Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
En İyi Film
En İyi Yönetmen
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu
En İyi Orijinal Senaryo
En İyi Kurgu
Filmin Özeti
Alejandro González Inarritu'nun Babel'inde, Fas'ta turistik geziye çıkan Amerikalı evli çiftin başına gelen trajik bir olay, dünyanın farklı ülkelerindeki dört ailenin yaşamında olaylar zincirini harekete geçirir. Koşullar açısından birbirine bağlı olan ama kıtalar, kültür ve dil açısından birbirinden ayrışan karakterlerin her biri, gerçek huzur ve teselliyi sadece aile kavramının sağlayabileceğini keşfeder.
Bir müzik harikası ama tüm zamanların gelmiş geçmiş en uzun filmlerinden!
İnanın 230 küsür dakikalık Bir Zamanlar Amerika ve 212 küsür dakikalık Ben Hur filmleri bu filme göre çok ama çok daha kısa gelmişti.
2 saatin yalnızca birkaç dakika fazlası olmasına ve üstelik sıkıcı da olmamasına rağmen resmen zaman durdu. Her şey iyi hoş ama bu tarz dramatik Olay Örgüsü filmlerinin süresi 100 dakikayı geçmemeliydi. Eğer bu filmi 100 dakikada tadı damağında olarak bıraksalardı kesinlikle çok daha severdim.
Teknik olarak her şeyiyle mükemmel bir film. Yönetmen bence yaşayan en iyi ilk 10 yönetmenden birisi. Müzikler almış başını gitmiş. Ama senaryo olarak....
Sosyolojik ağırlıklı farklı kültürlerin yansıtıldığı (!) bir film? İlk başta sert bir eleştiri filmi geliyor diye düşünmüştüm, Crash gibi. Ama malesef Amerikan Sniper in biraz daha insancıl ve daha az milliyetçi hali.
Eğer söz konusu "Bir Amerikalı vurulduğu için öteki milletleri önemsemeksizin yalnızca Amerikalıları düşünmeleri" olayını eğer bu filmde eleştirselerdi işte zaman diyecek bir şeyim kalmazdı.
Ama ben ortada eleştiri filan sezemedim? Ya da o kadar üstü kapalı (?) yapılmış ki eleştiri olduğu kimsenin aklına gelmeyecek biçimde sunmuşlar. Öyle eleştiriye de eleştiri mi denir?
Kaldı ki ortada eleştiri filan yok. Basbayağı Amerikanı diğer kültürlerden üstün tutma olayı var. Filmde Japonu, Faslısı, Meksikalısı olmasına rağmen bunlar birer alt kültür ögeleri olarak yansıtılmış. Amerikan ise modern ve yüce kültür!
Her şeyden önce olayın başında Amerikanı kurtarma niye var? Eğer eleştiri filmi yapılsaydı bunu çok daha farklı bir senaryo ile yaparlardı. Ya da sonu daha farklı bilebilirdi. Ama
Amerikalı mutlu mesut ayrıldı. Olan Faslı'ya oldu, Meksikalı'ya oldu
Onu bunu bırakın filmin anafikri : Pis Doğulu, Üstün Amerikalı!
Nedense Üç farklı kültür de Amerikalılara sorun açıyor
, Japon sayesinde silah Faslı adama geçiyor ve dolaylı olarak vurulmasına yol açıyor. Faslılar zaten malum, en son olarak da Meksikalılara da sakat ve tehlikeli insanlarmış izlenimi yaratılmış.
Ha bir de bu üç kültürün de kötü yönlerini gösterip, Amerika'nın mağduriyeti oynatılması da ayrı bir olay,
Faslılar'a
Faslılar'ın sözde ensest ile alakaları, sözde pis yaşamaları, Amerika'nın tavayı alıp, idrarı onun içine yaptırması.. Tabi Faslılar pis insan sonuçta değil mi aynı tavaya yemeğini de yapar...
Elbette adamın oğullarına tüfeği gözü kapalı teslim etmesi ile Faslılar'a ve dolaylı olarak Doğululara yapılan "Cahil" eleştirisi...
Bunların dışında Doğunun meşhur Misafirperverliğini bir zahmet göstermişler.
Meksikalı'lara
Sınır kaçakcısı olmaları ve rezil bir biçimde yaşamaları, hiç yok yere mantıksız bir şekilde polisten yani yasadan kaçmaları...
Japonlara
Gelişmiş teknolojilerinin olmasına karşın insanlarının toplum içinde yalnızlığı, acizliği. Ayrıca orasını burasını açan kız? Açıkcası o kız Japon değil de bir Türk'ü oynasaydı çok daha rahatsız olurdum. Hayır yani niye Japon? Amerikalı değil de?
Bu arada Sahi Japonların filmle ne alakası vardı? Sadece avcı adamın silah vermesi? Peki konunun bütünlüğü ile Japon kızın gösterildiği onca sahnenin alakası ne? Gösterdikleri kötü olmayabilir, hatta tek başına yapılsa çok çok güzel bir film çıkabilir o konudan. Japon kızın gözünden dünyayı sessiz olarak bir anlığına bile olsa bize aktarmaları güzel bir şey. Ama gelin görün ki filmin genel anlatmak istediği ile (gerçi filmin ne anlatmak istediği de muamma) hiçbir alakası yok. Hiç şüphesiz senaryo açısından çok büyük bir zayıflık.
Son olarak filmde Brad Pitt ve karısının oyunculuk anlamında hiçbir etkileri yok. Karakter anlamında da pek yok, Amerikalıları üstün ve özel gösteren karakterler.
Sonuç olarak sadece müziği ve sinema tekniği açısından başarılı bir film. Puanlar da bu ikisini.
Film, birbirleriyle bağlantılı üç hikayeyi bir arada anlatıyor. Fas'ta geçen birinci hikayede iki kardeşin farkında olmadan arkalarında bıraktıkları dramı, ikinci hikayede tehlikeli bir oyunu, üçüncü hikayede ise sağır ve dilsiz bir kızın çaresizliğini izliyoruz.
Alejandro Gonzalez Inarritu, zaten iç içe geçmiş hikayeleri ustaca anlatmasıyla bilinen bir yönetmen. Burada da ilk 2 filminde de çalıştığı Guillermo Arriaga'yı yine yanına alarak oldukça iyi bir iş çıkarmış.
Bazı noktalarda sıkıldığımı inkar edemem, birkaç küçük sıkıntı ve mantık hatası da vardı, ama filme doğrudan etki ettiğini söyleyemem. Ayrıca Gustavo Santaolalla'nın Oscar'lı müziklerini de çok beğendim.
Filmin anlatım dilini de sevdim. Olaylara nasıl bakılması gerektiği kişiden kişiye değişebilir elbet, ama hikayeler anlatılırken sadeliğe de dikkat edilmesi göz ardı edilecek bir şey değil bence.
@Tolstoyevski'nin dediği gibi Brad Pitt ve Cate Blanchett'ın pek bir etkisi yoktu. Yıldız isimler olunca insan daha fazla şey bekliyor galiba. Asıl maharet yan kadrodaydı bence. Ülkemizde de pek bir sevilen Gael Garcia Bernal, Oscar'a aday olan Adriana Barraza ve Rinko Kikuchi, filmin en dikkat çekici isimleri arasındaydı. Özellikle Barraza ve Kikuchi çok iyi keşifler olmuş, o yüzden cast'ı kim yaptıysa tebrik ediyorum.
Biraz dağınık bir yorum olduğunu biliyorum, ama neticede filmi beğendim. Ama herkes sevemeyebilir, zaten zamanında da herkesi ikiye bölmüştü. Inarritu'nun en iyi filmlerinden biri bence ve şans verilmeli kesinlikle.
Inarritu'nun bundan önce izlediğim üç filmini de çok sevmiştim ama ne yazık ki Babel'i aynı oranda sevemedim. Açık ara Inarritu'nun en zayıf filmi. (Tabii Biutuful'u izlemedim daha)
Film farklı dillerin birbiriyle ilişkisini, bir olay etrafında toplanmasını konu alıyor. Zaten Babil ismi de oradan gelmiş. İnanışa göre Babil'de Tanrı insanları cezalandırmış ve önceden tek dilde konuşan insanları farklı dillerle konuşmayla cezalandırmış. Bu hikayeden haberim yoktu baya ilginç geldi doğrusu.
Milliyetçi söylemleri bakımından @Tolstoyevski'ye pek katılmıyorum. Bu tip eleştirilere zaten American Sniper gibi aşırı abartılmadıkça pek katılmam. Üç hikayenin merkezinde Amerikalı bir çift var. Bu da gayet normal, sonuçta yönetmen Meksikalı da olsa Amerikan yapımı ve daha çok Amerika'ya pazarlanmak isteniyor. Kaldı ki diğer milliyetler de olduğu gibi gösterilmiş. Ciddi bir eleştiri durumu olduğuna da inanmıyorum...
Filmi beğenmeme sebebim ise ciddi kopukluklar olması ve Inarritu'nun usta olduğu alanı bu kez pek başaramaması. Hikayeler birbirine iyi bağlanamamış. Japonya hikayesi çok kopuk kalmış, çocukların hikayesi çok kopuk kalmış. Kendi içlerinde Japon kız ve Faslı çocuğun hikayeleri iyiydi ama bir bütün olarak çok zayıf kaldı.
Oscar'da kazandığı tek ödül müzik ödülüymüş hiç şaşırmadım ve hatta sevindim. Çünkü filmin en iyi olduğu alan kesinlikle harika müzikleriydi.
Oyunculuklar da çok harikaydı. En çok Japon kız Rinko Kikuchi'nin oyunculuğunu beğendim. Cate Blanchett da harikaydı bence ama Brad Pitt etkisiz kalmış.
+ Sabaha doğru izler sonra uyurum diye düşünürken, sonunu zor getirdiğim üstüne uykumun içine eden film, acaba ben mi anlamadım diye düşündüm ama yok hani bildiğin gerçek hikaye diye başmışlar puanı.
+Tamam hikaye güzel diyelim, bu kadar gereksiz şeyler koymaya gerek varmıydı, yok japonyaya gittik, meksikaya gittik, Amerikada göründük, arap ülkesine gittik, adamın hikayesi yanında onların hikayelerinide gördük, ana konuda sapabildiği kadar saptı.
+ O değilde Amerika, Japonya'da ki sahnelere bakıp ulan biz neyiz deyip Araplardaki şeye bakıp sevinmeyen yoktur heralde. Arada çok fazla insani fark belirtileri vardı. Amerika'ya gidip bir vatandaşlık gömmek lazım, adamlar hayatımızı önemsiyor en azından.
Tüm gereksiz şeyleri verip, olayların sonrasını göstermedi, çocuklarla annenin buluşmasını koysaydınızda içimiz titreseydi bari azıcık.
+ IMDb'den 7.5, Sinemalar.com'dan 8.0 oylanarak beni şaşırtmış, keşke izlemeseydim hazzını yaşattığı için en alt puanımı yapıştırıyorum tabiki,
Evet film çok sürükleyici bir film değildi ama ben pek sıkıldığımı söyleyemicem. Fakat birçok hayatın bir arada verilmesi sanki bir kopukluk yarattı bana göre. Japon baba- kızın hayatı başlı başına ayrı bir film olabilirdi. Bakıcı kadının başından geçen olaylarda yüzeysel ve gereksizdi. Sırf oradanda bir şeyler olsun diye çekilmiş sanki. Ama yinede farklı ülkelerden farklı manzaralar gösterdiği için güzeldi.
Bir silah Japonya'dan yola çıkıp Fas'a gidiyor orda da bir Amerikalı kadın o silahtan çıkan kurşunla yaralanıyor. Sonuçta farklı hayatlar birbiriyle kesişmiş oluyor. Film de yaşanan olaylar üzerinden ''Bir silah hangi coğrafya da olursa olsun acıdan başka bir şey getirmez.'' diyor.
Filmin yavaş bir şekilde ilerleyişi müzikler sayesinde pek bir göze çarpan unsur olmuyor. Gerçekten müzikler muhteşem sizi çok fazla etkiliyor ve daha fazla konsatre olmanıza yardımcı oluyor .
Özellikle çocukların bakıcısı rolünde oynayan kadının oyunculuğunu çok beğendim. Cate Blanchett gayet iyiydi. Brad Pitt sadece parasını almış gerisini boşvermiş, iyi oynuyor ama oynadığı adamın bir özelliği yok.
Ve bir başka notta: Meksika düğünleri ne eğlenceliymiş öyle. Bizimkilere benziyor ama bizimkileri döver.
Sonuç olarak; Babil ne çok kötü ne de çok iyi bir film. 7/10
Oyuncu kadrosu ve yönetmenden dolayı uzun süredir izlemek istiyordum ama etkinliğe sakladım. Inarritu'nun en zayıf filmi olduğuna katılıyorum ama kötü ve milliyetçi bir film olduğuna inanmıyorum. Zaten bu yönetmenden milliyetçi bir film çıkması mümkün değil. Meksika kısımlarında öz eleştiri yaptığını düşünüyorum. Sonuçta Meksika'yı adamdan iyi bilemeyiz.
Filme gelirsek Inarritu normalde en iyi yaptığı şey olan hikayeleri birbirine bağlama olayını bu sefer pek kotaramamış ve özellikle filmin Japonya ayağı çok gereksiz ve saçma durmuş. Kesinlikle filmin en en büyük eksisi Japon kısımlar. Adam silahını vermiş o adam silahı başkasına satmış falandı filandı derken Japonyadaki ergen kızın dramına neye dayanarak giriyorsun ki? Tam böyle Meksika'daki olayı bağlanmışsın ya da Fas'taki olaya derken hop birden Japon kızın ona buna açtığı sahneleri görüyoruz.
Ama onun dışında ben Meksika ve Fas ayağını beğendim. Ama işte dediğim gibi her ne kadar o iki hikayeyi beğensem de bu alakasız Japon anlatım bütünlüğünü ve filmi mahvetmiş. Dediğim gibi bu filmde olaylar birbiriyle bağlantısız kalmış oysa ki 21 Grams'ta 3 karakter birbirine ne kadar zekice bağlanmıştı.
@Tolstoyevski Film kesinlikle milliyetçi değil. Ayrıca Amerikan sermayesiyle yapılan, Amerikan oyuncuların oynadığı bir filmde ana konunun Amerikalılar olması neden bu kadar rahatsız etti anlamadım. Ayrıca Orta Doğu pis ve cahil değil midir?
Elle yemek sahnesinde midem kalktı resmen. Ayrıca Amerikalıların kaldıkları evdeki nene ve parayı almayan tercümana ne diyorsun? Bir de Amerikalılar neden mutlu mesut ayrılmasın da mağdur olsun. Amerikan'ı kurtarma niye var demişsin. Yani Amerikalılar ölmeyince milliyetçilik mi yapmış oluyor?
Meksika kısmında da Amerika'yı eleştiriyor zaten:
Amerika'dan Meksika'ya geçişin kolay olması ama Meksika'dan Amerika'ya geçilince yaşanan zorlukları anlatmış.
Oyuncular ise başarılıydı. Brad Pitt'i gömmeye gerek yok çok zorlu bir rolde oynamadı ama izlemesi keyifliydi. Çocuklarıyla konuştuğu sahnede oyunculuğunu gördük zaten. Cate Blanchett ve bakıcı kadın da iyiydi ama Japon kızın hikayesinden nefret ettiğim ve hikayeyle bağlantısı olmadığı için değerlendirmeye almıyorum.
Her neyse hikaye bağlantıları çok iyi olmasa da izlerken hiç sıkılmadım. Uzun süresine rağmen film akıp gitti ama hikaye bütünlüğünün zayıf olmasından dolayı:
Öncelikle filmde çok sıkıldığımı söylemeliyim. Film sürükleyici değildi ve çok sıkıcıydı. Süresinin bu kadar uzunluğuda buna etken tabiki. Daha kısa olabilirmiş.
Her zaman filmde olunması gereken iş müziklerdir bana göre. Müziklerini bende çok başarılı buldum. Filmin en iyi yanı kesinlikle müziklerdi zaten.
Hikayeye gelirsek ortalama bir hikayeyedi. Öyle çok güzel değildi, çok kötüde değildi. Klişe diyelim yada. Ben hikayeyide pek beğenmedim, film kısa olsaydı ve sürükleyici olsaydı hikayeyi güzel yansıtabilirlerdi bence.
Oyunculuklara gelirsek oyunculukları beğendim. Aurora iyiydi filmde bana göre. Diğer isimlerde iyiydi tabiki, oyunculuklara lafım yok.
Beklediğimden oldukça farklı bir filmdi. İsminden dolayı geneli orta doğu coğrafyasında geçen bir film bekliyordum hikayesini okumadığım için. Ama birden fazla farklı bölgede geçiyor hikaye.
Özellikle Japonya kısmının ana hikayeyle nasıl bağdaştırılacağını düşündüm film boyu. Ana hikayenin ucuna çok az dokunan bir bağlantısı varmış. Ama ben beğendim açıkçası Japon kızın hikayesini. Sıkmadı bence. Zaten sıkıcı da bir film değildi bence. Ancak filmi izlerken hep bir karamsarlık oluştu içimde. Daha sonrasında Friends izleyerek anca toparladım durumu.
Oyunculuklar iyiydi bence. Sırıtan bir oyuncu görmedim ben. Japon kız benim de en beğendiğim oyunculardan birisi oldu.
Kısacası sıkmadan izlettiren orta düzey bir film. İzlediğim için pişman değilim.
ALLLAAAHH. Bu ne ya gerçekten çok şaşırdım yorumlarınıza. Hele @Tolstoyevski filmi izlemeden önce ABD eleştirisi falan mı okudun, çünkü dediklerin filmle alakalı bile değil.
Öncelikle bir Amerikalı değil, bir insan vuruluyor. Ve bakıldığında filmin en mağduru da o kişi. Her helikopter gördüğümüzde milliyetçiliğe bağlamaya gerek yok yani.
Diğer kişilerin yorumlarına pek bir şey diyemem, kendi beğeninizdir.
Japon kızın hikayesini kimse beğenmemiş. Bence gayet güzeldi. Orda da herkes Japon kızın yaptıklarını eleştirmiş ama bunu Japon ırkına indirgemek yine saçma çünkü en basitinden Japon polis kızı reddediyor. Ve sağır, dilsiz bir ergen kızın Japonya gibi yerde kendini insanlara kabul ettirmeye çalışıyor. Onun yerine şişman birisi de olabilirdi ya da gerçekten çirkin birisi. Genç bir kızın bunu yapması bana anormal gelmedi ama buradan yaptığını desteklediğim falan gibi bir şey çıkmasın. Kız annesinin öldüğünü görüyor ya nasıl bir psikolojisi vardır belki de?
Ben Inarritu'ya hayran olmaya devam ettim film boyunca. Kusur aradım açıkçası ama bulamadım. Müzikleri zaten çok iyiydi. Cate çok güzeldi. Kısaca bence iyi filmdi.
Bu site, içeriği kişiselleştirmek, deneyiminize uyarlamak ve kayıt olmanız durumunda giriş yapmanızı sağlamak için yasal düzenlemelere uygun çerezler (cookies) kullanır.
Bu siteyi kullanmaya devam ederek, çerez kullanımına izin veriyorsunuz.