Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Ahmad, Almanya'da yıllar boyu yaşadıktan sonra, İran'ı ziyaret etmeye karar verir. Üniversiteden eski arkadaşları, Ahmad'ın gelişi onuruna Hazar Gölü kıyısında hep birlikte üç gün geçirecekleri bir tatil planlarlar. Bu tatili düzenlemek, gruptaki kadınlardan birinin, neşeli Sepideh'ın sorumluluğundadır. Sepideh, gruptaki arkadaşlarının haberi olmaksızın, kızının anaokulu öğretmeni Elly'yi de davet eder. Almanya'da yaptığı mutsuz evlilikten henüz kurtulmuş olan Ahmad, İranlı bir kadınla bir yuva kurmak istemektedir. Bunu bilen arkadaş grubu, Sepideh'in Elly'yi niçin davet ettiğini yavaş yavaş anlarlar. Tatilin ikinci gününde, her şey iyi gidiyor gibi gözükürken bir olay neticesinde Elly ortadan kaybolur.
Hiçbir fikrim yok. Zaten İran'da 25 milyondan fazla Azerbaycanlı yaşıyor ama İran hükümeti onlara hiçbir alanda tam olarak yer vermiyor. Çok küçük azınlık olmalarına rağmen ermenilerin okulları var ama 25-30 milyonluk Azerbaycanlılar için kendi dillerinde okullar bile yok, o yüzden filmlerde de yer vereceklerini düşünmem. Hem senaryo yazarlarından birisi soyadından belli olduğu gibi ermeni (Jafarian), bu tamamen bizimle alakalı olmadığını düşündürüyor.
Asghar Farhadi sadece iki filmini (A Separation, The Past) izlemiş olmama rağmen en sevdiğim yönetmenler arasına adını alabileceğim bir yönetmendi. Bu film izlediğim üçüncü filmi oldu ve diğerlerinin biraz gerisinde kalsa da yine çok başarılıydı.
Filmin başlarında ne yapıyor bu insanlar yönetmen neyi anlatmaya çalışıyor diye düşünüyoruz biraz ama asıl olaya geçmemiz çok zaman almıyor. Eğer filmden beklentiniz aksiyon olsun ya da sonunda büyük sürpriz olsun falansa bu film beklentinizi karşılamayacaktır. İnsani duygular üzerine, gerçekçiliği bir hayli yüksek iyi bir dram bu. Yalnız az da olsa aksiyon da var ve filmin sonuna kadar devam eden bir merak faktörü de var...
Doğrusunu söylemek gerekirse film boyunca hep Elly'nin son anda bir yerden çıkıp geleceğini düşündüm ama sonlara doğru bu düşüncem değişti. Çünkü filmin olayı Elly'nin bulunması falan değil nişanlısına karşı ekibin düştüğü durum.
Oyunculuklar genel olarak oldukça iyiydi ama parlayan isim elbette Sepideh karakteriyle Golshifteh Farahani idi. Meğer kendisi büyük ihtimalle bu filmin etkisiyle Amerikan filmlerinde falan da oynamış.
8.5 puana çıkıp çıkmama konusunda kararsız kaldım ama:
8/10
Benim etkinlik ödüllerimde aday adayı olduğu dallar:
tek kelimeyle izah edersek harikaydı sanki film değilde hayatın kendisini kameraya almışler herkes o derece doğal ve güzel oynuyor çünkü hayatın kendisini yaşarken herkes kendisi gibi davrandığından en ufak bir yapmacıklık yok filmde ..
kültür olarakta iran kltürü bize çok yakın basit bir çöpçatanlıkla başlayan hikaye tüm aileleri etkileyen bir felakete dönüşüyor oyuncuları tek tek ayırmayacağım hepsi muhteşem, filmin son dakikasına kadar puan olarak 9.5 puan vermeyi aklımda geçiriyordum ama sonu beni tatmin etmedi o yüzden o muhteşem başlangıca gelişmeye rağmen puan kıracağım ?kısaca son 20 dakikaya kadar olan harika gidişat son 20 dakikada biraz tökezliyor gibi o da belki benim beklediğim sonla yönetmenle senaristin kafasındaki son arasındaki çelişkiden kaynaklı
ellly ! elham elnaz elmira yani elly polisi kesmedi isim olarak
ufak çocuğun arash ın suya düstüğünü haber vermek için çırpınışları, herkesin koşturmacası, odada oynanan oyunlar, peyman ın çocuklara yaklaşımı onlara elly i sorarkenki halleri, amir in sepideh le kavgası, shoreh adlı kadının kendinden beklenmeyen bir şekilde araya girip amire fırça atması kadınların yeri geldiğinde daha güçlü karakterleri, mutlu mesut bir tatilin tam bir kaosa dönüşmesi güzel sahnelerdi, sonda çıkan nişanlı hikayesi çok kafama yatmadı ?? ona karşı tavır davranışlarında karakterlerimizin pasif kalışı pek olmadı gibi ..
deniz kenarında kolu kısa veya şortla dolaşamayan erkek ve kadınların diyarından bizim kültürle çok açık benzerlikler sezdim gibi
iranlılar film konusunda aşmış artık bişeyleri doğallık ta onları yakalayan başka bir memleket olduğunu sanmıyorum
son 20 dakikasından dolayı puan kırıp = 8.5 diyorum
ayrıca filmi @sürgünüm le @Tolstoyevski yede önereceğim özellikle tolstoyevski cennetin rengine 10 puan verdiğine göre bunuda beğenecektir ..
@sürgünüm konusunda ise emin değilim ? peaky pilinkırs sevenlere göre değil film ))
aslında @OzaN benim beklentimde kızın ölmemiş olma ihtimali üzerine kuruluydu hatta filmin bir yerden gizem barındırdığını düşünüyordum? @Çiğdem- bizi fantastik dizilere kötü alıştırdı oysa iran filmleri gerçekçilik üzerine kurulu beklediğim fantastik son gelmeyince hayal kırıklığı oldu
aslında @OzaN benim beklentimde kızın ölmemiş olma ihtimali üzerine kuruluydu hatta filmin bir yerden gizem barındırdığını düşünüyordum? @Çiğdem- bizi fantastik dizilere kötü alıştırdı oysa iran filmleri gerçekçilik üzerine kurulu beklediğim fantastik son gelmeyince hayal kırıklığı oldu
İran sinemasının kendine has doğal oyunculukları ve gerçekçi senaryosu ile yine dram türünü iyi işleyen bir film. Yani sanırsın ki bu filmde oynayan oyuncuların hiç biri rol yapmıyor sadece herkes gündelik yaşantısını sürerken birileri kamera alıp gizliden onları filme alıyor.
Gündelik dil kullanılınca tabii iletişimin eksikliği bu filmde o kadar net hissediliyor ki filmi izlerken "oturup konuşun derdinizi, endişenizi anlatın da bitsin bu çile" diyesin geliyor.
Filmin sonunu merak ettirmek açısından gerçekten güzel bir iş çıkarmışlar.
İlk başlarda Elly uçurtma uçurmuyor muydu ne ara denize girip boğuldu diye düşünmüştüm. O sebeple öldüğüne inanmamıştım kaçıp gitti mi yoksa kaçırıldı mı diye düşünürken sonlara doğru benimde düşüncem değişti.
Asghar Farhadi'nin A Seperation filmi mükemmeldi. Bu da o klasmanda bir filmdi ve bu 2 filmle birlikte benim favori yönetmenlerim arasına girdi. En yakın zamanda The Past'ı da izlerim.
Film aslında Elly'e ne olduğuyla alakalı değil. İnsan psikolojisi ve o coğrafyadaki kadın namusunun canından bile önemli olduğunu göstermesiyle alakalı diye düşünüyorum. Filmde çok gerildiğim anlar oldu. Aynı zamanda da ilk 30 dakikadan sonra su gibi akıp gitti. Sanki o grubun bir köşesindeymiş gibi hissediyorsunuz. Çünkü her şey doğal. Bu güne kadar izlediğim İran filmlerinin hepsinde her şey hayatın içinden ve doğal şeyler ama buna rağmen film çok akıcı. Adamlar aşmış resmen.
Elly'nin kaçtığını düşünüyordum ama ölmüş. Zaten dediğim gibi namusu daha ön planda tuttukları için asıl önemli olan kadının nişanlısına ne diyecekleriydi.
Oyuncular çok iyi. Hiçbiri rol yapmıyor gibi. Sepideh'i oynayan Golshifteh Farahani biraz ön plana çıkmış o da zaten sanırım bu filmle Ridley Scott'un favori oyuncularından biri olmuş. Body Of Lies ve Exodus'ta oynamış.
Hayatın içinden, insan psikolojisi üzerine kurulu çok başarılı bir filmdi.
Özellikle ilk başları, o alkışların havada uçuştuğu, milletin göbek attığı sahneler... Eyvah yandık diye düşündüm. İğrenç ve sıkıcı bir girişe sahipti. Kadın erkek ilişkileri üzerine sıkıcı ve yapmacık doğallıkta bir giriş vardı. İran ya da Arabistan ya da baskıcı herhangi bir yer farketmez, nerede olursa olsun öyle cıvık hareketlerin olduğu hiçbir filmi sevmem
Neyse, 3-0 geride başlasa da çabuk toparladı, o malum olayın patlak vermesiyle ilk golü attılar, ardından gizem ögesinin eklenip insan beyin fırtınası yaptırmalarıyla bir gol daha attılar. Durum 3-2 oldu. Sürükleyicilik ve kurgunun sağlamlaşmaya başlaması ile durumu 3-3 e getirdiler. Ancak beklediğim galibiyet golü gelmedi.
Aslında konusu basit ve anlaşılır olmasına, süpriz bir olay olmamasına rağmen yönetmen olayı dolambaçlı yollardan geçirerek işi uzatmış. Birazcık Bir Zamanlar Anadolu'da tadı sezdim ama onun kadar iyi değildi tabi. Yani kısa bir konuyu evirip çevirip saatlerce sunmaları belki başarılı bir iş, ama cidden hiç sevemiyorum böyle olayları. Hadi olay örgüsünün ön planda olmadığı trajik filmler deseniz neyse, ama asıl planda gizem ve merak unsurlarının olduğu filmler böyle kısa mevzuyu dolayıp sunduklarında olmuyor...
Filmin arkaplanda verilmek istenen "Yalan ve namus" gibi kavramlar üzerine eleştiri, çok daha başarılı bir şekilde de verilebilirdi.
Bir de filmle ilgili aklıma şu takıldı??
Madem ki orada hiçbir türlü telefona çekmiyor, telefon için taa nereye gidiyorlar. O halde filmin sonunda ceset bulunduğunu telefonla nasıl öğrendiler? Orada ben de bir yeri kaçırmış olabilirim o yüzden mantık hatası demiyorum çünkü benim de hatam olabilir?
Sepidah ve Türk huylu kocası ( ) bence filmi alıp götüren isimlerdi. Filmin mekanı hiç mi hiç hoşuma gitmedi, kısıtlı ve kavisli bir ortamdı. Artı özellik olarak belki deniz sesini ve denizde çekilen çekimleri söyleyebiliriz...
Yönetmenin daha önce Bir Ayrılık filmini izlemiştim, izlediğim ilk İran filmi olduğu için güzel gelmişti. Ama geçenlerde izlediğim Cennetin Rengi filmi çok ama çok çok daha güzeldi. O yüzden yönetmenin de bana pek hitap ettiğini söyleyemiyorum.
Sonuç olarak beklediğim etkiyi ve tepkiyi malesef bulamadım, süresi aşırı uzundu ya da öyle geldi. Aykırı ve genele hitap etmeyen bir film olduğu şüphesiz.
Özellikle ilk başları, o alkışların havada uçuştuğu, milletin göbek attığı sahneler... Eyvah yandık diye düşündüm. İğrenç ve sıkıcı bir girişe sahipti. Kadın erkek ilişkileri üzerine sıkıcı ve yapmacık doğallıkta bir giriş vardı. İran ya da Arabistan ya da baskıcı herhangi bir yer farketmez, nerede olursa olsun öyle cıvık hareketlerin olduğu hiçbir filmi sevmem
Neyse, 3-0 geride başlasa da çabuk toparladı, o malum olayın patlak vermesiyle ilk golü attılar, ardından gizem ögesinin eklenip insan beyin fırtınası yaptırmalarıyla bir gol daha attılar. Durum 3-2 oldu. Sürükleyicilik ve kurgunun sağlamlaşmaya başlaması ile durumu 3-3 e getirdiler. Ancak beklediğim galibiyet golü gelmedi.
Aslında konusu basit ve anlaşılır olmasına, süpriz bir olay olmamasına rağmen yönetmen olayı dolambaçlı yollardan geçirerek işi uzatmış. Birazcık Bir Zamanlar Anadolu'da tadı sezdim ama onun kadar iyi değildi tabi. Yani kısa bir konuyu evirip çevirip saatlerce sunmaları belki başarılı bir iş, ama cidden hiç sevemiyorum böyle olayları. Hadi olay örgüsünün ön planda olmadığı trajik filmler deseniz neyse, ama asıl planda gizem ve merak unsurlarının olduğu filmler böyle kısa mevzuyu dolayıp sunduklarında olmuyor...
Filmin arkaplanda verilmek istenen "Yalan ve namus" gibi kavramlar üzerine eleştiri, çok daha başarılı bir şekilde de verilebilirdi.
Bir de filmle ilgili aklıma şu takıldı??
Madem ki orada hiçbir türlü telefona çekmiyor, telefon için taa nereye gidiyorlar. O halde filmin sonunda ceset bulunduğunu telefonla nasıl öğrendiler? Orada ben de bir yeri kaçırmış olabilirim o yüzden mantık hatası demiyorum çünkü benim de hatam olabilir?
Sepidah ve Türk huylu kocası ( ) bence filmi alıp götüren isimlerdi. Filmin mekanı hiç mi hiç hoşuma gitmedi, kısıtlı ve kavisli bir ortamdı. Artı özellik olarak belki deniz sesini ve denizde çekilen çekimleri söyleyebiliriz...
Yönetmenin daha önce Bir Ayrılık filmini izlemiştim, izlediğim ilk İran filmi olduğu için güzel gelmişti. Ama geçenlerde izlediğim Cennetin Rengi filmi çok ama çok çok daha güzeldi. O yüzden yönetmenin de bana pek hitap ettiğini söyleyemiyorum.
Sonuç olarak beklediğim etkiyi ve tepkiyi malesef bulamadım, süresi aşırı uzundu ya da öyle geldi. Aykırı ve genele hitap etmeyen bir film olduğu şüphesiz.
Benim de oldukça beğendim bir film oldu. A Separation ve The Past'i çok sevmiştim, bu filmi de geç kalmadan izlediğimiz iyi oldu.
Konu dışarıdan basit gibi görünebilir, ama Asghar Farhadi'nin zekice diyebileceğimiz senaryosu filmi çok daha iyi bir hale getiriyor. Tek bir an olsun dahi yok olmayan sadelik de filmi iyice katmanlandırıyor.
Denildiği gibi filmin bazı anlarında gerilmemek mümkün değil. Birden fazla duyguyu bir arada yaşatmak, gerçekten çok zor bir şeydir. Ama Farhadi, bunun üstesinden kolayca gelmiş ve ortaya standartların çok üzerinde bir yapım çıkarmış.
İran sinemasının olmazsa olmaz ilkelerinden biri olan naiflik de bazı sahnelerde kendini gösteriyor. Tekinsiz gerilim ile birleştiği zaman da bambaşka bir hal alıyor. Tek bir an bile sıkılmadığımı da (son 20-25 dakika hariç) rahatlıkla söyleyebilirim.
Elly rolüne hayat veren Golshifteh Farahani'yi beğendim, başarıyla kotarmış rolünü. Elly'nin psikolojisini gayet iyi yansıtmış. Diğer oyuncular arasında da çok çok fazla dikkatimi çeken biri olmadı.
Sonuç olarak hayatın göbeğinden, yani bizden bir film olmuş. İnsan psikolojisinin sınırlarını güzelce anlatan, başarılı bir yapım. Mutlaka izleyin.
Öncelikle filmin çok samimi ve doğal geldiğini söylemekle başlayayım.
@Tolstoyevski ye katılıyorum. Konuda bir karmaşıklık yok, basit ve açık bir konusu var zaten. Bu kadar uzun olması gereksiz olmuş.
İlk başları benim hoşuma gitti. Çok samimi ve doğal bir film olduğunu söylemem lazım. Oyunculukların hepsi ayrı ayrı samimi geldi.
Araş'ın kaybolması ile olaylar başladı. Ben orada Araş'ın denizde değil, Elly ile birlikte bir yere falan gitmişlerdir diye düşünmüştüm.
Konusu sürükleyiciydi. Hızlı geçtik. Bazı yerler sıktı ama. İzlediğim ikinci İran filmi. İran filmlerinin böyle güzel olduğunu bilmiyordum. Bu arada filmin çekildiği okyanusun yanındaki ev ne kadar ürkünçtü. Ortam olsun, oralar olsun. Tam filme hitap eder şekilde olmuş.
Sonuç olarak süresi biraz daha kısa olabilirmiş, bu kadar uzatılmayabilirmiş. Biraz beklentimin altında kaldı ama yinede beğendim filmi.
1 yıl olmasa da yaklaşık 6-7 ay oluyor. Sahiden birkaç filmi de benzetmiştim, Bir Zamanlar Anadolu'da nın ne kadar kaliteli bir film olduğunu birkez daha anladım.
Bu filmde konu olarak değil, işleniş ve sonuca varma olarak Bir Zamanlar Anadolu'da yı anımsattı.
ikisi de olayı olduğu gibi değil de dolaylı bir şekilde işlemiş. Bu filmde Namus ve kadın kavramları arkaplanda ele alınmışken, Bir Zamanlar Anadolu'da da aynı şey söz konusu. Onda da Anadolu halkının namus kavramı ele alınmıştı,
aslında temalar da birbirini andırıyor
Memories of Murder 'ı da Bir Zamanlar Anadolu'da ya benzetmiştim ki ciddi bir şekilde benziyor zaten? Gerek konu gerek işleniş bakımından birbirlerine oldukça yakın. Belki tema anlamında farklar var, tabi biri uzakdoğu öteki Anadolu filmi o kadar farklılık olması normal.
Daha hangi filme benzetmiştim hatırlamıyorum ama şu saydığım iki filmden de daha kaliteli olduğunu iddia edebilirim Bir Zamanlar Anadolu'da nın.
1 yıl olmasa da yaklaşık 6-7 ay oluyor. Sahiden birkaç filmi de benzetmiştim, Bir Zamanlar Anadolu'da nın ne kadar kaliteli bir film olduğunu birkez daha anladım.
Bu filmde konu olarak değil, işleniş ve sonuca varma olarak Bu Anadolu'da yı anımsattı.
ikisi de olayı olduğu gibi değil de dolaylı bir şekilde işlemiş. Bu filmde Namus ve kadın kavramları arkaplanda ele alışmışken, Bir Zamanlar Anadolu'da da aynı şey söz konusu. Onda da Anadolu halkının namus kavramı ele alınmıştı,
aslında temalar da birbirini andırıyor
Memories of Murder 'ı da Bir Zamanlar Anadolu'da ya benzetmiştim ki ciddi bir şekilde benziyor zaten? Gerek konu gerek işleniş bakımından birbirlerine oldukça yakın. Belki tema anlamında farklar var, tabi biri uzakdoğu öteki Anadolu filmi o kadar farklılık olması normal.
Daha hangi filme benzetmiştim hatırlamıyorum ama şu saydığım iki filmden de daha kaliteli olduğunu iddia edebilirim Bir Zamanlar Anadolu'da nın.
Gerek Memories Of Murders gerekse /Bir Zamanlar Anadolu'da bunlar aynı türün filmleri ama o türün adı ne onu bilmiyorum. Bu tür filmlerde ne senaryo ne de hikaye önemli değildir önemli olan filmde geçen olayı olduğu gibi göstermektir. Yani birazcık Naturalist etkisi var sanırım. Ama felsefi semboller ve açık kapı bırakmalar da bu filmlerin olmazsa olmazı.
Mesela Tarkovsky'nin Stalker filmi ile Kubrick in 2001 Uzay Efsanesi filmi de bu türe yakın filmler. Hepsinin de ortak özelliği, bu filmleri sıradan bir filmmiş gibi izlemenin yanlış olduğudur. Aksiyon, macera, gerilim, dram pek yansıtılmaz bu filmlere. Diğer hareketli filmlere alıştığımız için bu tür Naturalist filmler de sıkıcı gelir genelde, Memories of Murder gibi.
Gerek Memories Of Murders gerekse /Bir Zamanlar Anadolu'da bunlar aynı türün filmleri ama o türün adı ne onu bilmiyorum. Bu tür filmlerde ne senaryo ne de hikaye önemli değildir önemli olan filmde geçen olayı olduğu gibi göstermektir. Yani birazcık Naturalist etkisi var sanırım. Ama felsefi semboller ve açık kapı bırakmalar da bu filmlerin olmazsa olmazı.
Mesela Tarkovsky'nin Stalker filmi ile Kubrick in 2001 Uzay Efsanesi filmi de bu türe yakın filmler. Hepsinin de ortak özelliği, bu filmleri sıradan bir filmmiş gibi izlemenin yanlış olduğudur. Aksiyon, macera, gerilim, dram pek yansıtılmaz bu filmlere. Diğer hareketli filmlere alıştığımız için bu tür Naturalist filmler de sıkıcı gelir genelde, Memories of Murder gibi.
Demek istediğim o değildi, sonuçlar farklı bitmiş olabilir ama teknik olarak birbirlerine Benzer.
Memories of Murder da en son sorguladıkları ve tren raylarının orada dövdükleri adamın katil olup olmadığını bilmiyoruz, bu bir açık kapı
Aynı şekilde Bir Zamanlar Anadolu'da elma sahnesi açık kapı, doktorun en son sahnede neden öyle bir karar verdiği açık kapı
Ve ikisinde de belli bir sonuca ulaşmak yok, film açık kapı bitiyor demek istediğim buydu. Yani giriş ve gelişme var ama belli bir sonuç yok? Filmin sonunda anlıyoruz ki aslında bu film belli bir sonuç için yapılmamış.
Demek istediğim o değildi, sonuçlar farklı bitmiş olabilir ama teknik olarak birbirlerine Benzer.
Memories of Murder da en son sorguladıkları ve tren raylarının orada dövdükleri adamın katil olup olmadığını bilmiyoruz, bu bir açık kapı
Aynı şekilde Bir Zamanlar Anadolu'da elma sahnesi açık kapı, doktorun en son sahnede neden öyle bir karar verdiği açık kapı
Ve ikisinde de belli bir sonuca ulaşmak yok, film açık kapı bitiyor demek istediğim buydu. Yani giriş ve gelişme var ama belli bir sonuç yok? Filmin sonunda anlıyoruz ki aslında bu film belli bir sonuç için yapılmamış.
Bu site, içeriği kişiselleştirmek, deneyiminize uyarlamak ve kayıt olmanız durumunda giriş yapmanızı sağlamak için yasal düzenlemelere uygun çerezler (cookies) kullanır.
Bu siteyi kullanmaya devam ederek, çerez kullanımına izin veriyorsunuz.