- Katılım
- 23 Aralık 2011
- Mesajlar
- 29,669
- Reaksiyon puanı
- 13,174
- Puanı
- 1,059
Zaman gazetesinde haftalık röportajlar yapan Nuriye Akman dizileri eleştirdiği bugünkü yazısında klişe çamuruna düşmüş dizilerin komik benzerliklerini yazdı bugün
Dizilerin ortak noktaları:
Çatışma olsun hikâye ilerlesin diye senaryo tesadüfler ve aptallıklarla fazla zorlanıyor. Karakterlerin omurgası kolay bozuluyor, kendilerinden hiç beklenmeyen keskin virajlarla bambaşka tipler olmalarında hiçbir mahzur görülmüyor.
Neden zenginler ille de kibirli, kıskanç, kötücül olurlar, fakirleri en azından sözleriyle ezerler?
Zengin olsun fakir olsun tüm aileler kahvaltıda ve akşam yemeğinde sofra başında toplanıyorlar.
Aşk üçgeni, dizilerin olmazsa olmazı. Ya bir kadını iki adam sever, ya bir adamı iki kadın. Bazen iki kardeş, bazen baba-oğul düşer bu tuzağa. Şart midur?
Karakterler kendi kendilerine konuşuyorlar, özellikle mezar başında illaki yüksek sesle dile getiriyorlar duygularını.
Muhakkak aldatmalarla akıyor aşk hikâyeleri. Neredeyse eşine, sevgilisine kazık atmayan yok. Aldatmadan gerilim sağlanamıyor mu?
Bazı cezaevlerinde koğuş yerine oda sistemi olduğu halde bizim dizilerimizde mahkûmlar daima kalabalık koğuşlarda kalıyorlar.
Kahramanlar taksi bulamamak gibi sıkıntılarla karşılaşmıyorlar, özellikle takip gerektiğinde.
Mafya babalarının karıları ne hikmetse hasta oluyor, konuşamıyorlar, hatırlayamıyorlar.
Zenginler, havuzlu villalarda oturuyor. Fakir evleri bahçe içinde. Apartman dairesinde oturan pek yok.
Zengin ailenin attığı her adım, aldıkları her nefes haberlere yansıyor. Gece yarısı bir olay oluyor, ertesi sabah muhakkak baskıya yetişiyor ve dizideki herkes ne hikmetse aynı gazeteyi okuyor.
Olayları haber veren TV kanalı, tam zamanında açılıyor ve o daima doğru kanal oluyor, asla o kanal bu kanal dolaşılmıyor.
Kahramanların birbirlerine uzun uzun bakışmaları neredeyse Allah’ın emri! Bir olay olduğunda donakalıyorlar ki, kamera yüzlerindeki ifadeyi doya doya çeksin.
Kahramanlar “Seni seviyorum” demeye bayılıyorlar. O kadar çok söylüyorlar ki, duygunun içi boşalıyor.
Bütün dizilerde gözyaşı enflasyonu var. Ağlamalar kalbimize dokunmuyor artık.
Acı çeken, çıkmaza giren, muhakkak içkiye sarılıyor. Öfkelenince de kadehini elinden fırlatıyor, ya aynaları kırıyor ya da vazoları.
Evde herkes ayakkabı ile dolaşıyor, hatta yatağa bile ayakkabı ile yatıyorlar, biri gelip çıkarıyor onları.
Evde herkes ful makyaj, defile modunda dolaşıyor.
Herkes birbirini yanlış anlıyor. İşin doğrusunu bir türlü anlatmıyorlar ki, çatışmalar büyüsün, dizinin şanı yürüsün.
Mafya dizileri hariç, iyi olma özelliği genellikle esas kızla esas oğlanın hakkı, kötüler hep yardımcı oyuncu statüsünde.