoşlanır, çıkmaya birlikte yaşamaya başlarlar, fakat ikisinin de başka hedefleri vardır, erkek sürekli turnelere çıkmaya vr kızı ihmal etmeye başlar. Bir süre sonra böyle olmayacağını anlarlar ve ayrılıp kendi yollarına giderler. Aradan 5 yıl geçmiştir, kız evlenmiş çocuğu olmuştur, kocasını ve işini seviyordur fa. Sonra bir gün kocasıyla bir mekana giderler, o da ne! Eski sevgilisini görmüştür, sessizce bakışır ve o eski güzel günleri yad ederler. Allahım özgürlükten ölüyorum, bu öyle bir konu ki Samanyolu galaksisinden çıkmış olamaz, büyük ihtimal başka bir galaksiden gelme bir senaryo..

Filmi güzel yapan ise hareketliliği, yönetmenliği. Fakat yönetmenlik de ne bileyim, senaryo zayıf olunca içindeki cevheri yine gösterememiş. Mesela bu filme yakın bir film olan Amelie'de, ki onu da sevmezdim, yönetmenlikle senaryo mükemmel bir uyum içindeydi. Bir filmde yönetmen ve senaryo, kalite anlamında senkronize olmazsa eleştiriyi hak eder.

Filmin müzikleri, özellikle piyano melodisi evet çok iyiydi. Ancak bu alanda bile beklediğim o "müzikal" ahengi bulamadım. Yani bu film Müzikal ise Les Miserables nedir arkadaşlar?

Genel olarak The Artist, Birdman ve Whiplash ile kıyasladım film boyunca, üçünün de yanına yaklaşacak bir etken bulamadım ne yazık ki. The Artist'teki yönetmen işçiliği ve oyunculuk, Birdman'daki senaryo derinliği ve Whiplash'daki çoşku bu filmde yoktu. Ve işe bakar mısınız ki şu anda üçünden de yüksek puana sahip, azalarak düşmesini ve ilk 100'ün altına girmesini temenni ediyorum ancak Interstellar örneğinde de gördüğümüz gibi, genel izleyici kitlesi tuttu mu bir daha zor bırakır.

Film büyük ihtimal bol Oscar alacaktır, isterdim ki sağlam bir rakip çıksın bu filmin alacağı büyük dalları engellesin, fakat sanmıyorum. Oyunculuklardan kesinlikle Oscarı hak eden bir performans göremedim, sırıtmadılar aslında, ortalamanın üstündeydiler ama Oscar boyutu başka bir boyut olmalı. Emma Stone'nin gözleri yine çok güzeldi ama. J.K Simmons ise o kadar uzun o kadar uzun gözüktü ki, gözlerimiz artık kel adamı görmekten bıktı! Tam bir hayal kırıklığıydı oynadığı rol.

Hep olumsuz konuştuk, biraz da olumlu yönlerinden söz etmek gerek,

Öncelikle ilk baştaki trafik sahnesi için son yılların en iyi film açılışlarından biri diyebilirim. 2000'lerin Enler listesine girmesi gerekiyorsa işte bu açılış o listeyi hak ediyor.


Uzay Müzesi sahnesi iyiydi, gelecekte ı tarz bir teknoloji ile uzay boşluğunda süzülüyormuşuz gibi tecrübe edebiliriz aslında?
konserdeki şarkı performans yine çok iyiydi. Ve aynı zamanda finali, finalindeki hayal sahnesi pek etkileyici olmadı yalnızca görsel şölene katkıda bulundu. Finali asıl vurucu yapan detay, bakışmaydı. O bakışma üzerine bile film yapılabilir, yıllar sonra filmden aklımda kalacak tek detay bu bakışmaydı sanırım. Ki filme biraz olsun olumlu bakmama da sebep oldu, ancak asla tek bir bakışma sahnesi, ne kadar iyi olursa olsun filmin genelini çok büyük ölçüde etkilemez hiçbir filmde.

Olumsuz olarak ise öncelikle kurgunun kopuk geldiğini, geçiş sahnelerinin bazen çok hızlı ve aceleci geldiğini söyleyebilirim. Hele son kısımda birden 5 yıl ileriye atlaması, sonra göze hoş gelmesi için o kısımları hayali şekilde hızlıca göstermesi, bilmiyorum tek bildiğim beklediğim o çoşkuyu vermediği. Whiplash ya da The Hatefull Eight in sonunda kendimde geçmiştim, bunda ise film boyunca 4-5 kere esnediğimi hatırlıyorum.

Velhasıl bir The Artist değildi, bir Birdman hiç değildi, bir Whiplash hiç ama hiç değildi!. Son yılların en iyi filmi mi bilmiyorum, fakat son yılların en ne filmi olduğunu gayet iyi biliyorum,
Pn2kN9.png


  • Oscar adaylıklarım

En İyi Yönetmen
En İyi Müzik
En İyi Şarkı
En İyi Makyaj ve Saç Stili (Emma'nın saçları neydi öyle şampuan reklamındaki gibi müthiş)
En İyi Ses Miksajı

İlerleyen günlerde birkaç tık üste ya da alta inip çıkabilir.

  • 7.3/10
Abartıldığını söyleyebilirsin ama bana göre biraz fazla yerin dibine batırmışsın. Yani senaryo çok özgün bir şeyden yola çıkmamış olabilir ama önemli olan işlenişi. Ayrıca çok özel sahneleri var, hakkını yememek lazım. Final de insana iki farklı duyguyu yaşattığı için takdiri hak ediyor. :)
 
En çok senin yorumunu merak ediyordum. Beklediğim dozda geldi. :) Umarım alta inmez üste çıkar, soundtrack albümünü dinlersen üste çıkma şansı var. :)

Senaryoyu konudan ibaret görmemek lazım. Replik kalitesi, akıcılık, kurgu falan pek çok şey senaryonun içinde. Evet ana konusu basit ve pek yeni bir şey değil ama bir bütün olarak bakınca film gayet özgün. Daha önce kullanılan pek çok şeyi çok farklı lezzette bir paket halinde sunmayı başarıyor.

Bence de senaryoda aksaklıklar var ve filmin mükemmelliğini gölgeliyor. Oscar'da senaryo ödülünü kazanmayı haketmiyor olabilir (rakiplerini de görmek gerek) ama adaylığı hak ediyor. Gayet iyi bir senaryo çünkü genel anlamda. Bir senaryonun iyi olması için daha önce hiçbir filmde olmayan bir konuya sahip olması gibi bir şart yok. :)

Tamamen katılıyorum, film demek senaryo demek değildir ya da senaryo demek illa Tarantinovari şekilde olay içinde olay demek değildir. Fakat filmin etini kemiğini yönetmenle oyuncular, sesini müzikler doldurursa, senaryo da filmin ruhu görevini üstlenir. Ve de senaryoda olay ağırlık bir iş yoksa o halde durum ağırlığına bakılır, Kış Uykusu mesela hiç olay dolu, hareketli bir film değil. Ancak derinliği var. Bu filmden kat kat derin benim gözümde. Senaryonun derinliği senaryonun en önemli kısmıdır.

Peki soruyorum o son bakış dışında bu filmin senaryosunda ne gibi bir derinlik vardı? Replik demişsin, başyapıt filmlerin olmazsa olmazıdır zaten replikler. Peki bu filmden aklına hangi replik kalmış? Ben film boyunca özellikle de buna dikkat ettim, senaryonun derinliğini ve kalitesini gösteren bir replik ya da diyalog aradım ama bulamadım. Amelie mesele, türü vesilesiyle hiç sevmediğimi söylemiştim. Ama teknik olarak bu filmden sonra anladım ki haksızlık etmiştim, o filmde bile birçok replik vardı, müzikleri onun da çok iyiydi. Oyuncağının şehirden şehire yolculuğa çıkma kurgusunu hatırla, Amelie'nin çarşıda pirinçleri eliyle avuçlamasını hatırla, fotoğraf çekme kabininde sürekli foto çekip yere atmış gizemli adamı hatırla... Aradan yıllar geçmiş, sevmediğimi söylememe rağmen birçok iç ısıtan detayı aklımda kalmış. Peki soruyorum, daha hafızamız çok yüzeyken bu filmde Amelie'deki gibi ufak ama ayrıntılı, akılda kalıcı ne gibi detaylar var senaryo anlamında? Eğer dans ve müzikali diyecekseniz, evet yıllar sonra hatırlanan bir detay olabilir ancak bu filmin senaryosundan ziyade tekniğine girer, filmin başındaki trafik sahnesinin senaryoyla alakası yoktu mesela.

Müzikse, yine Amelie'de de var hem de en alası, şu müziği bir dinle ve Laland'daki herhangi bir müzikle kıyasla. Filmin müzikleri çok hoştu, Spotifyde dinleyeceğim, ancak yine de dediğim gibi sadece müziklerinin hoş olması filmi dört dörtlük yapmaz. Kaldı ki senin de kabul edebileceğin gibi, olağanüstü bir müzikal da değildi, Les Misarebesles'deki müzikalle bu bir mi?

 
Yakın zamanda gitmeyi düşünüyorum, eleştirmenlerden çok yüksek puanlar almış sağlam bir aşk filmi olduğu belli :D
 
Tamamen katılıyorum, film demek senaryo demek değildir ya da senaryo demek illa Tarantinovari şekilde olay içinde olay demek değildir. Fakat filmin etini kemiğini yönetmenle oyuncular, sesini müzikler doldurursa, senaryo da filmin ruhu görevini üstlenir. Ve de senaryoda olay ağırlık bir iş yoksa o halde durum ağırlığına bakılır, Kış Uykusu mesela hiç olay dolu, hareketli bir film değil. Ancak derinliği var. Bu filmden kat kat derin benim gözümde. Senaryonun derinliği senaryonun en önemli kısmıdır.

Peki soruyorum o son bakış dışında bu filmin senaryosunda ne gibi bir derinlik vardı? Replik demişsin, başyapıt filmlerin olmazsa olmazıdır zaten replikler. Peki bu filmden aklına hangi replik kalmış? Ben film boyunca özellikle de buna dikkat ettim, senaryonun derinliğini ve kalitesini gösteren bir replik ya da diyalog aradım ama bulamadım. Amelie mesele, türü vesilesiyle hiç sevmediğimi söylemiştim. Ama teknik olarak bu filmden sonra anladım ki haksızlık etmiştim, o filmde bile birçok replik vardı, müzikleri onun da çok iyiydi. Oyuncağının şehirden şehire yolculuğa çıkma kurgusunu hatırla, Amelie'nin çarşıda pirinçleri eliyle avuçlamasını hatırla, fotoğraf çekme kabininde sürekli foto çekip yere atmış gizemli adamı hatırla... Aradan yıllar geçmiş, sevmediğimi söylememe rağmen birçok iç ısıtan detayı aklımda kalmış. Peki soruyorum, daha hafızamız çok yüzeyken bu filmde Amelie'deki gibi ufak ama ayrıntılı, akılda kalıcı ne gibi detaylar var senaryo anlamında? Eğer dans ve müzikali diyecekseniz, evet yıllar sonra hatırlanan bir detay olabilir ancak bu filmin senaryosundan ziyade tekniğine girer, filmin başındaki trafik sahnesinin senaryoyla alakası yoktu mesela.

Müzikse, yine Amelie'de de var hem de en alası, şu müziği bir dinle ve Laland'daki herhangi bir müzikle kıyasla. Filmin müzikleri çok hoştu, Spotifyde dinleyeceğim, ancak yine de dediğim gibi sadece müziklerinin hoş olması filmi dört dörtlük yapmaz. Kaldı ki senin de kabul edebileceğin gibi, olağanüstü bir müzikal da değildi, Les Misarebesles'deki müzikalle bu bir mi?

Öncelikle Amelie de Les Miserables da muhteşem filmlerdir. La La Land'den de iyiler. Fakat bu La La Land'i övmemize engel değil. :)

Yani senaryoyla ilgili aklımda ne detay kalır bilemem. Aklımda kalanlar daha çok görsel şeyler ve sesler olur. Finali aklımda kalır. "İnsanlar başka insanların tutkulu oldukları şeyleri sever" gibisinden bir replik vardı mesela çok hoşuma gitmişti. Replik ezberleyen bir insan değilim ama replikler gayet akıcıydı ki film kendini izlettiriyordu keyifle. :)
 
7 Altın Küre ödülünden sonra kalkmaz, bugün çevremde baya kişi filme gitmeyi düşünüyordu mesela. :D
Kalkmaz kalkmasına ama gişe filmleri de bir yandan bastırınca salonlardaki duruma göre azalma olabilir. Zaten gelecek haftalarda da çok iddialı filmler geliyor bazı yerlerde fazla kalamayabilir. :X
 
Kalkmaz kalkmasına ama gişe filmleri de bir yandan bastırınca salonlardaki duruma göre azalma olabilir. Zaten gelecek haftalarda da çok iddialı filmler geliyor bazı yerlerde fazla kalamayabilir. :X
Biraz azalabilir tabii de öyle aman aman çok iddialı filmler yok bu 1-2 hafta. :D
 
Aman Allahım ne müthiş bir filmdi öyle!! Olağanüstü demek az düşer, 2000'lerin hatta dünya sinema tarihinin gelmiş geçmiş en iyi filmlerinden, hatta gelmiş gelmiş en iyi 5 filmden biridir, yok usta yok yapılan tüm yorumlar az bile kalır... Demek isterdim :)

Yahu arkadaşlarla, diğer sitelerdeki övgü dizen insanlarla farkı bir film mi izledik acaba? Tamam, şüphesiz oldukça güzel, sinematogrif açıdan kaliteli bir film. Filmin müzik ve yönetmenliği kesinlikle Oscar'ı hak ediyor, ancak büyük dallardan yalnızca bu kadarı. Elbette Spotlight gibi bir filmin bile en iyi film Oscar'ı aldığı ortamda bu filmin en iyi film Oscarı almasına asla üzülmem, en azından yönetmenliği vardı derim. Fakat olur da bırak ödülü, aday olmayı bile asla hak etmediği Senaryo dalında ödül alırsa, ki Akademi genelde böyle ters köşeler yapmayı sever, işte o zaman gerçekten ayıp olur.


Filmleri izlerken her 10-15 dakikalık periyotlarda anlık puanımı tutarım, bazen yükselir, bazen düşer, finallere doğru tavan ya da taban yapabilir, en nihayetinde film bitince baştan sona bir değerlendirme yapar öyle noktalarım. Bu film özellikle trafik sahnesiyle gerçekten çok iyi başladı, 8.5 ile başladı ancak finali dışında hiç mi hiç yükselemedi, başkalarını bilemem fakat bende hiçbir çoşku yaratmadı. Böylesine övülen, değil son yılların, 2000'lerin en iyi filmlerinin başında geldiği söylenen, hakkında Interstellar ve Whiplash'ten beri görülmemiş çoşkulu yorumlar yapılan filme elbette yüksek beklentiyle gittim ve film boyunca sürekli o çoşkuyu yakalamak istedim, olmadı.

Filmin aslında teknik olarak olumsuz çok yanı yok, yalnızca kapasitesi asla başyapıt seviyesinde değil, dram-romantik dalında bir ilişki filmi. Filmin en fazla eleştiriyi hak eden kısmı ise kesinlikle senaryosu! Kesinlikle gerçekçi değil ve kesinlikle buram buram klişe, yanlış anlaşılmasın film klişe değil senaryo klişe. Hepimizin bildiği, daha önce izlediği şeylerin "bol makyajlanmış, süslenip püslendirilmiş" hali. Whiplash de konu olarak ilk bakışta özgün değildi, ancak ilerleyen kısımlarında herifin kendinden geçişiyle birlikte apayrı bir boyuta ulaşmıştı her anlamda. Fakat bu filmde öyle bir şey de yok, başı ve sonu az çok tahmin edilebilir cinsten.

Kız seçmelere katılır, seçmelerde ilk başta pek beğenmediz, kız üzülür büzülür sonunda yetenekli olmadığına karar verip bıraktığını söyler, sonra bir telefon gelir, esas oğlan kızı ikna eder, derken 5 yıl sonra bir bakmışız kız yıldız olmuş, filmin başında tezgahtar iken hayranlıkla bakarken kadına filmin sonlarında başka bir tezgahtar ona hayranlıkla bakar. Uuuf ne özgün ne özgün ama!

Erkek ile kız bir takım tesadüflerden sonra birbirinden etkilenir, hoşlanır, çıkmaya birlikte yaşamaya başlarlar, fakat ikisinin de başka hedefleri vardır, erkek sürekli turnelere çıkmaya vr kızı ihmal etmeye başlar. Bir süre sonra böyle olmayacağını anlarlar ve ayrılıp kendi yollarına giderler. Aradan 5 yıl geçmiştir, kız evlenmiş çocuğu olmuştur, kocasını ve işini seviyordur. Sonra bir gün kocasıyla bir mekana giderler, o da ne! Eski sevgilisini görmüştür, sessizce bakışır ve o eski güzel günleri yad ederler. Allahım özgünlükten ölüyorum, bu öyle bir konu ki Samanyolu galaksisinden çıkmış olamaz, büyük ihtimal başka bir galaksiden gelme bir senaryo..

Filmi güzel yapan ise hareketliliği, yönetmenliği. Fakat yönetmenlik de ne bileyim, senaryo zayıf olunca içindeki cevheri yine gösterememiş. Mesela bu filme yakın bir film olan Amelie'de, ki onu da sevmezdim, yönetmenlikle senaryo mükemmel bir uyum içindeydi. Bir filmde yönetmen ve senaryo, kalite anlamında senkronize olmazsa eleştiriyi hak eder.

Filmin müzikleri, özellikle piyano melodisi evet çok iyiydi. Ancak bu alanda bile beklediğim o "müzikal" ahengi bulamadım. Yani bu film Müzikal ise Les Miserables nedir arkadaşlar?

Genel olarak The Artist, Birdman ve Whiplash ile kıyasladım film boyunca, üçünün de yanına yaklaşacak bir etken bulamadım ne yazık ki. The Artist'teki yönetmen işçiliği ve oyunculuk, Birdman'daki senaryo derinliği ve Whiplash'daki çoşku bu filmde yoktu. Ve işe bakar mısınız ki şu anda üçünden de yüksek puana sahip, azalarak düşmesini ve ilk 100'ün altına girmesini temenni ediyorum ancak Interstellar örneğinde de gördüğümüz gibi, genel izleyici kitlesi tuttu mu bir daha zor bırakır.

Film büyük ihtimal bol Oscar alacaktır, isterdim ki sağlam bir rakip çıksın bu filmin alacağı büyük dalları engellesin, fakat sanmıyorum. Oyunculuklardan kesinlikle Oscarı hak eden bir performans göremedim, sırıtmadılar aslında, ortalamanın üstündeydiler ama Oscar boyutu başka bir boyut olmalı. Emma Stone'nin gözleri yine çok güzeldi ama. J.K Simmons ise o kadar uzun o kadar uzun gözüktü ki, gözlerimiz artık kel adamı görmekten bıktı! Tam bir hayal kırıklığıydı oynadığı rol.

Hep olumsuz konuştuk, biraz da olumlu yönlerinden söz etmek gerek,

Öncelikle ilk baştaki trafik sahnesi için son yılların en iyi film açılışlarından biri diyebilirim. 2000'lerin Enler listesine girmesi gerekiyorsa işte bu açılış o listeyi hak ediyor.


Uzay Müzesi sahnesi iyiydi, gelecekte ı tarz bir teknoloji ile uzay boşluğunda süzülüyormuşuz gibi tecrübe edebiliriz aslında?
konserdeki şarkı performans yine çok iyiydi. Ve aynı zamanda finali, finalindeki hayal sahnesi pek etkileyici olmadı yalnızca görsel şölene katkıda bulundu. Finali asıl vurucu yapan detay, bakışmaydı. O bakışma üzerine bile film yapılabilir, yıllar sonra filmden aklımda kalacak tek detay bu bakışmaydı sanırım. Ki filme biraz olsun olumlu bakmama da sebep oldu, ancak asla tek bir bakışma sahnesi, ne kadar iyi olursa olsun filmin genelini çok büyük ölçüde etkilemez hiçbir filmde.

Olumsuz olarak ise öncelikle kurgunun kopuk geldiğini, geçiş sahnelerinin bazen çok hızlı ve aceleci geldiğini söyleyebilirim. Hele son kısımda birden 5 yıl ileriye atlaması, sonra göze hoş gelmesi için o kısımları hayali şekilde hızlıca göstermesi, bilmiyorum tek bildiğim beklediğim o çoşkuyu vermediği. Whiplash ya da The Hatefull Eight in sonunda kendimde geçmiştim, bunda ise film boyunca 4-5 kere esnediğimi hatırlıyorum.

Velhasıl bir The Artist değildi, bir Birdman hiç değildi, bir Whiplash hiç ama hiç değildi!. Son yılların en iyi filmi mi bilmiyorum, fakat son yılların en ne filmi olduğunu gayet iyi biliyorum,
Pn2kN9.png


  • Oscar adaylıklarım

En İyi Yönetmen
En İyi Müzik
En İyi Şarkı
En İyi Makyaj ve Saç Stili (Emma'nın saçları neydi öyle şampuan reklamındaki gibi müthiş)
En İyi Ses Miksajı

İlerleyen günlerde birkaç tık üste ya da alta inip çıkabilir.

  • 7.3/10
Bu filmin overrated olacağına inanmam çok zor. Şimdi işe senaryo kısmından başlayalım. Evet herkesin söylediği gibi konu klasik sıradan bir konu gibi duruyor. Ama bence bunun işlenişi ve filmin teknik kalitesiyle bütünleşmesi tamamen kendine özgü. Anlatımı tamamen kendine özgü. İçerisinde barındırdığı mesajlarla kendince bir derinliği de olduğu kanısındayım. İki sektöre de ince ve derin mesajlar gönderiyor. Başarılı olmak için kendin gibi olmak değil de herkes gibi olman gerektiği mesajını finaliyle birlikte çok iyi veriyor. Bence final sahnesini ve bir anda 5 yıl atlanmasının sebeplerini iyi anlamak gerek. Hani her şey güllük gülistanlık ikisi de gerçekten başarılı olmuş klişe gibi duruyor ama ikisi de hayal ettiği yerde değil ve mutu değil. Gerçekten klişe bir film olsaydı final sahnesi aynen o hayal edildiği gibi biterdi. Aslında orda bahsedilen ve verilmek istenen de o. Hani hayal edilen ve gerçekte olan arasındaki fark işte tam olarak bu. Günümüz klişe sinemasına bir tokat vuruyor o sahnede bence. Sonunun o şekil bitmesi bile filmin klişeliğini yüksek ölçüde düşürüyor. Karşılaşmaları da klişe değil çünkü film zaten hoş raslantılar üzerinden gidiyor başından sonuna kadar. Oradaki raslantı da bunun son kısmı yani. Replik olarak değil de verdiği mesaj olarak bakarsak senaryosu kendince derindi ve kendine has bir üsluba sahipti.

Ama teknik olarak ve müzikal olarak herhangi bir kusur bulamadım Les Miserables'ı izlemiş ve bayılmış biri olarak. Müzikal kısmı çok fazla yer almıyordu filmde evet ama yer aldığı yerler ve müzikalin sözleri gerçekten anlamlı ve kaliteliydi. O dozu bence filmin senaryosunu düşünecek olursak tam tadında ayarlamışlar. Daha fazla müzikal olsaymış bu kasvetli biten filme gitmezmiş. Müzikleri ise filmden çıktığım gibi evde Youtube'dan indirip dinledim. Ve hala her gün dinliyorum. Zevk meselesi mi bilmiyorum ama çok çok iyiydi yani. Belki de filmin seni yakalamasıyla alakalı bu. Ben başından sonuna kadar kendimi filmin macerasına kaptırdım ondan bu kadar beğendim bilmiyorum yani seni çekememiş de olabilir. Ama overrated olmasını kabul edemiyorum, her türlü başyapıt seviyesine çıkmayı hak eden bir film.
 
Son düzenleme:
Bu filmin overrated olacağına inanmam çok zor. Şimdi işe senaryo kısmından başlayalım. Evet herkesin söylediği gibi konu klasik sıradan bir konu gibi duruyor. Ama bence bunun işlenişi ve filmin teknik kalitesiyle bütünleşmesi tamamen kendine özgü. Anlatımı tamamen kendine özgü. İçerisinde barındırdığı mesajlarla kendince bir derinliği de olduğu kanısındayım. İki sektöre de ince ve derin mesajlar gönderiyor. Başarılı olmak için kendin gibi olmak değil de herkes gibi olman gerektiği mesajını finaliyle birlikte çok iyi veriyor. Bence final sahnesini ve bir anda 5 yıl atlanmasının sebeplerini iyi anlamak gerek. Hani her şey güllük gülistanlık ikisi de gerçekten başarılı olmuş klişe gibi duruyor ama ikisi de hayal ettiği yerde değil ve mutu değil. Gerçekten klişe bir film olsaydı final sahnesi aynen o hayal edildiği gibi biterdi. Aslında orda bahsedilen ve verilmek istenen de o. Hani hayal edilen ve gerçekte olan arasındaki fark işte tam olarak bu. Günümüz klişe sinemasına bir tokat vuruyor o sahnede bence. Sonunun o şekil bitmesi bile filmin klişeliğini yüksek ölçüde düşürüyor. Karşılaşmaları da klişe değil çünkü film zaten hoş raslantılar üzerinden gidiyor başından sonuna kadar. Oradaki raslantı da bunun son kısmı yani. Replik olarak değil de verdiği mesaj olarak bakarsak senaryosu kendince derindi ve kendine has bir üsluba sahipti.

Ama teknik olarak ve müzikal olarak herhangi bir kusur bulamadım Les Miserables'ı izlemiş ve bayılmış biri olarak. Müzikal kısmı çok fazla yer almıyordu filmde evet ama yer aldığı yerler ve müzikalin sözleri gerçekten anlamlı ve kaliteliydi. O dozu bence filmin senaryosunu düşünecek olursak tam tadında ayarlamışlar. Daha fazla müzikal olsaymış bu kasvetli biten filme gitmezmiş. Müzikleri ise filmden çıktığım gibi evde Youtube'dan indirip dinledim. Ve hala her gün dinliyorum. Zevk meselesi mi bilmiyorum ama çok çok iyiydi yani. Belki de filmin seni yakalamasıyla alakalı bu. Ben başından sonuna kadar kendimi filmin macerasına kaptırdım ondan bu kadar beğendim bilmiyorum yani seni çekememiş de olabilir. Ama overrated olmasını kabul edemiyorum, her türlü başyapıt seviyesine çıkmayı hak eden bir film.


Zamanla başarıyı bulmaları ve Ayrılıp kendi yollarına gitmeleri detayı için hiç görülmemiş bir şey diyemeyiz. Ha buna rağmen Film nasıl özgün bir sonla biterdi cevabı için istediği kadar bilindik konu olsun ben yine de Whiplash cevabı verirdim, bu filmde Whiplash çoşkusunu hissedemedim. Film kötü müydü? Asla,, zaten ortalamamın üstünde puan verdim öyle absürd bir puanlama söz konusu değil.
İşlerinindeki gidişattan ve durumlarından memnun olmadıklarını göstermeleri, buna rağmen işlerine devam etmeleri, sözgelimi Seb'in daha çok para kazanma ve düzenli işi bahane ederek caz sanatının klasikleşmiş özelliklerinin dışına çıkılmasına içten içe bozulması, popülere boyun eğmesi vb yani bunlar mıdır gönderme - derinlik dediğimiz şeyler, yapmayalım allah aşkına. :)

Fakat dediğin gibi içime işlemedi, bunun da asıl nedeni belki de türü ve konusu. Film, kim ne derse desin romantizm öğelerini oldukça fazla barındırıyor. Son sahnesi belki de romantizm sinemasının gelmiş geçmiş en iyi son sahnelerinden biri olarak kabul edilecektir mesela, fakat benim hiç sevmediğim bir tür bu romantizm. Türü sevmediğim için her filmini gözü kapalı kötü bulacak değilim, yalnızca daha mesafeli daha uzak bakmama neden oluyor. :)

Müzikleri iyiydi hoştu da, öyle ne bileyim efsane değillerdi bence. Aralarından yalnızca piyano müziğini istisna seçebilirim, o gerçekten iyiydi. Geri kalan kısmı şüphesiz ortalamanın üstündeydi buna da lafım yok, ama efsane arıyorsanız Lord Of The Rings albümüne bakınız, Amelie albümüne bakınız.

Ovarrated kelimesini kullanmayı aslında hiç sevmem ama bunu daha iyi anlatan başka bir kelime bulamadım. Tekrar söylüyorum, film iyi hoş ve çok güzel ama bir o kadar da gereğinden fazla abartılmış. Kesinlikle kült filmler, başyapıt filmler listesine giremez. Filmin başyapıt filmlerinden en önemli eksiği birleştirici olamaması, tüm film arasına tam bir bütünsel kurgudan söz edemeyişimiz. Konusunun bilindik olması filmi başarısız kılmaz, konusu bilindik olmasına rağmen olağanüstü nice film vardır, bu film ise yalnızca ortalamanın üstüne çıkmış, iyi bir film ama müthiş ötesi değil.
 
Zamanla başarıyı bulmaları ve Ayrılıp kendi yollarına gitmeleri detayı için hiç görülmemiş bir şey diyemeyiz. Ha buna rağmen Film nasıl özgün bir sonla biterdi cevabı için istediği kadar bilindik konu olsun ben yine de Whiplash cevabı verirdim, bu filmde Whiplash çoşkusunu hissedemedim. Film kötü müydü? Asla,, zaten ortalamamın üstünde puan verdim öyle absürd bir puanlama söz konusu değil.
İşlerinindeki gidişattan ve durumlarından memnun olmadıklarını göstermeleri, buna rağmen işlerine devam etmeleri, sözgelimi Seb'in daha çok para kazanma ve düzenli işi bahane ederek caz sanatının klasikleşmiş özelliklerinin dışına çıkılmasına içten içe bozulması, popülere boyun eğmesi vb yani bunlar mıdır gönderme - derinlik dediğimiz şeyler, yapmayalım allah aşkına. :)

Fakat dediğin gibi içime işlemedi, bunun da asıl nedeni belki de türü ve konusu. Film, kim ne derse desin romantizm öğelerini oldukça fazla barındırıyor. Son sahnesi belki de romantizm sinemasının gelmiş geçmiş en iyi son sahnelerinden biri olarak kabul edilecektir mesela, fakat benim hiç sevmediğim bir tür bu romantizm. Türü sevmediğim için her filmini gözü kapalı kötü bulacak değilim, yalnızca daha mesafeli daha uzak bakmama neden oluyor. :)

Müzikleri iyiydi hoştu da, öyle ne bileyim efsane değillerdi bence. Aralarından yalnızca piyano müziğini istisna seçebilirim, o gerçekten iyiydi. Geri kalan kısmı şüphesiz ortalamanın üstündeydi buna da lafım yok, ama efsane arıyorsanız Lord Of The Rings albümüne bakınız, Amelie albümüne bakınız.

Ovarrated kelimesini kullanmayı aslında hiç sevmem ama bunu daha iyi anlatan başka bir kelime bulamadım. Tekrar söylüyorum, film iyi hoş ve çok güzel ama bir o kadar da gereğinden fazla abartılmış. Kesinlikle kült filmler, başyapıt filmler listesine giremez. Filmin başyapıt filmlerinden en önemli eksiği birleştirici olamaması, tüm film arasına tam bir bütünsel kurgudan söz edemeyişimiz. Konusunun bilindik olması filmi başarısız kılmaz, konusu bilindik olmasına rağmen olağanüstü nice film vardır, bu film ise yalnızca ortalamanın üstüne çıkmış, iyi bir film ama müthiş ötesi değil.

Ya orası öyle elbette çok aşırı derin ve büyük bir senaryo değildi ama kendince bir derdi vardı. Bu kadar gömülecek kadar değildi diye dedim. Filmin atmosferi modern çağ ama yaşayışı geçmişe özlem sanki 80'ler dönem filmi gibiydi. Bir çok yerde jazz klasiklerine saygı duyulmuş zaten. Sinema klasiklerine de keza. Ama işte o eskinin yenide pek yeri olmadığı da verilmiş. İçinde para hırsının ve sistemin getirdiği zorlukların aşka etkisi gibi bir tema da vardı. Söylemek istediğim hiç bir şey çıkarılmayacak içi boş bir senaryo yoktu, bir şeyler hakkında söyleyecekleri vardı ve bu söylediklerini iyi geçirmiş seyirciye en azından benim nezlimde. Son sahnesi ise Whiplash gibi uçuk değildi tabi ama yine de yönetmen tarzını böyle yapmış finalleri farklı yapmayı seviyor adam, bu final de farklı ve kendine hastı. :)

Evet türle de alakası olabilir tabi. Senin bilim kurguya duyduğun sevgiyi biliyorum, ve bir bilim kurgu klasiğine duyduğun özlemi az çok tahmin edebiliyorum. Son yıllarda gerçekten kült bilim kurgu eksikliği hissediliyor, yapılmıyor yani. :) Romantizm türüne ben de pek sıcak değilim çok izlediğim söylenemez ama bu film kendine çekti başından sonuna kadar.

Müziklerinin Lotr'la veya Amelie ile kıyası tabi ki olmaz. Lotr destansı bir iş her şeyiyle zaten. Ama bunun müzikleri baya iyi geldi filmde de filmden sonra da. City of Stars cidden efsaneydi. Baştan sona kadar da sürekli çalması böyle içimde bir şeyler kıpırdattı izlerken. Diğer müzikleri de baya iyiydi ama dinledikçe daha çok hoşuma gitti şu son 10 günde. Belki sende de öyle olur. :)

Kült kısmına ise bireysel bakış açısı diyorum. Abartılıyorsa ve bu kadar seviliyorsa gerçekten de bir çok şeyi iyi yapmış demek ki. Bazı filmler gerçekten çok abartılabiliyor onda haklısın ama bu film onlardan değil diyorum. Son yılların en farklı ve kendine has filmlerinden. Çok fazla sahne vardı filmin orjinalliğinin kanıtı olan. Kurgusunun bütünleyici ve birleştirici olması konusunda katılmıyorum. Film bana ve bir çok kişiye anlatmak istediğini güzel ve kendine has bir şekilde anlattı. Böyle bir konudan böyle bir film çıkması hiç ve hiç beklemediğim bir olaydı. Çok acayip ve büyüleyici bir yolculuktu. Senin de dediğin gibi sen filme giremediğin için sanırım veya coşkuyu almadığın için böyle oldu, hatta esnedim falan demişsin. :A Ne bileyim belki ikinci bir izleyişte fikrin değişebilir inanıyorum. Çünkü boşa abartılan bir film olmadığından eminim. Müzikal klasikler içine girdi şimdiden. :)
 
Ya orası öyle elbette çok aşırı derin ve büyük bir senaryo değildi ama kendince bir derdi vardı. Bu kadar gömülecek kadar değildi diye dedim. Filmin atmosferi modern çağ ama yaşayışı geçmişe özlem sanki 80'ler dönem filmi gibiydi. Bir çok yerde jazz klasiklerine saygı duyulmuş zaten. Sinema klasiklerine de keza. Ama işte o eskinin yenide pek yeri olmadığı da verilmiş. İçinde para hırsının ve sistemin getirdiği zorlukların aşka etkisi gibi bir tema da vardı. Söylemek istediğim hiç bir şey çıkarılmayacak içi boş bir senaryo yoktu, bir şeyler hakkında söyleyecekleri vardı ve bu söylediklerini iyi geçirmiş seyirciye en azından benim nezlimde. Son sahnesi ise Whiplash gibi uçuk değildi tabi ama yine de yönetmen tarzını böyle yapmış finalleri farklı yapmayı seviyor adam, bu final de farklı ve kendine hastı. :)

Evet türle de alakası olabilir tabi. Senin bilim kurguya duyduğun sevgiyi biliyorum, ve bir bilim kurgu klasiğine duyduğun özlemi az çok tahmin edebiliyorum. Son yıllarda gerçekten kült bilim kurgu eksikliği hissediliyor, yapılmıyor yani. :) Romantizm türüne ben de pek sıcak değilim çok izlediğim söylenemez ama bu film kendine çekti başından sonuna kadar.

Müziklerinin Lotr'la veya Amelie ile kıyası tabi ki olmaz. Lotr destansı bir iş her şeyiyle zaten. Ama bunun müzikleri baya iyi geldi filmde de filmden sonra da. City of Stars cidden efsaneydi. Baştan sona kadar da sürekli çalması böyle içimde bir şeyler kıpırdattı izlerken. Diğer müzikleri de baya iyiydi ama dinledikçe daha çok hoşuma gitti şu son 10 günde. Belki sende de öyle olur. :)

Kült kısmına ise bireysel bakış açısı diyorum. Abartılıyorsa ve bu kadar seviliyorsa gerçekten de bir çok şeyi iyi yapmış demek ki. Bazı filmler gerçekten çok abartılabiliyor onda haklısın ama bu film onlardan değil diyorum. Son yılların en farklı ve kendine has filmlerinden. Çok fazla sahne vardı filmin orjinalliğinin kanıtı olan. Kurgusunun bütünleyici ve birleştirici olması konusunda katılmıyorum. Film bana ve bir çok kişiye anlatmak istediğini güzel ve kendine has bir şekilde anlattı. Böyle bir konudan böyle bir film çıkması hiç ve hiç beklemediğim bir olaydı. Çok acayip ve büyüleyici bir yolculuktu. Senin de dediğin gibi sen filme giremediğin için sanırım veya coşkuyu almadığın için böyle oldu, hatta esnedim falan demişsin. :A Ne bileyim belki ikinci bir izleyişte fikrin değişebilir inanıyorum. Çünkü boşa abartılan bir film olmadığından eminim. Müzikal klasikler içine girdi şimdiden. :)

Aslında filmden ziyade filmin bana göre çok fazla abartılmış olmasını eleştirdim. Başyapıt dendiği için, dünyanın gelmiş geçmiş birkaç filminden biri olarak görüldüğü için yorumlarım daha çok onun üzerine oldu. Yoksa mesele bu yıl çıkmış Kore filmi Agassi (The Handmaiden) da gerek senaryo gerek sanatsal açıdan oldukça iyi filmdir ve o filme La La Land'tan birkaç tık düşük verdiğimi hatırlamama rağmen olumsuz yönlerini uzun uzadıya belirtme gereği duymadım, çünkü zaten gereğinden fazla abartılmamıştı. Ki itiraf etmem gerekirse o filmde bunda olduğu gibi uzunca olumsuz yönler de bulamazdım, bazı filmler vardır hatta çoğu filmler vardır ki teknik ve kurgu olarak çok da fazla olumsuz yön bulamazsın ama bunun kapasitesi de bu kadarından fazlasını hak etmiyor der, 8 veya 7 verirsin mesela. O filmde daha çok bu özellik vardı. Land'da ise hem senaryoda zayıflık olmasa bile filmin başyapıtlığını gösterecek ölçüde bir üstünlük yoktu, hem o kapasite meselesi vardı. Senaryosu daha iyi olsa, müzik ve dans dışında onlar kadar güzel diyaloglar, sözler olsa, puanım 8-8.5'a kadar çıkardı mesela. Filmleri değerlendirirken benzer temalı, teknikli ve yönetmenli filmleri kıyaslamada birinci ölçüt olarak almayı daha doğru buluyorum. Mesela La Land keyifli vakit geçirtmiş, kulağın pasını almış olabilir. Peki mesela Birdman'den genel anlamda daha mı kalitelidir? Buna evet diyenler La Land'ı gerçekten beğenmiştir, hayır diyenler ise Birdman'i beğenmiştir. Fakat sanıyorum kimse senaryoda Birdman'ın daha kötü olduğunu söylemez.

Özgünlük ve filmin işlenişi. Konular klişe olmasına rağmen filmler özgün olabilir, çünkü işlenişi özgündür. Bu filmin de özgün kısmı işlenişidir senaryosu değil, o da sanırım yönetmenlik becerisidir ve yönetmenlik ödülünü hak eder, en iyi özgün senaryoyu değil. Fakat özgünlüğü yine de kardeş filmle kıyaslayalım, Whiplash. Gerek işleniş gerek senaryo olarak La La Land'dan çok daha özgün bir yapım bana göre, diyalogları yine bundan çok daha iyi, küfürleri hâla aklımda. La Land bu alanda da rakibinden birkaç tık altta.

Müzikal kısmı ve dansları, bunları izlerken kendime şunu sordum, bunların Bollywood filmlerindeki dans sahnelerinden ne farkı var? Sanıyorum aradaki tek fark bu filmdekilerin batı usulü dans ve batı usulü müzik olması. Hint'in yani doğunun müzikali itici gelirken batınınki bize hoş geliyor, bu da tamamen öğrenilmiş algıyla, yaşam alışkanlığıyla alakalı. Yani sırf müzikal olup dans etmeleri de noktayı koyamaz. Fakat yine de O halde batılı başka bir müzikal ile kıyaslayalım, Les Miserables. Evet denildiği gibi ikisi de gayet güzel bir film, birini övüp ötekini ezmeye lüzum yok, sadece kaliteli olarak kıyaslıyoruz. Ve müzikal olarak Les Miserables ile La Land arasında dikkate değer bir uçurum farkı olduğunu görebiliyorum, dediğin gibi tam müzikal de sayılmaz aslında bu film. Bu alanda da başyapıtı hak edecek üstünlüğü gösteremedi.

Günümüzde 80'leri bana yaşatamadı açıkçası bunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Elemanın arabasında evet nostaljik hava vardı, plak detayı vb iyiydi hoştu da bunlar tek başına yeterli değil. Modern bir nostaljiyi, geçmişe saygıyı bir yönetmenlik başarısı olarak göstermek istiyorsanız yine benzer bir havası olan The Artist derim. Onda konu eskide geçiyordu ama modern bir film olmasına rağmen 1940'larda çekilmiş havası veriyordu, hatta filmin yılını bilmeyen birine izletip bu film 1948'de çekilmiş deseniz sanıyorum itiraz etmezdi. İşte benim gözümde günümüzde geçmişi yâd etme başarısı budur, o film sonuna kadar hak etti ödülleri.

Tüm bunlarla kıyaslama nedenim yalnızca başyapıt olarak değerlendirildiği içindir. Başyapıt bir filmin kendisine yakın türde filmlerin üstüne çıkması, gözle görülür bir fark yaratması gerekirdi. Mafya filmi dediğinde Godfather, Scarface, BZAmerika'da gibi birkaç filmi öne çıkarıyorsan bu o filmlerin kendi alanlarındaki üstünlüklerinden ve zayıf kısımlarının hemen hemen hiç olmamasından kaynaklanır. Peki bu film tam anlamıyla müzikal mı? Ya da romantik mi? Dram? Hepsininn karışımı?..

Kısacası La Land'e baktığımızda birçok şeyi olan ama hiçbir şeyi olmayan bir film diyebiliriz. Senaryosu, müzikali, özgünlüğü ne hiç olmamış ne de tam olmuş.

Yönetmenlik evet çok iyi. Ama açık şekilde söylüyorum sırf ödül toplamak için yapılmış bir film, Whiplash ile kıyas bile kabul etmez bu açıdan. Whiplash'ın klişesi bile kendine özgüydü, ödülden ziyade sanat dört dörtlük birlik içindeydi. Buna rağmen yönetmen biraz da biz ödül toplayalım demiş ve ödül filmi yapmaya karar vermiş. 8-9 belki hatta abartı 13-14 Oscar verirlerse inan şaşırmam. Çok büyük ihtimalle Big Five'i de kazacak 4.film olacaktır hatta, çünkü akademi böyle filmleri sever, ödül piyasası pek sever. Fakat aynı zamanda izleyicilerin de ezici çoğunluğunun sevmesi ilginç bir olay. Tüm bu olağanüstü övgülere rağmen Imdbde nasıl 1.filme yükselemedi hayret ettim, oy sayısı yükseldikçe sıralaması da ilk 10'a doğru kayacaktır. Sadece film hakkında yorumları okuyan biri bu filmin TOP 250'nin 1.filmine yerleşeceğini anlar. 2.film olması bile son derece ayıptır. Günün birinde dünya dışı varlıklarla iletişime geçsek insanlık sinemasını temsilen bu filmi göndereceklerdir. :)
 
Aslında filmden ziyade filmin bana göre çok fazla abartılmış olmasını eleştirdim. Başyapıt dendiği için, dünyanın gelmiş geçmiş birkaç filminden biri olarak görüldüğü için yorumlarım daha çok onun üzerine oldu. Yoksa mesele bu yıl çıkmış Kore filmi Agassi (The Handmaiden) da gerek senaryo gerek sanatsal açıdan oldukça iyi filmdir ve o filme La La Land'tan birkaç tık düşük verdiğimi hatırlamama rağmen olumsuz yönlerini uzun uzadıya belirtme gereği duymadım, çünkü zaten gereğinden fazla abartılmamıştı. Ki itiraf etmem gerekirse o filmde bunda olduğu gibi uzunca olumsuz yönler de bulamazdım, bazı filmler vardır hatta çoğu filmler vardır ki teknik ve kurgu olarak çok da fazla olumsuz yön bulamazsın ama bunun kapasitesi de bu kadarından fazlasını hak etmiyor der, 8 veya 7 verirsin mesela. O filmde daha çok bu özellik vardı. Land'da ise hem senaryoda zayıflık olmasa bile filmin başyapıtlığını gösterecek ölçüde bir üstünlük yoktu, hem o kapasite meselesi vardı. Senaryosu daha iyi olsa, müzik ve dans dışında onlar kadar güzel diyaloglar, sözler olsa, puanım 8-8.5'a kadar çıkardı mesela. Filmleri değerlendirirken benzer temalı, teknikli ve yönetmenli filmleri kıyaslamada birinci ölçüt olarak almayı daha doğru buluyorum. Mesela La Land keyifli vakit geçirtmiş, kulağın pasını almış olabilir. Peki mesela Birdman'den genel anlamda daha mı kalitelidir? Buna evet diyenler La Land'ı gerçekten beğenmiştir, hayır diyenler ise Birdman'i beğenmiştir. Fakat sanıyorum kimse senaryoda Birdman'ın daha kötü olduğunu söylemez.

Özgünlük ve filmin işlenişi. Konular klişe olmasına rağmen filmler özgün olabilir, çünkü işlenişi özgündür. Bu filmin de özgün kısmı işlenişidir senaryosu değil, o da sanırım yönetmenlik becerisidir ve yönetmenlik ödülünü hak eder, en iyi özgün senaryoyu değil. Fakat özgünlüğü yine de kardeş filmle kıyaslayalım, Whiplash. Gerek işleniş gerek senaryo olarak La La Land'dan çok daha özgün bir yapım bana göre, diyalogları yine bundan çok daha iyi, küfürleri hâla aklımda. La Land bu alanda da rakibinden birkaç tık altta.

Müzikal kısmı ve dansları, bunları izlerken kendime şunu sordum, bunların Bollywood filmlerindeki dans sahnelerinden ne farkı var? Sanıyorum aradaki tek fark bu filmdekilerin batı usulü dans ve batı usulü müzik olması. Hint'in yani doğunun müzikali itici gelirken batınınki bize hoş geliyor, bu da tamamen öğrenilmiş algıyla, yaşam alışkanlığıyla alakalı. Yani sırf müzikal olup dans etmeleri de noktayı koyamaz. Fakat yine de O halde batılı başka bir müzikal ile kıyaslayalım, Les Miserables. Evet denildiği gibi ikisi de gayet güzel bir film, birini övüp ötekini ezmeye lüzum yok, sadece kaliteli olarak kıyaslıyoruz. Ve müzikal olarak Les Miserables ile La Land arasında dikkate değer bir uçurum farkı olduğunu görebiliyorum, dediğin gibi tam müzikal de sayılmaz aslında bu film. Bu alanda da başyapıtı hak edecek üstünlüğü gösteremedi.

Günümüzde 80'leri bana yaşatamadı açıkçası bunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Elemanın arabasında evet nostaljik hava vardı, plak detayı vb iyiydi hoştu da bunlar tek başına yeterli değil. Modern bir nostaljiyi, geçmişe saygıyı bir yönetmenlik başarısı olarak göstermek istiyorsanız yine benzer bir havası olan The Artist derim. Onda konu eskide geçiyordu ama modern bir film olmasına rağmen 1940'larda çekilmiş havası veriyordu, hatta filmin yılını bilmeyen birine izletip bu film 1948'de çekilmiş deseniz sanıyorum itiraz etmezdi. İşte benim gözümde günümüzde geçmişi yâd etme başarısı budur, o film sonuna kadar hak etti ödülleri.

Tüm bunlarla kıyaslama nedenim yalnızca başyapıt olarak değerlendirildiği içindir. Başyapıt bir filmin kendisine yakın türde filmlerin üstüne çıkması, gözle görülür bir fark yaratması gerekirdi. Mafya filmi dediğinde Godfather, Scarface, BZAmerika'da gibi birkaç filmi öne çıkarıyorsan bu o filmlerin kendi alanlarındaki üstünlüklerinden ve zayıf kısımlarının hemen hemen hiç olmamasından kaynaklanır. Peki bu film tam anlamıyla müzikal mı? Ya da romantik mi? Dram? Hepsininn karışımı?..

Kısacası La Land'e baktığımızda birçok şeyi olan ama hiçbir şeyi olmayan bir film diyebiliriz. Senaryosu, müzikali, özgünlüğü ne hiç olmamış ne de tam olmuş.

Yönetmenlik evet çok iyi. Ama açık şekilde söylüyorum sırf ödül toplamak için yapılmış bir film, Whiplash ile kıyas bile kabul etmez bu açıdan. Whiplash'ın klişesi bile kendine özgüydü, ödülden ziyade sanat dört dörtlük birlik içindeydi. Buna rağmen yönetmen biraz da biz ödül toplayalım demiş ve ödül filmi yapmaya karar vermiş. 8-9 belki hatta abartı 13-14 Oscar verirlerse inan şaşırmam. Çok büyük ihtimalle Big Five'i de kazacak 4.film olacaktır hatta, çünkü akademi böyle filmleri sever, ödül piyasası pek sever. Fakat aynı zamanda izleyicilerin de ezici çoğunluğunun sevmesi ilginç bir olay. Tüm bu olağanüstü övgülere rağmen Imdbde nasıl 1.filme yükselemedi hayret ettim, oy sayısı yükseldikçe sıralaması da ilk 10'a doğru kayacaktır. Sadece film hakkında yorumları okuyan biri bu filmin TOP 250'nin 1.filmine yerleşeceğini anlar. 2.film olması bile son derece ayıptır. Günün birinde dünya dışı varlıklarla iletişime geçsek insanlık sinemasını temsilen bu filmi göndereceklerdir. :)
Son paragrafın son kısmı iyi güldürdü doğrusu. :A Senin bakış açını da anlıyorum sen çok abartılan işlere karşı daha izlemeden direk farklı bir bakış açısıyla başlıyorsun ve tüm detayıyla, tüm incelikleriyle inceleyerek o filmin gerçekten öyle olup olmadığını çözme çabasına giriyorsun. Aslında doğru bir düşünce ama bazen bir ön yargı da oluşturabilir bu durum söyleyeyim. :)

Yukarıda dediğin filmlerin hepsini ben de izledim ve gerçekten de dediğin gibi sanatın sanat olduğu ve bunu bize sonuna kadar hissettiren filmlerdi. Hem Birdman, hem Whiplash, hem The Artist, hem de Les Miserables hepsi de o yönlerden veya diğer bir çok yönden gerçekten çokça başarılıydı. Ama işte ben veya bir çok insan bu filmin de büyüsüne kapıldı ve filmin çok başarılı şekilde yaptığı çokça şeyinin olduğuna ikna oldu. Bunun değişmesi de zor görünüyor. Ha belki o saydığın filmlerden iyi yapmadı bunları belki de yaptı, bu kişisel zevkelere ve o filmlerden alınan tada göre değişir. Ama sinema sanatının her alanı, hadi bu abartılı oldu diyelim bir çok alanı bu filmde yüksek düzeyde ve en az o filmler kadar başarıyla uygulandı benim ve bir çok insanın fikrime göre. Bu kadar çok iyi şeyin yapıldığı bir filmin başyapıt olarak adlandırılması gayet doğal bence. :)

İşleniş konusuna ise şunu söyleyeyim. Bir filmin işlenişinin özgün olması tamam yönetmenlikle elbette alakalalı ama bence senaryoyla da alakalı. Bir önceki mesajdan da dediğim gibi böyle bir konudan böyle bir film çıkması sadece yönetmenlik başarısı olmaz bence. Senaryo dediğimiz şey sonuçta yazarın kafasındakilerin kağıda aktarılmasıdır. Hani bunu yaparken filmin gidişatını da kafasında kurgulayıp kağıda aktarıyor. Yani filmin nasıl ilerlemesi gerektiği, nasıl bir hayal gücüne sahip olması gerektiği de senaryoda var. Diyeceğim o dur ki senaryo tamam klişe bir konu ama bu konunun nasıl işleneceği senaryonun içeriğinde yer aldığı için yönetmen onu o şekilde tasarlamış ve çekmiştir. Bu yönden bakıldığında özgün senaryo kısmında yer alabilir bence. :)