Başyapıt - 1 Shutter Island / Zindan Adası (2010) - Film Yorumları


Se7en ve bilhassa The Game de bu filmin türüne yakın ve ikisi de özellikle The Game, kurgu yönünden Zindan Adası'nı alaşağı eder.
Fakat yönetmenlik olarak Scorcese farkı ve oyunculuk olarak Leo farkı ortada tabi.
 
Bu filmi baş yapıt yapan hiç bir boş sahnesinin olmaması her sahne filmi anlamak için gerekli olmasi. Yönetmen canı sıkıldığı için bir sahne eklememis. Her sahne bulmacanın bir puzzulu gibi örülmüş. Filmin sonunda bizi ters köşe yapması zaten iyi filimlerin ortak kuralı seven fight club vss.. Bu ters köşe olmasa eksik olur. Ha filim duygusal olarak çok etkileyici bulunmayabilir yada son sahne dışında hayata dair bir felsefik cümle kuramamasından dolayı eleştirilebilir ama onlar filmin türü ile alakalı
 

Teknik yönüyle dediğin gibi mükemmel bir film fakat teknik bir filmin büyük bölümü olsa bile her şeyi demek değildir? Destansı başyapıt sayılabilmesi için her anlamda her şeyin dört dörtlük olması gerekir; teknikten derinliğe dek. Fight Club ile bu filmin arasındaki fark ise demek istediğimin en iyi örneği. Bu filmde bulmacayı çözünce geriye pek de derinlik kalmıyor? Kurgusal yönden de yine dediğim gibi The Game daha başarılı.
 
Zindan Adası Seven filminden daha iyi kurgu mekanlar ve senaryo yönünden.

Hem Leo Brad Pitten daha iyi bir dedektif olmus ama Pitt de iyiydi.

The Game filmini izlemedim ama Zindan Adası'nın kurgusuna yaklasabileceğimi sanmıyorum.

Nasıl derinlik yok yahu filmdeki olay ordan onun ordan onun ortaya çıkması bile bir derinlik.

Son söz de filmin felsefesini açıklıyor.

Canavar gibi yaşamak mı iyi biri olarak ölmek mi
Filmin derinliğini açıkça ortaya koyuyor.

İki dedektifin oraya dava soruşturmaya çalışması ardından ordaki beyin ameliyatlarını ortaya çıkarmak için uğraşması karısının katilini aramasından aslında hepsinin kendisinin bir kurgusu olduğunu hastalığı yaşadığı dramı aktaramaması ve hepsini uydurması

Bu son spoilerde filmin kurgusuna yaklaşabilecek bir yapım zor bulunur
 


"Bu son spoilerde filmin kurgusunayaklaşabilecek bir yapım zor bulunur"

Demişsin, fakat

Bütün yaşanan olayların kahraman tarafından zihninde bir kurgudan ibaret olduğunun ortaya çıkması mı zor bulunan bir yapım olduğunu gösteriyor?
 
Hayır normalde böyle filmlerde senarist belli eder bazı şeyleri ve sonunda herşey açıklığa kavuşur.Burda tamamen Teddy'nin kurgusuna inanmış bir seyirci var hatta filmin sonunda deli mi değil mi diye ikilemde bırakıyor hala bu yorumlar var.Hangimiz tahmin edebilir ki Teddy'nin şizofren olduğunu ve bu derece mantıklı hiçbir boş hatanın olmadığı basit bir kaçma olayı beyin ameliyatlarını en sonda hastanın şizofrenligine geldi bu bile efsane değil midir[/SPOİLER]
 

Ortada ikilemde bırakan bir durum göremiyorum? Tamam ilk izleyişte durum öyle çünkü bu filmin biraz bulmacavari olmasından kaynaklanıyor, ilk izleyişte olmasa bile sonraki izleyişlerde net bir şekilde durum anlaşılıyor. Son sahnede Leo'nun arkasından deli önlüğü ile onu takip etmeleri bile bir kanıt. Film boyunca zaten ipuçları oldukça fazla. Leo, bulunduğu söylenen kadının kendi çocuklarını boğdu hikayesini dinlerken bir garip olması eski anılarından kaynaklanan mesele. Bütün gördüğü rüyalar da onların bölük pörçük hali?

Peki burada ne şüphesi ne ikilemi var? Kapı açık filan bırakılmamış; kapıyı kapattıları gibi kilitlemişler bile.

Afedersiniz fakat ben bu filmin mükemmel üstü olduğuna inanmıyorum; yönetmenlik ve oyunculuk yönünden asla bir şey diyemem ama senaryosu bilhassa bir The Game değil.
@OzaN
 
İkilem olmaması filmin mükemmelliğinden ödün vermesine neden değil ki. Hatta tam tersi her şeyin açık olması daha olumlu.


Mükemmel üstü olmasa bile mükemmel.
The Game izlemediğim için yorum yapamam, o filmi çok sevdiğini bilmiyordum.
 

Yok artık, öylesine bir filmi izlememiş olmana cidden çok şaşırdım.
Micheal Doughlas, Sean Pean ve özellikle David Fincher yeter yahu. Üstelik filmleri içerisinde en iyilerinden biri. Gerçi adamın her filmi birbirinden mükemmel. Fakat filmin yorumlarını okumamanı öneririm, spoiler mahvedebilir.


Evet Zindan Adası bence de mükemmele yakın bir film. Yönetmenliği ve Leo'nun payı sayesinde.
 
Yahu kardeşim tamam da ikilemli sahneler var ama sen kendini Teddy'nin kurgusuna kaptirdigin için farketmiyorsun bile.George Noyce sahnesi mağara sahnesi kadının kağıda kaç yazması falan bu sahnelerin hepsi sonda açıklanıyor zaten.Kağıda kaç yazan kadın en sonda Leoya bakarak artık yapmak istemiyorum deyip gülüyor.Noyce olayı zaten düzmece mağara sahnesi pert zaten.Sen sonunda şaşırmadım dersen büyük komedi olur

Leo yönetmen ve senaryo nasıl mükemmel değil ya kendi türünün başyapıtı.Rüya sahnelerine diyecek söz yok.Bu film bitişiyle beyin yakıyor bu bile ne kadar iyi olduğunun kanıtı.Bu filmle ters köşeli filmleri karşılaştırmam bile
 
sevdiyim filmlerden biri.aslinda filmin 1 saati cok duragan fkat sonradan hizla aciliyor.sonu mukemmel.ama puanlarda maalesef biraz acimasiz olucam=5.6
 

Hayır ya sen de tam anlamamışsin filmi

İşte aşağıdaki anlattığından filim çok iyi diyoruz

Bütün yaşanan olayların kahraman tarafından zihninde bir kurgudan ibaret olduğunun ortaya çıkması değil konu. orada yaşanan hemen hemen bütün olaylar gerçek.. (bir kaç olay hayal) Kel adam psikolojide kullanılan psikodrama benzer bir yöntem kulaniyor tedavi icin.. Onlar leonun kafasındaki kurguyu oynaması için ona oyun alanı kuruyor ama bu oyun alanı tedavi için kulanıyorlar c bloktaki arkadaşıyla konuşması için onu yönlendiririyorlar ki kafasında inandığı kurgunun farkına varsın diye ama doktor başarılı olmadık sende herkesi karşıma almama rağmen diyor.
[
 
Game güzel bir film ama ona benzer o kadar filim var ki belki ilk oluşu (ondan önce çekilmiş olanlar da olabilir) bu film gameden farklı yukarıda anlatım game gibi kurmaca değil bu film
 
Aynen tam anlaşılmamış film @Tolstoyevski

Normalde böyle filmlerde sonunda herşey hayal denir veya rüya denerek olay kapanır veya kahraman kendinin yaptıklarını hatırlar.Zindan Adasında ise Teddy'nin dedektiflik yapması falan hepsi gerçek ona kendi kurgusunu yapma fırsatı veriyorlar.Sırf bu kurgu için bile efsane film deriz.Filmde bir hastanın dramını anlatıyorlar.Teddy'nin son kullandığı söz bile filmi özetliyor aslında
 
Bu filmi daha sinemaya pek aşina değilken ilk çıktığında 2010 yılında sinema versiyonunu ve Dvd halini izlemiştim. Ama bir daha izlenmeyi hak ettiğini bu izleyişimde anladım. Senaryo mükemmel mükemmel !! Resmen filmin başından sonuna kadar her şeyiyle sizi içine çekiyor. Ne olacak, nasıl sonlanacak diye merak ediyorsunuz. Zaten bu merak ve gizem hali benim bu tür filmlerde aradığım en önemli husustur. Mükemmel kurgusu filmdeki parçaların sonda birleştirilip yüzümüze tokat gibi vurulması tam anlamıyla efsaneee. Türünün en iyilerinden belki de en iyisi denilebilir. Film boyunca süren o mükemmel gerilim müziği çok çok iyiydi. İzlemeden önce başım ağrıyordu. Bu film ağrıları yok etti üstüne düşüncelere daldırdı beni


Leonardo Di Caprio insanüstü bir performansla karşımızda. Yahu o nasıl oyunculuktur. Bu performansıyla nasıl aday olamamış bu nasıl komedi
Sanırım en iyi performansı bu olabilir tüm filmografisinde. Mark Ruffalo, Ben Kingsley hepsi çok iyiydi. Michelle Williams da olayın tuzu biberi olmuş çok severek izlediğim bir oyuncu. Bu filmde de hakkını vermiş. Martin Scorsese çok müthiş iş çıkarmış. Zaten Leo ile birlikte olduklarında o film direk 1-0 önde başlıyor


Filmin ayrıntılarından herkes çokça bahsetmiş zaten benim bahsetmeme gerek yok
Sadece filme başyapıt dememek saçma olur kanısındayım. Çünkü gerçekten eleştirilecek hiçbir yanı yok. Çok ince işlenmiş ve mükemmel bir finale bağlanmış. O son sözüyle de olaya noktayı koymuşlar. Müthişti müthişş!!!

10/10
 
Gerçekten çok iyi bir film. Filmi izleyeli çok olmadı diye düşünüyordum ama neredeyse 3 yıl olmuş. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğinin bir kez daha farkına vardım bu vesileyle.
Geçen 3 yılın ardından filmin birçok kısmını unutmuşum doğal olarak ama ana hatlarını unutmamış olmama sevindim. Aslında zor olanı böylesi bir filmi tamamen unutmak sanırım.


Her şeyden önce muhteşem oyunculuğundan dolayı Leonardo DiCaprio'yu kutlamak gerekir. Oyunculuklar genel olarak çok iyiydi ama DiCaprio bambaşka bir dünyadaydı bu filmde. Akademi tarafından aday bile gösterilmemesine ne diyeceğimi bilemiyorum, ilginç... Ben Kingsley'e de değinmemek olmaz. Oynadığı rol kendisine çok yakışmış.

Senaryo bence de çok iyiydi. Filmdeki gizem ve gerilim unsurunu diri tutma konusunda çok başarılıydı. Teddy'nin gördüğü rüyalar da çok iyi tasvir edilmiş. Scorsese bu konuda gerçekten çok iyi iş çıkarmış. Normalde bu tip anlamsız rüya sahnelerini pek sevmem ama bu filmde sevdim.

Filmin sonunu ben de ikinci izleyişimde çok daha net anladım. Aslında gözümüzün önünde o kadar ipucu var ki biz bize sunulanı izlemekten arka planda çok belli olan birçok şeyi gözden kaçırıyoruz. Oysa her şey çok belliymiş. Filmin büyüklüğü de burdan geliyor bence. İşte sırf bu özelliği için bile en az 2 kere izlenilmeyi hak eden bir film.


Şimdiye kadar saydıklarım hoş şeylerdi ama bence filmin eksik yönleri de vardı. Mesela efektler bence hiç iyi değildi. Örneğin filmin giriş sahnesinde gemide Teddy ve Chuck konuştuğu sahnede kendimi bir an 50'li yıllarda çekilen bir filmi izliyor gibi hissettim. O anki görüntü çok acemice duruyordu. Keza fırtına sahnesi ve ağaçların uçuşu da öyle. Belki böylesine senaryosuyla ve oyunculuğuyla ön plana çıkan bir filmde bu detayları eksik görebilirdim ama tek kusurlu yönü bu değildi. Filmde bence gerilimi artırmak için gereksiz yere çekilen sahneler de fazlasıyla gözüme çarptı.

Özellikle Teddy ve Chuck kilisenin içindeyken o sıra bir anda çakan şimşekle kapının açılması falan bilmiyorum sadece bana mı öyle geldi ama yani çok gereksizdi.

Yorumumun filmi beğenmediğim şeklinde algılanmaması için teker teker sahneleri yazıp da lafı uzatmayacağım. Çünkü başta da söylediğim gibi gerçekten çok iyi bir film ve en az 2 kez izlenilmeyi hak ediyor. Sadece bu kadar çok övüp de neden puan kırdığımın anlaşılması için gözüme çarpan birkaç eksiklikten bahsetmek istedim.


Puanım: 9/10
 
Scorsese gibi bir efsanenin en iyi 2. filmi desem? Bu bile bence filmin nasıl bir başyapıt olduğunu kanıtlıyor.

Filmin her anı ilmek ilmek işlenmiş, her detaya dikkat edilmiş. Bazı filmlerin en zayıf tarafı bana göre içinde sahne-karakter açısından gereksiz şeyler barındırması ve bundan dolayı süresinin uzayıp izleyiciyi sıkması. Shutter Island kısa bir film olmasa da baktığınız zaman şurası olmasa da olurdu veya şu karakter gereksizdi diyemiyorum. Çünkü filmdeki her sahne önemli ve hepsi ince bir şekilde işlenmiş.

Leonardo DiCaprio'nun oyunculuğu mükemmel. Özellikle bazı sahnelerde kendini aşmış. Bu filmle aday bile olmaması bence skandal. En basitinden Oscar aldığı The Revenant'tan daha iyiydi bu filmde. Mark Ruffalo kendi sade oyunculuğunu göstermiş. Ben Kingsley karaktere çok yakışmış.

Scorsese'nin yönetmenliği mükemmeldi. Kullanılan müzikler, yaptığı çekimler ve verdiği gerilim harikaydı. Özellikle Lynch filmlerini andıran kabus sekanslarında ustalığını konuşturmuş.

Filmdeki olaylar hakkında yorumum:

Teddy kesinlikle deli. Yaşadıkları olayları kendince karmaşık bir kurguyla ve zıtlıklarla yorumluyor. Rüya sahneleri bu bakımdan çok önemli. Ayrıca filmin başında Chuck polis olmadığından silahını zorlukla çıkarıyor, güvenlik amiri hepimiz gerginiz diyor. Ayrıca karısını öldürdüğü sahneyi de koymuşlar. Son sahne için ise ben hastalığının geçtiğini ama Teddy bununla yaşamak istemediğinden hasta numarası yaptı. İyi bir insan olarak ölmek mi yoksa bir canavar olarak yaşamak mı repliğini de bu yüzden söyledi.

Her şeyiyle muazzam bir filmdi ve şüphesiz ki başyapıt sıfatını hak ediyor.

10/10

@Tolstoyevski The Game, Fincher'ın en kötü filmlerinden biri. Film tüm olayını adından ve konusundan belli ediyor. Michael Douglas'ın oyunculuğu berbat, ayrıca bu filmdeki gibi psikolojik bir yönü de yok. Bu filmle karşılaştırılamaz bile.
 
Son düzenleme:

Kurgu yönünden The Game'den daha iyi olduğuna katılmıyorum, oyunculuk teknik vb.doğrudur fakat senaryonun kurgusu yönüyle The Game fersah fersah ötesinde. Fincher bence mükemmel bir iş çıkarmış lakin elbette Scorcese tekniği çok daha ağır basıyor. Oyunculuk yönüyle yine Leo gözü kapalı alır ama kimse senaryo anlamında Zindan Adası'nın daha iyi olduğunu söylemeyez.
Evet şizofren bir delinin çok tanıdık öyküsü, tek fark yönetmenin araya mükemmel soslar eklemesi: savaş anıları ve ailesinin öyküsü gibi. Ayrıca şizofren olduğunu bilen ada sakinlerinin oyunculuğu da filmi farklı yapıyor, en azından bütün yaşananlar Leo'nun rüyası değilmiş. Yine de senaryonun temeli olağanüstü özgün değil.
Fakat The Game, şuana kadar görülmemiş bir kurgu. Oyun içinde oyun, son sahneye kadar. Eğer son sahnelerdeki çatı sahnesinin bile oyun olduğunu daha izlerken anladığını söylüyorsan o başka, bunu diyen adam 6.His filmi için de ilk yarım saatte anlamıştım adamın ölü olduğunu der, bu izleyicinin çözümleme yeteneğine göre değişir yine de bu filmi sıradan, basit yapmaz.
 
The Game'in kurgusuyla bu filmin kurgusu kıyaslanamaz yahu.Zindan Adası her türlü önde

Zindan Adası sonu bakımından The Game'den daha üstündür.The Game de herşeyin oyun olduğu belli yahu hepsi kurmaca.Zindan Adasında yaşananlar bir gerçek ve izleyici The Gamedeki adamdan cok kendini Leo'nun yerine koyup değerlendiriyor.Bu bile efsane olduğunun kanıtı değil mi? Zindan Adasının senaryosunu önceden tahmin etmek bile neredeyse imkansız