Son Bitirdiğiniz Yabancı Dizi Sezonu ve Yorumu

ilk beş bölümü atlatabilseydim gerisi rahat gelirdi
sorun sanırım ilk bölümlerde ?
Aynı durum bende de var
ilk bölümler bana da cok yavan gelmişti. Ama @OzaN Ray'in 2.sezonuyla B.E'nin 4.sezonunu karşilaştırmak olmaz
belki Ray reyiz de 4.sezon efsane olacak ( gerçi bu 2.sezon temposunda giderse ***ah olur)
 
ilk beş bölümü atlatabilseydim gerisi rahat gelirdi
sorun sanırım ilk bölümlerde ?
Yani karakterler biraz alışmayı gerektiriyor. Biraz Game of Thrones gibi bir dizi karakter zenginliği açısından. O kadar çok karakter var ki hepsini birden benimsemek zor, ilk bölümler anca 1-2 tanesini azar azar tanıtabiliyor. Game of Thrones'ta nasıl bir bölüm Arya bir bölüm Khaleesi gözüküyor ya her karaktere sıra gelmiyor bu dizi de öyle. İki bölümde üç bölümde bir gözüküyor bazı önemli karakterler. Ben şahsen Game of Thrones'a bile ilk birkaç bölümde hemen ısınamamıştım. Tabii karakter çokluğu açısından karşılaştırıyorum yoksa Game of Thrones bambaşka bir dünya.


Şu an dizideki en sevdiğim karakterleri ilk bölümlerde tanımıyordum bile doğru düzgün.
(İlk sezonun sonlarında katılan çok orijinal ve iyi hikayesi olan bir karakter de var mesela)
 
game of thrones da, orange da, orphanda ilk bölüme konulan bazı sahneler insanı diziye kitliyordu
karakterlere sonra ısındık ilk ısındığım hatta kaynama noktasına ulaştığım bölümlerin karakterlerle alakası yoktu
sanırım bu dizide onun eksikliği büyük, sadece karakterlere alışmamız zaman alıyor , oysa öyle bir kaç sahne en azından şimdiki izleyici sayısını ikiye katlamasını sağlardı
 
Ray'den beklentim o yöndeydi ama 2. sezonda ileri değil geri gitti dizi.


4. sezonla 2. sezon değil yani genel anlamda bir seviye farkı var. Boardwalk Empire işte dediğim gibi bazı bölümleri biraz ağır yoksa şu an Game of Thrones, Breaking Bad ile hemen hemen aynı ayarda olurdu. Şu an ise House of Cards, Fargo, Homeland gibilerle birlikte bir alt klasmanda.


Öyle şeyler bol aslında burada da.
 
Lost 6. Sezon

1 ay gibi kısa bir sürede koca 6 sezonu hatmettim. Son iki sezonda azalma olsa da ilk sezonları neredeyse her gün 6 bölüm şeklinde izledim yani ben de lostie'lerden biri oldum haliyle bitince de arkasında çok büyük bir boşluk bıraktı dizi.


Lost'un adını çok duymuştum aslında izlemek pek içimden gelmiyordu. Hatırlıyorum ilk kez TNT'de görmüştüm Lost'u o zaman bakma gereği bile duymadan zaplamıştım.


Lost'ta yaşadığım heyecanı hiçbir dizide bu kadar daha doğrusu bu kadar sürekli yaşamadım. 100'den fazla bölüm vardı ve hemen hepsinde tempo hiç düşmedi. Neredeyse her bölüm olaylar olaylar ve her bölüm sonunda "yok artık 😱 " dedirten bir sahne..

Oyunculukların hepsi çok üst düzeyde, hepsi çok iyi oynamışlar. Senaryo ve kurgu da aynı şekilde.

80'lerde Dallas ne demekse Lost da o demekmiş zamanında. Ekşi'de falan baktım insanlar deli gibi izlemişler, teoriler üretmişler. Final bölümünü izlemek için ne çileler çekmişler


1-2-3-4. sezonları hakkında diyecek bir şey çok tek kelime ile efsaneler. 5. sezon da iyi olmasına karşın ben pek bir ısınamadım ve hemen hemen herkesin beğenmediği 6. sezon bence 5'ten daha iyiydi, çok iyi birkaç* bölümü vardı.
* Richard'ın adaya nasıl geldiği ve Jacob'ın geçmişinin anlatıldığı bölümler.
Kısa kısa aklıma gelen karakterler hakkında birkaç cümle yazayım
Jack: adamızın doktoru, adamızın lideri. Dizi onun gözlerinin açılmasıyla başladı ilk onu gördük. Adını hiç duymamıştım ama içime doğdu Jack olduğu.
Son zamanlardaki Locke'vari "destıni destıni" demesi pek hoşuma gitmiyordu ama sevdiğim bir karakterdi. Mutlu olmasını çok isterdim. Bir gün yolda karşıma çıkıp "We have to go back, Emre" dese de ilk Guam uçağına atlayıp gitsek adaya.


Charlie: Nedense adı Michael diye kaldı bir süre aklımda.
En sevdiğim karakterdi çabuk harcadılar ama adadakiler için feda etti kendini. "Not Pennys boat" unutmadık.
Claire kezbanına çok değer veriyordu ama anca ölünce anladı değerini.ss

Sawyer: İlk zamanlar adadaki her şeyi kendi alıp millete vermemesiyle sürekli aykırı davranışlarıyla genel olarak bir antipati kazansa da ben o zamanlar da seviyordum Sawyer'ı. Taktığı lakaplar çok iyiydi. Helikopterle Widmore'un teknesine giderlerken benzin bitiyor diye atlamasıyla gönlümüzü fethetmişti.


Kate: Freckles.
Resmen adanın iki yakışıklısını parmağında oynattı kadın.
Biriyle çıkarken diğeri de yedekte duruyordu. Annelik çok yakışmıştı. İyi bakıyordu Aaron'a.


Desmond: Bırada deyişine kurban
Aksanı çok yakışırdı kendisine. Charlie'den sonra en sevdiğim ikinci karakter. Adanın en delikanlısı. 4. sezonun efsane Constante bölümündeki penny'yle telefon konuşması'nı izlerken duygulanmayan yoktur herhalde.
Kendim yıllar sonra sevgilimle konuşmuş kadar sevindim. "See you in another life brotha" televizyon tarihinin en iyi iki repliğinden biri bence.

John Locke: dınt til mi vıt iy kint dı.ss kadar başına taş düşsün.
Boone'un ölümüne sebep oldu. Adada en sevmediğim karakterlerden. Safi zarar adam. :S Neyse sakinim


Michael (ve Walt): Locke'dan başladık sevmediğim karakterle devam edeyim. Adanın en irrite olduğum yaratığı. Dışarda görsem kürekle ağzına vurasım gelir. [HASHTAG]#RIPAnaLucia[/HASHTAG] ve [HASHTAG]#RIPLibby[/HASHTAG] ikisinin de katili. Walt diye diye hem kendini hem de adadakileri yaktı.

Hurley: Bir ara dude deyişine sinir oluyordum ama alıştım zamanla. Adadaki yemek işlerini ayarladı. Son bölümden anlayacağımız üzere bir süre Jacob'lığı da başarıyla yürütmüş.


Sayid Jarrah: Ne için dediğini tam hatırlamıyorum ama "absolutely not" repliğiyle kaldı aklımda.
Adanın mümini
Jin ve Sun'la The Others'ın köyüne giderken namazı bozmayayaydı iyiydi.
Domuz eti yiyip yemediğini çok merak ediyorum.
Her mahalleye bir Sayid lazım her türlü kırık elektronik eşyayı tamir eder, güvenliği sağlar. Shannon'da da Nadia'da da yüzü gülmedi. İki sevdiği kadının da ölümünü gördü garibim.


Benjamin Linus: Pörtlek gözlü abimiz.
Henry olduğunu iddia ettiği zamanlar büyük gizem yaratmıştı. Hiçbir zaman güvenemedim kendisine ama son zamanlarda fena değildi. Adayı gerçekten seviyordu.


Ana Lucia: İlk başlardaki tavırlarıyla acaip sinir olmuştum ama sonradan tam sevmeye başlamıştım ki Michael tarafından vuruldu. :/

Libby: Hurley ile yakışıyorlardı birbirlerine. Bir örtü yüzüne öldü kadıncağız. Örtüyü almış olsaydı ambara inmezdi ve Michael tarafından öldürülmezdi.


Mr. Eko: Kilisesini tamamlayamadan öbür tarafa gitti. Kardeşiyle sahneleri çok iyiydi, flashbackleri de. Severdim Eko'yu ama öldü oda.


Rousseau: Nam-ı diğer "franch woman". Herhalde dizinin ilk en büyük şaşırtıcı noktasıydı. Yardım çağrısını ilk duyduklarıdaki yüz ifadeleri hala aklımda. Pek etliye sütlüye karışmazdı ama onu da erken gönderdik.Oynayan kadının oyunculuğu çok iyiydi. Hem ilk Rousseau'nun hem de flashbackte genç olanının.
Sevdiği adamı öldürmeseydi iyiydi ama neyse


Bernard ve Rose: Adanın ihtiyar kurulu.
En son ikisi güzel güzel yaşıyorlardı keşke öyle devam etselerdi..

Daniel: Zamanda yolculukları çok ilgi çekiciydi. Kilit rol oynadı. Final sezonunda yeniden görmek güzel oldu. Piyano çalmak istiyordu paralel evrende öyle bir hayat sürmüş sevindim.


Aaron: Küçücük çocuğa ne yorum yapacaksın diyebilirsiniz ama söylemeden edemeyeceğim. Tüm dizilerdeki çocuk oyuncular çok sevimli ama Aaron'ı pek sevemedim ben.ss Mesela bir dünyalar tatlısı Harrison öyle mi


Claire: Charlie kısmında söylemiştim, reyizin kıymetini bilemedi. En son o da fransız kadına döndü
Gelelim finale:
Bir yanım diyor ki boşver be o kadar efsane bölümler yapmışlar final de güzel olmayıversin. Bir yanım da diyor ki e böyle de bitirilmez ki koca dizi. :/ Dizinin finalini izlediğimde ilk çıkardığım tüm yaşananların rüya falan olduğu ama yapımcılar yakın zamanda yaşananların hepsi gerçekti demişler ama yine de elle tutulur bir şey yok.. Birkaç tane fan açıklaması okudum mantıklı olanlar vardı, mesela birinin dediğine göre Jack en son tıpayı yerine taktığında Benjamin'in çarkı çevirdiğinde olduğu gibi zamanda yolculuk yaptı ve olayların en başına döndü. 6. sezonda gördüklerimiz de 5. sezon finalinde Juliet'in hidrojen bombasını patlatmasıyla ada yok olmuş ve kaza olmasaydı neler olurdunun cevabı. Açıklamada da adanın paralel evrenler arası bir kapı olduğunu söylemişler.
Uzun lafın kısası çok iyi diziymiş. 4 yıl kadar geç olsa da izlemek güzeldi.
Lost, dizi sıralamamı alt üst etti bu arada


Genel puanım: 10/10
 
Son düzenleme:
You're the Worst - Sezon 1

Sezon finalini yapalı birkaç hafta olacak herhalde ama şimdiye kaldı, yorumlaması.


Yaz sezonunun ilginç dizilerinden biriydi. Sıradışı bir romantik komedi.

Dizi belki küçük ama gerçekten bağlı bir kitle kazandı. Ben ise abartıldığı kadar çok sevemesem de yine de bazı bölümlerinden epey keyif aldım. Muhtemelen yoğun olmazsam diğer yaz da devam ederim. (Tabii önce dizinin onay alması lazım.
)

Az bölümlü, kısa süreli farklı bir şeyler izlemek isteyenlere önerilir ama beklentiyi çok da yüksek tutmayın.


Sezon karnesi:

2 bölüm 8 puan
6 bölüm 7 puan
2 bölüm 6 puan

Ortalama: 7.0

Sezona puanım:

7/10


 
Under the Dome 2. Sezon

Birinci sezon finalinden sonra farkettim diziyi. Bilim kurgu seven biri olarak çabuk bağlandım. Başlasın diye gün saydığım zamanları hatırlıyorum ne ara başladı bitti de şimdi yorum yazıyorum.


İkinci sezon ilk sezondaki o tadı alamadım sanırım Kubbe'ye alışmamdan kaynaklandı bu. Güzel yanları da kötü yanları da vardı ama kötü yanları çoğunluktaydı ya da son birkaç bölümü pek beğemediğimden böyle düşünüyorum.

Melaine, Hunter, Rebecca ve Sam gibi yeni karakterler renk kattı diziye. Özellikle de Mel ve aslında ölmediği anlaşılan Pauline.
Sezon güzel başladı güzel ilerledi ama sonlara doğru bozmaya başladı özellikle sezon finalinde herkesin patır patır ölmesi pek hoşuma gitmedi, sezon finalinde bir önceki bölümü de pek beğenmemiştim zaten.
Yine de diziye kaptırdık bir kere, bırakmak olmaz. Devam ettiği sürece izleyeceğiz


Dizinin ikinci sezon karnesi:

9.5- 1 bölüm
9- 4 bölüm
8- 6 bölüm
7.5- 1 bölüm
7- 1 bölüm

Bol keseden vermişim; biri 8.5'tan 9/10 biri de 7.5'tan 8/10 bölümlerin.
Neyse ortalama: 8,307, 8.5/10'a yuvarlayalım.
 
Ray Donovan - Sezon 2

Aslında Ray Donovan ile ilgili sezon içinde de birkaç kez genel yorum yaptım ama sezon sonu bir kez daha yapmak lazım tabii.


İlk sezonuyla Ray Donovan'ı beğenmiştim genel olarak ama ilerleyen sezonlarda daha patlama yapıp bir üst seviyedeki dizilere yetişmesini bekliyordum. Çünkü dizide karakterler iyi, oyuncular iyi tek eksik senaryonun çok iyi olmamasıydı.

Ne yazık ki bu sezonun da ilk sezondan çok da büyük farkı olmadı. Evet bu sezon biraz daha çaba gösterip birkaç karakter koyup senaryoyu genişletmeye çalışmışlar ama açıkçası çok da başarılı olamamışlar. Benim beklentilerimi karşılamadı şahsen bu sezonun senaryosu.

Tabii ben hala umudu kaybetmiş değilim eğer senaristler bu sezon yaptıkları bazı hataları tekrarlamaktan kaçınırlar, iyi bir konu bulup onun üzerine giderler ve birkaç tane de konuyu genişletici üst düzey karakter katarlarsa bir üst seviyeye terfi edebilir dizi.


Sezon karnesi:

2 bölüm 9 puan
6 bölüm 8 puan
4 bölüm 7 puan

Ortalama: 7.83

Sezona puanım:

8/10

İki sezon sonunda diziye genel puanım: 8/10

 
The Legends Season 1



Dizi girişte çok değişik tarz bir dizi olacak şekilde başladı, ortalarda değişti, sona doğru ayrı bir değişime girdi. Sonuç olarak hikaye güzeldi. Oralardan konuyu buraya temiz şekilde taşımak kolay değil bence.
Muhtemelende dizi başında ki belirsizlikler yüzünden bu başarı reytinge yansımadı. 2. sezonun daha yüksek derecede olacağını düşünüyorum fakat 2. son olmayabilir veya Sean dizinin anarolü olsada ölebilir, sean'den bekliyorum açıkcası yapar hani.


Larter çok hoş bir bayan gerçekten, role yakışmış diğer yandan Morris'te çok başarılı bir oyuncu son senelerde sürekli onun oynadığı yapımlara denk geliyorum gerçekten hakettiği yerde bence. Nelson rolündeki adam çok masum duruyor bir türlü yakıştıramadım rolü ona.
Maggie dizide ki favorim, takımın beyni aynı zamanda, 10 bölüm bir sezon için kısa olsada tadında bıraktılar bence, muhtemelen dizinin geleceğine karar verecekler.



Kısa bir sezon olsada beni tatmin etti, umarım 2. sezonu yaparlar, Sean'lar ölmesin olsun ana ögemiz.


Sezona Puanım: 8
 
Arrested Development - Sezon 4

Esasında sezonu bitirelim 5-10 gün oldu ama yorum yapmayı unutmuşum. Daha fazla uzatmadan yapalım.


Bu sezon dizi için farklı bir sezondu çünkü yıllar sonra ekip bir araya gelerek yeniden başlattılar. Tabii ekipteki çoğu kişi büyük yıldızlar haline gelip kendi yapımlarında başrol oynar hale geldikleri için ilginç bir çözüm bularak oyuncuları bölümlere göre ayırıp kullanmışlar. Mesela George Michael'ın kendine özel iki tane bölümü vardı ve o bölümlerde önplandaydı ama diğer bölümlerde neredeyse hiç ortada yoktu. Ortada olduğunda da küçük rollerdeydi. Bu durumu ilk başta hiç sevmedim fakat sonlara doğru alıştım. Özellikle sonlara doğru sevdiğim karakterlere ağırlık verilmesiyle birlikte harika bölümler çıktı ortaya yine. Fakat keşke böyle olmasaydı çünkü bazı bölümler gerçekten çok vasattı.
Bir de tabii dizi bölümlerinin 20 dakikadan 30 hatta bazen 35 dakikaya çıkması da çok olumsuz etkilemiş. Dizinin temposu düşmüş ister istemez. Bence 5. sezon olacaksa mutlaka 20 dakikalık olmalı bölümler...

Neyse sonuç olarak ilk üç sezonu kadar tatmin edici olmasa da Arrested Development televizyondaki en zeki komedilerden biri. Bu şekilde devam etmesi hiç devam etmemesinden iyidir.


Sezon karnesi:

2 bölüm 9 puan
7 bölüm 8 puan
2 bölüm 7 puan
2 bölüm 6 puan
1 bölüm 5 puan
1 bölüm 4 puan

Ortalama: 7.26

Sezona puanım:

7/10

Dört sezon sonunda diziye genel puanım: 9/10
(ilk sezonların hatrını silmek kolay değil)

 
Once Upon A Time Season 1



Son zamanlarda bu konuya geldiğimde her seferinde güzeldi tarzında bir yorumla başlamışım, ama bu elimden gelen birşey değil sadece beğendiğim diziye başlar ve sonlandırırım ve içimden birşeyler yazmak gelirse yazarım ama durum şu ki iyiye yeni bir kelime bulmam gerekiyor bence çünkü bu dizide inanılmazdı yani bu tarzda bir duygu yoğunluğunu daha önce hisetmemiştim saf duyguydu, ders vericiydi ve en önemlisi özgündü.

Dizide nasıl söyliyim, her kararker olması gereken kişilerdi bence, şuan dönüp düşündüm şunun yerine başkasını koysalardı diyebileceğim bir karakter yok. Ekibi gerçekten kutlamak lazım bu yönden.

Karakterlere gelirsek, Emma zaten işin başı, ilk defa bu dizide gördüm filmlerden da hatırlamıyorum ama gerçekten çok iyiydi.Henry, çocuk gerçekten başarılıydı hani çocuk olursun ama kendini o şekle sokman ayrı birşey, spoiler vermeme adına burada bırakalım onuda. Snow, gerçekten Pamuk prenses olabilecek kişiydi, olayın diğer tarafı snow'un küçüklüğü bile sanki oymuş gibiydi o küçük sevimlı kız herşeyiyle mary'nin küçüklüğüydü, mimikler olsun, yüz ifadesi konuşma tarzı herşeyiydi, o beni çok etkiledi. Regina kötü bir karakter için güzel bir oyunculuk çıkardı ben onu şarkıcı innaya benzettim bir ara ciddi ciddi gerçek ismine bile bakmıştım, güzel bir kötü roldü fakat bir olayı anlamadım onu spoilerle yazarım aşağıda.

Gold diğer ismini yazmayacağım bu isim daha iyi.
Bence bu karaktere başka oyuncu koysalar dizi eksik kalırdı adam işinin erbabı gibi oynadı, alkışlanır.Red'in olayı çok iyiydi, Hansel ve Gratel olayına girmiyorum bile prens,David biraz pasif gibiydi o diyada değilde gerçek dünyada diye tanımlıyım. Şimdilik bu karakterler geldi aklıma, saymadığım bayağı bir karakter vardı mutlaka. Ha, birde pinokyo olayını unutmamak lazım, böyle bir çıkış yolu bulan yazarı elinden öpmek lazım, ozaman kadar tutup sonda bu bilgiyi yedirmek kolay değildir bence.

Regina neden henry'e okadar bağlıydı onu çözemedim, kaybetmek uğruna bile çocuğun yanında oldu, yalnızlıktan dolayı olamaz çünkü kadın saf kötülük - yaşanmışlıklar var- yardırgamak bize düşmez, o eski halini göstermek bana bir ders veri bunuda söylemeden edemeyeceğim.
Ben seni herzaman bulurum, şüphen mi vardı, sonra Henry'nin ben sana güveniyorum deyip zehirli elmayı yediği replikler ve niceleri gerçekten diziyi hatırlanacak kıldı


Bence dizi dizi boyutunu biraz aştı gibi düşünüyorum çünkü gerçek anlamda hayatıma birşeyler kattı, herkesin kendine özel cevapları vardır veya derslere. Eskiden ya bu filmi niye bu kadar geç izledim der kızardım kendime ama şuan anlıyorum ki ihtiyacımız olduğunda izlememiz daha umut verici. 22 bölüm 40 dakikadan, yaklaşık 15 saat yapar. Hayatımda 15 saatimin güzel geçtiğine seviniyorum.

Sezona Puanım: 9.5
 
Welcome to the Nhk (tek sezon)

Hayatımın dizilerinden biri oldu. Bu kadar kaliteli olacağını beklemezdim. Fight Club falan bunun yanında bir hiç kalıyor.

Tıpkı roman okur gibi güzeldi. Ve tabi ki bolca hayat Dersi verdi. Sen sen ol asla asla deme!

Finali her ne kadar beklediğim gibi şaşalı olmasa da genel anlamda müthişti. Birçok bölümü psikolojik betimlemelerle doluydu ve insanın ruhuna hitap ediyor. Komedi olmasa da komik, kahkaha attıracak sahneler vardı tıpkı Breaking Bad'deki gibi, kara mizah.

Bu dizinin eksikliğini sanırım hep hissedeceğim, Leyla ile Mecnun gibi.


9.3/10
 
The Michael J. Fox Show - Sezon 1

Geçen sezon en çok merakla beklediğim dizi bu dizi idi. Sadece benim için değil genel anlamda sezonun en çok ümit vaat eden işiydi. Öyle ki bütün kanallar Michael J. Fox'u yıllar sonra ekranlara döndürecek projeyi almak için kapışmış ve en sonunda NBC diziyi almakla kalmamış direkt tek bölümü yayınlanmadan tam sezon onayı vermişti. Ne var ki büyük hit olması beklenen dizi aksine reytinglerde çok kötü bir tablo çizdi ve tüm bölümleri yayınlanmadan yayından kaldırıldı. Ben ise diziyi en baştan itibaren takip ediyordum fakat yayından kaldırılınca kalan bölümleri izleyebilmek için yaza kadar beklemem gerekti. Fakat kalan bölümlerin İngilizce altyazı dahi çıkmadı ne yazık ki. O nedenle benim izlemem de epey gecikti ve sonunda tamamlayabildim...

Dizinin tutmamasının açıkçası haklı sebepleri vardı. Dizide konu iyi bir şekilde oturtulmamış, Michael J. Fox dışındaki cast tam anlamıyla başarılı olamamış ve senaryo genel olarak vasat kalmış. Hal böyle olunca ortaya beklentilerin çok uzağında bir iş çıkmış.

Tüm olumsuzluklara rağmen benim gibi Michael J. Fox'u sevenler için izlemeye değer bir projeydi ve kendisini daha da sevdim bu diziyle. Kendisine yıllar sonra bir Altın Küre adaylığı kazandırması da beni mutlu etti.

Sezon karnesi:

8 bölüm 8 puan
14 bölüm 7 puan

Ortalama: 7.36

Sezona ve tek sezon olması dolayısıyla diziye puanım:

7.5/10


 
It's Always Sunny in Philadelphia - Sezon 5

Dizi her şeyden önce farklı bir yapım. Bir bölümü birini tutmadığı gibi bir sezonu da ötekini tutmuyor. Belki de tamamen doğru zamanda izlemekle alakalı ve psikolojiktir bu durum bilmiyorum ama dizi benim için 3. sezonla birlikte ciddi düşüşe geçmişti ve karakterleri sevdiğim için izlediğim, pek tat alamadığım bir hale gelmişti. Fakat bu sezonla birlikte (özellikle son bölümlerde) yeniden yükselişe geçti dizi. Sezonun çoğu bölümü oldukça iyiydi. Bundan sonraki sezonlar da umarım bu çizgide devam eder.

Dizi hakkında bilgisi olmayanlar için kısaca bir şeyler yazmam gerekirse dizi bir arkadaş grubunun etrafında gelişiyor ve bildiğim kadarıyla bütçe ve imkan olarak epey düşük. Dizideki oyuncular hem kendileri yazıyorlar, hem kendileri yönetiyorlar hem de yapımcılığını kendileri yapıyorlar. Gülme efekti olmayan, absürtlükleri bol olan bir dizi ve daha çok diyaloglar üzerine yoğunlaşılmış bir dizi. Herkese rahatça tavsiye edebileceğim bir dizi değil çünkü çok sevebileceğiniz gibi hiç sevmeme ihtimaliniz de var.


Sezon karnesi:

2 bölüm 9 puan
5 bölüm 8 puan
4 bölüm 7 puan
1 bölüm 5 puan

Ortalama: 7.58

Sezona puanım:

7.5/10

Beş sezon sonunda diziye genel puanım: 7.5/10 (+0.5 yükseldi)





(Karakterlerin orijinal halleri fotoğraftaki gibi değil tabii ki.
)
 
Boardwalk Empire 5. Sezon (Final)

Diziye yakışır bir değerlendirme yapmak istiyorum hem bu sezonu hem de bu sezon dışını kapsayacak şekilde. Uzun bir yazı olacak tahminimce. Tabii uzunluk ölçütü herkese göre değişir ama muhtemelen bana göre uzun bir yazı olacak.


Final sezonuyla başlamak gerekirse başlarda sezon, final sezonu olduğunu hissettirmedi açıkçası son 3 bölüme kadar. Zaten bunu bunu sık sık bölümleri yorumlarken de söylemiştik. Ancak son 3 bölüm üst üste harika bölümlerdi. Dizinin bir sezonunda olmayan olayların bir bölümde olduğuna şahit oldum bu 3 bölümde. Buradan da anlaşıldığı üzere daha işlenecek çok konu var. Dolayısıyla en azından 12 bölüm olabilirdi bence final sezonu.

Yine de bu haliyle de gayet tatmin edici bir sezon finali oldu. Dizi bana kalırsa ne denli kaliteli başladıysa belki onun üstüne biraz daha koyarak o kadar kaliteli bir şekilde bitti. Kalitenin düşmediğini söylemek yanlış olmaz.

Dizinin geneline geçecek olursak, benim gibi eski dönem dizi/filmlerine ve mafya olaylarına merak saran birçok kişi vardır diye düşünüyorum. Bu dizi bu iki özelliği bir arada tutan nadir dizilerden belki de geçmiş dönemlerdeki mafya işleyişini ekranlara yansıtan tek dizi. Dolayısıyla bizler için "bulunmaz hint kumaşı"ydı bu dizi. Zaten dizinin özellikle 'içki yasağı' dönemini işlediğini öğrendiğim zaman direkt izlemeye başlamıştım diziyi.


Ara ara sezon ortalarında dizide ciddi bir şekilde senaryo anlamında duraklama zamanları olmadı değil. Bazen sıkıcı bölümleri ya da hiç olayın olmadığı bölümler oldu ama bana göre hiç boş bölümü yoktu dizinin. Olay olmamasına rağmen dizinin her bölümü sinemasal tat veriyordu bana. Dolayısıyla bana göre her bölüm dolu doluydu bazıları sıkıcı olsa da.

Dizinin en büyük artılarından birisi de o dönemi çok iyi yansıtıyor oluşuydu. En ufak ayrıntısına kadar her şey düşünülerek dizayn edilmiş: mekanlar, müzikler, kıyafetler, arabalar... Kısacası o döneme dair ne varsa dizide yer bulmuş.

Oyunculuklar da yine dizinin en büyük artılarından. Başta Steve Buscemi olmak üzere tüm oyuncular üstlerine düşenin fazlasını yapmışlar. Dizideki karakter zenginliğinden bahsetmeye gerek bile yok. Bu kadar karakter zenginliğinin yanında çokça da sevilebilecek karakter var dizide. Yine dizinin en sevdiğim yönlerinden birisi de buydu.

Bütün bunlar dışında dizide anlatılan karakterlerin büyük çoğunluğunun gerçekten esinlenerek dizide yer alması da hem dizinin hem de karakterlerin gerçekliğine olumlu yansıyor. Bu da bir artı.

Neyse yazıyı daha fazla uzatmak istemiyorum. Kısacası dizi, izleyen herkesin değil de bu türe ilgi duyan herkesin sevebileceği kalitenin hiçbir zaman düşmediği üst seviyelerde kaldığı bir başyapıt.


Sezona Puanım: 10/10

Diziye Puanım: 10/10

 
Community Season 4



Bu dizi benim sanki ailemden biri gibi oldu, psikolojik olarak olaylardan etkilendim vs.
Dan neden gitti, pierce neden gözükmüyor. Yeni sezon 13 bölüm zaman bol güzel iş çıkar mı felan derken bu sezonuda bitirdik.


Aslında çok iyi başlamış dizi dedim heralde bu az bölüm durumu yeni eleman işe yaramış vs derken orta bölümde çok saçmalamaya döndü, bölümler güzel gelsede çok boşluklar var gibiydi, bazı olayları çok gösterdiler felan sonda bişi olmadı veya aksine sonlandırdılar ama gereksiz gibi oldu. Fakat gerçekten güzel bir son kısımla işi bitirdiler bence. Fakat 4. sezonu sanki gerçek finalmiş gibi yaptılar, bırakıcaklardı vaz mı geçtiler bilmiyorum. Gruptan ayrılan varmı 5. sezonda bilmiyorum araştımayağım spoilere zevkimi söndürmemli.


13 bölüm boyunca dizide öylesine oturan troy ve pierce vardı. Britta'nın rolünü biraz arttırmışlar aynı şekilde Jeffinde biraz ilk sezona oynamışlar gibi. Shirley 4 sezondur oynı konumda bir değişim yok, abed ve annie en sevdiğim karakterler iyiler, change bu sezon bağlantı kurmaya çalıştı fakat ortada kaldı. Merak ettiğim olay o yıldız gerçekten öldü felan mı acaba? Çünkü en son panoya onun resmini felanda astılar mezuniyette.

Videoyu yapan tam oturtmuş, beğendim.


Dizinin arka planında olanlar (Her sezon sonu en çok bunlara gülerim
)


Puan yorumlamamdan önce dizinin bu sezonki müziğini onurla sunarım.



Güzel bir sezon geçirdik aslında puanlamayı kötüde yapmak istemiyorum, o son 3-4 bölüm beni bağladı şimdi bakıyorumda izlediğime göre sıkılmamışım yorumlardan etkilenmişte olabilirim, güzel bir sezondu aslında. Ufak bir arttırmayla sezon 5 hatrına.

Sezona Puanım: 8
 
Boardwalk Empire - Sezon 5 (Final)

Bir efsane diziyi daha geride bıraktık. Diziyi anlatacak en doğru kelime "kaliteli" olurdu herhalde. Oyunculuklarından, prodüksiyona, müziklerinden makyajına, yönetmenliğinden karakterlerine dizide her şey son derece kaliteliydi.

Bence Game of Thrones'un ardından devam eden diziler arasındaki en büyük prodüksiyona sahip diziydi ayrıca. Harika oyuncuların canlandırdığı onlarca efsane karakter, herkesin dizide tutunacak bir dalı olmasını sağlamıştır diye düşünüyorum. Bu kadar çok favori karakter çıkarabilen az dizi vardır herhalde.

Tüm bunlara rağmen dizinin hakettiği değeri göremediğini düşünüyorum. İzleyici sayısı bakımından türevi dizilere göre daha az kitleye hitap etti maalesef. Forumda bile sadece 3 kişinin bu diziyi izlemiş olması diziye ayıptır bana kalırsa. Bu ilgisizliğin sebebi dizinin zaman zaman durağan geçmesi olabilir. Ayrıca efsane olarak nitelendirdiğimiz pek çok karakter sonradan çıktı veya sonradan sevebileceğimiz hale geldi. Şahsen diziyi ilk iki sezonda da seviyordum ama üçüncü sezondan sonra diziye iyice ısındım ve tam karakterleri iyice benimsemişken de dizinin sonuna gelmiş bulunduk.

Diziyi gangsterlarla ilgili filmlere ilgi duyan herkes mutlaka izlemeli. Bazı diziler biter gider ama bazı diziler kalıcı olurlar. Bugün nasıl hala The Sopranos yeni diziymişçesine sıklıkla gündeme gelebiliyorsa Boardwalk Empire da bir şekilde adından söz ettirecek her ne kadar Sopranos'un popülerliğinin yanına yaklaşamasa da. Keşke IMDb'de 8.7 olan puanı hakettiği şekilde biraz daha yükseklerde olsaydı, en azından 9.0 olsaydı da daha fazla kişinin dikkatini çekebilseydi dizi.

Son sezon hakkında da kısa bir şeyler yazalım tabii, bundan öncesi çok genel oldu. Bence diziye yakışan kalitede bir son sezon ve final oldu. Evet ilk başlarda biraz durgun başladı son sezon için fakat ilerleyen haftalarda olması gereken kıvama geldi. Sanıyorum dizinin final sezonundan şikayetçi olan yoktur. Keşke her dizi izleyenlerini bu şekilde memnun ederek yapsa finalini.



Sezon karnesi:

1 bölüm 10 puan (5x8: Final)
3 bölüm 9 puan
2 bölüm 8 puan
2 bölüm 7 puan

Ortalama: 8.37

Sezona puanım:

9/10

Beş sezon sonunda diziye genel puanım: 9/10

Özleyeceğiz Atlantic City'yi...

 
Six Feet Under 5. Sezon (Final Sezonu)

SFU için de genel bir yorum yapalım:

Bir efsanenin daha sonuna geldik. Yaprak dökümü gibi bir yıl oluyor benim için 2014 en sevdiğim dizileri bir bir bitiriyorum.ss

Diziyi en başta sadece Michael C Hall'un eski dizisi olarak tanımıştım ve onun için izlemeyi düşünüyordum ki etkinlik yapılacağını duyunca arkadaşlarla birlikte izlemeye karar verdim ve iyi ki öyle olmuş. Neredeyse 10 yıl önce biten bir dizi olmasına rağmen yeni bir diziymiş gibi birkaç kişiyle yorumlayarak izlemek çok güzeldi.


Dizinin tüm karakterleri ince ince işlenmiş hepsinin ayrı öyküleri vardı. Ağır bir dram olmasına rağmen bazen çok iyi bir durum komedisine de dönüşebiliyordu. Ruth karakteri en sevdiğim kadın dizi karakteri herhalde. O da hem dramı hem de komediyi içinde barındıran bir karakterdi.
Özellikle David'in gay olduğunu öğrendiği bölümlerde "seni anlıyorum oğlum" tavırları çok güldürmüştü mesela. Aynı zamanda yaşadığı yalnızlıklarla çok da üzmüştü. Onun ağladığı sahnelerde benim de gözüm doluyordu valla. Şuan bile hatırlayınca bir kötü oldum.

Bazen çok sıkan bölümleri olsa da şimdi düşününce onları bile özlüyor insan. Özellikle 5 sezon sonunda karakterlere böylesine alışmışken bitmesi çok kötü :/

Finalinin çok iyi olduğunu sağır sultan bile duymuştur herhalde artık, ben de 5 sezon boyunca bu finali bekledim ve beklediğime de deydi gerçekten izlediğim en iyi dizi finallerinden biriydi.

MCH'in ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu bir kez daha göstermiş oldu bana bu dizi. Adam hem Dexter hem de David gibi birbiriyle zerre kadar alakası olmayan bu iki uç karakteri de çok iyi canlandırmış tebrik edelim buradan da
Ayrıca teşekkürler de böyle bir diziyi izlememe vesile olduğu için


Karakterler hakkında da bir şeyler yazalım
David: Diziyi izlememe sebebim kendisi. Zaman zaman bazı davranışlarıyla beni sinir etse de MCH faktöründen ötürü dizinin en sevdiğim iki karakterinden biri. Keith ile ayrılsınlar diye çok bekledim ama olmadı evlendi en sonunda adamlar


Ruth: Yukarıda yazmıştım aslında, dizinin en iyi yazılmış karakteriydi fazla inandırıcıydı. Yalnız öleceğini düşünüyordu ama evlatları ve eşi baş ucundayken öldü. Aşk dünyası çok çalkantılıydı.


Nate: İlk başlarda çok gereksiz bir karakter gözüyle bakmıştım. Gerçekten ilk başlardaki Nate karakteri öyleydi ama ilerledikçe sevdim tabii onu da. Zamanında Brenda'yla bitmek bilmeyen sevişmelerinden illallah ettirse de iyi karakterdi o da.
Çok iyi bir baba oldu. Ölümü de çok üzdü, hastalığı abarttığını düşünürdüm hep.


Claire: 4 sezon boyunca aklı bir karış havada genç kızken sonlara doğru bir iş kadınına dönüştü, büyüdü, olgunlaştı. Ben de onunla birlikte büyüdüm sanki.
Doğru erkeği çok aradı ama biri gay çıktı biri deliden hallice en sonunda huzuru kendinden birkaç yaş büyük birinde buldu.
Ağlama sahnelerini severim, güzel ağlıyor.


Brenda: Zor bir çocukluğu geçirdiği aşikar ama ilk sezonki triplerini hatırlıyorum hala o da çok abartıyor gibiydi. Deli gibi hiç tanımadığı erkeklerle sevişti, hayal kurdu.. Nate ile hiçbir zaman iyi bir takım olamamışlardı zaten.


Rico: Ortak olma tripleriyle çok sıksa da haklıydı sonuçta adam. Tatilde öldü o da. Vanessa kezbanından az trip yemedi ama en sonunda mutlu sona ulaştılar, severdim onu da


Keith: Bir Lost'taki Michael bir de Keith bu ikisini hiç sevmiyorum. Çok itici bir karakterdi ne diyeyim.
Bir de yiğeni vardı, düşman başına...
Ölümün bir son olmadığı dizi Six Feet Under


5. sezon en sevdiğim sezonu galiba.

5. sezon karnesi:
8 puan 3 bölüm
8.5 puan 3 bölüm
9 puan 4 bölüm
9.5 puan 1 bölüm
10 puan 1 bölüm (Final)
Ortalama: 8.75, 9/10'a yuvarlayalım.


Diziye genel puanım: 9/10