bazinga
Admin
- Katılım
- 1 Şubat 2007
- Mesajlar
- 93,696
- Reaksiyon puanı
- 50,351
- Puanı
- 1,060
- Konum
- İstanbul
- Web Sitesi
- izleryazar.com
Yine bir seçilemeyenler turuyla karşınızdayım.
En kötüden en iyiye doğru gidelim...
Coraline (2009)
Teknik açıdan başarılı, özgün görüntüler sunan bir yapım eyvallah ama hiç sevmedim. Animasyonun sıkıcısı hiç çekilmiyor. Allah sevenlerine bağışlasın.
3/10
Broken Embraces (2009)
Pedro Almodovar ısrarımdan vazgeçmem gerekiyor sanırım. 1-2 filmi dışında sevemiyorum filmlerini. Penelope Cruz'u tüm muhteşemliğiyle izlemek dışında bir artısı yoktu. Diğer filmlerindeki konuların döndürülüp dolaştırılmış halleri. Eski Türk filmi tadında, sadece görüntüdeki renk kullanımı yine çok güzeldi.
5/10
Departures (2008)
Ölüm üzerine, ölümün normalliği üzerine güzel ve anlamlı bir filmdi. Özellikle ilk kısımdaki komedi sosunu sevdim. İkinci kısımda biraz fazla uzayıp sonda klişeleşmiş ama yine de güzeldi. Özgündü. Çok güzel replikleri vardı. Oscar'daki rakiplerini izlemedim ama muhtemelen hak etmiştir.
7/10
The Reader (2008)
Öncelikle bu filmi Ramazan ayı içerisinde önermek tam bir trollükmüş. Çok fazla çıplaklık içeriyordu ama böyle de olması gerekiyordu başka türlü filmin duygusu asla aynı şekilde geçmezmiş.
Bu faktör dışında değerlendirecek olursak keşke etkinlikte olsaymış. Üst seviye bir filmdi. Stephen Daldry birkaç iyi film daha yaparsa en sevdiğim yönetmenler arasında değerlendirmem gerekecek sanırım. Fakat Yahudi lobisi bu filmden çok hoşlanmamış sanırım ki hem bu film, hem de bundan sonraki filmleri eleştirmenlerce düşük görülmüş. (Birisi muhteşem bir film olan Extremely Loud & Incredibly Close idi, şimdi ona gelen bazı eleştirileri daha iyi anlıyorum. Yönetmene olan nefrettenmiş.) Duyguları geçirmeyi çok iyi başaran bir yönetmen gerçekten...
Filmin senaryosu kusurlarına rağmen çok iyiydi. Muhteşem replikleri vardı. Yahudi lobisinin hoşuna gitmeyecek dedim çünkü Nazileri savunan bir tarafı da var. Fakat propoganda şeklinde değil olması gereken şekilde. Bence Yahudilerin de bundan rahatsız olmamaları gerekir. Hakime sorulan "ya siz olsaydınız ne yapardınız?" sorusu filmin en sert tokatıydı aslında.
Kate Winslet Oscar'ı hak etmiş. (Yaşlılık makyajı berbat olsa da. ) Ralph Fiennes da çok iyiydi.
8/10
En kötüden en iyiye doğru gidelim...
Coraline (2009)
Teknik açıdan başarılı, özgün görüntüler sunan bir yapım eyvallah ama hiç sevmedim. Animasyonun sıkıcısı hiç çekilmiyor. Allah sevenlerine bağışlasın.
3/10
Broken Embraces (2009)
Pedro Almodovar ısrarımdan vazgeçmem gerekiyor sanırım. 1-2 filmi dışında sevemiyorum filmlerini. Penelope Cruz'u tüm muhteşemliğiyle izlemek dışında bir artısı yoktu. Diğer filmlerindeki konuların döndürülüp dolaştırılmış halleri. Eski Türk filmi tadında, sadece görüntüdeki renk kullanımı yine çok güzeldi.
5/10
Departures (2008)
Ölüm üzerine, ölümün normalliği üzerine güzel ve anlamlı bir filmdi. Özellikle ilk kısımdaki komedi sosunu sevdim. İkinci kısımda biraz fazla uzayıp sonda klişeleşmiş ama yine de güzeldi. Özgündü. Çok güzel replikleri vardı. Oscar'daki rakiplerini izlemedim ama muhtemelen hak etmiştir.
7/10
The Reader (2008)
Öncelikle bu filmi Ramazan ayı içerisinde önermek tam bir trollükmüş.
Bu faktör dışında değerlendirecek olursak keşke etkinlikte olsaymış. Üst seviye bir filmdi. Stephen Daldry birkaç iyi film daha yaparsa en sevdiğim yönetmenler arasında değerlendirmem gerekecek sanırım. Fakat Yahudi lobisi bu filmden çok hoşlanmamış sanırım ki hem bu film, hem de bundan sonraki filmleri eleştirmenlerce düşük görülmüş. (Birisi muhteşem bir film olan Extremely Loud & Incredibly Close idi, şimdi ona gelen bazı eleştirileri daha iyi anlıyorum. Yönetmene olan nefrettenmiş.) Duyguları geçirmeyi çok iyi başaran bir yönetmen gerçekten...
Filmin senaryosu kusurlarına rağmen çok iyiydi. Muhteşem replikleri vardı. Yahudi lobisinin hoşuna gitmeyecek dedim çünkü Nazileri savunan bir tarafı da var. Fakat propoganda şeklinde değil olması gereken şekilde. Bence Yahudilerin de bundan rahatsız olmamaları gerekir. Hakime sorulan "ya siz olsaydınız ne yapardınız?" sorusu filmin en sert tokatıydı aslında.
En büyük kusur Hanna'nın okumayı öğrenmemesinin sebebinin verilmemesiydi bence. Tamam bilmemekten utanıyordu ama bu utanç için o kadar şeye göze alınabilir miydi? Muhtemelen Siemens'ten SS'ye de bu sebeple geçti. Bari bu sebepten sonra öğrenseymiş. Sonra tekrar aynı şeyi yaşadı "çocuğu" kaybetti ve üçüncü seferde bilmemesinin bedelini bütün hayatını hapiste geçirerek ödedi.
Bir de o suçlama yaşanan olayda neler olduğunu görsek de güzel olabilirdi belki?
Bir de o suçlama yaşanan olayda neler olduğunu görsek de güzel olabilirdi belki?
Kate Winslet Oscar'ı hak etmiş. (Yaşlılık makyajı berbat olsa da.
8/10