Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Beklenmeyen Şahit - Witness for the Prosecution (1957)
Türü: Suç, Dram Yönetmen: Billy Wilder Senaryo: Agatha Christie (in Agatha Christie's international stage success), Billy Wilder (screen play), Harry Kurnitz (screen play), Lawrence B. Marcus (adaptation)
Oyuncular:
Tyrone Power
Marlene Dietrich
Charles Laughton
Elsa Lanchester
John Williams
En İyi Film
En İyi Erkek Oyuncu
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu
En İyi Yönetmen
En İyi Ses ve Ses Kaydı
En İyi Kurgu
Filmin Özeti
Kalp krizi geçiren Sir Wilfrid Robarts'ın meslek hayatına bir süre ara vermesi ve dinlenmesi gerekmektedir. Ancak ünlü avukat Leonard Vole davasını duyunca mahkame salonuna geri döner. Vole, zengin bir dulu öldürmekle suçlanmaktadır ve işin en ilginç yanı karısı Christie'nin, savunma için değil, savcılık için tanıklık yapacak olmasıdır.
1957 yapımı olan ve Agatha Christie'nin hikayesinden beyazperdeye aktarılan Beklenmeyen Şahit, sinema tarihinin en iyi uyarlama senaryolarından birine sahip olmakla ve sürpriz bir finalle hatırlanır.
İzleyeli baya uzun bir zaman olduğu için ayrıntıya girmeyeceğim.
Filmin başlarında Double Indemnity gibi efsanevi bir film bekliyordum. Ancak daha çok tek mekan ağırlıklı geçti.
Filmin geneli anlamında benzerini bulmak zor olsa da birazcık 12 Angry Men havasındaydı.
Avukatı oynayan yaşlı oyuncunun etkisi hiç şüphesiz çok büyük. Ancak filmi kült yapan özellikle son sahnesi! Son sahnesindeki olay günümüz filmlerinde bile böylesine mükemmel olmuyor. Mükemmel bir zeka işi. Filmi izlerken Agatha Christie romanlarına benzetiyordum, zaten ondan uyarlanmaymış.
Filmin sonları haricinde özellikle hemşirenin ikide bir avukatı onu yapma bunu yapma diye uyarması filmin geneline uymamış ve sanki zaman geçirmeye yönelik hareket olmuş. Bir kere dersin iki kere dersin anlarım da defalarca demesi nedir? Filmin eksi yönü olarak bu noktayı söyleyebilirim.
Sarışın kadın karakter çok gıcık ve itici idi.
Ve sonunda günahını almış olduğumu anladım. Melek gibi kadınmış.
Mümkünse filmi, yorumları okumadan izleyin çünkü tek kelimelik bir Spoiler tüm filmin tadını bitirir. Zaten hatırladığım kadarıyla filmin sonunda altyazı geçiyordu sonunu izlemeyenlere söylemeyin diye. Daha önce hiçbir filmde görmemiştim o olayı.
IMDb'de Top 100'de olup bir türlü izleyemediğim filmlerdendi ve nihayet etkinlikle birlikte izlemiş oldum.
Filme uyum sağlamak biraz zordu ilk 20 dakika hafif sıkıcıydı ve tamamen diyaloglardan oluşması yer yer yordu ama özellikle mahkeme sahnelerinin başlamasından itibaren film çok iyi bir noktaya geldi. Mahkeme sahneleriyle yer yer 12 Angry Men'i hatırlatsa da o seviyede bir film beklememek gerek tabii. Bu arada 12 Angry Men'in de aynı yıl Oscar için yarışmış olması çok enteresan. (İkisi de kaybetmiş, belki de birbirlerini kötü etkilemişlerdir.)
Filmin harika bir sonu vardı, filmin sonundaki uyarıya da bayıldım. Ben de ilk kez öyle bir şey gördüm.
Valla öyle bir son beklemiyordum. Benim tahminim başlarından beri suçlunun kadın çıkacağıydı ama kocasını kurtarmak için o kadar tezgah kurması için yok artık diyorum. En sağlam şaşırtan film finalleri arasına kesinlikle girdi.
Tabii adam bunu hiç hak eden biri değilmiş o kısım biraz saçma geldi. Çünkü adamın suçsuzluğuna ve iyi biri olduğuna inandırmayı başarmışlardı.
Filmin en iyisi tabii ki başroldeki yaşlı avukat amcamızdı. Harika oynamış. Diğer oyuncularda biraz dönemin abartılı oyunculuğunun etkisi görülse de pek sırıtan birileri yoktu. Mahkumumuz da başarılıydı... (Bu arada mahkumu oynayan adam 44 yaşında, bu filmden bir yıl sonra ölmüş. )
Hizmetçi kadın evet biraz gıcık etti ama herhalde hem biraz komedi sosu katmak istemişler hem de adamın zor şartlarda çalıştığına ve mesleğini o kadar çok sevdiğini vurgulamak istemişler.
Son olarak avukat amcamızın harika gözlüğünden de bahsedelim. Gördüğüm en ilginç yalan makinesiydi.
8.5/10
Filmin etkinlik ödüllerinde benim için aday adayı olduğu dallar:
Ne varsa eskilerde var arkadaş. Mükemmel bir kurgu ile ilerleyen film, aksiyon olmamasına rağmen hem senaryo, hem yaşananlar, hem de oyunculuklar hikayeye büyük bir sürükleyicilik katıyor. Sir Wilfrid rolünde Charles Laughton mükemmel. Kostümler, müzikler zaten yorum dahi yapılamayacak derecede başarılıydı.
Hahkeme sahnelerinde karşılıklı bir düello haline geldiği anda büyük keyif aldım. Çok fazla bir yorum yapamıyorum çünkü ne desem sürprizi bozacağım.
Unutulmayacak biçimde doruğa çıkan son 5 dakikasında çok pis ters köşe oldum. Normalde gardımı alırdım ama bu kez hazırlıksız yakalandım.
Leonard Vole'nin suçsuz olduğuna inanıyordum. Chtistine şaşırttı ve kadına gerçekten acıdım yazık oldu o kocası için nelere katlandı.
Sir Wilfrid'in hemşiresiyle didişmesini ben sevdim.
''Bir bayan olmasaydınız Miss Plimsall size vururdum.''
Etkinliğin en merak ettiğim filmlerinden birisiydi bu film. Sebebi de IMDb puanının oldukça parlak olması, eski bir film olmasının yanında mahkeme işleyişli olduğu için epey dikkatimi çekiyordu.
Film gerçekten çok iyiydi. Bence baştan sona kadar sürükleyiciydi. Geneli tek mekanda geçse de sıkıldığımı hatırlamıyorum. Bu da senaryonun başarısını gösteriyor.
Oyunculuklar oldukça başarılıydı. Yaşlı sempatik avukatı canlandıran Charles Laughton harikaydı. Zaten sempatik olan karakterini daha da sempatikleştirmiş. Şimdiden En İyi Erkek Oyuncu kategorisindeki favorilerimden birisi olmayı başardı. Diğer oyuncular da dönemine göre iyiydi.
Hikaye güzeldi. Ama hikayeyi asıl güzelleştiren son kısımlarıydı elbette. Epey sürpriz bir son oldu.
Baya entrika vardı işin içinde. Ama filmin sonunda esmer kadının mahkeme salonuna gelerek Leonard'la öpüşmesi falan bana da saçma geldi. O işi mahkeme salonundan çıktıktan sonra da yapabilirlerdi. Ama yine de kandırılmayı anlatan sahnede o dönem için böyle bir sahnenin olmasını hoş karşılayabilirim.
Filmin sonundaki spoiler uyarısı da çok hoştu gerçekten.
Kısacası oldukça akıcı ve izlemesi keyif veren bir filmdi. Böylelikle izlediğim eski zamanlarda çekilmiş mahkeme filmi sayısı 4'e çıkmış oldu ve bu filmi de beğenerek 4'te 4 bir şekilde yoluma devam ediyorum.
Etkinliğin en merak ettiğim filmlerinden birisiydi bu film. Sebebi de IMDb puanının oldukça parlak olması, eski bir film olmasının yanında mahkeme işleyişli olduğu için epey dikkatimi çekiyordu.
Film gerçekten çok iyiydi. Bence baştan sona kadar sürükleyiciydi. Geneli tek mekanda geçse de sıkıldığımı hatırlamıyorum. Bu da senaryonun başarısını gösteriyor.
Oyunculuklar oldukça başarılıydı. Yaşlı sempatik avukatı canlandıran Charles Laughton harikaydı. Zaten sempatik olan karakterini daha da sempatikleştirmiş. Şimdiden En İyi Erkek Oyuncu kategorisindeki favorilerimden birisi olmayı başardı. Diğer oyuncular da dönemine göre iyiydi.
Hikaye güzeldi. Ama hikayeyi asıl güzelleştiren son kısımlarıydı elbette. Epey sürpriz bir son oldu.
Baya entrika vardı işin içinde. Ama filmin sonunda esmer kadının mahkeme salonuna gelerek Leonard'la öpüşmesi falan bana da saçma geldi. O işi mahkeme salonundan çıktıktan sonra da yapabilirlerdi. Ama yine de kandırılmayı anlatan sahnede o dönem için böyle bir sahnenin olmasını hoş karşılayabilirim.
Filmin sonundaki spoiler uyarısı da çok hoştu gerçekten.
Kısacası oldukça akıcı ve izlemesi keyif veren bir filmdi. Böylelikle izlediğim eski zamanlarda çekilmiş mahkeme filmi sayısı 4'e çıkmış oldu ve bu filmi de beğenerek 4'te 4 bir şekilde yoluma devam ediyorum.
Bu film de iyi çıktı, iyi mi? Bu sezon, gerçekten de iyi seçimler yapılmış.
Öncelikle aşırı aksiyon bekleyenler hayal kırıklığına uğrar, onu söyleyeyim. Geneli tek mekanda geçen bir yapım, ama tempo bir an dahi düşmüyor. Ki bu da filmin en büyük artısı.
Billy Wilder, ne kadar usta bir yönetmen olduğunu burada da göstermiş. Tamamen yönetmenlik harikası olan anları var. Senaryo da gerçekten harikaydı. Sıkıcı görünen bir mevzuyu böylesine ilgi çekici kılabilmeleri de takdire şayan.
Mahkeme sahneleri de çok iyiydi, kurgunun gücü sayesinde adeta bir şölene dönüştü. Bazı anlarda 12 Angry Men'i hatırlatsa da sorun olmadı. Özellikle sürprizli sonu, beni de çok şaşırttı diyebilirim. Sondaki küçük uyarı da hoşuma gitti bu arada.
Başroldeki Charles Laughton, gerçekten de çok güçlü bir performans sergilemiş. Benim de favorilerimden olmayı başardı, o derece beğendim. Yardımcı kadrodan Tyrone Power da gayet iyiydi.
Neticede türünün en iyi filmlerinden biri ve ilgiyi hak ediyor. Billy Wilder'ın en iyi filmlerinden biri olmasının yanı sıra kesinlikle görülmesi gereken bir klasik. Mutlaka izleyin.
Top 100'den izlemediğim nadir filmlerdendi ve sonunda izledim. İzlediğim en iyi Billy Wilder filmi oldu. 12 Angry Men'i hatırlatan bir film oldu. Zaten courtroom tarz filmler bana çok heyecanlı ve akıcı geliyor.
Bu film de büyük çoğunluğu tek mekanda geçen ve diyaloglar üzerine kurulu olan bir film. Ben filmi izlerken Leonard'ın katil olup olmadığıyla ilgili sürekli gidip geldim. Yani şu senaryo bu yılda bile ne kadar orjinal ve kaliteli. Üstüne Billy Wilder'in ustalığı ve Charles Laughton'un büyük oyunculuğu da eklenince filmden baya keyif aldım.
Aslında Tyrone Power'ın oyunculuğunu beğenmedim ama ilk başta masum olduğuna inandırıp sonra pisliğin teki çıktığına göre iyi oynamış demektir. Aynı şey Marlene Dietrich için de geçerli. Önce şeytan ruhlu bir kadınken sonra sevdiği için her şeyi yapabilecek bir kadına dönüşü başarılıydı. Wilfrid'in mektup için yaptığı numara da mükemmeldi. Gözlükleri de muhteşem.
Ama yan oyuncular çok berbattı ya. O hemşire kadın, hizmetçi kadın falan ne kadar abartılı oynamış öyle. Filmin en büyük eksisi bu ama dönemine göre normal karşılıyorum.
Herkes izlemeli. Neredeyse tek mekanda geçen film nasıl bu kadar akıcı ve sürükleyici olabilir?
Etkinliğin şu ana kadar en çok ilgimi çeken filmiydi. İzlemekle doğru bir karar vermişim.
Mahkeme filmleri aslında işlenişi; senaryonun sizi bir o tarafa bir bu tarafa götürmesiyle hoşuma gidiyor. Bu filmde de aynı duyguları sık sık yaşadım. Özellikle
Nurumberg'den tanıdığım Alman kadın gerçekten itici bir tip. Film boyunca da böyleydi ama sonunda bayağı şok etti.
Avukat dede bana da sempatik geldi, oyunculuğu da iyiydi ama çok iz bıraktığını sanmıyorum bende.
9/10
berkann ödülleri'nde -olursa. :/- iddialı olduğu adaylıklar: En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, En İyi Senaryo.
Bu site, içeriği kişiselleştirmek, deneyiminize uyarlamak ve kayıt olmanız durumunda giriş yapmanızı sağlamak için yasal düzenlemelere uygun çerezler (cookies) kullanır.
Bu siteyi kullanmaya devam ederek, çerez kullanımına izin veriyorsunuz.
