Doğum gününde hatırlat da bir şiir ısmarlayayım sana,
Galatadan kız kulesine bakar gibi büyük bir aşkla,
Başlardı ya hani her şey korkma diye
Ne kadar korktuğumu sakın bilme
Belki korku aynadır bu sevgiye
Ama bir çay sigara, dem etmez miydi bizi İstanbulun tenhalarında
Umudu kırıldı mı hatırlardı elbet, ekmek kırıntılarını
Yürüdün, bitmedi, yürüdün, bitmedi
Bitmesini istemezdi; o uzun yolları, şimdi bir solukta okunuyor tozlu bir anne romanında
Ne kadar kırıldığını bilmeden,
Bir kalp ameliyatında kırk parça gözü yaşlı bir vazo çiçek açıyor balkonunun en güzel köşesinde,
Kokuyor, kokuyor ve kokuyor
Ölülerin en tenha köşesinden, bir mezarlık bahçesinden bir çiçek çalınıyor
Sessiz uzun bir çığlık kaçıyor boğazımdaki telli hapishaneden!
Helak oldum, etme
Beni bu yedi cihanda cüda!
Cüda, yedi beni bu cihanda!
Mutbık bir sevgi kaplarken içimi, nedir ki bu mezbaha?
Beni eder bu kuyuya Yusuf.
Yusuf olmak hoş ise kim neyler Züleyhayı?
Cü iken bu aşka, gönül ikram olurmuş toprağın en baht yerine.
Yetişir en çok meyve veren ağaçlar...
İşte o an her şey başkalaşır.
Bu konuda bu şiiri yazmak vesile oldu, hoş ile dost ile. Bin muhabbetle bilmukabele. 8. Yılın kutlu ola, 16. Yılı görmekte nasip ola. Kendine dikkat ede, selam ile hoş sohbetle. İyi gecelerin ola, haydin kalın sağlıcakla.