BluTV Alef - Dizi Yorumları

[mesmeso]

1x2

SPOILER

Sonunda mistik olaylara girmeye başladık. Ben bu diziyi sırf o yüzden izlemek istiyordum. Umarım sonraki bölümlerde bol bol mistik olaylara girerler. Yavaş yavaş aksiyonda artarsa tam olacak. Sadece diyalog sarmıyor.

7/10

 

[mesmeso]

1x3

SPOILER

Abi Melisa Sözen ne zaman dahil olacak diziye? Hala senaryo kurulum aşamasında. İyi ki toplu izliyorum yoksa çoktan bırakmıştım. Çok yavaş gidiyoruz. Artık aksiyona girilmesi gerekiyor.

6/10

 

[mesmeso]

1x4

SPOILER

Dizi yavaş yavaş kıvamına gelmeye başladı. Tarikat olayları beni her zaman etkilemiştir. Adlı tıp doktoru beni biraz işkillendirmye başladı. Kemal ve Settar'ın geçmişi hep kısa gösteriliyor. Biraz daha işlense güzel olacak. Finale yaklaşırken aksiyonun artmasını bekliyorum.

8/10

 

[mesmeso]

Bitti.

Öyle çokta abartılacak bir dizi değilmiş. Senaryo çok derinlikli değildi. O kadar mistik dediler ama ona dair bir şey yoktu. Bir tek tarikat olayları beni cezbetti.

Diziyi kurtaran tek şey çekim kalitesi. Emin Alper yine işini layıkıyla yerine getirmiş. Dizinin süresi en azından kısa tutulmuşta fazla sıkılmadım.

Dizideki eş cinsellik olayı bana gereksiz ve zorlama geldi. Millet izlesin diye yapılmış bir hamle. Final o yüzden daha iyi olabilirdi. Ayrıca Kemal'in hikayesi de aydınlatılmadan havada kaldı.

6/10

 

[Yiğitt]

1. BÖLÜM

Çok güzel bir açılış yaptı, görüntüler harikaydı. Aslında gündüz gözüyle bir şey görmedik, hep gece çekimler yapılmıştı ama bence çok hoştu. Yabancı dizi havası vardı zaten. Ahmet Mümtaz Taylan ve Kenan İmirzalıoğlu güzel bir ikili olmuş.
Melisa Sözen'i ilk bölümde hiç göremedik, acaba hikayesi neyle bağlanacak? Çok merak ediyorum kendisini.

Bir bölümde iki cinayet gördük, seri katil hikayesi izleyeceğiz anlaşılan. Dil mevzusu midemi bulandırmadı değil, o dilin aşağı düşüşü...

 

[Yiğitt]

3. BÖLÜM

Dizi şu an için ağır gidiyor diyebilirim, ilk bölüm çok iyi açılış yapsa da 2 ve 3. bölüm biraz daha durgunlaştı. Merak git gide artıyor. Dizinin çekimleri de çok hoşuma gitti nedense. Böyle karanlık işleri fazla sevmem ama görüntüler muazzam. Emin Alper'in dünyasını sevdim.
Mezarlık sahnesinde gerildim, hele o mezarda adamın dönmesiyle irkildim bi an. Sonradan o adamın dedikleri de tüyleri ürpertti.

Kemal'in hayatında neler olduğunu görmeye başladık. Karısı ve kızını gördük ama tam olarak ne olmuş anlamadım o kısımları, ikisi de ölmüş anladığım kadarıyla ama detayları göremedik henüz.

Settar'ın da oğlu hayatını kaybetmiş, Settar'ı karısını o halde görünce anlamıştım.

Kemal ve Settar'ın çocuklarını kaybetmiş olması, çizgilerinin birleşmesi burada da mistik bir hava veriyor gibi. Diğer bölümlerde göreceğiz...

Bu arada Melisa Sözen'i 2. bölümde kısa bir süre gördük, sonradan göremedik. Akademisyen rolüyle dizide, ileri bölümlerde cinayetlerin aydınlanmasında katkısı olacak gibi.

 

[Yiğitt]

4. BÖLÜM

Dizi aşırı ilgi çekici bir hal almaya başladı, gözlerimi ayıramadan izledim. Bazı şeyleri anlamlandıramadım henüz, her şey iyice karışıyor gibi...
1656 İstanbul görüntüleri (bölümün ilk 5-10 dakikası) harikaydı, o görüntüler... Tarikat olayları ilgi çekici bir şekilde aktarılıyor, bu bölümde giriş yapıldı denilebilir bu kısımlara.

Yaşar'ı bu bölümde epey gördük, bundan sonraki bölümlerde de aktif göreceğiz sanırım. Yaşar'da bir şeyler var ama çözemedim, hiç tekin bir tip gelmedi. Bu olaylarla bir bağının olduğu kesin.

O son sahneyi anlamlandıramadım, Settar ve karısının tarikat içerisinde yer alması sürpriz oldu.

 

[Yiğitt]

8. BÖLÜM (FİNAL)

Sabah başladım ve gece itibariyle 8 bölümü de tamamladım. Kesinlikle harika bir işti. Açık ara şunu da söyleyebilirim ki dijitale yapılmış Türk dizileri arasında da en iyisiydi. Görüntüleri, yönetmenliği, senaryosuyla dört dörtlük bir iş olmuş. Çok beğendim, keşke bir sezon daha izleme fırsatımız olsaydı... Sonu da gayet güzel bağlanmıştı, ekranlardan alamadım gözlerimi...

Dizideki gerilim müzikleri de güzeldi, sahnelerde çok yerinde ve güzel kullanılmıştı. Emin Alper muhteşem dünya kurmuş, İstanbul manzaraları, görselleri çok çok güzeldi. Genel olarak karanlık/gece çekimleri vardı ama diziyi çekici hale getiren de buydu belki de, havanın yağmurlu oluşu bile ayrı hava katmış.
Katil hiç aklımın ucundan geçmeyecek birisi çıktı, imkansız düşünemezdim. Yaşar'ın kocası Celal katilmiş, her şey onun başından çıkmış. Eşcinsel hikayesi mevcuttu, aslında her şeyin başı da buraya bağlıymış. Celal, sevgilisi Güneş'in ölümüne neden olanları öldürüyormuş... Tüm isimler rayına oturdu, aklımda hiçbir soru işareti kalmadı. Kesinlikle çok güzel bağlandı.

Tarikat, Mevlevilik vb. durumlara fazla hakim birisi değilim, ilk başlarda kafam karışsa da sonradan raya oturdu. Kesinlikle çok güzel bağlantı kurmuşlar, hikayeyi de çok farklı ve özel kılmışlar böylece. Yoksa çok düz ve klasik bir iş olabilirdi, hiç öyle olmadı.

1656 İstanbul görüntülerini keşke daha fazla izleseydik, az gördük keşke daha fazla görüp doyabilseydik.

Settar'a yazık oldu, Celal ile birlikte boğazın sularında kaybolup gitti. Son anda kurtulur diye beklemiştim, ölümü sarsıcı oldu.

Kemal ile ilgili derinlik fazla da yansıtılamadı. Karısı intihar etmiş, kızı nasıl ölmüş? Ben mi kaçırdım? Kızını sürekli gördük de bir yere bağlanmadı, görmeseymişiz de olurmuş. Ya da tek bölümde bir kere geçmiş sahnesi izleseydik, böyle bölüm bölüm kızını görmemiz ve sonunun da bir yere bağlanmayışı gereksiz geldi bana.

Cihangir karakteri epey güldürdü beni, Billur da güzel iş çıkardı.

Eli yüzü düzgün çok da güzel iş olmuş, sonunun güzel bağlanışı da beni ayrı etkiledi. Görüntülerini müziklerini ayrı beğendim. Kadrodaki isimler ayrı güzel iş çıkarmış. Ne diyebilirim, emeklerine sağlık...

9/10

 

[Dosi]

Güzel bir ilk bölüm. Oldukça sert bir dizi, beklemiyordum böyle. Her bölüm böyle olacak mı bakalım. Kanıt dizisini çok seven biri olarak ilgimi çekti.
Yalnız diziyi açarken yemek yiyordum yarıda bıraktım yemeği
cesetler ve o aşağıya dil düşme sahnesinde iğrendim.

Bundan sonraki bölümleri gündüz tok karınla izlerim gibi

 

[Tolstoyevski]

Güzel bir ilk bölüm. Oldukça sert bir dizi, beklemiyordum böyle. Her bölüm böyle olacak mı bakalım. Kanıt dizisini çok seven biri olarak ilgimi çekti.
Yalnız diziyi açarken yemek yiyordum yarıda bıraktım yemeği
cesetler ve o aşağıya dil düşme sahnesinde iğrendim.

Bundan sonraki bölümleri gündüz tok karınla izlerim gibi

Ben de ilk bölümü sen izlerken bugün izledim @Araf ın yorumu dikkatimi çekmişti, zaten isimleri de benziyor Araf-Alef

 

[Araf]

Ben de ilk bölümü sen izlerken bugün izledim @Araf ın yorumu dikkatimi çekmişti, zaten isimleri de benziyor Araf-Alef

Biraz klişeler vardı ama yine iyiydi diyebilirim. En azından Emin Alper, İstanbul'u Orta Doğu gibi gösterenlere ders niteliğinde görüntüler çekiyor. Diziyi izlerken açıkçası İstanbul'un görüntüleriyle yabancıların bile ilgisini çektiğini düşünüyorum.

 

[Emre Ozansoy]

İlk sezonu çok iyiydi ama bu sezon daha iyi bir kurgu hazırlanmış gibi geldi bana ve daha iyi bir kadro kurulmuş. Ama süresi kısa olduğu için kalabalık kadrosunun olması kötü geldi bana. Onun haricinde ilk sezona göre çekimleri de çok iyiydi ve Kapadokya görüntülerinin sık sık gösterilmesi güzel olmuş.

Taner Ölmez ve Aybüke Pusat karakterlerine yakışmış, beklentimin üstünde gidiyorlar. Ama favori karakterim Çınar'ın yardımcısı Fırat oldu. Emel Çölgeçen'i de ara ara gördük ve görmeye devam edeceğiz gibi, ayrı bir hava katmış diziye.

SPOILER

Nedense ben katilin Emir olduğunu düşünüyordum ama 4. bölümün son sahnesinde başak biri çıktı. Buradan sonra nasıl devam edecek bakalım.

Çınar ile Defne'nin zaman geçtikçe daha çok yakınlaşması ve Elif'in Çınar sayesinde konuşması güzel yazılmış. Öpüşme sahneleri biraz daha iyi olabilirdi.

İlk dört bölüme puanım: 8.5/10

 

[Emre Ozansoy]

Final bölümünü henüz izlemedim bugün veya yarın izlerim, önceki bölümler ile ilgili bir şeyler yazayım.

SPOILER

Kim olmadığını bilmediğin katil senin boğazına laleyle saldırmışken ve Çınar korumak için uğraşırken Defne'nin yaptıkları çok çocukçaydı. Son sahnede klinikten biri olabilir dediler ama iş işten geçti, belki bir şey yapmıştır Melih.

Fırat'ın ilgilendiği dosya Çınar ile Su'nun geçmişinden. Ne olduğunu tam anlamadım ama öldüren Çınar sanırım ve öldürdüğü kişi de kardeşine bir şey yapmaya çalışmış olabilir.

 

[Emre Ozansoy]

İlk sezon kadar ilgi çekici bir sezondu ve en azından ucu açık bitmedi diyebiliriz. Umarım yeni sezonu olur ve daha iyi bir hikaye ile izleyici karşısına çıkarlar.

SPOILER

Tam da tahmin ettiğim gibi. Yılmaz, Su'ya bir şey yapmaya çalışırken Çınar gelmiş ve öldürmüş, sonrasında da suya atmışlar babası ile birlikte. 😱 Fırat, Su'nun bilgisayarının duvar kağıdından eşyaların kime ait olduğunu ve Su ile Çınar'ın orada olduğunu çözdü ama Melih pisliği yüzüne şehit oldu... Ölürken bile Çınar'a "çözdüm" dedi. Son sahnede Çınar eşyaları alıp müdürün yanına gitti, büyük ihtimalle söyledi, keşke onun da devamını görseydik.

Emel Çölgeçen'in basit bir karakter ile yer aldığını düşünmüyordum öyle de oldu. Kardeşini korumak, durdurmak için elinden geleni yapmış ama başarılı olamamış Oya. Yıldırım (kardeşi) da onun neden olduğu kaza ile ölmüş. O kadar cinayetin ardından Elif'e bir şey yapmasına engel oldu en azından.

 

[bazinga]

Geçtiğimiz birkaç gün içerisinde ikinci sezonu bitirdim.

Dizi ve filmlerden ciddi manada soğuduğum bu dönemde izlediğim en sürükleyici şeydi. BluTV özellikle drama dizilerini çok iyi kotarıyor gerçekten. Netflix'in en vasat işlerinin çeyreği kadar dahi ilgi görmemesi üzücü. İnşallah HBO Max dönüşümüyle ilgili bu yazgıları değişir...

İlk sezonu da sevmiştim ben ama bu sezon senaryo çok daha iyiydi bence. Çok fazla karakter olmasına rağmen hemen hepsini derinleştirmişler, geçmişle günümüzü çok iyi bağlamışlar. Aksiyon, gerilim yönü zaten şahaneydi. Evet biraz fazla planlı oluyor her şey dizide ama sıkıcı gerçekçiliktense sürükleyiciliği tercih ederim.

Konuyla ilgili tek ciddi sıkıntım:

SPOILER

Dizi boyunca bir sırrın saklanışını izliyoruz da bu sır niye bir sır? Zamanında bir tedavi şekli bulunmuş. Ritüellerden oluşan tuhaf bir tedavi ama o dönem işe yaradığı düşünülmüş. (Yaramış mı yoksa geçici etki mi emin değiliz.) Peki bunu neden saklama gereği duymuşlar? Hem de dört parçaya bölüp sıra dışı yollarla? Ben bunu anlayamadım.

Eğer buna mantıklı bir açıklama olsa dizinin değeri daha da yükselebilir gözümde.