Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Michael Lewis'in "The Blind Side: Evolution of the Game" adlı kitabından uyarlanacak olan film evsiz bir çocukken iyi bir aile tarafından büyütülerek bu yıl NFL'de en iyi oyuncu seçilen Michael Oher'in hayatı anlatılacak.
Romandan esinlenmiş olması, hatta birebir biyografik bir eser olması apayrı bir renk katıyordu filme. NFL'deki Michael Oher'in hayatı anlatılıyor kısacası. Hayatı da bu genç yaşına rağmen roman olmalık ve filme çekilmelikmiş.
Sandra Bullock'un çok iyi bir anne olduğunu söylemek lazım diyerekten apayrı bir parantez açmak lazım. Karakterine çok yakışıyor. Şu bir gerçek; filmi neredeyse tek başına sırtladı. Yaşını da hiç göstermiyor desem, sanırım yanılmam. Hem çok güzel, hem de fiziği yerinde. Tim McGraw ile Quinton Aaron'a o kadar da parantez açmaya gerek yok sanırım. Jae Head sempatikti ve Lilly Colins de güzeldi. Ray McKinnon da film için iyiydi, her şey hemen hemen onun karakteriyle başlıyordu ve gelişiyordu.
Sıkıcı değildi, iyiydi. İyi bir yere bağlanılacağını biliyor insan ve iyi bir yere de bağlanılıyor. Tebessüm ettiren, kimi zaman duygusallaştıran sahneler vardı. Hele aile olmayı da hissettirmek. Bunda Sandra Bullock'un büyük katkısı var. O sıcak aile tablosundaki kilit isim kendisi.
Hatalı giriş;
Hani gerilim filmlerinde ya da polisiye tarzda filmlerde ileriden başlayıp, sonra geriye sarıp, tekrar devam etmesi olur hani, bunda o da var. O çok saçma geldi bana. Gereksiz bir şeydi. Meraklandırmak istiyorsun tamam da, o şekilde başlamaya gerek yoktu.
Bir de;
Olayı daha bir detaylandırarak anlatılması vardı. Mesela Michael Oher'in ne denli zorluklar altında olduğunu daha iyi anlatılabilirdi. Bir anda saray gibi bir eve düşmesi garip oldu. Eksik parçalar da vardı sanki. En azından ben böyle bir hisse kapıldım.
Diğer türlü film gelişirken çok iyi yerlere varacağını gösterdi ve sonucunda da iyi yere bağlanıldı. Filmi beğendiğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Bunda yaşanılmışlığın büyük payı var. Film gerçekliği hissettirdi.
Biyografik filmleri genellikle severim. Fakat bu film için Amerikan futbolu falan ilgimi çekmez diye düşünüyordum ve çok büyük umutlar beslemiyordum filme fakat beklediğimden fazlasını buldum.
İlk 5-10 dakikayı saymazsak filme bağlanmam oldukça kolay oldu ve film boyunca da sürükleyici bir şekilde devam etti. Birazcık sonlarında tempo düşer gibi olsa da iyi bir finalle tamamladılar.
Sandra Bullock filmin en iyisiydi. Oscar'ı alacak kadar mı iyiydi rakip filmleri izlemediğim için emin değilim ama zaten sevdiğim bir oyuncu kendisi, itirazım olmaz. Bana kalırsa bu yılki Gravity performansından daha iyi bir performans bu filmdeki. (İzlediğim diğer filmlerinden de tabii)
Başroldeki Quinton Aaron oldukça sempatik bir vatandaş fakat oyunculuk anlamında pek başarılı olduğunu söylemek zor.
Küçük çocuk itici bir tipte olsa da sevimliydi. Evin kızı Lily Collins güzeldi, ilk filmi bu filmmiş. İyi filmlerde karşıma çıkmaya devam eder umarım.
Eleştirmenler pek beğenmemiş filmi zamanında. Benim için anlaşılabilecek bir durum gerçekten eleştirilebilecek noktaları vardı ama en filmden keyif aldığım sürece pek fazla takmam. Bu arada Michael Oher filmi hiç beğenmemiş ve olayların doğrularını anlatan bir kitap yazmış. Yine de bence Oscar'da en iyi film adaylığını hakeden bir film, şahsi görüşüm o yıl en iyi filmi kazanan The Hurt Locker'dan da 10 kat iyi bir film.
Eleştirilecek nokta:
Sonlara doğru Michael'ın başarılı olduğu kısımlardan itibaren olan kısım fazla uzamış ve iyi işlenmemiş. Hangi üniversiteyi seçeceğinin falan belli olduğu kısım tempoyu düşürdü.
Bu arada filmin başındaki dış ses harikaydı, o nasıl bir tonlamadır. Sanırım Sandra Bullock'a aitti ses ama tam emin değilim.
Sonuç olarak sıcak, hoş bir filmdi. Muhtemelen etkinlikteki en sevdiğim filmlerden biri olacak. 8.5 ile 9 arasında biraz kararsız kaldım gibi ama sonuç olarak:
Aslında filmin daha çok ırkçılık konusunu ele alacağını düşünmüştüm ama yanıldım. Irkçılığa neredeyse hiç gönderme yoktu.
Sandra Bullock bana itici geliyor nedense. Oyuncuğu da çok iyi değildi. Ama muhtemelen kadın oyuncu adaysızlığından dolayı berkann ödülleri'nde adaylık vereceğim. Fakat şunu eklemek istiyorum filmdeki en iyi oyunculuk ona aitti. Oher karakterini oynayan kişi dışında diğerlerine pek iş de düşmemişti zaten.
Bence filmde oldukça basit bir anlatım vardı.
Her şeyi tahmin edebiliyorsun. Yani benim böyle filmlerden beklentim beni şaşırtması değil ancak hayat gibi olmasını isterdim.
Basit kalmış bence bir şeyler eksikti. O eksiklik de filmi sıradan bir film yapmaya yetti.
Küçük çocuk filmin komedi kısmını oluşturmuştu. İyi de olmuş bazı sahnelerde güldürdü.
berkann ödülleri'nde iddialı olduğu adaylıklar: En İyi Kadın Oyuncu
Filmin uyarlama olmasını, en sondaki gerçek resimleri ve birkaç görüntüyü de dikkata alarak puanımı 0.5 daha arttırıp;
Filmi hiç sıkılmadan büyük keyifle izledim.Ayrıca konuda neredeyse hiç bilgimin olmadığı bir konu ve biyografik filmlerden genelde sıkılan bir varklık olduğumu düşünürsek gerçekten güzeldi.
Film gerçek bir hayatı anlamasına rağmen çok başarılıydı süper bir uyarlama olmuş.
Filmin senaryosuda çıkış noktası biraz farklı olsada akış çok klasikti ama eğlendirmeyi bilmişlerdi ancak çokda etkileyici değildi.
Filmin gözle görülür en iyi başarısı kesinlikle Sandra Bullock'tu. Karaktere cuk oturmuştu. O anneyi bir insan bu kadar mı içten canlandırır. Kadının resmen gülmesiyle güldüm hüzünlenmesiyle hüzünlendim.Çok başarılıydı.
Filmin afacanı ise süperdi. Her yerde muhteşem iş çıkartmış çocuk. Ben bir adaylı dahi olsa beklerdim.
Başrol çok kötüydü. Rol sağlam olmasına rağmen kötü oyunculuk sergilemişti. Baba rolünde ki vatandaşta pek iyi değildi. Kızın zaten pek bir rolü yoktu göremedik ama güzel kız.D
Eğlenceli bir film olmuştu en iyi film katagorisindede adaymış oscar'da. Diğer rakibinin The Hurt Lucker olduğunu öğrenince keşke alsaymış dedimYazık olmuş.
Filmin en sokak sanati ödül töreninde ki adaylıkları : En İyi kadın ve En iyi yardımcı Erkek Oyuncu (Lae Head).
Filme puanım 8/10 (Çok akılda kalıcı olmaması ve başrolün kötülüğünden dolayı.)
Beklentimi yüksek tutmadığım filmlerden birisi hatta sevmeyeceğimi bile düşünüğüm bir filmdi. Ama yanılmışım, bence -çok güzel diyemeyeceğim- ama güzel bir biyografi filmiydi sıkılmadan izlettirdi.
Hikaye güzeldi. Dram ağırlığı fazla olan bir hikaye ve ona göre de şekillenmiş bir senaryo vardı. Ayrıca gayet akıcıydı senaryo.
Sandra Bullock özellikle son zamanlarda fazlasıyla beğendiğim bir oyuncu. Bu filmde de çok iyiydi. Diğer yorumlara katılıyorum filmin bence de en iyisiydi. Aldığı Oscar'ı da hak etmiş bence.
Filmin diğer önemli oyuncusu Quinton Aaron iyiydi ama bu role göre biraz zayıf kalmış. Yine de role yakıştığını söylemek bana göre yanlış olmaz.
Yan karakterler de iyiydi. Baba sempatik, çocuk biraz itici biraz sevimli, kız kardeş de güzeldi.
Kısacası, güzel ve duyguyu başarılı bir şekilde yansıtan bir aile filmi ortaya çıkmış. Bu tür aile filmlerini severim bu filmi de sevdim.
Bu tarz olarak en son August Rush'u izlemiştim, üniversitemin hocası sayesinde bu filmi beğenenlere öneririm, puanlamadan önce şunu belirtmek istiyorum, film isterse her kesimden kötü puanlama alsın kendim için bu başyapıt dedilerime 10 puanı yapıştırırım. Dünkü kötü kulüp tarafından seçilen filmin ardından harika bir dönüş oldu bu kişisel düşüncemden sonra filme gelelim.
Uzun zamandır böyle bir filme hasrettim açıkcası, size gerçekten insanlığın ne olduğunu hatırlatıyor, herkes birşeyi doğru kabul ediyor diye bizim doğrumuzunda o olmasına gerek olmadığı,birine güvenebileceğini, ne olupta nereler geldiğimizi unutmamamız gerektiğini.
Film başlangıcı çok süper yaptı, ortalarda biraz sıkılsamda çok iyi bir ivmeyle bitirdi filmi. Kahramanımız film boyunca içine kapanmış, kimseye zararı dokunmayan, kimseye zarar vermeyen bir insan daha doğrusu, hakareti yok birşeyi yok. NCC'midir nedir oradaki gıcık bir kadının laflarıyla, sorguluyor ilk defa ozaman neden sorusu aklına geliyor, ama neden sorusunun cevabını öyle veriyorlar ki, kendini yalnız hissedip kötü eski arkadaşları onun ailesine laf ettiğinde insanlıktan çıkıp, yemin ediyorum beynini akıttı alayının. Acayip sevindim, hissettiklerimi yazmak istiyorum buraya. Bir insanın o hale gelmesi için gerçekten sevdiği kişilere zarar gelmeli, bu da bize neden daha önce sorgulamadığını cevaplatıyor, onlar çoktan aile olmuşlardı bile..
Filmin başların 10 puan veririm buna diyordum, ortalarda bir kısım bir ara sıkıldım gibi oldu fakat gerçekten derinden etkiledi beni.
Düşük beklentiyle izlediğim bir filmdi.Hatta elimde 1080p versiyonu olmasa izlemezdim büyük ihtimal.Ama fazlasıyla beğendim.
Sandra Bullock filmi sırtlayan isimdi.Fiziği falan da mükemmeldi izlettirdi kendini. Diğer oyuncular sırıtmadı.Ufak velet iyiydi,kız kardeş güzeldi baba da sempatik geldi.
Dram ağırlıklı olması daha iyi olmuş.Yani bence bu film bir başarı hikayesinden önce bir aile hikayesidir.
Çok sıcak bir aile filmi olmuş bir kere.Ailede asıl önemli olan şeyin kan bağı değil de sevgi olduğunu öyle güzel yansıtıyor ki.
Sonda gerçek görüntüler koymaları güzel olmuş.
Gayet güzel bir film insanın yüzünde ufak bir gülümseme bırakan filmlerden.
Puan:8.5/10
Not: Arkadaşlar film The Hurt Locker'dan çok daha iyi ama o yılki adaylar arasında:
1.Up!
2.Inglorious Bastards
3.Avatar
gibi daha iddialı adaylar var.Akademi o yıl ödülü en kötü filme vermiş sanırım.Yönetmen için de öyle.Tarantino,Cameron dururken Kathryn Bigelow almış.
Bu site, içeriği kişiselleştirmek, deneyiminize uyarlamak ve kayıt olmanız durumunda giriş yapmanızı sağlamak için yasal düzenlemelere uygun çerezler (cookies) kullanır.
Bu siteyi kullanmaya devam ederek, çerez kullanımına izin veriyorsunuz.
