Güzel sorular üstadım saygıyla selamlıyorum seni.
1)Olmazsa olmazım öncelikle ailem, sonra arkadaşlarımdır. Burda manevi konulara pek girmek istemem ama aileye ve yakın sağlam arkadaşlara bir çok yerde öncelik veririm. Bunu da bilirler zaten onlar.
Tabi bunların hepsinden önce de biliyorsundur zaten dini yaşantım gelir. Buna ters düşen ailem veya yakın arkadaşlarım da olsa tanımam gerekeni söylerim, uyarımı yaparım. Kendi hatalarım da elbette vardır bunları örtmek için çabalarım. Bazen yapamadığım da olur tabi.
Bir de gerçekten kimseden onay almaya ihtiyaç olmadan kendim olmak. Genelde de öyle olur zaten, başkası ne demiş pek bakmadan kendim olurum. Tabi dinlemeyi asla bırakmam. Diyalog her zaman esastır. En son da bilgisayarım diyebilirim ve tabi onunla bağlı olarak internet.
15 yıldan fazladır bilgisayarım var bozulduğu zamanlar oldu, çok can sıkıcı zamanlardı.
2)Benim için zor olan bir şeyi kolaya çevirmeye çalışırım. Gerçekten acı çektiğim ve çok zorlandığım, uğruna büyük emekler verip başardığım çook önemli şeyler olmadı. Çünkü genelde o zor olan şeyi tabi yine kendi emeğimle kolaya çevirdim ve başardım çok şükür. Doğru konuşmak lazım biraz rahat bir yaşantım oldu. Çok dert tasam olmadı, bunda ailemin payı büyüktür. Buna da şükrederim her zaman.
3)Dünyada rolüm vardır. Herkesin bir rolü vardır. Kimse boşuna gönderilmemiştir. O rolü nasıl oynayacağın veya senaryonu nasıl şekillendireceğin senin elindedir. Ben öyle dünyayı değiştirecek veya büyük şeyler başaracak ideallere sahip biri değilim. Çünkü bu dünya can sıkıcı bir yer. Yaşananlar can sıkıcı. İyi şeyler olduğu kadar kötü şeyler de var. Ha bu biraz bencillik diyebilirsin, neden potansiyelin varsa bunu insanların yararına kullanmıyorsun diyebilirsin. Uğraşacak ve o düzeyde çalışacak bir hırsım yok. Kendi yağımda kavrulmayı ve daha sakin bir hayat yaşamayı isterim. Ama şunu biliyorum, mesleğim gerçekten önemli bir meslek ve mesleğimde insanlara yarar sağlamak için elimden geleni yapacağıma eminim. Bu neler yaptından ziyade neler yapacağımın cevabı oldu ama durum bu, yapacak bir şey yok.
FMA Brotherhood ve Death Note izledim zaten. D.Gray Man'i ise duymadım aradan kaçırmış olabilirim. Ben ilk başta efsaneleri izleyerek başlamıştım anime izlemeye. Bir çok epik animeyi bitirdim. Genelde de kısa olanları bitirmiştim önce. 25 bölüm veya en fazla 50 bölüm falan. School Days'i de duymadım, duymam gerekecek kalitede bir anime olsaydı duyardım heralde. Ya da araştırmalarımda karşıma çıkmamıştır bilemiyorum.
Güzel ve uğraştırıcı sorular yığını olmuş. Sevdim sayın yoldaşım.
Şimdi önce senin hakkında şunu söyliyim. Sağlam ve kafadar bir arkadaşsın. Gerçek hayatta sana benzer arkadaşlarım var. Siyasi veya ne biliyim başka konularda aynı düşünmesek bile arkadaş kaldığım insanlar. Sen de öyle olurdun yüksek ihtimal. Goy goy kültürüne sahip dostları severiz, iyi de muhabbetlerimiz oldu şimdiye kadar. Az geceler etmedik birlikte.
Tabi sen forumu tamamıyla real kısımdan sıyırmışsın gibi görüyorum ve buna saygı duyuyorum elbette.
-İzlediğim dönem için son 11 12 yılı diyebilirim. 2006 2007'den beri güncel takip ediyorum. Onun öncesinde yarım yamalak lig Avrupa maçları falan izlerdim. Lig Tv falan da yoktu. Ama son 11 12 yıldır Lig Tv var ve Avrupa liglerini de güncel takip ediyorum. Galatasaray için şu 11'i oluştururdum.
Muslera
Mariano Maicon Ujfalusi Riera
Selçuk Fernando
Keita Sneijder Bruma
Drogba(Gomis)
-3 süperstarın yeteceği bir kadro oluşturayım o zaman. Sizde 4 süper star var malum.
-Demar Derozan
-Eric Gordon
-Lebron James (Sonuna kadar!!)
-Karl Anthony Towns
-Blake Griffin
-Terry Rozier
-Bogdan Bogdanovic
-Aaron Gordon
-Ersan İlyasova
-Clint Capela
132 milyon yaptı.
Genelde de sevdiğim oyuncular ve güzel bir rotasyonu var. Bu kadro çok can yakar ve GSW'yi yok ederdi Lebron önderliğinde. 3'lükte de sıkıntı yaşamazdı, pota altı savunmada da, dışarı savunmasında da. Belki Eric Gordon biraz düşük kalabilirdi savunmada. Ama genel olarak dengeli ve sağlam hücum - savunma kadrosu.
-Senarist ve yapımcıysam yönetmen olarak Tarantino üstatla çalışırdım. O şansa erişmek büyük bir ayrıcalık olurdu. Ve üstadın kafasına uygun senaryo yazabiliyorsam o da kendi yazmadığı bir senaryoyu yönetiyorsa o senaryo gerçekten büyük senaryodur yani.
Gelelim yazacağım senaryoya. Benim sinemada tür takıntım yoktur. Şu türü daha çok seviyorum diye bir önceliğim yoktur. Her türün kaliteli olanını izlemeye çalışırım. Ama illa bir türde yazacak olsaydım hayal gücünün sınırlarını zorlayacak fantastik bir dünya oluştururdum. Orta Dünya gibi, Harry Potter dünyası gibi. Veya Japon kültüründeki fantastik yapımlarda oluşturulan dünyalar gibi. Tür fantastik, dram ve gerilim içerikli olurdu. Genel hatlarıyla senaryo için ise bir şey söylemek pat diye zor. Şuan kafam o kadar çalışmıyor, bugün sabahtan beri başım çok ağrıyor. Bunu daha sonra bolca düşünüp yazarım bir şeyler.
Oyuncularda ise Leo Dicaprio başvuracağım ilk adres olacaktır. Onu fantastik bir filmde oynamaya ikna etmek çok zor, bu yüzden sağlam ve dramatik altyapısı olan bir senaryo olmalı. Diğer ana oyuncu Ryan Gosling olabilir. Bir de Christian Bale yapıştırırdım yanına değmesin keyfimize. Kadın oyuncuda Amy Adams'a bir Oscar heykelciği lazım onu alırdım. Bir de Emma Stone'u alsam yeter zaten. Bu 5'li efsane bir kadro lakin onları bir araya getirecek senaryo üzerinde büyük düşünülmesi gereken bir senaryo olmalı. Çünkü fantastik bir dünyada, hafif gizem olacak, dramatik bir altyapı olacak ve gerilim de olacak. Baya zor ve uçuk bir düşünce.
Ama yapsaydım üzerine yıllarca düşünür, kurgular ve böyle bir senaryo yazıp böyle bir ekip kurardım.
