Mustafa Kemal Atatürk konuşmasında, "Nutuk" isimli kitabına geçecek şu sözleri söyler:
"1919 yılı Mayısının Ondokuzucu günü Samsun'a çıktım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyleydi:
Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu grup, I. Dünya Savaşı'nda yenilmiş, Osmanlı Ordusu her tarafta zedelemiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalamış, Büyük Savaşın uzun yılları boyunca millet yorgun ve fakir bir durumda. Milleti ve memleketi I. Dünya Savaşı'na sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlar. Saltanat, Hilâfet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa'nın başkanlığındaki hükûmet âciz, haysiyetsiz ve korkak. Yalnız, Padişahın iradesine boyun eğmekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı. Ordunun elinden silâhları ve cephanesi alınmış ve alınmakta.
İtilaf Devletler, Ateşkes Anlaşmasının hükümlerine uymayı gerekli bulmuyorlar. Birer bahane ile İtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul'da, Adana ile Fransızlar; Urfa, Maraş, Gaziantep İngilizler tarafından işgal edilmiş, Antalya ve Konya'da İtalyan askerî birlikleri, Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ile özel ajanlar faaliyette. Nihayet, konuşmamıza başlangıç olarak aldığımız tarihten dört gün önce, 15 Mayıs 1919'da İtilâf Devletlerinin uygun bulması ile Yunan ordusu da İzmir'e çıkartılıyor." (Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk (Özel Baskı), Alfa Yayınları, İstanbul, 2017, s.5.)
İkinci Meşrutiyet, 1908'de ilân edilmiş, sonrasında ise Osmanlı Devleti'nde birtakım gelişmeler yaşanmıştır. Nedir bu gelişmeler? Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun, Bosna Hersek'i ilhâk ettiğini duyurmasıdır. Aslında çoktan ilhâk gerçekleşmiş, ancak duyuru 1908'de yapılmıştır. Aynı zamanda bu yıl, Bulgaristan'ın elden çıkışının gerçekleştiği bir yıldır. Bulgaristan bağımsız olmuştur. Resneli Niyazi'nin ve beraberindeki Enver Paşa'nın dağa çıkması sonrası Makedonya'da Meşrutiyet'in 23 Temmuz 1908'de ilân edilmesi, sonraki gün Osmanlı Devleti'nde ilân edilmesi, beraberinde bu olayları da getirmiştir. Aynı zamanda bu yıllar siyasi istikrarsızlığın yaşandığı yıllardır. İttihat ve Terakki'nin askeri bir yapısı vardır, ancak tam anlamıyla siyasal yapıya yabancıdır. Kendisinden olmayan hükumetler göreve gelmiştir. Bu hükumetler Said Paşa, Kamil Paşa, Hüseyin Hilmi Paşa, İbrahim Hakkı Paşa, Gazi Ahmet Muhtar Paşa ve Mahmud Şevket Paşa hükumetleridir. Siyasi istikrarsızlığın boy gösterdiği bu dönemlerde İkinci Meşrutiyetten 1913 yılına kadar ciddi anlamda istikrarsızlık dönemi hâkim olmuştur.
1909 yılından 1913 yılları arasındaki dönem istikrarsızlığın yanı sıra birtakım olaylar silsilesi de yaşanmıştır. 1909 yılında 31 Mart olayı yaşanmış, daha sonra da Padişah II. Abdülhamid tahttan indirilip, yerine V. Mehmed (Mehmed Reşad) tahta geçmiştir. Bu padişahın özelliği, siyasi işlerden mümkün olduğunca uzak durmasıdır. Hemen belirtelim, 1909 yılındaki 31 Mart olayından sonra isyanı giderek yükselen bir isim olan Mustafa Kemal de yer almıştır. 1911'de Trablusgarp Savaşı patlak vermiş, 1912'deki Uşi Antlaşması ile Trablusgarp elden çıkmıştır. 1912'de aynı zamanda Arnavutluk İsyanı bastırılmıştır. Olaylar sadece bununla sınırlı kalmamıştır. 1912 ile 1913 yılları arasında Balkan Harbi yaşanmıştır ve ülke tarihinin en acı olaylarından biri olmuştur. 1913 yılında Bab-ı Ali Baskınında Harbiye Nazırı olan Nazım Paşa, Yakup Cemil tarafından şakağından vurularak öldürülmüştür. Daha sonrasında 1913'te yaşanan Bab-ı Ali Baskınından sonra Mahmud Şevket Paşa dönemi başlamıştır. İttihatçılar başa onu geçirmiştir. Mahmud Şevket Paşa'nın en büyük özelliklerinden birisi 31 Mart olayını bastırılmasıyla kahraman, Arnavut isyanını sert bastırmasıyla da eleştirilen biri haline gelmesidir. Bir diğer özelliği, İttihatçıların başa geçirmesidir. Öte yandan bu ismin en önemli özelliği ise, dört aylık sadaret döneminden sonra suikasta kurban gitmesidir. Bir diğer ilginç özelliği ise, günlük tutan ilk sadrazam oluşudur.
Mahmud Şevket Paşa'nın hayatını kaybetmesinin ardından Said Halim Paşa'nın sadaret dönemi başlamıştır. 1913 ile 1917 yılları arasında geçen süreçte İkinci Dünya Savaşı içerisine girilmiş, Çanakkale Savaşı ile savaş uzamış ve beraberinde birçok olay yaşanmıştır. En önemli olaylardan birisi, Enver Paşa'nın çabalarıyla Edirne'nin geri alınışıdır. Birinci Dünya Savaşı sırasında yeni yeni cephelerin açılmasıyla birlikte birçok olay da yaşanmıştır. En dikkat çeken olaylar ise, Birinci Dünya Savaşının uzamasına sebep olan Çanakkale Cephesidir. Öte yandan Kafkas Cephesi, ağır kış şartları altında altında geçen ve büyük can kaybıyla sonuçlanan bir cephedir. En büyük iz bırakan cephelerden birisi de, 1916 yılında İngilizlere ağır yenilgiye uğratan büyük zafer olan Irak cephesidir, yani Kût'ül-Amâre Kuşatmasıdır. İngiliz tarihine damgasını vuran bu ağır yenilgi, 29 Nisan'da "Kut Zaferi" olarak kutlanmaktadır. (Menderes döneminde ise, yani 1952'ye kadar kutlanılmıştır, o dönemde kaldırılmıştır.)
Said Halim Paşa'nın 1917'de sadrazamlık görevinin ardından, Enver, Cemal ve Talat üçlüsünden Talat Paşa, sadrazamlık makamına geçmiştir ve 1918'e kadar sadarette kalmıştır. Aynı zamanda bu dönemde Mehmed Reşad vefat edip, yerine VI. Mehmed, yani Sultan Vahdettin geçmiştir. Sonraki süreçte İttihat ve Terakki üyeleri, yurt dışına çıkmışlardır ve görevlerini bırakmışlardır. Mondros Ateşkes Antlaşması ise, 30 Ekim 1918'de Limni Adasında imzalanmıştır. Aynı zamanda İtilaf Devletleri; Almanya ile Versailles Antlaşması, Avusturya ile Saint Germain Antlaşması ve Bulgaristan ile Neuilly Antlaşması imzalamıştır. Böylece yapılan savaşlar barış antlaşmaları ile sona ermiş oldu. Ateşkes antlaşmasının ardından Osmanlı Devleti, 10 Ağustos'ta Sevr "Barış" Antlaşmasını imzalamıştır.
Mustafa Kemal, Samsun'a çıkmasaydı eğer, sonrasında TBMM kurulmasaydı eğer, şu anda belki de Türkiye bu noktalarda olmayacaktı. 16 Mayıs'ta Bandırma Vapuruna binen Mustafa Kemal, 19 Mayıs'ta Samsun'a ayak basıp milli mücadeleye basmasaydı eğer, muhtemelen Türkiye olmayacaktı. 15 Mayıs 1919'da İzmir işgâl edilmiş, sonrasında Mustafa Kemal'in direnişi başlatması, kongreler düzenlenmesi gibi olaylar neticesinde Son Osmanlı Mebusan Meclisi tekrar açılmış, Misak-i Milli kararlarının yayınlanmasının ardından sonraki süreçte Son Osmanlı Mebusan Meclisi dağıtıldı, milletvekilleri ve aydınlar tutuklandı, sürgüne gönderildi ve 16 Mart'ta İstanbul işgâl edildi. Sonraki süreçte, 23 Nisan 1920'de "Büyük Millet Meclisi" adıyla meclis doğdu, 1921'de ise adı "Türkiye Büyük Millet Meclisi" oldu. TBMM'nin doğmasıyla birlikte Sevr "Barış" Antlaşması adım adım ölü doğacak bir antlaşma oldu. Yapılan savaşlar, mücadeleler sonucu önce 11 Ekim 1922'de imzalanmış, sonrasında barış antlaşması olarak Lozan Barış Antlaşması, uzun görüşmeler sonucu 23 Temmuz 1923'de imzalanmıştır. Lozan Barış Antlaşması bir anda başlayıp, bir anda biten bir antlaşma olmamıştır, üzerinde fazlasıyla düşünülmüştür. Hatta yeri gelmiş, başka delegeler katılmış, yeri gelmiş yeniden seçime gidilmiştir. 29 Ekim'de cumhuriyetin ilân edilme süreci kolay olmamıştır.
19 Mayıs, Mustafa Kemal'in "doğum günüm" dediği bir yıldır ve ilk olarak 24 Mayıs 1935'te "Gençlik ve Spor Bayramı" olarak kutlanmaya başlanmıştır.
KAYNAKLAR:
- Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk.
- Tevfik Çavdar, Türkiye'nin Demokrasi Tarihi (1839-1950).
- Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914) ve (1914-1995).
- Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi I.
- Lord Kinross, Atatürk.
"Vatanım Sensin" dizisindeki Mustafa Kemal sahnesi:
19 Mayıs ruhu: