En Son İzlediğiniz Film? 🎞

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan şirin
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Aaron Taylor-Johnson, Christopher Mintz-Plasse, Chloë Grace Moretz, Mark Strong, Nicolas Cage ve Lyndsy Fonseca gibi oyuncuların rol aldığı filmi izledim ve çok beğendim. Fantastik bir film var ve içinde ufak tefek absürd sahnelerde var. İçinde komik taraflarda var yani. Mark Miller tarafından yazılan aynı romandan esinlenme bir film.

Süper kahramanımız Kick Ass, daha doğrusu Dave Lizewski'yi kendime çok benzettim. İçine kapanık bir gencin hikâyesiydi, tabi ilk başlarda öyleydi. İçine kapanık olduğu kadar da sakin, heyecanlı, her birşeyi elini yüzüne bulaştırabilecek ve hatta kızlardan utanan. Her ne kadar kendini sıradan gibi görse de, aslında farklı olduğuna inanan. Tabi bunlar kahramanın ilk başlardaki halleriydi. Süper kahraman olma yolunda Dave Lizewski, Kick Ass oldu. Başlarda biraz çuvalladı ama sonradan toparladı, özellikle de son sahnelerde. Sevgili bile yaptı ve o sahneleri gerçekten iyiydi. Süper kahraman olmak, insanlara yardım etmek, birçok kişinin de hayali olmuştur. Filmde aslında bu hayal üzerinden yola çıkılıyor ve bu şekilde ilerliyor. Bu şekilde daha doğal olmuş film.

Kick Ass, bildiğimiz süper kahramanlardan biraz farklı. Mesela uçamıyor, örümcek ağı atamıyor vs. vs. Kendi kendine yükseliyor. Doğallık ön plana çıkıyor karakterde. Mindy Macready ya da takma ismiyle Hit Girl, Damon Macready ya da takma ismiyle Big Dady. Baba ile Kızı, Kick Ass'in aksine daha aktif. Hele Hit Girl yaşına rağmen acayip şeyler yaptı.
 
Moderatörün son düzenlenenleri:

Kick Ass ya da Türkiye'deki ismiyle Göster Gününü'nün bu yıl çıkan 2. filmi gerçekten iyiydi ve ben çok beğendim. Filmde Aaron Taylor-Johnson, Christopher Mintz-Plasse, Chloë Grace Moretz ve Jim Carrey gibi oyuncular rol alıyor.

Bu film, ilk filme göre daha hareketli ve daha da iyiydi diyebilirim. İlk film ile bağlantılıydı. İlk filmde bazı yerlerde çok renkli sahneler vardı ama burada pek yoktu. Gerçi filmin komedi ile pek bir alakası yok. Fantastik bir filme giriyor daha çok.

İyiler ile Kötüler birbirine girdi ve kazanan her zaman ki gibi, iyiler oldu. Kanlar, kesilmeler fazlasıyla oldu ve bu sahneler çok heyecanlıydı. Her karakter birbirini çok iyi tamamladı. Sonlara doğru çok kötü şeyler oldu ama yine de heyecan devam etti. Yeni yeni süper kahramanlar da türedi. Çok değişiklik oldu ama yine de tat vermeyi başardılar.

Aaron Taylor-Johnson ilk filme göre kendini çok geliştirmiş. Kas yapmış mesela ve karakterine de çok sağlam oynuyordu. Daha başka Christopher Mintz-Plasse ilk filme göre çok daha aktifti. İlk filmde tarafı belli değildi pek ama bu kez tarafı belliydi, kötüler. Kötü rolle çıktı karşımıza yani. Chloë Grace Moretz ilk filmde de çok iyiydi ve şimdi de çok iyi. Hareketli sahnelerde başarılı performanslar sergiliyordu. Üç yıl önce ilk filmde güzel biri olacağını belli etmişti. Aradan üç yıl geçti ve çok güzel bir kız karşımıza çıktı. Gerçekten çok güzeldi ve çok beğendim. İlerleyen yıllarda güzelliğine güzellik katacağını ve çok canlar yakacağını düşünüyorum. Hatta bunun kalın yazıp, altını çizeyim de, ileride hatırlarım. Jim Carrey'e gelince, iyi bir rolü vardı ama çok uzun sürmedi. Ben Jim Carrey'i daha çok kendini ön planda tutacağı başrollerde görmek istiyorum. Gerçi iyi rol yapıyordu ve bu bir gerçek.

Süper Kahramanlar bırakıyordu işi ama bakalım ne olacak. Film serisi tamamen bitmişte olabilir buna göre ya da ilerleyen yıllarda yeniden çekerler.. Sonuç olarak film dünyasına başarılı iki film verdiler. Devam etsin ya da etmesin, bu bir gerçek. Kick Ass serisi gerçekten çok iyiydi, çok beğendim.
 

Öncelikle yorumuma “The Place Beyond the Pines” gibi karizmatik bir ismi “Babadan Oğula” gibi klişe görünümlü bir isim olarak dönüştüren kişileri saygıyla anarak başlamak istiyorum. Tamam, “Çamların Ötesinde” vb olsaydı yine o karizmayı yaratmayacaktı ama en azından orijinalinde olduğu gibi daha orijinal bir isme sahip olacaktı.


Filme geçecek olursam film, oldukça farklı bir filmdi. Sanki bir değil de üç farklı film birden izledim. Her ne kadar üç farklı film gibi olsa da bütünlük de bir şekilde başarıyla sağlanmış.

Ryan Gosling, biraz Driver'daki rolüne benzer soğuk yapılı bir karakteri yine başarıyla canlandırmış. Filmin en iyisiydi sanırım. Bradley Cooper, yine rolünün üstesinden gelmiş. İlk kez izlediğim Eva Mendes de gayet iyi bir iş çıkarmış.

Filmi genel olarak oldukça başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Üç kısımda da sürükleyiciliğini korudu.

Fakat bazı kısımları çok mantıklı bulmadım. Bunlardan bazıları:

Çocukların hemen karşılaşması klişeydi.

Jason'ın üvey babasının Luke'ın adını vermesi saçmaydı ve o karakterden beklenmeyecek bir davranıştı.

Avery'nin oğluna ne oldu? Hiçbir şey olmamış gibiydi. Sonda babasını törende alkışlaması ve oldukça iyi görünmesiyle ne anlatılmak istenmiş anlamadım.


Bunlara rağmen yılın kaliteli işlerinden biri olduğu aşikar. İzlemek isteyen varsa tavsiye edebilirim.


Puanım: 7/10
 

İlk 4 filmin yanından dahi geçmeyen bir filmdi. Komiklik olarak komik sahneler vardı ama saçma sahneler daha fazlaydı. Ama oyuncular iyiydi. Snoop Dogg, Charlie Sheen, Ashley Tisdale, Lindsay Lohan filan tanıdığım ve sevdiğim oyuncular. Snoop reyizin şarkılarınıda seviyorum oyunculuğunuda adam komedi için doğmuş resmen


Onun dışında oyuncular ve ilk 4 film hatrına puanım 7/10
 
Yazılmayan Filmler Serisi Part 2


İsmi gibi tuhaf ama bir o kadar da güzel bir filmdi. Zaten daha önce Fincher ve Brad Pitt filmlerini izleyenler, sadece bu ikiliyi görse bile tereddütsüz izleyebilir. (Seven, Fight Club...) Fincher yine tuhaf bir filmle karşımızda. -Bu adamın daha düzgün görünüşlü bir filmini izlemek kısmet olmadı.
- Ama böyle değişik filmlerde gerçekten güzel oluyor.

Oyunculuklar çok iyiydi. Brad Pitt yine çok iyiydi.Özellikle yaşlılık hali bu kadar gerçekçi olur yani. Diğer oyunculuklar da fena değildi. Cate Blanchett'te çok başarılıydı.

Hikaye zaten çok ilginç. Büyüdükçe küçülen bir adam var.
Daha fazla detaya girmiyeyim.... Senaryo'da konuya göre çok iyi işlenmiş. Yalnız bazı kısımlarda sıkıldığımı da söylemeliyim.

Genel olarak çok iyi bir filmdi. Filmi izlemek istiyorsanız öncelikli tavsiyem fragmanı izlemeniz. Filmin konusu fragmandan anlaşılıyor zaten. Forumda da gördüğüm kadarıyla Fantastik filmi sevenlerin sayısı oldukça fazla. O yüzden rahatlıkla önerebilirim...

Puanım: 9/10


Yaklaşık bir ay falan olmuştur filmi izleyeli. Klasik ama çok beğenmiştim. Özellikle vurgulanan aşk teması çok iyiydi.

Bir Audrey Hepburn ve Gregory Peck klasiği. İkisi de ustaca bir performans sergilemişler. Özellikle Audrey Hepburn çok iyiydi. Oscar'ı da almasını bilmiş zaten. Özellikle filmdeki tatlılığı insanı hayrete düşürüyor. O nasıl "Thank you." demektir.
Kısacası süperdi.


Filmin kaç tane Oscar adaylığı var hatırlamıyorum ama oldukça fazlaydı. Bunu hak eden bir filmdi bana göre. Kostümler çok başarılıydı zaten bu konuda da Oscar'ı almış film.

Film isiminden de anlaşılacağı gibi aşk filmiydi. Genelde fazla sevmem bu tür filmleri ama bu film başkaydı. Kısacası çok iyi bir filmdi.

Puanım: 8/10


Özellikle son zamanlarda sihirbazlık filmleri bir hayli ilgimi çekmeye başladı. Bu filmde de sevilesi bir hava vardı.

Edward Norton'a olan sevgimi bir nebze daha arttırdı diyebilirim. Kaliteli işlerde yer alması çok iyi. Böylece izlenecek daha çok filmi oluyor. Neyse, bence çok başarılıydı filmde. Oyunculuğunun tavan yaptığı filmlerden birisi demem yanlış olmaz herhalde.

Filmin sonu çok şaşırtıcıydı. Daha önce The Prestige'te de yaşamıştım bunu. Gerçi Prestige'de daha çok düşündürmüştü, ama bu film gerçekten şaşırttı. Ters köşe oldum deyim yerindeyse.
Daha fazla spoiler vermiyeyim en iyisi.


Genel olarak baştan sona kadar, akıcı bir şekilde ilerliyor film. Sıkılmadım desem yanlış olmaz. Tavsiye ederim...

Puanım: 8.5/10


Orta şeker bir filmdi. Yani yer yer sıkıldım. Fakat sıkılsam da oldukça anlamlı bir film olduğunu düşünüyorum.

Will Smith'in izleyip de pişman olduğum filmi yok denilecek kadar az. Bu da onlardan birisiydi. "Tanrı dünyayı 7 günde yarattı. Bense, yedi saniyede mahvettim." İzleyeli uzun zaman olsa da bu replik aklımdan çıkmadı. Sanırım izlediğim filmler arasında duyduğum en iyi repliklerden birisiydi.

Will Smith fazlasıyla iyi oyunculuğuyla yine insanı filme bağlamayı beceriyor. Hikaye'yi çok beğendim. Senaryo'ya çok güzel işlenmiş. Senaryo'da gereksiz yazılmış vakit geçirici boş sahneler vardı. Onlar olmasa daha iyi olabilirdi film. Yine de güzeldi.

Kısacası Will Smith hatrına bile izlenebilecek bir film.
Tavsiye ederim...

Puanım: 7.5/10


Konusunu saçma bulsam da beğendim.

Nicolas Cage'i çocukluktan gelen bir anı sebebiyle severim. Bu adamın filmleriyle büyüdüm desem yanlış olmaz. Ama şimdi bakınca filmlerinin bir çoğu saçma geliyor konusu itibarıyla. Bu filmde işte onlardandı.


Saçma tarafı şu: Yüz nakli operasyonu. Yani yıla bakacak olursak böyle başarılı bir yüz nakli operasyonu olmaz bence.
O yüzden filmin türüne bir de Fantastik eklemeleri lazım. Burdan yetkililere sesleniyorum.


Neyse; Nicolas Cage ve John Travolta çok iyi oyunculuk sergilemiş. İki ustayı bir arada görmek güzel. Hikayesi dediğim gibi saçmaydı. Ama senaryoya iyi yansıtılmış. O yüzden hikayenin saçma olmasını çok yadırgamadım.

Genel olarak başarılı buldum filmdi.

Puanım: 8/10


Bu filme dün akşam CNBC-E'de denk geldim. Açıkçası hoş bir raslantı oldu. İzlemek istediğim bir filmdi.

Film çok durgundu. Jude Law 'Vassili Zaitsev' adında Rus keskin nişancıyı canlandırıyor. Araştırdım da baya ünlü bir keskin nişancı. Buradan anlaşılacağı üzere gerçek hayattan esinlenme bir film.

Jude Law'ın oyunculuğunu çok beğenmedim. Belki filmin durgunluğundan ya da gece izlememden ötürü beğenmedim. İzlerken uykum geldi. O derece durgundu film. Yine de yan oyunculuklar iyiydi.

Filmde o dönemi çok iyi yansıtmışlar. Bu konuda geçer not aldı film. Hikaye güzel fakat senaryo vasattı. Fakat filmde gereksiz uzatılmış sahneler fazlaydı.

Kısacası beğenmedim.

Puanım: 6/10


Çok güzel bir tarih filmiydi. Tarih filmi çünkü; Haçlı Seferleri'ni anlatıyor. Biraz Hristiyanları masum göstermişler, onları haklı gösteriyorlar, fakat özellikle Selahaddin Eyyubi'yi çok iyi ve adaletli bir hükümdar olarak göstermeleri aslında biraz da objektif olduklarını gösteriyor aslında. Fakat yine de taraf tutma var.


Başlamadan önce Ghassan Massoud'a ayrı bir parantez açmak istiyorum, müthişti. 'Selahaddin Eyyubi' rolünü yaşamış resmen. Film de fazla karizmaydı.
Adamsın.


Oyunculuklar çok iyiydi. Orlando Bloom övgüyü hak ediyor. Bunun yanında Eva Green'in olması çok güzel oldu. Ben böyle karizma kadın görmedim ya.
Asaleti yeter.
O da çok başarılıydı. Liam Neeson'da filme ayrı bir hava katmış.

Hikayeyi zaten az buçuk tarih bilgisi olanlar bilir. Selahaddin Eyyubi'nin Kudüs'ü Haçlılar'dan geri almasını konu edinmiş film. Bu konuda savaşlardaki görsel efektler çok başarılıydı. O havayı iyi yansıtmışlar.

Bence izlenilmesi gerekiyor filmin. Film tarafsız olsaydı IMDb 250'de olmayı hak ediyor derdim ama hal böyle olunca içimden demek gelmiyor açıkçası. Yine de o zamanın tarihine merakınız varsa izlemelisiniz...

Puanım: 8.5/10
 

Aamir Khan ve Bollywood filmlerine devam ediyorum.
Fanaa filmi harika bir aşk filmi olmuş yer yer aksiyon da vardı sırf romantizm yok yani ayrıca Aamir Khan filmlerinde olan müzik şöleni bu filmde de var ve bence filmin müzikleri çok çok iyiydi. Film yine tipik Aamir Khan filmlerinde olduğu gibi başlarda biraz durgun ama sonra bayaa bi açılan ve hız kesmeden devam eden bir film olmuş. Kısaca izleyin pişman olmazsınız. 😉

Puan: 9.5/10
 

Adam Sandler ile Jennifer Aniston'un başrolde yer aldığı 'Hayatım Yalan' ya da orjinal ismiyle 'Just Go with it'i izledim ve beğendim.

Olayların bir anda gelişmesini pek iyi bulmadım ama keyifle izledim. Hele sonlara doğru öyle bir seçim var ki, o bile insanı heder ediyor.

Klasik bir Adam Sandler filmi desek sanırım yanılmam. Jennifer Aniston geçmişte çok çok güzeldi ama bu filmde de pek güzelliğini kaybettiğini söyleyemeyiz. Brooklyn Decker'ı izlerken kendinden geçmek ve öyle birşey de var filmde. Bunu tek ben yaşamamışımdır. Nick Swardson güldürdü. Nicola Kidman kendini beğenmiş birini canlandırdı.

Flashback sahnesi (uzun burunlu Danny ve sonrası Cerrahlık) ve sonra yaşananlar iyiydi ama bir anda birini ilk görüşte sevmesi ve o sevdiği kişiyi vazgeçilmez yapması o kadar iyi değildi. Yalanlardan kurtuluyor en sonunda Cerrah Danny Maccabee. Bazen yalanlar bile doğruya götürebiliyor. Danny ile Katherine'nin hula kızı sahnesi çok iyiydi. Eddie'nin koyunu kurtarış sahnesi de çok komikti. Sonunu çok iyi bağladılar. Cerrah Danny Maccabee ile Asistanı Katherine evleniyor.
 

Film idare eder bir filmdi.Kitabını zamanında okumaya çalışmıştım ama hiç bir şey anlayamadığım için bırakmıştım.Belki filminden bir şeyler anlarım dedim ama oda olmadı.

Başlarken çok değişik başladı belli bir tanıtma yoktu kim kim neden var sorularının hepsi boş ve devamlı yeni karakterler girdi.

Zaten filmin yarısına kadar Mikael ile Lisbeth ayrı ayrıydı.Kitabı az çok bilmesem onuda anlamayacaktım ama film kendini izletti.Çok tutkuyla olmasada izledim.

Filmde en sevdiğim sahne:Lisbet'nin dolandırıcılık yaptığı ve hesabları boşalttığı sahneydi.
En sevdiğim karakter:Çok meymenetsiz bir yüzü olsada Lisbety.Sonradan netten baktım filmde çok çirkin çıkmış normalde güzel kızmış.

Filme puanım:6.5/10
 

John Krasinski, Mandy Moore ve Robin Williams'ın başrolde yer aldığı 'Çık Aramızdan' ya da orjinal ismiyle 'License to Wed' isimli yabancı filmi izledim ve beğendim.

Aslında anlatım bakımından beğendiğimi söyleyemem. Bir anda tanışma, kaynaşma ve evliliğe giden adımlar. Bu hızlı anlatımı beğenmedim yani. Diğer türlü iyiydi. Burada inceden mesaj vermeye de çalışıyorlar. Evliliğin kolay birşey olmadığını, herkesin başa çıkamayacağını aktarıyor izleyiciye.

Türkçe'ye çevirdiğimizde Benjamin karakteri çok komik oluyor. Filmde bir de Benjamin'i 'Ben' diye kısaltmışlar. "Sen kimsin" diye bir soru yöneltiliyor ve cevap "Ben, benim." Hani kapıyı tıklatırız ya, "kimsin" diye sorarız ve aldığımız cevap "ben" olur ya, o hesap aslında bir bakıma. Aslında dilimize çevrildiğinde çok komik kaçıyor.

Robin Williams gibi bir usta oyuncu da var. Aslında kilit bir rolü var. Evliliği sağlam temelleri oturtacak adamı oynuyor. Gerçekten de çok iyi rol yapıyor. Usta bir oyuncu, cümlenin başında dediğim gibi. Haliyle iyi oynayacak yani.

Hızlı anlatım dediğim gibi insanı biraz rahatsız ediyor ama evliliğe giden yola girilen virajda iyi sahneler çıkıyor ortaya. Evlilik gerçekten bu kadar kolay mı? Hayır, aslında kolay değil. Son dönemde zaten boşanmaların sayısı da konu ediliyor. Son sahne gerçekten iyi ve bağlantının da az çok iyi olduğunu düşünüyorum.
 

DiCaprio'nun izlediğim filmleri hep ters köşe yapmak zorunda heralde


Filmin ilk 1 saati filan normal geçiyor, ortalarında biraz daha heyecan artıyor ve son 30 dk. ise filmin kafanızı karıştırdığı yer oluyor


Pek beğendiğim bir film olmadı, açıkcası sonunuda anlamadım
Ama DiCaprio reyizin oyunculuğunu beğendim, adam artık belli bir çizgiyi yakalamış altına düşmüyor hiçbir filminde.
 

Çok güzel bir müzikal filmdi. Eski müzikler, eski danslar filan çok hoştu. Birde her ortamda şarkıya başlayınca ortamdaki diğer kişilerinde hem şarkıya hemde danslara eşlik etmesi hoşuma gitti.

Marilyn Monroe filmde zengin koca arayan paragöz birini canlandırıyor. Filmi izlerken keşke bende o dönemde yaşayıp film yıldızı olsaymışımda Marilyn Monroe ile bir filmde oynasaymışım dedim. O mimikleri, o yavaş ve insanın içine işleyen konuşması filan beni kendine birkez daha aşık etti.

8/10
 
Nasıl beğenmedin bu filmi
Kafa karıştırıcı filmleri sevmiyorsun herhalde.
 

Bradley Cooper, Ed Helms, Zach Galifianakis ve Justin Bartha'nın başrollerde yer aldığı 'Felekten Bir Gece' ya da orjinal ismiyle 'The Hangover' isimli yabancı filmi izledim ve beğendim.

https://fav10.net/forum/threads/the-hangover-felekten-bir-gece-2009-film-bilgileri-yorumları.147686/

Film ile ilgili yorumlarımı yukarıdaki linkten okuyabilirsiniz.
 
Son düzenleme:
Yorumu şuraya alabiliriz


https://fav10.net/forum/threads/the-hangover-felekten-bir-gece-2009-film-bilgileri-yorumları.147686/