Umutsuz Adam - 2. Bölüm

Aserat

Konu Sahibi
Süper Mod.
Katılım
24 Ağustos 2014
Mesajlar
84,621
Reaksiyon puanı
62,942
Puanı
1,061
Konum
İstanbul
2. BÖLÜM
(İlker annesini karşısında görmesiyle şaşkına dönerken Süheyla ise oğluna tekrar kavuştuğu için çok heyecanlıdır.)

Süheyla: Çok büyümüşsün, ama gözlerinin o ışıltısından hiçbir şey kaybetmemişsin oğlum...
İlker (Dış Ses): "Hayatım daha ne kadar mahvolabilir ki" diye düşünürken kendimi annemin kollarında bulmam benim için bir işaret olabilir mi? Annemi elbette ki seviyorum, ama uzun zamandır görmediğim için ona karşı oluşan o yabancılık hissini bir anda nasıl atlatabilirim ki?
Süheyla: Böyle sessiz durma annesinin biriciği, bir şeyler söyle bana... Ya da kendini yorma, biraz daha bu anın tadını çıkaralım.

(Süheyla oğluna sıkı sıkı sarılmaya devam ederken doktorun sesiyle onun üzerinden ayrılır.)

Doktor: Çok sancılı bir süreç geçirdi, ama şimdi daha iyi. Ailesi olarak onun sağlığını daha da düzeltmek size düşüyor.
İlker: Ama ben zaten iyiyim, yalnız başıma da yaşayabilirim artık.
Doktor: İlker Bey, acaba sizin 6 yıllık tıp eğitiminiz var mı? (İlker "hayır" anlamında kafasını salladıktan sonra) Peki master yaptınız mı? (bir süre bekledikten sonra) Ben de öyle tahmin etmiştim... (sesini yükselterek) O zaman kaldır o koca poponu ve buradan... (kendine çeki düzen vererek) Yani... Bunun için şartlar henüz olgunlaşmadı maalesef.
Süheyla: Bu durumda yalnız yaşamasına öncelikle ben izin vermem zaten. Oğlum, bizi özlemedin mi yoksa?
İlker: Hayır, sorun o değil. Elbette ki özledim, ama ben kendime yeni bir hayat kurmuştum ve...
Süheyla: Sen o yayık ağızlı Gamze'den mi bahsediyorsun? Magazinde çıktı, meğer nişanı atmış. Zaten o tektaş koca toynaklarına sığmazdı...
İlker: Öncelikle o "yayık ağızlı" falan değil, sadece bazı kelimeleri gereğinden fazla uzatabiliyor... Ayrıca asıl sorun romanım... Zaten itibarım 50 kuruşluk şişe sulardan bile ucuz hale geldi. Ama herkesin ağzını açık bırakacak yeni bir kitap yazarsam her şey normale dönebilir.
Doktor: Bak, hala "roman" diyor... Roman moman yok sana... Zaten bu yüzden kafayı tırlattın, nişanlıdan ayrıldın, akıl hastanelerine düştün... Ay, ben neler diyorum ya? Yani elinize üç ay boyunca kalem dahi alamazsınız, psikolojiniz için...
İlker (Dış Ses): (kameraya dönerek) Bu doktorumsunun varlığı sizi de irrite etmedi mi? Ağzını eline vermek veya kafasını koparmak istemiyor musunuz? Eğer sizin aklınızdan da bunlar geçiyorsa anormal olan biz değiliz demektir...

***
(İlker 1.5 yıl boyunca tek dostu olan duvarlarla vedalaşmaya hazırlanırken mahalleye geçeriz. Bu aralar sadece televizyondaki aile dizilerinde görebildiğimiz bir mahallede çocuklar oyun oynamakta, yaşlılar kendi aralarında sohbet etmekte, erkekler de tüm günü kahvehanede geçirmektedir. Ancak bir süre sonra tüm ahalinin gözü bir noktaya takılır. Çünkü mahallenin en güzel kızı Burcu oranın önünden geçmektedir.)

Adam #1: Allah özene bezene, boş zamanında yaratmış maşallah...
Adam #2: Sen insansan ben neyim be? Şu güzellik sana hiç fazla gelmiyor mu be vicdansızın kızı? Çöpsüz üzüm maşallah!
Ragıp (Kahvehanenin sahibi): İşinize bakın lan! Mahallenin kızları sizin yüzünüzden rahat rahat yürüyemeyecek mi be? Her gün iffetlerine göz dikiyorsunuz, üstelik Ramazan gününde göz zinası yapıyorsunuz! Çifte günah!
Adam #1: (kendine çeki düzen vererek) Estağfirullah abi, ayıp ediyorsun. Bizim hiç öyle bir amacımız olur mu?

(Burcu yüzüne kondurduğu muzip gülümsemeyle yoluna devam ederken peşinden bir kadının daha geldiği görülür. Bu kişi Burcu'nun ablası olan Şebnem'dir. Saçı başı dağılmış ve nefes nefese kalmış bir halde kendini kız kardeşinin yanına atar.)

Şebnem: (derin derin soluklanarak) Kız Burcu... Ay, ciğerim söküldü sanki...
Burcu: Abla, bu ne hal? Şu köşede biraz oturup soluklan.
Şebnem: (biraz daha kendine geldikten sonra) Hiç oturacak zamanım yok, acil bir işim var.
Burcu: Hayrola, ciddi bir şey mi var?
Şebnem: Evet, var... Fethi'yi gördün mü buralarda? Bir dedikodu duydum, ama büyük ihtimalle gerçek olabilir, benimle barışmak istiyormuş.
Burcu: Fethi seninle barışmak mı istiyormuş?
Şebnem: Evet, bunda anormal olan bir şey mi var? Kimse benimle barışamaz mı? İnsan değil miyim ben?!
Burcu: Hayır, o yüzden değil. Yani sana en son "yüz tane kalbim olsa sana vermem, on bin tane böbreğim olsa hiçbirini bağışlamam, bin tane beynim olsa hiç seni düşünmem" dememiş miydi? Sen de evlilik teklifi beklediğin için "sana çok yüz verdim, 98'ini bir kenara atınca ne halt olduğun ortaya çıktı" gibi fazla kıro bir çıkış yapmamış mıydın?
Şebnem: O anları yeniden hatırlatmana gerek yoktu... Gerçi bu sefer olacak gibi... Buraya gelip çocuklara yüzük kutusu göstermiş, çok emin konuştular.
Burcu: (küçük bir kahkahadan sonra) İlahi abla, mahallenin sümüklü çocuklarına mı inandın sen de? Sen onları bilmez misin, sürekli bol keseden atıp tutar, şaka yaptuıklarını zannederler... Hem son duyduğuma göre Hollanda'ya taşınmış... Ama sen sinirlenme diye söyleyemedik...
Şebnem: Hollanda'ya mı? Onunla ciddi düşünüyorlarmış demek ki...

***
(Bir süre sonra Şebnem'de ipler kopar ve çığlık atarak ağlayıp koşmaya başlar. Tüm mahalle ona bakarken Burcu da ona yetişmeye çalışmaktadır. Şebnem'in önünden geçtiği evlerden birinin kapısında İlker'in ablası Türkan ve komşuları Mücevvet görülür.)

Türkan: (arkasına bakarak) O neydi be?
Mücevvet: Belki bir kuş, belki bir uçak... Hayır, hayır... O erkek delisi Şebnem... (gülmeye başlar)
Türkan: Maşallah çok kültürlüsün Mücevvet Teyze... Peki bu niye azdı ki yine?
Mücevvet: (gülmeye devam ederek) Bunu terk eden bir sevgilisi vardı ya, Fethi. Bizim çocuklara Fethi'nin onu affedeceğini söylettirdim, gerçeği öğrenmiş galiba...
Türkan: Çok acımasızsın Mücevvet Teyze.
Mücevvet: O dalyan gibi oğlanı elinden kaçırmadan önce düşünecekti. Gerçi oğlan da biraz salak, aklı yerinde olsa onunla bir dakika bile durmazdı ya neyse.
Türkan: İnsanların özel hayatını didiklemek sana mı kaldı Allah aşkına?
Mücevvet: Kızım, ben özel hayatı didiklemiyorum ki... Sadece insanları gerçeklerle yüzleştiriyorum, onlar sürekli sızlanıyorsa ben ne yapayım? (hafifçe Türkan'a dokunarak) Kız, senin Kemal ne yapıyor? Yeni bir iş bulabildi mi bari?
Türkan: Buldu, buldu... Bir otomobil galerisinde satış temsilcisi olarak çalışıyor.
Mücevvet: (alaycı bir tavırla) Ha, çok buldu... Eğer eve çıktığımızda koca poposunu devirip televizyon karşısında uyumamışsa benim de adım Mücevvet olmasın.
Türkan: (gülerek) Bence sen kendine yeni bir isim düşün...

(Bir süre sonra kadınlar, Kemal'i tam da Mücevvet'in söylediği pozisyonda bulur. Kemal iş kıyafetleriyle uyuklarken kızı Zeynep de salondaki masada ders çalışmaktadır.)

Mücevvet: Son cümleni bir daha tekrarlasana kız, duyamadım da...
Türkan: Zeynep, kızım... Baban ne zaman geldi buraya? Ve senin bu saatte burada ne işin var?
Zeynep: Babam beni okuldan alıp lunaparka götürdü... Ona göre sürekli okula gitmek sağlıklı değilmiş, arada nefes almak gerekirmiş.
Türkan: Ben ona gösteririm... Öyle patlayacağım ki nefes almayı anca rüyasında görecek... (gür bir sesle bağırarak) Kemaal!!
Mücevvet: (karşıdaki tekli koltuğa oturarak) Karı-koca kavgası! En sevdiğimden!

(Kemal yavaş yavaş gözünü aralarken Türkan'ın öfke dolu bakışlarıyla kendine gelir.)

Kemal: Türkan...
Türkan: Ne diyeceğimi gerçekten bilemiyorum, şimdi Mücevvet Teyze de var diye çok sert konuşmak istemiyorum ama...
Mücevvet: (neşeden kıvranarak) Siz ben yokmuşum gibi davranın, eteğinizdeki tüm taşları dökebilirsiniz.
Türkan: Kemal, neden işte değilsin? Daha iki gün önce gerine gerine iş bulduğundan herkese bahsederken neden seni burada bulduk? Ne güzel galeride çalışıyordun... Üstelik çocuğu da dersinden etmişsin...
Kemal: Ben de sabah 11'e kadar öyle sanıyordum, ama değilmiş. Yani meğer benim yerime başkası alınmış... Bu sefer benim hiç suçum yok...
Mücevvet: Ben hiç inanmamıştım zaten...
Türkan: Sana güvenmiştim Kemal, ama beni yine hayal kırıklığına uğrattın. Yani insan işini biraz araştırmaz mı?
Kemal: Yeter artık Türkan! Bunda da mı ben suçluyum? Sürekli bana yüklenmeden o kadar sıkıldım ki. Ben sanki bu halimi çok mu seviyorum?
Türkan: Benim kızdığım şey o değil Kemal, yani bu konuda hiç çaba sarf etmiyorsun...
Kemal: "Çaba sarf etmiyor" muyum? Kaç ay boyunca iş peşinde koşmaktan, seri sayfalara bakmaktan, ikide bir mülakat vermekten, "5 yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz" sorularından usandım! Bir işte en fazla iki gün kalmak, patronlarla uğraşmak, iştekilerin alaycı bakışlarını göz ardı etmek çok mu kolay sanıyorsun sen? Asıl sen beni anlamıyorsun! Kusura bakma Türkan, ama benim uğraşmadığımı söyleyemezsin...

***
(Kemal sert bir şekilde kapıyı çarpıp çıkarken Türkan ise çaresiz bir şekilde düşüncelere dalmıştır. Öte yandan Süheyla ve İlker de arabayla eve dönmektedir. Süheyla derin sessizliği yok etmek için konu açmaya çabalamaktadır.)

Süheyla: Kitabını okudum... Daha doğrusu hala okuyorum, ama bitmesine az kaldı... İlişkileri pek anlamam, ama yine de çok gurur duydum seninle... (bir süre bekledikten sonra) Araba kullanmayı nereden öğrendiğimi de soracaksın belki...
İlker: Hayır, sormayacağım.
Süheyla: Hani sen ilkokuldayken baban sabahın köründe bakkalı açtığı için seni arabasıyla okula bırakamıyordu ve biz de yürüyerek gidip geliyorduk ya. Sen de okul uzakta olduğu için arabayla gidip gelenlere özenip sürekli yakınıyordun. Sözümü geç de olsa yerimi getirdim ama. Biliyor musun, bir kaza bile yapmadım.
İlker: Babam... Babamda durumlar nasıl?
Süheyla: (bu tür bir soru beklemediği için yutkunarak) İyi...
İlker: Sadece "iyi" mi? Evi terk ettiğimde ortalığı yıkan biri için yalnızca tek bir kelime mi?
Süheyla: O köprünün altından çok sular aktı geçti...
İlker: Hayır anne, geçmedi. Eve söndüğümde yine bana köpürecek. Sence korkmam normal değil mi? (sesini biraz yükselterek) Değil mi?
Süheyla: Değil! Yufka yüreklidir o, sen güzelce özrünü diledikten sonra ne yapabilir ki?
İlker: Sanki ne kadar dediğim dedik olduğunu bilmiyormuş gibi konuşma anne. Beni evlatlıktan reddetti ve bunda hiç haksız değildi. Şimdi hiçbir şey olmamış gibi geri döneceğim ve beni kucaklayacak mı? (direksiyona asılarak) Ben oraya gidemem, bırak!
Süheyla: (direksiyonun kontrolünü almakta zorlanırken) Gidemezsin, yıllar boyunca babandan kaçıp durmak çözüm değil! Bırak şunu, kaza yapacağız!
İlker: Sen vazgeçene kadar durmayacağım!

(Süheyla son anda frene basar, ancak hemen durmayan araba bir gence çarpmıştır. Her şey o kadar hızlı olup bitmiştir ki, ikisi de neler olduğunu kavrayamamıştır.)

Süheyla:
İyi misin İlker? İyi misin?
İlker: Hayır, bir daha olamaz... Birinin ölümüne daha neden olmuş olamam... O gün hıncımı alamadığım için dünyasını değiştirdiğim o adamdan sonra yenisine hazır değilim...
Süheyla: Sen... O gece birini öldürdüğün için mi önce hapse, sonra da rehabilitasyona girdin yani? Ama bana sadece sinir krizi geçirdiğini söylemişlerdi...

(Süheyla beklediği cevabı alamayınca arabadan iner, İlker de peşinden gelir. Ancak yerde yatan kişiyi görünce adeta şoke olurlar.)

Süheyla: Furkan!! Oğlum, kendine gel... Aç şu boncuk gözlerini... Furkan, lütfen uyan!
İlker: Furkan mı? Olamaz...

(İlker bir yanda yerde yatan kardeşine, diğer yandan da etraftaki kalabalığa bakarken başındaki dertlerin asla yok olmayacağını bir kez daha anlamıştır.)

 

denizz19

Emekli
Katılım
7 Ocak 2012
Mesajlar
114,733
Reaksiyon puanı
63,555
Puanı
1,061
Konum
İstanbul
İlk bölüm AB olarak başlamıştın ama sonu totale gideceği belliydi. Furkan'a araba çarptı ve gelecek hafta hastane sahnesiyle reyting alabileceğini düşündün, klişe işte. :A

Genel anlamda diyaloglar güzel, Mücevvet teyze şimdiden favorim. :D Son araba çarpması dışında pek de olay yoktu zaten bu bölüm sanırım totalde düşüş yaşarsın bu hafta ama haftaya hastane sahnesi ve kalp cihazı ile reytingler yükselir. :F
 

Aserat

Konu Sahibi
Süper Mod.
Katılım
24 Ağustos 2014
Mesajlar
84,621
Reaksiyon puanı
62,942
Puanı
1,061
Konum
İstanbul
İlk bölüm AB olarak başlamıştın ama sonu totale gideceği belliydi. Furkan'a araba çarptı ve gelecek hafta hastane sahnesiyle reyting alabileceğini düşündün, klişe işte. :A

Genel anlamda diyaloglar güzel, Mücevvet teyze şimdiden favorim. :D Son araba çarpması dışında pek de olay yoktu zaten bu bölüm sanırım totalde düşüş yaşarsın bu hafta ama haftaya hastane sahnesi ve kalp cihazı ile reytingler yükselir. :F
Beğendiğin için teşekkürler, ama hastane meselesini o kadar abartmayı düşünmüyorum. :A
 

Angelica

Favori Üye
Katılım
31 Mart 2012
Mesajlar
81,037
Reaksiyon puanı
57,171
Puanı
1,060
Yaş
40
Konum
Kayseri
Mücevvet teyze ye koptum süper bir karakterdi:F doktorunda
ilker le konuşmasına bittim:F bak hala roman diyor yok sana roman
moman ayy süperdii ve ilkerin dış sesi repliği kısaca bölüme bayıldım
emeğine sağlık @Aserat
 

Bully

Emekli
Katılım
10 Mart 2013
Mesajlar
75,836
Reaksiyon puanı
49,711
Puanı
1,060
Fena değil @Aserat ama hala beklediğim patlamayı yapabilmiş değilsin, biraz daha hareketlenmeli sanki dizi, bu durgunlukla yayından kalkabilir söylim. :A Diyalogların yine başarılı ama.

Dizi ab giderken finalde bir anda totale bağlamışsın, bu tesadüfler tüm dizilerde oluyor gerçi heyecan katmışsın en azından bakalım haftaya neler olacak :D

Mücevvet gibi karakterlere de çok uyuz olurum bu arada belirteyim. :A
 

Aserat

Konu Sahibi
Süper Mod.
Katılım
24 Ağustos 2014
Mesajlar
84,621
Reaksiyon puanı
62,942
Puanı
1,061
Konum
İstanbul
Fena değil @Aserat ama hala beklediğim patlamayı yapabilmiş değilsin, biraz daha hareketlenmeli sanki dizi, bu durgunlukla yayından kalkabilir söylim. :A Diyalogların yine başarılı ama.

Dizi ab giderken finalde bir anda totale bağlamışsın, bu tesadüfler tüm dizilerde oluyor gerçi heyecan katmışsın en azından bakalım haftaya neler olacak :D

Mücevvet gibi karakterlere de çok uyuz olurum bu arada belirteyim. :A
Beğendiğin için teşekkürler, gelecek hafta durgunluktan yana hiçbir şey kalmayacak inşallah. :A
 

destere

Favori Üye
Katılım
15 Ocak 2012
Mesajlar
67,698
Reaksiyon puanı
41,332
Puanı
1,059