Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Sedef Avcı harikaydı, bayıldımm. @ozgur2113 Filmi tek başına Sedef Avcı göğüslemiş resmen. Sinem Kobal da iyiydi, o da rolüne tam oturmuş. Erkeklerimizi de sevdim. Cemal Hünal tam bu rollerin adamı zaten, Issız Adam'ın da üstünden çok iyi gelmişti. Engin Altan Düzyatan da çok iyiydi, bu tarz rollere dönse keşke. Çok yakışıyor kendisine.
Öyle efsane bir film değil ama vakit geçirmek için izlenebilecek filmlerden. Bugün içerisinde ikinci filmini de izleyeceğim. Filmin müzikleri de tam gençlik filmine uygun olmuş, biraz kafamı ağrıttı ama dan dan dan.
Sedef Avcı harikaydı, bayıldımm. @ozgur2113 Filmi tek başına Sedef Avcı göğüslemiş resmen. Sinem Kobal da iyiydi, o da rolüne tam oturmuş. Erkeklerimizi de sevdim. Cemal Hünal tam bu rollerin adamı zaten, Issız Adam'ın da üstünden çok iyi gelmişti. Engin Altan Düzyatan da çok iyiydi, bu tarz rollere dönse keşke. Çok yakışıyor kendisine.
Öyle efsane bir film değil ama vakit geçirmek için izlenebilecek filmlerden. Bugün içerisinde ikinci filmini de izleyeceğim. Filmin müzikleri de tam gençlik filmine uygun olmuş, biraz kafamı ağrıttı ama dan dan dan.
Sinem Kobal'ın hikayesi yarım kaldı zaten, beklediğim ikinci film onun üzerine kurulu diyordum. Sen de öyle dedin. Sedef ikinci filmde öpüşür, sevişir durur artık.
Sinem Kobal'ın hikayesi yarım kaldı zaten, beklediğim ikinci film onun üzerine kurulu diyordum. Sen de öyle dedin. Sedef ikinci filmde öpüşür, sevişir durur artık.
Mahsun Kırmızıgül filmlerinde Murat Ünalmış var hep, 4 filminin üçünde Murat oynuyor. 😱 Peş peşe izleyince yüzlerin tanıdık olduğunu görüyorum. Neyse filmin kadrosu gerçekten efsane. Mustafa Sandal bile kadroda. @Çiğdem-
İlk 30-40 dakikası güzeldi, baya aksiyonlu başladı. Ama sonrası beni baya sıktı, filmi bitirmeden kapatmak zorunda kaldım. Pek bana hitap eden bir film değil zaten, beklediğimden de farklı çıktı.
İlk filme göre daha güzeldi, daha eğlenceliydi. Baya yere de güldüm. Sinem Kobal ve Engin Altan Düzyatan çok yakışıyor yav, o zamanlar gerçekte de sevgili olsalarmış keşke. Öykü Çelik'i görmek de güzeldi.
Didem zorla evlilik teklifi ettirdi hahaha.
Esra da evlendi.
Üstte de yazdığım gibi can sıkıntısından izlenebilecek filmler, güldürür geçirir yani.
Vay be, ne filmdi. Son zamanlarda film izlemiyordum, ilaç gibi geldi. Film 2009 yapımı, daha önce az çok izlemiştim ama kim bilir 2010 mu 2011 mi? Yani tam oturup izlemedim, çamaşır makinesi olayı dışında bir şey de hatırlamıyordum zaten. Harika bir filmmiş, keşke daha önce izleseymişim. Mahsun Kırmızıgül'ün kalemine güvenirim zaten, emeklerine sağlık...
O değilde kadro mükemmel, kimi ararsan var. 😱 Buğra Gülsoy'dan Demet Evgar'a, Şerif Sezer'den Emre Kınay'a, Murat Ünalmış'tan Altan Erkekli'ye, Yiğit Özşener'den Sarp Apak'a... Ayta Sözeri'yi de görmek sevindirdi.
Doğu'da yaşanan terör olayları sebebiyle bir aile İstanbul'a göç ediyor. Film bu konu üzerinden şekilleniyor.
Çocukların bebeği makineye atıp yıkadığı sahne hüzünlendirdi, hele o babasının yere düşüşü tüylerimi diken diken etti.
Kadri'nin ölümü de üzdü, cahillik böyle bir şey işte.
Filmin müzikleri de çok güzeldi, her sahnesi tüylerimi diken diken etti. Herkesin izlemesi gereken bir film, anlamı çok büyük...
Doğu'dan gelen ailenin içerisinde Kadir diye bir genç var. Hareketleri kız gibi, köydeyken kız gibi hareketler yapıyor. Abisinden de dayak yiyor. Daha sonra İstanbul'a taşınınca orada travestilerle arkadaş oluyor ve aileden kopup onların içine düşüyor. Aslında yan hikaye ama finale damga vuran hikaye bana göre. Zaten filmin finali de bunun üzerinden bitiyor.
Doğu'dan gelen ailenin içerisinde Kadir diye bir genç var. Hareketleri kız gibi, köydeyken kız gibi hareketler yapıyor. Abisinden de dayak yiyor. Daha sonra İstanbul'a taşınınca orada travestilerle arkadaş oluyor ve aileden kopup onların içine düşüyor. Aslında yan hikaye ama finale damga vuran hikaye bana göre. Zaten filmin finali de bunun üzerinden bitiyor.
Bu filmin baştan sona tamamını izlemeyi başarabilmiş olan var mı? 15-16.dakikada sıkıntıdan patlamış şekilde izlemeyi bıraktım. Çok çok nadir olarak filmleri sıkıcılıktan izlemeyi bıraktığımı hatırlıyorum, hatta bir elin parmağını geçmez yarıda bıraktığım film. İçim karardı resmen, tüm film boyunca vicdan azabı mı çektiriyorlar hep? Tamam ölüm kötü bir şey ama çık fazla içimizi sıkarak yaşarken öldürüyor resmen adamlar.
Bu filmin baştan sona tamamını izlemeyi başarabilmiş olan var mı? 15-16.dakikada sıkıntıdan patlamış şekilde izlemeyi bıraktım. Çok çok nadir olarak filmleri sıkıcılıktan izlemeyi bıraktığımı hatırlıyorum, hatta bir elin parmağını geçmez yarıda bıraktığım film. İçim karardı resmen, tüm film boyunca vicdan azabı mı çektiriyorlar hep? Tamam ölüm kötü bir şey ama çık fazla içimizi sıkarak yaşarken öldürüyor resmen adamlar.
Ben de bir zamanlar izlemeye başlayıp film sayesinde uykusuzluktan öldüğümü fark edip filmi kapayıp uykuya daldığımı hatırlıyorum. İzlediğim dakika sayısı ise 30 dakika civarı olması lazım. Ama yok yani vücut kaldırmamıştı uyukluyordu zaten o 30 dakikada. En sonunda da yeter demişti.
Yıllar sonra izlediğim ilk korku filmi oldu en son Ruhlar Bölgesi'ni izlemiştim. Bu filmin insanı geren, korkutan taraftarı bir hayli fazla ama bir Ruhlar Bölgesi kadar kaliteli ve özgün bir senaryoya mı sahip? Hayır. Beklenmedik hiçbir şey olmuyor, buram buram klişe kokan detaylarla süslü ve hayal kırıklığı yaratan finale sahip düz korku filmi. Norma Bates olması izlenilir kılıyor filmi ama yine de Ruhlar Bölgesi her anlamda çok daha üstün.
Finali çok basit oldu, kimseye zarar gelmeden hubeleleb bitirdiler. Klasik Hollywood is aksiyon filmi finali.
Happy End: Konusunun ilginç tarafını harcamış bir film.
Teknoloji üzerinde daha fazla durulmalıydı. Kızın ve babasının hikayeleri daha iyiydi.
Bir yarım kalmışlık vardı filmde. Haneke'nin eski filmlerine göndermeleri güzeldi. Gerçi ben sadece Amour'u anlayabildim ama o da hayal meyal. 6.5/10 -tan 6- Ha bu arada Haneke'nin en sevdiğim filmi oldu. En azından daha az sıkıldım.
Wind River: Biraz klişe. Oyunculuklar iyi değil. Mekan güzel. Film boyunca arkadan gelen müzik ise bildiğin Kalp Gözü/Sırlar Dünyası gibi dizilerin müziğiydi. Hani o klasik, erkek sesiyle gelen ahlama(?) sesi. 6/10
The Square: İlginç bir filmdi. Burjuva eleştirisi mi desem yoksa toplumun her kesiminin iki yüzlülüğünü yansıtan bir film mi desem. Net olarak beğendim diyemiyorum, bu kadar entelleşemedim henüz. Ama kötü de diyemiyorum. Filmin dönüm noktası diyebileceğim bir olay var. Reklam klibi. Orayı abartılı buldum.
Dilenci kızın patlatıldığı video beni etkilemedi. Bu yüzden verilen tepkileri fazla buldum. -istifa etmesi vs.- Belki filmde olduğu içindir. Ya da orası İsveç burası Türkiye.
Müzik iyiydi. O afişlerde gördüğümüz adamın olduğu sahne etkileyiciydi. 7/10 -bu puan düşebilir.-
The Killing of Sacred Deer: (son sahnelerini izleyemedim.) Herkesten farklı olarak Lobster'a oranla daha çok sevdim. İzlerken sıkılmadım ve beni sürükledi film ama büyük bir ihtimal hiçbir açıklama getiremeyecek olan olaylara. Diyaloglar "ben farklıyım" kokuyordu. Ayrıca Colin Farrell evlen benimle. (puan vermiyorum şimdilik.)
120 bpm: Gereksiz uzatılmış. Ama beğendim ben yine de. Sıkıldığım söylenemez pek. Bir de sanki çok daha çarpıcı olabilirdi. Ağlamak amacıyla gitmiştim ama olmadı. Tabi bu çarpıcı olmamayı kendileri bilerek yapmışlar. Özellikle son sahnelerde nasıl "duygu sömürüsü yapmayız" diye uğraşmışlar. Bunu da anlıyorum çünkü homofobikler pusuda bekliyordur "immi diygi simirisi yiptiniz hi" demek için. 7.5/10 -tan 7-
The Shape of Water: Çoook büyük umutlarım vardı bu filmden ama sevemedim. Senaryo klişeydi, böyle boş beleş bir gerilim-aksiyon yaratmaya çalışmışlar gibi. Kadın başrol iyiydi ama daha iyisi çıkar bence bu sene. Yönetmen, görüntü yönetmenliği ise oldukça başarılıydı. Hafif La La Land'variydi. Onun gibi çok adaylık ama az ödül alır Oscarlarda. 6/10
Daha: Tam bir uyarlama olmamış kitabı okuyanların dediğine göre ama kendi içinde başarılı bir filmdi. Onur Saylak'ın ilk tecrübesi olmasına rağmen başarılı buldum. Genç erkek oyuncu da iyiydi.
Depoya çocuklar için kağıttan uçak atma sahnesi iyiydi.
7/10
3 Bilboards Outside Ebbing, Missouri: Şiddet, şiddet, şiddet. Bu kadar şiddeti daha önce az filmde görmüşümdür.
Herkes sorunlarını şiddetle çözmeye çalışıyordu.
Bazı Holivud klişeleri olmasaydı iyiydi. Kendi düşüncelerimle ters düşen şeyler de vardı filmde.
Mesela erkek çocuklarının doğar doğmaz kanlarının alınmasının gerek olduğu söyleniyordu anne tarafından.
Genel olarak beğendim. Oyunculuklar, senaryo başarılıydı. 8/10
Good Time: Yönetmenin çekim tekniği farklıydı. Filmin rengi kırmızıydı resmen. Robert Pattinson iyiydi. Biraz seyirlik, aksiyon-şiddet ağırlıklı bir filmdi. Sevdim gibi ama bayılmadım da. 7/10
Uzak: NBC'nin izlediğim 3. filmi. Bir Nbc filminden beklediğin şeyi bilirsen, çok da sorun olmuyor bence. Oyunculuklar doğaldı, beğendim. Ama akılda kalıcı pek de bir şey yok yani.
Porno sahnesi, saat bulma sahnesi, azarlama sahnesi vs.
Bu site, içeriği kişiselleştirmek, deneyiminize uyarlamak ve kayıt olmanız durumunda giriş yapmanızı sağlamak için yasal düzenlemelere uygun çerezler (cookies) kullanır.
Bu siteyi kullanmaya devam ederek, çerez kullanımına izin veriyorsunuz.