En Son İzlediğiniz Film? 🎞

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan şirin
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Johnny Depp aşırı overrated bir oyuncu değil mi? :D
İyi performansları yok değil ama genelde hep aşırı abartılı rollerle gösteriş yapıyor. Kariyeri çöküşlerde zaten şu ara. :D

Konudan bağımsız olarak, şu filmlerden izlediğiniz oldu mu içlerinde? Değeri bilinmeyen underrated yapımlar olarak aklımda kalmıştı son dönemlerde


@Dosi özellikle I Origins belki sevmeyebilirsin ama listene tavsiye edebilirim değişik ve hoş bir konusu olduğundan. :)
 
  • Beğendim
Reactions: Dosi and bazinga
Konudan bağımsız olarak, şu filmlerden izlediğiniz oldu mu içlerinde? Değeri bilinmeyen underrated yapımlar olarak aklımda kalmıştı son dönemlerde


@Dosi özellikle I Origins belki sevmeyebilirsin ama listene tavsiye edebilirim değişik ve hoş bir konusu olduğundan. :)
I, Origins izlemiştim zamanında, pek beğenmedim. 5 vermişim.
 
  • Beğendim
Reactions: Tolstoyevski
Konudan bağımsız olarak, şu filmlerden izlediğiniz oldu mu içlerinde? Değeri bilinmeyen underrated yapımlar olarak aklımda kalmıştı son dönemlerde


@Dosi özellikle I Origins belki sevmeyebilirsin ama listene tavsiye edebilirim değişik ve hoş bir konusu olduğundan. :)
4’te 0 ama ilgi çekici duruyor çoğu. İlgili yıllara geçtiğimde değerlendireceğim. :)
 
  • Beğendim
Reactions: Tolstoyevski

Super (2010)

Son zamanlarda izlediğim en underrated filmlerden biri. Nasıl es geçmişim bunca zaman, varlığından haberdar bile değildim. Sadece Dwight reyis için izleyim dedim, iyi ki demişim. :)

Daha ilk dakikalarından birkaç kez sesli güldürdü. Devamı da çok eğlenceliydi. Rainn Wilson daha fazla şeyde oynasa keşke. The Office'e yeniden başlama isteğim depreşti. Ellen Page de inanılmaz tatlıydı. Onun karakterini de çok sevdim.

Kabul ediyorum bazı hatta baya saçma noktaları var ve hayatına renkler katmak senin elinde mesajının çok doğru yolla aktarıldığını söyleyemem ama gerçekten çok eğlenceli bir film.

7.5/10
 
  • Beğendim
Reactions: Danger UA!

Super (2010)

Son zamanlarda izlediğim en underrated filmlerden biri. Nasıl es geçmişim bunca zaman, varlığından haberdar bile değildim. Sadece Dwight reyis için izleyim dedim, iyi ki demişim. :)

Daha ilk dakikalarından birkaç kez sesli güldürdü. Devamı da çok eğlenceliydi. Rainn Wilson daha fazla şeyde oynasa keşke. The Office'e yeniden başlama isteğim depreşti. Ellen Page de inanılmaz tatlıydı. Onun karakterini de çok sevdim.

Kabul ediyorum bazı hatta baya saçma noktaları var ve hayatına renkler katmak senin elinde mesajının çok doğru yolla aktarıldığını söyleyemem ama gerçekten çok eğlenceli bir film.

7.5/10
Rol için Rainn Wilson'u, Pam'i oynayan Jenna Fischer önermiş. :)
 

Stanley Kubrick’in Otomatik Portakal’la birlikte iki büyük filminden biri, ikisi de birer başyapıt olmasına rağmen bu filmin önemi daha büyük bence. Bugün Atlas sinemasında bu başyapıtı bir kez daha izleme fırsatım oldu ve bir kez daha hayran kaldım. Sinemada izlediğim ilk büyük başyapıt ve Kubrick filmi oldu ve bazı sahnelerde sanki komedi filmiymiş gibi toplu gülüşmeler haricinde dev ekranda bu başyapıtı izlemek kesinlikle çok güzeldi.

Kubrick sen ne büyük bir yönetmendin... Keşke bu kadar erken ölmeseydi, 2000’ten sonraki teknolojiyle birlikte kim bilir kaç tane güzelim filmi kaçırdık Kubrick’in şüpheli ölümüyle birlikte. Bu filmi sadece senaryo amaçlı izlemek yapılan en büyük hatalardan biri, ki sembolist sinema anlayışında az söz çok imge anlayışı vardır. Bu film de sembolist sinemanın belki en derinlerinden değil ama en ünlülerinden bir yapıttır. Sembolizmi bir kenara, Stanley Kubrick’in o mükemmelliyetçiliği zaten başlı başına hayranlık sebebi. Filmin en başında Nicola Kidman’in arkadan çırılçıplak görünümü görüyoruz ama onda bile bir güzellik, sanatsallık var.

Bu filmin en sevdiğim özelliği ise kendine has gizem ve gerilim hissini sonuna kadar hissettirmesi ve gerçekçi etkileyiciliği. Soğuk ve yağışlı istanbul akşamlarında şehrin sokaklarında yürürken hep bu film aklıma gelir, bazen arkama bakarım birisi takip ediyor mu diye. Tabi ki bu işin mübalağa kısmı fakat o kadar etkileyici işte.

Malum tarikat sahneleri ve tersten okunan müzik ise en tüyler ürpertici kısmı ve bu filmin bu kadar çok olay olmasının en büyük sebebi. İzlerken bile insan çekinirken, bunu Amerika’da hem de ünlü oyuncularla çekmiş olmak çok büyük cesaretmiş. Kubrick gibi bir adam bir daha gelmez... Şu müzik bile diyemeyeceğim ayin ilahisine bakar mısınız dinlerken bile insan geriliyor, adam hiç üşenmememiş bir ilahi ortaya çıkartmış ilahi bile değil ayin müziği diyelim ama bambaşka bir şey gerçekten..


Ve bu dünyadan bir Stanley Kubrick geçer. Son filminin son sahnesinin son kelimesi resmen hayatın özeti gibidir: f*ck

9.5/10
 

Stanley Kubrick’in Otomatik Portakal’la birlikte iki büyük filminden biri, ikisi de birer başyapıt olmasına rağmen bu filmin önemi daha büyük bence. Bugün Atlas sinemasında bu başyapıtı bir kez daha izleme fırsatım oldu ve bir kez daha hayran kaldım. Sinemada izlediğim ilk büyük başyapıt ve Kubrick filmi oldu ve bazı sahnelerde sanki komedi filmiymiş gibi toplu gülüşmeler haricinde dev ekranda bu başyapıtı izlemek kesinlikle çok güzeldi.

Kubrick sen ne büyük bir yönetmendin... Keşke bu kadar erken ölmeseydi, 2000’ten sonraki teknolojiyle birlikte kim bilir kaç tane güzelim filmi kaçırdık Kubrick’in şüpheli ölümüyle birlikte. Bu filmi sadece senaryo amaçlı izlemek yapılan en büyük hatalardan biri, ki sembolist sinema anlayışında az söz çok imge anlayışı vardır. Bu film de sembolist sinemanın belki en derinlerinden değil ama en ünlülerinden bir yapıttır. Sembolizmi bir kenara, Stanley Kubrick’in o mükemmelliyetçiliği zaten başlı başına hayranlık sebebi. Filmin en başında Nicola Kidman’in arkadan çırılçıplak görünümü görüyoruz ama onda bile bir güzellik, sanatsallık var.

Bu filmin en sevdiğim özelliği ise kendine has gizem ve gerilim hissini sonuna kadar hissettirmesi ve gerçekçi etkileyiciliği. Soğuk ve yağışlı istanbul akşamlarında şehrin sokaklarında yürürken hep bu film aklıma gelir, bazen arkama bakarım birisi takip ediyor mu diye. Tabi ki bu işin mübalağa kısmı fakat o kadar etkileyici işte.

Malum tarikat sahneleri ve tersten okunan müzik ise en tüyler ürpertici kısmı ve bu filmin bu kadar çok olay olmasının en büyük sebebi. İzlerken bile insan çekinirken, bunu Amerika’da hem de ünlü oyuncularla çekmiş olmak çok büyük cesaretmiş. Kubrick gibi bir adam bir daha gelmez... Şu müzik bile diyemeyeceğim ayin ilahisine bakar mısınız dinlerken bile insan geriliyor, adam hiç üşenmememiş bir ilahi ortaya çıkartmış ilahi bile değil ayin müziği diyelim ama bambaşka bir şey gerçekten..


Ve bu dünyadan bir Stanley Kubrick geçer. Son filminin son sahnesinin son kelimesi resmen hayatın özeti gibidir: f*ck

9.5/10
Sembolizmini falan geçtim, başlı başına çok harika film. Filmdeki piyano melodisi bile aşırı geriyordu. Aklıma geldikçe tüylerim diken diken oluyor hala.

Kubrick'in en sevdiğim tarafı filmden hiçbir şey anlamasan bile çok keyif alıyorsun.
 
Sembolizmini falan geçtim, başlı başına çok harika film. Filmdeki piyano melodisi bile aşırı geriyordu. Aklıma geldikçe tüylerim diken diken oluyor hala.

Kubrick'in en sevdiğim tarafı filmden hiçbir şey anlamasan bile çok keyif alıyorsun.

Hafif yağmurlu bir gece yarısı şu müziği dinleyerek İstanbul sokaklarında dolaşmak gerçekten insanı geriyor, hatta o an bu müziği dinlemesen bile bu müziğin zihinde yankılanması bile aynı etkiyi yapıyor. :D


Bu ise zaten eşsiz bir klasik parça. Bu film sayesinde keşfettiğim ve yıllardır daima sürekli dinlediklerim listesinde olan bambaşka bir şey..

 

Netflix habire film olarak önerip duruyordu. Dizisinin fragmanları beni heycanlandırmıştı ama kötü not alınca bari filmi izleyeyim dedim. Neyse az önce izledim filmi.

Konu olarak saçma olsa gibi gelse de gerçekten iyi bir konusu var aslında:X Kurban bayramı yerine insanları yapmak gerek:A

Cersei'de varmiş filmde. Önce siyah perukla görünce HOC'taki sandım sonra Cersei oldugunu fark ettim. Kadın GoT'taki performansı öyle güzel ki filmde leş bi oyunculuk sergilemiş resmen:F GoT varken bu filmde oynamayı neden tercih etmiş özellikle perukla anlamadım.

3.sınıf korku gerilim filmi. Ses, görüntü, oyunculuk. 1s25dk olunca çereklik gitti. 4/10 konusu için. Yoksa lepleş bi film. Tavsiye etmiyorum. İzleyen olursa şunu okuyup beddua değil hayır duasını almak isterim:X
 
  • Beğendim
Reactions: bazinga

Stanley Kubrick’in Otomatik Portakal’la birlikte iki büyük filminden biri, ikisi de birer başyapıt olmasına rağmen bu filmin önemi daha büyük bence. Bugün Atlas sinemasında bu başyapıtı bir kez daha izleme fırsatım oldu ve bir kez daha hayran kaldım. Sinemada izlediğim ilk büyük başyapıt ve Kubrick filmi oldu ve bazı sahnelerde sanki komedi filmiymiş gibi toplu gülüşmeler haricinde dev ekranda bu başyapıtı izlemek kesinlikle çok güzeldi.

Kubrick sen ne büyük bir yönetmendin... Keşke bu kadar erken ölmeseydi, 2000’ten sonraki teknolojiyle birlikte kim bilir kaç tane güzelim filmi kaçırdık Kubrick’in şüpheli ölümüyle birlikte. Bu filmi sadece senaryo amaçlı izlemek yapılan en büyük hatalardan biri, ki sembolist sinema anlayışında az söz çok imge anlayışı vardır. Bu film de sembolist sinemanın belki en derinlerinden değil ama en ünlülerinden bir yapıttır. Sembolizmi bir kenara, Stanley Kubrick’in o mükemmelliyetçiliği zaten başlı başına hayranlık sebebi. Filmin en başında Nicola Kidman’in arkadan çırılçıplak görünümü görüyoruz ama onda bile bir güzellik, sanatsallık var.

Bu filmin en sevdiğim özelliği ise kendine has gizem ve gerilim hissini sonuna kadar hissettirmesi ve gerçekçi etkileyiciliği. Soğuk ve yağışlı istanbul akşamlarında şehrin sokaklarında yürürken hep bu film aklıma gelir, bazen arkama bakarım birisi takip ediyor mu diye. Tabi ki bu işin mübalağa kısmı fakat o kadar etkileyici işte.

Malum tarikat sahneleri ve tersten okunan müzik ise en tüyler ürpertici kısmı ve bu filmin bu kadar çok olay olmasının en büyük sebebi. İzlerken bile insan çekinirken, bunu Amerika’da hem de ünlü oyuncularla çekmiş olmak çok büyük cesaretmiş. Kubrick gibi bir adam bir daha gelmez... Şu müzik bile diyemeyeceğim ayin ilahisine bakar mısınız dinlerken bile insan geriliyor, adam hiç üşenmememiş bir ilahi ortaya çıkartmış ilahi bile değil ayin müziği diyelim ama bambaşka bir şey gerçekten..


Ve bu dünyadan bir Stanley Kubrick geçer. Son filminin son sahnesinin son kelimesi resmen hayatın özeti gibidir: f*ck

9.5/10
Masked Ball... Bu çılgın müziği dinledikçe o çılgın sahneler aklıma geliyor, kesinlikle gerilmeyi dibine kadar hissediyorum. Filmi izlememin üzerinden kaç yıl geçti hala hissediyorum... Ben böyle bir film çekmeye bir daha kimsenin cesaret edeceğine inanmıyorum. Sembolizmin, imgesel anlatımın zirvesi ve asla o zirveden inmeyecek... Kubrick bir dahidir ve yeri dolması imkansızdır...
 

Stanley Kubrick’in bana göre iki büyük başyapıtından biri, 1971 yapımı olmasına rağmen çağın çok ötesinde. Bunu da diğer başyapıtı gibi sinemada izleme şansı buldum bugün ve gerçekten sırf müziklerinin etkisi bile bir başka geliyor beyaz perdede. Evde izlediğimde bu filmde bu kadar çeşitli müzikler kullanıldığını fark etmemiştim bile.. En büyük pişmanlığım iki sene önce Godfather’i sinemada izleme şerefini kaçırmış olmam. İçimde daima ukte olarak kaldı ve kolay kolay da bir daha o fırsat gelmez gibi. Umarım The Matrix ve LOTR gibi yapıtları da görebiliriz ilerleyen senelerde bu tür etkinliklerde.

Söz konusu Kubrick olduğunda söylenecek çok fazla söz olsa da uzun uzun anlatmaya gerek bırakmıyor onun kalitesi. Bir kez daha anladım ki Kubrick gibi bir adam bir daha gelmez, onun kadar mükemmelliyetçi ve cesuru çok zor. Günümüzde Lars Von Trier ve Tarantino dışında da Kubrick gibi heyecanlandıran bir yönetmen de yok Ne yazık ki.

İçimize işlediği karanlık distopyasıyla, kitabın harika uyarlanmış olmasıyla ve dil kullanımının kendine özgü bir yapıda olmasıysa ve elbette ki müzik şöleniyle, unutulmayacak başyapıtlardan birisi. Distopya nedir sorusunun cevabı bile sadece şu müziktir, içinde tek kelime geçmemesine rağmen geleceğin dünyasının umutsuzluğunu ve karamsarlığını buram buram içimize işler.


9.9/10
 
2010 filmlerinden 2011'e geçtim de ne tatsız bir yılmış. 4-5 puanı geçecek film bulmakta zorlanıyorum. Tabii üst seviye 5-10 film var daha önce izlediğim ama yeni keşif yok şimdilik.

Hanna


Joe Wright'tan beklenmeyecek tarzda bir film. Dizisiyle gündemdeyken izleyim dedim. Saoirse Ronan baya iyi, filmin merak uyandırdığı ya da ilgi çekici olduğu nadir anlar var. Ancak bütün olarak epey zayıf bir film.

4.5/10

-----


The Best Exotic Marigold Hotel


Seveceğimi düşündüğüm bir filmdi ama büyük hayal kırıklığı oldu. Bu kadroyla bu kadar zayıf çekebilmek de bir meziyet. Onlarca karakter arasında oradan oraya savrulan bir film. Birkaç iyi replikten fazlası değil. Judi Dench Altın Küre adaylığını zerre hak etmemiş. Maggie Smith'in SAG adaylığına pek ses çıkarmam.

4/10
 
  • İlginç
Reactions: Dosi
Tyrannosaur


Nesinin övüldüğünü anlayamadığım zayıf, biraz da ruh hastası bir film. Olivia Colman iyiydi, erkek karakterlerin ikisinden de nefret ettim.

4/10

---------

In Time



Sonunda güzel bir film buldum. Konusunu çok beğendim. Senarist/yönetmen, Truman Show ve The Terminal'in de senaryo mimarıymış. Filmde oyunculuklar zayıf, konunun iyi işlemediği kısımlar vardı ama oldukça sürükleyici ve anlamlıydı. Daha büyük bir yönetmenin elinde başka bir şeye de dönüşebilirdi tabii. Amanda Seyfried'e bayıldım. ?

7.5/10

---------

Where Do We Go Now?



Capernaum sonrası Nadine Labaki'nin diğer işlerine bakmak şarttı. Bu film de aslında zamanında ses getirmiş önemli bir filmmiş. Hatta 12 Years A Slave, Room, La La Land, Green Room gibi birbirinden önemli filmlerin kazandığı Toronto seyirci ödülünü kazanan son yabancı filmmiş. Tabii o yıl Amerikan sinemasının zayıf geçmesinin de etkisi vardır elbet ama olsun. :)

Filme gelecek olursak fena değildi ama beklediğim kadar da iyi değildi. Lübnan'ın karmaşık dini yapısının yol açtığı durumları komediyle birlikte ele alıyor film. Kadınların verdiği dersi çok sevdim. Yer yer Sermiyan Midyat filmlerine bağlasa da güzel mesajları olan seyir zevki açısından da hiç fena olmayan bir film.

6.5/10
 
  • Beğendim
Reactions: Tolstoyevski
The Iron Lady


2010'larda en iyi kadın oyuncu Oscar'ını kazananlardan izlemediğim tek performans bu filmdeydi izledim nihayet. Film yönetmenlik ve kurgu açısından felaket. Meryl Streep gibi epey büyük oynuyor. İtirazım yok kazanmasına ama Oscar kazananlar arasında sıralama yapsam altlarda olacak bir performans.

Filmin konusu da ilginç aslında ama yönetmen Mamma Mia'nın ilk filmi ve bu film dışında başka film yönetmemiş. İyi yapmış. Ciddi film yönetmenin altından kalkamadığı çok net görülüyor. :)

5/10

-------------

Salmon Fishing in the Yemen



Emily Blunt, üç dalda Altın Küre adayı filmde dediler geldik ama inanılmaz zayıf bir film çıktı. Lassa Hallström filmlerini de severim aslında ama Emily Blunt görmek dışında elle tutulur hiçbir yanı olmayan bir film maalesef.

3/10
 

Uzun zamandır bu kadar geç izlediğim için pişman olduğum bir film olmuyordu, nihayet oldu. Keşke sinemada izleseymişim bu güzel yapıtı. Zamanında iki kere gitme fırsatım olmasına rağmen gitmemiştim, yazık olmuş.

Aronofsky filmleri genelde fazla soyut ve kavranamaz olur, bu film de yönetmenin adını bilmesek bile Aronofsky işidir diyebileceğiz kendine has bir film. Ancak diğer filmlerine göre bence daha eli yüzü düzgün, daha anlaşılır ve kapı daha az aralıklı ve kesinlikle çok etkileyici.

Bu arada hayatımda izlediğim ilk Jennifer Lawrence filmi oldu ve bence bu rol ona çok iyi yakışmış, başkası olsa onun kadar gitmezdi konuya.

Baştan sona insanlık tarihini ve Tanrı’nın işlerini izlediğimiz filmdi. Tabi kafaya geç oturuyor tüm bunlar, ta filmin sonunda yaratmadan bahsedince kafama dank etti en başta evlerine gelen ihtiyarın Adem, karısının Havva, çocukların da Habil ile Kabil olduğu. Ev sahibinin Tanrı, karısının ise Doğa Anayı simgelemesi. Tanrının yazdığı eserin dini temsil edişi, insanların evi yani dünyayı yerle bir edişi, birbirleriyle savaşmaları, söz dinlemeyip musluğun kırılmasına ve ortalığın su götürmesine sebep olmaları (Nuh tufanı) ve Tanrı ile Doğa Ana’nın çocukları olan İsa’nın kurban edilişi.. Nihayetinde Doğa Ana’nın Tanrıya da isyan insanların kökünü evden onları benzinle (nükleer) yakarak kazıması yani bizlerin henüz görmediği muhtemel bir gelecek. Ve ona rağmen yaşamın bir kez daha devam edecek olması eskinin bağrından çıkarak... Tüm bunlar bence pek yoruma gerek duyulmadan direkt izleyiciye aktarılmış ve bereket versin ki açık kapılı bir film olmasının önüne geçmiş. Tabi o tür filmleri de ayrı severim ama böylesi daha huzurlu, kafada pek soru işareti kalmıyor en azından.

9.0/10


Listemin ön sıralarında olmayan ancak konusu ağır olmayıp dilinin nispeten anlaşılır olduğu filmleri İngilizce altyazı izlemeye başladım, bu da ilklerden biriydi ve İngiliz filmi olmasının avantajıyla gerçekten çok zorlamadı. Konusundan ziyade işlenişi ve aile teması oldukça sıcaktı, özellikle baba teması. Fakat işin ilginç yanı bu filmi izlemeyi bitirdiğimde bile adı About Love diye biliyordum, ilk sinemada gösterildiği 2013 senesinde sinemada başka filme bilet alırken bu filmi gördüğümde de adı About Love olarak kalmıştı bende, herhalde afişinden dolayı. Ya da birileri zaman çizgisiyle oynamış olmalı..

6.7/10


Çocukken yarım yamalak izlemiştim, bu sefer de İngilizce izledim ve yine çok keyif aldım çocukluktaki gibi. Bu filmi diğer süperkahraman filmlerinden ayıran özelliği diğerlerinden daha sade ve nispeten daha gösterişsiz olması. Garip bir doğallığı var tüm o vurdulu kıldırı sahnelere rağmen. Ve Marie Jane gerçekten çok güzel, saatlerce öpüşmelik bir güzellik...

With great power comes great responsibility.

Ben bu sözün ünlü bir atasözü olduğunu sanıyordum, “Büyük güç büyük sorumluluk getirir” meğer Spider Man çizgi romanındaki bir karaktere ait bir sözmüş! Yine de inanası gelmiyor insanın böyle derinlikteki atasözü kalitesinde bir sözün bir çizgi romana ait olmasına. Kesin kökeni daha eski yüzyıllara dayanıyordur.

7.0/10
 
  • Beğendim
Reactions: bazinga
Tinker Tailor Soldier Spy


Yıllar önce sinemaya yeni başladığım dönemlerde aşırı sıkıcı bulup yarıda bırakmıştım. Aradan yüzlerce film geçtikten sonra zamanında nasıl haksızlık ettim acaba diyerek yeniden izledim. Fakat gördüm ki haksızlık falan etmemişim film hala aşırı sıkıcı. :) Yok yani inanılmaz bir İngiliz soğukluğu var, onlarca oyuncu var ama film, senaryo hiç akmıyor. Zar zor tamamladım. Hikayenin nereye varacağı köstebeğin kim çıkacağı zerre umrumda olmadı.

4/10