Gülse Birsel uzun dizi yazmaktan sıkılmışa benzer... Yalan Dünya eskisi kadar güldürmüyor. Medyaradar Sinema-Tv yazarı Murat Tolga Şen yazdı.
YALAN DÜNYA YALAN OLMUŞ!
Severek izlediğim iki dizi var. Leyla ile Mecnun ve Yalan Dünya… Leyla ile Mecnun'un serbest salınma hali hoşuma gidiyor. Her şeyin mümkün olduğu bir evrenden sadece komedi çıkarmıyor, insana dair şeyler de söylüyor. Yalan Dünya ise ilk sezonu olmasına rağmen başından beri ilgiyle izlediğim bir diziydi ancak festival çelebiliğim yüzünden son 2-3 bölümünü izlemek kısmet olmamıştı.
Dün gece tekrar ve iştahla dizinin başına oturdum. Game of Thrones (Taht oyunları)un ilk sezonunu iki gün içinde izleyip Stark'ların başına gelenlere kahrolduğumdan gülmeye, eğlenmeye ihtiyacım da vardı ama başından sonuna, TV'nin karşısında beton gibi sabit kalakaldım.
Tebessüm etmedim değil ama bu dizinin vaadi de tebessüm ettirmek değil kahkaha attırmak. Son bölümde izlediğim kadarıyla özellikle karakterler çok gereksiz bir abartı noktasına ulaşmış, sahneler kişisel performanslara güvenir şekilde eski zekâsını kaybetmiş ve gülmeceyi sündürürcesine uzamış. En iyi esprinin bile ömrü 10 saniyedir. Kurcaladıkça bozarsınız!
"Köprü trafiği" gibi Avrupa yakası'nda işlenmiş temaların ısıtılıp yeniden önümüze getirilmesi hoş değil.
Kendisini koruyup, mimiklerini, jestlerini doğru bir yere taşıyan ve diziyi kurtaran isim ise Hakan Meriçliler… Benim gözümde ne Orçun ne de Selahattin Çakalel var. Çağatay Koçtuğ'suz bir Yalan Dünya Düşünemiyorum!
Gülse Birsel'in kalemine kuvvet, yaptığı hiç kolay bir iş değil ama son yazdığı bölümden biraz sıkıldığı izlenimini elde ettim. İyi bir tatilden sonra dizinin 2. Sezonunda her şey daha iyi olacaktır.
YALAN DÜNYA YALAN OLMUŞ!
Severek izlediğim iki dizi var. Leyla ile Mecnun ve Yalan Dünya… Leyla ile Mecnun'un serbest salınma hali hoşuma gidiyor. Her şeyin mümkün olduğu bir evrenden sadece komedi çıkarmıyor, insana dair şeyler de söylüyor. Yalan Dünya ise ilk sezonu olmasına rağmen başından beri ilgiyle izlediğim bir diziydi ancak festival çelebiliğim yüzünden son 2-3 bölümünü izlemek kısmet olmamıştı.
Dün gece tekrar ve iştahla dizinin başına oturdum. Game of Thrones (Taht oyunları)un ilk sezonunu iki gün içinde izleyip Stark'ların başına gelenlere kahrolduğumdan gülmeye, eğlenmeye ihtiyacım da vardı ama başından sonuna, TV'nin karşısında beton gibi sabit kalakaldım.
Tebessüm etmedim değil ama bu dizinin vaadi de tebessüm ettirmek değil kahkaha attırmak. Son bölümde izlediğim kadarıyla özellikle karakterler çok gereksiz bir abartı noktasına ulaşmış, sahneler kişisel performanslara güvenir şekilde eski zekâsını kaybetmiş ve gülmeceyi sündürürcesine uzamış. En iyi esprinin bile ömrü 10 saniyedir. Kurcaladıkça bozarsınız!
"Köprü trafiği" gibi Avrupa yakası'nda işlenmiş temaların ısıtılıp yeniden önümüze getirilmesi hoş değil.
Kendisini koruyup, mimiklerini, jestlerini doğru bir yere taşıyan ve diziyi kurtaran isim ise Hakan Meriçliler… Benim gözümde ne Orçun ne de Selahattin Çakalel var. Çağatay Koçtuğ'suz bir Yalan Dünya Düşünemiyorum!
Gülse Birsel'in kalemine kuvvet, yaptığı hiç kolay bir iş değil ama son yazdığı bölümden biraz sıkıldığı izlenimini elde ettim. İyi bir tatilden sonra dizinin 2. Sezonunda her şey daha iyi olacaktır.