En Son Okuduğunuz Kitap? 📖

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan Onur_35
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu - Stefan Zweig

Bir oturuşta okunabilecek, sayfa sayısı 80 olan ve bir o kadar da sürükleyici olan eser. Bir kadının 'kara sevda' diyebileceğimiz aşkını anlatıyor. Yazar komşusuna aşık olan ve hayatı boyunca onu seven bir kadın... Ölmeden önce yazdığı mektup, R.'ye geliyor ve kitap boyunca o mektubu okuyorsunuz. Düşündürücü ve değişik bir yapıt, bir oturuşta okunur. :)
 
Simyacı - Paulo Coelho

Okuduğum en ilginç kitaplardan biri daha. İspanya'da çobanlık yaparak geçinen bir delikanlının iki kere aynı düşü görmesiyle Mısır'da hazinesini aramasıyla hikaye başlıyor. Çok güzel mesajları var kitabın, güzel sözleri var. Son sayfalardan aklıma gelen ''Bir düşün gerçekleşmesini bir tek şey olanaksız kılar: başarısızlığa uğrama korkusu'' güzel söz. Sürükleyici bir kitap ama birkaç bölümde hafiften sıktı, o da simyayla ilgili olayları anlatıyor falan ondan sıktı galiba. Kısaca beğendim kitabı, okumanızı öneririm. İleride ikinci kez okunabilecek bir kitap ekstra.
 
Satranç - Stefan Zweig

Sonu bir anda bitti, keşke birkaç sayfa daha olsaydı da net olsaydı. Mirko Czentovic isminde tembel, cahil ama bir o kadar da satrança kafası basan bir kişi var. Bir gün yolcu gemisiyle bir yere giderken oradaki insanların kendisiyle satranç oynamak istemesiyle hikaye başlıyor. Hikayeni ana kahramanı ise hapiste bir satranç kitabıyla sadece kağıt üstünde okuyarak ustalaşan Dr. B. Değişik bir eser, Stefan Zweig'i beğeniyorum baya baya. :)
 
Kördüğüm - Ayşe Kulin

Bu sıralar baya popüler, raflarda da görünce almak istedim. Ayşe Kulin'i ilk kez okuma isteğim de önemli etkendi. Kitabın ismi gibi her şey kördüğüm, karışık başlıyor. İsmini ilk olarak Gizem bildiğimiz kızın kaza geçirmesi sonucu hafıza kaybı yaşaması, hastanede yaşananlar derken ilerliyor ve parçalar birleşiyor. Bazı noktaların ve sonunun havada kaldığını düşünüyorum. Tam da etkileyemedi beni ama güzeldi, baya sürükleyici ve ne olacak havasında okudum. :)
 
İlber Ortaylı - Gazi Mustafa Kemal Atatürk
"Atatürk şu tarihte doğdu. şuralarda okudu, şunu şunu yaptı, şu tarihte vefat etti" tarzı olmayan, bir biyografiden çok Atatürk'ü merkeze alarak Atatürk'ün yaşadığı dönem Avrupasını ve Osmanlısını anlatan bir kitap. 450 sayfa, çok değerli bilgiler içeriyor ama bazı noktalar hoşuma gitmedi. Atatürk, onlarca yerde altı doldurulmadan övülüp durmuş. "Atatürk şöyle iyi liderdi, böyle büyük komutandı" deyip duruyor ama o kadar. Şöyle kitabın sonunda Atatürk kimmiş diye düşününce o kadar övgünün altını dolduracak şeyler ateşemiliterliği zamanında Balkan coğrafyasını çok iyi tahlil etmiş olması ve kararlılığı oluyor. Kitap okunmalı mı, okunmalı ama benim beklediğim bu değildi.

Aldous Huxley - Cesur Yeni Dünya
Uzun zaman önce başladığım bir kitaptı ama bayağıdır okumaya fırsat bulamıyordum, son iki-üç günde kalan 70-80 sayfayı da okuyup kitabı bitirdim. Birkaç aydır distopyalara, kıyamet-sonrası eserlerine çok ilgiliyim, bu kitap da harika bir distopya sunuyor. Kitaptan bağımsız olarak Mustafa Mond'un ve Vahşi'nin son kısımlardaki konuşmaları çok çok güzel. Bu da kesinlikle okunması gereken klasiklerden.
 
İçimizdeki Şeytan - Sabahattin Ali

255 sayfayı 20 günde bitirdim neredeyse, işe başlamam falan da etken tabi. Biraz sıkıcı ve ağır geldi bana, bazı yerlerde betimlemeler gerçekten çok fazlaydı ve sıktı oralar. Onun dışında hikayesi güzeldi. Macide ve Ömer'in aşkına tanık oluyoruz, aslında aşk var da yok da. Tarif edemiyorum doğrusu. Ömer'i bazen kendime benzettim. Hiçbir şeye, çevresine hayır diyemeyen, mecbur olduğunda susmaması gereken konuda susan vsvs. Diyor ya Ömer ''Aslında içimizdeki şeytan değil, tembellik.'' Macide'ye gelince mecburiyetten sığınan, korkak bir karakter. Sonunda Macide'nin yaptığı doğru mudur bilemem, doğru gibi. Üzüldüm yine de Ömer'e...

Kitaptaki en beğendiğim sözü de yazayım: ''İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.''

Sabahattin Ali'nin üç romanını da okudum. Yakında hikayelerine de el atacağım, listem daha uzun. Yaza anca görünüyor. :)
 
İçimizdeki Şeytan - Sabahattin Ali

255 sayfayı 20 günde bitirdim neredeyse, işe başlamam falan da etken tabi. Biraz sıkıcı ve ağır geldi bana, bazı yerlerde betimlemeler gerçekten çok fazlaydı ve sıktı oralar. Onun dışında hikayesi güzeldi. Macide ve Ömer'in aşkına tanık oluyoruz, aslında aşk var da yok da. Tarif edemiyorum doğrusu. Ömer'i bazen kendime benzettim. Hiçbir şeye, çevresine hayır diyemeyen, mecbur olduğunda susmaması gereken konuda susan vsvs. Diyor ya Ömer ''Aslında içimizdeki şeytan değil, tembellik.'' Macide'ye gelince mecburiyetten sığınan, korkak bir karakter. Sonunda Macide'nin yaptığı doğru mudur bilemem, doğru gibi. Üzüldüm yine de Ömer'e...

Kitaptaki en beğendiğim sözü de yazayım: ''İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.''

Sabahattin Ali'nin üç romanını da okudum. Yakında hikayelerine de el atacağım, listem daha uzun. Yaza anca görünüyor. :)

Kürk Mantolu'dan daha ağır ama daha derinlikte bir kitaptı. Yine de üçü arasında net bir sıralama yapmak zor, ruh haline göre değişen bir şey. :)

Bunu beğendiysen bir ara Matmazel Noraliya'nın Koltuğu'nu da listene eklemeni tavsiye ederim, fikir olarak farklı olsalar da tür olarak yakın sayılırlar. Hatta Matmazel Noraliya'nın yazarı Peyami Safa bu İçimizdeki Şeytan romanında da geçiyor İsmet Şerif olarak. Aynı şekilde romandaki Nihat karakteri de Hüseyin Nihal Atsız. Bir de Necip Fazıl karakteri de vardı romanda, şair olan oydu. :)
 
Kürk Mantolu'dan daha ağır ama daha derinlikte bir kitaptı. Yine de üçü arasında net bir sıralama yapmak zor, ruh haline göre değişen bir şey. :)

Bunu beğendiysen bir ara Matmazel Noraliya'nın Koltuğu'nu da listene eklemeni tavsiye ederim, fikir olarak farklı olsalar da tür olarak yakın sayılırlar. Hatta Matmazel Noraliya'nın yazarı Peyami Safa bu İçimizdeki Şeytan romanında da geçiyor İsmet Şerif olarak. Aynı şekilde romandaki Nihat karakteri de Hüseyin Nihal Atsız. Bir de Necip Fazıl karakteri de vardı romanda, şair olan oydu. :)
Kürk Mantolu'nun ilk 15-20 sayfası, günlüğe girmeden olan kısımları sıkıcı. Ondan sonrası bayağı akıyor, sonu zaten çok hüzünlü. Baya etkilenmiştim sonundan...

Peyami Safa'nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ve Fatih Harbiye dışında bir kitabını okumadım, fazla da bilgim yok yazar hakkında. Bir Tereddüdün Romanı, Sözde Kızlar, Biz İnsanlar, Yalnızız gibi kitaplarını bayağı duydum ama şimdilik listeye bile yazmadım. Liste baya uzun, bitsin de öyle yeni listemde Peyami Safa'ya yoğunlaşacağım. :)

Cengiz Aytmatov'a sardım bu oralar, Toprak Ana kitabı çok etkilemişti. Şimdi üç kitabını daha aldım, onun kitaplarını bitiririm galiba. Okudun mu hiç?
 
Kürk Mantolu'nun ilk 15-20 sayfası, günlüğe girmeden olan kısımları sıkıcı. Ondan sonrası bayağı akıyor, sonu zaten çok hüzünlü. Baya etkilenmiştim sonundan...

Peyami Safa'nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ve Fatih Harbiye dışında bir kitabını okumadım, fazla da bilgim yok yazar hakkında. Bir Tereddüdün Romanı, Sözde Kızlar, Biz İnsanlar, Yalnızız gibi kitaplarını bayağı duydum ama şimdilik listeye bile yazmadım. Liste baya uzun, bitsin de öyle yeni listemde Peyami Safa'ya yoğunlaşacağım. :)

Cengiz Aytmatov'a sardım bu oralar, Toprak Ana kitabı çok etkilemişti. Şimdi üç kitabını daha aldım, onun kitaplarını bitiririm galiba. Okudun mu hiç?

Türki cumhuriyet yazarlarından şu ana kadar hiç okumadım sanırım, onlar da bende listemin sonlarında. Türk romanlarında baya geride kaldım okuduğum roman sayısı 10-15'i geçmez belki o yüzden kronolojik akım olarak ilerleyeceğim. Önce bireyin iç dünyasını esas alan psikolojik tahlilli romanlar yani Peyami Safa, Tarık Buğra, Semiha Ayverdi gibi yazarlardan hiç olmazsa birer kitap, ardından Yaşar Kemal, Orhan Kemâl, Kemal Tahir kitapları gibi toplumcu gerçekçi yapıtlar. Son olarak da Modernizm yani Tutunamayanlar, Cevdet Bey ve Oğulları vb. :)

Tabi yılda okuduğum kitap sayısı son yıllarda 7-8'e kadar düştüğü için belki yılları alması sürpriz olmaz, daha klasikler de duruyor üstelik rafta. Kitap satın alma hastalığı tehlikeli bir şey, okumaya o an karar vermeden almamak gerek aslında ama insan tutamıyor kendini. :D
 
Türki cumhuriyet yazarlarından şu ana kadar hiç okumadım sanırım, onlar da bende listemin sonlarında. Türk romanlarında baya geride kaldım okuduğum roman sayısı 10-15'i geçmez belki o yüzden kronolojik akım olarak ilerleyeceğim. Önce bireyin iç dünyasını esas alan psikolojik tahlilli romanlar yani Peyami Safa, Tarık Buğra, Semiha Ayverdi gibi yazarlardan hiç olmazsa birer kitap, ardından Yaşar Kemal, Orhan Kemâl, Kemal Tahir kitapları gibi toplumcu gerçekçi yapıtlar. Son olarak da Modernizm yani Tutunamayanlar, Cevdet Bey ve Oğulları vb. :)

Tabi yılda okuduğum kitap sayısı son yıllarda 7-8'e kadar düştüğü için belki yılları alması sürpriz olmaz, daha klasikler de duruyor üstelik rafta. Kitap satın alma hastalığı tehlikeli bir şey, okumaya o an karar vermeden almamak gerek aslında ama insan tutamıyor kendini. :D
Ben 1 ay iznimde 8 kitap bitirdim, baya verimli geçti. Büyük ihtimal bu yaz tatilim olmayacak ama işe kitap falan da götürürüm büyük ihtimal. Sonbahara kadar 20-30 kitap zor olsa da biter gibi. :)

Yaşar Kemal'in İnce Memed serisine başla, 1-2 yılda biter. :A
 
Romeo ve Juliet - Shakespeare

Tamamen meraktan aldım, cidden sıkıcı bir kitaptı. Tiyatro eseri olması ve 130 sayfası olmasından şükür erkenden bitirdim. Birbirine düşman iki ailenin gençlerinin birbirine aşık olmasıyla eser başlıyor. Romeo'nun ergence sözleri, Dadı'nın bilmişliği, ailelerin kavgaları falan gülümsetti. Sonu da hüzünlü bitti.
 
Jeremy Black - Kısa İngiltere Tarihi
İngiltere tarihini ana olarak dört bölüme* ayırıp anlatan bir kitap.
*1400'e kadar, 1400-1750, 1750-1900, 1900-günümüz
Kitabın büyük bir kısmı "şu kral şununla savaştı, şurayı aldı, burayı kaybetti, Kilise'yle şöyle şöyle oldu" tarzında geçiyor. İlgimi özellikle çeken birçok şey öğrendim/fark ettim. Mesela 15 Temmuz, İngiltere için de tarihi açıdan önemli bir günmüş: Magna Carta günüymüş.
Nasıl işlendiğini en çok merak ettiğim kısımlardan biri İstanbul'un işgaliydi. İki Savaş Arasındaki Yıllar adındaki ara başlıkta bir paragrafta geçiyor sadece, Türkiye'nin tek geçtiği yer de orası. Ne yazıldığını aynen aktarıyorum:
Başka yörelerde, özellikle, Irak, İran, Hindistan ve Mısır'da, sınırları dışında imparatorluğun yeni sorumluluklar üstlendiği Türkiye'de Britanya ciddi muhalefetle karşılaştı. Hükümet 1922'de Türkiye'den çekilmek zorunda kaldı ama Irak, Hindistan ve Mısır'daki muhalefet bastırıldı.
Gelelim çevirisine, bunu okuyunca bir güldüm. :D Yeni sorumluluklar: Türkiye'nin işgali, ciddi muhalefet: Milli Mücadele. Ciddi ciddi Milli Mücadele'nin "İngiliz oyunu" olduğunu iddia edenlere özellikle okutmak isterim şu paragrafı. 🙂
 
Genç Werther'in Acıları - Goethe

Mektup-Roman tarzında yazılmış bir eser, yer yer hatta çoğu yerde sıkıldığımı belirtmem lazım. Son sahne çok sarsıcıydı, üzücüydü. Ve bu kitabın Goethe'nin hayatından bir kesit üzerine yazıldığını öğrendim, o da ayrı bir etkileyici kısım. Werther adında genç adamın nişanlı biri Lotte'ye aşık olmasıyla hikaye başlıyor.
Hikayenin sonunda Werther intihar ediyor. Kitabın sonu o kadar etkileyici ki bu kitaptan sonra Almanya'da intihar olaylarının büyük oranda arttığı gözleniyor ve kitap bir süre yasaklanmış. Çok garip gerçekten...
 
Burak Aksak - Leyla ile Mecnun
Hafta sonu okumamak için zor dayandım ve cuma-pazartesi-salıda bitirdim. Dizisini izlediğin bir şeyin kitabını okumak da daha farklı bir şeymiş. Tüm karakterlerin kafanda tam bir kişi olarak canlanması, onların sesleri, kitapta yazmasa bile vurguları, kitapta o kadar ayrıntılı anlatılmasa bile kişilikleri vs. hepsini biliyorsun. Bu açıdan okuması daha da güzeldi.
Kitabı okurken çok güldüm, çok güldüm lafta değil gerçekten saniyelerce sesli güldüğüm kısımlar oldu. Mesela
Mecnun'un Leyla'yı isteme niyetiyle gittiği yapılmayan nişan gecesi ortalık iyice karışınca Mecnun'un kavga edenleri ayırmak için şarkı söylemeye başlaması... "Aman bir recalim vaaar" demeye başladığı yerde kitabı bırakıp güldüm, kendime gelince devam ettim. Hatırladıkça hala da gülüyorum. Bir başka kısım da Mecnun'un Leyla'yla konuşmaya çalışmak için kafeye girmesi, Leyla'nın Mecnun'u garson sanması ve Mecnun'un kendini garsonluğa kaptırmasıydı. :D
Dizide olduğu gibi burada da keskin geçişler vardı duygular arasında. Daha gülmeyi bırakamadan içimin cız ettiği de oldu ama dizideki kadar yoğun alamadım dramı. Kireçburnu sakinlerini çok ama çok özlediğimden büyük oranda iyi geldi kitabı okumak ama
yine böyle bitmesi mi gerekiyordu gerçekten? Yeni bir hikaye diye başladık, Leyla yine öldü, kendi çölünde kaybolan Mecnun bu sefer çölün kendisine dönüştü. Gerçi evren bana spoiler verdi resmen okurken, tam son iki sayfaya doğru yaklaşırken şu müzik çalmaya başladı. :D Tabii müziğin de etkisiyle biraz daha duygulu geçti sahne.
İşbu mesaj Yalan müziği eşliğinde yazılmıştır.
 
Alev Alatlı - Batı'ya Yön Veren Metinler I
İlk cildi sonunda bitirebildim. Faydalı bir kitap, okunmasını tavsiye ederim. "Vay be Orta Çağ böyle bir zamanmış aslında" dedirten bir kitap. Antik Yunan-Roma güzel, Rönesans güzel, aradaki Orta Çağ "karanlık/kötü" kalıbını yıktı benim için. Hristiyan teolojisiyle ilgili de önemli seçkiler okuma imkanı buldum ve kullanılan terimler ve Tanrı anlayışı hakkında İslam'la olan ortak noktalarının sandığımdan çok daha fazla olduğunu fark ettim. Tabii temelde teslis ve tevhid gibi birbirine zıt iki kavram durmaya devam ediyor.
 
Gazap Üzümleri - John Steinbeck

550 sayfadan fazla bir kitap, alırken biraz ürktüm ama iyi ki almışım. Biraz ağır ilerliyor ama gerçekten harika bir roman. Betimlemeleri fazlaydı ama sanki onlarla birlikte göçü yaşadım gibi hissettim. Tüm dünyayı etkileyen 'Büyük Buhran' döneminde tarımda traktörleşmenin başladığı topraklarda halkın bir umutla Kaliforniya'ya göçünü anlatıyor. Tabi kitap bu kısımda Joad ailesine odaklanmış. Onların çektiği açlığı, sefaleti, zulmü çok iyi aktarmış yazar. Çıktıkları yolculukta birçok ismi kaybettiler, yeni isimlerle tanıştılar.

Anne karakteri romanda çok önemliydi. Sürekli umut bağlayan, ailenin parçalanmasını istemeyen ve önleyen bir karakter. Tom yine çok iyi işler başardı, çapkın Al'ı baya sevdim. Papaz Casy de önemli karakterdi.

Çok acıklı, çok etkileyici, çok güzel roman. Sayfa sayısından korkmayın, eminim romanı okurken siz de o yollardan geçeceksiniz. Sizler de açlık yaşayacak, ıslanacak, sıcaktan kavrulacak, şaşıracaksınız.