En Son İzlediğiniz Film? 🎞

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan şirin
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Dogville


@Tolstoyevski'nin her fırsatta filmi çok övmesinin üzerine film sever bir arkadaşım da çok övünce izleyeceğim 2015 filmlerini askıya alarak vakit ayırıp izledim. İyi ki de izlemişim yoksa üç saatlik süresinden korkup belki de ömür boyu erteleyebilirmişim böyle güzel bir filmi.


Gerçekten hayatımda izlediğim en sıradışı filmlerden biriydi. İlk 5-10 dakika kendimi bir Wes Anderson filminde gibi hissettim, onun filmlerinin tuhaflığında ama çok daha aşırı bir şekilde. "Bu ne saçma şey" gibisinden düşünürken bir anda film kendine bağladı ve her şeyin bir stüdyoda geçtiğini unutturdu ve kendi şehirlerinin içine dahil olmamı sağladı. Kesinlikle çok etkileyici bir deneyimdi.

Nicole Kidman nedense yolumun fazla kesişmediği bir oyuncu sanırım sadece The Hours'ta izleyip beğenmiştim, buradaki performansına da bayıldım.

İnsanların ne kadar kendi çıkarları uğruna başkalarını kullandıklarını anlatan unutulmayacak bir eser. (Yönetmenin spesifik olarak Amerika'nın göçmen politikasını eleştirdiği söyleniyor ama olaylardan pek çok farklı bakış açısından, farklı dersler çıkarabilmek mümkün)

Sonu da harikaydı.

Grace tüm kasabayı öldürürken içimin yağları eridi.

Kendime not: Daha çok Lars von Trier filmi izle OzaN

Filme not:

8.5/10
 

DiCaprio reyizin yine döktürdüğü bir filmdi. Adam harbi oyuncu be
Film Lisede basketbol oynarken birden uyuşturucunun kölesi olan birini anlatıyordu. Hikayenin gerçek olmasıda filmi biraz daha anlamlı kılıyor.

Oyunculuk olarak Dicaprio ve Mark Walhberg süperdi, ikisinin genç yaşta birlikte oynamaları güzel olmuş.

8.5/10
 
Star Wars Bölüm 3: Sith'in İntikamı



Şüphe yok ki serinin açık ara en iyi filmi. Hem yeni üçlemenin hem de eski üçlemenin içinde bu bölümden ötesi yok. Tam bir epik yapımdı, özellikle ikinci yarısıyla birlikte efsanevileşti. Müzikleri olsun, kurgusu olsun ve oyunculuğu olsun her şeyiyle mükemmeldi. Natalie Portman yine ve yine müthişti. Obi Kenobi'yi oynayan oyuncuyu da çok başarılı buldum.

Bu bölümle birlikte eski üçlemede izleyip de anlamadığım birçok soru böylelikle cevabını buldu. Yeni serinin ilk 2 bölümünü pek beğenmemiştim ama bu bölümle birlikte yine fikrim değişti, tıpkı Bölüm 6'da olduğu gibi son anda gönlümü aldılar. 4-5-6 yı 2 hafta içinde yeniden izleyip 7'yi sinemada izlemek farz oldu. Umarım bölüm 7 de bu bölüm kadar başarılı olabilir ama nedense her serinin son bölümü çok iyi oluyor Star Wars'ta.

Eski üçlemede ben de diyordum kim bu nefesi zar zor alıp veren, karanlık giysi ve kask takmış adam. Şimdi gördük ki Anakin'miş. Bakalım neler olacak diyecektim ama hayal meyal hatırlıyorum. Yine de üzerinden hayli zaman geçtiği için 4'ü izlemek o kadar zor olmayacaktır.

  • 8.5/10
 

Aamir Khan'ın izlerken sıkmayan bi filmi daha 3 saat nasıl geçti anlayamadım.
Nolan'ın kitabından alıntı olması da önemli bir etken tabii ki. Yakında reyizin tüm filmlerini izlerim.

8.5/10
 

Bir Aamir Khan filmi daha ve yine süper süper. Herhalde ilk defa bir günde 2 film izledim ve ikisi de süperdi. Çok farklı bir polisiye film hikaye süper yine süresi uzun halde izlerken sıkılmıyorsunuz. Ters köşe oldum mu evet oldum.
Bollywood güzelse sebebi sensin Aamir Khan
8.6/10
 
The Skin I Live In


Pedro Almodovar'ın izlediğim ikinci filmi oldu. İlk filmi Talk to Her'ü sevmemiştim ama arkadaş tavsiyesi üzerine izledim bu filmi ve iyi ki de izlemişim acayip bir kafanın ürünü acayip bir filmdi.


@Tolstoyevski ben de izlemediysen sana önereyim bu filmi senin favori temalarından biri var içinde.


Durgun başladı, bilim kurgu tarzında ama sonlara doğru çok acayip yerlere gitti ve ağzım açık izledim.


Ayrıca Elena Anaya ne muhteşem bir güzelliktir seninkisi.


Daha yüksek vermeme sebebim ilk kısmın durgun olup yer yer sıkılmama neden olması ve:

Adamın da aşık olması, işte bunu anlayamadım. Nasıl olabilir ya tamam aşırı güzel falan da yani ne bileyim.

8/10
 
Son düzenleme:

Film aynı isime sahip kitap baz alınarak yapılmış. 2.Dünya Savaşı'ndaki bir genç kızın yaşadıklarını anlatıyor. Çok güzel bir film sıkmadan izlettirdi. Kitabı da çok güzelmiş zaten kitap yorumlarına dayanarak izlemiştim filmi, film de başarılı olmuş.
 


Yıllardır listemde ancak bir türlü elim gitmedi, afişinin itici olması da bir sebep. Bunu da adaylarıma aldım, yılbaşı özel için beşteb fazla film seçip, izleyeceğim film için çekiliş yapacağım. Artık hangisi çıkarsa.
Çıkmasa bile diğer uygun zamana saklarım artık.
 
Onikinci Gece



Çok eskiden, çocukken okulca gittiğimiz çocuk tiyatrosunu saymazsak, gittiğim ilk tiyatro oyunu oldu. Değişik ve güzel bir tecrübeydi bence. Canlı izlemenin tadı bir başkaymış. Hele oyuncular da aşkla, canla başla oynadıkları için daha bi keyif verici oldu. Müzikleri zaten eşsizdi, gerek enstrümantal kısmı gerekse bazı oyuncuların söylediği şarkılar (Uşak ile kadın hizmetçi) çok iyiydi. Dekorlar ise eserin aslına uygun olmasa bile çağımıza iyi modernize edilmiş. Mesela kamera olayı var ve ekranda video kısmı var. Tabi olmasa da olurmuş ama böyle de gayet hoş.

Kitabın tadı daha bir başkaydı. %90 sadık kalmış olsalar bile arada gereksiz %10'luk uyarlama yapılmış. Argo sözcükler filan keşke olmasaydı. Bir de Shakespeare ruhu, şiirselliği yerine olay örgüsünü ön plana atmışlar, ki bu da edebi değerini düşürmesine zemin hazırlamış oyunun.

Oyun bitimini pek beğenmedim, bu yüzden de alkışlamadım hiçbir suretle ancak genel anlamda baktığımızda bu oyunu beğenmemek için neden yok. Başta da saydığım gibi oyuncusundan müziğine, dekoruna kadar her şey dört dörtlük. Senaryo zaten kült. Günün stresinden uzaklaşıp rahatlamak isteyenlere önerebileceğim bir yapım. Bilet fiyatları da ucuz, izleyin bence.


8.5/10
 
Düğün Dernek 2
İlk filme göre bana daha komik geldi. Hayattan zevk almadığım şu günlerde sağlam güldürdüğü sahneler oldu özellikle Tüpçü Fikret karakteri 10 numara olmuş umarım 3.sü de çıkar. Bu ekibin dizilerini sevmesem de filmleri hoşuma gidiyor

8.5/10
 
Star Wars- IV


Yeni üçlemenin üzerine izleyince şüphesiz daha anlaşılır ve keyifli oldu. Bu filmi ilk izlediğimde resmen hiç izlememişim, kaba taslak hatırlıyormuşum -ki alt tarafı 2 yıl filan geçti - bunda serinin direkt dörtten başlamasının da etkisi vardı tabi.


Hikaye daha anlaşılır oldu ve kesinlikle ilk izlediğimden daha çok zevk aldım. İlk izlediğimde IMDb'ye girip direkt 5/10 puan vermiştim, ancak fikrim değişti yeniden izleyince.


6.1/10
 
The Machinist


İzleyeli 1-2 hafta oldu ama yorumu gecikti.


Hep izlemek isteyip izlemediğim önemli filmlerden biriydi nihayet izlemiş oldum. Açıkçası beklediğimden çok daha zayıf buldum.

Christian Bale çok iyi oynamış ve acayip bir hale gelmiş fakat onun dışında çok bir albenisi olan bir yanı yoktu filmin. Bir türlü hikaye beni içine alamadı ve çoğu yerine sıkıldım. Yine de yer yer ilgi çekiciydi.


5.5/10
 

Yok artık, böyle kaliteli psikolojik bir filmin puanı 5.5 mi?
Sırf Christian Bale'in oyunculuğu ve emeği bile bu puanı karşılamaz. Ki senaryosu gayet ortalama üstüydü, en azından İnsomnia'dan daha yükseği hak ediyor ama tabii, yönetmeni Christopher Nolan değil. Hiçbir değişiklik yapılmadan sadece Nolan ismi geçseydi filmde, Top 250'nin orta sıralarında at koşturuyor olurdu bu film.
 
Çoğunluk Insomnia'ya göre çok daha fazla beğenmiş o nedenle Nolan yönetse şöyle olurdu demeyelim.


Ben Insomnia'yı daha çok sevmiştim. Belki Al Pacino ve Robin Williams'ı çok sevdiğimdendir ama o filmi hiç sıkılmadan severek izlemiştim. Bu filmde ise epey bir oflayıp pofladım.
 
Uzun zamandır bu konuya yorum yazmıyordum. Ben de geçtiğimiz haftalarda izlediğim iki animasyon filmini yazmak istedim. Gerçi sezon başından beri izlediğim birçok yerli film de var, ama onları yazarsam destan gibi olur; o yüzden sadece ikisine yer ayırmak istedim.


The Little Prince / Küçük Prens (2015)

"Birinin seni evcilleştirmesini istiyorsan göz yaşını dökmeyi göze almışsın demektir."

Aslında izlememin üstünden 1 aydan fazla zaman geçti, ama yorumsuz bırakmak istedim. Orijinal romanı okuduğum söylenemez, bu yüzden çoğu izleyiciye göre daha farklı bir açıyla değerlendirmiş olabilirim. Gerçi benim gibi okumayanların bile, yayın evlerinde gördükleri yüzlerce baskı sayesinde en azından adına aşina olduklarına eminim.

NOT: Yayın evlerinin bit pazarına nur yağması misali kitaba saldırmasının nedeni de Saint-Exupery'nin ölümüyle birlikte telif hakkının ortada kalmasıymış, bu da küçük bir bilgi olsun.


Öncelikle başından beri bir Küçük Prens hikayesinin anlatılmasını bekleyenler hayal kırıklığına uğrayabilir, çünkü film daha çok küçük bir kız ve pilot olan komşusuyla kurduğu ilişki üzerinden ilerliyor. Annesi, adı verilmeyen kızının en iyi koleje gidebilmesi için kızını sürekli plan ve programa mahkum ediyor. Öte yandan kız da dakikasına kadar planlanan bu hayatı yaşamaya çalışırken pilot ile tanışıyor ve Küçük Prens'in hikayesini öğreniyor. Doğal olarak hayatı ve düşünceleri de yavaş yavaş değişmeye başlıyor.

Yorumlama kısmına geçecek olursak, filmi çok beğendim. Üstün bir hayal gücünün ve işine özen gösteren bir ekibin elinden çıktığı fazlasıyla belli oluyor. Görselliği ve güzel müzikleri bir tarafa senaryosunda da insanı mutlu eden ve öte yandan da düşündüren bir naifliği (belki de Fransız yapımı olduğu içindir) var. Ayrıca Küçük Prens ve pilotlu kısımların stop-motion tekniğiyle anlatılması da güzel ve farklı olmuş.

Yorumlara baktığımda romanı okuyanların film ile ilgili yaşadığı en büyük sorunun, Küçük Prens'in gezegeninin bir kapitalizm şehrine dönüşmüş olması ve büyüdüğünde bir "loser"a dönüşmesi ve temizlikçi olarak çalışmasını görmeleri olduğunu gördüm. Kimsenin yüzünün gülmediği, tüm yıldızların da büyük bir kapta muhafaza edildiği bu yeni dünyanın hikayeye dahil edilmesi de bence kimsenin aklına gelmeyecek bir düşünceydi ve şaşırtıcı bir sürpriz olduğunu söyleyebilirim. Küçük Prens'in kim olduğunu öğrendikten sonra gezegene geri dönüşü ve gülünün soluşunu gördüğünde hüzünlendim. Ayrıca pilotun vefat etmesi ve yıldızlarda var olduğunun gösterilmesi de duygulandırdı.

Öte yandan büyümenin kimilerince korkunç bir şey olarak gösterilmesi de bazı izleyiciler tarafından tepki toplamış olabilir, ama pilot "Asıl sorun büyümek değil ki, büyürken unuttuklarımız" cümlesiyle ana fikri özetliyor zaten.
Paul Rudd, Jeff Bridges, Rachel McAdams, James Franco, Mackenzie Foy, Marion Cotillard, Vincent Cassel, Benicio Del Toro, Ricky Gervais ve Albert Brooks'lu seslendirme kadrosu büyük ihtimalle herkesin ağzını açık bırakacak potansiyelde olsa da, ben Elif Acehan, Ahmet Taşar, Ender Yiğit, Özden Ayyıldız gibi isimlerin olduğu Türkçe dublajdan da ziyadesiyle memnun kaldım.


Sonuç olarak 2015'in en dikkat çekici animasyonlarından biri ve mutlaka izlenmeli. Yapımcılar Akademi'ye başvursa belki Oscar'da da bir adaylık şansı olabilirdi.


8/10

***

Winnie the Pooh (2011)


Winnie the Pooh'u izleyeli de yaklaşık iki hafta oluyor, ama ancak yeni yorum yapabiliyorum. Neyse; geç olsun, güç olmasın.


Herhalde karakterleri bilmeyen yoktur. İşte mutsuz eşeğimiz Eeyore bir gün kuyruğunu kaybediyor, arkadaşları da ona yeni bir kuyruk bulmak için harekete geçiyor; ama başaramıyorlar. Bundan sonra da insan arkadaşları Christopher Robin'in, yazdığı notu "Back Soon" (Geleceğim) yerine "Backson" (Gelcem) cümlesiyle bitirmesi ve Baykuş'un notu yanlış anlamasıyla herkes onu bir canavarın kaçırdığını düşünüyor. Bizimkiler de onu bulmak için harekete geçiyor.

Öncelikle filmin bir bilgisayar animasyonu olmadığını ve el ile çizildiğini, bu yüzden de süresinin kısa olduğunu (63 dakika) olduğunu özellikle belirteyim. Yani herhangi bir boş anınıza bile rahatlıkla sıkıştırabilirsiniz. Senaryo ve müzikleri de şeker gibiydi, bal gibiydi, çocukluğumuzdaki bayram sabahları gibiydi.
(Cümlenin son kısmını Bana Masal Anlatma'yı izleyenler bilir)

En beğendiğim sahne, Winnie'nin sürekli bal peşinde koşması ve açlık yüzünden kendini bir bal dünyasında hayal ettiği anlardı. Son kısımda büyük ödül olan balı balona vermeleri ve onun yaşadığı hayal kırıklığı da olağanüstü tatlıydı.


Animasyonları genellikle Türkçe dublaj ile izleyen biri olarak yine memnun kaldığımı belirtmek isterim. Bülent Kayabaş'ın Winnie ve Tigger'daki başarısını yedi cihan bilir, öte yandan kadronun geri kalanı da korunmuştu ve kesinlikle çok iyilerdi.


Sonuç olarak bir başyapıt olduğunu söyleyemem, ama insana bu sıkıcı hayatta yersiz bir moral ve mutluluk aşılayan, bu yüzden de çok beğendim bir film oldu. Bir deneyin derim.


NOT: Bu arada jeneriğin sonunu bekleyin, çünkü muhtemelen beklemeyeceğiniz bir sürpriz var.


8/10
 
Son düzenleme:
Star Wars: Episode I - The Phantom Menace


Çılgınlık yaparak yeni film çıkmadan seriye yeniden başladım. Geçen sefer 4-5-6-1 diye gidip bu filmden sonrasını izlememiştim. Bu kez tekrar bunu izleyerek başladım. Çoğu şeyini unutmuşum aslında.


Yer yer güzel ama yer yer yine epey sıkıcıydı. Belki bu kez daha fazla severim dedim ama galiba yine pek öyle olmayacak izlemeye devam bakalım.


Liam Neeson ve Natalie Portman'ı izlemek güzeldi. Ne zamandır Natalie Portman'ı izlemiyordum zaten. Şöyle şu seri bitsin de bir ara dandik de olsa Natalie Portman'lı romantik komedi filmi falan izleyeyim.


5.5/10
 
The Peanuts Movie / Snoopy ve Charlie Brown Peanuts Filmi (2015)


Başlamadan önce orijinal çizgi filmi izlemediğim için karakterler hakkında herhangi bir fikrim yoktu, ama hepsiyle de kısa zamanda bağ kurabildim. Kaldı ki bunu izlemek için çizgi diziyi görme gibi bir zorunluluk da yok, ama sanırım eskiden bilenler için daha zevk verici bir deneyim olmuştur.

Ana konu ise arkadaşlarına göre daha ezik ve içine kapanık bir çocuk olan Charlie Brown'ın sınıfına gelen Kızıl Saçlı Kız'a aşık olması, ama Snoopy'nin Kızıl Baron ile hayali hikayeleri ve Charlie'nin arkadaşlarıyla olan ilişkilerine de değiniliyor. Bu arada sınıftaki diğer çocukların hikayesini biraz daha görmek isterdim.

Herhalde filmin en dikkat çekici yanı tekniği. Çünkü tamamen üç boyutlu olan tasarımlar yerine Schulz'un iki boyutlu çizimlerine sadık kalınmış ve ortaya ortaya basit ama bir o kadar da sade ve samimi bir yapım çıkmış. Bu da diğer animasyonlardan biraz da olsa ayrılmasına neden oluyor.

Hikaye anlamında fazla bir ekstrası olmaması nedeniyle farklı arayışlar içinde olan izleyicinin burun kıvırabileceği bir iş gibi görünmesine rağmen tüm karakterlerin tatlılığı ve naif yapısı nedeniyle aslında herkesi kolayca sarabilecek bir yapım olduğunu da belirtmek lazım. Altın Küre'den sonra büyük ihtimalle Oscar'a da aday olacağı için yılın atlanmaması gereken yapımlarından biri.

8/10
 

Bir bölüm daha dişini sıkıp, Star Wars 3'ü de izlemeni öneririm. Özellikle sonlarına doğru ciddi anlamda level atlıyor kalite olarak.
 
KENDİME İYİ BAK...


Az önce izledim filmi. Daha önce 2014'ün yazında Kanal D'de izlemiştim fakat yarım yamalak bakmıştım. Şimdi tam izledim. Aslında daha önce yine izlemiş olabilirim, hatırlamıyorum.


Filmi beğendiğimi söyleyeyim. Gerçekten değişik ve etkileyici bir film. Oyunculuklar ayrı bir harika. Şarkıları söylemiyorum bile.
Ellerine sağlık tüm ekibin.

9/10

BUZ DEVRİ 1-2-3 VE 4


Sevdiğim animasyon filmlerinden birisi. Yılda 1-2 izlediğim filmden birisi. Bu hafta içinde günde bir tane olmak üzere tüm seriyi yine izledim. Her izleyişte ilk izleme duygusunu alıyorum. Benim için her filmi de tam puanlıktır.

Yeni filmi de bekliyoruz artık.


10/10