En Son İzlediğiniz Film? 🎞

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan şirin
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Maria Full of Grace (2004)

Sinemayı işte böyle güzel sürprizler nedeniyle seviyorum.
BluTV'de uzun süredir listemde bekleyen bir filmdi ama doğrusu çok da yüksek beklentim yoktu. Uyuşturucu ile ilgili filmlere doygunluğum çok da sevmemem bunda etkendi. Fakat bu film meseleye çok farklı bir açıdan bakmış ve son derece basit bir o kadar da gerçek bir sonuç ortaya çıkmış, çok sevdim.

Filmin başrolü Catalina Sandino Moreno'nun filmin başarısındaki etkisi devasa düzeydeydi. Hem kendisine hem karakterine bayıldım. Oscar adayı olmasına ise hem şaşırdım hem sevindim. Şaşırdım çünkü Oscar'da genelde böyle daha küçük filmlerdeki kaliteli performanslar gölgede kalır. Bu kez öyle olmamış...

8/10
 

Aşk Üzerine Kısa Bir Film (1988)

İnsanın içine işleyen çok ama çok naif ve etkileyici bir filmdi.. Öylesine güzel bir sinema anlatımı var ki filmde, az diyalog olması zerre sıkmıyor, zaten 80 dakikalık film ve daha sıcağı sıcağına da olsa galiba izlediğim en naif, insanın içine işleyen dingin filmlerden biri oldu. Film bittiğinde zaten bir süre etkisini devam ettiriyor, insanı değişik bir moda sokuyor...

20'li yaşlarının başlarındaki genç bir memurun, 30'lu yaşlarının ortalarındaki karşı apartmandaki kadına olan tek taraflı saf aşkı konu ediliyor. "Dürbünle gözetleme" üzerine kurulu da denilebilir, uzaktan uzağa saplantılı bir aşk. Kadının dahi uzun süre haberi yok... Filmin işleyişi o kadar içten ki, izleyene sadece tanık olmak kalıyor.

Bir aşk filmi fakat romantizm yok, vıcık vıcık romantizmin ve Amerikan klişelerinin olmaması, gerçek ve saf aşk üzerine kurulu bir arayış filmi olması nedeniyle izlediğim en iyi aşk filmleri sıralamasına zirveden giriş yapmış olabilir. Hani her sene bir kez izlemelik filmler vardır, bu da öyle bir film.. Tabii herkese hitap etmeyeceği de kesin, öncelikle hikayeyi hissetmek daha doğrusu biraz duygusal modda olmak gerekebiliyor...

Soundrackt'i bile o kadar etkileyici ki...


- "Ben iyi biri değilim."
- "Mühim değil. Ben seni SEVİYORUM."

Kavuşma hayaliyle bir senedir yanıp tutuştuktan sonra yaşadığı o hayal kırıklığı neticesi kendisine zarar vermesi olgusu çok iyi işlenmiş. Ancak ondan da iyisi, başlarda yüz vermeyen kadının daha sonra pişman olması ve bu kez kaçan değil kovalayan olmaya başlaması... Filmde baştan sona bir aşk arayışı ve tek taraflılık var, taraflar değişse de teklik değişmiyor ve filmi etkileyici kılan da bu belki de.


9.5
 
Reactions: bazinga

Gasper Noa'nin izlediğim ikinci filmi oldu ve yine izleyiciyi atmosferin içine çeken yönetmenliğini fazlasıyla hissettik. Ancak bu film aşırı +18, hatta +23 denilebilir. Lars Von'un, Nymphomaniac filmini zamanında izlediğimde bu denli fazla +18 içeren film olmaz diye düşünmüştüm. Bu film Nymphomaniac'i dahi masum bırakacak cinsten. İzlediğim ve belki de izleyebileceğim, belki de sinema tarihinde çekilmiş en +18 film olabilir, erotizm açısından. Resmen oyuncular ciddi ciddi yaşamış olayı, rol filan yapmamış, ve hiç sansürlenmeden her şey... O kadar fazla ki o sahneler, büyük ölçüde itici geldi şahsen çıplaklık ve diğer unsular.

Ancak erotizmden ziyade çok net ve çıplak bir aşk filmiydi yine de. Yani olayı sadece filmin çıplaklığından ibaret görmek zor, evet belki biraz fazla gerçekçi ama ortada dramatik bir aşk hikayesi olması ve onun etrafında gelişen flashback sahneleriyle birlikte yönetmenin şovunu izlediğimiz de bir gerçek. Bu yönetmenin iki filminde de sinema anlatım dilini, üslubunu çok sevdim. Kırmızı renk tonları, müziği, flashback kullanımı... Ama keşke daha az +18 sahneler olsaymış, adını çok daha duyurabilen ve çok daha derli toplu bir film olabilirmiş... Yine de filmin dramatik tarafından dolayı bu filmi sadece +18'den ibaret görmek yanlış olur. Bana kalırsa çok aykırı fakat sinemanın ruhuna da hitap eden bir sinema filmidir...

Özellikle hayatının aşkını bulmasına rağmen bunun kıymetini bilememenin verdiği pişmanlığı çok iyi hissettirdi. Murphy ve Electra, karakterlerin isimleri bile boşuna seçilmemiş... Çocuğun adının Gasper ve filmdeki bir karakterin adının da Noa olması yönetmenin gereksiz narsistliğiydi tabii.

7.5
 
Reactions: bazinga

Arada odunluktan çıkıp çiçek böcek konulara, filmlere de dalmak gerekiyor farklı ufuklar, dünyalar adına sonuçta...
İlki kült bir aşk filmiymiş zaten ve gerçekten çok kaliteliydi; ikincisi ise aşkın cinsellik yönünü bütün çıplaklığıyla fakat bütün açıklığıyla ele alan aşırı şey bir filmdi ama yine de o sahnelerin aşırı cüretkar oluşlarına rağmen senin de beğeneceğin yönetmenliğe sahipti.


Eyes Wide'i uzun zamandır bir kez daha izlemek istiyordum, hele bir SNK aradan çıksın bir kez izleyeceğim o unutulmaz başyapıtı...
 
Reactions: MEnes
Haklısın ben de geçenlerde çiçekli böcekli filmlerden olan (Yaban Çilekleri...
) Bergman amcamın bazı filmlerine dalmıştım... 3 4 tanesini izlemiştim ve o farklı ufukları tam manasıyla görmüştüm...
İzlediğin ilk filmi daha önce duymamıştım ama senin puanı görünce biraz da araştırınca listeme aldım. İkinci filmi ise zaten daha önce Gaspar Noe saolsun listeme almıştım ama tabi ki izlememiştim...
Belki bir zaman hayatın bir döneminde izlerim, kim bilir...


'İlişkiler' üzerine Kubrick amcam çok sert ve acımasız bir film çekmişti, izlenmez mi be... İkinci kez bile izlenmeyi hak eden destansı bir yapıt gerçekten...


SNK mı dedin sen burada yoksa yanlış mı gördüm... Neyse umarım doğru görmüşümdür ve umarım artık izlemeye başlayacaksındır...
 
Reactions: Tolstoyevski

Eyes Wide'i 3 kez izledim hatta birini sinemada izleme şansına erişmiştim ve sinemada izlediğim en iyi film olarak gönül rahatlığıyla söyleyebiliyorum.


Gasper Noe de Lars Von'un daha değişik bir türevi, Lars Von demişken bir ara onun filmlerini de tamamlayalım artık vakit bol olduğunda, ayıp etmeyelim adama baya beklettik.


SNK'yi bir hafta sonu ansızın bitireceğim ama hangi hafta sonu karar veremiyorum, fakat bu kez yakındır diye umut ediyorum çünkü merdivenlerden aşağı indirme operasyonlarına başlayacağım İstanbul-Denizli-Malatya sayesinde.
 
Reactions: MEnes
Ben de 2 tur dönmüştüm ama sinemada izlemek sanırım bambaşka bir deneyim olurdu... Büyük şans gerçekten de ve o cümle gönül rahatlığıyla söylenir dediğin gibi...


Evet hakkında duyduğum yorumlar aynı şeyi söylüyor. Biraz değişik ve cesur filmler çekiyormuş kendisi...
Lars Von'a epey ayıp ettik ya tüm filmlerini hazırladık 3 filmini izleyip bıraktık...
Kendisi bu kadar boşlanmayı hak etmeyen bir çılgın ve dediğin gibi uygun vakitte artık yavaş yavaş tüketilmesi lazım...
Benim önerim şu Oscar haftası bitsin, sonrasında yavaş yavaş girilebilitesi olduğu yönünde...


SNK aaah ah... SNK dedikçe aklıma hikayenin final verdiği ve bir daha ömrümde her ay mangayı beklemeyecek olmam geliyor... Gerçekten acı verici bir durum bu...

O operasyonları yap da artık izlemeye başla be adam... 16 bölüm seni bekliyor, çılgınlar çılgını 16 bölüm...
Bu arada sezonun ikinci partı yani manganın kalan kısmını kapsayacak olan kısım 2022 Winter anime sezonunda gelecek... Yani Ocak 2022 gibi tahmin ediliyor...
 
Reactions: Tolstoyevski


Can Tertip
Öyle özellikle seçtiğimiz bir film değil, sadece uzun zamandır ilk kez kumanda elime geçince karşıma çıktı. Fena bir film değilmiş. Yer yer güldürdü baya.
Sinan Engin'i görmek sürpriz oldu

Askerlik yerlerdeki sahneler eh işte ama diğer kısımlar iyiydi.

6/10
 

A Short Film About Love (1988)

Zaman zaman karşıma çıkan bir filmdi. @Tolstoyevski çok övünce ve Mubi'de de var olduğunu görünce aradan çıkarayım dedim. Çok iyi yaptım, kaliteli bir perde viraliydi.


Röntgencilik sinemada, televizyonda ilgi çekici bir konu. Bu film de üstad Hitchcock'un başyapıtı Rear Window'dan sonra bu konudaki belki de en iyi film olmuş. Tabii filmi röntgencilik filmi gibi dar bir kalıba sokmak yanlış olur, aşk kavramını en iyi irdeleyen filmlerden biri belki de. Karakterler arası yaş farkının olması da isabet olmuş. Yaş geçtikçe aşka bakış açısındaki değişim, hayat tecrübesi kazandıkça olaya bakış açısındaki değişim çok iyi işlenmiş...

Krzysztof Kieslowski çok özel bir yönetmen gerçekten. Filmlerinde ilgi çekici bir dinginlik var. Daha önceki filmlerinin çoğunda yönetmenliği beğenmiş, senaryoyu çok beğenmemiştim. Bu kez çok iyi senaryo da yakalamış. Yönetmenlik her zamanki muazzam. Prodüksiyon tasarımı, müzik kullanımı şahane. Her anını heyecanla izlediğim ve tekrar tekrar izleyebileceğim filmler arasına eklendi.

8.5/10
 
Reactions: Tolstoyevski

Meet the Fockers (2004)

İlk filmin epey altında olsa da yine çok eğlenceli bir komedi filmiydi. Robert De Niro ve Dustin Hoffman ustaları karşılıklı döktürürken izlemek için bile izlenebilir.

Karavandaki gizli kısma bayıldım, çocuğun "ass-ooole" diyişine hayran kaldım, İspanyol Ben Stiller'a kahkaha attım.


Üzerinde fazla konuşacak bir şey yok, iki saat güzel vakit geçirtti ve filmden beklediğim tam olarak bu idi...

6.5/10
 

Irreversible / Dönüş Yok (2002)



İşte sinema sanatı budur, yönetmenlik harikası budur. Bu filmle birlikte artık kesin olarak Gaspar Noe en sevdiğim yönetmenler listesine üst sıralardan giriş yaptı. Climax ve Love filmlerinin üstün yönetmenliği sonrası, başyapıtının bu denli etkileyici bir sinema şöleni yaşatması beklentilerimin dahi çok üstünde oldu.

Filmin iki sahnesi var ki gerçekten çok rahatsız edici ve sert bir film olarak nam salmasını haklı çıkarıyor. Gerçekten de özellikle filmin ilk 45-50 dakikası gelmiş geçmiş en aykırı ve rahatsız edici filmler listesinin üst sıralarına oynar. Hele ilk 10-15 dakikasında resmen mide bulandırıyor fakat içeriğinden dolayı değil, kameranın sürekli sallanmasından dolayı. Kamera film boyunca 360 derece sürekli o kadar fazla sallanıyor, o kadar fazla hareket ediyor ki hem mide hem göz adına çok zorlayıcı bir film oluyor.

Filmin olay örgüsü, zaman akışı sondan başa doğru ilerliyor ama flasback olmaksızın. En sondan başlayıp adım adım en başa doğru hayata dair karanlık ve ne yazık ki çok gerçekçi ve çok acımasız bir kesit... Muhteşem müzik ve ses kullanımı, kameranın sürekli sallanmasının sürekli hareket halinde olmasının film atmosferine yaşattığı harika deneyim ve olay örgüsünün geriye geriye işleyişiyle birlikte izleyiciye de farklı ve zıt duygular yaşatan kurgusuyla birlikte kelimenin tam anlamıyla olağanüstü bir yönetmenlik. Film bittiğinde çalan Beethoven 7 ile birlikte işte sinema budur diye hissettiriyor. Belki bir iki sayfalık senaryodan böylesine bir film meydana getirebilmek çok büyük bir iş...

Filmin iki sahnesi çok rahatsız edici ve uzun sürüyor. Birincisi tüneldeki tecavüz sahnesi, yaklaşık 10 dakika boyunca sürüyor ve o kasvetli ortamla birlikte insanın tüyleri ürperiyor, mide bulandırıcı ve üşüten bir rahatsızlık hissettiriyor. İkincisi ise filmin başındaki o sürekli topaç gibi sallanan kamera efektiyle birlikte bulanan mide eşliğinde karanlık gay club sahnesi ve resmen eşcinsel sahneler içermesi, sonrasında ise yangın tüpüyle adamın kafasının korkunç şekilde parçalandığı sahne...

O sahneyi ilk izlerken oluşan rahatsızlık hissi ise filmin ortalarından sonra sanki ortadan kayboluyor. Hak ettiğini bulduğunu ve intikamın alındığını hissediyoruz. Başta rahatsız eden o sahnenin sonradan normal gelmesi ise yönetmenin izleyiciye yaşattığı asıl olay aslında. İzleyiciyi filmin içine çekme başarısı.

Tünelde gerçekleşen tecavüze uzaktan seyirci kalan ve müdahale etmeyen o figür? Başlı başına tartışma konusu...

Asıl soru, yanlış adamın mı kafasını ezip ezmedikleri? Öyle bir karanlık tema ve kamera kullanımı var ki, tipler de birbirine benzediği için net emin olamıyor insan. Büyük ihtimalle yanlış kişi olması filmin apayrı bir olayı tabii ki...

Üç karakterin kendi içinde ilişkisi de çok garipti. Kadın, onun eski kocası ve yeni sevgilisi.. Eski eş ile yeni sevgili olduğu adam da arkadaşlar ve her türlü geçmişe dair belaltı muhabbete rağmen sevgilisi gram rahatsızlık duymuyor eski kocasından.

Film bittiğinde şöyle bir hızlıca geriden başa doğru sarıp kafada iyice toparlamak iyi geliyor. Karakterlerin büyük konuştukları şeylerin, davranışların her bir sonraki sahnede etki-tepkiye neden olduğunu görüyoruz... Filmin en can alıcısı olayı ise film boyunca entelektüel, sakin ve aklı selim olan Pierre'nin yangın tüpüyle vahşi şekilde o adamın kafasını ezmesi... Cinnet hali, aşk ve intikam...

Monica Bellucci'nin güzelliği filmin az sayıdaki iç açan yanlarından biriydi, özellikle en son sahneler... Vincent Cassel'in da oyunculuğu, o intikam adına kendini kaybediş halleri çok gerçekçiydi, ki meğerse o dönemde Monica Bellucci ile evlilermiş zaten. Karakteri yaşaması o yüzden daha kolay olmuştur...


9.0
 

Heroic Losers (2019)

Beklentimin altında kalan bir film oldu. Arjantin'deki bir yolsuzluk olayı üzerine intikam daha doğrusu haklarını geri almak isteyen bir grubun maceralarını ele alıyor film. Konu göreceli olarak ilgi çekici. La Casa de Papel bu tarz bir konu üzerine kurgulansa daha iyi olabilirdi diye düşündürmedi değil. Fakat filmin beni içine çekmesi çok çok uzun sürdü.

Yorumlarda Arjantinliler "bazı mizah unsurlarını sadece Arjantinliler anlayabilir, size çok komik gelmemesi normal" gibisinden bir şeyler demiş. Normaldir. Buna çok müsait bir konu çünkü... Çiçekçilikle ilgili sahneler favorimdi, oradaki kıza da hayran kalmamın etkisi olabilir.


Keşke daha iyi çıksaydı...

5/10
 
Bence yönetmenlik olarak cidden mükemmel bir film, senaryo ise amacını karşılıyor, oyuncular desek çok iyi o yüzden düşük puanı kesinlikle hak etmiyor.
Monica Belucci'ye puanım 10/10. Her türlü mükemmelliğine katılıyorum.
Fakat onun dışında yönetmenlik, senaryo vs hiç tarzım olan türden değil. Aykırı olmak için kasıntı gibi geliyor bana Gaspar Noe filmleri.
 
Reactions: Tolstoyevski
Herkese hitap etmiyor cidden ona katılıyorum ama teknik kalitesi de çok başka şimdi ama haklısın biraz izlemesi zor ve yorucu filmler
 
Reactions: bazinga

The Breakfast Club

Daha önce izleyip yarım bıraktığım bir filmdi, yeniden izleyip bu sefer tamamladım.

Böyle tek mekanda geçen, sakin, diyalog ağırlıklı filmleri seven biri olarak bu filmi çok da sevemedim açıkçası. Fikir ve tema güzel olsa da bunu uygulama biçimi yeterince iyi değildi bence. Senaryo zayıftı, birkaç güzel replik dışında diyaloglar da bu tarz bir film için biraz zayıf kalmış. Birbirinden tamamen farklı uç karakterler seçmek istemişler ama karakterler de biraz itici ve abartılıydı. Ve yeterince derin işlendiğini de düşünmüyorum. Tabii kültleşmiş bir film için bu eleştirilerim, yoksa türüne göre iyi bir filmdi. Verdiği mesajlar güzel ve anlamlıydı. Finalini ise filmin ilerleyiş şekliyle uyumsuz ve klişe buldum.

6.8/10
 
Reactions: bazinga