Eski Din ve Yeni Din Üzerine - Deneme

Tolstoyevski

Konu Sahibi
Emekli
Katılım
14 Temmuz 2014
Mesajlar
24,277
Reaksiyon puanı
39,955
Puanı
1,061
Yaş
27
Konum
Gökteki Yıldızlar ✨✨
Web Sitesi
www.ataturkungencligehitabesi.com
Bu yazıda eski zamanlardaki dinin ve modern zamanlardaki dinin insanlara etkisi ve gücü üzerinde durmaya çalışacağım. Yazıda herhangi bir özel din değil, "Din" kavramı genel olarak ele alınmıştır.
Din söz konusu olduğunda tartışmaya bilimi katmamak olmaz. Aslında yazının temelini bilime karşı din ya da dine karşı bilim çatışması oluşturuyor.

ROp3Aa.jpg


Günümüzde "Din" denince akıllara "İnanç" geliyor. İnanmak, genel kullanımda "Öyle olmayabilir ama ben öyle olduğuna inanıyorum" mantığıyla hareket eder ve Eski Dine göre kullanım alanı oldukça sınırlıdır. "Eskiden" ya da "Eski Din" kelimeleri sanırım biraz soyut kaçmakta. O yüzden Eski Dinin aslında Rönesans öncesi on binlerce yıllık insanlık tarihinin tamamını kapsadığını söylesek de, temsili olarak "1000 yıl öncesi" dememizde bir sakınca olmaz.

LORZg0.jpg


1000 yıl öncesi ve 1000 yıl sonrası

Din aynı din, öğretiler aynı, ibadetler aynı, sistemler aynı ancak 1000 yıl önceki din ile 1000 yıl sonraki din arasında ciddi farklılıklar söz konusu. Bu farklılıklar salt dinin kendi yapısından değil, insanlığın din hakkında algılarının zaman içindeki değişiminden kaynaklanıyor. Bu değişimin fitilini de şüphesiz "bilim" ateşlemiş.
XE39Q0.jpg


Eski çağlarda, 1000 yıl önce ya da 10 bin yıl önce, din günümüzdeki gibi "doğru olduğuna inanıyorum" türünde zayıflatılmış bir inanç değil, hakikatin ta kendisiydi dünyada. Günümüzdeki 2+2=4 kadar reddedilemezdi. Bir dine inanmayan, başka dine inanıyordu. Puta tapmak, doğaya tapmak, ruhlara tapmak gibi çeşitler dahi din çatısı altında toplanan inanç biçimleridir. Çünkü eski zamanlarda, Eski Dinin hüküm sürdüğü çağlarda bilimin henüz portakalda vitamin olduğu kadim zamanlarda her yol Tanrı'ya ve dolayısıyla dini yorumlara çıkmak zorundaydı.

nJNjrB.jpg
Hiç kimse doğadaki şeylerin sebeplerini açıklayacak bilgi birikimine sahip değildi, dünyanın tamamı böyle olunca hiç kimse "Biz henüz hiçbir şey bilmiyoruz, bilim ilerlerse de öğrensek" gibi bir düşünceye sahip olamaz, tüm gerçeklik algıları ve çevresi neyi hakikat görüyorsa tüm hakikat oralarda gizliydi. Yani kuvvetle muhtemel bugün bizim Eski çağlardaki insanlar hakkında bilimden habersizlerdi yorumlarında bulunmamıza karşın, onlar için çoğu şey biliniyordu ve dünya hakkında dolu dolu bilgilere sahip olduklarından emindiler. Bugün bize bilimin hakikat olduğu öğretiliyor ve biz çoğu şey hakkında bilgiye sahip olduğumuzu sanıyoruz, 1000 yıl önce de onlar bizimkine benzer düşünceye sahiptiler.
a1Ndd7.jpg


1000 yıl önce, Fırat nehri civarındaki allahın unuttuğu ıssız köylerde yaşayan insanlar için dinin tek hakikat olması şüphesiz kaçınılmazdır ve günümüz "Yeni dine" göre çok daha tercih edilir durumdadır. 1000 yıl önce dinin (temelinde mitolojinin) dünya ve insanlık hakkındaki bilgileri dışında, bu konularda bilgi sahibi olabileceği hiçbir kaynak yoktu insanlığın. Tüm bu düzen nasıl kurulmuştu? İnsanlar nasıl var olmuştu? Hayvanlar nasıl var olmuştu? Bitkiler, ağaçlar, dağlar, denizler, tepeler nasıl var olmuştu? Tüm bu yaşam hakkındaki kadim sorulara din tatmin edici ve "noktalayıcı" cevaplar veriyor, yetmediği gibi insanların var olma nedenini, yaşama amaçlarını ve ölüm sonrasını detaylıca açıklayarak insanlara tam anlamıyla "rehber" oluyordu. Hal buyken bütün insanlığın A dini ya da B dini fark etmeksizin filanca dine tabii olması kaçınılmaz gözüküyordu. Velhasıl o dönemlerde dine tabi olmayanların aklı dengesinin bozuk olduğu görüşü hakimdi.
pGNXbN.jpg

Bu duruma en büyük kanıt olarak Tevrat, İncil, Kuran ve daha nice kadim kutsal kitaplarda hiçbir dine tabi olmayan düşünce akımlardan Ateizmden, Deizimden ve Agnostisizmden hiç bahsedilmemesi gösterilebilir. Elbette Yeni Dinin savunucuları modern yorumlar getirerek "kafirlerden kasıt ateistler de olabilir" gibi savlara girişseler de, aslında farklı Tanrılara ve put aracılığıyla ruhlara inanan insanların, Tanrının varlığını reddeden ateistlerden Tanrı ve din katında çok daha suçlu durumda olması ve dolayısıyla bu insanlara kutsal kitapların sayfa sayfa yer vermesi gerekirdi. Ancak dini kaynakların da kabul ettiği gibi, eski çağlarda "Tanrıtanımazlık" düşüncesi yoktu ya da yok olacak kadar azdı. Çünkü yukarıda da bahsedildiği üzere, yaşamı ve doğayı açıklayacak hiçbir düşünce sistemi yoktu ortada, her yol Tanrıya çıkmak zorundaydı. Dinlerin de kabul ettiği üzere o tür Tanrıtanımaz dinsiz düşünceler "Materyalizm" düşüncesiyle birlikte yavaş yavaş ortaya çıktı. Materyalizmin ortaya çıkması Reform'a, Reformun ortaya çıkması da Rönesans'a bağlıydı. O yüzden "Eski Din" derken Rönesans öncesini düşünmek gerekir.
ronesans-ve-yenicag-avrupasinda-bilgi-ve-tarih_3453_10-52-28.jpg


1000 yıl önce, kırsal bir köyde yaşayan bir insan şüpheye düştüğünde, ona yönetilecek "TÜM bu doğa, insanlar nasıl oluştu öyleyse eğer Tanrı olmasaydı?" sorusu karşısında hiçbir mantıklı cevap bulamayacağı için onun da yolu kaçınılmaz olarak Tanrıya çıkmak zorundaydı. Başka hiçbir alternatif yoktu, doğdukları günden beri tek gerçeklik ve hakikat algıları inandıkları dinin öğretilerinden ibaretti.
lbN3Ql.jpg


ANCAK VE ANCAK... GELELİM modern zamanlara, günümüze.... Adım adım gelişen bilim, dinin "Nasıl" sorusuna verdiği dogmatik cevaplara karşın öylesine gerçekçi, akla ve matematiğe uygun cevaplarla dine meydan okudu ki, çok farklı sonuçlara yer açtı. 1000 yıl önce, dünyanın ve insanların nasıl oluştuğunu, doğanın, ağaçların, hayvanların nasıl var olduğu sorusuna dinden başka alternatif cevap veren olmazken, çağımızda tüm bu sorulara mantıklı temellere, deney ve gözleme, matematiksel ilkelere dayanan bilim EVRİM yoluyla cevap verebilmektedir. Evrim doğru mudur değil midir, bu şu anki tartışma konusu değil. Burada dikkat çekmek istediğim, üstte bahsettiğim 1000 yıl önce kırsal bir köyde yaşayıp şüpheye düşen ancak bilimsel bilgi birikimi dünyada var olmadığı için dinden başka alternatif göremeyen adama karşın, modern zamanlarda, bu çağda şüpheye düşmüş insanlara din haricinde tonlarca "Neden bunlar var oldu, bunlar nasıl oluştu" sorularına dinden çok daha farklı ve ayrıntılı, tatmin edici düzeyde cevaplar verecek bilim dalları mevcuttur.
V3zPWv.jpg


Bu durum, Eski Çağlarda, 1000 yıl önce ve daha önce yaşayan insanların, dine bağlı olmaya kaçınılmaz olarak çok daha yatkın oldukları ve "akıllarını karıştıracak" Din dışı bilgi alternatifleri olmadığı için "İman" konusunda ister istemez çok daha güçlü kalacakları ortadadır. Günümüzde ise, evrenin oluşma nedeninden tutun, yaşamın temellerine, insanlığın ve canlılığın bu günkü konumuna gelmelerine kadar tonlarca din dışı alternatif söz konusu. Bu durum da modern zamanlarda yaşayan insanların Eski çağlarda yaşayan insanlara göre, dini iman açısından çok çok daha farklı şartlarda ve daha zor inanç ortamında yaşadığını, ancak dinin 1000 yıl önceki adamla 1000 yıl sonraki adama aynı öğretileri öğrettiği için kaçınılmaz olarak insanların dinden yavaş yavaş koptuğu ve kopmadığını sananların bile 1000 yıl önceki dinden çok farklı bir dini yaşama sahip olduğu ortadadır.
kX8GRA.gif

Bunda sadece bilim değil, gelişen dünya medeniyetinin, insan hakları düşüncelerinin etkisi çok büyüktür. Eski çağlarda hemen tüm dinlerde din uğruna adam öldürmek en tabii dini vazifeleriden biri olarak kabul görülürken (bkz: Haçlı seferleri) günümüzde 1000 yıl önceki gibi din uğruna adam öldürmeye kalkanlara çağ dışı terörist olarak damga vurulması kaçınılmaz durumdur. Yani eğer 1000 yıl önce kendi toplumunda din uğruna kılıç kalkan savaştıkları, katliam yaptıkları için halkı tarafından taktir gören savaşçı topluluğu olduğu gibi günümüze ışınlasak, terörist örgüt olarak ilan edilecek olmaları kuşkusuzdur.
a1Nd1B.jpg


Çünkü her şeyin temelinde "Çağın ruhuna uymak" vardır. Çağın Ruhunu yakalayamayan her türlü devlet, inanç, grup ya da fikirler, zayıflamaya ve yok olmaya mahkum olur. Ayakta kalmak isteyen en değişmez olduğuna inanılan düşünceler ise kaçınılmaz olarak o an var olduğu Çağın gerçeklerine kendini adapte eder yani tam olarak evrimsel gelişim gösterir. Böylece Eski Din ile Yeni Din görünürde aynı kabul edilse bile, aralarında zamansal, toplumsal, etkisel tonlarca farklılık söz konusudur denilebilir.
Qpzvdj.jpg

Çok daha ayrıntıya girilecek kadar uzun kapasitesi olan konuyu kısaca özetlemek gerekirse, Eski Dinin hüküm sürdüğü kadim çağlarda tüm yollar Tanrıya çıkarken Yeni Dinin hüküm sürdüğü modern zamanlarda tüm yollar Tanrıya çıkmamaktadır, hatta Tanrıya çıkan yollar giderek azalmış ve azaltılmaktadır. Tüm yolların Tanrıya çıktığı çıktığı kadim zamanlarda din, sadece bir inanç değil aynı zamanda bugünün bilimi olacak kadar tüm gerçekliğin tek açıklayıcısıydı; materyalist düşünceden sonra bilimle yoğrulmuş modern zamanlardaki din ise, sadece "Olmayabilir ama ben doğru olduğuna inanıyorum" boyutuna kadar alanı daraltılmış ve tüm gerçekliğin açıklayıcılığında bilim öne geçmiştir.
JOzqj5.jpg

Tüm bunlara rağmen, bilim dinin cevap verebildiği çok önemli soruya cevap vermekte zorlanmaktadır: "NEDEN?" Bu soru inançların ve dinlerin ayakta kalmasında çok uzun zaman daha "son kale" işlevi görecek olmasında başrol oynamaktadır. Ancak yukarıda bahsedilen durumlar gereği, Yeni Din, Eski Dine göre çok daha zayıflamış ve insanların gerçeklik algıları yerine sadece psikolojik olarak sığınacakları liman haline gelmiştir. Fakat "Neden" sorusuna cevap veremeyen bilimin de mutlak gerçek olmayabileceğini düşünmezse eğer insanlar, "Yeni Dinden" kastımızın belki de değişen din değil, bilimin ta kendisi olması tehlikesiyle karşı karşıya gelebilir. Yoksa sahiden "bilim" günümüzün modern dini midir?..

OyzVgA.jpg


@S.G.A.T. @OzaN @MEnes @Berkann @Yiğitt @yatutarsa @Harunnn60 @Dosi @dizikolik @XanTier @vadikızı @Ahmed @denizz19 @Doğu @Maskeli Fedai @RüzgarGülü....
 
Harika'yı en başından attım. Yarın detaylı bir şekilde okuyacağım. Öylesine bir baktım. Toetemlerden hiç bahsetmemişsin galiba. Neyse okuyunca eleştirileri yaparım :D
Ayrıca kaynakları belirtmemişsin. Nerelerden esinlendin? :D ve ellerine sağlık :D @Tolstoyevski
 
Öncelikle allah küçük yazılmaz Tanrı büyük yazılmaz. TDK ikisi tek bir ilahı gösterirse büyük yazılır diyor. Allah her zaman tek olduğu için 'Allah' büyük 'tanrı' küçük yazılabilir. Bu gibi ayrıntılar bana kasıtlı gibi geliyor.

Bilimin her zaman desteklenmesi taraftarıyım. Hatta öyle de olmalı. Yalnız dini bilime uyarlamaktansa bilimi dine uyarlamak daha mantıklıdır.

'Oku! Yaratan Rabbin adıyla oku... ' buradaki okumaktan kasıt Allah'ın gösterdiği yoldan okumaktır. Ama insanımız bundan bi haber olduğu için farklı anlamalar ortaya çıkabiliyor.

Tevrat, Zebur, İncil ve Kur'an hepsinin ilahi kaynaklı olduğunu ve hepsinin anlatmak istediği şeylerin aynı olduğunu herkes az çok biliyor. Farkları ise sadece farklı zamanlarda farklı şartlarda indirilmeleri... Gerisi hep aynı. Allah'ı anlatmak, iyiyi, güzeli göstermek...

Dinler ilk indiğinde var olan mevcut düzen düzenlerini devam ettirmek için inen dinleri yok etmek istemişlerdir. Çünkü indirilen dinler Eşitlikçi, Demokratik ve İnsan Haklarına önem veren dinlerdi ama mevcut düzende ise Kölecilik, Irkçılık ve bir kesiminin zenginliği vardı. Dine tabi olanlar dinlerini savunmak zorundaydılar ve de bunu yaptılar. Şu an Hristiyanlık, Yahudilik, Müslümanlık varsa bu beğenilmeyen savaşlar yüzündendir. Günümüzde bile en küçük örgütler varlıklarını yaptıkları eylemlerle sürdürmektedirler.

Yanlış, yanlışla tabi ki düzeltilmez buna katılıyorum. Yalnız senin varlığına, inancına bir saldırıya da amenna demek doğru değildir ve de olmamalı. En basitinden şuan ülkemize yapılacak bir askeri harekata sessiz kalınabilinir mi? Kesinlikle hayır. Haçlı seferleri ve mevcut zamanımızdaki ekonomik hamlerin amaçları aynı değil midir?
İnsanlar edindikleri bilgilere göre değerlendirme yaparlar ve de yapmak durumundalar. Bir öğretmen nasıl bir cerrah gibi ameliyat yapamıyorsa bir doktorda bir inşaatın projesini çizemez... Örnekleri uzatulabiliriz. Fi tarihinde olan insanlarda var oldukları bilgilerle hareket etmişlerdir. O zamanki insanlar kalkıpta Yıldızlar, Galaksiler, Kainatlar... Hakkında detaylı bilgi vermelerini bekleyemeyiz. Zamanla bunların bilinmesi bilimle, eğitimle, araştırmayla olduğunu herkes az çok tahmin edebiliyor. Ama ve lakin şu da unutulmamalı ki ilk filozofların zekası ile 17.yy yaşamış insanların zekası aynı olduğu yapılan araştırmalarla ispatlanmıştır. Yani demem o ki zamanlar insan bilgisi otomatikman artmaya başlamış. Tabi bunda görülmeyen bir güç vardır. Bunu kimse inkar edemez. Yoksa Homo Sapiens, Homo Eretna, Neodanter gibi ilk insanların neden çok zeki olmadıklarını kimse ama kimse bize anlatamaz.
 
Tamamen günümüzün tanrıtanımazlarının yarattığı algıları referans alarak yazılmış bir makale. Din 600’lü yıllarda gezegenlerin belli bir yörüngede döndüğünü söylerken bilimin b’si yoktu o zamanlar :) Ha bu demek değildir ki bilim düşmanı olun. Bilimcilerin bir kısmının, bilim gibi tamamen objektif olması gereken bir olgunun sırf insanları dinden koparmak üzere bir ensturman olarak kullandığı çağımızda din ile bilimi her fırsatta karşı karşıya getirmeye çalışmaları aşikârdır. Oysa din -en azından İslam veyahut değiştirilmemiş semavi dinler- insanın ilmî yönden gelişmesini öğütler. Bugüne kadar hiçbir din sana uzaya çıkma, kanseri yenmek için araştırma yapma, aşı geliştirme demez. Sadece insanlığın varoluşunda veya yaratılışında çelişkiye düşerler birbiriyle. İşte o da iman testidir. İnanıp, inanmama meselesidir. Bugün evrim saçmalığı sanki kanunmuş gibi dayatılıyorsa bu Allah böyle istiyor diyedir. Çünkü muazzam bir iman ve inanç testidir. “Aaa bak bilim diyorsa doğrudur.” diye gezen beynini kiraya vermiş sorgulamayanların “Aaa bak ayet var” diyip sorgulamayan inançlı robotların birbirinden hiçbir farkı yoktur.
 
Öncelikle allah küçük yazılmaz Tanrı büyük yazılmaz. TDK ikisi tek bir ilahı gösterirse büyük yazılır diyor. Allah her zaman tek olduğu için 'Allah' büyük 'tanrı' küçük yazılabilir. Bu gibi ayrıntılar bana kasıtlı gibi geliyor.

Bilimin her zaman desteklenmesi taraftarıyım. Hatta öyle de olmalı. Yalnız dini bilime uyarlamaktansa bilimi dine uyarlamak daha mantıklıdır.

'Oku! Yaratan Rabbin adıyla oku... ' buradaki okumaktan kasıt Allah'ın gösterdiği yoldan okumaktır. Ama insanımız bundan bi haber olduğu için farklı anlamalar ortaya çıkabiliyor.

Tevrat, Zebur, İncil ve Kur'an hepsinin ilahi kaynaklı olduğunu ve hepsinin anlatmak istediği şeylerin aynı olduğunu herkes az çok biliyor. Farkları ise sadece farklı zamanlarda farklı şartlarda indirilmeleri... Gerisi hep aynı. Allah'ı anlatmak, iyiyi, güzeli göstermek...

Dinler ilk indiğinde var olan mevcut düzen düzenlerini devam ettirmek için inen dinleri yok etmek istemişlerdir. Çünkü indirilen dinler Eşitlikçi, Demokratik ve İnsan Haklarına önem veren dinlerdi ama mevcut düzende ise Kölecilik, Irkçılık ve bir kesiminin zenginliği vardı. Dine tabi olanlar dinlerini savunmak zorundaydılar ve de bunu yaptılar. Şu an Hristiyanlık, Yahudilik, Müslümanlık varsa bu beğenilmeyen savaşlar yüzündendir. Günümüzde bile en küçük örgütler varlıklarını yaptıkları eylemlerle sürdürmektedirler.

Yanlış, yanlışla tabi ki düzeltilmez buna katılıyorum. Yalnız senin varlığına, inancına bir saldırıya da amenna demek doğru değildir ve de olmamalı. En basitinden şuan ülkemize yapılacak bir askeri harekata sessiz kalınabilinir mi? Kesinlikle hayır. Haçlı seferleri ve mevcut zamanımızdaki ekonomik hamlerin amaçları aynı değil midir?
İnsanlar edindikleri bilgilere göre değerlendirme yaparlar ve de yapmak durumundalar. Bir öğretmen nasıl bir cerrah gibi ameliyat yapamıyorsa bir doktorda bir inşaatın projesini çizemez... Örnekleri uzatulabiliriz. Fi tarihinde olan insanlarda var oldukları bilgilerle hareket etmişlerdir. O zamanki insanlar kalkıpta Yıldızlar, Galaksiler, Kainatlar... Hakkında detaylı bilgi vermelerini bekleyemeyiz. Zamanla bunların bilinmesi bilimle, eğitimle, araştırmayla olduğunu herkes az çok tahmin edebiliyor. Ama ve lakin şu da unutulmamalı ki ilk filozofların zekası ile 17.yy yaşamış insanların zekası aynı olduğu yapılan araştırmalarla ispatlanmıştır. Yani demem o ki zamanlar insan bilgisi otomatikman artmaya başlamış. Tabi bunda görülmeyen bir güç vardır. Bunu kimse inkar edemez. Yoksa Homo Sapiens, Homo Eretna, Neodanter gibi ilk insanların neden çok zeki olmadıklarını kimse ama kimse bize anlatamaz.

Tamamen günümüzün tanrıtanımazlarının yarattığı algıları referans alarak yazılmış bir makale. Din 600’lü yıllarda gezegenlerin belli bir yörüngede döndüğünü söylerken bilimin b’si yoktu o zamanlar :) Ha bu demek değildir ki bilim düşmanı olun. Bilimcilerin bir kısmının, bilim gibi tamamen objektif olması gereken bir olgunun sırf insanları dinden koparmak üzere bir ensturman olarak kullandığı çağımızda din ile bilimi her fırsatta karşı karşıya getirmeye çalışmaları aşikârdır. Oysa din -en azından İslam veyahut değiştirilmemiş semavi dinler- insanın ilmî yönden gelişmesini öğütler. Bugüne kadar hiçbir din sana uzaya çıkma, kanseri yenmek için araştırma yapma, aşı geliştirme demez. Sadece insanlığın varoluşunda veya yaratılışında çelişkiye düşerler birbiriyle. İşte o da iman testidir. İnanıp, inanmama meselesidir. Bugün evrim saçmalığı sanki kanunmuş gibi dayatılıyorsa bu Allah böyle istiyor diyedir. Çünkü muazzam bir iman ve inanç testidir. “Aaa bak bilim diyorsa doğrudur.” diye gezen beynini kiraya vermiş sorgulamayanların “Aaa bak ayet var” diyip sorgulamayan inançlı robotların birbirinden hiçbir farkı yoktur.

Yalnız bu konuda özel olarak din ile bilimi kıyaslama olayına girmedim, benim anlatmak istediğim eski çağlara nazaran artık insanların elinde din harici birçok cevap olması. Evrim doğrudur yanlıştır, moleküler biyoloji doğrusudur yanlıştır, kuantum doğrudur yanlıştır bunlar da şimdinin tartışması değil, önemli olan bunların var olması. Eski çağlarda yoktu, ama artık var. O yüzden din kendi içinde eski çağlardaki insanlıkla bugünün insanlığını bir tutarsa, sonuç olarak dünyada her geçen gün dinden kopan insanların sayısı kat kat artar ve artıyor da. Eski çağların insanı ile bugünün insanının önüne aynı sorulardan oluşan sınav kağıdını vermek, gelişen bilim faktörü nedeniyle pek adil değil.

Bilim Tanrıyla çelişmez. Evrimi de doğa kanunlarını da yaratan bir Tanrı olmaması için hiçbir sebep yok. Ancak eski çağlarda Tanrının hiçbir alternatifi yokken, artık durum öyle değil. Laplece'in de dediği gibi "Öyle bir hipoteze ihtiyacım yok" diyebiliyor insanlar, çünkü söylemeye çalıştığım gibi gelişen bilim birçok alternatif sunuyor. Ama bana kalırsa Tanrının varlığını reddetmek bilimsel bir şey değil, inanç. Bahsedilen Tanrının metafizik inançlar Tanrıları olması önemli etken

Ancak söz konusu din olunca, din ile bilimi bağdaştırmaya çalışmak işte tam olarak yazıda bahsettiğim gibi, dini Çağın ruhuna bağlı kılmaya çalışmaktan başka bir şey değil. Evrimi öyle Adnan Oktar mantığıyla alalede bir teori deyip geçemezsiniz, evrim biyoloji biliminin tuğlasıdır, o olmadan öteki olmaz. Biyolojiyi reddedip de bilimi savunuyoruz demek de pek mümkün değil. Öyleyse bahsedilen din bilim ortaklığı herhalde dini açıdan bilimi yorumlayanların ortaklığıdır.

Harika'yı en başından attım. Yarın detaylı bir şekilde okuyacağım. Öylesine bir baktım. Toetemlerden hiç bahsetmemişsin galiba. Neyse okuyunca eleştirileri yaparım :D
Ayrıca kaynakları belirtmemişsin. Nerelerden esinlendin? :D ve ellerine sağlık :D @Tolstoyevski

Fotoları öylesine koydum konuya uygun ama özel bir şeyi açıklamak için değil. :D Kaynak derken, makale benzeri bir şey değil daha ziyade deneme türünde düşünce yazısı olduğu için kaynak gerekecek bilgilere pek ihtiyaç olmadı ama bu deneme mi oldu alalede karalama mı oldu onu çözemedim. :D
 
Yalnız bu konuda özel olarak din ile bilimi kıyaslama olayına girmedim, benim anlatmak istediğim eski çağlara nazaran artık insanların elinde din harici birçok cevap olması. Evrim doğrudur yanlıştır, moleküler biyoloji doğrusudur yanlıştır, kuantum doğrudur yanlıştır bunlar da şimdinin tartışması değil, önemli olan bunların var olması. Eski çağlarda yoktu, ama artık var. O yüzden din kendi içinde eski çağlardaki insanlıkla bugünün insanlığını bir tutarsa, sonuç olarak dünyada her geçen gün dinden kopan insanların sayısı kat kat artar ve artıyor da. Eski çağların insanı ile bugünün insanının önüne aynı sorulardan oluşan sınav kağıdını vermek, gelişen bilim faktörü nedeniyle pek adil değil.

Bilim Tanrıyla çelişmez. Evrimi de doğa kanunlarını da yaratan bir Tanrı olmaması için hiçbir sebep yok. Ancak eski çağlarda Tanrının hiçbir alternatifi yokken, artık durum öyle değil. Laplece'in de dediği gibi "Öyle bir hipoteze ihtiyacım yok" diyebiliyor insanlar, çünkü söylemeye çalıştığım gibi gelişen bilim birçok alternatif sunuyor. Ama bana kalırsa Tanrının varlığını reddetmek bilimsel bir şey değil, inanç. Bahsedilen Tanrının metafizik inançlar Tanrıları olması önemli etken

Ancak söz konusu din olunca, din ile bilimi bağdaştırmaya çalışmak işte tam olarak yazıda bahsettiğim gibi, dini Çağın ruhuna bağlı kılmaya çalışmaktan başka bir şey değil. Evrimi öyle Adnan Oktar mantığıyla alalede bir teori deyip geçemezsiniz, evrim biyoloji biliminin tuğlasıdır, o olmadan öteki olmaz. Biyolojiyi reddedip de bilimi savunuyoruz demek de pek mümkün değil. Öyleyse bahsedilen din bilim ortaklığı herhalde dini açıdan bilimi yorumlayanların ortaklığıdır.



Fotoları öylesine koydum konuya uygun ama özel bir şeyi açıklamak için değil. :D Kaynak derken, makale benzeri bir şey değil daha ziyade deneme türünde düşünce yazısı olduğu için kaynak gerekecek bilgilere pek ihtiyaç olmadı ama bu deneme mi oldu alalede karalama mı oldu onu çözemedim. :D
Olabilir düşüncene saygı duyuyorum. Fakat din ile bilimin özellikle ülkemizde manasız bir sidik yarışına sokulması çok tuhaf. Elimizde Aziz Sancar gibi bir örnek varken hele. Adam bilimin en zirvesinde iken ''Ben Allah'a inanıyorum Müslümanım'' diyebiliyor. Ve bilimsel çalışmalarını hiçbir şekilde engellemiyor.

Temelde baktığımızda insanı ''ben nasıl varoldum?'' düşüncesine sokan aslında dindir veya ruhuna işlenen inanç kodudur. İnsana merak Allah tarafından bahşedilen en mükemmel manevi hazinedir. Bilimin temellerini atan bu tanrısal bağıştır. Örneğin Louis Pasteur ''Doğayı ne kadar çok incelersem, Yaratıcı'nın eserleri karşısında inancım o kadar çok artıyor.'' demiştir, aynı kişinin ''bilim insanı Yaratana götürür'' sözü de buna binaen söylenmiştir. Yani sözün özü bir insan dini ve yaratıcıyı anlamak istiyorsa bilime, bilime yönelmek istiyorsa Tanrıya yüzünü dönmesi gerekir. Din tüccarlarının ve bilimi ilah yerine koyanların suyu bulandırmaya çalışması afakidir. Din de bilim de insanoğlu yok olana kadar asla yok olmayacak.
 
Emek vermişsin eline sağlık. Biraz derin bir mesele senin de dediğin gibi. Lakin tüm bunların temelinde insan algısı yatıyor. İnsanın geçmişten bugüne değişen algıları büyük etkendir. Bu konuda katılıyorum. Değişen Dünya şartlarının bilim ve ilahi güce bakış açısında farklı alternatifler sunduğu da aşikar. Buna toplumların yapısıyla insanların verdiği tepkiler de değişkenlik göstermekte. Zaten insanın olduğu yerde değişkenlik olmaması yadsınamaz.

Neden sorusuna dinin verdiği cevap ise bilime göre önde olabilir. Bunda ise insanın dine nasıl baktığı ve nasıl yorumladığı önemli elbette. Önemli olan kritik mesele denildiği gibi inanç. Eğer bir insan dini bir inanca sahipse ve hayatını dine göre yaşıyorsa ve bunun ışığında bilimi de ona göre yorumluyorsa neden sorusuna kendince bir cevap verebilir.

Kendi açımdan yorumlayacak olursam dine göre yaşayan biri olarak tabi ki İslam dini, bilimi dine göre yorumlamayı tercih ederim. Neden sorusuna da buna göre cevap veririm. Bu demek değildir ki bilimi geri plana atayım. Bilim benim işimin bir parçası zaten. Bilimsel gelişmeler gelişen inşaat sektörüne öncü oluyor bunları takip etmeden zaten çağa ayak uyduramayız. Bilimi ve dini doğru dengeyle idare etmek insanın elinde. Her şey insanda bitiyor elbet.
 
Olabilir düşüncene saygı duyuyorum. Fakat din ile bilimin özellikle ülkemizde manasız bir sidik yarışına sokulması çok tuhaf. Elimizde Aziz Sancar gibi bir örnek varken hele. Adam bilimin en zirvesinde iken ''Ben Allah'a inanıyorum Müslümanım'' diyebiliyor. Ve bilimsel çalışmalarını hiçbir şekilde engellemiyor.

Temelde baktığımızda insanı ''ben nasıl varoldum?'' düşüncesine sokan aslında dindir veya ruhuna işlenen inanç kodudur. İnsana merak Allah tarafından bahşedilen en mükemmel manevi hazinedir. Bilimin temellerini atan bu tanrısal bağıştır. Örneğin Louis Pasteur ''Doğayı ne kadar çok incelersem, Yaratıcı'nın eserleri karşısında inancım o kadar çok artıyor.'' demiştir, aynı kişinin ''bilim insanı Yaratana götürür'' sözü de buna binaen söylenmiştir. Yani sözün özü bir insan dini ve yaratıcıyı anlamak istiyorsa bilime, bilime yönelmek istiyorsa Tanrıya yüzünü dönmesi gerekir. Din tüccarlarının ve bilimi ilah yerine koyanların suyu bulandırmaya çalışması afakidir. Din de bilim de insanoğlu yok olana kadar asla yok olmayacak.

Emek vermişsin eline sağlık. Biraz derin bir mesele senin de dediğin gibi. Lakin tüm bunların temelinde insan algısı yatıyor. İnsanın geçmişten bugüne değişen algıları büyük etkendir. Bu konuda katılıyorum. Değişen Dünya şartlarının bilim ve ilahi güce bakış açısında farklı alternatifler sunduğu da aşikar. Buna toplumların yapısıyla insanların verdiği tepkiler de değişkenlik göstermekte. Zaten insanın olduğu yerde değişkenlik olmaması yadsınamaz.

Neden sorusuna dinin verdiği cevap ise bilime göre önde olabilir. Bunda ise insanın dine nasıl baktığı ve nasıl yorumladığı önemli elbette. Önemli olan kritik mesele denildiği gibi inanç. Eğer bir insan dini bir inanca sahipse ve hayatını dine göre yaşıyorsa ve bunun ışığında bilimi de ona göre yorumluyorsa neden sorusuna kendince bir cevap verebilir.

Kendi açımdan yorumlayacak olursam dine göre yaşayan biri olarak tabi ki İslam dini, bilimi dine göre yorumlamayı tercih ederim. Neden sorusuna da buna göre cevap veririm. Bu demek değildir ki bilimi geri plana atayım. Bilim benim işimin bir parçası zaten. Bilimsel gelişmeler gelişen inşaat sektörüne öncü oluyor bunları takip etmeden zaten çağa ayak uyduramayız. Bilimi ve dini doğru dengeyle idare etmek insanın elinde. Her şey insanda bitiyor elbet.

Elbette bir bakıma doğru. Bahsettiğim "Öyle olmayabilir ama öyle olduğuna inanıyorum" olayında da işte sizin örnek verdiğiniz şeyler kastediyor. Yani ben burada din ile bilimden ziyade, eski çağ ile şimdiyi kıyaslıyorum. Din ile bilimi ortak noktada buluşturmaya yönelik çabalar, dini çağın ruhuna adapte etmek isteyenlerce daima yapılmaya çalışılacaktır belki sonsuza kadar, bunu da inkar etmiyorum. Ancak gelin görün ki insanlar el ele tutuşsa hayat bayram olsa şeklinde ilerlemiyor her şey, daha şimdiden milyardan fazla insan dünya üzerinde dinden kopmuş. İzlanda'da inanan sayısı %1'lerde mesela. Neden? Çünkü eski çağlarda her yol Tanrıya (dine) çıkarken bugünün şartlarında öyle değil. Öyleyse Tanrının o çağın insanıyla bu çağın insanını eşit şartlarda imtihan ediyor olması düşünülemez. Çünkü eskii çağda insanların dünya bilgisi kısıtlı olduğu için mecburen dinden başka kılavuz göremiyorlardı. Ama modern zamanlarda kabul etmesek de etsek de durum öyle değil, insanların bilgi yönünden dine olan ihtiyacı çok azaldı.

Bilimi, aklı kullanarak yaratıcıyı yani Tanrının var olduğunu söyleyebilir insan, ancak bilimi ve aklı kullanarak dinin hakikat olduğunu iddia edemez. Zaten din kendi içinde akla değil imana dayalı yapıda olsa bile, dini kabul etmek için öncelikle belli başlı mantıksal doğruluk şeylerinden geçmesi lazım. Evrim en basit ve bilinen örneği, sürekli evrimi söz konusu ettiğime bakmayın daha birçok mesele var uzay, klon canlılar, lablarda canlı üretmek gibi. Ancak acaba Pascal evrim gerçeği ile dini bilgileri nasıl ulaştırırdı? Şimdi bana gelip de evrimle din uzlaşır diyebilir misiniz? Kuvvetle muhtemel, evrimi safsata olarak niteleyeceksiniz. Niye? Çünkü dinle çelişiyor. Dini açıdan bilimi yorumlananın en tehlikeli kısmı da bu işte, işine gelmedi mi? Yok et. İşime geldi mi? Devam et. Bilim böyle yürümez işte, inancına göre şunu kullan bunu at diye bir mantık yok.

Bugün bu tartışılan konuları 1000 yıl önce bir köydeki tekkede dini eğitim gören kişilerin tartışmasının imkanı yok mesela? Onlar çocukluktan beri dinle yetişmiş, dinle büyümüş ve bu modern zamanların materyalist düşünce ve bilgileri gibi kafa karıştıran şeyleri hiçbir zaman duymamışlardır. Öyleyse onların cennete gitmesi elbette bizim cennete gitmemizden çok daha kolaydır, öyleyse adil şartlarda imtihan söz konusu değildir, öyleyse tüm zamanlara hitap etmek olayı doğru değildir...
 
genel düşünce dinin yaratılmış sebebi bilimin neredeyse 0 seviyesinde olması nedeniyle sorulan net sorular karşısında acizlik. Bilim ilerledikçe dinin önemi azaldı ve inanmayanlar da ön plana çıkmaya başladı.
Kesinlikle katılıyorum. Hatta tartışmam bile. Sadece "kutsal kitaplarda hiçbir dine tabi olmayan düşünce akımlardan Ateizmden, Deizimden ve Agnostisizmden hiç bahsedilmemesi" fikrine katılmıyorum. Sonrasında da açıklamışsın ama kafir denilen kısım zaten onlar. Fazla yer verilmemesi de ön plana çıkarılmaması olabilir belki bilemeyiz.
@Tolstoyevski
 
genel düşünce dinin yaratılmış sebebi bilimin neredeyse 0 seviyesinde olması nedeniyle sorulan net sorular karşısında acizlik. Bilim ilerledikçe dinin önemi azaldı ve inanmayanlar da ön plana çıkmaya başladı.
Kesinlikle katılıyorum. Hatta tartışmam bile. Sadece "kutsal kitaplarda hiçbir dine tabi olmayan düşünce akımlardan Ateizmden, Deizimden ve Agnostisizmden hiç bahsedilmemesi" fikrine katılmıyorum. Sonrasında da açıklamışsın ama kafir denilen kısım zaten onlar. Fazla yer verilmemesi de ön plana çıkarılmaması olabilir belki bilemeyiz.
@Tolstoyevski

Son kısım biraz tartışmalı ve yoruma dayalı olsa bile, eski çağlarda dünyanın tamamında Tanrısızlık düşüncesi gibi bir bilinç yoktu, deizm ve ateizm gibi şeyler 300 400 yıl önce, materyalist dünya görüşüyle birlikte tam olarak ortaya çıktı. Elbette eski dönemlerde de tek tük yoktur diyemeyiz, ama kutsal kitaplarda bahsedilenlerin başka Tanrılara, ota puta tapan kafirler olduğu açıktır. Ancak yorum gereği hayır bunlar da kastediyor denilirse, itiraz edemem sanıeım. Yorumun için teşekkür ederim. :)
 
Elbette bir bakıma doğru. Bahsettiğim "Öyle olmayabilir ama öyle olduğuna inanıyorum" olayında da işte sizin örnek verdiğiniz şeyler kastediyor. Yani ben burada din ile bilimden ziyade, eski çağ ile şimdiyi kıyaslıyorum. Din ile bilimi ortak noktada buluşturmaya yönelik çabalar, dini çağın ruhuna adapte etmek isteyenlerce daima yapılmaya çalışılacaktır belki sonsuza kadar, bunu da inkar etmiyorum. Ancak gelin görün ki insanlar el ele tutuşsa hayat bayram olsa şeklinde ilerlemiyor her şey, daha şimdiden milyardan fazla insan dünya üzerinde dinden kopmuş. İzlanda'da inanan sayısı %1'lerde mesela. Neden? Çünkü eski çağlarda her yol Tanrıya (dine) çıkarken bugünün şartlarında öyle değil. Öyleyse Tanrının o çağın insanıyla bu çağın insanını eşit şartlarda imtihan ediyor olması düşünülemez. Çünkü eskii çağda insanların dünya bilgisi kısıtlı olduğu için mecburen dinden başka kılavuz göremiyorlardı. Ama modern zamanlarda kabul etmesek de etsek de durum öyle değil, insanların bilgi yönünden dine olan ihtiyacı çok azaldı.

Bilimi, aklı kullanarak yaratıcıyı yani Tanrının var olduğunu söyleyebilir insan, ancak bilimi ve aklı kullanarak dinin hakikat olduğunu iddia edemez. Zaten din kendi içinde akla değil imana dayalı yapıda olsa bile, dini kabul etmek için öncelikle belli başlı mantıksal doğruluk şeylerinden geçmesi lazım. Evrim en basit ve bilinen örneği, sürekli evrimi söz konusu ettiğime bakmayın daha birçok mesele var uzay, klon canlılar, lablarda canlı üretmek gibi. Ancak acaba Pascal evrim gerçeği ile dini bilgileri nasıl ulaştırırdı? Şimdi bana gelip de evrimle din uzlaşır diyebilir misiniz? Kuvvetle muhtemel, evrimi safsata olarak niteleyeceksiniz. Niye? Çünkü dinle çelişiyor. Dini açıdan bilimi yorumlananın en tehlikeli kısmı da bu işte, işine gelmedi mi? Yok et. İşime geldi mi? Devam et. Bilim böyle yürümez işte, inancına göre şunu kullan bunu at diye bir mantık yok.

Bugün bu tartışılan konuları 1000 yıl önce bir köydeki tekkede dini eğitim gören kişilerin tartışmasının imkanı yok mesela? Onlar çocukluktan beri dinle yetişmiş, dinle büyümüş ve bu modern zamanların materyalist düşünce ve bilgileri gibi kafa karıştıran şeyleri hiçbir zaman duymamışlardır. Öyleyse onların cennete gitmesi elbette bizim cennete gitmemizden çok daha kolaydır, öyleyse adil şartlarda imtihan söz konusu değildir, öyleyse tüm zamanlara hitap etmek olayı doğru değildir...
Evrim teorisini dinle çelişiyor diye kabul etmiyor değilim. Tamamen benim mantığımla çelişiyor diye reddediyorum. Atalarımın su semenderi olduğunu düşünmüyorum maalesef :) Velev ki öyle. Bu canlı ne zaman irade kazandı, aradaki tür değişimi nasıl oldu birdenbire mi oldu, değişime ait fosiller nerde; bu gibi sorulara yanıt alamadığım, tatmin olmadığım için kabul etmiyorum. Zaten bilim dünyası da hâlâ bu safsatayı teori olarak gösteriyor/öğretiyor. Eğer hakikat olsaydı kanun olurdu.

Bilimi kullanarak dini hakikat olarak kabul edemez demişsin pek tabii eder. Step by step giderek kolaylıkla dine sonrasında hak ve en son, en mükemmel olan İslam'a yönelebilir. Bunun için sadece teleskobunun olması yeterlidir. Şöyle göğe baksa kainatın kusursuzluğunu tam anlamıyla sorgulasa ve ''her şeyden önce ne vardı?'' ''cansız bir maddeden canlı bir alt madde nasıl oluştu?'' sorularını yöneltse zaten kolaylıkla Allah'a/Tanrı'ya/yaratıcıya (artık ne dersen) ulaşacaktır. Zaten yaratıcıyı bulduktan sonrası kolay. Seni yaratanın seni imtihana tabi tuttuğunu anlamak dünyanın en basit şeyi olsa gerek. İnsanlık tarihini ve semavi dinlerin kutsal kitaplarını okursa zaten aklı başında olan adam dinin hakikat olduğunu anlar. Burdan sonrası kendi hür iradesine kalmış. İster Müslüman ol ister Hristiyan ister Musevi. Fakat kutsal kitapları anlayarak okursan Müslüman olursun. Şahsımın tefekkürden sonra verdiği karar emin ol ki budur. Kesinlikle aile dayatması ve doğduğum coğrafyanın dini inancı bu kararımı etkilemedi.

Son paragrafında katılığım yer ise geçmişteki insanların imtihanını daha kolay olarak nitelemen. Evet haklısın şu an için zinanın, kumarın, teşhirciliğin ve bilimum büyük günahların kol gezdiği, toplumun ahlak erozyonuna uğradığı göz önüne alındığında işimiz bir hayli zor. Lakin Allah bunu göz önünde bulundurmuyor mu sanıyorsun? Elbette ki bizi bu dönemde sınava tabii tuttuğu için kolaylık uygulayacaktır mahşer gününde. Kutsal kitabımızda da belirttiği gibi ''Şüphesiz her zorluğun ardında bir kolaylık vardır'' (İnşirah/5)
 
Evrim teorisini dinle çelişiyor diye kabul etmiyor değilim. Tamamen benim mantığımla çelişiyor diye reddediyorum. Atalarımın su semenderi olduğunu düşünmüyorum maalesef :) Velev ki öyle. Bu canlı ne zaman irade kazandı, aradaki tür değişimi nasıl oldu birdenbire mi oldu, değişime ait fosiller nerde; bu gibi sorulara yanıt alamadığım, tatmin olmadığım için kabul etmiyorum. Zaten bilim dünyası da hâlâ bu safsatayı teori olarak gösteriyor/öğretiyor. Eğer hakikat olsaydı kanun olurdu.

Bilimi kullanarak dini hakikat olarak kabul edemez demişsin pek tabii eder. Step by step giderek kolaylıkla dine sonrasında hak ve en son, en mükemmel olan İslam'a yönelebilir. Bunun için sadece teleskobunun olması yeterlidir. Şöyle göğe baksa kainatın kusursuzluğunu tam anlamıyla sorgulasa ve ''her şeyden önce ne vardı?'' ''cansız bir maddeden canlı bir alt madde nasıl oluştu?'' sorularını yöneltse zaten kolaylıkla Allah'a/Tanrı'ya/yaratıcıya (artık ne dersen) ulaşacaktır. Zaten yaratıcıyı bulduktan sonrası kolay. Seni yaratanın seni imtihana tabi tuttuğunu anlamak dünyanın en basit şeyi olsa gerek. İnsanlık tarihini ve semavi dinlerin kutsal kitaplarını okursa zaten aklı başında olan adam dinin hakikat olduğunu anlar. Burdan sonrası kendi hür iradesine kalmış. İster Müslüman ol ister Hristiyan ister Musevi. Fakat kutsal kitapları anlayarak okursan Müslüman olursun. Şahsımın tefekkürden sonra verdiği karar emin ol ki budur. Kesinlikle aile dayatması ve doğduğum coğrafyanın dini inancı bu kararımı etkilemedi.

Son paragrafında katılığım yer ise geçmişteki insanların imtihanını daha kolay olarak nitelemen. Evet haklısın şu an için zinanın, kumarın, teşhirciliğin ve bilimum büyük günahların kol gezdiği, toplumun ahlak erozyonuna uğradığı göz önüne alındığında işimiz bir hayli zor. Lakin Allah bunu göz önünde bulundurmuyor mu sanıyorsun? Elbette ki bizi bu dönemde sınava tabii tuttuğu için kolaylık uygulayacaktır mahşer gününde. Kutsal kitabımızda da belirttiği gibi ''Şüphesiz her zorluğun ardında bir kolaylık vardır'' (İnşirah/5)
Evrim zaten bi' doğa yasası. Teorisi nasıl ve neden olduğunu açıklıyor.
 
Elbette bir bakıma doğru. Bahsettiğim "Öyle olmayabilir ama öyle olduğuna inanıyorum" olayında da işte sizin örnek verdiğiniz şeyler kastediyor. Yani ben burada din ile bilimden ziyade, eski çağ ile şimdiyi kıyaslıyorum. Din ile bilimi ortak noktada buluşturmaya yönelik çabalar, dini çağın ruhuna adapte etmek isteyenlerce daima yapılmaya çalışılacaktır belki sonsuza kadar, bunu da inkar etmiyorum. Ancak gelin görün ki insanlar el ele tutuşsa hayat bayram olsa şeklinde ilerlemiyor her şey, daha şimdiden milyardan fazla insan dünya üzerinde dinden kopmuş. İzlanda'da inanan sayısı %1'lerde mesela. Neden? Çünkü eski çağlarda her yol Tanrıya (dine) çıkarken bugünün şartlarında öyle değil. Öyleyse Tanrının o çağın insanıyla bu çağın insanını eşit şartlarda imtihan ediyor olması düşünülemez. Çünkü eskii çağda insanların dünya bilgisi kısıtlı olduğu için mecburen dinden başka kılavuz göremiyorlardı. Ama modern zamanlarda kabul etmesek de etsek de durum öyle değil, insanların bilgi yönünden dine olan ihtiyacı çok azaldı.

Bilimi, aklı kullanarak yaratıcıyı yani Tanrının var olduğunu söyleyebilir insan, ancak bilimi ve aklı kullanarak dinin hakikat olduğunu iddia edemez. Zaten din kendi içinde akla değil imana dayalı yapıda olsa bile, dini kabul etmek için öncelikle belli başlı mantıksal doğruluk şeylerinden geçmesi lazım. Evrim en basit ve bilinen örneği, sürekli evrimi söz konusu ettiğime bakmayın daha birçok mesele var uzay, klon canlılar, lablarda canlı üretmek gibi. Ancak acaba Pascal evrim gerçeği ile dini bilgileri nasıl ulaştırırdı? Şimdi bana gelip de evrimle din uzlaşır diyebilir misiniz? Kuvvetle muhtemel, evrimi safsata olarak niteleyeceksiniz. Niye? Çünkü dinle çelişiyor. Dini açıdan bilimi yorumlananın en tehlikeli kısmı da bu işte, işine gelmedi mi? Yok et. İşime geldi mi? Devam et. Bilim böyle yürümez işte, inancına göre şunu kullan bunu at diye bir mantık yok.

Bugün bu tartışılan konuları 1000 yıl önce bir köydeki tekkede dini eğitim gören kişilerin tartışmasının imkanı yok mesela? Onlar çocukluktan beri dinle yetişmiş, dinle büyümüş ve bu modern zamanların materyalist düşünce ve bilgileri gibi kafa karıştıran şeyleri hiçbir zaman duymamışlardır. Öyleyse onların cennete gitmesi elbette bizim cennete gitmemizden çok daha kolaydır, öyleyse adil şartlarda imtihan söz konusu değildir, öyleyse tüm zamanlara hitap etmek olayı doğru değildir...
Zamana göre bilimsel değişim ve insanların değişimi su götürmez bir gerçektir. Bunun akabinde dediğin gibi bilimin ışığında sorgulama sonucunda inanmayan insanların sayısının geçmişe göre modern zamanda daha fazla olduğu da bir gerçektir. İnsanlar değişti, ortaya onlarca çeşit fikir atıldı. Din önemsenmesi gerekenden daha geri plana atıldı. Ama dinin öğütleri ve şartları sana böyle emretmiyor. Sen dünyaya gelişinin sebebini sorgularsan ve bunun cevabını dinde bulursan yapmam gerekenleri ona göre belirlersin. Hiç bir dine mensup olmazsan o zaman dünyaya gelişinin bi amacını bulamazsın. E o zaman amacı olmayan bir insan bilimi her şeyiyle bilse uygulasa ne olacak. Bilimi insanlığa faydalı olmak için öğreneyim desen din bunun tersini söylemiyor zaten sana. Ama bilimle dinin ters düştüğü yerlerde hangisine uyacağına karar verecek kişi ve sonuçlarına katlanacak kişi de bireyin kendisidir. Hesabını ona göre yapacak. Hiç bir dine inanmamayı seçerse de dünyada kendine bir amaç bulacak ve ona göre yaşayacak. Ama ölüme inanıyorsa ki heralde inanıyordur o zaman öldükten sonra da olacaklara razı olmasa bile en azından şahit olacak.

Geleyim adil değil kısmına. Cennete gitmeleri daha kolaydır demişsin. O iş tam olarak öyle olmayacaktır. Şeytan ve nefis her dönem aktif olarak görevdedir. Dönemine göre insana etki eder ve senin cennete girip girmemenle doğrudan alakalıdırlar. Çünkü insanın dürtüleri tarihin hiç bir döneminde insana etki etmekten vazgeçmez. Tabi ki o dönemki şartlarla bu dönem aynı olmadığı için bizim içinde bulunduğumuz dönemin kıstası ve ona göre de mükafatı daha farklı olacaktır. Yani bunun dengesizlikten ziyade içinde bir dengesi vardır. Dinde adalet ve eşitlik ön planda, üstünlük takvada diye boşuna söylenmemiştir. İbadetler değil günahlar değişmiştir. Ama büyük günah veya diğer türlü günahlar bellidir. Dönemine göre uyarlanır ve ona göre yine derecesi belli olacaktır. Ortada tam olarak adaletsiz bir sınav var diyemeyiz.
 
Zamana göre bilimsel değişim ve insanların değişimi su götürmez bir gerçektir. Bunun akabinde dediğin gibi bilimin ışığında sorgulama sonucunda inanmayan insanların sayısının geçmişe göre modern zamanda daha fazla olduğu da bir gerçektir. İnsanlar değişti, ortaya onlarca çeşit fikir atıldı. Din önemsenmesi gerekenden daha geri plana atıldı. Ama dinin öğütleri ve şartları sana böyle emretmiyor. Sen dünyaya gelişinin sebebini sorgularsan ve bunun cevabını dinde bulursan yapmam gerekenleri ona göre belirlersin. Hiç bir dine mensup olmazsan o zaman dünyaya gelişinin bi amacını bulamazsın. E o zaman amacı olmayan bir insan bilimi her şeyiyle bilse uygulasa ne olacak. Bilimi insanlığa faydalı olmak için öğreneyim desen din bunun tersini söylemiyor zaten sana. Ama bilimle dinin ters düştüğü yerlerde hangisine uyacağına karar verecek kişi ve sonuçlarına katlanacak kişi de bireyin kendisidir. Hesabını ona göre yapacak. Hiç bir dine inanmamayı seçerse de dünyada kendine bir amaç bulacak ve ona göre yaşayacak. Ama ölüme inanıyorsa ki heralde inanıyordur o zaman öldükten sonra da olacaklara razı olmasa bile en azından şahit olacak.

Geleyim adil değil kısmına. Cennete gitmeleri daha kolaydır demişsin. O iş tam olarak öyle olmayacaktır. Şeytan ve nefis her dönem aktif olarak görevdedir. Dönemine göre insana etki eder ve senin cennete girip girmemenle doğrudan alakalıdırlar. Çünkü insanın dürtüleri tarihin hiç bir döneminde insana etki etmekten vazgeçmez. Tabi ki o dönemki şartlarla bu dönem aynı olmadığı için bizim içinde bulunduğumuz dönemin kıstası ve ona göre de mükafatı daha farklı olacaktır. Yani bunun dengesizlikten ziyade içinde bir dengesi vardır. Dinde adalet ve eşitlik ön planda, üstünlük takvada diye boşuna söylenmemiştir. İbadetler değil günahlar değişmiştir. Ama büyük günah veya diğer türlü günahlar bellidir. Dönemine göre uyarlanır ve ona göre yine derecesi belli olacaktır. Ortada tam olarak adaletsiz bir sınav var diyemeyiz.

Yine çıkmaz sokağa giriyoruz ama elbette dini bakış açısına göre haklısın, lakin dünya gerçekleri ve modern zamanlar gerçeği göz önüne alındığında "Öyle olmayabilir ama öyle olduğuna inanıyorum"dan öteye pek gitmiyor bunlar. Ancak
Sen dünyaya gelişinin sebebini sorgularsan ve bunun cevabını dinde bulursan yapmam gerekenleri ona göre belirlersin. Hiç bir dine mensup olmazsan o zaman dünyaya gelişinin bi amacını bulamazsın. E o zaman amacı olmayan bir insan bilimi her şeyiyle bilse uygulasa ne olacak.

Şu cümlene baştan aşağıya katılmıyorum, fazlasıyla öznel ve ben merkezci bakış olmuş. Amaç nedir? Dünyaya gelme amacının Uçan Spagetti Canavarının makarnalarını yemek olduğunu öğreten bir din olsaydı ve dünyanın tamamı bu dine inansaydı bile, bu anlamlı bir amaç mı olurdu? Yaşamın illa bir anlamı olmak zorunda değil, ancak insanlar kendi yaşam anlamalarını kendileri kurabilir. Başkalarının yaşam anlamını hazır olarak alma kolaylığı da gösterebilir, kişiye kalmış. Hiçbir dine tabi olmayan bilim adamlarının oranı yüzde 90 ın çok üstünde bilindiği üzere, öyleyse sana göre bunun ne anlamı var? Ancak daha sonra dediğin gibi, herkes kendi anlamını buluyor.

Adalet kısmındaysa sanırım kendine ya da filanca din alimine göre yorumluyorsun durumu. Çünkü bu çağda böyle yorumlamak gerekiyor, eski çağlarda buna gerek yoktu. Dinin en işlevsel özelliği de zamana göre esnetilmesi, olmayan anlamlar çıkarılmasıdır. Dönemine göre uyarlanır olayı, kitapların değişmez ve tek olmasından dolayı hatalıdır.
 
Yine çıkmaz sokağa giriyoruz ama elbette dini bakış açısına göre haklısın, lakin dünya gerçekleri ve modern zamanlar gerçeği göz önüne alındığında "Öyle olmayabilir ama öyle olduğuna inanıyorum"dan öteye pek gitmiyor bunlar. Ancak


Şu cümlene baştan aşağıya katılmıyorum, fazlasıyla öznel ve ben merkezci bakış olmuş. Amaç nedir? Dünyaya gelme amacının Uçan Spagetti Canavarının makarnalarını yemek olduğunu öğreten bir din olsaydı ve dünyanın tamamı bu dine inansaydı bile, bu anlamlı bir amaç mı olurdu? Yaşamın illa bir anlamı olmak zorunda değil, ancak insanlar kendi yaşam anlamalarını kendileri kurabilir. Başkalarının yaşam anlamını hazır olarak alma kolaylığı da gösterebilir, kişiye kalmış. Hiçbir dine tabi olmayan bilim adamlarının oranı yüzde 90 ın çok üstünde bilindiği üzere, öyleyse sana göre bunun ne anlamı var? Ancak daha sonra dediğin gibi, herkes kendi anlamını buluyor.

Adalet kısmındaysa sanırım kendine ya da filanca din alimine göre yorumluyorsun durumu. Çünkü bu çağda böyle yorumlamak gerekiyor, eski çağlarda buna gerek yoktu. Dinin en işlevsel özelliği de zamana göre esnetilmesi, olmayan anlamlar çıkarılmasıdır. Dönemine göre uyarlanır olayı, kitapların değişmez ve tek olmasından dolayı hatalıdır.
Zaten olayları biraz kendime göre yorumladım bunda haklısın. Bilime herhangi bir düşmanlığı yok daha önce de dediğim gibi muhtacım çümkü. Ama açıkçası konu din olunca ve ortada hiç bir dine inanmama, bunu bilimle bağdaştırarak dinsizliğin sanki bilimin önünü açtığı yani din bilime komple ters gibi bir algı oluşunca orda fikir birliğine ulaşmamız zor. Ama son noktada dediğin gibi herkes bir şekilde kendi anlamını bulacaktır. Sonunun ne olacağını ise bu dünya hayatı sona erdiğinde hep birlikte göreceğiz zaten ona şüphe yok.

Adalet konusunda da kendi bakış açıma göre yorumladım ve bunun arkasındayım. İslam özelinde konuşalım, Kuran tektir değişmezdir ama sünnet de vardır. Hadisler de bu sünnet kavramını açıklar. Çağımızın günahları Kuran'da net geçmiyorsa bunu gerçekliği yüksek olasılık olan sahih hadislerden yani sünnetten öğrenebilirsin. Sonuçta ortaya inancını koyuyorsun ve bu inanç sadece yaradana olunca yetmiyor haliyle, imanın belli şartları var İslam'da. Kuran eski dönemde indirildi, tüm dünyaya indirildi ama Peygamber vasıtasıyla oldu bu. Yani bunu insanlığa peygamber anlattı. Biz kendimiz okuruz belki anlam da katarız, yorumlarız ama eksik veya açıklaması olmayan şeyler de olabilir, bilgimiz yetersiz kalabilir. Sünnet ve hadis bu yüzden önem arz ediyor.
 
Öncelikle ellerine sağlık diyeyim, etiket gelmediği için yazıyı tesadüfen gördüm ve hemen okudum. Temelde savunduğun fikre %100 katılıyorum: Eski Din'in inananları Yeni Din'in inananlarına göre kesinlikle daha sağlam bir imana sahiplerdi ve Yeni Din, Eski Din'e göre çok değişti.
Yazının temel fikrine katılıyorum ancak kısmen katılmadığım bir-iki noktaya ve güzel bulduğum kısımlara özel olarak değinmek istiyorum.
Eski çağlardaki insanlar hakkında bilimden habersizlerdi yorumlarında bulunmamıza karşın, onlar için çoğu şey biliniyordu ve dünya hakkında dolu dolu bilgilere sahip olduklarından emindiler. Bugün bize bilimin hakikat olduğu öğretiliyor ve biz çoğu şey hakkında bilgiye sahip olduğumuzu sanıyoruz, 1000 yıl önce de onlar bizimkine benzer düşünceye sahiptiler.
Burada çok güzel bir tespit var ve yukarıda söylediklerimizle ilgili. Eski Din'in inananları dinlerinin gerekli tüm bilgileri verdiğini düşünüyordu ve dünya hakkında her şeyi bildiklerine emindiler. Günümüzde biz de birçok şeyi biliyoruz ama bilimsel yolla elde edilmiş bilgiyle dini bilgi arasında bir fark var. Yazının sonunda sorduğuna atıfla, bugünkü bilim insanlarını geçmiş zamanın din adamları gibi düşünürsek bugün hiçbir bilim insanı evren hakkında her şeyi bildiğimizi, hatta, bilimin her şeyi açıklayacağını bile söylemez. Evet geçmişe göre çok şey biliyoruz ama eski insanlardan farklı olarak her şeyi bilmediğimizin ve bilemeyeceğimizin farkındayız.

Çünkü her şeyin temelinde "Çağın ruhuna uymak" vardır. Çağın Ruhunu yakalayamayan her türlü devlet, inanç, grup ya da fikirler, zayıflamaya ve yok olmaya mahkum olur.
Yine doğru bir tespit. Bunu, Suudi Arabistan'daki son gelişmelerden bahsetmek için alıntıladım. Bildiğiniz gibi Arabistan'da yakın zamanda dünya için küçük kendileri için büyük adımlar atıldı: Kadınlara seçme hakkı verdiler, araba sürmelerine izin verdiler... İslam yerinde duruyor, Kuran'a herhangi bir, teşbihte hata olmaz, "güncelleme" gelmediğine göre Araplar bunu neden yaptı? Çağın ruhuna uymak için, yoksa kendilerini toprak altındaki kısıtlı petrolleri kurtaramayacak.

Yoksa sahiden "bilim" günümüzün modern dini midir?..
Bu da yazının sürpriz sonu. Üzerine ayrıca tezler yazılası bir konu. Bilimin modern din olma gibi derdi yoktur, olamaz da ancak bazı romantik insanlar için modern din görevi gördüğü doğrudur.