1.BÖLÜM
Aslında izlemeyi düşünmediğim bir diziydi. Daha doğrusu eskisi kadar fazla yerli dizi izlemiyorum. Bu sezon ilgimi sadece Halka çekmişti ve yazın onu izlemeyi düşünüyordum ama çevremdeki birçok insanın tavsiyesiyle önce Kuzgun’a başladım.
Hem süre, hem Barış Arduç’u kasıntı bulduğum için hem de klasik bir intikam dizisi olduğunu düşünerek izlemek hiç aklımdan geçmemişti ama hakkını vermem gerekirse gerçekten sağlam bir dizi olmuş. Üstelik Barış Arduç da beni yanıltarak iyi bir performans çıkarmış. Adam önceki dizisinde sürekli soyunup, seksi bakışlar attığını zannedince oyunculuğu bunla sınırlı sanmıştım ama demek ki ona böyle serseri roller yakışıyormuş
Diziye gelirsek. Süre uzun olduğu için yer yer sıkıldım ama beni sardı kesinlikle. Özellikle Kuzgun ve Dila’nın geçmiş sahneleri yani çocuklukları çok tatlıydı.
Küçük Kuzgun’un yaşadıklarına çok üzüldüm
Annesine “neden” dediği sahnede bittim resmen
Bölüm geçmiş sahneler ile Kuzgun-Dila-Rıfat üzerine kuruluydu. Haliyle kadronun geri kalanını tam olarak izleyemedik ilk bölümde. Özellikle Hatice Aslan ve Settar Tanrıöğen gibi iki usta ismin sahneleri umarım daha da artar.
Burcu Biricik de çok iyiydi.
Hayranlık duymasam da son yılların başarılı isimlerinden biri. Dila’yı güzel taşımış bence.
Biraz hikayeyi yorumlayacak olursam, Kuzgun’un kimliğini gizlemeden ortaya çıkmasıyla ee hani intikam dedim ama o iş öyle değilmiş. Meğer her şey planlanmış. Son 5 dakikada sağlam bir şok geçirdim. Özellikle son sahnede Kuzgun’un banyodaki sahnesinde o isimleri görünce yuh dedim
Dila’nın hikayesi beni çok etkiledi. Kızamadım açıkçası ona. Küçük bir çocukken sırf annesi için yapmış bunları. Annesi yaşasın diye çiçeği okula getiren bir kız. Kuzgun’u hala çocukluğundaki gibi beklemesi çok güzeldi. Burcu da Kuzgun’un döndüğünü anladığı sahnede çok iyiydi. “Bak bu çok acımasızca” gibi bir şey söylüyordu sanırım.
Kısaca temposu yavaş yavaş artan ve hikayenin sonradan çok fazla açıldığı bir dizi olması nedeniyle izlemeye devam edecem sanırım