En Son Okuduğunuz Kitap? 📖

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan Onur_35
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Tavsiye edilen Orhan Pamuk kitapları sayısı 3'e çıktı. Bir de benim listemde olanı eklersek 4, hayırlısı bakalım. :A
Kırmızı Saçlı Kadın da geçen sene Köln'de düzenlenen bir etkinlikte en iyi 50 roman arasına girmişti, yeni bir kitap olduğu için ben okumadım ama ismini çok duydum. :A
 
  • Güldürdün
Reactions: bazinga
Cesur Yeni Dünya - Aldous Huxley, İthaki Yayınları.

Başlangıç olarak söyleyeceğim şey bu kitabın okuduğum en iyi eserler arasına girmiş olması. Sade bir girişten sonra giderek vites yükseliyor, bir dizi/film yapımında sahneler arası (-kitap bazında- cümleler arası) saniyelik geçişler var. Bir oradayız, bir buradayız. İnsanın kafası karışacağı parçalar yavaş yavaş yerine oturuyor. Ardından tekrar düzlüğe çıkıp hikayeyi karakterler üzerinden izliyoruz. Fakat 16 ve 17. bölümlerde kitap, durumu farklı bir boyuta taşıyıp zirvesini zorluyor. Sadece bu bölümler üzerinden bile uzunca bir yorum yapılabilir. Mustafa Mond, Bernard, Vahşi ve Helmholtz dörtlüsünün tartışması geçmişi, bugünü ve geleceği açığa çıkardı. Mustafa Mond bilge seviyesinde bir yönetici; hayatın gerçek, doğal taraflarını biliyor. Üzüntüleri, acıları, savaşları. Tüm kötü deneyimleri biliyor. Toplum için en iyi yaşamı istiyor, onlara bunu sunuyor.

Bize anlatılan ütopik gezegenden türlü ahlaki sorunlara, sonuçlara varılabilir. Bir şey zıttı yokken anlamlı olur mu? Bebeklerin yetiştirilme sürecine baktığımızda hiç kötü davranışlar yok. Kitaplar yok çünkü onlar içinde anlattığı öykülerle, verdiği bilgiler bireyi olumlu veya olumsuz etkiler. Ford'un burada yok etmek istediği durum bilgilerin ve öykülerin deneyimlerini yok etmek değil, kavramsal olarak yok etmektir. En azından kavramın içindeki olumsuz yönü kesip atmaktır.

Bireylerin ölüme karşı kayıtsızlığı, onu üzülecek veya kötü bir olgu olarak görmemeleri var. Ölümün doğa adına iyi tarafları vardır. Kaynakların doğadaki hayvanlara dağılım oranı artar mesela. Ama duygusal varlıklar için kötü tarafları da vardır. Psikolojik olarak etkiler, kimi zaman hayattan koparır. Kitapta birden fazla kere tekrarlanan bir üretim ve istikrar vurgusu var. Ölüm, acı, kayıp gibi kelimelerin içi boşaltılırsa, kötü tarafları ayıklanıp yok edilirse, bireyler boşluğa düşmeden hayatlarına devam eder. Ford zihniyeti, bu kötü tarafları yok etmekle kalmıyor, iyi tarafları daha da ön plana çıkarıp bizzat deneyimleme fırsatı veriyor. Çocukları, ölen insanları izlesinler diye hastanelere topluyor!

Doğadaki güzelliklerin de kötü olduğunu gördük eserde. İlk başta "Bunun topluma ne zararı olabilir?" demiştim. O iki sihirli kelime yine önümde belirdi: üretim ve istikrar. Aldığım notlarda şu yazıyor: "Kitaplar kötüdür, düşünmek kötüdür. Üretim devam etmeli ve bu yüzden de boş vakit diye bir şey olmamalıdır." Bir taraftan yüzlerce, binlerce yeni birey gelirken üretimin devam etmesi gerekir. Mustafa Mond, toplumu karınca topluluğuna çevirmek istiyor. Tanrının veya dinin olmamasına bu noktada değinebiliriz. Ford'un toplumundaki vaziyeti göz önüne alırsak tanrısal inanç odaklı ibadetler olmazsa üretim devam eder. Tanrının, dinin olmamasının diğer sebebi ise bireylerin yaşlanmaması. Yaşlanan bireyin, geçmişte yaptığı hatalar, hataların getirdiği psikolojik yıpranma bireyin toplumdaki konumuna(maddi katkısına) engel olur. Ama Yüce Ford buna da bir çözüm buldu! :) Yaşlanma yok (dolayısıyla işlevsellik hep devam eder ve üretimde aksama olmaz, bu başka bir konu) yani pişmanlık duygusu yok. Çalışmaya devam! :)

Buradan kitap konusuna gelebiliriz. Acıları, kötülükleri, gözyaşlarını konu edinecek bir kitaba gerek yok çünkü bireyler hem bu duygu ve durumları deneyimleyemiyor hem de istikrar var. Ben mutluyum, uyuşturucu kullanmış bir vaziyetteyim diyelim, bu hâldeyken Victor Hugo'nun Sefiller kitabını okursam etkilenir miyim, farklı duygulara yolculuk yapar mıyım? Güzel sanatların gereksizliği bu kadar ortadayken kitaplara zaman harcamak verimliliğe engel olur. Bu, Ford'un en son isteyeceği felakettir.

Soma... Bana göre kitabın bombalarından biri budur. Din yok, ilahi tanrı yok. Soma, "Din, kitlelerin afyonudur." sözündeki afyonun işlevini üstlenip uyuşturucu olarak karşımıza çıkıyor. Hatta kitapta "Hıristiyanlık ve alkolün bütün avantajlarına sahip..." şeklinde cesur bir cümle var. Yan etkisi yok, sadece huzur ve mutluluk var. Bir şeyi kafana mı taktın, iş çıkışı oluşan yorgunluğunu mu üzerinden atmak istiyorsun? At ağzına yarım tabletlik soma ve rüyaya dal. Düzenli ve sık kullanımda, bireyin ve toplumun yararına olacağı çok açık. :) İşin ilginç tarafı bu ütopik gezegende kaba kuvvet de yok. Toplumu hizaya sokmak, kargaşayı sonlandırmak için Makyavelist tarz bir müdahale yerine soma buharı kullanılıyor. Akıllıca ve pratik.

İlk bakışta toplumu oluşturan bireyler tek tip gibi gözüktüğü ama aslında çeşitliliğin var olduğunu görüyoruz. Hem kitabın başından beri hem de Mustafa Mond'un açıkladığı deneye göre toplum sınıflara ayrılıyor. Bu sınıfların her bir üyesinin içgüdüleri, onlara öğretilenler aynı. Yapacakları işler ve yetenekleri değişiyor. Alfa, Beta, Gama şeklinde ayrımlar var lakin üretim adına en alt sınıf bile önem arz ediyor. Bir bütünlük söz konusu.

Üstün bir teknolojiye sahipler. Bireylerin fiziksel görünüşleri çok çok erken bir zamanda belirleniyor. Bu da şunu beraberinde getirir; çirkinlik, göze hoş görünmeme durumu mevcut değil. Ekleyip toparlama yapalım biraz bu kısımda. Aile, baba, anne gibi kavramlar küfür olarak kabul ediliyor. Bu kavramların değersizliği, herkesin güzel gözükmesiyle birleşince ortaya sürekli ve sınırsız cinsel ilişki çıkıyor. Böylelikle aşk kelimesi anlamını kaybediyor ve istikrar devam ediyor.

Yazılacak, yorum yapılacak daha çok şey vardır. Ama burada bitirmek istiyorum. Belki sonra devam ederim.

10 üzerinden 10 puan.
 
Son düzenleme:
50/50 Killer (50/50 Katil) | Steve Mosby

Steve Mosby, okuyucuyu ilk sayfadan son sayfaya kadar heyecanlandıran bir gerilim yaratmış. Bu zorlu psikolojik gerilim filminin katili, SAW korku filmi serisindeki psikopat Hannibal Lecter ve Jigsaw'un bir karışımını anımsatıyor. Cinayet, burada biçimsel bir düzene indirgenmez, ancak şeytanın maskesi altında haklı olarak bulunan bir seri katilin psikolojik potansiyeli aracılığıyla her şey ortaya çıkıyor diye özetlenebilir. Yazar'ın saplantılı olduğu katilden kaçan aşkının yazdığı bölümler, okuyucunun tüm duyularını zorlayan en korkunç tasvirlerinden biriydi diyebilirim.

Tutkusu çocukluğundan beri yazmaya devam eden Steve Mosby, en sevdiği yazı ve psikoloji konularını etkileyici bir şekilde birleştirmiş ve ortaya temiz bir dedektiflik hikayesi çıkarmış. Bize de bu psikolojik ve gerilim dolu romanı tavsiye etmek düşer.
 
  • Beğendim
Reactions: bazinga
Gül Yetiştiren Adam - Rasim Özdenören

İlk kez Rasim Özdenören'in kitabını okudum. Farklı bir üslubu ve dili var, beğendim bu üslubu. Tek romanı varmış, o da bu. Aslında romandan ziyade iki farklı hikaye görüyoruz. İki hikaye parça parça anlatılarak sonlanıyor. Üç günde tamamladım, epey akıcı ve meraklandıran bir kitaptı.
 
  • Beğendim
Reactions: kerem
Zamanın Kısa Tarihi / Stephen Hawking

Dünyanın en ünlü kitaplarından birinin bir fizik kitabı olması ilginç gerçekten. Üstat çok derin bilimsel konuları olabildiğince basit bir dilde anlatmaya çalışmış. Fakat yine bile kitaptaki pek çok şeyi tam anladığımı söyleyemem. En azından bazı şeylerle ilgili temel bilgiler edinmiş oldum ve biraz ufuk açtı. Yıllar içinde değişen bilime hızlı bir bakış atmak ve evrenin başlangıcıyla ilgili kısımlar özellikle çarpıcıydı. Ve de tabii ki zamanla ilgili kısımlar... Açıp bir tur daha Interstellar izleme isteği doğurmadı değil. :)

O değil de The Big Bang Theory'yi ne kadar çok özlediğimi hatırlattı kitap. HBO Max bir an önce gelsin de onun da ikinci tura başlayalım artık. :Z
 
Die Asche meiner Mutter (Annemin Külleri) | Frank McCourt

Frank McCourt'un 30'lar ve 40'lardaki gençliğiyle ilgili anıları, İrlanda ve İrlanda'nın tuhaflıkları hakkında söylenebilecek en korkunç ve güzel şeyleri bu kitaba toplamış. İrlandalı ruhuyla en derin sefalet ile en yüksek yaşam arzusu arasında trajedi, mizah ve zekayla anlatılan bir hikayeydi.

"Elbette mutsuz bir çocukluk geçirdim, mutlu biri buna değmez. Mutsuz İrlandalı çocukluğu, normal mutsuz çocukluktan daha kötü, mutsuz İrlandalı Katolik çocukluğu ise en kötüsü..."
 
  • Beğendim
Reactions: bazinga and Yiğitt
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku - İlhami Algör

Büyük umutlarla aldığım bir kitaptı ama hayal kırıklığı yarattı diyebilirim. 60 sayfalık, içerisinde güzel resimlerin de yer aldığı, bir çırpıda bitebilecek bir eser. Hikaye bana çok dağınık geldi, şarkılardan alıntılar dışında pek bir şeyi de oturtamadım. Tutkuya dair de pek bir şey bulamadım yani. Filmini peşi sıra izleyecektim ama kitap ile film arasında pek ilgi yok deniyor. Yine de bir şans vereyim diyorum ama kitabın içeriğini de anlamlandıramadığım için bağ kuramayacağım sanırım.
 
  • Beğendim
Reactions: kerem and bazinga
S*k*üel Seçme - Charles Darwin, Ginko Bilim.

İnsan bölümüne gelince neyin ne olduğunu rahatlıkla anlayabiliyoruz. Anlatılanları kafamızda canlandırabiliyoruz, bu da kitabı daha akıcı ve keyifli bir hâle getiriyor.

Son kısımlardan:

"Bu yapıtta ulaşılmış ana sonuç, yani, insanın az organlaşmış bir biçimden türediği, üzülerek sanıyorum ki, birçokları için pek sevimsiz olacaktır. Ama bizim barbarların torunları olduğumuzdan pek az kuşkulanılabilir. Yabanıl ve sarp bir sahilde bir Ateş Ülkeli topluluğunu ilk gördüğümde duyduğum şaşkınlığı asla unutmayacağım çünkü hemen şunu düşünmüştüm: atalarımız böyleydi. ..."

"Kendi payıma, insan ırkları arasındaki ve belirli bir ölçüde insan ile daha aşağı hayvanlar arasındaki dış görünüş farklarına yol açmış bütün nedenler içinde en etkili nedenin eşeysel seçme olduğu sonucuna varıyorum."
 
Son düzenleme:
  • Beğendim
Reactions: kerem
Son Ada / Zülfü Livaneli

Zülfü Livaneli'nin tarzının çok dışında bir dille yazdığı, şu ana kadar okuduğum kitapları arasında en farklısıydı. Hem sürükleyici, hem hafif dili nedeniyle çok akıcı, hem de içeriğiyle güzel mesajlar barındıran bir kitaptı. Biraz Hayvan Çiftliği'ni andırdı bana.

Şöyle güzel bir bütçeyle mini dizisi çekilse ne güzel olur diye düşünmedim değil ama hayvanları canlandırması biraz sıkıntılı olur herhalde ve kitaptaki tadı vermez kolay kolay. :)
 
Madalyonun İçi (TV/Masumlar Apartmanı) | Gülseren Budayıcıoğlu

Berlin'e uğrayınca ilk işim kitabı arkadaşımdan alıp okumak oldu. Diziyi takip ediyorum ama orjinalini okumadan es geçemezdim. MA'yla kıyaslama yapacak olursam Youtube'dan izlerken sürekli Han ve İnci'nin sahnelerini atlıyordum, orjinalinde böyle karakterlerin olmaması hiç tesadüf değilmiş. Safiye, Gülben ve Neriman arasında da çok güzel bir senaryo yazılabilirmiş. Ama hem 2 saati doldurmak, hemde seyircinin gözünü doldurmak için sürekli böyle basit yollara başvuruluyor maaalesef.

Kitap çok güzeldi, beklentimi karşıladı. Budayıcıoğlu'nun tespitleri, o karakterler o kadar iyi betimlenmiş ki. Her okuduğumda kendimi her karakterin yerine koyarak empati kurabildim. İşte bunu çok seviyorum, oldum olası hep bu hissiyatı veren yazarları okumuşumdur. Dizide en büyük iki kızkardeşlerin sahnelerini izliyorum hep ama kitapda gereksiz detaylar yer almadığı için hiç karakter ayırt etmedim. Aslında Neriman dizideki Han karakteri imiş, onu fark ettim. Tekrar tekrar romanların dizilerden ne kadar çok iyi olduğunu gözler önüne serilmiş bir kitap kesinlikle. Bakalım dizide olaylar nasıl gelişecek.

Sonunda yerli kitap okuyabildim, sıra Gülseren Budayıcıoğlu'nun diğer kitaplarında. :D
------

Ohne Schuld (Suçsuz) | Charlotte Link

Genel olarak, okurken çeşitlilik sağlayan farklı karakterleri gerçekten beğendim. Charlotte Link bu sefer de çeşitli bakış açılarını ve hikâyeleri yavaş yavaş ve uyumlu bir şekilde ustaca birleştirmeyi başarmış. Tematik olarak hikayeyi başından itibaren büyük bir ilgiyle takip ettim. Bana hiçbir şey abartılı görünmüyordu, bunu günlük yaşamda gerçekten hayal edebileceğim bir şekilde hemde. Bahsetmek istediğim bir diğer konu da kitapta çocuklara yönelik ölümcül şiddet olması. Bu sahne çok detaylı anlatılmıyor ama sizi kayıtsız da bırakmıyor. Eleştiri alsa da yine de benim için katlanılabilirdi. Aksi takdirde, her şeyin nasıl bağlantılı olduğunu ve özellikle işlerin nasıl devam edeceğini gerçekten bilmek istediğim her zaman heyecan verici aşamalar oldu.

Sonlara doğru maalesef gerilim benim için kayboldu, bu yüzden sadece son birkaç bölüm için tezahürat yapabildim. Romanlar söz konusu olduğunda, daha fazla düşünmeyi teşvik edebildikleri için bazen açık sonları severim ama burada biraz daha açıklık isterdim.
 
Son düzenleme:
1. KİTAP: Ölüm Diken Üstünde - AGATHA CHRISTIE

Beş gün önce bitirmiştim bu romanı. Çok güzeldi. Gizem sır sevenler hemen okumalı. :bhr::Z Son 30 sayfasında şoke olacaksınız. Hercule Poirot karakterine hayran olacaksınız. :love1:
@Emre Ozansoy @Angelica

Sıradaki kitabım Zehiri Kim Verdi?
O da Salı akşamına kadar biter. :Z:bhr:
 
1. KİTAP: Ölüm Diken Üstünde - AGATHA CHRISTIE

Beş gün önce bitirmiştim bu romanı. Çok güzeldi. Gizem sır sevenler hemen okumalı. :bhr::Z Son 30 sayfasında şoke olacaksınız. Hercule Poirot karakterine hayran olacaksınız. :love1:
@Emre Ozansoy @Angelica

Sıradaki kitabım Zehiri Kim Verdi?
O da Salı akşamına kadar biter. :Z:bhr:

Hımm gizem ve sır en sevdiğim mutlaka okuyacağım :D
 
  • Harika
Reactions: cokiyitvci
2. KİTAP: ZEHİRİ KİM VERDİ? - AGATHA CHRISTIE

Bugün 21.00'e doğru bitirdim bu romanı. Çok güzeldi yine. AGATHA CHRISTIE usta yazar ya resmen. :D Fena ters köşeler oluyor. Bunu da hemen okuyun. :D @Emre Ozansoy @Angelica

Sıradaki kitabım ÜÇ YANLIŞ ÜÇ CESET
 
Madalyonun İçi (TV/Masumlar Apartmanı) | Gülseren Budayıcıoğlu

Berlin'e uğrayınca ilk işim kitabı arkadaşımdan alıp okumak oldu. Diziyi takip ediyorum ama orjinalini okumadan es geçemezdim. MA'yla kıyaslama yapacak olursam Youtube'dan izlerken sürekli Han ve İnci'nin sahnelerini atlıyordum, orjinalinde böyle karakterlerin olmaması hiç tesadüf değilmiş. Safiye, Gülben ve Neriman arasında da çok güzel bir senaryo yazılabilirmiş. Ama hem 2 saati doldurmak, hemde seyircinin gözünü doldurmak için sürekli böyle basit yollara başvuruluyor maaalesef.

Kitap çok güzeldi, beklentimi karşıladı. Budayıcıoğlu'nun tespitleri, o karakterler o kadar iyi betimlenmiş ki. Her okuduğumda kendimi her karakterin yerine koyarak empati kurabildim. İşte bunu çok seviyorum, oldum olası hep bu hissiyatı veren yazarları okumuşumdur. Dizide en büyük iki kızkardeşlerin sahnelerini izliyorum hep ama kitapda gereksiz detaylar yer almadığı için hiç karakter ayırt etmedim. Aslında Neriman dizideki Han karakteri imiş, onu fark ettim. Tekrar tekrar romanların dizilerden ne kadar çok iyi olduğunu gözler önüne serilmiş bir kitap kesinlikle. Bakalım dizide olaylar nasıl gelişecek.

Sonunda yerli kitap okuyabildim, sıra Gülseren Budayıcıoğlu'nun diğer kitaplarında. :D
------

Ohne Schuld (Suçsuz) | Charlotte Link

Genel olarak, okurken çeşitlilik sağlayan farklı karakterleri gerçekten beğendim. Charlotte Link bu sefer de çeşitli bakış açılarını ve hikâyeleri yavaş yavaş ve uyumlu bir şekilde ustaca birleştirmeyi başarmış. Tematik olarak hikayeyi başından itibaren büyük bir ilgiyle takip ettim. Bana hiçbir şey abartılı görünmüyordu, bunu günlük yaşamda gerçekten hayal edebileceğim bir şekilde hemde. Bahsetmek istediğim bir diğer konu da kitapta çocuklara yönelik ölümcül şiddet olması. Bu sahne çok detaylı anlatılmıyor ama sizi kayıtsız da bırakmıyor. Eleştiri alsa da yine de benim için katlanılabilirdi. Aksi takdirde, her şeyin nasıl bağlantılı olduğunu ve özellikle işlerin nasıl devam edeceğini gerçekten bilmek istediğim her zaman heyecan verici aşamalar oldu.

Sonlara doğru maalesef gerilim benim için kayboldu, bu yüzden sadece son birkaç bölüm için tezahürat yapabildim. Romanlar söz konusu olduğunda, daha fazla düşünmeyi teşvik edebildikleri için bazen açık sonları severim ama burada biraz daha açıklık isterdim.
Demek ki dizideki olmamışlıkları ve niye bu kadar rahatsız olduğumu fark ettin sonunda. :A
 
Madalyonun İçi (TV/Masumlar Apartmanı) | Gülseren Budayıcıoğlu

Berlin'e uğrayınca ilk işim kitabı arkadaşımdan alıp okumak oldu. Diziyi takip ediyorum ama orjinalini okumadan es geçemezdim. MA'yla kıyaslama yapacak olursam Youtube'dan izlerken sürekli Han ve İnci'nin sahnelerini atlıyordum, orjinalinde böyle karakterlerin olmaması hiç tesadüf değilmiş. Safiye, Gülben ve Neriman arasında da çok güzel bir senaryo yazılabilirmiş. Ama hem 2 saati doldurmak, hemde seyircinin gözünü doldurmak için sürekli böyle basit yollara başvuruluyor maaalesef.

Kitap çok güzeldi, beklentimi karşıladı. Budayıcıoğlu'nun tespitleri, o karakterler o kadar iyi betimlenmiş ki. Her okuduğumda kendimi her karakterin yerine koyarak empati kurabildim. İşte bunu çok seviyorum, oldum olası hep bu hissiyatı veren yazarları okumuşumdur. Dizide en büyük iki kızkardeşlerin sahnelerini izliyorum hep ama kitapda gereksiz detaylar yer almadığı için hiç karakter ayırt etmedim. Aslında Neriman dizideki Han karakteri imiş, onu fark ettim. Tekrar tekrar romanların dizilerden ne kadar çok iyi olduğunu gözler önüne serilmiş bir kitap kesinlikle. Bakalım dizide olaylar nasıl gelişecek.

Sonunda yerli kitap okuyabildim, sıra Gülseren Budayıcıoğlu'nun diğer kitaplarında. :D
------

Ohne Schuld (Suçsuz) | Charlotte Link

Genel olarak, okurken çeşitlilik sağlayan farklı karakterleri gerçekten beğendim. Charlotte Link bu sefer de çeşitli bakış açılarını ve hikâyeleri yavaş yavaş ve uyumlu bir şekilde ustaca birleştirmeyi başarmış. Tematik olarak hikayeyi başından itibaren büyük bir ilgiyle takip ettim. Bana hiçbir şey abartılı görünmüyordu, bunu günlük yaşamda gerçekten hayal edebileceğim bir şekilde hemde. Bahsetmek istediğim bir diğer konu da kitapta çocuklara yönelik ölümcül şiddet olması. Bu sahne çok detaylı anlatılmıyor ama sizi kayıtsız da bırakmıyor. Eleştiri alsa da yine de benim için katlanılabilirdi. Aksi takdirde, her şeyin nasıl bağlantılı olduğunu ve özellikle işlerin nasıl devam edeceğini gerçekten bilmek istediğim her zaman heyecan verici aşamalar oldu.

Sonlara doğru maalesef gerilim benim için kayboldu, bu yüzden sadece son birkaç bölüm için tezahürat yapabildim. Romanlar söz konusu olduğunda, daha fazla düşünmeyi teşvik edebildikleri için bazen açık sonları severim ama burada biraz daha açıklık isterdim.

Adı üstünde uyarlama zaten kitap gibi olamaz ki :D bende okuyacağım inşAllah bakalım nasılmış kitap :D
 
  • Güldürdün
Reactions: kerem
Adı üstünde uyarlama zaten kitap gibi olamaz ki :D bende okuyacağım inşAllah bakalım nasılmış kitap :D
Yoo istenirse olabilir, bu kadar fazladan karakter katmaya gerek yokmuş. :D
------

Demek ki dizideki olmamışlıkları ve niye bu kadar rahatsız olduğumu fark ettin sonunda. :A
Sen gereksiz yere gömmek için kusur arıyorsun, bense eleştiri yapıyorum. İkisi aynı şeyler değil. :A
 
  • Güldürdün
  • İlginç
Reactions: Aserat and Angelica
Yoo istenirse olabilir, bu kadar fazladan karakter katmaya gerek yokmuş. :D
------


Sen gereksiz yere gömmek için kusur arıyorsun, bense eleştiri yapıyorum. İkisi aynı şeyler değil. :A
Yoo kusur falan aramıyorum tıpkı senin gibi orijinal hikayeden aşırı yapıldığı için eleştiri yapıyorum. :A Haklısın ama benim işime gelmiyor de kurtulalım bence. :A
 
Yoo istenirse olabilir, bu kadar fazladan karakter katmaya gerek yokmuş. :D
------


Sen gereksiz yere gömmek için kusur arıyorsun, bense eleştiri yapıyorum. İkisi aynı şeyler değil. :A

bencede ama 2 saatlik diziye karakterler olacak valla masumlardan hiç sıkılmadan izliyorum inci ile han karakterini çok severek izliyorum :D